tag:blogger.com,1999:blog-27187612576703080092024-03-18T06:03:03.880+03:00Moon Station ZAy Üssü Z...Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.comBlogger222125tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-44099660024843401382024-01-12T03:05:00.000+03:002024-01-12T03:05:43.098+03:00Çeviri: Hip-Hop'ın Kalbinin Attığı Yer, Evler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61RCKICG1CzP6KtENCW19XjdsaxrOc0iynrqTiLB2-uJJj6xCex6LRmwJA9fYQoVYCFJFcnGIJ0g9rGWE98QE5SBCzs-iDsHhbyo2qH0xbeMUy-hCIp1SiqSOVaDtXkJBP2F59ABLzwLje2p_T7bZmADSXdk583FaxjzTvdLWBKw2b4T2EWZNVm57J94l/s1280/maxresdefault.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="254" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi61RCKICG1CzP6KtENCW19XjdsaxrOc0iynrqTiLB2-uJJj6xCex6LRmwJA9fYQoVYCFJFcnGIJ0g9rGWE98QE5SBCzs-iDsHhbyo2qH0xbeMUy-hCIp1SiqSOVaDtXkJBP2F59ABLzwLje2p_T7bZmADSXdk583FaxjzTvdLWBKw2b4T2EWZNVm57J94l/w452-h254/maxresdefault.jpg" width="452" /></a></div><p><br /></p><p>Başından beri hip-hop şarkı sözleri ve kültürü, kelimenin her anlamıyla --fiziksel, duygusal, içgüdüsel, özlemsel ve varoluşsal olarak-- ev ile iç içe geçmiştir. </p><p>Alan kodu bir kimlik halne gelir. Megan Thee Stallion, 'Last Week in H Tx'in nakaratında "7-1-3, 2-8-1, 8-3-2," diye bağırıyor. Dr. Dre, Snoop Dogg'la birlikte 1999'da çıkardığı 'Still D.R.E.' isimli hitinde, "Hâlâ sokakları seviyorum, 2-1-3'ü destekliyorum," diyerek övünür.</p><p>Şehir, yaşayan bir varlığa, bir koruyucuya dönüşür. Kanye West, 'Homecoming'de, memleketi Chicago için, "3 yaşındayken bir kızla tanıştım/Ve en çok sevdiğim şey, onun çok büyük bir yüreğe sahip olmasıydı," diyor. Jay-Z de, 'Hello Brooklyn 2.0' ile kendi ilçesine saygı duruşunda bulunuyor: "Bir anne gibi beni doğurdun / Brooklyn bana göz-kulak oldun." </p><p>Atlanta'da yaşayan rapçi ve aktivist Killer Mike, bir röportajında, "Hip-hop sanatçıları için evin önemi var çünkü kendi bakış açınızın, mahallenizin, halkınızın, şehrinizin temsil edilmesini istiyorsunuz," diyor. "Ve bunu, hak ettiğini düşündüğünüz bir övünme ve gururla yapmak istiyorsunuz."</p><p>Hip-hop, 50 yıl önce Bronx'taki bir apartmanda başladığından bu yana müzik endüstrisini, modayı, <a href="https://archive.li/NEXT7">politikayı</a>, <a href="https://archive.li/X8QnB">dili</a> ve daha fazlasını dönüştürdü. Gösterişli arabalar ve pahalı saatler göze batıyor olabilir ama her zaman eve geri dönülüyor. </p><p><br /></p><p><b>EĞLENCE ODASI</b></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4DByTJ9vav8ITT1Nsg1XkWeNNbI1APrs7k84dwAdSBdZSRYU96kjiw39yHIafEctimowc86Se_0YPnipoNEwZeQ0QBYNTUIh5hGqRQOzxYqv7_Gq0MFOYGFk1WctgH2K7zUChcW7eZmpwSdMsSVbf29kRdmezIMH0VZIalnsbb6aB8KfIyLFQwQPPiqnD/s3900/sedgwick1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2600" data-original-width="3900" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4DByTJ9vav8ITT1Nsg1XkWeNNbI1APrs7k84dwAdSBdZSRYU96kjiw39yHIafEctimowc86Se_0YPnipoNEwZeQ0QBYNTUIh5hGqRQOzxYqv7_Gq0MFOYGFk1WctgH2K7zUChcW7eZmpwSdMsSVbf29kRdmezIMH0VZIalnsbb6aB8KfIyLFQwQPPiqnD/w434-h289/sedgwick1.jpg" width="434" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Disko müziği, yeraltı gece hayatından şık gece kulüplerine doğru yükselirken, hip-hop da New York'un düşük gelirli, işçi sınıfı mahallelerinde yaşayan gençlerin erişebileceği alanlarda başladı.</p><p>Bronx'ta mütevazı bir apartman olan 1520 Sedgwick Avenue'de, DJ Kool Herc, 11 Ağustos 1973'te, birinci kattaki eğlence odasında düzenlenen bir partide bir şeyler çaldı. Herc o sırada henüz 18 yaşındaydı ve etkinliği, kızkardeşi Cindy Campbell, okul için yeni kıyafetler almak üzere para toplamak amacıyla düzenlemişti. Ancak o saatler, hip-hop'ın doğduğu gece olarak bilinecekti. </p><p>Herc, 2007 yılında <a href="https://archive.li/o/z1STm/https://www.nytimes.com/2007/05/21/nyregion/21citywide.html">The Times'a</a>, "Hepsi buradan çıktı," dedi. "Bu binadan. Buna saygı duyulmalı."</p><p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfVcfHxsTST-eqOUIfIiNMeXvKbDGsdFIz5txdzUAolqZIZF1gjiaJKFPq_2ShgWq6v288Rl18J8S1GU88WjD8V-3oJUoXdCgcgSfiLYvhM95Ay7BUTD7_rm8VyjPjibrB5iPuyXY0kwkVkX7aHz8ogYv1w0qgO2e77QqkaCC4r-Beu6E4B8tQss7rC8E8/s3600/fe3e84fb6e099cdd3e79c3babcf382be79db61be.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2400" data-original-width="3600" height="278" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfVcfHxsTST-eqOUIfIiNMeXvKbDGsdFIz5txdzUAolqZIZF1gjiaJKFPq_2ShgWq6v288Rl18J8S1GU88WjD8V-3oJUoXdCgcgSfiLYvhM95Ay7BUTD7_rm8VyjPjibrB5iPuyXY0kwkVkX7aHz8ogYv1w0qgO2e77QqkaCC4r-Beu6E4B8tQss7rC8E8/w418-h278/fe3e84fb6e099cdd3e79c3babcf382be79db61be.jpg" width="418" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p>East Flatbush'ta geçen çocukluğu boyunca, apartmandan duyulan sesler, MC Lyte'ın erken dönem müzikal içgüdülerini şekillendirdi. Binanın sahibi olan aile, reggae çalıyordu ve bu da çalışmalarını etkiledi. Zamanla, doğduğu ilçeyi onurlandırmak için birçok şarkı yaptı. "Aslında, 'Brooklyn' adında o kadar çok şarkım var ki, ben bile sayısını bilmiyorum."</p><p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiixHWLiWk6fPtHkhvoxgbMD-VdOXT99HTlY5mT2-nXM76ZmZFRlPORoSX2xo3lvjl9SPJLyAz8L5fnL2migYBOaOJqnd7KVgsXg4rktPVbjXcnNCAwVBzLY_9ZaJC2vC2OxkgoUfQC35ZR52L9NQCO_9cZ2w0guKtyTa_f2OZ2s4pseYzptmCf9-S0jrVK/s1800/a0d3a9a6667be4a3f0176b7b8af9cad20a8f6686.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1350" data-original-width="1800" height="347" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiixHWLiWk6fPtHkhvoxgbMD-VdOXT99HTlY5mT2-nXM76ZmZFRlPORoSX2xo3lvjl9SPJLyAz8L5fnL2migYBOaOJqnd7KVgsXg4rktPVbjXcnNCAwVBzLY_9ZaJC2vC2OxkgoUfQC35ZR52L9NQCO_9cZ2w0guKtyTa_f2OZ2s4pseYzptmCf9-S0jrVK/w463-h347/a0d3a9a6667be4a3f0176b7b8af9cad20a8f6686.jpg" width="463" /></a></div><br /><br /><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/1POru2g5mQU" width="320" youtube-src-id="1POru2g5mQU"></iframe></div><br /> <p></p><div>Nihayetinde --eğlence odaları ve tren istasyonlarından çok uzakta-- imrenilen, lüks bir yaşam tarzını yansıtmak, video klipler ve MTV Cribs aracılığıyla gösterilen, saray gibi evlerle, birçok hip-hop sanatçısı için merkezî hale gelecekti. Redman'in, <a href="https://archive.li/o/z1STm/https://www.youtube.com/watch?v=zNtKT9_1KXQ">2001 yılındaki bir Cribs bölümünde</a>, kameraları Staten Island'daki mütevazı dubleksine davet ederek, karton bir kutunun üzerindeki televizyonunu ve dondurucusundaki balık filetoları göstermesi, dikkat çeken bir istisnaydı. <br /> <p></p><p><br /></p><p><b>ŞEHRİNİN ADINI DUYURMAK</b></p><p><br /></p><p>1980'lere gelindiğinde, şarkı sözlerinde memleketi --bir şehri, bir ilçeyi, bazen de bir sokağı-- anlatma paradigması yaygınlaşmaya başlamıştı. 1986 yılında, her ikisi de 20'li yaşlarında olan MC Shan ve Marley Marl, büyüdükleri Queensbridge Toplu Konutları'na bir övgü olan 'The Bridge'i yayınladı. Parçada isimleri geçen Roxanne Shante ve Dimples D de dahil olmak üzere, Queensbridge'den başka önemli hip-hop sanatçıları da çıktı. Nakaratta, "The Bridge, Queensbridge," diye tekrarlanıyor. Özellikle bir mısra, Bronx'lu bir grup olan Boogie Down Productions'ın dikkatini çekti: "Hikayeyi tekrar tekrar dinlemeyi seviyorsunuz / Her şeyin nasıl başladığına dair / İşte tam karşınızda / Oturun ve bir süre o yerin adını dinleyin." </p><p>Bu, hip-hop'ın kökeni konusunda, ilçeler arasında bir savaş başlatacaktı. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5x2tmJpMOYsEDKgZ3lyO6BsAmD1CtNp6lrR2c2uYtIFjlHXRgDtQkqRyEpHuonzlXiahYx-GRQhx8h9sPcwIH6fVihfpagbFFGFKP9E4vxztXIf_X6BjrPihirsIHYfbMN3pGuXaSUzWmqInq9Nmuh7xZJL3DBrOtpXgFgEN91TqvdYJErpB8oXh1Vnhr/s1200/6fcda78202730fed878b78fe1c0c3018f6cc7318.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1200" height="367" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5x2tmJpMOYsEDKgZ3lyO6BsAmD1CtNp6lrR2c2uYtIFjlHXRgDtQkqRyEpHuonzlXiahYx-GRQhx8h9sPcwIH6fVihfpagbFFGFKP9E4vxztXIf_X6BjrPihirsIHYfbMN3pGuXaSUzWmqInq9Nmuh7xZJL3DBrOtpXgFgEN91TqvdYJErpB8oXh1Vnhr/w459-h367/6fcda78202730fed878b78fe1c0c3018f6cc7318.webp" width="459" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Boogie Down Productions da buna karşılık olarak, 'South Bronx' adlı marşlarını yayınladı: "Sence hip-hop, Queensbridge'de mi başladı? / Bronx'ta bunu söylersen hayatını kaybedersin, çünkü içeridesin." Nakaratta da, "South Bronx, South-South Bronx," diye devam ediyordu. </p><p>Şarkı sadece iki saatte kaydedilmişti -- stüdyonun saatlik ücreti 25 dolardı ve grubun üyesi olan KRS-One, 2003 tarihli 'Beef' isimli belgeselde, o dönem için bunun çok pahalı olduğunu söylüyor. 'South Bronx', kaydedildiği kadar hızlı biçimde hit oldu. KRS-One yine aynı belgeselde, "Kendimi, Bronx'u temsil ederken buldum," diyor. "Bronx tekrar canlanmıştı." </p><p>'Rap Sessions' isimli konferans serisinin kurucusu ve 'The Hip-Hop Generation' kitabının yazarı Bakari Kitwana, bu savaşın, "nereden geldiğinizi haykırma geleneğini başlattığını" söyledi. Hip-hop, New York'un ötesine yayılmaya başladıkça, şehrinizi hip-hop aleminde duyuran ilk kişi olmak, neredeyse bir yarış haline geldi." </p><p>Belki de hiçbir rekabet, 1990'lardaki Doğu Yakası ile Batı Yakası arasındaki rekabet kadar yoğun değildi; Notorious B.I.G. ve Tupac, bu rekabetin talihsiz tarafını oluşturuyordu. </p><p>'Tell Me When to Go' ve 'Yay Area' gibi, E-40'ın 2000'lerde Bay Area'yı daha da havalı gösterdiği şarkılarla haritacılık, batıya doğru devam etti. 56 yaşındaki E-40, "Şehrimizin adını duyurmaktan ben sorumluydum -- 'eğer', 've' veya 'ama'sı yoktu," diyor. "Bay Area'nın hiçbir zaman parlayamadığını hep fark etmişimdir. Eğer hakkı verilmiyorsa, daha sıkı temsil edersiniz." </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjvmJPB3i5NboQsvp89G6d7gveKhSf_QO4b1EBbHwGs5_0NWtIUkCI-rQXxbcZzjcVbx8-pUvNYw4aDJ9fWM7l0eLIiWlqrvjv12gRPs9xfwGuUjaCl7F5lV-27E1qJzFzEupyaVma1f7fVsQG06LriENChm4iiO8RkWolJioGxKoH_-WrVN3XSTwziI1P/s1800/e3658ee69eca28ef3e342ecb7cff95e54be3cfbd.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1350" data-original-width="1800" height="330" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjvmJPB3i5NboQsvp89G6d7gveKhSf_QO4b1EBbHwGs5_0NWtIUkCI-rQXxbcZzjcVbx8-pUvNYw4aDJ9fWM7l0eLIiWlqrvjv12gRPs9xfwGuUjaCl7F5lV-27E1qJzFzEupyaVma1f7fVsQG06LriENChm4iiO8RkWolJioGxKoH_-WrVN3XSTwziI1P/w440-h330/e3658ee69eca28ef3e342ecb7cff95e54be3cfbd.jpg" width="440" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/HW1Xxbalqh4" width="320" youtube-src-id="HW1Xxbalqh4"></iframe></div><br /><p>Harita, kıyı şeridinde kalmadı. 2002 yılında, başrolünü Eminem'in üstlendiği ve kendi başından geçen bazı olaylara dayanan '8 Mile' filminin gösterime girmesi, Detroit'e ulusal çapta dikkat edilmesini sağladı. Chicago Tribune gazetesinin o dönemden bir haberine göre, çoğunluğu siyahlardan oluşan kenti beyaz banliyölerden ayıran 8 Mile yolu, bir anda "Amerika'nın en ünlü yolu" haline geldi. Çağdaş sanatçılarda, müziklerinde evlerini merkeze almanın, toplumları üzerinde yaratabileceği etkiyi fark ettiler. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh91IjmyZxceZQsLorzOVuROiJvoaA9AvIGSuI-9zE7TJGG9Cn6jwPXyA-3Qj9Is6ADD2vZsg0I_qka0j1S-NDI2YB6-k9LPt9CUqVbMyudsRQ6-nFi0ignt-Rs4qLfjmTGWiIKrZCKohbj8b6dL5C3V4vL02zcQXelh9reiUNjjGc5aCJrQGzy6On1-FE-/s1800/fcd6b006bfa8e159fd03a6b582d3bce2db69ad0f.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1800" height="303" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh91IjmyZxceZQsLorzOVuROiJvoaA9AvIGSuI-9zE7TJGG9Cn6jwPXyA-3Qj9Is6ADD2vZsg0I_qka0j1S-NDI2YB6-k9LPt9CUqVbMyudsRQ6-nFi0ignt-Rs4qLfjmTGWiIKrZCKohbj8b6dL5C3V4vL02zcQXelh9reiUNjjGc5aCJrQGzy6On1-FE-/w456-h303/fcd6b006bfa8e159fd03a6b582d3bce2db69ad0f.jpg" width="456" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/QofqpBnku30" width="320" youtube-src-id="QofqpBnku30"></iframe></div><br /><p>Katrina Kasırgası, 2005 yılında New Orleans'ı vurduğunda, R&B sanatçısı Ambre sadece 9 yaşındaydı. Lil Wayne'in, Başkan George W. Bush'un felakete verdiği tepkiyi eleştirdiği 'Georgia... Bush' şarkısını duymanın, kendisine umut verdiğini söylüyor: "Wayne'in bunu yayınlaması, 'Pekala, belki hükümet bize yardım etmek için orada değil ama ben sizin için buradayım, ben hâlâ New Orleans'lıyım' der gibiydi."</p><p>Bangladeşli bir rapçi ve göçmen olan Anik Khan, şarkı sözleriyle, Queens'te yetiştiği döneme özgü ev hayatından kesitleri belgeliyor. 'Tides'ta, "27 yaşındayım ama hâlâ ranzada yatıyorum," diyor. Queens'e yazılmış bir aşk mektubu olan 'The Borough'da ise şöyle diyor: "Yeğenim yaramazlık yapıyor, annem mutfakta / Muhtemelen tek oğlu için yemek pişiriyor; bilirsiniz, körili tavuk."</p><p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhPlkc37T8XRIEDTLyYCG53eIPlNvalm_wH5YS22XFQfBB3ofEeoHhoDrrMElxGVrJRiBawgnfHt8TO2iGa1kEL39Ao-P35-FLVA_nKMfEWGn8AQLcGSr9d0KkMTMHUeQtKGPlx8_HiU-Vg_6TH8T7FE9jjKeOeHCIlOqAipafeBkhiiaD9gJC5pgoJgoI/s2400/7130da70d39c2d72b68fc3871a40201d2246fdce.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2400" data-original-width="1800" height="517" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhPlkc37T8XRIEDTLyYCG53eIPlNvalm_wH5YS22XFQfBB3ofEeoHhoDrrMElxGVrJRiBawgnfHt8TO2iGa1kEL39Ao-P35-FLVA_nKMfEWGn8AQLcGSr9d0KkMTMHUeQtKGPlx8_HiU-Vg_6TH8T7FE9jjKeOeHCIlOqAipafeBkhiiaD9gJC5pgoJgoI/w388-h517/7130da70d39c2d72b68fc3871a40201d2246fdce.png" width="388" /></a></div><br /><p></p><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/0aoOFK5lBCI" width="320" youtube-src-id="0aoOFK5lBCI"></iframe></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><b>BÜYÜKANNE'NİN EVİ</b></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Evle bağlantılı olan şey, tabii ki ailedir. Pek çok sanatçının, sanat formuyla ilgili ilk fikirleri, aile üyelerinin plaklarından etkilenmiştir. </div><div><br /></div><div>Northeastern Üniversitesi'nde medya ve film çalışmaları profesörü ve 'The Hood Comes First: Race, Space and Place in Rap and Hip-Hop' isimli kitabın yazarı Murray Forman, "Dr. Dre ve Grandmaster Flash gibi insanlar, annelerinin, babalarının, amcalarının, teyzelerinin plak koleksiyonlarından bahsederler, bazen dokunmaları yasaktır ama yine de dokunurlar," diyor. "Aileden gelen plak koleksiyonu, hip-hop DJ'lerinin oluşumunda çok önemli bir unsur."</div><div><br /></div><div>Müziği ve aktivistliği Atlanta şehriyle neredeyse eş anlamlı hale gelen Killer Mike, büyükannesinin evinde büyüdü -- büyükannesinin 20 yaşındayken satın aldığı, ağırlıklı olarak Siyahların yaşadığı Collier Heights mahallesindeki 1.000 metrekarelik bir ev. </div><div><br /></div><div>Mike, "Gospel, funk ve soul'a aşık olduğum ev orasıydı," diyor. "O veranda, benim ilk sahnemdi. Ve o bahçe, binlerce insanın beni izlediğini varsaydığım yerdi."</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9vOcPZgpedJuJeDM_qE49VaZfkIkawSZLh-Z4-w5ka-qz_8bJ1k73A18TIbntt-l3LgJ2vxRoTMAxmHROcL65y7BjSNlbeaHE8WzDwIuYcrXbuCn6VToSjHkGv8ui5mmobyyK3V5cBKQZohFA7ZOFwizhQvn9js8OsZ2NSvke1BpOf37O6rc-jXmqsWfp/s1800/f9b35e71ed0684021f4b7c2ebfb8889faf92d9ad.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1543" data-original-width="1800" height="378" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9vOcPZgpedJuJeDM_qE49VaZfkIkawSZLh-Z4-w5ka-qz_8bJ1k73A18TIbntt-l3LgJ2vxRoTMAxmHROcL65y7BjSNlbeaHE8WzDwIuYcrXbuCn6VToSjHkGv8ui5mmobyyK3V5cBKQZohFA7ZOFwizhQvn9js8OsZ2NSvke1BpOf37O6rc-jXmqsWfp/w441-h378/f9b35e71ed0684021f4b7c2ebfb8889faf92d9ad.jpg" width="441" /></a></div><br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/pgrEcUpowOk" width="320" youtube-src-id="pgrEcUpowOk"></iframe></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Ve eve tutunma fikri, onun müziğinde halen mevcut. Bu yaz çıkardığı 'Michael' albümündeki 'EXIT 9' şarkısı, Martin Luther King Jr. Caddesi'ne giden otoyol sapağına atıfta bulunuyor. "Exit 9'u geçtiğinizde, Killer Mike'ın büyüdüğü yerin, liderimizin büyüdüğü yer olduğunu bilmenizi istiyorum," diyor. </div><div><br /></div><div>Türün genelinde ne tür evlerin tasvir edildiği konusunda bir ikilik mevcut. Bir yandan zenginlik ve arzunun özenle sergilenmesi söz konusuyken, diğer yandan da yoksulluk ve sınıf mücadelesine odaklanılıyor. Jay-Z, 2013 tarihli 'Picasso Baby' adlı şarkısında, "evimde, hayır şatomda," bir Picasso tablosu istediğinden bahsederken, 2017 tarihli 'Marcy Me' şarkısında ise, "Ben, Marcy Evleri'ndenim, burada oğlanlar biner biner ölüyor," diyor. </div><div><br /></div><div>Getto ya da 'hood' olarak bilinen, sosyal olarak sınırlandırılmış bir bölgede yaşamak ne anlama geliyor? "Ve eviniz orasıdır -- aşağılanmış, reddedilmiş, marjinalleştirilmiş bir çevre, aslında aileniz oradadır, arkadaşlarınız oradadır," diyor, akademisyen Forman. "O zaman ev, diğer türden dayatmalara karşı neredeyse söylemsel ve ideolojik bir mücadele haline geliyor -- eve dışarıdan nasıl bakılıyor?" </div><div><br /></div><div>Bu yüzden sanatçılar, diye devam ediyor Forman, "tanımı kendileri için yapmak istiyorlar. Dışarıdaki bir dünyanın bir kez daha onların üzerine yazmasını ve onların katkısı olmadan onları tanımlamasını istemiyorlar." Örneğin, Nas'ın 1994 tarihli 'Illmatic' albümünde rapçi, Queensbridge Konutları'nda geçen hayatının canlı bir portresini çiziyor. </div><div><br /></div><div>Vic Mensa, annesinin Chicago'daki evinin verandasında otururken çevreyi --caddenin karşısındaki Section Eight evlerini, bir camiyi ve kendi varlığını-- gözlemliyor ve bunları şarkı sözlerine dönüştürüyordu. Bu Eylül ayında yayınlanan 'Victor' albümündeki 'Southside Story'de, "Annemin evinden manzarayı anlatıyorum," diyor. </div><div><br /></div><div>"200 metre yarıçaplı bir alanda, ben güzel bir evde ebeveynlerimle yaşıyorum, caddenin karşısında çocuklar --muhtemelen benimle aynı yaşta-- kokain satıyor ve caddenin karşısında insanlar ibadet ediyor," diyor. "Şarkı sözlerimde Chicago'nun Güney Yakası'ndaki deneyimlerin zıtlığını anlatıyorum."</div><div><br /></div><div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUMo4hGJ22ovGC_O60EVNcALzcMBy6RO5da99VQERz_e_N6GIpAdzis9kcImc-oSGSlyJIYiQF9EDj3UcI8pycyfRpsLvnHWTUPEApY91D8TBuGMdnsqFTSJhLVfnhRPLajN340lFeQpAVwr3L6RpSG2ZOkJYRbI4ksiP0B0BKPTx8Rymz42C9_L69_exc/s1800/7dac5554654ee4d8c2eb1f2797986961b078364d.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1800" height="272" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUMo4hGJ22ovGC_O60EVNcALzcMBy6RO5da99VQERz_e_N6GIpAdzis9kcImc-oSGSlyJIYiQF9EDj3UcI8pycyfRpsLvnHWTUPEApY91D8TBuGMdnsqFTSJhLVfnhRPLajN340lFeQpAVwr3L6RpSG2ZOkJYRbI4ksiP0B0BKPTx8Rymz42C9_L69_exc/w409-h272/7dac5554654ee4d8c2eb1f2797986961b078364d.jpg" width="409" /></a></div><br /> </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/27f1waWCb3E" width="320" youtube-src-id="27f1waWCb3E"></iframe></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><b>EVİ KURTARMAK</b></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sanatçılar sık sık evlerine dönmüş ve gayrımenkule yatırım yapmışlardır. Bronx'ta hip-hop'ın doğduğu apartmanlar, sahiplerinin değişmesi ve 2008'de konut piyasasının çökmesinin ardından <a href="https://archive.nytimes.com/cityroom.blogs.nytimes.com/2011/11/07/for-birthplace-of-hip-hop-new-life/">bakıma muhtaç duruma gelince</a>, ünlü eğlence odası kapandı. DJ Kool Herc, kızkardeşi ve apartman sakinleri, 2011 yılında bir emlakçı tarafından uygun fiyata devralınan siteyi, şehir yönetiminden alınan bir kredinin yardımıyla kurtarmak için bir araya geldi. </div><div><br /></div><div>Queen Latifah, Newark'ta uygun fiyatlı konutlar inşa etmek için bir projeye yatırım yaptı -- "Bir blok ötedeki West Side Park'ta oynayarak büyüdüm ben," <a href="https://www.northjersey.com/story/news/2022/04/26/queen-latifah-newark-nj-hometown-affordable-housing/7416518001/">dedi geçen yıl</a>. "İçinde oturulmayan bu evlerde, neye ihtiyaç olduğunu gördüm." Benzer şekilde Nipsey Hussle da, memleketi Los Angeles'taki bir alışveriş merkezini, konut inşa etme planıyla satın almıştı, ancak 2019'da, <a href="https://archive.li/fIz69">aynı bölgede</a> vurularak öldürüldü. </div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaypbr7dyCBqz_7ZysZ1Bn_LANpQljMK2L8pHS_-PIeV21oAposIy-bKIshyphenhyphenfLCeFFgI3tEd3-V6UgnU0wehIYJLCn-d29g5-5nKcAGoMaJ7lUpCPGM4UEymv9M3Vhiv0Bnq0YeI0Azh0Ew_hbKC0WSaSPBFTgi6-Px92AnW8nWJQa0-2jIi5ArkNnG478/s1200/30f34807b4c06f8022b6afd082a3626f80abda1b.webp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="801" data-original-width="1200" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaypbr7dyCBqz_7ZysZ1Bn_LANpQljMK2L8pHS_-PIeV21oAposIy-bKIshyphenhyphenfLCeFFgI3tEd3-V6UgnU0wehIYJLCn-d29g5-5nKcAGoMaJ7lUpCPGM4UEymv9M3Vhiv0Bnq0YeI0Azh0Ew_hbKC0WSaSPBFTgi6-Px92AnW8nWJQa0-2jIi5ArkNnG478/w432-h289/30f34807b4c06f8022b6afd082a3626f80abda1b.webp" width="432" /></a></div><br /><div><br /></div><div>New Orleans'taki Calliope Konutları'nda büyüyen Master P, müziğini farkındalık yaratmanın ve topluma değişim getirmenin bir yolu olarak görüyordu. "New Orleans, dünyanın cinayet başkentiydi ve büyük fakirlik çekiyordu," diyor. "Zordu, yaşamak için zor bir yerdi ve bunu müziğimde ifade etmek istedim."</div><div><br /></div><div>Katrina Kasırgası'nın ardından Calliope yıkıldı. Şu anda orada bulunan Marrero Evleri, Konut ve Kentsel Gelişim Bakanlığı'nın sağladığı fonla geliştirildi; daha aydınlık dairelerde gömme dolaplar, geniş verandalar ve ortak bir spor salonu bulunuyor. Buradan arabayla beş dakika uzaklıkta bulunan 53 yaşındaki Master P, 2021'de, içindeki bir marketin açılmasına yardımcı olduğu yaşlı bakım tesisi Gusto Evleri'ni yenilemek için çalışıyor. </div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/A3yLiTEkDaI" width="320" youtube-src-id="A3yLiTEkDaI"></iframe></div><br /><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Calliope, Master P ve iki kardeşinin 1999 tarihli şarkısı 'Hoody Hooo' ile sonsuza dek anılacak. </div><div><br /></div><div>"Geldiğim yeri değiştiremem. Bu benim bir parçam -- ben yoksulluk içinde, gettoda doğmuş ve büyümüş, küçük bir çocuğum," diyor Master P. "Ama çocuklara nasıl hayal kuracaklarını gösterebilirim."</div><div><br /></div><div><br /></div><div>(Orijinali için <a href="https://www.nytimes.com/interactive/2023/12/07/realestate/hip-hop-music-lyrics-homes.html">şuradan</a>. Kapak fotosunu ben seçtim, çünkü orijinalinde değişen fotoğraflar var orada. Normalde, yazıdaki fotoğrafların çoğunun yan tarafında, altlarında gördüğünüz kliplerden ufak kesitler var ama o şekilde koymak mümkün değil buraya. Yazıda geçen şarkıları <a href="https://open.spotify.com/playlist/1hyvV4fGx0IZM71aNNagb8?si=1c11a6e00334457e">şu listeden</a> dinleyebilirsiniz. Buraya gömmeyi beceremedim.)</div><div><br /></div></div></div>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-67801523224582272142023-12-24T12:49:00.001+03:002024-01-12T02:37:51.434+03:00Çeviri: Her Yılının En Önemli Hikayesiyle Hip-Hop'ın 50 Senesi<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAHD0FylDLpzbKYbbowyYEkmGWvQToB8OUAYWIuRg1D_njXWwhNTa1xH-oEsuygcFeALI-Ry6_WgmXd3zX5U-VvhEOauLdkOfrDYn0KzjzmWKIRsnkSUec2KIyyha_VJWfULx5cZwCPMXupofvsSu6JbxMfPqFqZo3HSBIWwKJkouL5XJtN2aGGzYF3t4f/s2000/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1333" data-original-width="2000" height="403" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAHD0FylDLpzbKYbbowyYEkmGWvQToB8OUAYWIuRg1D_njXWwhNTa1xH-oEsuygcFeALI-Ry6_WgmXd3zX5U-VvhEOauLdkOfrDYn0KzjzmWKIRsnkSUec2KIyyha_VJWfULx5cZwCPMXupofvsSu6JbxMfPqFqZo3HSBIWwKJkouL5XJtN2aGGzYF3t4f/w606-h403/indir.webp" width="606" /></a></div><p><br /></p><p>(Orijinali için <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2023-08-07/hip-hop-50th-anniversary-greatest-moments#part-i">şuradan</a>.)</p><p><i>Hip-hop'ın 50 yılını nasıl kapsayabilirsiniz? Yapamayacağınızı kabul ederek başlarsınız. Çok fazla yıldız, çok fazla şarkı, çok fazla mekan, çok fazla skandal: Hip-hop koca bir evren --bir müzik türü elbette, ama aynı zamanda bir tavır, bir dil, bir iş, bir kültür-- ve bir evrenle ilgili olan şey, sınırları olmamasıdır. </i></p><p><i>Yine de hip-hop'ın doğuşundan 50 yıl sonra, kendimizi onun dayanıklılığına dikkat çekmeye, ne olduğu için değil ama ne olmaya devam ettiği için aklımızı bir şekilde bu şeyin etrafında toplamaya ihtiyaç duyarken buluyoruz. </i></p><p><i>Birkaç ay önce uzmanlar, 2023'ün ilk yarısında hiçbir rap albümünün, Billboard 200'ün zirvesine çıkamadığını fark ettiğinde moraller bozuldu -- altı rapçinin albümünün yaz başında bir numaraya ulaştığı 2022'den, görünüşte dramatik bir değişim. (Lil Uzi Vert nihayet Temmuz başında 'Pink Tape' ile bu başarıyı yakaladı.) Ancak gerçek şu ki, listenin zirvesinde yer alan neredeyse her albümde hip-hop izleri görebilirdiniz; ister R&B şarkıcısı SZA'nın zeka ve ustalıkla kafiyeler söylediği 'SOS', ister Morgan Wallen'ın 'One Thing at at a Time'ı olsun. </i></p><p><i>Bugünlerde hip-hop'ı listelerde aramak --filmlerde, modada, görsel sanatlarda aramak-- onu neredeyse her yerde bulmak demektir. Günümüzde Siyahların öncülük ettiği en önemli sanat formu olan hip-hop, milyarlar üreten küresel bir endüstri haline gelmiş olsa bile, herkesin erişebileceği bir sokak ürünü olarak başladı ve bir dereceye kadar da öyle kalmaya devam ediyor.</i></p><p><i>Hip-hop'ın 50. yıldönümünü kutlamak için yaklaşımımız, 1973'ten 2022'ye kadar her yıl bir tane olmak üzere, kültürü şekillendiren 50 ânı sıralamak oldu. Bu listenin amacı (sorunları görmezden gelmemekle birlikte) kutlama yapmaktır, bu nedenle her ne kadar etkili olsalar da bazı ölümler ya da diğer trajediler üzerinde durmadık. Önemli olayları atladık mı? Her yıldıza hak ettiği parlaklığı veremedik mi? Hiç şüphesiz. Ancak birilerini rahatsız etmemeyi başaran bir hip-hop övgüsü -- işte bu hiç de övgü sayılmaz.</i></p><p><i><br /></i></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv5R7bkRX4WXcL7mYiiCtj1QbrxGnHGYdUc5Sy3qjVQr3LIwUPLL3S5Axdi4NbbKr2M2IQcSt8RqTuh2Sq7i9hHNDZDDYG4dn_phvw6uS344fbTInt_TGXd8Jwh5Oo8qpv-8mMgUFOZkMsYBOl00b7jCpjTsQF4jv3mogyOlFrv0Zi3v7f1WyCqZDMSjVo/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1854" data-original-width="2160" height="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv5R7bkRX4WXcL7mYiiCtj1QbrxGnHGYdUc5Sy3qjVQr3LIwUPLL3S5Axdi4NbbKr2M2IQcSt8RqTuh2Sq7i9hHNDZDDYG4dn_phvw6uS344fbTInt_TGXd8Jwh5Oo8qpv-8mMgUFOZkMsYBOl00b7jCpjTsQF4jv3mogyOlFrv0Zi3v7f1WyCqZDMSjVo/s320/indir.webp" width="320" /></a></div><br /><i><br /></i><p></p><p><br /></p><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: large;">Birinci Bölüm</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc93y0byRkD2wRG0Y5IhsQ84yRBrDHVLpkjqF0SXBCB95IlpwwJ5stGQAHJHnJAQxX0MIl2qP3xHObmrFaiIO50xyNS9dL_eA-cabBw1_jzqelv7BGt5rg8kG9kvUwXR-TZiSUE28To0dIDVm0uRZqQAFpo-ptsue1UABCh3_Nw6GvKlAF3vnd6lqwZnfi/s2160/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="104" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc93y0byRkD2wRG0Y5IhsQ84yRBrDHVLpkjqF0SXBCB95IlpwwJ5stGQAHJHnJAQxX0MIl2qP3xHObmrFaiIO50xyNS9dL_eA-cabBw1_jzqelv7BGt5rg8kG9kvUwXR-TZiSUE28To0dIDVm0uRZqQAFpo-ptsue1UABCh3_Nw6GvKlAF3vnd6lqwZnfi/w627-h104/indir%20(2).webp" width="627" /></a></div><br /> <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVf-zP5jQf0WRZHJIDH5IKfEm6XDUMReOeTu0u9Ja9TaZzvgLv0hSHfpWi4XV7nGTWCrnubGY9LOkC4WcRmwKhO8kULBpTWlvkcW6TNjN9QabATRFDb_u0KiPq5__Gosv40qeommAsx-IGNpUujdP1XI6_9W9c7rVr9SQ_PzdqTt0v7Tj3eXNgKO2wZmiG/s2160/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="82" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVf-zP5jQf0WRZHJIDH5IKfEm6XDUMReOeTu0u9Ja9TaZzvgLv0hSHfpWi4XV7nGTWCrnubGY9LOkC4WcRmwKhO8kULBpTWlvkcW6TNjN9QabATRFDb_u0KiPq5__Gosv40qeommAsx-IGNpUujdP1XI6_9W9c7rVr9SQ_PzdqTt0v7Tj3eXNgKO2wZmiG/w495-h82/indir%20(2).webp" width="495" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">DJ Kool Herc, hip-hop'ı icat ediyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzbNtjKWW6IIIdT3NTxSvSw6FKuO-sTke3PelpZXpP2w4FGpEz58AywopMO3Gkc33LgIrvPfL9kuVHtBmfvJwogopAA2dpHJ0qBVk-t01HhbjnaPgU6AR7EGv9V3iAyTCnOq5AV4MshO5HLxCmGrgYehoT3GuYEAsxlFXSYkdn_AALeI2Hfrq6EY2OqDJ8/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="2160" height="328" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzbNtjKWW6IIIdT3NTxSvSw6FKuO-sTke3PelpZXpP2w4FGpEz58AywopMO3Gkc33LgIrvPfL9kuVHtBmfvJwogopAA2dpHJ0qBVk-t01HhbjnaPgU6AR7EGv9V3iAyTCnOq5AV4MshO5HLxCmGrgYehoT3GuYEAsxlFXSYkdn_AALeI2Hfrq6EY2OqDJ8/w493-h328/indir%20(1).webp" width="493" /></a></b></div><b><br /><span style="font-size: large;"><br /></span></b><p></p><p style="text-align: left;"><span>Tüm dünyada hip-hop olarak tanınacak olan müzikal ve kültürel hareket, 11 Ağustos 1973'te New York'un Bronx ilçesinde, 102 daireli bir apartman olan, 1520 Sedgwick Ave adresindeki bir eğlence odasında başladı. Ancak, Cindy Campbell, rap müziğin patlaması olarak anılan bu efsanevi partiyi düzenlemeye karar verdiğinde, aklındaki son şey tarih yazmaktı; tek istediği, gelecek okul dönemi için çocuklara yeni kıyafetler almak üzere para toplamaktı. Ve ihtiyaç duyduğu coşkulu kalabalığı çekebilecek en uygun kişiyi de tanıyordu: Cindy'nin 18 yaşındaki erkek kardeşi Clive 'DJ Kool Herc' Campbell.</span></p><p style="text-align: left;"><span>"Back to School Jam" ile ilgili her şey, bu terim henüz icat edilmeden önce hip-hop'a aitti. "Bir DJ Kool Herc Partisi" olduğunu ilan eden, elle çizilmiş tanıtım broşürü, erken dönem New York tarzı graffitilerle yazılmıştı. İçeriye girmek için 50 cent (erkekler) ve 25 cent (kızlar) ödeyen 300'den fazla kişiye, Jimmy Castor Bunch'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=WylCcdTrzS4">'It's Just Begun'</a> şarkısı ile James Brown, Isley Brothers ve Incredible Bongo Band'in klasik parçalarından oluşan, gelecekte hip-hop DJ'lerinin çokça faydalanacağı şarkıları içeren bir çalma listesi sunuldu. Devasa, kas yığını 1.80'lik gövdesi nedeniyle 'Herkül' lakabını alan Herc, 'merry go 'round' olarak bilinen yeni bir pikap tekniğini tanıttı; bu teknikte, şarkının en etkili bölümünü uzatmak için aynı plağın iki versiyonunu kullanarak break boys (B-boys) adını verdiği dansçıları coşturuyordu. </span></p><p style="text-align: left;">Partiden sonra Herc'ün şöhreti daha da arttı. Parklarda ve kulüplerde rakip DJ'leri sık sık alt eden, 'Herculoidler' adını verdiği altı metrelik bir ses kulesi olan devasa hoparlörleriyle tanındı. Kısa süre sonra Grandmaster Flash ve Afrika Bambaataa gibi diğer öncüler de onun yolundan gidecekti. Kasım ayında, şu anda 68 yaşında olan DJ Kool Herc, popüler müziğe yaptığı katkılardan dolayı, nihayet Rock&Roll Hall of Fame'e kabul edilecek. </p><p style="text-align: left;"><span> </span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFq64J7fz99W1DVjD2zD_Z0LkdbhUjL1X_7HZPp41LJucibzRQTx3tY3U-rxGj8gCOZeL-St-sVtOyCgEnHt8vWtPybWrgc1BNkVw1j2QqoU2epa1fymqdDIURAEKjLI8UoPVG0kHnS9ZNNT42qvfrR-26oHU6VasBSnwsQ5BpmG6eWPDoXpsG1PFRoZrs/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="71" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFq64J7fz99W1DVjD2zD_Z0LkdbhUjL1X_7HZPp41LJucibzRQTx3tY3U-rxGj8gCOZeL-St-sVtOyCgEnHt8vWtPybWrgc1BNkVw1j2QqoU2epa1fymqdDIURAEKjLI8UoPVG0kHnS9ZNNT42qvfrR-26oHU6VasBSnwsQ5BpmG6eWPDoXpsG1PFRoZrs/w427-h71/indir%20(1).webp" width="427" /></a></div><span><br /></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b>James Brown, 'Funky President (People It's Bad)'i yayınlıyor</b></span></p><p style="text-align: center;"><span><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/vIU63C8K7-8" width="320" youtube-src-id="vIU63C8K7-8"></iframe></div><br /><span><br /></span><p></p><p style="text-align: left;"><span>Rap tarihinde şarkıları en çok kez sample olarak kullanılan sanatçı olan Brown, hip-hop için break beat'in temelini attı. Eleştirmenlerin, Soul'un Babası'nın hâlâ yetenekli olup olmadığını sorguladığı 74 yılında bile, tüm zamanların en çok çalınan parçaları arasında yer alan 'Funky President (People It's Bad)'i zahmetsizce seslendirdi. Ritmik ve yumuşak davulları, soul-power vokalleri ve oynak gitarlarıyla Eric B. & Rakim (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=68bkyolC5QU&ab_channel=EricB.%26Rakim-Topic">'Eric B. is President'</a>), Salt-N-Pepa (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=WbQTZs06tZg&ab_channel=Salt-N-Pepa-Topic">'Shake Your Thang'</a>), Public Enemy (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=mmo3HFa2vjg&ab_channel=PublicEnemyVEVO">'Fight the Power'</a>) ve Kanye West (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=3fKaGfKSsOo&ab_channel=KanyeWest-Topic">'Clique'</a>) tarafından kullanıldı. </span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwCeWjZXLVVrxeYyb4jk8GC-U9NIkxN04aPQHoPSXw_Vf_n7vGTbWuz-vU6de8PX7n6B38xk6WZcKhcp3GncDm6dSsUEDaOtrY2DC_5zfwua6aoibD3R_p9mf_I4ZThcqjKCaZIPg6BlO2rkIOjmGL1qbabsF0cfmqhBA8ZSOc3rKa8bEIDEpCzsgTXM7-/s2160/indir%20(3).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="80" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwCeWjZXLVVrxeYyb4jk8GC-U9NIkxN04aPQHoPSXw_Vf_n7vGTbWuz-vU6de8PX7n6B38xk6WZcKhcp3GncDm6dSsUEDaOtrY2DC_5zfwua6aoibD3R_p9mf_I4ZThcqjKCaZIPg6BlO2rkIOjmGL1qbabsF0cfmqhBA8ZSOc3rKa8bEIDEpCzsgTXM7-/w480-h80/indir%20(3).webp" width="480" /></a></span></div><span><br /></span><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b>Grand Wizzard Theodore, scratching'i icat ediyor</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: left;">Hip-hop'taki hemen her şey gibi, scratch tekniği de sınırlamalardan doğan bir bir sanat biçimidir. 1975 yılında (en iyi hatırlandığı şekliyle) Theodore Livingstone adında bir DJ --erken gelişmiş yeteneği nedeniyle Grand Wizzard Theodore olarak anılıyordu-- Bronx'taki evinde zanaatını icra ediyordu. Annesi, plağın sesini kısması için bağırdığında, Incredible Bongo Band'den <a href="https://www.youtube.com/watch?v=eRINyKWV8D4&ab_channel=MrBongo">'Bongo Rock'</a>ı açmıştı ve yanlışlıkla plağı iterek, çalma sırasında duyulabilir bir yırtılma yarattı. Yanlıştı ama ilginçti.</p><p style="text-align: left;">Livingstone kısa süre sonra biraz el becerisi ve plaklarına karşı derin bir hisle, bu 'çizilme' sesini perküsyon olarak kullanabileceğini fark etti. Daha da fazla pratik yaparak, pikaplar arasında geçiş yapmayı ve şarkının anlarını birbirine eklemeyi öğrendi. </p><p style="text-align: left;">Bu yeni teknik, akıl hocası Grandmaster Flash'i hayran bıraktı ve kısa sürede hip-hop'ın temel unsurlarından biri haline geldi. Grand Wizzard Theodore & Fantastic 5 çatısı altında Livingstone, 1980'de <a href="https://www.youtube.com/watch?v=cooE-pG-R_Y">'Can I Get a Soul Clap'</a> adlı muhteşem single'ı yayınladı ve gösterişli sahne duruşu ve plak çevirmeleri ona, dönüm noktası niteliğindeki rap filmi 'Wild Style'da bir yer kazandırdı. </p><p style="text-align: left;">Livingstone aynı zamanda bir DJ'in, bir parçayı kulaklıklarında önceden bir şarkıya işaret etmek yerine sessizlikten kalemi indirerek başlattığı 'iğne düşürme' yöntemini de mükemmel seviyeye getirdi. Ancak rock'n roll için distortion pedalı ne kadar önemliyse, scratching de hip-hop için o kadar önemli hale geldi -- öylesine derinden dönüştürücü bir hata ki, vazgeçilmez bir araç haline geldi. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi4V2ZNOIZFekgU3SitcXCE8CdUb2ij7gUbrdq4o7T_LsG4gYFB7CU6OVk3WzFPOAji_rCeQCyyjcLZ3zHGUaZs902SpNNJerE5C1kuPvdvHPMUjR9ADocLKjB90DBdtPCSWgIjV3d8EvHrzKJgrZPdQigz3O4Z4HRmCF6vVnLVDP5ybLVC4tRy7q7muJM/s2160/indir%20(4).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1131" data-original-width="2160" height="249" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi4V2ZNOIZFekgU3SitcXCE8CdUb2ij7gUbrdq4o7T_LsG4gYFB7CU6OVk3WzFPOAji_rCeQCyyjcLZ3zHGUaZs902SpNNJerE5C1kuPvdvHPMUjR9ADocLKjB90DBdtPCSWgIjV3d8EvHrzKJgrZPdQigz3O4Z4HRmCF6vVnLVDP5ybLVC4tRy7q7muJM/w474-h249/indir%20(4).webp" width="474" /></a></div><br /> <p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCkG0zssWVN0n1Nbtjf7d6gepa5mO3VAI2HIHqDA7Pqyw7TUNvQ94Jg-o92mR3nTaVCPGKSn3j5s2MP97Ap03ykmA4t97CJry8SYloM9mXDSSqdDWEJvBeYZC3V-bD9dP936SZJk5WZfz6hXLgz6qPNiN57NeCzXvuOk6qMwf76kxWeElRwwQR47v4RHZz/s2160/indir%20(5).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="82" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCkG0zssWVN0n1Nbtjf7d6gepa5mO3VAI2HIHqDA7Pqyw7TUNvQ94Jg-o92mR3nTaVCPGKSn3j5s2MP97Ap03ykmA4t97CJry8SYloM9mXDSSqdDWEJvBeYZC3V-bD9dP936SZJk5WZfz6hXLgz6qPNiN57NeCzXvuOk6qMwf76kxWeElRwwQR47v4RHZz/w495-h82/indir%20(5).webp" width="495" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b>Lee Quinones, 10 vagonlu bir treni boyuyor</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: left;">Hip-hop, yeni ortaya çıkan bir alt kültür olarak birçok sanat formunu kapsıyordu ve graffiti de bunlar arasında en görünür ve ihtilaf çıkaranlardan biriydi. Doğru ellerdeki bir sprey kutusuyla, kentsel alanın heyecan verici bir şekilde geri kazanılması burada, şu anda var olduğunuza dair meydan okuyan bir bildiriydi. </p><p style="text-align: left;">Hiçbir graffiti, Quinones'in 1976 yılında New York metrosunda gerçekleştirdiği gözüpek projeden daha önemli değildi. Porto Riko doğumlu Quinones ve Fabulous Five tayfası, saygın bir yeraltı sokak sanatı ekibiydi. Ancak 10 vagonlu bir metro treninin tamamını çizmek için yaptığı cüretkar plan --bunu ilk deneyenlerden biri olarak kabul edilir-- onu bir hip-hop halk kahramanı haline getirecekti. Mickey Mouse, bir Noel tablosu, bir çöl manzarası -- kamusal altyapının faydacı bir parçası aniden yeni bir sanat formunun küresel sembolü haline geldi. </p><p style="text-align: left;">Quinones şimdi Whitney Müzesi'nde çalışıyor ve New York'taki Hotel Indigo'nun lobisini tasarladı. Ancak 76'da MTA çalışanları bile cüretkar bir tarihin yazılışına tanıklık ettiklerini biliyorlardı. "Yanlardan ve pencerelerden dışarıya sarkıp, "Yaah! Fabulous Five!" diye bağırıyorduk. Quinones, 1982'de verdiği bir röportajda <a href="https://www.laphamsquarterly.org/arts-letters/lee-quinones-does-cars">böyle anlatıyordu</a>. Kondüktörün, "Bunu kim yaptı?" dediğini duydum. Sonra tüm Fabulous Five'ın trenden atlayıp, "Yaah! Fotoğraf çekin!" diye bağırdığını gördüm. İstasyonda sadece bir kişi vardı ve o da bize bakıyordu. "Nasıl buldunuz?" diye sordum. O da, "İnanılmaz, dostum, inanılmaz!" dedi. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQJ-cs7fbAoD0cUSc8x2FLjasreq1ytsNXo0ZnMfoOZZLizff5ksOWQnl9PZPX4I2rt02ddc4tQbL68GAFDx6wM24I51x1kN0bSk9RUMnghbQrOdzBZHCMrX1Uqu_w5-qTew2U8I3EqJEkAKwZ4eBx3TcM4QJmaPaESY9zYczukmmMOpoKnqh0fa7cvVOR/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="76" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQJ-cs7fbAoD0cUSc8x2FLjasreq1ytsNXo0ZnMfoOZZLizff5ksOWQnl9PZPX4I2rt02ddc4tQbL68GAFDx6wM24I51x1kN0bSk9RUMnghbQrOdzBZHCMrX1Uqu_w5-qTew2U8I3EqJEkAKwZ4eBx3TcM4QJmaPaESY9zYczukmmMOpoKnqh0fa7cvVOR/w459-h76/indir%20(1).webp" width="459" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Afrika Bambaataa ilk Zulu Nation partisine evsahipliği yapıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiieIILXA4lhGm8FB_VWVRh-ivNzEcVfSX09cxT4zniC5Xnwi6_RjrCeZCnDzNLq7yMuerSsGbsmBXXEJKmjQOQd6w-8YoFaoE6Ov0SAg9uxSuDYWR93a7nff1sX56BZGlEmK_VV_5YDZpk33BWuBcaSPIUG4zz4cCgOu-GYzP-Dnhdnk5q8kK7ZasEoKOv/s3150/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3150" data-original-width="2160" height="500" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiieIILXA4lhGm8FB_VWVRh-ivNzEcVfSX09cxT4zniC5Xnwi6_RjrCeZCnDzNLq7yMuerSsGbsmBXXEJKmjQOQd6w-8YoFaoE6Ov0SAg9uxSuDYWR93a7nff1sX56BZGlEmK_VV_5YDZpk33BWuBcaSPIUG4zz4cCgOu-GYzP-Dnhdnk5q8kK7ZasEoKOv/w342-h500/indir%20(2).webp" width="342" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bambaataa, 1977'de efsanevi Zulu Nation partilerine evsahipliği yapmaya başladığında, Güney Bronx'ta doğan bir New York'lu ve aynı zamanda bir Black Spades üyesi olarak, olumlu bir çıkış arayan eski çete üyeleri için barışçıl bir ortam sağlanmasını amaçlıyordu. Ancak öncü DJ ve aktivist tarafından düzenlenen ilk <i>jam</i>, çok daha kalıcı bir etkiye sahip olacaktı: Asıl adı Lance Taylor olan Bambaataa, New York'un yazın elektrik kesintisine uğradığı ve Güney Bronx'un gecekondu mahallelerinde yangınların çıktığı çalkantılı bir yılda rap müziği kültürel bir hareket olarak tasarlayan ilk kişiydi. </p><p style="text-align: left;">Bambaataa ve ekibi, gelişmekte olan ortamı kısa süre sonra tanımlayacak olan hip-hop'ın dört unsurunu vaaz etti: DJ'lik, break-dans, MC'lik ve graffiti. Ancak zihinleri eriten şey, onun açık fikirli müzik zevkiydi: James Brown, Sly and the Family Stone ve Incredible Bongo Band'in yanı sıra Bambaataa'nın devasa müzik cephaneliğinde Rolling Stones, Yellow Magic Orchestra ve en önemlisi, 77'de çıkan fütüristik single'ı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XMVokT5e0zs">'Trans Europe Express'</a> bir break-dans marşı haline gelen Alman grubu Kraftwerk vardı.</p><p style="text-align: left;">1982 yılına gelindiğinde, 'Trans Europe Express'i örnek alan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=9J3lwZjHenA&ab_channel=TommyBoy">'Planet Rock'</a>, Bambaataa ve Soulsonic Force'u bir marka haline getirmişti. Onlarca yıl öncesine dayanan çok sayıda cinsel istismar iddiasının ardından 2016 yılında liderlikten alınana kadar Zulu Nation'ın bayrağını dalgalandırdı. Bambaataa ile yolların ayrılmasından sonra Universal Zulu Nation, hip-hop birliği mesajını yaymaya devam etti. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOGu74zg8Odd2QuC7IEP-8HQyiG-UquLprFbZuXN1ymRNp7JUvsfWFVeKq2BOMOvX4sSocJYRfi8ZQz-Rnpoq9DST1XhwDA7DjH8IuTiLFd4MiAtFGaQpS_paVc90WzW4QCLfp0CTe0PCdwoloANqxDK0DcNOHxvTdsassHbyLc_ZJnewS05RE72Ek3TGx/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="86" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOGu74zg8Odd2QuC7IEP-8HQyiG-UquLprFbZuXN1ymRNp7JUvsfWFVeKq2BOMOvX4sSocJYRfi8ZQz-Rnpoq9DST1XhwDA7DjH8IuTiLFd4MiAtFGaQpS_paVc90WzW4QCLfp0CTe0PCdwoloANqxDK0DcNOHxvTdsassHbyLc_ZJnewS05RE72Ek3TGx/w518-h86/indir%20(1).webp" width="518" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Uncle Jamm's Army, Los Angeles'ın her yerinde boy gösteriyor</span></b></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Gid, Tony ve Greg Martin kardeşler, Harbor City'nin arka bahçesinde durmuş, para kazanmanın yollarını arıyorlardı. Planları neydi? Plak dükkanı sahibi ve usta DJ Roger Clayton ile bir araya gelen ekip, afişlet hazırladı ve şehrin dans pistlerinin kontrolü için World Class Wreckin' Cru ve Ultra Wave gibi gruplarla kapışarak şehre indi. Funkadelic'in 'Uncle Jam Wants You' albümünden esinlenerek topluluklarına Uncle Jamm's Army adını verdiler. </div><div><br /></div><div>Çok geçmeden Uncle Jamm's Army, Santa Monica Kongre Merkezi'nin ardından Hollywood Palladium'da ve son olarak da Los Angeles Sports Arena'da tüm biletleri sattı. Ekibin üyeleri değişkenlik gösteriyordu: Katılımcılar arasında Ice-T, DJ Pooh ve DJ Egyptian Lover da vardı ve ekip, diğer sanatçıların kayıtlarını döndürmekten kendi kayıtlarını yapmaya geçerek, elektro müziğin büyümesini sağladı ve Los Angeles'ta erken dönem hip-hop için bir temel oluşturdu. </div><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf8QzzNlVD_mw0SO02MkJDI7xCVE_YhYVcb8lEbLpnC02uPdf658mrEKcX2uz_2_PzYzulO4qW-tDvJBddAJmVQ_bodporIiPhB3XjJr-2yq0ICwmnVSzyrlH9Bqgw6Skt3R6l9ERGdfFbPpAXk4eDfv7YSM8_qLZc0-DhCq0av0VKk4snLyH0Bl3ubi4i/s2160/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="89" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf8QzzNlVD_mw0SO02MkJDI7xCVE_YhYVcb8lEbLpnC02uPdf658mrEKcX2uz_2_PzYzulO4qW-tDvJBddAJmVQ_bodporIiPhB3XjJr-2yq0ICwmnVSzyrlH9Bqgw6Skt3R6l9ERGdfFbPpAXk4eDfv7YSM8_qLZc0-DhCq0av0VKk4snLyH0Bl3ubi4i/w537-h89/indir%20(2).webp" width="537" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">"I said a hip-hop, the hippie, the hippie / to the hip, hip-hop and you don't stop..."</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMVI23WmXMYnVsRAMAeNnJZ7aKVqJFi3delAn1ppB5rCW1bm4l8Erwj7WzNczK0rPZwieh36vZbRoVW3I-EKeAMMSH63L7_FLSDS0BEalvOBSQvjfcLRxf3HLG3K_wCspFdvimZnqFrCTgJx5illMrGr1rU_gGjzTR0lPZU7ze5FWj5tWQFjMFzTbwTaGG/s2160/indir%20(3).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2157" data-original-width="2160" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMVI23WmXMYnVsRAMAeNnJZ7aKVqJFi3delAn1ppB5rCW1bm4l8Erwj7WzNczK0rPZwieh36vZbRoVW3I-EKeAMMSH63L7_FLSDS0BEalvOBSQvjfcLRxf3HLG3K_wCspFdvimZnqFrCTgJx5illMrGr1rU_gGjzTR0lPZU7ze5FWj5tWQFjMFzTbwTaGG/w426-h426/indir%20(3).webp" width="426" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">20 Ekim 1979'da lise arkadaşları Angela Brown, Cheryl Cook ve Gwendolyn Chisolm, kendilerini ya başaracakları ya da başaramayacakları bir deneme sürecinin içinde buldular. Kültürün değiştiği o dönemde pek çok maceraperest gibi Güney Carolina'nın Columbia kentinde yaşayanlar da New York'un yoksul Güney Bronx'undan meydan okurcasına yükselen yeni bir müzikal forma hayranlık duyuyordu: hip-hop.</p><p style="text-align: left;">Ancak bu kızlara bir albüm şirketiyle anlaşma imzalayan ilk kadın ve ilk Güneyli rap grubu olacak Sequence adlı kendi rap gruplarını kurmaları için ilham veren albüm, hip-hop'ın yaratıcıları DJ Kool Herc, Afrika Bambaataa ve Grandmaster Flash'in kutsal Boogie Down Bronx bölgesinden çıkmadı. Sugarhill Gang'in ezber bozan çıkış şarkısı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=G4OQcJDHU4k&ab_channel=TheSugarhillGang-Topic">'Rapper's Delight'</a>, New Jersey eyaletinin Englewood kentinde üretildi ve Michael 'Wonder Mike' Wright, Henry 'Big Bank Hank' Jackson ve Guy 'Master Gee' O'Brien gibi beklenmedik kafiye öncülerini içeriyordu. Bugünlerde daha çok Grammy adayı bir R&B şarkıcısı Angie Stone olarak anılan Brown, "Sugarhill Gang bizi etkiledi," diyor.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;">(Konu hakkında daha fazla bilgi için <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2023-08-07/sugar-hill-records-gang-sylvia-robinson-rappers-delight-1979-50th-anniversary-hip-hop">şuradan</a> devam edebilirsiniz.) </p><p style="text-align: left;"> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPUn8jum7p3JnS6voeOVTleaHaJ3HLPkzH0d8Nll6dJeb0e2F-I0a4MJOU0mRjbJZzRZu0WpuarhsmsvMcSobUgdQPKUl0aKK3ytLaoCDhMQ959P7dAb2eb_53hbkHtW_RaRJz229sxwLM0JfrDyuCb4oOL_Lk74HD_Xuu5r-3GF2GY79r9IQyDNb7RDCf/s2160/indir%20(4).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="94" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPUn8jum7p3JnS6voeOVTleaHaJ3HLPkzH0d8Nll6dJeb0e2F-I0a4MJOU0mRjbJZzRZu0WpuarhsmsvMcSobUgdQPKUl0aKK3ytLaoCDhMQ959P7dAb2eb_53hbkHtW_RaRJz229sxwLM0JfrDyuCb4oOL_Lk74HD_Xuu5r-3GF2GY79r9IQyDNb7RDCf/w571-h94/indir%20(4).webp" width="571" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Roland, TR 808 drum machine'i piyasaya sürdü</span></b></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Roland-808 TR halka tanıtıldığında, bu elektronik perküsif kit, ticari ve eleştirel bir fiyasko olarak değerlendirildi. <i>Keyboard</i> dergisi, Ikutaro Kakehashi tasarımına verilen genel tepkiyi, hi-hat'lerinin "yürüyen karıncayiyenler" gibi ses çıkardığını söyleyerek özetledi. Ancak bunların hiçbiri, gelişmekte olan hip-hop ortamı için önemli değildi, çünkü yeni teknoloji, ileriye dönük başkaldıran hareket için mükemmel bir araç sunuyordu. Afrika Bambaataa & Soulsonic Force'un, dönüm noktası niteliğindeki <a href="https://www.youtube.com/watch?v=9J3lwZjHenA">'Planet Rock'</a> (1982) şarkısında yer almasından bu yana 808, türün vazgeçilmez davul makinesi haline geldi günümüzün en büyük Güney rap prodüksiyonlarının bazılarında halen duyulabiliyor. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdC_2bc-tPWaF4f_KeHtaOe96OKTtuMWpwsaqFWy9Jsxu55It2IAegP2hr_4djUSg1E_z01vB3cPmcy7ELYL5WuCuBljJ-IUc5v6uxnNXrf0w2hZZb0ZM5TnEF2w6jscIk9MbMEqDBujY7KxcKbwgo1u7VvLbELXYHsv4DCacGgXvGZtF3ncbvYbxyrgkT/s2160/indir%20(5).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2130" data-original-width="2160" height="404" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdC_2bc-tPWaF4f_KeHtaOe96OKTtuMWpwsaqFWy9Jsxu55It2IAegP2hr_4djUSg1E_z01vB3cPmcy7ELYL5WuCuBljJ-IUc5v6uxnNXrf0w2hZZb0ZM5TnEF2w6jscIk9MbMEqDBujY7KxcKbwgo1u7VvLbELXYHsv4DCacGgXvGZtF3ncbvYbxyrgkT/w409-h404/indir%20(5).webp" width="409" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT7YNoLwgcZqEIOWOVf-LisyMpMrjOKEMpJIjCqwyCnW6VWMqIegjjB_b8qzZBPGe5zOPtZf-gnppBFcj8FzToIzyj9GDfhL69NIhqTDRS1oauV9gPLMKOSdN5KvAavTQxGwSaErv60GcAWa7xLXzgpeZbTrjg3EoNxZ3dhsgjTwv2CbwL95umf_cRWzbc/s2160/indir%20(6).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="94" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT7YNoLwgcZqEIOWOVf-LisyMpMrjOKEMpJIjCqwyCnW6VWMqIegjjB_b8qzZBPGe5zOPtZf-gnppBFcj8FzToIzyj9GDfhL69NIhqTDRS1oauV9gPLMKOSdN5KvAavTQxGwSaErv60GcAWa7xLXzgpeZbTrjg3EoNxZ3dhsgjTwv2CbwL95umf_cRWzbc/w570-h94/indir%20(6).webp" width="570" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Blondie'nin 'Rapture'ı, MTV'de yayınlanan ilk rap videosu oluyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/pHCdS7O248g" width="320" youtube-src-id="pHCdS7O248g"></iframe></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Yeni doğmakta olan MTV'de yayınlanan ilk rap videosunun, New York'un merkezindeki beyaz art-rock'çılardan oluşan Blondie grubuna ait olması ne kadar da manalı bir ironi. Hip-hop uzun zamandır ırk ve müziğin nasıl etkileşime girdiği ve kimin bu kültürden faydalanmaya hakkı olduğu gibi çetrefilli sorulara yol açmıştır. Ancak 80'lerin başında, New York'un avangardıyla iç içe geçmiş, her türden ve geçmişten iddialı sanatçılar, müzikal vaadinin farkına varmıştı. Buna, disko sonrası New Wave'in temellerinden biri olan 'Rapture' single'ında hip-hop'ın bazı vokal ritmlerini ve tekniklerini kullanan Blondie de dahildi. İyi niyetleri gerçekti -- hip-hop'ın önemli öncülerinden Fab 5 Freddy ile dosttular. Grubu Bronx'un hareketli ortamıyla tanıştıran Freddy, şarkının klibinde sanatçı Jean-Michel Basquiat ve graffiti kralı Lee Quinones ile birlikte rol aldı. </p><p style="text-align: left;">'Rapture'ın başarısı, MTV'de türün potansiyelinin habercisiydi, ta ki CBS Records, 1983'te Michael Jackson'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Zi_XLOBDo_Y">'Billie Jean'</a> videosunu yayınlamaları için onları zorlayana kadar kanal yöneticileri aşağı-yukarı sadece beyazlara yönelik bir program politikasını sürdürdüler. Sonunda, Fab 5 Freddy kendi başına bir MTV yıldızı haline geldi; 1988'de 'Yo! MTV Raps' programının ilk sunucusu oldu. </p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjJ-2iQPOQ5RaRvTR31YcPvgYlsI4LOnPZjndpxepiUA1PzLp2O8dzvYhfK3nZLMHD6TBH1x4_7gcsxxc1C_yobNJCTqz7rIJXqG-ahjuUCQLS0fvCTTKDjSqvajoexDAY1SXPOC6Ky0T-GoJA7qk9rDE8ptcKATlXxQvhSmDtp3KrevScaKdhJGx7DTkH/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="78" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjJ-2iQPOQ5RaRvTR31YcPvgYlsI4LOnPZjndpxepiUA1PzLp2O8dzvYhfK3nZLMHD6TBH1x4_7gcsxxc1C_yobNJCTqz7rIJXqG-ahjuUCQLS0fvCTTKDjSqvajoexDAY1SXPOC6Ky0T-GoJA7qk9rDE8ptcKATlXxQvhSmDtp3KrevScaKdhJGx7DTkH/w471-h78/indir%20(1).webp" width="471" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Grandmaster Flash and the Furious Five, 'The Message'ı yayınlıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/PobrSpMwKk4" width="320" youtube-src-id="PobrSpMwKk4"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Pek çok kişi tarafından bugüne dek kaydedilmiş en iyi hip-hop şarkısı olarak kabul edilen 'The Message', neredeyse ortaya çıkmıyordu.</p><p style="text-align: left;">1982'nin başlarında Sugar Hill Records'ın başkanı Sylvia Robinson, Sugarhill Gang'in ilk albümü <a href="https://www.youtube.com/watch?v=G4OQcJDHU4k">'Rapper's Delight'</a>ın 1979'da yayınlanmasından bu yana plak şirketini tanımlayan "parti kafiyeleri" formülünün dışına çıkmak istiyordu. Mahalle hayatının gerçek yaşam mücadelelerini ele alan cesur bir rap kompozisyonu hayal ediyordu. Sugar Hill Records'ın perküsyonisti 'Duke Bootee' Fletcher bu zorlu görevi üstlenmeye hazırdı. </p><p style="text-align: left;">MC olmamasına rağmen Fletcher şiir yazıyordu. New Jersey'nin Elizabeth kentindeki evinde, Siyah gettosunun zorlu sosyal ve ekonomik koşullarını anlatan 'The Jungle' adını verdiği bir şarkının sözlerini kaleme aldı. "Bir parkın karşısında oturuyordum ve arada bir şişelerin kırıldığını duyuyordum ve 'broken glass everywhere' diye başladım" şeklinde hatırlıyor Fletcher, 'The Message'ın açılış dizesini. Flecther kısa süre içinde parçanın kendine özgü groove'unu yaratan Sugar Hill aranjörü ve prodüktörü Jiggs Chase ile bir araya geldi ve ikili, işbirliklerini Robinson'a açıkladı.</p><p style="text-align: left;">Robinson, sokak zekasına sahip bir bakış açısına sahip olsa da, onun coşkusunu paylaşmadı. Genç hayranlarının ciddi, sosyal bilince sahip bir açıklama duymak isteyecekleri fikrinden rahatsız oldular. Rapçi Spoonie Gee geri çevirdi. The Sugarhill Gang'den Master Gee kaseti çöpe attı. Grandmaster Flash and the Furious Five'dan Melle Mel, "Kimse şarkıyı söylemek istemedi," diyor. Robinson sonunda grubu 'The Message'ı yayınlamaya ikna etse de, Melle Mel'in ikonik son dizesi, şarkıya grubun bir üyesi tarafından yapılan tek katkı oldu. Albüm şirketi tarafından teşvik edilen grup, cesur parça için artık sembolleşen bir video çekti. Onbir gün sonra altın plak kazanmışlardı. </p><p style="text-align: left;">'The Message', <i>reality rap</i>'in doğuşunu sağladı ve popüler müziğin evriminde çok önemli bir ânı işaret etti. Bu yıl, Kongre Kütüphanesi tarafından, 50 önemli Amerikan şarkısından biri olarak seçildi. Kimsenin istemediği bir şarkı için hiç de fena değil. </p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7TLzMhIjrFqtR5diphjGwNNjh2iiUjtFgEkfglGGzL3v45fQUmTgYI99Fhhffjq0VOJriW7QiXGl1lM7l8QhAmSB2mx3-D80enLJG5RjuE7xD1-10emq43ZpRbkLFlXYa3wam1p8O7cP5vgoJLeOaIoQFtKTMAdjEBcj-62sjc-gpAk4InE4yv3gMFh_B/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="91" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7TLzMhIjrFqtR5diphjGwNNjh2iiUjtFgEkfglGGzL3v45fQUmTgYI99Fhhffjq0VOJriW7QiXGl1lM7l8QhAmSB2mx3-D80enLJG5RjuE7xD1-10emq43ZpRbkLFlXYa3wam1p8O7cP5vgoJLeOaIoQFtKTMAdjEBcj-62sjc-gpAk4InE4yv3gMFh_B/w549-h91/indir.webp" width="549" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">KDAY ve rap radyolarının ortaya çıkışı</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">1983'te Houston'dan Los Angeles'a taşındıktan bir hafta sonra Greg Mack, Kuzey Hollywood'daki Ameraycan Kayıt Stüdyoları'na girdi ve sektör içinde düzenlenen bir partide el sıkışmaya hazırdı. Kısa bir süre önce KDAY-AM (1580) için müzik direktörü olarak işe alınan 23 yaşındaki Mack, stüdyonun sahibi olan şarkıcı Ray Parker Jr.'ın doğrudan daveti üzerine oradaydı ve içeriye girer girmez, kendini Parker ve ünlü şarkıcı Barry White ile konuşurken buldu. </p><p style="text-align: left;">"Sesimde hâlâ o Teksas aksanı vardı ve ben konuşurken Barry gülmeye başladı," diyor Mack. "Ne oldu?" dedim, o da "Dostum, sana gülmüyorum, sadece seni hissediyorum. Taze bir nefes gibisin," dedi. </p><p style="text-align: left;">Mack, White'ın kendisine İyi olacaksın," dediğini hatırlıyor. "Bu şehri kontrol et, bu şehrin seni kontrol etmesine müsade etme."</p><p style="text-align: left;">White'ın sözleri çarpıcı bir önseziydi. Mack, müzik direktörü olarak göreve başladığında, ilk kez 1948 yılında yayın hayatına başlayan KDAY, Los Angeles'taki beş kentsel formatlı radyo istasyonu arasında son sıradaydı. </p><p style="text-align: left;">Los Angeles'lı elektro grubu World Class Wreckin Cru'nun organizatörü ve Compton'daki Eve After Dark isimli gece kulübünün sahibi Lonzo Williams, "Daha genç bir kitleye hitap ediyorlardı," diyor. "R&B ve funk çalıyorlardı... Tom Browne, Cameo gibi sanatçılar, Frankie Smith'ten <a href="https://www.youtube.com/watch?v=fK9hK82r-AM">Double Dutch Bus</a> gibi şarkılar."</p><p style="text-align: left;">Ancak, Mack'in işe alınmasından sonraki 90 gün içinde KDAY bir sıçrama yaparak 2 numaraya yükseldi ve şehirdeki tek kentsel formatlı FM istasyonu olan KACE'yi geride bıraktı. </p><p style="text-align: left;">Mack'in sırrı neydi? Müzik direktörü, Güney-Merkez bölgesinden geçerken camını indirdi ve rap müziği duydu: Run-D.M.C., Kurtis Blow ve özellikle, Sugarhill Gang. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;">(Konu hakkında daha fazla bilgi için <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2023-08-07/kday-hip-hop-50th-anniversary-radio-la-dr-dre-dj-yella">şuradan</a> devam edebilirsiniz.)</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTv5idhwoYErr_W71_m4C4o2dG90vE0LQKLJD1svozxSvs5Jts6D0ylWTyiEFfj_l5DE93xL76lrdT26hvYj2tza1RSE9TQZqNuT9bH66ZJHChLZjU5FmZFcyQpkD3QSMjwWvwhpx8N5F8OUV-_oLYWhQIDnKmlx3M7GnlBIgRa42nAKpj06X3_Pi-x7Oj/s1240/indir%20(7).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="206" data-original-width="1240" height="80" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTv5idhwoYErr_W71_m4C4o2dG90vE0LQKLJD1svozxSvs5Jts6D0ylWTyiEFfj_l5DE93xL76lrdT26hvYj2tza1RSE9TQZqNuT9bH66ZJHChLZjU5FmZFcyQpkD3QSMjwWvwhpx8N5F8OUV-_oLYWhQIDnKmlx3M7GnlBIgRa42nAKpj06X3_Pi-x7Oj/w483-h80/indir%20(7).webp" width="483" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Roxanne savaşları</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkzXV-7XDfglWYWI5PlU-cKH1CT1qGdMS3mM8PTlQ4xyvuIozNaygxQnhEYdDpIPpcmVKijXsYzMW-jAGvQigtbIRHbVw4-JBKhf7kgUSBReLhw8kCH3NoneZKmewjZa3w1QHrSUcgWgAv8CtsjNIPynJPIAJD5Pu7LVL6cD5DKpa-qR_vdkFWY1EM9IZi/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1472" data-original-width="2160" height="315" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkzXV-7XDfglWYWI5PlU-cKH1CT1qGdMS3mM8PTlQ4xyvuIozNaygxQnhEYdDpIPpcmVKijXsYzMW-jAGvQigtbIRHbVw4-JBKhf7kgUSBReLhw8kCH3NoneZKmewjZa3w1QHrSUcgWgAv8CtsjNIPynJPIAJD5Pu7LVL6cD5DKpa-qR_vdkFWY1EM9IZi/w463-h315/indir%20(1).webp" width="463" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Hip-hop'ın kayıtlara geçmiş en eski kapışması neredeyse gerçekleşmiyordu.</p><p style="text-align: left;">UTFO, 1984 yılının hiti olan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=sgaedPLT43k">'Roxanne, Roxanne'</a>i yayınlamadan önce Brooklyn'li grup, parçayı elektro-club şarkısı 'Hanging Out'un B yüzü yapmayı planlamıştı. Ancak grubun menajeri, şarkıyı New York radyo istasyonu Kiss-Fm'den Kool DJ Red Alert'e verdiğinde, zevk sahibi DJ'in başka fikirleri vardı. </p><p style="text-align: left;">UTFO'dan Fred 'Doctor Ice' Reeves, 2017'de verdiği bir röportajda, "Red, 'Hayır, B yüzünü çalacağım', dedi, " diyerek Reeves, Shaun 'Kangol Kid' Fequiere, Jeffrey 'Educated Rapper' Campbell ve Maurice 'Mix Master Ice' Bailey'den oluşan grubu müzik tarihine sundu ve 14 yaşındaki Lolita Shante Gooden'a kendi şarkısını yapması için bir kapı açtı. "O kadar büyük bir şey oldu ki, kimse albümün bir A yüzü olduğunu bile bilmiyordu."</p><p style="text-align: left;">Yapımcılığını R&B grubu Full Force'un üstlendiği 'Roxanne, Roxanne', --UTFO'nun anlattığı, rakipten gelen teklifleri reddeden "kendini beğenmiş," uçarı bir kızın eğlenceli hikayesiyle-- ülke çapında genç hip-hop'çıların hayal gücünü ele geçirerek, Billboard R&B listesinde ilk 10'a girdi. </p><p style="text-align: left;">Ancak, 'Roxanne, Roxanne'in hikayesi, Gooden, nam-ı diğer Roxanne Shante'nin devreye girmesiyle bambaşka bir yere doğru yöneldi. UTFO'nun bir New York konserini iptal etmesinin ardından, konserin organizatörlerinden biri olan, geleceğin Juice Crew prodüktörü Marley Marl, Queensbridge'li genç rapçiyi, grubu hedef alan ve zaman zaman şok edici derecede küfürlü bir yanıt olan 'Roxanne's Revenge'i kaydetmeye ikna etti.</p><p style="text-align: left;">Shante'nin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=s2FgT85g-rI">'Roxanne's Revenge'</a> isimli şarkısı, piyasaya çıktıktan birkaç hafta sonra, sadece New York'ta 250.000 kopya sattı. Shante, 2019'da, "Beni stüdyoya sokmak zordu," diye itiraf etti. "Stüdyoda yatıp kalkan biri değildim. 'Roxanne's Revenge'i kaydederken resmen çamaşır falan yıkıyordum." Ev işlerini bitirdikten sonra Shante işe koyuldu: Doctor Ice ve UTFO'ya, "He ain't really cute, and he ain't great/He don't even know how to operate," diyerek ateş püskürdü. </p><p style="text-align: left;">UTFO ve Full Force, daha sonra yerini, bir modeli andıran Adelaida Martinez'e bırakacak olan Elease Jack'in yer aldığı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=I1eNO4bLrT0">'The Real Roxanne'</a> ile geri döndü. Brooklyn'li Sparky D de <a href="https://www.youtube.com/watch?v=VAer6EhzJXghttps://www.youtube.com/watch?v=VAer6EhzJXg">'Sparky's Turn (Roxanne, You're Through)'</a> ile olaya dahil oldu. Ertesi yıl, aralarında <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Hw_rGXHGnbI&ab_channel=RealHipHopLives%21%28TheOfficialHipHopChannel%29">'The Parents of Roxanne'</a>, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=3Ds93l8DG7A">'I'm Lil Roxanne'</a>, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=weutBhmXjIU">'Roxy: Roxanne's Sister'</a>, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=6irrawrnhXo&ab_channel=RalphRolle-Topic">'Roxanne's a Man (The Untold Story -- Final Chapter)'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=DHNQNUpjQbw">'The Final Word -- No More Roxanne (Please)'</a>in de bulunduğu birçok şarkı piyasaya çıktı.</p><p style="text-align: left;">Ortalık yatıştığında, bu çılgınlıktan para kazanmak amacıyla tarminen 100 adet Roxanne şarkısı piyasaya sürülmüştü. Kangol Kid, 2019'da, "Gurur vericiydi ve birkaçı komikti," dedi, "ama Grandmaster Flash & Furious 5, Cold Crush Brothers ve Run-D.M.C. gibi harika olmaya çalışıyordum. İnsanların taklit etmek istediği bir şeyin parçası olduğum gerçeğini takdir etsem de, bu insanların orijinal olamaması can sıkıcıydı."</p><p style="text-align: left;">Yine de Fequiere, UTFO'nun etkisini küçümsüyor olabilir. Her ne kadar bir yeniden birleşme asla gerçekleşmemiş olsa da --Campbell, 2017'de, Fequiere ise 2021'de vefat etti-- şarkı, rap'in yakında gerçekleşecek olan ticari taç giyme törenine açılan bir kapı oldu. Roxanne kazandı. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: large;">İkinci Bölüm</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1wYXOVCFNusAxPbneqSnANImAgGqgDhJIVPwN1JmmI5wcbOi0ghjgFxLSbqdSEzA18poOLKgRD3DJA36zp7SAIUkuF1Ke7VUUmWQlw2lV4k_lYAUxjVawYN4YManlJBGHWTUCymVlf2FmJK29LxHChOahgI8KFKJuSZNJiAUdkbGYXAvs-6OOo0J8tzy7/s2160/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="91" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1wYXOVCFNusAxPbneqSnANImAgGqgDhJIVPwN1JmmI5wcbOi0ghjgFxLSbqdSEzA18poOLKgRD3DJA36zp7SAIUkuF1Ke7VUUmWQlw2lV4k_lYAUxjVawYN4YManlJBGHWTUCymVlf2FmJK29LxHChOahgI8KFKJuSZNJiAUdkbGYXAvs-6OOo0J8tzy7/w549-h91/indir%20(2).webp" width="549" /></a></div><div><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9GO2vWoxnz38aGYjRPNEbKE4T2lT0OrbueWS162JiKKWLOTpbgfD5jtO_tU29PGZt_Fe7bO3_JY0mUYxG9VnAAAxf4kpTOmfWPV938RfW-k-3vvfvXa1Xv5KD51oU2_1saCvj_LxScL-lSHX0xH58F514d4_sHkqBnwOWrUctZ8FXCTwES1nAMs4R2VVK/s2160/indir%20(3).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="76" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9GO2vWoxnz38aGYjRPNEbKE4T2lT0OrbueWS162JiKKWLOTpbgfD5jtO_tU29PGZt_Fe7bO3_JY0mUYxG9VnAAAxf4kpTOmfWPV938RfW-k-3vvfvXa1Xv5KD51oU2_1saCvj_LxScL-lSHX0xH58F514d4_sHkqBnwOWrUctZ8FXCTwES1nAMs4R2VVK/w459-h76/indir%20(3).webp" width="459" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Luther Campbell, Güney'e önderlik ediyor</span></b></p><p style="text-align: center;"> </p><p style="text-align: left;">Güney rap'i, modern çağın belirleyici seslerinden biri olmasına karşın, türün ilk onyıllarının hikayesinde genellikle göz ardı edilir. Atlanta, bölgenin rap başkenti olurken Memphis ve New Orleans ile Virginia da dönemin belirleyici etkilerini yarattı. Ancak, 2 Live Crew'dan Luther Campbell'ın ulusal çapta etki yaratan ilk Güneyli rap müzik şirketlerinden biri olan Luke Skywalker Records için bayrağını diktiği yer, o güzel ve lanetli eyalet, Florida'ydı. 2 Live Crew --ifade özgürlüğüne ilişkin Amerikan hukuk teorisini yeniden şekillendirecek kadar şehvetli şarkılar yapan grubu-- Miami'deki kayıt şirketiyle (daha sonra Luke Records olarak değiştirildi) kurduğu bağımsız altyapı olmadan mümkün olamazdı. Campbell, Güneyli rapçilerin, Doğu ya da Batı'nın kendilerini fark etmesini beklememeleri için bir örnek oluşturdu -- kendi şartlarında, kendi zevklerine göre kayıtlar yaptılar ve müziği bunun için daha da güçlü hale getirdiler. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6XWDf-leqzmQhx0RZGmnzQFz4xZ_A9GP4sgfz0QXkb1ubtTnh1FlRoee2emXQuDsgiby-1B2JGWZOJGIj4p0zPpi29kjtFBPh6Y_AlJTMc4y5c7bY14TBq9uqgg7_MnoNhfOHz1joIJJi4pToD96ElB6qSojZnSCftKwg-AxwYMpPc8B9VfMeJt-51ypF/s2160/indir%20(5).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="82" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6XWDf-leqzmQhx0RZGmnzQFz4xZ_A9GP4sgfz0QXkb1ubtTnh1FlRoee2emXQuDsgiby-1B2JGWZOJGIj4p0zPpi29kjtFBPh6Y_AlJTMc4y5c7bY14TBq9uqgg7_MnoNhfOHz1joIJJi4pToD96ElB6qSojZnSCftKwg-AxwYMpPc8B9VfMeJt-51ypF/w493-h82/indir%20(5).webp" width="493" /></a></div><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Run-D.M.C., Adidas ile anlaşıyor</span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsstE4Elg5rZRB56pLLAuZUjTdI7AVJXXq6pjt8BnIXGtyn9yB33_w8OtojKIP-GXR8Q-QI3ZAElFd5a05_84Rpzg7Mzdoo-oaQK8tSPCI_d9yuQTRF3Gt3SwVcv90eF7dU9mc99tgnW8LEmDVI4W7UteRyycWjFq027nx8pIn2UpfAg_gpUO-yjhIgGdS/s2160/indir%20(4).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1726" data-original-width="2160" height="396" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsstE4Elg5rZRB56pLLAuZUjTdI7AVJXXq6pjt8BnIXGtyn9yB33_w8OtojKIP-GXR8Q-QI3ZAElFd5a05_84Rpzg7Mzdoo-oaQK8tSPCI_d9yuQTRF3Gt3SwVcv90eF7dU9mc99tgnW8LEmDVI4W7UteRyycWjFq027nx8pIn2UpfAg_gpUO-yjhIgGdS/w495-h396/indir%20(4).webp" width="495" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Run-D.M.C., 19 Temmuz 1986'da, New York'taki Madison Square Garden'da sahneye çıktığında, Joseph 'Run' Simmons, Darryl 'D.M.C.' McDaniels ve Jason 'Jam Master Jay' Mizell, tarih yazma konusunda çoktan ustalaşmışlardı. </p><p style="text-align: left;">Üçlünün 1984'te çıkardığı, grubun kendi ismini taşıyan ilk albüm, onlara altın plak kazanan ilk hip-hop grubu ünvanını verdi. İkinci albümleri 'King of Rock'ın (1985) piyasaya sürülmesiyle grup, hip-hop için bir başka dönüm noktasına ulaştı ve 1 milyondan fazla albüm satarak MTV'de video yayını yapan ilk rapçiler oldular. Bir yıl sonra ise 'Raising Hell' ile multiplatin plak kazanan ilk rap grubu olarak isimlerini bir kez daha rekorlar kitabına yazdırdılar.</p><p style="text-align: left;">Run-D.M.C., hip-hop'ı ana akımda zafere taşırken, Adidas da şansını deneyeceği bir isim arıyordu. Alman ayakkabı ve spor malzemeleri devi, onlarca yıldır uluslararası pazarı domine ediyordu. Ancak 80'lerin ortalarına gelindiğinde şirket, Amerika'daki pazar payını Nike ile onun yükseklerde uçan basketbol fenomeni Michael Jordan'a ve aerobik patlamasının önemli markası Reebok'a kaptırıyordu. Run-D.M.C.'nin tur menajeri Lyor Cohen, Adidas yöneticisi Angelo Anastasio'yu MSG konserine davet ederek, grubun trend belirleyicisi olarak kullanılmayan potansiyelini göstermek istedi. </p><p style="text-align: left;">Biletleri tükenen 45 konserlik Raising Hell turnesi sırasında Run-D.M.C.'nin gücü tam anlamıyla gözler önüne serildi. Turneye katılan pek çok hayran, grubun alamet-i farikası olan eşofman takımları, altından kalın zincirler, siyah fötr şapkalar ve en göze çarpanı da, grubun 1986 tarihli single'ı 'My Adidas'ta ölümsüzleşen, çoğu zaman bağcıksız olan klasik üç şeritli Adidas spor ayakkabılarını giyiyordu.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB-RVIdKVne5o05dOJJOTKTXrkl7bTYHssKfvGCOlIRqFMOs4k2pL2gvakCQkez1uW-8Pw3-mG9JJ9bP4g8YMxveNC49Afv1ZRbaPTj9yOt1GrO7k9ClpNZDcOV853Nv7EP7lw5WR6RRvU1ARJ_7A3NrqheRZSUL8b47jqYk30itFum5Sy8plCo3BWk7ky/s2160/indir%20(6).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2160" data-original-width="2160" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB-RVIdKVne5o05dOJJOTKTXrkl7bTYHssKfvGCOlIRqFMOs4k2pL2gvakCQkez1uW-8Pw3-mG9JJ9bP4g8YMxveNC49Afv1ZRbaPTj9yOt1GrO7k9ClpNZDcOV853Nv7EP7lw5WR6RRvU1ARJ_7A3NrqheRZSUL8b47jqYk30itFum5Sy8plCo3BWk7ky/s320/indir%20(6).webp" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Now me and my Adidas do the illest things/We like to stomp out pimps with diamond rings/We slay all suckers who perpetrate/And lay down law from state to state," diyordu D.M.C. ve Run, Jam Master Jay'in <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Cut_(music)">cut</a> ve scratch'leriyle harekete geçirdiği seyrek Rick Rubin beat'i üzerinde. </p><p style="text-align: left;">McDaniels, grubun Madison Square Garden'daki önemli 'My Adidas' performansıyla ilgili bir röportajında, "Albüm çıkalı yaklaşık üç ay olmuştu," diye hatırlıyor ve ekliyor: "Run, 'Spor ayakkabını çıkar ve havaya kaldır,' dediğinde ayakkabımı 20.000 kişiye doğru kaldırdım ve onlar da aynısını yaptı. Çılgıncaydı." </p><p style="text-align: left;">Anastasio o kadar etkilendi ki, Run-D.M.C. ile Adidas arasında 1,5 milyon dolarlık bir anlaşma imzalayarak grubun kendi özel ayakkabısını üretmesini sağladı ki, bu sadece bir rap grubu için değil, herhangi bir müzisyen için de ilkti. Adidas'ın zamanlaması daha mükemmel olamazdı: Madison Square Garden'daki konserden haflatar önce Run-D.M.C., Aerosmith'in 1975 tarihli rock klasiği 'Walk This Way'in grubun Steven Tyler ve Joe Perry tarafından seslendirilen cover'ını, MTV tutkunu genç Amerikan'nın kalbine ve zihnine hızla kazınan bir video eşliğinde yayınlamıştı: Adidas giymiş Run-D.M.C. bir odada çalışmakta ama yan odadan gelen Aerosmith'in çığlık çığlığa gitar şovları onlara engel olmaktadır.Her ikisi de gürültüden şikayet etmek için duvara vurmaktadır. Sonunda duvar yıkılır ve onunla birlikte hip-hop ve rock 'n' roll arasındaki ayrım da ortadan kalkar.</p><p style="text-align: left;"> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/4B_UYYPb-Gk" width="320" youtube-src-id="4B_UYYPb-Gk"></iframe></div><br /><p></p><p style="text-align: left;">Run-D.M.C.'nin 'Walk This Way' şarkısı, Billboard Hot 100 listesinde 4 numaraya yükselerek Aerosmith'in düşüşteki kariyerini canlandırdı. Bu arada Run-D.M.C.'nin ilk Adidas ayakkabısı olan Superstar, aynı yıl yarım milyon çift satacaktı. Çok geçmeden grubun kendi ayakkabı serisi oluştu --en sevdikleri arabaların adını taşıyan yüksek topuklu Eldorado ve Fleetwood ile alçak topuklu Brougham ve dinleyicilerin de onlar gibi bağcıksız giyebilmeleri için elastik bir dile sahip olan Ultrastar-- Run-D.M.C. sweatshirt'leri ve deri eşofmanlarıyla birlikte.</p><p style="text-align: left;">Hip-hop'ta sponsorluk anlaşmaları o zamandan beri olağan hale geldi. Ancak, Kanye West ve Adidas, Yeezy ayakkabı imparatorluklarıyla milyarlarca dolara ulaştıklarında Run-D.M.C.'nin omuzlarında yükseliyorlardı. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYaFEJjxHp-ek6Ag6cRzen7335nqBKfZDVZpE160UlG473w2_GSpRwIP0wcuFNh7KDHMgPzXKn8AHYF3efGJkmirdh27G66z_S7Jvfd4brkvzOhQb46MVnFjlQ6r0JUli-vUUessx1C8fR3iKxsTHSvU1Zg7cq-M2puTSFBdB3h5ZIlh5yB67mhXXi8MM3/s1240/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="206" data-original-width="1240" height="91" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYaFEJjxHp-ek6Ag6cRzen7335nqBKfZDVZpE160UlG473w2_GSpRwIP0wcuFNh7KDHMgPzXKn8AHYF3efGJkmirdh27G66z_S7Jvfd4brkvzOhQb46MVnFjlQ6r0JUli-vUUessx1C8fR3iKxsTHSvU1Zg7cq-M2puTSFBdB3h5ZIlh5yB67mhXXi8MM3/w549-h91/indir.webp" width="549" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Def Jam tura çıkıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">1987 Def Jam turnesi, o zamana dek yapılmış en iddialı hip-hop turnesiydi ve kadrosunda, yakında iki platin plak kazanacak olan LL Cool J, Whodini, Eric B. & Rakim, DJ Jazzy Jeff & the Fresh Prince, Doug E. Fresh, gelecek vaat eden Public Enemy ve daha fazlası yer alıyordu. Arena konserlerinde ortalama 10.000 ila 12.000 koltuk vardı ve 6,5 milyon dolar hasılat elde ediliyordu (enflasyona göre düzeltilmiş hali 17 milyon dolardan fazla). Yine de yıldızlarla dolu turne, güçlü rüzgarlarla karşılaştı: Bir yıl önce Run-D.M.C.'nin Raising Hell turnesi, izleyicileri tıklım tıklım doldurmuştu ancak gösteriler, birkaç şiddet olayı nedeniyle olumsuz (ve ırkçı önyargılı) manşetlere de yol açmıştı. Def Jam turnesi, felaket tellallarının yanıldığını kanıtladı. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibavslBWH7ewwd7u1QJHV31HkCWEV5mR-sJrAUzqlTxNStmfQEYw7YUA2VQK7srLIlMWAJtvWJUwLDRi_DMDv19Ge0BdxaPXub0dIO0DzVnhnVV6nC8B4YBxcFWnApBH6yAz8e6QPGVz6p_DnpA19UXikfRgvv05Ooz1TYlw6kqvywSxH4Mpmiu3Q0ZaR2/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="86" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibavslBWH7ewwd7u1QJHV31HkCWEV5mR-sJrAUzqlTxNStmfQEYw7YUA2VQK7srLIlMWAJtvWJUwLDRi_DMDv19Ge0BdxaPXub0dIO0DzVnhnVV6nC8B4YBxcFWnApBH6yAz8e6QPGVz6p_DnpA19UXikfRgvv05Ooz1TYlw6kqvywSxH4Mpmiu3Q0ZaR2/w520-h86/indir%20(1).webp" width="520" /></a></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Public Enemy ve N.W.A., rap'e öfkeyi getiriyor</span></b></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdd4GNEmKzfL7E50JEGI_qtwX8bfpzGHAlN6T8Gy5ln2Ml8kcJ3qFdeY8pCYv48gCkxNxIBqjbaYjYkI1fGEEkHLSdS7Lmm2XC22melwJsyE8OPGF0pU8mWlo-kxTtqc2zr5-qJW991XovI9YQcmn4XTxBWe7U8YcfLdErAh-idBjd6l4e0Sdm9eJ8vUdc/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1459" data-original-width="2160" height="328" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdd4GNEmKzfL7E50JEGI_qtwX8bfpzGHAlN6T8Gy5ln2Ml8kcJ3qFdeY8pCYv48gCkxNxIBqjbaYjYkI1fGEEkHLSdS7Lmm2XC22melwJsyE8OPGF0pU8mWlo-kxTtqc2zr5-qJW991XovI9YQcmn4XTxBWe7U8YcfLdErAh-idBjd6l4e0Sdm9eJ8vUdc/w486-h328/indir.webp" width="486" /></a></div><br /><div style="text-align: center;"><br /></div><p style="text-align: left;">Hip-hop'taki en önemli yılın doğuşu 1987 yazında başladı. Hank Shocklee, ailesiyle birlikte Long Island'daki bir sinemaya giderken arabasının radyosunu dinliyordu ki, hoparlörlerden Eric B. & Rakim'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=FfOvPDAAfMs">'I Know You Got Soul'</a> şarkısı aniden yükseldi. O zamana dek, ikonik ikilinin platin plak kazanan ilk albümü 'Paid in Full', bir gecede rap'in yönünü değiştirivermişti.</p><p style="text-align: left;">Public Enemy'nin yenilikçi prodüksiyon ekibi Bomb Squad'ın kurucu üyesi Shocklee şaşkınlık içinde oturuyordu. Çılgınca grubun baş hatibi Chuck D'yi aradı, o da az önce duydukları karşısında aynı şekilde şaşkına dönmüştü.</p><p style="text-align: left;">"'I Know You Got Soul' zamanı durdurdu," diye hatırlıyor Shocklee. "O albüm çıktığında, diğer tüm şarkılar sessizliğe bürünmüştü. Ben ve Chuck çıldırdık, çünkü 'I Know You Got Soul' çok iyiydi [gülüyor]. Şimdi bunu aşmak için bir şeyler yapmalıydık."</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;">(Konu hakkında daha fazla bilgi için <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2023-08-07/public-enemy-nwa-1988-rebel-without-a-pause-hip-hop-50th-anniversary">şuradan</a> devam edebilirsiniz.)</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdFrjIVeZbvE-1Nmkee_vuOKdp6lHb6M1IeJww3PDWh5-7pODWRQ-bPMpPXDms_dryqAtXUosvTIbJ1WThzn-BUlAq56UjzqO14l-UImuhBOo-xj2X5rsE9DP4KkRJvRyflmNnyt7hFnIuFc-ElnSpCMFpnlm2NxDO3ugU-w7yzBKj_n5c-7UCz7EGWtfm/s2160/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="85" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdFrjIVeZbvE-1Nmkee_vuOKdp6lHb6M1IeJww3PDWh5-7pODWRQ-bPMpPXDms_dryqAtXUosvTIbJ1WThzn-BUlAq56UjzqO14l-UImuhBOo-xj2X5rsE9DP4KkRJvRyflmNnyt7hFnIuFc-ElnSpCMFpnlm2NxDO3ugU-w7yzBKj_n5c-7UCz7EGWtfm/w513-h85/indir%20(2).webp" width="513" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Ergen Notorious B.I.G, Brooklyn'de bir köşede freestyle yapıyor </span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/zSx03q1-1KA" width="320" youtube-src-id="zSx03q1-1KA"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">17 yaşında bir genç, Brooklyn'in Bedford-Stuyvesant mahallesindeki bir sokağın köşesinde duruyor. Bir marketin önünde, etrafı arkadaşları ve mahalle sakinleriyle çevrili, elinde mikrofon ve arkadan gelen müzik. Çocuk, normal ötesi bir duruş ve tarzla freestyle yapıyor, tek bir heceyi bile kaçırmıyor, yendiği adamı kızdırıyor. </p><p style="text-align: left;">Bir enstrümanın tohumlarının şekillendiğini, bir sesin kendine gelişini duyabilirsiniz. Yoldan geçenler onu izlemek için dururken, çocuk kendinden emin görünüyor, ancak yine de bariz yeteneği konusunda temkinli olabilir.</p><p style="text-align: left;">Bu çocuk, Christopher Wallace'tır ve çok geçmeden Biggie Smalls, nam-ı diğer Notorious B.I.G., döneminin en önemli, sevilen ve trajik sanatçılarından biri olacaktır. Ancak 1989'daki bu bir dakika boyunca, mahallesinde eğlenen, hip-hop olasılığını ve onun içindeki yerini tamamen yaşayan bir gençtir.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0Iq5UroL9GF024xKCGgfnANrtCdd0OktyIrkeAR7hoBvMvvdF-w0h_u6kIRdVvk2ox4iPpoYTYRZ-PlqJ180d91J2SR2aiulZ-OpVhXSM-igNI7LH7gkkICuQbEqHzZd1LfB3PlUvymKGTO3265BAPundaYWPmWoF4Myh1bnBIY2VX-iMbXj57UzT-zOB/s2160/indir%20(3).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="93" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0Iq5UroL9GF024xKCGgfnANrtCdd0OktyIrkeAR7hoBvMvvdF-w0h_u6kIRdVvk2ox4iPpoYTYRZ-PlqJ180d91J2SR2aiulZ-OpVhXSM-igNI7LH7gkkICuQbEqHzZd1LfB3PlUvymKGTO3265BAPundaYWPmWoF4Myh1bnBIY2VX-iMbXj57UzT-zOB/w562-h93/indir%20(3).webp" width="562" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Hip-hop, poplaşıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9pXr01V0sbNexzYVa1c4rJqfC1sqxAkQjfOcHtRbgEx517QUvtxI83tgg9GxB3R8z_sZh4mvwLNecoz6gK7av7ZOEIYRbTQUVEbn1CqvCHRQJ7Y4PK9cRgEuBJvYoFN-S7HJ023ODrqagn0f42GAwzJomeuepgdj55vQqUQKJa85CsNPNjPApA9_cxRQJ/s2160/indir%20(4).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1955" data-original-width="2160" height="384" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9pXr01V0sbNexzYVa1c4rJqfC1sqxAkQjfOcHtRbgEx517QUvtxI83tgg9GxB3R8z_sZh4mvwLNecoz6gK7av7ZOEIYRbTQUVEbn1CqvCHRQJ7Y4PK9cRgEuBJvYoFN-S7HJ023ODrqagn0f42GAwzJomeuepgdj55vQqUQKJa85CsNPNjPApA9_cxRQJ/w424-h384/indir%20(4).webp" width="424" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bunu, hip-hop'ın kaçınılmaz Elvis Presley ânı olarak düşünün: Rock 'n' Roll'un Kralı'nın, Big Mama Thornton'ın 'Hound Dog' şarkısını yeniden söyleyip de 1 numaralı pop hitine imza atmasından 34 yıl sonra, Vanilla Ice'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=rog8ou-ZepE">'Ice Ice Baby'</a> isimli şarkısı, Billboard'un ot 100 listesinde zirveye yerleşen ilk rap şarkısı olduğunda, baika bir beyaz adam, başka bir Siyah sanat formunu yeni ticari zirvelere taşıyordu.</p><p style="text-align: left;">Queen ve David Bowie'nin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=a01QQZyl-_I">'Under Pressure'</a> şarkısının bas partisyonunun belirgin bir sample'ı üzerine inşa edilen --Vanille Ice önceleri, riff'te yaptığı "küçük bir değişikliğin" şarkıyı kendisine ait kıldığını iddia etse de-- 'Ice Ice Baby', Robert Van Winkle doğumlu rapçi ve dansçıya uluslararası bir şöhret getirdi ve 1990 tarihli 'To the Extreme' albümünün satışlarını yedi katına çıkardı. </p><p style="text-align: left;">'Ice Ice Baby'yi şimdilerde dinlemek, onun bariz cazibesiyle yeniden karşılaşmak demek: Lamborghini'ler ve bikinilerden daha azı hakkındaki yapışkan tekerlemeler; bir Afro-Amerikan kardeşlik kulübü ilahisinden alınan isim; DJ'i, onu döndürürken kolayca kontrol edilebilen o hipnotik baslar. Yine de şarkıyı bugün dinlemek, rapçinin kendisi onyıllar önce bu fikirden rahatsız görünse bile, Vanilla Ice'ın beyazlığının pazar avantajını fark etmek manasına geliyor. Yükselişi hakkında 1991 yılında New York Times'a verdiği demeçte, "Beyaz olmamın bununla bir ilgisi var, ama söyledikleri kadar değil," demişti. </p><p style="text-align: left;">Elvis'in başarısında olduğu gibi, Vanilla Ice'ın başarısı da, kendisinden önce daha sınırlı bir başarı yakalayan Siyah sanatçıların elde ettiği kazanımları genişletti. 1988'de Tone Loc, Van Halen'ı örnek alan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=387ZDGSKVSg">'Wild Thing'</a> ile Hot 100'de 2 numaraya kadar yükseldi ve şarkının ortak yapımcısı Mike Ross, ilk olarak Los Angeles'ın alt-rock radyosu KROQ-FM'de patladığını belirtti. Bir sonraki yıl Young MC, 'Wild Thing' gibi Ross'un Delicious Vinyl şirketinden çıkan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=xy4FXhkm6Nw">'Bust a Move'</a> ile 7 numaraya yükseldi. Digital Underground, 1990'da komik 'The Humpty Dance' ile 11 numaraya yükseldi. Bir de o yıl MC Hammer'ın 'U Can't Touch This' şarkısı vardı -- ikili ayrılmadan önce Vanilla Ice'ı ön grup olarak sahneye çıkarmıştı Hammer. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/otCpCn0l4Wo" width="320" youtube-src-id="otCpCn0l4Wo"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">'U Can't Touch This' şarkısının Hot 100 listesinde 8 numaraya kadar yükselmesi, büyük ölçüde Hammer'ın albüm şirketinin, tüketicilerin albümü satın almasını sağlamak amacıyla şarkıyı single olarak yayınlamama kararından kaynaklanıyordu -- ki milyonlarca kişi bunu yaptı. Yine de, bu pazarlama manevrası Vanilla Ice'a, 'Ice Ice Baby'nin single listesindeki tarihî pozisyonuyla ilgili olarak övünme hakkı verdi.</p><p style="text-align: left;">Ve övündü de: Vanilla Ice'ın albüm şirketi SBK Records'ın eski yöneticilerinden Michael Mena, rapçi ve albüm şirketinin kurucu ortağı Martin Bandier --SBK'daki "B"-- ve Bandier'in kızıyla çektirdiği bir fotoğrafı hatırlayarak, "Zirvede olduğu dönemde çok fazla kibir sahibi olduğunu söyleyebilirim," diyor. </p><p style="text-align: left;">"Sonrasında Marty'ye, 'Merhaba, baba,' dedi," diye hatırlıyor Mena, gülerek. "Ben de 'Marty'nin bundan hoşlanacağını sanmıyorum,' dedim." (Vanilla Ice, yorum talebine yanıt vermedi.)</p><p style="text-align: left;">Rapçi, çok tartışılan 'Sex' isimli kitabında kendisine yer veren Madonna ile çıkarak ve 1991 yapımı 'Teenage Mutant Ninja Turtles II: The Secret of the Ooze' filminde rol alarak bir anda kazandığı şöhretten en iyi şekilde yararlandı. Daha sonra, 'Ice Ice Baby'nin gerçek kendisini temsil etmediğini söyledi. Spin dergisine 1994 yılında verdiği demeçte, "Beni Evel Knievel gibi gösterdiler," dedi. "Genç idol gibi bir şey. Ve bu ben değilim." Şarkıyı 1998'deki 'Hard to Swallow' albümünde işkence görmüş bir nu-metal çığlığı olarak yeniden yorumladı.</p><p style="text-align: left;">Mirası karmaşık olsa da, 'Ice Ice Baby', inkar edilemez bir şekilde Dr. Dre, Snoop Dogg ve 2Pac'ın ana akıma girerek pop süperstarları olmalarını sağlayan kapıyı açtı. 80'lerin sonu ve 90'ların başında MTV'de program yapan müzik endüstrisi emektarı Abbey Konowitch, Dre'nin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8GliyDgAGQI&ab_channel=Dr.Dre">'Nuthin' But a 'G' Thang'</a> şarkısını ilk kez duymasını, Bon Jovi ve Poison'ın daha önceki hair-metal şarkılarını düpedüz sağlıklı gösteren cesur ve seksî Guns N' Roses hiti 'Sweet Child o' Mine' ile karşılaştırıyor. Konowitch'e göre bu şarkıların hard rock için yaptığı gibi Vanilla Ice'ın sansasyonu da hip-hop'ı "banliyö kitlesi için daha erişilebilir" hale getirdi.</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTFDnD2FT3LAiOQ7UsT30QSP4BHUM2zMUCEmpsMLG2PCWOQTbgAQ9AJB1_XMrN6Vr3EqMR_qU9qWfzudbXL5Ezq93HT5SQiXZaGvcQCH7ZxrzA21gBwTmbzSRGuIH7X9obczuhJ8YnVH756zvjwdRm-lSbA7Yd3ccoNZVHGIWHKc33b2R4EmUAIX9J38U3/s2160/indir%20(5).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="87" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTFDnD2FT3LAiOQ7UsT30QSP4BHUM2zMUCEmpsMLG2PCWOQTbgAQ9AJB1_XMrN6Vr3EqMR_qU9qWfzudbXL5Ezq93HT5SQiXZaGvcQCH7ZxrzA21gBwTmbzSRGuIH7X9obczuhJ8YnVH756zvjwdRm-lSbA7Yd3ccoNZVHGIWHKc33b2R4EmUAIX9J38U3/w523-h87/indir%20(5).webp" width="523" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Ice-T, 'New Jack City' ile bir rapçi için ilk büyük oyunculuk deneyimine imza atıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/pumf6m7d14w" width="320" youtube-src-id="pumf6m7d14w"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;">1991'den önce de rapçiler filmlerde oynamıştı.</p><p style="text-align: left;">fab 5 Freddy, 1983 yapımı yarı-belgesel 'Wild Style'da kendisinin bir versiyonunu oynamıştı. Melle Mel, 1984 yapımı 'Beat Street'te zebra desenli bir yelek giyerek partiyi sallıyordu. Ve Run-D.M.C.'nin 1988 yapımı 'Tougher Than Leather'daki kanunsuz adalet arayışını kim unutabilir?</p><p style="text-align: left;">Ancak, Ice-T, 'New Jack City'de görünene kadar bir MC büyük bir Hollywood yapımında önemli bir dramatik rol üstlenmemişti. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;">(Konu hakkında daha fazla bilgi için <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2023-08-07/ice-t-new-jack-city-hip-hop-50th-anniversary">şuradan</a> devam edebilirsiniz.)</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIr47ZAlXycF-7O3cF3o3RALGVSJUftWSZmmxaJQ_copN7f5I_9oZXc6D81ZxaZkfDf8LEVwHMFfto7mUZtT5lcfB6eAK8k4rYd-Uf2i8oFkXqZlqkkwONpEMNSAz-n_3jWONWv2VJ37QWpJIfZbGRsUS4VSOJZ4LCIa6KPYbZYjCT_ZKNd4DjJ5I9rY5_/s2160/indir%20(6).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="90" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIr47ZAlXycF-7O3cF3o3RALGVSJUftWSZmmxaJQ_copN7f5I_9oZXc6D81ZxaZkfDf8LEVwHMFfto7mUZtT5lcfB6eAK8k4rYd-Uf2i8oFkXqZlqkkwONpEMNSAz-n_3jWONWv2VJ37QWpJIfZbGRsUS4VSOJZ4LCIa6KPYbZYjCT_ZKNd4DjJ5I9rY5_/w543-h90/indir%20(6).webp" width="543" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Dr. Dre, 'Chronic'i yayınlıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9Vinv8kP0-Km3Y_-EQbldmLPkpjOCcGe3JNE5yFSwj7KKhjqbyW338fNrmtVEfhklrvZIbNXfzWG1iDySQFCZ64VjFY5_HGphlpBnZxqgpOwHhJIsKGI3qeYTG_nu-dm9ikKWQIcMi8Bgr3jOYCvi0y9yT-PHDbH3xauBqxvM6IsfAGFGQIxLYsx2JyfW/s2160/indir%20(7).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1405" data-original-width="2160" height="340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9Vinv8kP0-Km3Y_-EQbldmLPkpjOCcGe3JNE5yFSwj7KKhjqbyW338fNrmtVEfhklrvZIbNXfzWG1iDySQFCZ64VjFY5_HGphlpBnZxqgpOwHhJIsKGI3qeYTG_nu-dm9ikKWQIcMi8Bgr3jOYCvi0y9yT-PHDbH3xauBqxvM6IsfAGFGQIxLYsx2JyfW/w523-h340/indir%20(7).webp" width="523" /></a></div><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Dr. Dre bugün, Los Angeles hip-hop kültürünün üzerinde bir sıra dağ gibi yükseliyor -- her zaman orada olan ve manzarayı tanımlayan bir şey. Rap müziğin ilk milyarderi, Snoop Dogg'dan Eminem'e kadar birçok ünlü ismin ilk akıl hocası, kulaklık devi, Super Bowl'da tarih yazan kişi -- moden müzik endüstrisi, onun katkıları olmadan tanınmaz hale gelirdi.</p><p style="text-align: left;">Ancak 1992'de hâlâ kanıtlaması gereken bir şeyleri olan genç bir yapımcıydı. N.W.A.'in --G-Funk'ın çok hızlı olmayan, özlü tarzı haline gelecek olan-- sound'unun mimarı o kışkırtıcı grubun yüzü değildi. Ama solo bir sanatçı olarak ortaya çıktı ve son derece tehlikeli yeni bir şirket olan Death Row Records ile anlaştı. </p><p style="text-align: left;">İlk olarak aynı adlı gangsta-noir filminin müziği için kaydedilen <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Op9Ml7pS6uA">'Deep Cover'</a> geldi. Dre'nin cesur ilk solo albümü, N.W.A.'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=ADdpLv3RDhA">'Fuck tha Police'</a> şarkısınının, polisleri korkutan tehdidini daha da sert derinliklere taşıdı ve genç suç ortaklarından birini, Snoop Doggy Dogg adıyla rap yapan Calvin Broadus adlı zayıf ve şık bir Long Beach MC'sini tanıttı. </p><p style="text-align: left;"> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1_WK7Nq7bImm3bcLMRCkXJE9uWZrh8VX1rgYF1zL5ZZHkEEiKuZQzbXV0CWtEiT6PRaRKGL4GssIxhSha3qVjCGiltP8SY1MzTeoh2Gf-Hb2ZgYJPblmZEo5x5e2n8hhMd8-CXSttqkpui3NlWrZJNKulTCsTCYG1d5EhLd1yItgmEm5Yu8PktSt848jU/s2160/indir%20(8).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2160" data-original-width="2160" height="441" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1_WK7Nq7bImm3bcLMRCkXJE9uWZrh8VX1rgYF1zL5ZZHkEEiKuZQzbXV0CWtEiT6PRaRKGL4GssIxhSha3qVjCGiltP8SY1MzTeoh2Gf-Hb2ZgYJPblmZEo5x5e2n8hhMd8-CXSttqkpui3NlWrZJNKulTCsTCYG1d5EhLd1yItgmEm5Yu8PktSt848jU/w441-h441/indir%20(8).webp" width="441" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">İkili, aynı yılın ilerleyen günlerinde Dre'nin ilk solo albümü olan ve Southland'de ânında klasikleşen 'The Chronic'te yeniden bir araya geldi. Müzikte bir zaman ve mekanın çarpıcı bir belgesi olmaya devam ediyor -- 'Batı Yakası'nın hem ifade edilen bir tarz, hem de küresel bir ticari güç haline geldiği dönem. P-Funk sample'ları, çevik melodik synth hatları ve aşırı şiddet içeren lirizmin karışımı bir bölgeyi tanımladı ve ülkeyi büyüledi. L.A.'de 'Nuthin' but a 'G' Thang' ya da 'Let Me Ride' olmadan bir hayat düşünebiliyor musunuz? Denemeyeceğiz bile.</p><p style="text-align: left;">'The Chronic', Billboard 200'de 3 numaraya kadar yükseldi, Top 10'da sekiz ay geçirdi ve yakında yıldız olacak Nate Dogg ve Warren G'yi tanıttı. Albüm, Snoop Dogg'ı takip edilmesi gereken bir MC'ye dönüştürdü ve yakında başka bir L.A. klasiği haline gelecek olan, Dre yapımı 'Doggystyle' yayınlanacaktı.</p><p style="text-align: left;">Dre'nin prodüktör ve yönetici olarak kariyeri, Tupac Shakur'u süperyıldızlığa taşıdı ve sorunlu Death Row'dan ayrılarak Eminem ve 50 Cent'i keşfettiği Aftermath Entertainment'ı kurduğu bu dönemi bile gölgede bırakacaktı. Daha sonra Interscope'un patronu Jimmy Iovine ile biri-likte Beats by Dre'yi kurdu; ikili, 2014 yılında şirketi 3 milyar dolara Apple'a sattı. Ancak 1992'de popüler müzikte yeni bir şafağın atan kalbine daha yakın kimse yoktu. Sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG_eJ5k5YRMGZ-6vrjImlft5dPhnLGG-2dRMzQ5DGhPyoz2f3FOI16k44X56vKX6kuUDq0W3WqaapcQJeHBE9hyXeCqIEemF1E90PpECg84tjNjcT48F6HU5dx3EIFGNObHFo-MjFTba9Or9tVi7_yZQeTTOCCm8qsrrcTN-l8tGNizVeKMEyxqFQPXSck/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="93" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG_eJ5k5YRMGZ-6vrjImlft5dPhnLGG-2dRMzQ5DGhPyoz2f3FOI16k44X56vKX6kuUDq0W3WqaapcQJeHBE9hyXeCqIEemF1E90PpECg84tjNjcT48F6HU5dx3EIFGNObHFo-MjFTba9Or9tVi7_yZQeTTOCCm8qsrrcTN-l8tGNizVeKMEyxqFQPXSck/w564-h93/indir.webp" width="564" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Cash Money Records, Mannie Fresh'i işe alıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Fresh, yeni kurulan Cash Money şirketine katılmadan ve 23 milyondan fazla satan albümlerin prodüksiyonunu üstlenmeden önce, New Orleans'ın popüler mekanı Club Rumors'un dolmasını sağlayan en önemli unsurdu. Diğer DJ'ler kalabalığı coşturmak için MC T. Tucker ve DJ Irv'ün 1992 tarihli single'ı 'Where They At?"i çalarken Fresh, şehrin ilk <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Bounce_music">bounce</a> kaydı olarak anılan bu yerel hiti R&B ve kilise müziği sample'ları ile zenginleştirdi. Sadece club müdavimleri değil, 93'te onu Cash Money için işe alan Bryan 'Baby' Williams ve Ronald 'Slim' Williams kardeşler de büyülendi. Beş yıl sonra, Fresh'in, Juvenile'ın dört platin plak kazanan '400 Degreez' albümüyle müthiş bir çıkış yakalamasıyla bu hamle meyvesini verdi. O zamandan beri Fresh, Birdman ile platin plak kazanan Big Tymers'ın bir yarısı olarak ticari beğeni topladı ve Lil Wayne'den T.I.'a kadar birçok kişiyi şirket bünyesine kattı.</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg63IWNkDXcBhlWN2FBr7IXo9gv7vu0eUkMsYqe4Hgo4mkWl4NX_xKVBe6NfkLrJGzzWTMUdaey_VhLO8ScPPxGCKDESUr3_AE9u5IPYagR1iQRkmZYBHzye80asJa6O1o96X-TDuqHyd7Ml7g6F2aBbe0lxkgtKMFVkSHduOE-FMopVbMXl0v59JAnJ_tQ/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="87" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg63IWNkDXcBhlWN2FBr7IXo9gv7vu0eUkMsYqe4Hgo4mkWl4NX_xKVBe6NfkLrJGzzWTMUdaey_VhLO8ScPPxGCKDESUr3_AE9u5IPYagR1iQRkmZYBHzye80asJa6O1o96X-TDuqHyd7Ml7g6F2aBbe0lxkgtKMFVkSHduOE-FMopVbMXl0v59JAnJ_tQ/w525-h87/indir.webp" width="525" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">The Source, 'Illmatic'e tam not veriyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p style="text-align: left;">Nas, 12 yaşındayken "İsa'yı öldürdüğü için cennete gitti" -- en azından Main Source'un <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XmCWfJAPwbA">'Live at the Barbecue'</a> şarkısında böyle iddia ediyordu, dünyanın duyacağı ilk dizesi buydu. Bu şarkının yanı sıra MC Serch'ün <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Zzf0FU41qzc">'Back to the Grill'</a> ve kendi çıkış single'ı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=wjmrHOwm4tw">'Halftime'</a> ile Nas, dünyayı ayağa kaldırdı. İlk albümü için beklentiler ne kadar yüksekti? Dönemin etkili rap dergisi The Source, bunu "ikinci geliş" olarak tanımlıyordu.</p><p style="text-align: left;">Ancak Nas sadece çıtayı yükseltmekle kalmadı; 'Illmatic' ile pek çok kişinin hâlâ hip-hop'ın en iyi albümü olarak kabul ettiği bir işe imza attı. Source bu albümü, en yüksek notu olan '5 mikrofon' ile ödüllendirdiğinde herkes şoke oldu; o zamana dek sadece altı albüm bu şerefe layık görülmüştü ve bu onuru yeni bir sanatçının alması son derece nadirdi. </p><p style="text-align: left;">Source stajyeri Minya Oh, 500'den fazla kelimeyle Nas'ın lirik yeteneğine ve DJ Premier, Large Professor, Pete Rock, Q-Tip ve L.E.S.'in seçkin prodüksiyonuna övgüler yağdırarak albümün rap tarihindeki yerini teslim etti. Oh, "Sonuç olarak, albüm sizinle kişisel düzeyde konuşmasa bile, müziğin kendisi yine de verdiğiniz paraya değer," diyordu. "Nas'ın şiirsel gerçekçiliğinin değerini en azından takdir edemiyorsanız, hip-hop'tan uzaklaşsanız iyi edersiniz." </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHkQjsYHZKvN4ut1e4zMwOMduFK22Deex_Pbifia5hFudmAAs6Pm9ofoRtT-WGkUs9wUP5ionM7KzQPFVT4cWLHzVn486-suquvpwgO40xZ77x3-8ULFGZscDs4cVrV2AcnBQxAdIIRNeQDiwR9EI7Y9vtS9DUwiCe4edkTdoee2zIKXrz4VmOf72lSYjW/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2160" data-original-width="2160" height="385" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHkQjsYHZKvN4ut1e4zMwOMduFK22Deex_Pbifia5hFudmAAs6Pm9ofoRtT-WGkUs9wUP5ionM7KzQPFVT4cWLHzVn486-suquvpwgO40xZ77x3-8ULFGZscDs4cVrV2AcnBQxAdIIRNeQDiwR9EI7Y9vtS9DUwiCe4edkTdoee2zIKXrz4VmOf72lSYjW/w385-h385/indir%20(1).webp" width="385" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHjlyfMmy9ncXTdHGl0iwOujnP5wXlYttDkCqfGW-xh-MGShclja9tIEQ1tOaVUi9v57D4nlbfxfeC-ROIGtf1n0VZZ8eWXZdBM3ta3pEClbrZOO-jnfnpH1Uh3jczN9KVqekPFjRJajyg_Q3mCCZHzORhtigNTbjxbGlohAXFFc3r7SeHONK1D5row6-U/s2160/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="91" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHjlyfMmy9ncXTdHGl0iwOujnP5wXlYttDkCqfGW-xh-MGShclja9tIEQ1tOaVUi9v57D4nlbfxfeC-ROIGtf1n0VZZ8eWXZdBM3ta3pEClbrZOO-jnfnpH1Uh3jczN9KVqekPFjRJajyg_Q3mCCZHzORhtigNTbjxbGlohAXFFc3r7SeHONK1D5row6-U/w550-h91/indir%20(2).webp" width="550" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">"Death Row'a gelin"</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEwUVkOBMzYKwfoyRqsB1PDy7seXX9J_MsKdBC_trpkFUQnsNFDaE05DGQmM4S5ME_mBDv_hAvuoYtcpQUMRqcwAk8PGC2SOAUrO9Mp_09KYWtt7mg_Xa2meV1UvDoGIYOYwOWM8Br7zhZnfM_jhYh-AUKG8vsHjrLyHD7e3qsLOZAxfBTMlesmN8nkr6g/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2037" data-original-width="2160" height="395" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEwUVkOBMzYKwfoyRqsB1PDy7seXX9J_MsKdBC_trpkFUQnsNFDaE05DGQmM4S5ME_mBDv_hAvuoYtcpQUMRqcwAk8PGC2SOAUrO9Mp_09KYWtt7mg_Xa2meV1UvDoGIYOYwOWM8Br7zhZnfM_jhYh-AUKG8vsHjrLyHD7e3qsLOZAxfBTMlesmN8nkr6g/w419-h395/indir.webp" width="419" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">3 Ağustos 1995'te, o zamanlar Death Row Records'ın CEO'su olan Marion 'Suge' Knight, hip-hop'ın en büyük törenlerinden birini, nifak tohumları ekmek için bir fırsat olarak kullandı. </p><p style="text-align: left;">New York'taki Madison Square Garden'ın Pramount Tiyatrosu'nda düzenlenen İkinci Source Ödülleri'nde Knight, yılın film müziği ödülünü kabul konuşmasını alenen hakaret ederek ve bir davetle bitirdi.</p><p style="text-align: left;">"Sanatçı olmak, yıldız olarak kalmak ve yapımcının videolarda, şarkılarda ve koreografilerde yer alması konusunda endişelenmek istemeyen tüm sanatçılar Death Row'a gelsin."</p><p style="text-align: left;">İğnelemenin hedefi, Bad Boy Records'ın CEO'su olan Sean 'Diddy' Combs ve onun spot ışıklarına olan aşkıydı. New York merkezli Bad Boy, büyük ölçüde Notorious B.I.G. ve onun 1994 tarihli ilk albümü 'Ready to Die' ve Combs'un parlak giyimli bir rapçi, yapımcı ve ünlü olarak kendi yükselişi sayesinde müzik endüstrisinin yeni sansasyonu olarak ortaya çıkmıştı. Knight'ın Death Row'u, Dr. Dre'nin 1992 tarihli 'The Chronic' ve Snoop Dogg'ın ertesi yıl çıkardığı 'Doggystyle' albümlerinin başarısı üzerine inşa edilmiş, erkeksi kabadayılık ve gangsta-funk ritimleriyle Batı Yakası'nın sunduğu anti-tezdi. </p><p style="text-align: left;">Knight'ın yorumları, o dönemde hip-hop'taki iki yaka arasındaki gerilimi hızlandırarak türün en çalkantılı dönemlerinden birini başlattı. Bu arada Death Row, kadrosuna önemli bir ekleme yapacaktı: Knight'ın konuşmasında daha önce bahsettiği 2Pac, yani nam-ı diğer Tupac Shakur.</p><p style="text-align: left;">1995 Source ödülleri sırasında 2Pac, o Şubat ayında cinsel istismar suçundan hüküm giydikten sonra New York'un kuzeyindeki Clinton Islah Tesisi'nde mahkumdu. 2Pac toplumdan uzaklaştırılmasına rağmen gündemde kalmaya devam etti: Üçüncü albümü 'Me Against the World', hapse girdikten bir ay sonra Billboard 200 listesinde zirveye yerleşti. Eylül 1995'te Knight'ın, 1,4 milyon dolarlık kefaletini ödemeyi kabul etmesinin arıdndan Death Row'a katılmak için el yazısıyla biz sözleşme imzaladığında tekrar manşetlere çıkacaktı. Ertesi ay hapishaneden çıktı, Los Angeles'a uçtu ve doğrudan stüdyoya girdi. Aralık 1995'te yayınlanan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=J7_bMdYfSws">'California Love'</a>, Knight'ın dünyaya yeniden küstahça tanıtılması anlamına geliyordu.</p><p style="text-align: left;">"Out on bail, fresh out of jail, California dreamin'" -- özgürlüğüne yeni kavuşmuş bir adamın enerjisiyle dolup taşan 2Pac, Dr. Dre tarafından hassas bir şekilde loop'lanan, Joe Cocker'a ait piyano riff'inin üstüne okudu. 'California Love', 2Pac'ın kendini yeniden kanıtlamasına yardımcı olurken, Death Row ile olan uyumu, şirketi ticari açıdan zirveye taşıdı. Ne yazık ki, 2Pac'ın, Death Row'tan çıkan ilk albümü olan 'All Eyez on Me'nin yayınlanmasına giden ve hemen ardından gelen ihtişam kısa sürdü, eski arkadaşı Notorious B.I.G. ile olan anlaşmazlığına ve hip-hop'ın Doğu Yakası-Batı Yakası çatışmasına sürüklendi. </p><p style="text-align: left;">Sonraki 15 ay içinde Dr. Dre, Death Row'dan ayrıldı; Shakur, Las Vegas'ta vurulduktan sonra öldü ve Knight şartlı tahliye koşullarını ihlal ettiği için hapse atıldı. Knight'ın mahkumiyetinden kısa bir süre sonra Notorious B.I.G., Los Angeles'ta ölümcül bir şekilde vurularak hip-hop yolculuğundaki trajik dönemi kapatmış oldu. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgX9jz3nunmppKzbIWAJrPZm8yXkFeY_NCiyeImxZcBjAM6M5EXolFhZ1IbZ1pFCnzwb_9cU2F2TRNKxA-mz3glDNBZoEvSvUPp7XEyz7UFfQ7eVFPO-NppkHy_hZ3Weo-hihs_TqQKgiR9L8BWI3speAhUTSeXS5zAhyr8IB6IIG2RTYwjBOIp5NiPXAJo/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="86" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgX9jz3nunmppKzbIWAJrPZm8yXkFeY_NCiyeImxZcBjAM6M5EXolFhZ1IbZ1pFCnzwb_9cU2F2TRNKxA-mz3glDNBZoEvSvUPp7XEyz7UFfQ7eVFPO-NppkHy_hZ3Weo-hihs_TqQKgiR9L8BWI3speAhUTSeXS5zAhyr8IB6IIG2RTYwjBOIp5NiPXAJo/w520-h86/indir%20(1).webp" width="520" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Lil Kim 'sertleşiyor'</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFZvOYiljalzh08tybLxjPe7i9rHArnb9H38IpLrr4X-rsEdngWeGeBWo8v5joUMjWBfEJg21l_z9vayn2IDk99Hvsvbf9TXRWvIYldo856S8nQsOvSLH1bgLvQUlMa52wcP0hali1qXrZxRYrAlQnrWUS0n6-pI7PTJCz4Wx9fJXrdbh7X4c22agmQWre/s2160/indir%20(3).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1432" data-original-width="2160" height="311" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFZvOYiljalzh08tybLxjPe7i9rHArnb9H38IpLrr4X-rsEdngWeGeBWo8v5joUMjWBfEJg21l_z9vayn2IDk99Hvsvbf9TXRWvIYldo856S8nQsOvSLH1bgLvQUlMa52wcP0hali1qXrZxRYrAlQnrWUS0n6-pI7PTJCz4Wx9fJXrdbh7X4c22agmQWre/w470-h311/indir%20(3).webp" width="470" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Eğer 2023 yılında bir kadın rapçi şu dizeleri söyleseydi, feminist cennete gönderilir ve Ben Shapiro'ya hak ettiği bir anevrizma yaşatırdı: "You ain't lickin' this, you ain't stickin' this /And I got witnesses, ask any n-- I've been with / They ain't hit s-- till they stuck they tongue in this / I don't want d-- tonight, eat my p-- right." </p><p style="text-align: left;">Ama, Lil' Kim'in 'Hard Core' şarkısının bu muhteşem dizeleri, 1996 yılında müzik marketlerde yerini aldı. Bugün, 90'ların ortasındaki hip-hop'ın kaba-saba erkek ortamında hem rap sanatının, hem de küstah kadın özgüveninin bir klasiği olarak kabul ediliyor. Queen Latifah ve Salt-N-Pepa'dan bayrağı devralan Kim; Cardi B, Megan Thee Stallion ve (her ne kadar bu karşılaştırmadan nefret etse de) Nicki Minaj'a ilham vermeye devam edecekti. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8k5hSHTt52Q">'Not Tonight'</a> ya da <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8rJ7VZadCGc">'Queen Bitch'</a> olmadan 'WAP olmazdı. </p><p style="text-align: left;">Ancak, Kimberly Jones karmaşık, çelişkili bir sanatçıydı ve 'Hard Core', kadın ve seks hakkında farklı fikirlere sahip bir rap kültürüne giriş yaptı (Source'taki bir başlık: "Sex & Hip-Hop: Hayat Kadını ya da Eroin?"). Notorious B.I.G. tarafından akıl hocalığı yapılan (albümün kapağı için bacakları açık verdiği pozu o seçmişti) 1.80 boyundaki Kim, çekiciliğinin derin farkındalığının yanı sıra, çocukluğunda yaşadığı evsizlik ve uyuşturucu satıcılığından kaynaklanan travmalarla piyasaya çıkmıştı.</p><p style="text-align: left;">Junior M.A.F.I.A. grubunun emektarlarından olarak 'Hardcore'da tüm çelişkilerini ortaya koydu ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=A0676s-7DEw">'Dreams'</a> gibi bir parçada Babyface, Brian McKnight ve D'Angelo ile birlikte olma hayalleri kurarken, aynı zamanda çok güçlü erkeklerin ('Hard Core'u kaydettiği sırada onu hamile bırakan Biggie de dahil olmak üzere) kontrolü altında bir söz yazarı ve MC olarak sesini duyurmaya çalıştı.</p><p style="text-align: left;">Kim, cinsel açık sözlülüğünü sanat haline getirdi ve avangard, aşırı açık kıyafetleriyle modayı değiştirdi (1999 MTV VMAs kıyafeti hâlâ akıllardadır). Biggie'nin 1997'de öldürülmesinin ardından <a href="https://www.youtube.com/watch?v=37bRlLzE43E">'The Jumpoff'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=yhCD9qxlczo">'How Many Licks'</a> gibi parçalarla yeteneğini kanıtladı. Ancak kariyeri 2000'lerin ortasında durakladı ve hip-hop endüstrisi, cinsel olarak özgürleşmiş bir kadının kariyerini orta yaşa kadar nasıl sürdüreceğini bilmiyordu. 'Hard Core' zamanının ötesindeydi ve Kim hem ödülleri topaldı, hem de geleceği görmenin bedelini ödedi. </p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu7jJyxcFVIitpGbM-YuFOwDW1z8q1Su10CkP4KKMW9xgUv2nAQSkUFhXTYk-hq-YBxqM2exVHIhpE8dicO-ZKapzsCtSwU2_9CoqPrUpvtDVoTgmXhrrlVc0jFqrk7io8iLbqSwKDqxkO1c3AjHYBDzwMynKPcVkv4ltX65P6XWyu3ltc20pFRccUVkCt/s2160/indir%20(4).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="84" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu7jJyxcFVIitpGbM-YuFOwDW1z8q1Su10CkP4KKMW9xgUv2nAQSkUFhXTYk-hq-YBxqM2exVHIhpE8dicO-ZKapzsCtSwU2_9CoqPrUpvtDVoTgmXhrrlVc0jFqrk7io8iLbqSwKDqxkO1c3AjHYBDzwMynKPcVkv4ltX65P6XWyu3ltc20pFRccUVkCt/w508-h84/indir%20(4).webp" width="508" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Missy Elliott, Jeep'in anahtarlarını kapıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf1TYpObCQqn2AUhg8tyJGagg__0MAlQfggdiy3QoILeCk9zJ3sIwuECgcGPjCiJfDNsER-QdhRGrI2sCwjiXKbhwqbZVuAGd7WxRpDrYTLZKvk182ZmcvAE97I0plLlsyNGYp55GUa1Dn-nc-52Ukq4BKEc8o9heCJhdj8wwgjCttAhcGpj5rOTXor35A/s2160/indir%20(5).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1857" data-original-width="2160" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf1TYpObCQqn2AUhg8tyJGagg__0MAlQfggdiy3QoILeCk9zJ3sIwuECgcGPjCiJfDNsER-QdhRGrI2sCwjiXKbhwqbZVuAGd7WxRpDrYTLZKvk182ZmcvAE97I0plLlsyNGYp55GUa1Dn-nc-52Ukq4BKEc8o9heCJhdj8wwgjCttAhcGpj5rOTXor35A/w418-h360/indir%20(5).webp" width="418" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Elliott ilk solo albümüyle hip-hop'ın geleceğini keşfetmeyi amaçlamamıştı. Kendisinin anlattığına göre, aklında daha acil meseleler vardı. </p><p style="text-align: left;">1990'ların ortalarında, uzun süredir yaratıcı ortağı olan Timbaland ile birlikte şarkı sözü yazarlığı ve prodüktörlük yapan Elliott --birlikte Ginuwine, SWV ve Aaliyah için hit şarkılar yapmışlardı--, 1997 tarihli 'Supa Dupa Fly'ı kaydetmeyi sadece Elektra Records ile yaptığı ve Timbaland ile birlikte başka sanatçılar için yazmak ve prodüktörlüğünü yapmak istedikleri kayıtları yayınlamak üzere Gold Mind adında kendi albüm şirketini kurmasını sağlayacak bir anlaşmanın parçası olarak kabul etti. </p><p style="text-align: left;">Geçen yıl Rolling Stone'a verdiği demeçte, "Tim, acele edip bu albümü yapalım ki, ben de sanatçılarla çalışmaya başlayabileyim," dedi. "Böylece iki hafta içinde tamamladık."</p><p style="text-align: left;">Aceleye gelmiş olsun ya da olmasın, 'Supa Dupa Fly', hip-hop ve R&B'nin sesini, Elliott'ın alışılmadık nakaratları ve seks, ot ve Jeep'iyle sahile gitmek hakkındaki eğlenceli ama sokak zekasına sahip kafiyeleriyle kaplanmış bir oyun alanı olarak yeniden yarattı. </p><p style="text-align: left;">Elliott'ı bu yılki 'Quest for Fire' albümünde bir şarkıda konuk eden EDM yıldızı Skrillex, "Beni yakaladı," diyor. Skrillex, çocukken Elliott'ı, Hype Williams'ın yönettiği ve Elliott'ın dev bir çöp torbası gibi görünen bir yerde dans ettiği ikonik klip, 'The Rain (Supa Dupa Fly)" ile MTV'de gördüğünü hatırlıyor. "Henüz müzik ve prodüksiyon hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama onun yeteneğinden çok etkilenmiştim -- kelimenin tam manasıyla ruhumda iz bırakan soyut bir titreşim." </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/hHcyJPTTn9w" width="320" youtube-src-id="hHcyJPTTn9w"></iframe></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">'Supa Dupa Fly' bir anda hit oldu ve o dönemde bir kadın rapçi için en yüksek listelere giren ilk albüm oldu; platin plak kazandı ve bir çift Grammy adaylığı aldı. Elliott o dönemde başarısını, müziğinin 2Pac ve Notorious B.I.G.'nin öldürülmesinin ardından güzel günlere dair renkli bir vizyon sunmasına bağlıyordu.</p><p style="text-align: left;">1998'de The Times'a <a href="https://www.latimes.com/archives/la-xpm-1998-feb-01-ca-14177-story.html">verdiği demeçte</a>, "Rap yeniden olumsuz şeyleri tartışmaktan ibaret olmayan konulara dönüyor," diyordu. "Bu yüzden müziğimin bitiyor olabileceğini düşünüyorum."</p><p style="text-align: left;">Elektra'nın o dönemdeki başkanı Sylvia Rhone, 'Supa Dupa Fly'ın "kültür için iyimser bir soluk" olduğunu kabul ediyor. Ancak, Elliott'ın aynı zamanda kadınların nasıl görünmeleri ve ne hakkında rap yapmaları ya da şarkı söylemeleri gerektiğine dair hakim fikirleri de yıktığına dikkat çekiyor. Şu anda Epic Records'ın başında olan Rhone, "Siyah kadınlar, Missy'yi gördüklerinde aynaya bakıp kendilerini görebilirler," diyor. "Güçlü bir Siyah kadındı kendilerini özdeşleştirebilecekleri konular hakkında --ve kulağa hoş gelen bir şekilde-- yazıyordu. Kısa sürede herkes onun tarzını yakalamaya çalıştı."</p><p style="text-align: left;">Elliott, Timbaland ile birlikte 'Get Ur Freak On' ve 'Work It' gibi bir döneme damgasını vuran hitlere imzaa ttı ve 2015 yılında Katy Perry'nin konuğu olarak Super Bowl devre arası gösterisini salladı. Bu sonbaharda, Rock & Roll Hall of Fame'e kabul edilen ilk kadın hip-hop sanatçısı olacak; bu onur, oy verenler tarafından Elliott'a, mümkün olan ilk yılda bahşedildi.</p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhg2Xlb9uNjUDHC-_hHQjfsqOWVUCpjXd3PIAaHCiAmhOz9NnG5SLV02HcTaU6e2eqfpFTxX4HwpratAUFZKJ7ruK73OVSjHtlqlRzlmyTgbyjm8XcJ2qCmq0Z0KKhDYDlY1HOHuNvUc0wvQzc8teEznYptc1D-LHpSwmMPaL1yMw8fY3dxEU_1SprF5bT_/s2160/indir%20(6).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="81" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhg2Xlb9uNjUDHC-_hHQjfsqOWVUCpjXd3PIAaHCiAmhOz9NnG5SLV02HcTaU6e2eqfpFTxX4HwpratAUFZKJ7ruK73OVSjHtlqlRzlmyTgbyjm8XcJ2qCmq0Z0KKhDYDlY1HOHuNvUc0wvQzc8teEznYptc1D-LHpSwmMPaL1yMw8fY3dxEU_1SprF5bT_/w489-h81/indir%20(6).webp" width="489" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Houston'lı DJ Screw, bir plak dükkanı açıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Screwed Up Records & Tapes, pek misafirperver bir plak dükkanı değildi. Güneydoğu Texas'ın bunaltıcı bölgesindeki Cullen Bulvarı'nda yer alan bu mekanın içi, kurşun geçirmez plastikle kaplanmıştı. Dinleme istasyonlarında ürünlerden numune alamazdınız. Ve oradan sadece tek bir şey satın alabiliyordunuz: 1998 yılında dükkanını açana dek mallarını kendi evinde satan dükkan sahibi DJ Screw'un sıcak yemiş ve uzun zamandır bekleyen kasetleriyle mixtape'leri. </p><p style="text-align: left;">Yine de bu kasetler kendi başlarına birer dünyaydı. Screw'un yavaşlatılmış, detone, bedensiz estetiği, hem sample manipülasyon tekniklerinin, hem de müziğini dinlemenin nasıl bir his olduğunun doğru bir tasviri olarak <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Chopped_and_screwed">'chopped and screwed'</a> şeklinde tanındı. Güney rap'inin en büyük başarılarından biri, zihninizi değiştirmekle ilgili bir müzik yapmaktı. (DJ Screw albümlerini dinlemenin en büyük eşlikçisi, kocaman bir plastik bardakta servis edilen, kodein öksürük şurubu ve soda karışımı bir içecek olan 'lean' idi.)</p><p style="text-align: left;">Screw (asıl adı Robert Earl Davis Jr.), bataklık içindeki beton yığını Houston'ın doğal olmayan yaşam alanını alıp ona mükemmel bir fon müziği kazandırdı; bu müzik, Knowles kardeşler ve Travis Scott'tan 1996 tarihli işyeri komedisi 'Office Space'te Houston grubu Geto Boys'un <a href="https://www.youtube.com/watch?v=N9wsjroVlu8&ab_channel=RP">'Still'</a> şarkısını kullanan yönetmen Mine Judge'a kadar birçok kişiyi etkilemeye devam edecekti.</p><p style="text-align: left;">Screw'un 2000 yılında aşırı dozda kodeinden ölmesi, oluşmasına yardımcı olduğu alt kültürdeki risklerin acımasız bir hatırlatıcısı oldu. Karanlık bir tesadüf eseri, merhum George Floyd, 2020'deki trajik cinayeti, küresel çapta bir protesto hareketini başlatmadan çok önce, Screw'un bazı kasetlerinde rap yapmıştı. Bugünlerde Screw'dan saygılı bir tonda bahsediliyor; o kadar basit ve dönüştürücü bir fikre sahip bir vizyoner ki, gençler hâlâ YouTube ve TikTok'ta şarkıları yavaşlatmanın (ve hızlandırmanın) heyecanını keşfediyor. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTVccWB77KnxHO0GLte-UsRgEVb3rUfIng549olmdk2AA9epzhcq45KeZNtRTAKD4bwHS6f7zulHfmqGyKgO5ZI5c_hX4R1eakqSFN0RMSvY0KOrRYGef4TRbRAZBLx0dK19aHYVCFP1hq5f7XdJPiHPgMzFemvChbc7qg7baWtxoVHxRs2WRNAgJZjYLO/s2160/indir%20(7).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="77" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTVccWB77KnxHO0GLte-UsRgEVb3rUfIng549olmdk2AA9epzhcq45KeZNtRTAKD4bwHS6f7zulHfmqGyKgO5ZI5c_hX4R1eakqSFN0RMSvY0KOrRYGef4TRbRAZBLx0dK19aHYVCFP1hq5f7XdJPiHPgMzFemvChbc7qg7baWtxoVHxRs2WRNAgJZjYLO/w465-h77/indir%20(7).webp" width="465" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Lauryn Hill tarih yazıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE8ytbZNAUv1z0HeHDInx0agnMIBzCahjN0r26DqNarsaq5K8y6M7_SW44OxqQTghx09z-1Eyw14gxN3SKpzA6-pj5uEr-D5GhtGT4ZyxINGyOwBoTTYHGoKdFcnYfpfEaY_ZGjytJ2U7SNw_7VzzSRXdt-VzKnBz0nF3SoO78r9_zuBNrPRee37MUsZxh/s3150/indir%20(8).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3150" data-original-width="2160" height="515" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE8ytbZNAUv1z0HeHDInx0agnMIBzCahjN0r26DqNarsaq5K8y6M7_SW44OxqQTghx09z-1Eyw14gxN3SKpzA6-pj5uEr-D5GhtGT4ZyxINGyOwBoTTYHGoKdFcnYfpfEaY_ZGjytJ2U7SNw_7VzzSRXdt-VzKnBz0nF3SoO78r9_zuBNrPRee37MUsZxh/w353-h515/indir%20(8).webp" width="353" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Grammy'nin, 1989'da rap performansı kategorisini ve 1995'te rap albümü kategorisini ilk kez tanıtmasından bu yana hip-hop ile karmaşık bir ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz. Türün ticari hakimiyetine, yaratıcı parlaklığına ve kültürel damgasına rağmen, sadece iki hip-hop albümü genel anlamda yılın albümü ödülünü kazandı.</p><p style="text-align: left;">İlki, 1999 yılında Lauryn Hill'in müjdelenen ilk solo albümü 'The Miseducation of Lauryn Hill'di. Hill, iki yıl önce Fugees'in 'The Score' albümündeki performansıyla rap albümü ve R&B performansı ödüllerini kazanarak zaten Grammy'nin favorilerinden biri olmuştu. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=T6QKqFPRZSA&ab_channel=laurynhillvevo">'Doo Wop (That Thing)'</a>, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=cE-bnWqLqxE&ab_channel=laurynhillvevo">'Ex-Factor'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=i3_dOWYHS7I&ab_channel=laurynhillvevo">'Everything Is Everything'</a> adlı hit single'ları içeren 1998 tarihli 'Miseducation', 10 dalda Grammy ödülüne aday gösterilip, yılın albümü de dahil olmak üzere beş dalda ödül kazanarak, siyahi müziğin en önemli başarılarından birine imza attı.</p><p style="text-align: left;">Dört yıl sonra Atlanta'dan OutKast, 'Speakerboxx/The Love Below' ile en iyi albüm ödülünü kazandı. O zamanda bu yana hiçbir rapçi en büyük ödülü kazanamadı ve Drake'in başını çektiği bazı rap sanatçıları, Grammy değerlendirmesine müziklerini göndermeyi bırakacaklarını söylediler. Ancak 1999'daki parlak bir gecede Hill, gezegendeki en beğenilen müzisyendi ve hip-hop'ın Bronx'tan, endüstrinin ve kültürün zirvelerine uzanan uzun ve sıkıntılı yolunu tamamlamış oldu. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzkJ2FF2KJjwOQuffZeiPx3jyYmg5JJVDLvKWn0UV6qaZG7yhmNZoHKVMjVy95rBXATMKV3ejg7jYJrh0MBSBUSeAynltautDxdPt-isj2IjybnJ-3ZXbILe1ckirq7Yi37MSoNRbmFoJJPehGtbhnnvulZFXfxM7Tf9AlALqmb4Zr97Y3Rky1fYfwzXIy/s2160/indir%20(9).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="111" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzkJ2FF2KJjwOQuffZeiPx3jyYmg5JJVDLvKWn0UV6qaZG7yhmNZoHKVMjVy95rBXATMKV3ejg7jYJrh0MBSBUSeAynltautDxdPt-isj2IjybnJ-3ZXbILe1ckirq7Yi37MSoNRbmFoJJPehGtbhnnvulZFXfxM7Tf9AlALqmb4Zr97Y3Rky1fYfwzXIy/w670-h111/indir%20(9).webp" width="670" /></a></div><div><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaqy2kTU0vEQilQiU4DzH8ZepTMFThvjarHdLIxrJIZtwlF_bmhmLLY3wm_2x4pOI6bOO0fhzLWtOmbP707QYgCprMqc_DsXgz8dnsaDndnfjLKWHpowDif98GBCTbiMqpJ-NopR0keMfW14PXom4MOtBTe9zlTJCI_ybC7VhgktVP5SGJo7lU0NuHqLkL/s2160/indir%20(35).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="86" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaqy2kTU0vEQilQiU4DzH8ZepTMFThvjarHdLIxrJIZtwlF_bmhmLLY3wm_2x4pOI6bOO0fhzLWtOmbP707QYgCprMqc_DsXgz8dnsaDndnfjLKWHpowDif98GBCTbiMqpJ-NopR0keMfW14PXom4MOtBTe9zlTJCI_ybC7VhgktVP5SGJo7lU0NuHqLkL/w520-h86/indir%20(35).webp" width="520" /></a></div><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Ghostface Killah, Wu'yu yeniden canlandırıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/S0bYHTApml0" width="320" youtube-src-id="S0bYHTApml0"></iframe></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">1990'ların sonunda, Staten Island'ın çığır açan rap devi Wu-Tang Clan'in popülaritesi azalmıştı. İkinci Wu-Tang solo albümlerinin yarattığı hayal kırıklığı hâlâ sürerken, grubun en esrarengiz üyesi Ghostface Killah, 2000 yılının başlarında ikinci albümü 'Supreme Clientele' ile ezber bozdu.</p><p style="text-align: left;">Albümün yayınlanması, ruhani rehberlik ve diyabet hastalığına alternatif tedavi arayışı için Afrika'ya yaptığı yolculuk, dönüşünde bir soygun girişimi nedeniyle New York'taki Rikers Island'da dört ay hapis yatması ve grup arkadaşı RZA'nın bodrum katındaki stüdyonun sular altında kalması nedeniyle gecikti.</p><p style="text-align: left;">Gerçek bir sevgi ve kaos emeği olan sonuç, tüm gecikmelere değdi. 1996'da çıkardığı 'Ironman' ile solo bir sanatçı olarak kendini kanıtlamayı hedefleyen Ghostface, beş yıldan kısa bir süre sonra, 2000'lerin ilk büyük rap albümünü çıkardı. </p><p style="text-align: left;">Ironman-Tony Stark alter egosuna sahip Ghostface, albümün başı ve sonunda, "Ironman, bizi vaat edilmiş topraklara götür," diye bağırıyor. Her şeyden önce, 'Supreme Clientele', Ghostface'in gevezelik yeteneğinin üst düzey bir vitrini, her mısra keyifle kafa karıştıran detaylarla dolu. Coşkulu açılış parçası <a href="https://www.youtube.com/watch?v=rvxg3spc4No&ab_channel=GhostfaceKillah-Topic">'Nutmeg'</a>de "King Tut, şapkasıyla tahtta yanıyor." <a href="https://www.youtube.com/watch?v=D2R_SOVLnjQ&ab_channel=GhostfaceKillah-Topic">'The Grain'</a>de Kraliçe Elizabeth'in operada bacağını "Whopper'dan elbisesine bulaşan ketçapla" ovduğunu hayal ediyor. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=X_JhD0HUGYQ&ab_channel=Pep">'One'</a>da sarımsaktan yapılmış kafiyelerle övünüyor ve belki de en kötü şöhretlisi 'Apollo Kids'te şarkı sözlerini fırında ziti ile kıyaslıyor. Bu arada <a href="https://www.youtube.com/watch?v=eIdPfbwNV3w&ab_channel=GhostfaceKillahVEVO">'Cherchez LaGhost'</a>, parti kaydı formatını Ghostface'in eksantrikliklerine göre eğip büküyor. </p><p style="text-align: left;">RZA, The Times'a telefonla verdiği demeçte, "Ghost, lirik yeteneğinin zirvesindeydi," dedi. "O albümle ilgili her şey bir zirveydi." </p><p style="text-align: left;">Prodüksiyonun çoğunu RZA üstlense de, Wu-Tang üyesi Mathematics (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=-muIgJD0rMo&ab_channel=BaileyMusicUnedited">'Mighty Healthy'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=WtpAc9m81LQ&ab_channel=GhostfaceKillah-Topic">'Wu Banga 101'</a>), Beatnuts'tan Juju ('One') ve hattâ Ghostface'in berberi Black Moes-Art ('Nutmeg') önemli katkılarda bulunuyor. Albüm boyunca, 2000'lerin hip-hop'ının büyük bölümünü tanımlayan soul sample'ları her yerde mevcut ve Ghostface'in kişisel zevklerini yansıtıyor: Onu boş zamanlarında Brown, Isaac Hayes ve Solomon Burke dinlerken hayal etmek çok kolay. </p><p style="text-align: left;">'Supreme Clientele', Ghostface Killah'nın, sanatının alamet-i farikası haline gelen serbet formlu ifadeyi yükselterek Wu-Tang Clan'i milenyuma yönelndirdiği andır. Gerçek Ghostface tarzında, bu başarıyı mücevherli bornozları ve Clarks Wallabees'leriyle, Director X ve Chris Robinson gibi isimler tarafından 35 mm'de çekilen görüntülerle gerçekleştirdi. Tony Stark'ın kendisi bile asla bu kadar cesur olamazdı. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ-kpaP4DXt1NGxd_0R5mboMVTY86vXa7jvTmvi4Y-GT4iglhEVP8bVCnGojzDoETYuPqy-B5CFkr6M8USJlvCqvBVJluOL95oTFL6F7jgFgWUyrPM__AB8w66LdB_-8XPTglSeZrrnJebFAQucVxP7IpCbHSthPGJBkBH13PFFcbLThDy690T4mj4yALC/s2160/indir%20(34).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="95" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ-kpaP4DXt1NGxd_0R5mboMVTY86vXa7jvTmvi4Y-GT4iglhEVP8bVCnGojzDoETYuPqy-B5CFkr6M8USJlvCqvBVJluOL95oTFL6F7jgFgWUyrPM__AB8w66LdB_-8XPTglSeZrrnJebFAQucVxP7IpCbHSthPGJBkBH13PFFcbLThDy690T4mj4yALC/w575-h95/indir%20(34).webp" width="575" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Jay-Z ve Nas kapışıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">2001 yılına gelindiğinde Jay-Z, sokaklar, pop listeleri ve kulüpler için altı yıllık bir marşlar dizisi biriktirmişti bile. Ancak 11 Eylül'de yayınlanan 'The Blueprint' tamamen farklı bir şeydi. Genelde temkinli davranan Shawn Carter, bugüne kadarki en duygusal müzikal ifadesinde bir anlık kırılganlık sergiledi. Hov, yıldızlığın (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=Cn4alua9o2o&ab_channel=JAYZ-Topic">'Heart of the City [Ain't No Love]'</a>) ve aşkın (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=w5srnNrICJo&ab_channel=JayZVEVO">'Song Cry'</a>) tuzaklarını düşünürken, lirik üstünlüğünü (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=jjCPc-47NmI&ab_channel=JAYZ-Topic">'U Don't Know'</a>) sergilemek için yine de zaman buldu.</p><p style="text-align: left;">Elbette 'The Blueprint' sonsuza dek, Jay-Z'nin rapçi Nas ile olan destansı rekabetiyle bağlantılı olacak. Kanye West prodüksiyonu, Doors sample'lı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=IHiFMW8s6zk&ab_channel=JAYZ-Topic">'Takeover'</a> tüm rap savaşlarının atasını ateşledi ve iki kafiye devi arasındaki hesaplaşma, her yerdeki hip-hop severlerin hayal gücünü ele geçirdi. Kazanan mı? <a href="https://www.youtube.com/watch?v=zfyQ8muKLdc&ab_channel=Nas-Topic">'Ether'</a> ile verdiği acımasız yanıtın ardından tamamen yeniden canlanan Nas, Halkın Şampiyonu ilan edilirken, Jay kusursuz bir başyapıt olan 'Blueprint'in ışıltısının tadını çıkardı. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikFRjwX80JDaf_H6ZVb6f25fjzGfuzCvOqw-_emoWr9OY4I2UgE0QnGACaKs3AvHQrzmU3FMn8AtJKq6eTzm7IBo48bXJEdhv__COJsLzaYRCgVol0uvGZCWj2KYWI2-nQihkwelydqCM_VoyRPaJS6z7Sd1-5CQaUfqKFhj-oemR8epZKS47l2FMtPBqj/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1359" data-original-width="2160" height="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikFRjwX80JDaf_H6ZVb6f25fjzGfuzCvOqw-_emoWr9OY4I2UgE0QnGACaKs3AvHQrzmU3FMn8AtJKq6eTzm7IBo48bXJEdhv__COJsLzaYRCgVol0uvGZCWj2KYWI2-nQihkwelydqCM_VoyRPaJS6z7Sd1-5CQaUfqKFhj-oemR8epZKS47l2FMtPBqj/s320/indir.webp" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2qY__mppL7LX9CnuB2dva89Bw5b9bTxndpy8jRmTbjYoGZFTgRboNLsxLG-qMI_lhW81u2J4Kc3UVuXXHxDnaJN1qV3N7j1rARfMXPc9gqD_j8DsxpBDyUXqcP3EjWPuilsDU9cFxyijnALSBEkJ_bxBH4zIIYnI87hzgLMo6q4Wt-xUx9A4cACE5sZ60/s2160/indir%20(33).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="80" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2qY__mppL7LX9CnuB2dva89Bw5b9bTxndpy8jRmTbjYoGZFTgRboNLsxLG-qMI_lhW81u2J4Kc3UVuXXHxDnaJN1qV3N7j1rARfMXPc9gqD_j8DsxpBDyUXqcP3EjWPuilsDU9cFxyijnALSBEkJ_bxBH4zIIYnI87hzgLMo6q4Wt-xUx9A4cACE5sZ60/w485-h80/indir%20(33).webp" width="485" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Eminem, '8 Mile'la tekte vuruyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOeBoytKbq4lxFjoxRUrNgi8BXGlBbLBejMl6mERSOfLoM2Ebw8Ys1lZw2uuVAkicjCJXijD_V7a-5Bdvxz6isxbL9xDv-R__-w-3G1SlsyHXhs362B7LvGqTr4xEyb1vP59Y30eJkak37o8BjIhFC-DZp3MZkrEhk7KJ7H-efjLoxnm1NM3rCHwJlmo1S/s2160/indir%20(32).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1476" data-original-width="2160" height="284" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOeBoytKbq4lxFjoxRUrNgi8BXGlBbLBejMl6mERSOfLoM2Ebw8Ys1lZw2uuVAkicjCJXijD_V7a-5Bdvxz6isxbL9xDv-R__-w-3G1SlsyHXhs362B7LvGqTr4xEyb1vP59Y30eJkak37o8BjIhFC-DZp3MZkrEhk7KJ7H-efjLoxnm1NM3rCHwJlmo1S/w415-h284/indir%20(32).webp" width="415" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Annem bir daha asla <a href="https://www.youtube.com/watch?v=xFYQQPAOz7Y&ab_channel=EminemMusic">'Lose Yourself'</a>in nakaratı beyninizde çalıp durmadan spagetti yapamayacak.</p><p style="text-align: left;">2002 yılında Eminem, müzik dünyasının en büyük yıldızıydı ve aşırı şiddet içeren, tartışmaya açık bir şekilde kadın düşmanı ve homofobik şarkı sözleriyle hem sağ, hem de sol kesimde şaşkınlık yaratıyordu. Akıl hocası Dr. Dre'nin yönetiminde, N.W.A.'in hip-hop'ı yeniden gerçekten tehlikeli gösterme mirasını takip etmişti (ona benzeyen onlarca kişinin yer aldığı, <a href="But his life story was just as compelling: a poor white kid entranced by Black hip-hop, a technical genius in love with rap music but justifiably uncertain of his place in it. “8 Mile,” a lightly fictionalized biopic of his early years in Detroit’s battle-rap scene, drew heavily from Eminem’s life, and the MC proved a worthy and compelling actor in the part. But “8 Mile” stands on its own as one of the best movies about the craft of rapping itself — the grueling work to hone your instrument and aesthetic, the ways the genre requires outsize charisma at odds with the grind and insecurities of your daily life, and the absolute thrill of roasting a dude into catatonia. The movie’s exultant final battle-rap scene will still make you want to flip your couch over from the adrenaline rush.">2000 VMAs'taki esprili performansını</a> izleyin).</p><p style="text-align: left;">Ancak hayat hikayesi de bir o kadar ilgi çekiciydi: Siyah hip-hop'ın büyüsüne kapılmış, fakir bir beyaz çocuk, rap müziğe aşık ama bu müzikteki yerinden haklı olarak emin olamayan bir teknik deha. Detroit'in battle-rap ortamındaki ilk yıllarının hafifçe kurgulanmış bir biyografisi olan '8 Mile', büyük ölçüde Eminem'in hayatından faydalandı ve MC, bu rolde değerli ve ilgi çekici bir oyuncu olduğunu kanıtladı.</p><p style="text-align: left;">Ancak '8 Mile', rap sanatının kendisi hakkında en iyi filmlerden biri olarak kendi başına durmakta -- enstrümanınızı ve estetiğinizi geliştirmek için yorucu bir çalışma, türün günlük hayatınızın eziyet ve güvensizlikleriyle çelişen aşırı karizma gerektirme yolları ve bir adamı katatoniye sokmanın mutlak heyecanı. Filmin coşkulu son kapışma sahnesi, adrenalin patlaması yüzünden koltuğunuzu ters çevirmek istemenize neden olacak.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg70v5me0EJSG6Sj3YIaoJRK848UJkoy0GwGahOtskPrqUljhcpzrzcoGcI_yApghtnSlpIysCUIGVG6Fz_fOag0XR820CazvOHYz7tJaji8KLdN3jXoFHuFVr0hjSzS_A3yuZXOb0LPudDXfHMpn05GxxkOEemQb9Hq_d9zi9o8TreDNqRIezRhxwar8vi/s2160/indir%20(31).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="85" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg70v5me0EJSG6Sj3YIaoJRK848UJkoy0GwGahOtskPrqUljhcpzrzcoGcI_yApghtnSlpIysCUIGVG6Fz_fOag0XR820CazvOHYz7tJaji8KLdN3jXoFHuFVr0hjSzS_A3yuZXOb0LPudDXfHMpn05GxxkOEemQb9Hq_d9zi9o8TreDNqRIezRhxwar8vi/w513-h85/indir%20(31).webp" width="513" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Outkast ve Atlanta, hip-hop'ta liderliği ele alıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifv_ySklrgihD7ArMyvrg9S3_lCaLXIluuoeioPooo3b9dNj6Q_vzY9iuvqwCAkc9hPbxK8oI47ANYWec9WU-b0ZI-Kh9Bpg8foKSANsqF7k2zA1vqldnDboYW222MVRVw0GMdJXUQLTKek_eTB4hHIBaQOrmvo9MmkJgR9M7ECB68G4Iak-7ARJPu6bj0/s2160/indir%20(30).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1444" data-original-width="2160" height="348" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifv_ySklrgihD7ArMyvrg9S3_lCaLXIluuoeioPooo3b9dNj6Q_vzY9iuvqwCAkc9hPbxK8oI47ANYWec9WU-b0ZI-Kh9Bpg8foKSANsqF7k2zA1vqldnDboYW222MVRVw0GMdJXUQLTKek_eTB4hHIBaQOrmvo9MmkJgR9M7ECB68G4Iak-7ARJPu6bj0/w520-h348/indir%20(30).webp" width="520" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">1995 yılında OutKast'ten Big Boi ve Andre 3000, New York'taki Paramount Tiyatrosu'nda düzenlenen ikinci Source Ödülleri'nde sahneye çıktı; Atlanta çıkışlı ikili, rap dergisi tarafından, yılın en iyi yeni grubu ödülüne layık görülmüştü. Çoğunluğunu New York ve Los Angeles rap dünyasının önde gelen isimlerinin oluşturduğu alayca kalabalık, ya icat ettikleri ya da hakim oldukları bir türde, yabancılara saygı duymuyordu ve neredeyse OutKast'i sahneden indireceklerdi, ancak daha önce Andre bir kehanette bulunacaktı.</p><p style="text-align: left;">Andre, "Şöyle bir şey var, bu at gözlüklü insanlardan bıktım," dedi. "Sanki bir demo kasetimiz var ve kimse onu dinlemek istemiyor. Ama şunu belirteyim, Güney'in de söyleyecek bir şeyleri var." </p><p style="text-align: left;">Sekiz yıl sonra, 2003'te, Atlanta tartışılmaz bir şekilde hip-hop dünyasının merkezi olmuştu. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;">(Daha fazlasını okumak için <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2023-08-07/outkast-atlanta-dj-drama-2003-50th-anniversary-hip-hop#nt=enhancement">şuradan</a> devam edin.)</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU6EBZBcjhpIiPEHmjz1_Ldb7XoFBeFsBtD45b06_aVBDXjHLiLVMIrLsAgXWKTh9oZWCYqvXDDSsa4tXEGLRQ769vnvHrOY9aDaoq9_GgR2qJ7sUj60XrcOGJmnxA34fi44-tiLfM88Ji0WBeB5Sny_BGFpQjdKLAY21V9QPaXmVdv5ohKEZ8iSB5dQqh/s2160/indir%20(29).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="79" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU6EBZBcjhpIiPEHmjz1_Ldb7XoFBeFsBtD45b06_aVBDXjHLiLVMIrLsAgXWKTh9oZWCYqvXDDSsa4tXEGLRQ769vnvHrOY9aDaoq9_GgR2qJ7sUj60XrcOGJmnxA34fi44-tiLfM88Ji0WBeB5Sny_BGFpQjdKLAY21V9QPaXmVdv5ohKEZ8iSB5dQqh/w479-h79/indir%20(29).webp" width="479" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">MF DOOM dikkat çekmeye başlıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEituAaj2TGRp-AIyzWQ49Ba3qY1pigNKAI2feGrk2HfH2Zls53YW52jB7UJK8_Dic3zFTcWAOY1sUfqMXa8RIQngmjMD8fUE8Z_IBbqiHEFEWVh-Qj0uTJycJJdMdlkVNRJqYrddZpadzUPHhBWtvZo1Ba-SFxsrSlYZxg9lb2XVpApoll0kPhI5vIvUcjK/s2160/indir%20(28).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1530" data-original-width="2160" height="311" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEituAaj2TGRp-AIyzWQ49Ba3qY1pigNKAI2feGrk2HfH2Zls53YW52jB7UJK8_Dic3zFTcWAOY1sUfqMXa8RIQngmjMD8fUE8Z_IBbqiHEFEWVh-Qj0uTJycJJdMdlkVNRJqYrddZpadzUPHhBWtvZo1Ba-SFxsrSlYZxg9lb2XVpApoll0kPhI5vIvUcjK/w438-h311/indir%20(28).webp" width="438" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Prodüktör Madlib, 2002 yılında Long Beach'teki Pasifik Akvaryumu'nda yürürken, <a href="https://pitchfork.com/features/article/9478-searching-for-tomorrow-the-story-of-madlib-and-dooms-madvillainy/">Times</a> muhabirine, hayallerinde, beraber çalışmak istediği iki isim olduğunu söyledi: Detroit'li ünlü beat-maker J Dilla ve hip-hop'ın maskeli adamı MF Doom. Aynı yılın ilerleyen günlerinde, yaptığı beat'lerin bir örneği Los Angeles'tan Doom'un Kennesaw'daki evine telefonla ulaştığında dileğine kavuşacaktı.</p><p style="text-align: left;">Madlib ve Doom bir araya gelerek Madvillain'ı kurdu; tamamlanmamış demoları çalınıp internete sızdırıldıktan sonra neredeyse hurdaya çıkan tek albümleri, kült klasik 'Madvillainy' oldu. Doom, 1940'ların film kesitleri ve katmanlı sample'lar arasında sözlerini nefes kesici bir kolaylıkla örüyor ve baştan sona mükemmel düzensiz ritmlere saçma sapan geçişler sığdırıyor. </p><p style="text-align: left;">'Madvillainy'den altı ay sonra (ve ikinci kişiliği Viktor Vaughn ile 'Venomous Villain'ı yayınladıktan üç ay sonra) Doom, 'Mm... Food' ile geri döndü ve en beğenilen solo projesinde hem rapçi, hem de prodüktör olarak kendini gösterdi. On dokuz yıl sonra, 'Madvillainy' ve 'Mm... Food', Doom'un kataloğunun zirvesinde yer alıyor ve bir nesil sanatçıyı etkilemiş durumda. 2020'nin son gününde ölüm haberi duyurulduğunda Q-Tip, Doom'u şöyle tanımlamıştı: "En sevdiğiniz rapçinin en sevdiği rapçi."</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNQrjm7tPLa_G65yV7QzLSYVGNLjllWueqa1tb7PTuqV-jR9YiOEkSny680RStS0oX3E6_eFM_cAKnjv01bqF-9ml_S_kXaIBz7cTwLCLWh6c1qjIKq6t7xAGazeoMdjv2j7ZBr2u3HxT43kk_9XFCRvtUsX0QhzxOAAU1G-tusk9pZUBSuOlji1i-ZMzs/s2160/indir%20(27).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="85" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNQrjm7tPLa_G65yV7QzLSYVGNLjllWueqa1tb7PTuqV-jR9YiOEkSny680RStS0oX3E6_eFM_cAKnjv01bqF-9ml_S_kXaIBz7cTwLCLWh6c1qjIKq6t7xAGazeoMdjv2j7ZBr2u3HxT43kk_9XFCRvtUsX0QhzxOAAU1G-tusk9pZUBSuOlji1i-ZMzs/w513-h85/indir%20(27).webp" width="513" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Mixtape'ler, araba bagajından internete geçiş yapıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0MOtXoXNdwEw6t-JVHnrfGxVuKAYAfZ2qxVeROEXC2vFTKYOyuLJgWYgoijcD55c4Dui9RvixCG5kVST2kUEm1QCjfYbCB5MNHKB5casvoeX-oXo7P5oCGuLNdCCqxeczSDDT6pSgrjwHbBzthzPNetWOwV3vER9sCzTOdzBFi_v0_YhkfTOQvvq8P_9M/s2658/indir%20(26).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2658" data-original-width="2160" height="416" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0MOtXoXNdwEw6t-JVHnrfGxVuKAYAfZ2qxVeROEXC2vFTKYOyuLJgWYgoijcD55c4Dui9RvixCG5kVST2kUEm1QCjfYbCB5MNHKB5casvoeX-oXo7P5oCGuLNdCCqxeczSDDT6pSgrjwHbBzthzPNetWOwV3vER9sCzTOdzBFi_v0_YhkfTOQvvq8P_9M/w338-h416/indir%20(26).webp" width="338" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">CD döneminin zirvesi ile streaming'in yükselişi arasında albüm endüstrisi illegal bir dönem yaşadı. Napster bir anda büyük şirketlerin altından zemini çekti; iTunes, arkadaşlar arasında paylaşmak için favori şarkılardan oluşan özel karışık CD'ler yazmayı kolaylaştırdı. O zaman da şimdi olduğu gibi hip-hop, baskın ticari formatlardan daha hızlı, daha gri bir pazara ihtiyaç duyan belirli bir hızla hareket ediyordu.</p><p style="text-align: left;">Mixtape'ler --orijinal materyal, diğer sanatçıların yeniden işlenmiş parçaları, single'lar, remiksler ve diğer garipliklerden oluşan koleksiyonlar-- 2005'ten önce de vardı, ancak o yıl, internet çağında bir araç olarak kendilerini buldukları yıldı. Artık bir rapçinin arabasının bagajına gidip bir tane almak gerekmiyordu -- artık çevrimiçi olarak kolayca paylaşılabiliyordu. O yıl, Datpiff isimli indirme sitesi, yeni sanatçıların mixtape'leri ve daha çok sokak seviyesini hedefleyen süperstarların materyalleri için merkezî bir takas ortamı olarak ortaya çıktı. Clipse ve Young Jeezy gibi sanatçılar bu sitede yükselişe geçti ve ulusal çapta kariyere sahip oldular.</p><p style="text-align: left;">Döneme damgasını vuran başarılardan biri, Lil Wayne ve Gangsta Grillz serisi kısa süre sonra hip-hop'ın en popüler parçası haline gelecek olan DJ Drama adlı genç bir Atlanta'lının ilk mixtape işbirliği olan 'Dedication' oldu. Wayne'in serbest çağrışım dehasının gevşek bir şekilde bir araya getirilmiş bir vitrini olan bu mixtape, 29 şarkıyı bir araya getirerek, Wayne'in Hot 100'e hükmedeceği yılların sonunun habercisi oldu. Gangsta Grillz o kadar dikkat çekti ki, 2007'de Drama'nın evine baskın yapılmasına sebep oldu. Mixtape kültürü, okyanusun diğer tarafına da yayıldı: Birleşik Krallık'ın yeni ortaya çıkan grime ortamının 2005 tarihli bir derlemesi olan 'Run the Road', kentsel rahatsızlığa buz gibi yeni bir bakış açısı sundu. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmSopVF16igudNRNcbMAwEAWovzXm17KIkOilrcUW7JivXx0kRdNErJjk4Y-DrYDMFIc21Gwo504rQP5JMVTeo7fYJDQZu-gEG7AgjXE7TNR2YY3eRzDcCdVBVZdms_Dy9FSnWBFgAQOduT-OS2u29fAGJZ5M_K6JOO2TkGjkNm8aiUS3BAvsvFuAXqYk1/s2160/indir%20(36).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="90" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmSopVF16igudNRNcbMAwEAWovzXm17KIkOilrcUW7JivXx0kRdNErJjk4Y-DrYDMFIc21Gwo504rQP5JMVTeo7fYJDQZu-gEG7AgjXE7TNR2YY3eRzDcCdVBVZdms_Dy9FSnWBFgAQOduT-OS2u29fAGJZ5M_K6JOO2TkGjkNm8aiUS3BAvsvFuAXqYk1/w546-h90/indir%20(36).webp" width="546" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Three 6 Mafia, Oscar kazanıyor</span></b></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/du_01sqzsck" width="320" youtube-src-id="du_01sqzsck"></iframe></div><br /><div><br /><div><p style="text-align: left;">"Akademi ödülü sahibi, Three 6 Mafia." Bunu söylemek hâlâ harika hissettiriyor. </p><p style="text-align: left;">Memphis çıkışlı goth-rap grubu, seks, uyuşturucu ve korku filmlerine aşık, kasvetli ve karanlık sound'uyla 2000'li yılların ortalarında bir yeraltı efsanesiydi. Yapımcı John Singleton ve yönetmen Craig Brewer, hip-hop sayesinde yeni bir hayat kurmaya çalışan Memphis'li bir pezevengin (Terrence Howard) hikayesini anlatan 'Hustle & Flow' için şarkı sözü yazarlarına ihtiyaç duyduklarında, başvuracakları tek bir yer vardı. </p><p style="text-align: left;">Film beklenmedik bir başarı elde etti ve Three 6 Mafia'nın 'It's Hard Out Here for a Pimp' şarkısı --filmde Taraji P. Henson tarafından söylendi-- Dolly Parton ve en iyi film ödülünü kazanan 'Crash'ten 'In the Deep' ile birlikte orijinal şarkı dalında Oscar adaylığı kazandı. Three 6 Mafia'nın bu ödülü alması çok zor görülüyordu ama grup, yayın sırasında Henson'la birlikte sahneye çıkıp şarkıyı söyledi.</p><p style="text-align: left;">Queen Latifah zarfı açıp da Three 6 Mafia'nın kazandığını açıkladığında, gözle görülür bir sevinç yaşadı. Beyzbol şapkaları ve diş takılarıyla sahneye çıkıp kendilerinden geçen Juicy J, DJ Paul ve Frayser Boy (sahnede onlara katılan Crunchy Black ile birlikte) akıllarına gelen herkese teşekkür etti ve sinema ve müzik tarihine geçmiş olarak sahneden indi.</p><p style="text-align: left;">Sunucu Jon Stewart, "Bir şey söyleyeyim mi, sanırım burada bir pezevenk için işler az daha kolaylaştı," dedi. "İşte Oscar böyle kabul edilir!"</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp-wJalh0i2EIKjn58806u20wgk6KydiHORj2uVX84njrTd4P4TY3G8ZLHBlDKcma3Q1dfR3lBEtxYq1qx4VuYb5nbL5m6w-Vui6_y6Yf3ZVo2gLv1jT2x1ncKo_kK6EtOGpFFfuoGN3QRR_mi7DEhSxj1rJdfPOfl6zgw-6Tm-FwxHGiS3kVYfRw-Jx5_/s2160/indir%20(25).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="78" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp-wJalh0i2EIKjn58806u20wgk6KydiHORj2uVX84njrTd4P4TY3G8ZLHBlDKcma3Q1dfR3lBEtxYq1qx4VuYb5nbL5m6w-Vui6_y6Yf3ZVo2gLv1jT2x1ncKo_kK6EtOGpFFfuoGN3QRR_mi7DEhSxj1rJdfPOfl6zgw-6Tm-FwxHGiS3kVYfRw-Jx5_/w471-h78/indir%20(25).webp" width="471" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Soulja Boy'un çıkışı</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXkyK4DT6xgMq2XvI_rgN5G2xUc-eIvLekifoNyRShjLNr6OdGsic83oXH_GsIkqiP9hlwKYUdNjblG5AJikZWt8tge86h-p7nEFsz9rKDwu9i3xdF75REQY6QA3JZIIplC7kC4tSSYTSa0tBAN6VMt9MSNPBBc8yLQSXwOLRztd-JSyyJD2MRujkgsFVR/s2160/indir%20(24).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1446" data-original-width="2160" height="307" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXkyK4DT6xgMq2XvI_rgN5G2xUc-eIvLekifoNyRShjLNr6OdGsic83oXH_GsIkqiP9hlwKYUdNjblG5AJikZWt8tge86h-p7nEFsz9rKDwu9i3xdF75REQY6QA3JZIIplC7kC4tSSYTSa0tBAN6VMt9MSNPBBc8yLQSXwOLRztd-JSyyJD2MRujkgsFVR/w459-h307/indir%20(24).webp" width="459" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p style="text-align: left;">Kanye West ve 50 Cent'in, sektörün en güçlü iki albüm şirketi tarafından desteklenen önemli bir albüm savaşında karşı karşıya geldikleri yıl, DeAndre Way adında 17 yaşındaki bir Atlanta yerlisi, MySapce sayfasına <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8UFIYGkROII&ab_channel=SouljaBoyTellemVEVO">'Crank Thar (Soulja Boy)'</a> adlı kaba saba bir parça yükledi. Kırpılmış vokalleri ve FL Studio'nun demo versiyonundaki stok seslerden oluşan ritmine rağmen (ya da bu yüzden), şarkı bir orman yangını gibi yayıldı; görünürlüğü, ülkenin dört bir yanındaki çocukların tüm akışını kopyalamasına neden olan yaratıcı ama taklit edilebilir bir dansla arttı (simgesi olan uzun tişörtü üstlerinde olsun ya da olmasın).</p><p style="text-align: left;">Billboard Hot 100 listesinde yedi hafta boyunca zirvede kalan şarkıdan daha etkili olan şey, Soulja Boy'un başarıya ulaşmak için kullandığı, tüketiciye doğrudan yaklaşımdı. Atlanta'lı rapçi, şarkıyı sadece kendi MySpace sayfasına yüklemekle kalmadı, aynı zamanda LimeWire gibi müzik indirme sitelerini linklerle doldurdu ve dinleyicileri, şarkıyı indirmeleri için kandırmak amacıyla genellikle şarkıyı farklı bir hit şarkıymış gibi yanlış şekilde isimlendirdi. Geleneksel albüm şirketi sistemini atlayarak, o dönemde müzik dağıtımını tanımlayan duvarları yıktı ve 2010'larda SoundCloud ortaya çıktığında, gelecekteki sanatçıların onun ayak izlerini takip etmeleri için kapıları açtı.</p><p style="text-align: left;">Sonunda büyük şirketler ona ulaştı -- Soulja Boy, yapımcı Mr. Collipark'ın Interscope Records şirketiyle anlaştı ve o yılın sonlarında şarkıyı uygun bir videoyla birlikte yeniden yayınladı. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRJnF87Qp-9-KV46g8LHIMH7nGcL7OpZx8rNNfCA7ZdekFcCQVOWWC5w8VL9qImEESXFqz5qER_c7_-rsIjPn2eO6h8ixcB2pdxrXO_IP4hIQd5kMhj-HCztTwDIgflZE-avsLUp-5YdrmJ76YsxOxm6AEDqXmApkCEvYthZT1LRnZCr_gKKx70rD6Id5b/s2160/indir%20(23).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="85" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRJnF87Qp-9-KV46g8LHIMH7nGcL7OpZx8rNNfCA7ZdekFcCQVOWWC5w8VL9qImEESXFqz5qER_c7_-rsIjPn2eO6h8ixcB2pdxrXO_IP4hIQd5kMhj-HCztTwDIgflZE-avsLUp-5YdrmJ76YsxOxm6AEDqXmApkCEvYthZT1LRnZCr_gKKx70rD6Id5b/w515-h85/indir%20(23).webp" width="515" /></a></div><div><br /></div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Lil Wayne, 'Tha Carter III' ile durdurulamaz oluyor</span></b></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/1Vf4mMCpNY0" width="320" youtube-src-id="1Vf4mMCpNY0"></iframe></div><br /><div><br /></div><div><p style="text-align: left;">Lil Wayne, George W. Bush'un başkanlığının ikinci yarısından Obama yönetiminin ilk yıllarına kadar, rap sanatında yüksek sayıda üretim konusunda ustalaştı. Bir zamanlar Hot Boyz'un en genç üyesi olan, New Orleans'ın Hollygrove mahallesinin gururu, Cash Money Records'ın para kaynağı haline geldi. Şirketin başarısını omuzlayan Wayne, ilk iki 'Carter' albümünün yanı sıra mixtape'ler aracılığıyla da tonla şarkı yayınlayarak evrimini tamamladı. Tanınmaya başladıktan sonra da akıl almaz bir hızla remiksler üretti ve başka rapçilerin şarkılarında yer aldı.</p><p style="text-align: left;">Wayne, 2005'teki 'Tha Carter II'da, kendisini yaşayan en iyi rapçi ilan etti. 2008'in uzun süre ertelenen ve sık sık sızdırılan 'Tha Carter III'si, Wayne'in, hip-hop tacını almak için uzanması anlamına geliyordu.</p><p style="text-align: left;">Albümü <a href="https://www.youtube.com/watch?v=sINGvrL61VY&ab_channel=LilWayne-Topic">'3 Peat'</a> ile açtıktan sonra Wayne, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pWe75xfn3NA&ab_channel=LilWayne-Topic">'Mr. Carter'</a>da Jay-Z'dan bayrağı hevesle alıyor ve kendisini efsanelerle sohbetin içine yerleştirmek için öne atılıyor. "And next time you mention Pac, Biggie or Jay-Z / Don't forget Weezy, baby!" diye coşkuyla rap yapıyor. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=es6goNuH0lY&ab_channel=LilWayne-Topic">'Dr. Carter'</a> şarkısında, Swizz Beatz'in şık David Axelrod sample'ı eşliğinde hip-hop'ı yeniden canlandırıyor. Babyface'in yardımıyla <a href="https://www.youtube.com/watch?v=y1jE_g0U8v0&ab_channel=ThaBongKing">'Comfortable'</a>da nazik bir kadın avcısını oynuyor. </p><p style="text-align: left;">Wayne'in deney yapma konusundaki isteği, 08'in en büyük şarkılarından biri olan ve şimdiye kadar yaptığı her şey kadar başarılı bir şekilde anlaşılmaz olan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=2IH8tNQAzSs&ab_channel=LilWayneVEVO">'Lollipop'</a>u ortaya çıkardı. Ve eğer sadece onun kendinden geçtiğini duymak istiyorsanız, nakaratsız, benzer şekilde kaçınılmaz 'A Milli' vardı. </p><p style="text-align: left;">Hem 2004 tarihli 'Tha Carter', hem de 'Tha Carter II', kalite açısından 'Tha Carter III'yi gölgede bırakmış olabilir, ancak ilk haftasında 1 milyondan fazla satan 'Tha Carter III', Wayne'in yalnızca kendi gezegeninde yaşayarak hip-hop evreninin merkezi haline geldiği an olarak öne çıkıyor.</p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYfVN08FKs8ziG9_S-IyZia2_RbGJqFxxFWdLcsHnpQRfvIMEFK8fXBntot14EpiW2axtGq-Yz3f4XIF6IOKRcJvSpIu7RJQNvQyE1fXo5BrsbOXXCb4x1V1QyCqVtGdLUtIXt1yPXpqL6VyQlPPetK3F4EFqfU-BhCSkN4tJusatT-gernrNzDQb1cIr_/s2160/indir%20(22).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="83" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYfVN08FKs8ziG9_S-IyZia2_RbGJqFxxFWdLcsHnpQRfvIMEFK8fXBntot14EpiW2axtGq-Yz3f4XIF6IOKRcJvSpIu7RJQNvQyE1fXo5BrsbOXXCb4x1V1QyCqVtGdLUtIXt1yPXpqL6VyQlPPetK3F4EFqfU-BhCSkN4tJusatT-gernrNzDQb1cIr_/w499-h83/indir%20(22).webp" width="499" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Drake ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Emo_rap">sadboi rap</a>'in yükselişi</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOVygcnLCmM5jPjvkxmQMVP4fpNFXDwsSbzA1691FubnIYydEMTBbO5ABIWaAIUL-r2u-hYGA5mCv-A5eoAOm8XYRvkejVRYC7TtAkreGolZuKc4XJ00FBQjFr_lEU41YzT0bVsP0c_H7hCP3Z0mfltrtHTiBT4H3YICT32Qx-a80HrG2ORGTc3gQL11QY/s3240/indir%20(21).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3240" data-original-width="2160" height="415" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOVygcnLCmM5jPjvkxmQMVP4fpNFXDwsSbzA1691FubnIYydEMTBbO5ABIWaAIUL-r2u-hYGA5mCv-A5eoAOm8XYRvkejVRYC7TtAkreGolZuKc4XJ00FBQjFr_lEU41YzT0bVsP0c_H7hCP3Z0mfltrtHTiBT4H3YICT32Qx-a80HrG2ORGTc3gQL11QY/w276-h415/indir%20(21).webp" width="276" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Hip-hop, türün geleneksel erkeksi maskülenliğinin yanı sıra, her zaman biraz iç gözlem ve duyarlılık içermiştir. Ancak 2009, Sadboi rap'in karamsar, melodik türü için zirve noktasıydı; hiçbir ün ya da para, kaçıp giden birinin bıraktığı boşluğu dolduramazdı.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">O yıl, hassasların baştacı Drake, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Zfp3KfYH0xA">'Best I Ever Had'</a> ile ilk Top 10 single'ına imza attı. Aşk acısını anlatan şarkı, bir nesil boyunca hip-hop'ın olmazsa olmazı haline gelecek olan, nazikçe mırıldanılan nakaratların yolunu açtı.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Yine o yıl, rapçi, aktör ve anime yapımcısı Kid Cudi, dönemi belirleyen albümü 'Man on the Moon: The End of the Day'i çıkardı. Prodüktörlüğünü, '808s & Heartbreak' albümü henüz çıkmış olan, Drake'le benzer düşüncelere sahip Kanye West'in üstlendiği albüm, saykedelik hisleri, indie-rock melodilerini (MGMT ve Ratatat prodüktörleri sayesinde) ve rap, sarhoş şarkı söyleme ve dış ses anlatımı arasında bir yerde duran bir vokal sunumunu harmanladı. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Albmümün en önemli parçası olan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=VrDfSZ_6f4U&ab_channel=KidCudiVEVO">'Day n Nite'</a>, nakaratı blog-house ikilisi Crookers tarafından remikslenip popüler bir dans şarkısında kullanılınca, ikinci kez patladı. Eğer Bardot ya da Cinespace'te aşkı aramaya çıktıysanız, Cudi'nin sesi sizi tekrar toparlamak için oradaydı. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4wgChqtOkSH7dRQKmASbkUDZToXm6AP3zmjHDdl2H97WSdZGwLD8ZS4uXpMFVwmUqOiU8p1paJkEIicPNSOzpIdxNC-ntOOlm3BeKXJK7tka4niDNMiRcEmzx7BhbHWDqUKxzo79XU2Pte-vScWsi_iH8hQLrMNxiYlh_qpInthuN4bkayHjm8AbEECWh/s2160/indir%20(37).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="81" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4wgChqtOkSH7dRQKmASbkUDZToXm6AP3zmjHDdl2H97WSdZGwLD8ZS4uXpMFVwmUqOiU8p1paJkEIicPNSOzpIdxNC-ntOOlm3BeKXJK7tka4niDNMiRcEmzx7BhbHWDqUKxzo79XU2Pte-vScWsi_iH8hQLrMNxiYlh_qpInthuN4bkayHjm8AbEECWh/w489-h81/indir%20(37).webp" width="489" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Nicki Minaj, 'Monster' ile beyinleri yiyor</span></b></div></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBl05VywAfXcp-vr0HuizyuskEcoXEp_5DOaTpgjucnadBQBF4WZQBlK87aQt5MK0yfkh16qRiOYpOEK48zEcZMfPZLPh7qUE2qK_x7XCNFWGiPqWtdI02dLPUXn5MVgCPKyGhQReCXgvbKOnSSyajBJwSRxXOyTc0-veEqxUi_XwiFD6rPMFdGItXj4lW/s2160/indir%20(20).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1486" data-original-width="2160" height="312" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBl05VywAfXcp-vr0HuizyuskEcoXEp_5DOaTpgjucnadBQBF4WZQBlK87aQt5MK0yfkh16qRiOYpOEK48zEcZMfPZLPh7qUE2qK_x7XCNFWGiPqWtdI02dLPUXn5MVgCPKyGhQReCXgvbKOnSSyajBJwSRxXOyTc0-veEqxUi_XwiFD6rPMFdGItXj4lW/w454-h312/indir%20(20).webp" width="454" /></a></div><br /><div><br /><p style="text-align: left;">Minaj, Kanye West'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pS6HRKZQLFA">'Monster'</a> adlı yıldızlar geçidi şarkısında rol çalan sözlerini söylediğinde çoktan listelere girmişti. Görünüşü ne kadar ikonikti? "Kral olabilirsin ama kraliçenin fethini izle," diyen Minaj; Rick Ross, West ve özellikle Jay-Z'yi gölgede bıraktı. Minaj'ın performansı, kadınların güçlenmesinin meydan okuyan bir beyanı olduğu kadar, muhteşem bir şekilde akıldışı bir lirikal esneklik (Pekala, ilk önce beynini yiyeceğim..."), rap tarihinin en unutulmaz şarkı bitirişlerinden biri olarak yerini alıyor. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkApCdLkHbpYd209Yp6ZaaMSle03f2onUgbLAomqMqOi-8sQK2WSK7D7ChlVAIdhFtfMX_PDxP_KlycOPBrFj5kHIMZgdhqXKD5d0nvdbE8yMzCZmNW3CDf7mATwu61q-84KxwNMKeImf7bWx7yhISTImKD7ubakRRMh6Xy2paVAFXCYHsKBpmP9dJwIzC/s2160/indir%20(38).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="104" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkApCdLkHbpYd209Yp6ZaaMSle03f2onUgbLAomqMqOi-8sQK2WSK7D7ChlVAIdhFtfMX_PDxP_KlycOPBrFj5kHIMZgdhqXKD5d0nvdbE8yMzCZmNW3CDf7mATwu61q-84KxwNMKeImf7bWx7yhISTImKD7ubakRRMh6Xy2paVAFXCYHsKBpmP9dJwIzC/w631-h104/indir%20(38).webp" width="631" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF8bh4_-BLCnwYoAiyNOZBuXkOmQ5S_q3x_feEd2B78emuSLZ9LQYNuXrNBocHp5dXNduVTgBe4nWiauMIKZ2pHaGj880GITszgtyF7FYMndKbEB7zyS0jdVKIzRN8xkWkWqnaWbipwrQJttnSqDE-2MNtPSrjiTeSF9ezhvNeMpnba7CXuMlAVrupH2Wt/s2160/indir%20(19).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="80" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF8bh4_-BLCnwYoAiyNOZBuXkOmQ5S_q3x_feEd2B78emuSLZ9LQYNuXrNBocHp5dXNduVTgBe4nWiauMIKZ2pHaGj880GITszgtyF7FYMndKbEB7zyS0jdVKIzRN8xkWkWqnaWbipwrQJttnSqDE-2MNtPSrjiTeSF9ezhvNeMpnba7CXuMlAVrupH2Wt/w483-h80/indir%20(19).webp" width="483" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Tyler, the Creator bir marka haline geliyor</span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5CiKQLPlBNsVYCY1LHQYcoIFG5IdFxSHte3fWfLsrN_uLoKixuoIzKOHtIRua6MrYeKbrpW7QFH6YBCPkQhbtFbqACHvI-mTGLQ83uh4U-Cw0aBu6NBsR0QQQMMlp9nXzWbDf55uhaVWAqQGI1RtqbyMyHCiWJHTQXikQS4mdpUlMPv-BFGwUdFDhyphenhyphensit/s2160/indir%20(18).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1434" data-original-width="2160" height="337" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5CiKQLPlBNsVYCY1LHQYcoIFG5IdFxSHte3fWfLsrN_uLoKixuoIzKOHtIRua6MrYeKbrpW7QFH6YBCPkQhbtFbqACHvI-mTGLQ83uh4U-Cw0aBu6NBsR0QQQMMlp9nXzWbDf55uhaVWAqQGI1RtqbyMyHCiWJHTQXikQS4mdpUlMPv-BFGwUdFDhyphenhyphensit/w509-h337/indir%20(18).webp" width="509" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div><br /></div>Şubat 2011'de Tyler, the Creator, bir hamamböceğini canlı canlı yedi ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XSbZidsgMfw">'Yonkers'</a> adlı şarkısının siyah-beyaz videosunda kendini "astı". Yıl sonuna doğru Los Angeles'taki Fairfax Avenue'de Odd Future mağazasını açtı. Bu arada, Tyler'ın müziği ve markası her zaman kendi şartlarına göre olgunlaşıp genişledikçe, önümüzdeki 10 yıldan fazla bir süre boyunca büyüyen sayıda ateşli takipçilere sahip, her şeye karşı bir kişilik olarak kendini kanıtladı. </div><div><br /></div><div>Tyler'ın fırtınalı yılının tohumları 2007 yılında, kendisi ve internetten yetişe rapçiler, prodüktörler ve patencilerden oluşan bir Los Angeles kolektifi olan Odd Future Wolf Gang Kill Them All'u, kısaca Odd Future ya da OFWGKTA'yı kurduğunda atıldı. Aralarında Earl Sweatshirt, Frank Ocean ve Syd gibi geleceğin sanatçılarının da bulunduğu bu kutuplaştırıcı hilebazlar grubu, kendi yayınladıkları mixtape'ler ve sıradışı YouTube videolarıyla kısa sürede büyük bir hayran kitlesi oluşturdu. </div><div><br /></div><div>Tyler'ın 2011 tarihli albümü 'Goblin', 'Yonkers'ın yıpratıcılığını, dine, otoriteye, okula ve hemen her şeye karşı duyduğu küçümsemeden beslenen eşit derecede çatışmacı parçalarla destekledi. Korku temalı şarkı sözleri, onu ebeveynlerin hedef tahtasına oturttu ve konserlerinin dışında bir dizi protestocuya maruz kalmasına neden olurken, aynı zamanda her yeni garipliğini de genç nesillere sevdirdi. Odd Future mağazası 2015 yılında kapılarını kapattı, ancak Golf Wang sokak giyim serisinin amiral gemisi mağazası birkaç yıl sonra bloğun hemen aşağısında açıldı ve bugün bile kapıda kuyruklar var. Golf Wang milyonlarca dolarlık bir işletmeye dönüşürken, Tyler'ın Dodger Stadyumu'nda her yıl düzenlediği Camp Flog Gnaw festivali de Los Angeles'ın en çok beklenen müzik etkinliklerinden biri haline geldi. Bu yıl 11-12 Kasım'da yapılması planlanan festivalin biletleri, daha kadro açıklanmadan tükendi. </div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLIJs4XwK-Z2CdVIyegHYaj6Xy-jhh5ir1gaBEpl_yvwoHRlo0JQjBwknFH7YgJnBbBXFMDic7n7i46s3ReRIOk5W0Wpi7-2VEYRrrEBjp6WLq-Xm_Wc4dWdeRCgjXQ_48iHJHHgCsXG46RgTVybToOZUTwM37EVzAM5aP7Gf7eGFGPPW6ZFA51X2snozO/s2160/indir%20(17).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="87" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLIJs4XwK-Z2CdVIyegHYaj6Xy-jhh5ir1gaBEpl_yvwoHRlo0JQjBwknFH7YgJnBbBXFMDic7n7i46s3ReRIOk5W0Wpi7-2VEYRrrEBjp6WLq-Xm_Wc4dWdeRCgjXQ_48iHJHHgCsXG46RgTVybToOZUTwM37EVzAM5aP7Gf7eGFGPPW6ZFA51X2snozO/w524-h87/indir%20(17).webp" width="524" /></a></div><br /><div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b>Chief Keef, 'I Don't Like' ile drill'i tanıtıyor</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b><br /></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Eşit şartlarda kıyas edildiğinde çok az single, kendinden sonra gelen hip-hop üzerinde Chief Keef'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=6g5ZF6DUrHI">'I Don't Like'</a>ı kadar etkili olmuştur.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Keef, prodüktör Young Chop ve konuk sanatçı Lil Reese, Keef'in şikayetlerinin çalkantılı, sıçratıcı ve alaycı bir şekilde sıralandığı bu parçayı kaydettiklerinde Keef henüz bir gençti ve dünyayı Chicago'nun amansız hip-hop tarzı drill ile tanıştırdı. Heyecan verici olduğu kadar sinir bozucu da olan şarkı, 50 Cent'in yansıttığı o sokak havasının mirasçısıydı. Ama aynı zamanda Chicago'nun çete suçları ve genç Siyah sakinlerinin çoğunu öldüren silah şiddetinin gerçek yüzüne açılan bir kapıydı.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Çocukken zaten ürkütücü bir suç geçmişi olan Keef, savcıların Pitchfork için bir video röportajı sırasında bir atış poligonunda silahla eteş ederek şartlı tahliyeyi ihlal ettiğini iddia etmesinin ardından neredeyse kendisini hapse geri gönderiyordu. Bir şarkısını Kanye West'in remikslemesinin ardından Keef, heyecan verici kanun dışı müzik ile onu doğuran gerçek kan dökücülük arasındaki sınırlar hakkında rap dünyasında bir girdabın merkezi haline geldi. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Keef sonunda olgunlaştı ve drill, kıtalar ile okyanusları aştı. Londra'nın grime ortamı onun sert dokularının ve hızlı hi-hat'lerinin çoğunu benimsedi. New York'ta ise Pop Smoke ve DD Osama gibi yıldızları ortaya çıkaran ve polislerin ve hükümetin öfkesini yeniden kazanan, hoşnutsuz bir Siyah gençlik alt kültürünün sesi haline geldi. On yıldan uzun bir süre sonra, 'I Don't Like' sadece patlamakla kalmıyor, yankılanıyor da. </div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglXpWa5V_hhJcyzL8E6W-BzAoLrYglU_212ChZQO4UuNKR6oUMD2e05FFZCMdnB4dghs4Una6WG1hMOEa2fdIxROk8w3qEn6GIOfajwbi-Rsm7qoXr6SNnFZXvKu6x_8LE_Bz2obyD1xMAfB5DcvxLQceUrYJICPladOLVWG0nLM21v0gv_Ev79ZoPIInU/s2160/indir%20(16).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="72" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglXpWa5V_hhJcyzL8E6W-BzAoLrYglU_212ChZQO4UuNKR6oUMD2e05FFZCMdnB4dghs4Una6WG1hMOEa2fdIxROk8w3qEn6GIOfajwbi-Rsm7qoXr6SNnFZXvKu6x_8LE_Bz2obyD1xMAfB5DcvxLQceUrYJICPladOLVWG0nLM21v0gv_Ev79ZoPIInU/w436-h72/indir%20(16).webp" width="436" /></a></div><div><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/rF-hq_CHNH0" width="320" youtube-src-id="rF-hq_CHNH0"></iframe></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">'Migos flowu'nun doğuşu</span></b></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p style="text-align: left;">Medusa'dan ve Yunan mitolojosinin yılan saçlı figürünü markasının ön saflarına yerleştiren İtalyan moda evinden ilham alan sözlerle hip-hop'ı ele geçiren şey, tempo oldu. Migos'un 'Versace' şarkısı, artık evrensel hale gelen üçlü akışı en yıkıcı haliyle sergilerken, grubun tekrara dayalı vokallerine bolca alan bırakan, parıldayan zilleri üzerinde dans ediyordu. </p><p style="text-align: left;">'Versace', üçlüyü 2010'ların en önemli rap grubu olarak pekiştirecek bir yükselişin kıvılcımını çaktı. Şarkı, Drake'in bir remiksle daha da ileriye taşımasının ardından Billboard Hot 100'de 99 numaraya kadar yükseldi, ancak etkisi, bir listenin ölçebileceğinden çok daha öteye uzanıyor -- Travis Scott, Lil Baby ve hattâ Ariana Grande, 'Migos flowu'nu kullanarak hitler yaparken, 'Versace', Migos'un efsanevi repertuarında önemli bir parça olmaya devam ediyor. Eğlenceli bir bilgi: Genius'a göre Quavo, Offset ve merhum Takeoff, orijinal şarkıda 163 kez 'Versace' kelimesini kullanarak, toplam sözlerin yüzde 32'sini oluşturuyor. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiEWS3glJ2Q96jeFel0bkBm599CYxXi9RZTAobY7QrL5QIq1P8nDNJbp5di-8xMCowjq9gOL_h2l6d_WWW26ZiZNa650PcveV-Hz0SsESI52XHhP8gh2BRPYJnRJyiSAwNQh3LDc-wsoVUfFK4xUabRo_itNQ8HvlxKxItgnNMTnIFPGgQt9gf0a_agRzr/s2160/indir%20(15).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="77" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiEWS3glJ2Q96jeFel0bkBm599CYxXi9RZTAobY7QrL5QIq1P8nDNJbp5di-8xMCowjq9gOL_h2l6d_WWW26ZiZNa650PcveV-Hz0SsESI52XHhP8gh2BRPYJnRJyiSAwNQh3LDc-wsoVUfFK4xUabRo_itNQ8HvlxKxItgnNMTnIFPGgQt9gf0a_agRzr/w465-h77/indir%20(15).webp" width="465" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Killer Mike, Ferguson Olayları'na kayıtsız kalamıyor </span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbbtnJT5PEE3PkwCg5YaBAl2hNhABGc1v1Qtyv8muLhAToQOuPEikjugjfyrjL6bPLyLwC0rXYi-Qvkskkib4B3Z2O6ebh73wZuKYzGMLUUTxt1pK946M73QGha12uMBUQySBrU72pMaDo9rB7kd9Q2RexN16-JVWZbV20pZYIvaGIZQOandBPJWdYaJa5/s2160/indir%20(14).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="2160" height="308" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbbtnJT5PEE3PkwCg5YaBAl2hNhABGc1v1Qtyv8muLhAToQOuPEikjugjfyrjL6bPLyLwC0rXYi-Qvkskkib4B3Z2O6ebh73wZuKYzGMLUUTxt1pK946M73QGha12uMBUQySBrU72pMaDo9rB7kd9Q2RexN16-JVWZbV20pZYIvaGIZQOandBPJWdYaJa5/w462-h308/indir%20(14).webp" width="462" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Şans --ya da belki kader-- Killer Mike'ı, 24 Kasım 2014'te, büyük jürinin, beyaz polis memuru Darren Wilson'ı; o yaz, ölümü, Missouri eyaletinin Ferguson şehrindeki geniş çaplı protesto eylemlerini ateşleyen silahsız Siyah genç Michael Brown'ı öldürmekle suçlamayı reddetmesinden sadece saatler sonra sahneye çıkardı. Mike, partneri MC ve prodüktör El-P ile Run the Jewels konserine başlarken, bir hayranının internette videosunu yayınlamasının ardından kısa sürede viral olan tutkulu bir <a href="https://www.youtube.com/watch?v=MQs7CWKHM9w">konser öncesi konuşmasında</a>, bölgeden yayılan öfkeyi --ülkeden yayılan öfkeyi-- yönlendirmek için ânı yakaladı. </p><p style="text-align: left;">St. Louis Ready Room'daki kalabalığa, El-P ile sahneye genellikle Queen'in 'We Are the Champions' şarkısıyla çıktıklarını söyleyen Mike, duygudan çatlayan bir sesle, "ne kadar yaparsak yapalım, ne kadar bir araya gelirsek gelelim, bir şey gelip kıçınıza tekmeyi basıyor ve kendinizi şampiyon gibi hissetmiyorsunuz," dedi. Gözyaşları içinde, oğullarının güvenliğinden neden endişe ettiğini açıkladıktan sonra Amerikan polis teşkilatının "savaş makinesiyle" --"sizi bir pil olarak kullanan savaş makinesi"-- savaşmaya yemin etti. Arından ikilinin DJ'i müziği verdi ve salon, bastırılmış bir öfkeyle patladı.</p><p style="text-align: left;">Killer Mike, Atlanta'lı Outkast ile başlayan kariyerinin bu noktasında, kendisini Public Enemy ve Boogie Down Productions'ın temsil ettiği gürültülü rap geleneğinin mirasçısı olarak konumlandırmıştı bile; Ekim 2014'te ücretsiz olarak indirilebilen 'Run the Jewels' albümü, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pJJyKlRxyvA">'Early'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=PkGwI7nGehA">'Close Your Eyes (And Count to F--)'</a> gibi şarkılarda sistemik ırkçılık ve polis şiddeti arasındaki ilişki üzerine kafa yoruyordu. Ancak, St. Louis'deki konuşma, Mike'ın, hip-hop'ın en görünür aktivistlerinden biri olarak varlığını sağlamlaştırdı; bu rol, sonraki on yıl boyunca sivil itaatsizliğin en etkili biçimleri, Siyahların silah sahibi olmasının önemi ve Bernie Sanders'ın başkanlık yarışına verdiği destek hakkında konuşurken --rap çevrelerinden her zaman aynı övgüyü almadı-- yerine getireceği bir rol oldu.</p><p style="text-align: left;">Ferguson'dan altı yıl sonra, George Floyd'un Minnesota'da öldürülmesi sonucunda ülke çapında başlayan protestoların ortasında, El-P ile birlikte, 'RTJ4'ü planlanandan iki gün önce yayınladı. Yaptıkları açıklamada, "Siktir et, neden bekliyoruz ki," dediler. "Dünya, boğaların istilasına uğramış durumda -- işte size bunlarla uğraşırken dinleyebileceğiniz bir şey." </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUmkp1oWUydrvLkyQHv3Cmkrg-UTG5ebmdIXJeK5qT7xzt4Mk-AnjNVif0T2sjCg63XVlyqWvEswcgXpiUYIW9kVkKm3xMFUMYMdU6GWeeNFcj3yLdCO8Pgxz9TJdGPJGsX2H41z4_27z63w0YPeLQU9OQqXFZO940FtAW1ayleA2Wyw0ayvzoN2dPYzRJ/s2160/indir%20(13).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="79" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUmkp1oWUydrvLkyQHv3Cmkrg-UTG5ebmdIXJeK5qT7xzt4Mk-AnjNVif0T2sjCg63XVlyqWvEswcgXpiUYIW9kVkKm3xMFUMYMdU6GWeeNFcj3yLdCO8Pgxz9TJdGPJGsX2H41z4_27z63w0YPeLQU9OQqXFZO940FtAW1ayleA2Wyw0ayvzoN2dPYzRJ/w477-h79/indir%20(13).webp" width="477" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Joe Budden, rapçilikten podcast işine geçiyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bugün tüm podcast dünyasında (Rogan'ın ardından) en ünlü ikinci Joe olabilir. Ancak Budden, kendi adını taşıyan programını başlattığında, çoğu kişi tarafından en büyük hiti olan 2003 tarihli <a href="https://www.youtube.com/watch?v=ySfwW_xSRU4">'Pump It Up'</a> şarkısını on yıldan fazla bir süredir geride bırakmış bir MC olarak tanınıyordu.</p><p style="text-align: left;">Budden'ın rap yaptığı günlerde ve New York'taki Hot 97 ve VH1'deki 'Love & Hip-Hop' programlarında edindiği mikrofon arkasındaki rahatlığı, onu 'Serial'ın büyük başarısının ardından patlayan konuşkan podcast aleminde yer edinmesini kolaylaştırdı. Ancak Budden'ın müzmin huysuzluğu ve dedikoduya olan dinmek bilmez susuzluğu da öyle; insanların onu dinlediğine dair ilk işaretlerden biri, programında Drake'e laf atması ve ardından yıldız rapçinin, French Montana'nın bir single'ına yazdığı sözlerle ona yanıt vermesini keyifle izlemesiydi.</p><p style="text-align: left;">'The Joe Budden Show'u tanımlayan açık sözlü ama iyi bilgilendirilmiş bir yorum --onu ESPN'de maç yorumlayan emekli bir oyun kurucu gibi düşünün-- o zamandan beri rap, medya alanında taklit edildi, fanların haberleri tüketme şeklini değiştirdi ve geleneksel gazetecilerin otoritesine meydan okudu. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYLY42Zi1JqIdGSZcRMEV7j_6Qb1IoqUEU4K7Xhaz2-hmyhSRAJYfHqywD6ZWFi7UqJoTIr7YA4IJVQBTJZ7Ost3lNK91tXxkZSTzzt8pPOI-ILbsZeSRlhO-Rwv2RUPHFYwNbHYQY3P8m-agiRmoCce8kNKapDLJwRj5SaHn8Ph8LFdx31yD_8Knj-Xfs/s2160/indir%20(12).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="74" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYLY42Zi1JqIdGSZcRMEV7j_6Qb1IoqUEU4K7Xhaz2-hmyhSRAJYfHqywD6ZWFi7UqJoTIr7YA4IJVQBTJZ7Ost3lNK91tXxkZSTzzt8pPOI-ILbsZeSRlhO-Rwv2RUPHFYwNbHYQY3P8m-agiRmoCce8kNKapDLJwRj5SaHn8Ph8LFdx31yD_8Knj-Xfs/w449-h74/indir%20(12).webp" width="449" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Kanye West uçurumun kenarında</span></b></div></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKt9bB20XllSBY9TZ-eQItOreq6EkMvZUNHgpww9D63Gkojt26IU6DqGMvEuX6bTmAJRs-bDXISQ5mnUxErr52-sOE9N9t8CRbau8xKFm6un7MQZeVoNFL8zrgiH2Jrt3Y-SXLcQn-a5SpCf7QSGdQk-OGMcXZNlOmKsGS_h4_JmRlx9PCpmvWe_GMR082/s2160/indir%20(11).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1437" data-original-width="2160" height="341" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKt9bB20XllSBY9TZ-eQItOreq6EkMvZUNHgpww9D63Gkojt26IU6DqGMvEuX6bTmAJRs-bDXISQ5mnUxErr52-sOE9N9t8CRbau8xKFm6un7MQZeVoNFL8zrgiH2Jrt3Y-SXLcQn-a5SpCf7QSGdQk-OGMcXZNlOmKsGS_h4_JmRlx9PCpmvWe_GMR082/w512-h341/indir%20(11).webp" width="512" /></a></div><br /><div><br /><p style="text-align: left;">En hafif tabiriyle 2016, Amerika'da pek çok şeyin değiştiği bir yıl oldu. Ülkenin bir bölümünü diken üstünde tutan şeylerden biri de West'in, kariyerinin ortalarında gospel füglerine ve görkemli prodüksiyonlara yönelmesinin zirve noktası olan 'The Life of Pablo' albümüydü. </p><p style="text-align: left;">Mutlak bir mükemmeliyetçi ile tedavi edilemez bir nevrotik arasında bir yerde olan West, 'Pablo'nun son düzenlemesinden tam olarak memnun olmadığına ve yeni bir deneye girişeceğine karar verdi -- albüm aslında hiçbir zaman bitmeyecekti. 'Stream' hizmetlerinin yaygınlaşmasından sonra, albüm üzerinde istediği gibi oynamaya devam edebilecek uygun gördüğü yeni versiyonları yükleyebilecekti. Çoğu değişiklik, küçük miks güncellemeleriydi, ancak yeni bir outro ekledi ve konuk sanatçıların bazı dizelerini geri koydu.</p><p style="text-align: left;">2016 aynı zamanda onun, kelimenin tam anlamıyla bir çıkıntıya doğru yürüyüp oradan uçuruma baktığı yıl oldu. İlk olarak, Saint Pablo turnesi için çığır açan bir sahne kurulumuyla, aşağıdaki seyircilerin üzerinde yükselen bir platform üzerinde performansını sergiledi. Ama aynı zamanda, akıl hastalığıyla mücadele ettiği bir hayatın ardından, Donald Trump'ı desteklediğini açıkladı ve paranoyak bir çöküşün ardından kendisini hastaneye yatırdı. West'in hikayesi hoş olmayan bir düşüşle sona eriyor, ancak 2016'da hâlâ yerinde durmaktan asla memnun olmayan, sinirli ve huzursuz bir sanatçıydı. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2_Y6CDvZXr_LXk_YfyB6fASHPfJH6TsbpXPKaVPs_oVI21zJtHoQbxIh1_pe3VqTci79aJAIHxFeeZA6CHli1xglowloL1QA3Jl-uBV9OgI-zfiCIATLmPS6TNBVdbCDjPCIhJAYvnJR2fq4HS8BpAjzhScJFW3_cNgkRn7I3OZGs4likLx_0i3RwWoNe/s2160/indir%20(10).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="77" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2_Y6CDvZXr_LXk_YfyB6fASHPfJH6TsbpXPKaVPs_oVI21zJtHoQbxIh1_pe3VqTci79aJAIHxFeeZA6CHli1xglowloL1QA3Jl-uBV9OgI-zfiCIATLmPS6TNBVdbCDjPCIhJAYvnJR2fq4HS8BpAjzhScJFW3_cNgkRn7I3OZGs4likLx_0i3RwWoNe/w468-h77/indir%20(10).webp" width="468" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Nipsey Hussle, Marathon Clothing mağazasını açıyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuH5de846HZv5eAWuZnWlvEOJnvAITmAiO3xEaCq6SDZiUB-QYYny7EaNYgsc6gFwCrGsHCG4dLpJo2D06IDY2ELPLWRBpchbYPglZS5wzChFr3EihOaLSnr2NAlw5baoS2RaqMf2gYVKWM8RF4K2x6qxJdNnG7vkkCxl5NKURgYsFhGk24nOHjWf6sdjq/s2160/indir%20(9).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="2160" height="288" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuH5de846HZv5eAWuZnWlvEOJnvAITmAiO3xEaCq6SDZiUB-QYYny7EaNYgsc6gFwCrGsHCG4dLpJo2D06IDY2ELPLWRBpchbYPglZS5wzChFr3EihOaLSnr2NAlw5baoS2RaqMf2gYVKWM8RF4K2x6qxJdNnG7vkkCxl5NKURgYsFhGk24nOHjWf6sdjq/w432-h288/indir%20(9).webp" width="432" /></a></div><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Hussle, 2018 tarihli single'ı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=_4LsQ_kdLh0">'Rap N--'</a>de cesurca "I ain't nothin' like you f-- rap n--" dediğinde, müziğin çok ötesini düşünüyordu. Rapçi ve girişimci, konuştuğu gibi ilerledi; 'Neighborhood Nip' olmak, kaynakları doğup büyüdüğü Crenshaw halkına geri akıtmak manasına geliyordu. </p><p style="text-align: left;">Hussle, 2018'de Atlantic Records ortaklığıyla ilk albümü 'Victory Lap'i yayınlamadan önce bağımsız bir sanatçı olarak kendine bir yer bulmuştu. Haziran 2017'de Crenshaw Bulvarı ve Batı Slauson Caddesi'nin kesiştiği yerde Marathon Giyim mağazasının açılışı da dahil olmak üzere, her iş girişimine bu 'Kendin Yap' ruhunu getirmişti. </p><p style="text-align: left;">Hussle'ın kardeşi Samiel 'Blacc Sam' Asghedom'un yanı sıra Karen Civil ve Steve 'Steve-O' Carless ile birlikte kurduğu mağaza, Marathon Clothing markası için fiziksel bir perakende satış yeri olarak hizmet verdi, ancak aynı zamanda müşterilere, bir uygulama aracılığıyla özel içeriğe erişim sağladı. İddiali bir girişimdi bu, ancak asıl önemi, konumuydu: Burası Hussle ve Blacc Sam'in daha önce kavga ettikleri, polisle karşı karşıya geldikleri ve Hussle'ın, mixtape'lerini arabasının bagajından sattığı yerdi.</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2T8hV_vqWpYgSt566A9JY3XgSMwm5_-B7gDIvU2bin_4CXCpqMPdGXiYfQzdRJKe7T-GQyfu7XmRarFewBSMZQjVH36gcbkVn_SjcQeD4jmbhNhef5FFkwUN856JAcg9lI7k58VljRuMkw2gmBt-JfwgKXENCoD3WSnJpzwmrODkIoXQTHEl6_K_8NLfs/s2160/indir%20(8).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2160" data-original-width="2160" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2T8hV_vqWpYgSt566A9JY3XgSMwm5_-B7gDIvU2bin_4CXCpqMPdGXiYfQzdRJKe7T-GQyfu7XmRarFewBSMZQjVH36gcbkVn_SjcQeD4jmbhNhef5FFkwUN856JAcg9lI7k58VljRuMkw2gmBt-JfwgKXENCoD3WSnJpzwmrODkIoXQTHEl6_K_8NLfs/s320/indir%20(8).webp" width="320" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Hussle, Los Angeles'ın güneyinde ve ötesinde, kendisi gibi büyüyen insanlara örnek olmaya kendisini adamıştı. Bu amaçla Marathon Clothing mağazası, Hussle'ın kendi kendine yetme ve toplum için çalışmaya dayanan zihniyetinin fiziksel bir tezahürüydü. Sonunda Hussle, alışveriş merkezini satın aldı ve burayı iş imparatorluğunun ana üssü haline getirdi. </p><p style="text-align: left;">Trajik bir şekilde, burası Hussle'ın ölümle tanıştığı yer oldu. Mart 2019'da Marathon Clothing mağazasının önündeki otoparkta <a href="https://www.latimes.com/local/lanow/-full-coverage-nipsey-hussle-dead-20190401-storygallery.html">vurularak öldürüldü.</a> Amiral gemisi konumundaki mağaza, Hussle'ın öldürülmesinin ardından kapandı, ancak burası artık Hussle için bir anıt olarak hizmet veriyor ve dünyanın dört bir yanından insanları, saygılarını sunmaya çekiyor. Uygun bir şekilde, şehir yönetimi, Crenshaw ve West Slauson kavşağının <a href="https://www.latimes.com/local/lanow/la-me-ln-nipsey-hussle-square-20190409-story.html">adını değiştirdi</a>: Artık resmî olarak Ermias 'Nipsey Hussle' Asghedom Meydanı olarak biliniyor.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpxidyBWz3VbjJ71UzvX0npfuzSRhh7BeNaitcU-AgmVz0QmEd8pXXvSjFCEwRtPXPh2XWh1Bpo5LJWIsnr0H65xUqGW8sNehGLoELPfxoeickiRi_zWDiKfn_Ghmmqb27mW1sOyz6xv-G1Qk4M_5XPbkd2_s4mW3xxJQ0Tlzxkxwz8ZSjxgq_6uFvhnXb/s2160/indir%20(7).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="77" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpxidyBWz3VbjJ71UzvX0npfuzSRhh7BeNaitcU-AgmVz0QmEd8pXXvSjFCEwRtPXPh2XWh1Bpo5LJWIsnr0H65xUqGW8sNehGLoELPfxoeickiRi_zWDiKfn_Ghmmqb27mW1sOyz6xv-G1Qk4M_5XPbkd2_s4mW3xxJQ0Tlzxkxwz8ZSjxgq_6uFvhnXb/w466-h77/indir%20(7).webp" width="466" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Kendrick Lamar, Pulitzer'e layık görülüyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizMbaib0xq_om7Q_RWifFP9M2ETI6yDjV6I97bus5vUyKHJcjzNCTLAGVLa-T544wSP_0GvadIDuij9zWIB28DmWIllyVhsCsEatu9ujWadbtMD3-nepfx3LZxtEzbrIkIKau5o5rnWWZdysFkpG7MjcGQ5ATTbJrtMaQutAs-xQxJcg1L0d7UvQFRheFP/s2160/indir%20(6).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="2160" height="331" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizMbaib0xq_om7Q_RWifFP9M2ETI6yDjV6I97bus5vUyKHJcjzNCTLAGVLa-T544wSP_0GvadIDuij9zWIB28DmWIllyVhsCsEatu9ujWadbtMD3-nepfx3LZxtEzbrIkIKau5o5rnWWZdysFkpG7MjcGQ5ATTbJrtMaQutAs-xQxJcg1L0d7UvQFRheFP/w497-h331/indir%20(6).webp" width="497" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Daha önce hiçbir hip-hop sanatçısı, müzik dalında prestijli Pulitzer ödülünü almamıştı. Bu durum, Compton'dan çıkan Kendrick Lamar'ın, 2018'de Pulitzer komitesi tarafından "modern Afro-Amerikan yaşamının karmaşıklığını yakalayan etkileyici anlatımlar sunan, yerel özgünlüğü ve ritmik dinamizmiyle birleşen virtüözik bir şarkı koleksiyonu" olarak övülen 'Damn' albümü ile <a href="https://www.latimes.com/entertainment/music/la-et-ms-kendrick-lamar-pulitzer-prize-five-songs-20180417-story.html">ödüle layık görülmesiyle</a> değişti. Bir yıl sonra Lamar, Time dergisine, rap'in elit Pulitzer masasında klasik ve caz müziğe katılmasının önemi hakkında konuştu: "Bu, hip-hop'ta uzun zaman önce olması gereken şeylerden biri," dedi. "İnsanların bizi kucaklaması --toplumumuzun, kültürümüzün dışındaki insanların-- bunu sadece şarkı sözü olarak değil, bunun gerçekten acı bir şey olduğunu, bunun gerçekten incittiğini, bunların gerçekten hayatlarımızın kayda geçmiş hikayeleri olduğunu anlamaları uzun zaman aldı."</p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj98uXqhEQWSbJdzEuXkkL8s1b7Jk7ur8P89xFcRiWw0syJxoUbUPoc-wkCg6xy9Arm0xqW6cWzlz4yWW5O6lW_FWgQXi1vbWADs_0qwwuOsDYZaP_Q-DloSrbYFC_FM5a8tCZ1q0ymxYSvPAZeXtY-3SeVo5m_mu4hmYZJOBBNGl6E4PkmHVKKZAD29gpa/s2160/indir%20(5).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="84" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj98uXqhEQWSbJdzEuXkkL8s1b7Jk7ur8P89xFcRiWw0syJxoUbUPoc-wkCg6xy9Arm0xqW6cWzlz4yWW5O6lW_FWgQXi1vbWADs_0qwwuOsDYZaP_Q-DloSrbYFC_FM5a8tCZ1q0ymxYSvPAZeXtY-3SeVo5m_mu4hmYZJOBBNGl6E4PkmHVKKZAD29gpa/w507-h84/indir%20(5).webp" width="507" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Partinin davetsiz misafiri Pop Smoke </span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/oorVWW9ywG0" width="320" youtube-src-id="oorVWW9ywG0"></iframe></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">2019 yılında Bashar Barakah Johnson, New York'un tartışmasız bir şekilde kralıydı. Pop Smoke olarak tanınan 19 yaşındaki Brooklyn'li drill şarkıcısı, yaklaşık on yıl önce Chief Keef'in ses şablonunu aldı, ancak sound'a, türünün tek örneği olan bu kendine has dokunuşla derin, boğuk tonlamalarını ekledi. Ânında tutuldu: <a href="https://www.youtube.com/watch?v=usu0XY4QNB0">'Welcome to the Party'</a> ve 'Dior', şehirdeki her hoparlörden yankılandı ve sonuncusu, Billboard Hot 100 listesinde 22 numaraya dek yükseldi. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Etrafındaki baş döndürücü ortam New York polislerini korkuttu, öyle ki Rolling Loud festivalinde şiddet korkusuyla onu sahneden indirdiler ve hip-hop'taki genç Siyah erkeklerin polisleştirilmesi konusunda yeni bir tartışma başladı. Ama Pop Smoke, 2020'de Los Angeles'ta <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2020-02-23/pop-smoke-nipsey-hussle-juice-wrld-hip-hop-fans">öldürüldüğü</a> âna kadar hip-hop'ın doğduğu yerde yeni bir dönemi tanımlıyordu. Ölümünden sonra çıkan ve listelerde 1 numaraya yükselen iki albümü, bir veda niteliğindeydi. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1aE8SizaRlRxvVpYTHekrrtQev5B9t2-YBmXXyADuHICxrKKl_VrEJubgkK2e_f5L1UFQWGNqJCis0MA6HLfHOE4L0KsuFas5sr0AoPpQWkouRkDAcX81CQLskWcJY4DwgMYtgRkJyLdkbeP0MIz8VZRBNEkS56Y6fSZMjqMCyQI3zdK2EWjwurExK2sC/s2160/indir%20(4).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="83" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1aE8SizaRlRxvVpYTHekrrtQev5B9t2-YBmXXyADuHICxrKKl_VrEJubgkK2e_f5L1UFQWGNqJCis0MA6HLfHOE4L0KsuFas5sr0AoPpQWkouRkDAcX81CQLskWcJY4DwgMYtgRkJyLdkbeP0MIz8VZRBNEkS56Y6fSZMjqMCyQI3zdK2EWjwurExK2sC/w504-h83/indir%20(4).webp" width="504" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div><br /></div><b><div style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Amerika, 'WAP'ın anlamını öğreniyor</span></b></div></b></div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUk34zXMy6n8uXsiFV_qksdEzoff_J1aGaPy-gpPI7U1n8jPJNK3BslrOW5sGW5aWhQ2uSEJSsKptJ44OfaVc7o4ermKi9WpctqrEs3YAVPiMcDsKIU2zLuqAdXbrmzeZULJWk0ZxzmBa7GqXHV_slCKNFdOk93mAbSy9QB_dRl174Antbq42BMfCBRNbs/s2160/indir%20(3).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1277" data-original-width="2160" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUk34zXMy6n8uXsiFV_qksdEzoff_J1aGaPy-gpPI7U1n8jPJNK3BslrOW5sGW5aWhQ2uSEJSsKptJ44OfaVc7o4ermKi9WpctqrEs3YAVPiMcDsKIU2zLuqAdXbrmzeZULJWk0ZxzmBa7GqXHV_slCKNFdOk93mAbSy9QB_dRl174Antbq42BMfCBRNbs/w489-h289/indir%20(3).webp" width="489" /></a></div><br /><div><br /><p style="text-align: left;">Hip-hop'ın en büyük özelliklerinden biri de sıfırdan yeni argolar yaratma yeteneğidir. 2020'de Tiktok gençlerinden Fox News izleyicilerine kadar herkes '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=hsm4poTWjMs">WAP</a>'ın tam olarak ne anlama geldiğini biliyordu.</p><p style="text-align: left;">Cardi B ve Megan Thee Stallion'ın doymak bilmez, neşeli ve müstehcen single'ı, ilk çıktığı anda eşi benzeri olmayan bir hit haline geldi. Salt-N-Pepa ve Lil Kim'in geleneklerini sürdüren single'ın neredeyse tek bir cümlesi bile aile gazetelerinde basılmadı, ancak aşırı sağcı podcast yayıncısı Ben Shapiro'nun, şarkının önermesinin akla yatkınlığı konusunda kelimenin tam anlamıyla tıbbi tavsiye almasına neden olacak kadar azgın bir şarkıydı (her yerdeki kadınların şaşkınlığına rağmen). </p><p style="text-align: left;">Ama aynı zamanda ticari açıdan da başarılı oldu. ABD'de ilk hafta dinlenme rekorları kırdı ve Billboard Hot 100'ün küçük garajına kocaman bir kamyon park etti (1 numaradan giriş yaptı). Bir kova ve paspas alın, yılın şarkısı bu. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwDPueWHTxO0vdtySEFVx6IkHFCFGfy7HOEWHaJDDWuzZRRuwhEOS-lKzvaESVi1fhzTJTVa22DK_2wtIM86fnIHTLF3DNrYHWJEkhdELgZqRrj0OM6HKVG9M5WGhFSY6v9Aqb1Cp-sZQsKjBnYA4SaMH9hggmZwa4_ZClKAEpO7E2tJD4-rhNsbrg2G5r/s2160/indir%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="74" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwDPueWHTxO0vdtySEFVx6IkHFCFGfy7HOEWHaJDDWuzZRRuwhEOS-lKzvaESVi1fhzTJTVa22DK_2wtIM86fnIHTLF3DNrYHWJEkhdELgZqRrj0OM6HKVG9M5WGhFSY6v9Aqb1Cp-sZQsKjBnYA4SaMH9hggmZwa4_ZClKAEpO7E2tJD4-rhNsbrg2G5r/w447-h74/indir%20(2).webp" width="447" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Drakeo eve dönüyor</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Gergin müziğin yaratıcısı ve yeni nesil L.A. rapinin ilham kaynağı, hapishanede üç yıl kaybetmişti. Her ne kadar 2019'da cinayetten beraat etmiş olsa da, dönemin Bölge Savcısı Jackie Lacey'nin çete komplosu suçlamalarını yeniden getirmesinin ardından Kasım 2020'ye dek hapiste kaldı ve 16 ay daha hapis yattı (Drakeo sonunda derhal serbest bırakılmasını sağlayan bir savunma anlaşması yaptı). </p><p style="text-align: left;">2021 yılında, hak ettiği taç giyme töreni nihayet Novo'da kaplı gişe bir gösteri şeklinde gerçekleşti. Bu, Drakeo ve hukuk ekibinin, uğruna mücadele ettiği her şeyin doruk noktasıydı: Los Angeles şehir merkezinde, sahne arkasında arkadaşları ve ailesiyle ve seyirciler arasında her kelimeye eşlik eden hayranlarıyla birlikte olduğu güzel anlar. Radyocu ve gazeteci Rosecrans Vic, <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2021-12-20/drakeo-the-ruler-death-festival">2021'de</a> The Times'a verdiği demeçte, "Onu tüm ihtişamıyla, herkes orada, kameralar açık, şarkı sözlerini söylerken görmek --yasal sorunları ve COVID sebebiyle çok gecikmişti-- bu yüzden sonunda gerçekleştiğini görmek çok güzeldi," dedi. </p><p style="text-align: left;">İki aydan kısa bir süre sonra Drakeo, Once Upon a Time in L.A. festivalinin sahne arkasında <a href="https://www.latimes.com/entertainment-arts/music/story/2021-12-20/drakeo-the-ruler-death-festival">ölümcül bir şekilde bıçaklandı</a>. Cinayet hâlâ çözülemedi. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFZtZfKPFWQ8CjUNJuIy4O0x9PRO1g7Q3ubwhCOzucNj_DIHRwkWANvsS68ZRjwNba6C0uB9aHBqrzrHv_NyECRPUA4p9DS1Cet7WDCfl65DUVxFDh9rDjdXEeWDGPEN5N50-4W6XMUGkglSdxZpvPFJNgyNQAcl1sBk09XAoMdqKc4hD0Y8FwqWPaXw2P/s2160/indir%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="2160" height="69" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFZtZfKPFWQ8CjUNJuIy4O0x9PRO1g7Q3ubwhCOzucNj_DIHRwkWANvsS68ZRjwNba6C0uB9aHBqrzrHv_NyECRPUA4p9DS1Cet7WDCfl65DUVxFDh9rDjdXEeWDGPEN5N50-4W6XMUGkglSdxZpvPFJNgyNQAcl1sBk09XAoMdqKc4hD0Y8FwqWPaXw2P/w415-h69/indir%20(1).webp" width="415" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">Sıra, Porto Riko'da</span></b></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU4JroeVgkr1lK05tQwwCd8ztUxu_f-I4eYSh59IYU_4b90HDbQX8dYKBCyTdZ6QvB4oMKx_c_WoYBFx7WJmt6WgmwPGYDGhzGCYLv04R1U2A_QuIVpPyfOzkQEWjxfcg7ss9T7iLXSa-4Ey3dB_9QRRH2I4Pf-1zMveGOwzFVmCsNYQJv_oRTqcawMOTJ/s2160/indir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1517" data-original-width="2160" height="255" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU4JroeVgkr1lK05tQwwCd8ztUxu_f-I4eYSh59IYU_4b90HDbQX8dYKBCyTdZ6QvB4oMKx_c_WoYBFx7WJmt6WgmwPGYDGhzGCYLv04R1U2A_QuIVpPyfOzkQEWjxfcg7ss9T7iLXSa-4Ey3dB_9QRRH2I4Pf-1zMveGOwzFVmCsNYQJv_oRTqcawMOTJ/w363-h255/indir.webp" width="363" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">2022'nin en büyük hip-hop albümü --herhangi bir türün de en büyük albümü-- uzun zamandır türün kaleleri olan Los Angeles, New York ya da Atlanta'dan gelmedi. Bad Bunny'nin reggaeton, mambo, bachata, synth-pop, dembow ve hip-hop'ın kendine özgü karışımını geliştirdiği ve büyük başarı kazanan dördüncü stüdyo albümü 'Un Verano Sin Ti'yi tanımlayan Porto Riko ve Dominik Cumhuriyeti'nden geldi. </p><p style="text-align: left;">Diğer birçok kişinin yanı sıra Cardi B, Drake ve Travis Scott'ın da favori işbirlikçisi olan Bad Bunny, bu şarkılarda rap dışında şeyler de yapıyor mu? Elbette yapıyor. Ancak bu, aralarında Drake ve Travis Scott'ın da bulunduğu rapçiler için yıllardır geçerli. Hip-hop'ın sağlığı hakkında, yarım yüzyıl sonra hâlâ değişiyor, hâlâ büyüyor, hâlâ yeni seslere ve tarzlara kucak açıyor (ve yolunu buluyor) olmasından daha fazla ne söylenebilir? Elli yıl önce hip-hop, Bronx'ta mütevazı bir eğlence odasında doğdu. Şimdi ise evi tüm dünya.</p></div></div>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-70127531284121187322023-11-05T16:33:00.003+03:002023-12-24T12:50:40.080+03:00Çeviri: Hip-Hop'ın 50 Yılını Tanımlayan 50 An<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfy59ddBYN3FbiRDjxTPOcNW3nyfAb0gDzGtdDJJCOWwN6YR06Lx7ARWTyisHLpdgX7vOUtiXA120nLSw2wTyR79VtvjqJPiGFafKuiCRG5KEtkfIOEuXL42VbykPb1rz-SN7g_TSdhZebclDmKhHMsCaQcEONgXY0fpGsxowyIjjmyVLHpNlDjpJ05GTg/s2576/2TA2O2TJBVHJXLPYY73BO5ZQ6Q.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1786" data-original-width="2576" height="340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfy59ddBYN3FbiRDjxTPOcNW3nyfAb0gDzGtdDJJCOWwN6YR06Lx7ARWTyisHLpdgX7vOUtiXA120nLSw2wTyR79VtvjqJPiGFafKuiCRG5KEtkfIOEuXL42VbykPb1rz-SN7g_TSdhZebclDmKhHMsCaQcEONgXY0fpGsxowyIjjmyVLHpNlDjpJ05GTg/w490-h340/2TA2O2TJBVHJXLPYY73BO5ZQ6Q.webp" width="490" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p>(Orijinali için <a href="https://www.nydailynews.com/2023/08/09/50-defining-moments-in-hip-hop-history-to-mark-hip-hops-50th-anniversary/">şuradan</a>.)</p><p><br /></p><p><b>11 Ağustos 1973:</b> Bronx'taki <a href="http://www.workforcehousinggroup.com/spotlight--1520-sedgwick-ave.html">1520 Sedgwick Avenue</a> adresi, Kool Herc (Clive Campbell) ve kardeşi Cindy'nin, apartmanın ortak alanında düzenledikleri okula dönüş partisiyle, hip-hop'ın doğduğu yer olarak tarihteki yerini alır. </p><p><b>12 Kasım 1976:</b> Afrika Bambaataa, <a href="http://opportunitynycha.org/locations/bronx-river-community-center/">Bronx River Halk Merkezi</a>'ndeki bir partide, annesinin mezuniyet hediyesi olarak verdiği ses sisteminde plak çalarak ilk kez DJ'lik yapar.</p><p><b>13 Temmuz 1977:</b> New York'ta <a href="https://www.nydailynews.com/2022/07/12/look-back-at-the-new-york-city-blackout-of-1977/">iki gün süren</a> <a href="https://moonstationz.blogspot.com/2023/04/ceviri-1977deki-meshur-elektrik.html">elektrik kesintisi</a> esnasında, şehirdeki gençlerin pikap, mikrofon, mikser, hoparlör ve diğer ses ekipmanlarını bir araya getirerek DJ ve MC olmak için şehirdeki elektronik mağazalarına girdikleri bildirildi. </p><p><b>1979:</b> Sugar Hill Records, Joe ve <a href="https://www.billboard.com/music/rb-hip-hop/sugar-hill-records-sylvia-robinson-hip-hop-godmother-8533108/">Sylvia Robinson</a> tarafından kuruldu. Sugar Hill Gang'in aynı yıl yayınlanan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=rKTUAESacQM">'Rapper's Delight'</a> isimli single'ı, radyoda çalınan ilk rap şarkısı ve Billboard Hot 100 listesin giren ilk rap hiti oldu. </p><p><b>1980:</b> <a href="https://www.instagram.com/kurtisblow/?hl=en">Kurtis Blow</a>, Mercury Records ile anlaştı -- bir rapçi için ilk büyük plak anlaşması olduğuna inanılıyor. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCB1360yPBh0VDl8nMPmBDblBrWdmhn5zlOwrBdQn1szJvIfTkIw5PB6jbNb59PoWOH8urSJtD6_RCZ0YoktCNYUROS9cgeYPLuCDcCEAw1rWiZjfCGASbPrL2k_0r2WsBDAajrM6d6hAKAHyiP8O3sUHX03CHJ-k4dqQ-Ep-7BK8d5ZvR03kYAtEZCx3A/s3000/4PPCOWEOFBEYHPG4HSG3T66I5Y.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2126" data-original-width="3000" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCB1360yPBh0VDl8nMPmBDblBrWdmhn5zlOwrBdQn1szJvIfTkIw5PB6jbNb59PoWOH8urSJtD6_RCZ0YoktCNYUROS9cgeYPLuCDcCEAw1rWiZjfCGASbPrL2k_0r2WsBDAajrM6d6hAKAHyiP8O3sUHX03CHJ-k4dqQ-Ep-7BK8d5ZvR03kYAtEZCx3A/w423-h300/4PPCOWEOFBEYHPG4HSG3T66I5Y.webp" width="423" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>14 Şubat 1981:</b> Jazzy Jeff, Sha-Rock, DJ Breakout, Guy Williams, Keith Keith, The Voice of K.K. ve Rodney Stone'dan oluşan Bronx merkezli Funky 4+1, <a href="https://vimeo.com/512205663">Saturday Night Live'ın müzikal konuğu olarak</a>, ulusal televizyonda canlı performans sergileyen ilk rap grubu oldu.</p><p><b>1981:</b> Sokak sanatının öncülerinden <a href="https://www.nydailynews.com/2017/12/22/the-life-and-legacy-of-jean-michel-basquiat/">Jean-Michel Basquiat</a> ve graffiti sanatçısı Lee Quinones, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pHCdS7O248g">Blondie'nin 'Rapture' şarkısının klibinde</a> rol alarak, bu türü pop müziğin ana akımına taşıyor. Şarkı, Billboard Hot 100 listesinde iki hafta boyunca bir numara kalır.</p><p><b>1983:</b> Herbie Hancock'un synth ve drum machine ile yaptığı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=GHhD4PD75zY">'Rockit'</a>, 1983 yılında En İyi R&B Performans dalında Grammy Ödülü kazanır. </p><p><b>1984:</b> Def Jam Records, Rick Rubin'in <a href="https://nyulocal.com/rick-rubin-is-a-fish-out-of-water-in-his-old-dorm-room-bab7343820f9?gi=715cc40ed628">New York Üniversitesi'ndeki yurt odasında</a> kuruldu. Russell Simmons'ın yüzü olduğu şirket, LL Cool J, Public Enemy, Foxy Brown, Method Man, Redman, Jay-Z, Ja Rule ve Rihanna gibi sanatçıları piyasaya çıkaracaktır.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbfvNjSS17CEOq1sESOCjKEFmm6wzVvNzK5YuBQvJxeNVcgYGK3r6NfdQ_dswJIkGWmPywnlogPwzydWicpy3AE17ZhyGYemxqhrG4SYJTXs8LTGk8qfeE1BOQ4YsnZ0zwLh9TlZqRBVX6KGKz97ftQt421mXuCF95cnuXPOsXgompm-TRmpx-lBQAmj4P/s2620/LZTFBT3XIZEDNGDOOYPJWAJDDU.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2022" data-original-width="2620" height="352" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbfvNjSS17CEOq1sESOCjKEFmm6wzVvNzK5YuBQvJxeNVcgYGK3r6NfdQ_dswJIkGWmPywnlogPwzydWicpy3AE17ZhyGYemxqhrG4SYJTXs8LTGk8qfeE1BOQ4YsnZ0zwLh9TlZqRBVX6KGKz97ftQt421mXuCF95cnuXPOsXgompm-TRmpx-lBQAmj4P/w456-h352/LZTFBT3XIZEDNGDOOYPJWAJDDU.webp" width="456" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>25 Ekim 1985:</b> Def Jam Records'ın geçmişine dayanan bir film olan <a href="https://www.imdb.com/title/tt0089444/">'Krush Groove'</a> gösterime girdi. Kurtis Blow, Run-DMC, Beastie Boys ve Fat Boys'un performanslarına yer veren ve dünyayı LL Cool J ile tanıştıran film, ana akım eleştirmenler tarafından beğenilmese de gişede başarılı olur. </p><p><b>15 Temmuz 1986:</b> Run-DMC'nin üçüncü stüdyo albümü <a href="https://open.spotify.com/intl-tr/album/7AFsTiojVaB2I58oZ1tMRg">'Raising Hell'</a> platin plak statüsüne ulaşarak, bir milyon adet satan ilk hip-hop albümü oldu. Albüm, ertesi yıl üçlü platin statüsüne ulaşacaktı. </p><p><b>15 Kasım 1986:</b> Beastie Boys, ilk stüdyo albümleri olan <a href="https://www.discogs.com/master/20090-Beastie-Boys-Licensed-To-Ill">'Licensed to Ill'</a>i yayınlayarak, beyaz oğlanların da rap yapabileceğini kanıtladı. Michael 'Mike D' Diamond, Adam 'MCA' Yauch ve Adam 'Ad-Rock' Horovitz'den oluşan üçlü, bir albümleri Billboard 200 listesine giren ilk grup oldu.</p><p><b>8 Aralık 1986:</b> Salt-N-Pepa, 'Hot, Cool & Vicious'u çıkardı. Cinsel içerikli 'Push It'in başarısı, Queens merkezli grubu, Grammy adayı ilk kadın rap grubu olarak süperstarlığa taşıdı. </p><p><b>4 Aralık 1986:</b> Run-DMC, Rolling Stone'un kapağında yer alan ilk rap grubu oldu.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpONgU34W7DbjlvDkFsz18mOupkaHFTth8OZ5KqU2m8_9_jD1A1gc7Hv8p1GnG4IUXri7IOA54sVHIiI81Oi3CYXP4-2wz-XnF0G1_GGA6PNXnex0ab7iWpM6BPvnr1Zqn8KZ_0UVhAjQ4zeZ7QHll6u6DQhCmSThHZKGKm367cacLRfC6Zjbw8LM7dKJ5/s2919/7YCA5EFERFELBB5A2SSCKORJO4.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2064" data-original-width="2919" height="334" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpONgU34W7DbjlvDkFsz18mOupkaHFTth8OZ5KqU2m8_9_jD1A1gc7Hv8p1GnG4IUXri7IOA54sVHIiI81Oi3CYXP4-2wz-XnF0G1_GGA6PNXnex0ab7iWpM6BPvnr1Zqn8KZ_0UVhAjQ4zeZ7QHll6u6DQhCmSThHZKGKm367cacLRfC6Zjbw8LM7dKJ5/w474-h334/7YCA5EFERFELBB5A2SSCKORJO4.webp" width="474" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>29 Mart 1988:</b> DJ Jazzy Jeff ve aslen Will Smith olarak tanıdığımız The Fresh Prince, hip-hop'ın ilk duble albümü <a href="https://www.xxlmag.com/20-double-albums-rap-essential/">'He's the DJ, I'm the Rapper'</a>ı yayınlar. Albüm platin plak kazanır ve ikili, ailelere de hitap eden hitleri 'Parents Just Don't Understand' ile en iyi rap performansı dalında 1989 Grammy'sini kazanır. </p><p><b>Ağustos 1988:</b> <a href="https://tr.pinterest.com/pin/100908847877662936/">The Source dergisi</a> yayın hayatına başladı ve gazete bayilerinde hip-hop müziğin ilk ve son sözü oldu. Bir haber bülteni olarak başlayan dergi, 1999'da ABD'nin <a href="https://www.latimes.com/archives/la-xpm-1999-aug-20-ca-1854-story.html">en çok satan müzik dergisi</a> haline geldi. The Source tarafından verilen <a href="https://rockthebells.com/articles/the-source-5-mic-albums/">'5 Mikrofon'</a>, bir albümü klasik olarak tanımlamaya yetecekti bundan böyle.</p><p><b>6 Ağustos 1988:</b> MTV, Fab 5 Freddy'nin sunduğu, Ed Lover ve Doctor Dre'nin yer aldığı 'Yo! MTV Raps' programını başlattı. Kanal, 1983 yılında MTV sunucusu Mark Goodman'ın, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XZGiVzIr8Qg">bir röportajda söylediği</a> "Bütün ülkenin seveceğini düşündüğümüz şarkıları çalmalıyız," cümlesiyle Siyah sanatçıları ihmal ettiği için eleştirilmişti. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjEEX1hjlvkhrpHdQMOWqtn_nOfYSTP_SMXuynDBJ4SCsYASjqYE27YqfcE2gos17EEXqGui1DVt7IVkZHscXPyMN0IevwLY6GX_sgZw32fR-ytlwKKBQXZlFV-9dJme8cw0L-ilrhgj2AvYJKUOu6uq0Qdw7P-CNoVWbWiKORfqzWrLbgYprSo98kTfPi/s3000/W7FYXSHCPNBIRGLMPJJHN7XN7I.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2050" data-original-width="3000" height="329" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjEEX1hjlvkhrpHdQMOWqtn_nOfYSTP_SMXuynDBJ4SCsYASjqYE27YqfcE2gos17EEXqGui1DVt7IVkZHscXPyMN0IevwLY6GX_sgZw32fR-ytlwKKBQXZlFV-9dJme8cw0L-ilrhgj2AvYJKUOu6uq0Qdw7P-CNoVWbWiKORfqzWrLbgYprSo98kTfPi/w481-h329/W7FYXSHCPNBIRGLMPJJHN7XN7I.webp" width="481" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>8 Ağustos 1988:</b> Batı Yakası grubu N.W.A., 'Straight Outta Compton'ı yayınladı. DJ Yella'nın desteğiyle rapçiler Dr. Dre, Eazy-E, Ice Cube ve Arabian Prince, 'Fuck the Police' ve 'Express Yourself' gibi tartışmalı hitlerle gangsta rap'i mahalleden ana caddeye taşır.</p><p><b>4 Temmuz 1989:</b> Public Enemy, 'Fight the Power' isimli single'ı yayınlar ve yönetmen Spike Lee'nin 1989 yapımı 'Do the Right Thing' isimli filminde yer vermesiyle, bu sert şarkı bir marş haline gelir. Şarkı aynı zamanda Long Island'lı rapçiler Flavor Flav ve Chuck D'yi de ünlü yapar. </p><p><b>1992:</b> N.W.A.'in ardından yapımcı Suge Knight, rapçiler Snoopy Doggy Dogg ve Tupac Shakur'un yer aldığı <a href="https://www.deathrowofficial.com/about.html">Death Row Records</a>'ı kurar. Drr Dre, 1992'de N.W.A.'den ayrılır ve hit solo albümü 'The Chronic'i, aynı zamanda yapımcı olduğu Death Row Records'ta kaydeder.</p><p><b>8 Mayıs 1992:</b> Bir temyiz mahkemesi, 2 Live Crew'un cinsel içerikli albümü 'As Nasty as They Wanna Be'yi satan tedarikçileri riske atan müstehcenlik kararını bozdu. Grubun üç üyesi, 1990 yılında Florida'da çıktıkları bir konserin ardından müstehcenlik suçlamasıyla tutuklanmıştı. Grubun müstehcen şarkıları arasında 1989 hiti 'Me So Horny' de yer alıyor. </p><p><b>14 Aralık 1992:</b> RZA ve Ghostface Killah'nın kurduğu, Staten Island'lı grup Wu-Tang Clan, 1993 tarihli kung-fu aromalı albümleri 'Enter the Wu-Tang (36 Chambers)'tan 'Protect Yo Neck' single'ını yayınlar. Grup zamanla, hem müzik, <a href="https://wutangclan.com/?gad=1">hem de giyim eşyası</a> satan bir marka haline gelir. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiavihi-aRiJiFosQnFtWhfV02YRLRLOQuT_xl85qLwO7CKfYSME2UlodC7aqY_L_90LQEs6UQnNZBppnJ9pAp2gb2hZ2FwrwCG1FSm1TkJYv-hA4khfqR6MH6E4owam07man24-BD9WrR9iGAvCmgIgRfnbo_qX9l7AEdM-l7XSMJJPtC9FswLP5AZI8Fy/s3000/HZ3HU4RN4BF6XPI2TWZ357LFQI.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1987" data-original-width="3000" height="310" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiavihi-aRiJiFosQnFtWhfV02YRLRLOQuT_xl85qLwO7CKfYSME2UlodC7aqY_L_90LQEs6UQnNZBppnJ9pAp2gb2hZ2FwrwCG1FSm1TkJYv-hA4khfqR6MH6E4owam07man24-BD9WrR9iGAvCmgIgRfnbo_qX9l7AEdM-l7XSMJJPtC9FswLP5AZI8Fy/w468-h310/HZ3HU4RN4BF6XPI2TWZ357LFQI.webp" width="468" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>30 Ocak 1993:</b> New York'taki <a href="https://www.hot97.com/hiphop50">Hot 97</a>, Top 40 ve house müzik formatını değiştirerek, tamamen bir hip-hop istasyonu haline geldi. </p><p><b>19 Nisan 1994:</b> Queensbridge Konutları'ndan, Nas adını kullanan 20 yaşındaki rapçi, <a href="https://www.nydailynews.com/2014/04/18/with-the-debut-of-time-is-illmatic-nas-new-york-hip-hop-classic-gets-the-documentary-treatment/">ilk albümü 'Illmatic'i</a> yayınladı. Caz esintileri taşıyan albümün kent yaşamına dair anlaşılır ve anlatı odaklı sözleri, 'N.Y. State of Mind', 'The World is Yours' ve 'Life's a Bitch' gibi şarkılarla hip-hop'ı değiştirdi. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTGwi_He7l_ebB05sFVv6J0FedUtFWz9eCAfEqho6WytCIP4RqelpX8DpQ2T5_gLNsz2kGkTPS2jmlmzPc_y6bFgRCNddseHyJ8xz-jw6UFhNCI9yEQAdZj8Rew6euiuk8vU1qHzZTu1LcR2qwTO6Pjzhvphe5JAZfu5VVLywZX_CchJBKW5rKTwa-Kd8N/s3000/74TKV5FJBFGNLHSWH4QMYRXBC4.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2278" data-original-width="3000" height="354" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTGwi_He7l_ebB05sFVv6J0FedUtFWz9eCAfEqho6WytCIP4RqelpX8DpQ2T5_gLNsz2kGkTPS2jmlmzPc_y6bFgRCNddseHyJ8xz-jw6UFhNCI9yEQAdZj8Rew6euiuk8vU1qHzZTu1LcR2qwTO6Pjzhvphe5JAZfu5VVLywZX_CchJBKW5rKTwa-Kd8N/w466-h354/74TKV5FJBFGNLHSWH4QMYRXBC4.webp" width="466" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>13 Eylül 1994:</b> Brooklyn'in Clinton Hill mahallesinde doğan ve aynı zamanda Notorious B.I.G. ve Biggie Smalls olarak da tanınan Christopher Wallace, Rolling Stone'un <a href="https://www.rollingstone.com/music/music-lists/best-hip-hop-albums-1323916/the-notorious-b-i-g-ready-to-die-1994-1346601/">'Tüm Zamanların En İyi Rap Albümü'</a> ve Pitchfork'un <a href="https://www.albumoftheyear.org/genre/3-hip-hop/all/pitchfork/">'Tüm Zamanların En İyi Hip-Hop Albümü'</a> olarak tanımladığı 'Ready to Die'ı yayınlar. Bu albüm, Smalls'un yayınladığı tek albümdür. </p><p><b>26 Mart 1995:</b> Gerçek ismi Eric Lynn Wright olan N.W.A. üyesi Eazy-E, hastalık teşhisi konduğunu duyurmasından bir hafta sonra, AIDS'e bağlı zatürreden vefat etti.</p><p><b>7 Eylül 1996:</b> Los Angeles'lı 25 yaşındaki rapçi Tupac Shakur, <a href="https://www.nydailynews.com/2015/06/16/tupac-shakur-dies-days-after-drive-by-shooting-in-1996/">Las Vegas'ta vuruldu</a> ve günler sonra öldü. Cinayeti hâlâ çözülemedi ancak <a href="https://www.nydailynews.com/2023/07/19/resurrected-tupac-shakur-murder-investigation-leads-to-home-connected-to-former-crip/">hâlâ dava üzerinde çalışılıyor</a>. Shakur'un en bilinen şarkılarından biri, rakibi Biggie Smalls'u hedef alan, 1996 tarihli diss, 'Hit Em Up'tır. </p><p><b>9 Mart 1997:</b> Biggie Smalls gece yarısından kısa bir süre sonra, bir partinin dışında, <a href="https://www.nydailynews.com/news/crime/biggie-smalls-killed-drive-by-shooting-1997-article-1.758357">aracının içinde otururken vurularak</a> öldürüldü. İkinci albümü 'Life After Death', 16 gün sonra yayınlandı. 'Who Shot Ya' isimli şarkının sahibinin Los Angeles'ta öldürülmesi halen çözülemedi ancak birçok kişi bu olayın, Shakur'un öldürülmesiyle bağlantılı olduğuna inanıyor. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz2ZCrm9xgzVoRzPmCUdv6WPYcrp_VoDg4y5CVAA3JzJ5qgEHgV6XysIME0FlCb93y7TPMMHPW6zpwa5S_saFi1UfHCZ2Aq-Ci7R9Sa_sOM_K89wMMxJAuTTO9XowB9p-U3sZ4dhSe8clvpHxc16F_7vcTjeprseMOjXBSoNdqHHIXac4OqYmSsiVoYPht/s2286/ZV34YIXUFZEXFBOCKCUTUKEO6E.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1708" data-original-width="2286" height="349" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhz2ZCrm9xgzVoRzPmCUdv6WPYcrp_VoDg4y5CVAA3JzJ5qgEHgV6XysIME0FlCb93y7TPMMHPW6zpwa5S_saFi1UfHCZ2Aq-Ci7R9Sa_sOM_K89wMMxJAuTTO9XowB9p-U3sZ4dhSe8clvpHxc16F_7vcTjeprseMOjXBSoNdqHHIXac4OqYmSsiVoYPht/w467-h349/ZV34YIXUFZEXFBOCKCUTUKEO6E.webp" width="467" /></a></div><p><br /></p><p><b>29 Eylül 1998:</b> Brooklyn'deki Marcy Konutları'nda <a href="https://www.nydailynews.com/2012/01/10/jay-zs-hardknock-life-in-marcy-projects-paves-way-to-a-better-life-for-daughter-blue-ivy-carter/">büyüyen Jay-Z</a>, listeleri alt-üst eden üçüncü stüdyo albümü 'Vol. 2... Hard Knock Life'ı yayınladı. Albüme adını veren parça, 'Annie' isimli sahne şovundan unutulmaz sözler taşıyor. </p><p><b>13 Ekim 1998:</b> Tupac Shakur'un yıllar öncesine ait yayınlanmamış sözleri, Bruce Hornsby and the Range'in 'The Way It Is' şarkısını sample'layan ve yeni yayınlanan 'Changes' adlı şarkısına eklenir. <a href="https://atwoodmagazine.com/changes-tupac-hip-hop-politics-review/">Ölümünden sonra yayınlanan</a> şarkı, tüm zamanların en çok referans verilen rap parçalarından biri haline gelir.</p><p><b>13 Şubat 1999:</b> Lauryn Hill'in 'Miseducation of Lauryn Hill' isimli albümü, Elli üçüncü Grammy Ödülleri'ne damgasını vurdu. Bir gecede beş ödül alan ilk kadın sanatçı ve yılın albümünü kazanan ilk rapçi oldu. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHh1-Ld3NUAVgHRA7u2xTzCBdlx1FW0PXQddXBmtwjJsWTImrnKGs6lBL0Bstg3NHwmCJE8HxUmHD2JZ04lTxZWYwIWBXpNn3WwEFgtaljK5F-yeiJRpescXlMYgFqW7h2hjVFfLgOSLQ7LVkQBskMjO93YLdGrFqYp7N5_OI7adc5VFxdSN2RDD001mMU/s1360/NMUL2Z3CNRBFHAH7UL6LMHYEFA.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1002" data-original-width="1360" height="353" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHh1-Ld3NUAVgHRA7u2xTzCBdlx1FW0PXQddXBmtwjJsWTImrnKGs6lBL0Bstg3NHwmCJE8HxUmHD2JZ04lTxZWYwIWBXpNn3WwEFgtaljK5F-yeiJRpescXlMYgFqW7h2hjVFfLgOSLQ7LVkQBskMjO93YLdGrFqYp7N5_OI7adc5VFxdSN2RDD001mMU/w478-h353/NMUL2Z3CNRBFHAH7UL6LMHYEFA.webp" width="478" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>15 Şubat 1999:</b> Harlem çıkışlı bir <a href="https://www.youtube.com/watch?v=WWMjRMJ0dTI">freestyle ustası</a> olan <a href="https://www.nydailynews.com/2016/06/24/man-suspected-of-killing-hip-hop-star-big-l-in-1999-shot-killed-in-harlem-one-of-two-men-gunned-down-thursday/">Big L</a>, evinden 3 blok ötede, dokuz kurşunla vurularak öldürülür. Mahallesi, 24 yaşındaki rapçinin yasını tutar; bir NYPD dedektifi, onu "iyi bir çocuk" olarak tanımlar. </p><p><b>27 Aralık 1999:</b> <a href="https://www.nydailynews.com/2011/07/07/club-new-york-spot-where-diddy-j-lo-got-tangled-in-a-1999-shooting-to-reopen/">Bir gece kulübünde meydana gelen</a> silahlı saldırı, Jennifer Lopez ve kulüpte bulunan Sean 'Puff Daddy' Combs ve Shyne adlı iki rapçinin tutuklanmasına sebep oldu. Combs ve o aralar kız arkadaşı olan Lopez, silahlı saldırının ardından olay yerinden kaçar. Lopez'e yöneltilen bir suçlama düşürülür ve Combs, <a href="https://www.nytimes.com/2001/03/17/nyregion/hip-hop-star-cleared-of-charges-in-shooting-at-a-manhattan-club.html">2001 yılındaki duruşmada beraat eder</a>. Ancak üç kişiyi yaralamakla suçlanan Shyne on yıl hapis cezasına çarptırılır. </p><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisdgHpHJWret8oOefAuQqVxfLjjd3ZghQKzJ7mnNez1YFOahf5COR9YtKqC2cV2greVWKq8fBafzR6Az3Qw9H1DzphiFpUZKh2-YjW2TRcjFncb2jaMIFG6um-baoFdu0osaoae1DKSrJQkdflkTYUaAPJN3n8MLTsarmZwW4m2YtcoNcnOBDBUewFccsJ/s1190/VJ7BONAUHNDRFLFRNUNLN3TNV4.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="792" data-original-width="1190" height="310" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisdgHpHJWret8oOefAuQqVxfLjjd3ZghQKzJ7mnNez1YFOahf5COR9YtKqC2cV2greVWKq8fBafzR6Az3Qw9H1DzphiFpUZKh2-YjW2TRcjFncb2jaMIFG6um-baoFdu0osaoae1DKSrJQkdflkTYUaAPJN3n8MLTsarmZwW4m2YtcoNcnOBDBUewFccsJ/w466-h310/VJ7BONAUHNDRFLFRNUNLN3TNV4.webp" width="466" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>20 Mayıs 2000:</b> 24 yaşındaki Curtis Jackson, <a href="https://www.mtv.com/news/zm1yzo/50-cent-shot-wounded-in-new-york">Queens'in South Jamaica bölgesinde dokuz kez vurulur</a>. Daha sonra <a href="https://www.nydailynews.com/2010/07/06/cancer-rise-to-fame-50-cent/">ülke çapında 50 Cent adıyla</a> tanınacak ve bu olay, 2003'te yayınlanan ilk stüdyo albümü 'Get Rich or Die Tryin'in unutulmaz dizelerine ilham kaynağı olacaktır. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>24 Mayıs 2000:</b> <a href="https://www.nydailynews.com/2010/08/24/celebrity-rise-to-fame-eminem/">Eminem</a>, öfkeli, yalın sözleri ve hızlı kafiyeleriyle hip-hop'ı sarsan tartışmalı, karanlık ve çok saygı gören <a href="https://genius.com/albums/Eminem/The-marshall-mathers-lp">'The Marshall Mathers LP'</a>yi yayınladı. Detroit'li rapçinin, büyük bir şirketten çıkan bu ikinci albümü, 'Stan', 'The Real Slim Shady' ve 'The Way I Am'i içeriyor. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhILkm02F-fYX9wSficKwG5ps5wM6KzCMbHlfiC_n1JydOxYkRAkdUp9_Itvp1ZtYU0BxLGr_FU3KhvPgbTV0a1kNiDSvhklyw-cziVkt8yEZLe5WB4mOCiwOJxprZZL5cPuXLseF5SXN1IVOEeywGSQ80ugfhzd9CzuVh8itZUnp1jilknRIvvpKAVDyIN/s3504/EDRLHPLBSZFBNCBIUDJJQZVM7I.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2336" data-original-width="3504" height="336" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhILkm02F-fYX9wSficKwG5ps5wM6KzCMbHlfiC_n1JydOxYkRAkdUp9_Itvp1ZtYU0BxLGr_FU3KhvPgbTV0a1kNiDSvhklyw-cziVkt8yEZLe5WB4mOCiwOJxprZZL5cPuXLseF5SXN1IVOEeywGSQ80ugfhzd9CzuVh8itZUnp1jilknRIvvpKAVDyIN/w505-h336/EDRLHPLBSZFBNCBIUDJJQZVM7I.webp" width="505" /></a></div><br /> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>2001:</b> Doğu Yakası'nın acımasız rap kavgasında Jay-Z ve Nas, iki sağlam diss parça üzerinden karşılıklı hakaretler yağdırıyor. <a href="https://genius.com/Jay-z-takeover-lyrics">'Takeover'</a>da Jay-Z, Nas'in müziğinin, 'Illmatic'ten bu yana "çöp" haline geldiğini söylüyor. Nas ise yaratıcı ve küfürlü <a href="https://www.youtube.com/watch?v=zfyQ8muKLdc">'Ether'</a> ile karşılık veriyor. İkili daha sonra aralarındaki husumeti <a href="https://www.nydailynews.com/2022/08/17/dr-dre-says-jay-z-and-nas-convinced-him-not-to-pull-out-of-super-bowl-halftime-show/">dostane bir şekilde</a> sonlandırır. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>30 Ekim 2002:</b> Run-DMC'nin Brooklyn doğumlu üyesi Jam Master Jay, 37 yaşında vurularak öldürüldü. Gerçek adı Jason Mizell olan DJ, Queens'teki bir stüdyoda yakın mesafeden vurularak öldürüldü. Savcılar, saldırganların, bir uyuşturucu meselesinde kendilerini devredışı bıraktığı için ondan <a href="https://www.nydailynews.com/2023/05/30/third-man-charged-in-cold-case-murder-of-hip-hop-icon-jam-master-jay-in-queens/">intikam almak istediklerini belirtti. </a> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4h-ElW_cFNDDgDWUH0w4yEdTyf9dIk7tCPcBoYcziUd-bFJuSTbgwpEti4LWoOiFDWK6rbb_CCNxFPD8EmCgDOZev1wERP2AVq-g75JVisDbBmr8Y6ahrmgw4GluZrzq4JROzB5mqCQoZ682xT_3wKq9PHdsPjReK1skNeA7lJBrVh1-GaU7ii2ceK-Jc/s2000/62EGPLXCFFGNFIJWCUXAZJZ26I.webp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1312" data-original-width="2000" height="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4h-ElW_cFNDDgDWUH0w4yEdTyf9dIk7tCPcBoYcziUd-bFJuSTbgwpEti4LWoOiFDWK6rbb_CCNxFPD8EmCgDOZev1wERP2AVq-g75JVisDbBmr8Y6ahrmgw4GluZrzq4JROzB5mqCQoZ682xT_3wKq9PHdsPjReK1skNeA7lJBrVh1-GaU7ii2ceK-Jc/w483-h317/62EGPLXCFFGNFIJWCUXAZJZ26I.webp" width="483" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>23 Mart 2003:</b> Eminem ve sözlerin yazımına yardım eden Jeff Bass ve Luis Resto, Akademi Ödülleri'nde en iyi yeni şarkı dalında Oscar kazandı ve ilk kez bir rap şarkısı bu ödüle layık görüldü. Ödülü 'Lose Yourself' ile kazanan Eminem, kazanamayacaklarından emin olduğu için törene katılmadı. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>8 Şubat 2004:</b> Outkast'in 'Speakerboxxx/The Love Below' albümü, Grammy'yi domine ederek en iyi rap albümü ve yılın en iyi albümü ödüllerini kazandı. Atlanta'lı rapçilerin 'Hey Ya!' ve 'Roses' gibi neşeli şarkıları içeren albümü, her iki ödülü de kazanan ilk rap albümü oldu ve bu başarıyı <a href="https://www.nydailynews.com/2017/11/28/jay-z-kendrick-lamar-and-despacito-dominate-2018-grammy-nominations/">on yıldan uzun süre boyunca yakalayan olmadı.</a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>10 Şubat 2004:</b> Chicago'lu rapçi Kanye West, ilk stüdyo albümü <a href="https://genius.com/albums/Kanye-west/The-college-dropout">'The College Dropout'</a>u yayınladı. Hikayeler ve zekice sözlerle bezenmiş bu içe dönük albüm, pop listelerini alt-üst etti. Albümde 'Through the Wire', 'We Don't Care' ve 'Family Business' şarkıları yer alıyor.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>2 Eylül 2005:</b> Katrina Kasırgası'na yardım konseri sırasında West <a href="https://www.youtube.com/watch?v=UJUNTcOGeSw">metin dışına çıktı</a> ve "George Bush, Siyahları umursamıyor," diyerek <a href="https://www.nydailynews.com/2010/11/12/kanye-west-to-george-w-bush-im-really-really-sorry-kind-of-really/">siyasi mücadeleye girdi. </a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiE4Kca23iaHfP9LHs3Xe4yFNqKmEeQq9iJ-T3Udq6FCuq4-p_SW4MDoaNj9VPWg-iJUnHcG6axOA0NYq6sKL1W-NvmOk3k2_WJEv2PqsuZUV9JpDKh27PWQHCfnOKdpr3lBGR6TNE8RS5gUcTtfwao4Pj1bMk_83qJd7RAK5RjP8jQmFblLeJXt9EElcP_/s1053/OHRXGYKC6VH2NML3GEEDUW2WZ4.webp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="711" data-original-width="1053" height="308" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiE4Kca23iaHfP9LHs3Xe4yFNqKmEeQq9iJ-T3Udq6FCuq4-p_SW4MDoaNj9VPWg-iJUnHcG6axOA0NYq6sKL1W-NvmOk3k2_WJEv2PqsuZUV9JpDKh27PWQHCfnOKdpr3lBGR6TNE8RS5gUcTtfwao4Pj1bMk_83qJd7RAK5RjP8jQmFblLeJXt9EElcP_/w456-h308/OHRXGYKC6VH2NML3GEEDUW2WZ4.webp" width="456" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>20 Ekim 2009:</b> Jay-Z ve Hell's Kitchen çıkışlı Alicia Keys, memleketlerine bir övgü niteliğindeki 'Empire State of Mind'ı yayınladı. Jay-Z, şarkıda <a href="https://www.nydailynews.com/entertainment/music-arts/jay-z-empire-state-mind-biggest-hit-mixes-dumb-deep-perfectly-article-1.455443">"Yankee şapkasını bir Yankee kutusundan daha ünlü yaptım,"</a> diyordu. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5oDTQGurFJlaSd1NKE93E9Qk5sf4cIp-hcf1aHmUsagCcfR_kvyjWQREw9m-OkGCFOVGIguln61Be0LRFJKGLa6WJ36IDUMPnb40mw9pBbr_tqWgUiJqO9sNe1y-7uKLf8vaAR_uhMcA4-RO4MlLVn3rdKogNppC9YIyX1RCQhTQY6j5c2mtfM3kblpZb/s3888/WI2GR666CVC3HOA4INMUZMRXIA.webp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2592" data-original-width="3888" height="319" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5oDTQGurFJlaSd1NKE93E9Qk5sf4cIp-hcf1aHmUsagCcfR_kvyjWQREw9m-OkGCFOVGIguln61Be0LRFJKGLa6WJ36IDUMPnb40mw9pBbr_tqWgUiJqO9sNe1y-7uKLf8vaAR_uhMcA4-RO4MlLVn3rdKogNppC9YIyX1RCQhTQY6j5c2mtfM3kblpZb/w479-h319/WI2GR666CVC3HOA4INMUZMRXIA.webp" width="479" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>22 Kasım 2010:</b> Trinidad doğumlu, Bronx'ta yetişen rapçi Nicki Minaj, ilk stüdyo albümü <a href="https://open.spotify.com/intl-tr/album/7aADdYLiK1z7GlMFr0UIZw">'Pink Friday'</a>i yayınladı. Aralarında 'Super Bass'in de bulunduğu sekiz single'ın yer aldığı albüm, sanatçıyı dünya çapında üne kavuşturdu. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7RMAfW4DaRAuwwinAWce8v8mXOqhsZ9F6ajG8Wvm1_g0oTnz8N_izG5w4U28cqxLN4KT6P_cZ2Ka0wuSsW2gnmrxbQwUhBLel_AFRsbMzA4toB5JZnnny_r6pxqlFtplHMDtW3cBDWcRYhY5JbC9Sxif2SknrmZADlqlXjqdo3P8hL9cClkl96w5_cm1H/s1311/T7E5553XVFGHXNBZISAMVQWYEI.webp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="968" data-original-width="1311" height="308" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7RMAfW4DaRAuwwinAWce8v8mXOqhsZ9F6ajG8Wvm1_g0oTnz8N_izG5w4U28cqxLN4KT6P_cZ2Ka0wuSsW2gnmrxbQwUhBLel_AFRsbMzA4toB5JZnnny_r6pxqlFtplHMDtW3cBDWcRYhY5JbC9Sxif2SknrmZADlqlXjqdo3P8hL9cClkl96w5_cm1H/w417-h308/T7E5553XVFGHXNBZISAMVQWYEI.webp" width="417" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">9 Mayıs 2011: Michelle Obama, Beyaz Saray'da bir şiir dinletisi düzenler ve muhafazakar medyanın tepkisini çekecek şekilde, rapçi Common'ı davet eder.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>28 Mayıs 2014:</b> Dr. Dre, Beats markasını Apple'a 3.2 milyar dolara sattı. Şirketteki yüzde 25 hissesi ona sadece 800 milyon dolar nakit ve Apple hissesi kazandırdı, ancak bu satış ona kısa bir süre içinde hip-hop'ın ilk milyarderi ünvanını getirdi.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>2014:</b> Eleştirmenlerce beğenilen Philadelphia'lı grup The Roots, <a href="https://www.nydailynews.com/2013/04/05/jimmy-fallon-will-stick-with-his-roots-when-he-replaces-jay-leno-at-tonight/">'The Tonight Show'un kadrolu grubu</a> haline geldi. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>13 Temmuz 2015:</b> Lin-Manuel Miranda'nın hip-hop müzikali 'Hamilton', The Public Theatre'daki başarılı gösteriminin ardından <a href="https://playbill.com/article/take-a-look-back-at-hamiltons-opening-night-on-broadway">Broadway'de ilk kez sahnelendi</a>. Alexander Hamilton'ın rap ağırlıklı biyografisi, kısa sürede şehrin en popüler şovu haline geldi ve bu ünvanı yıllarca korudu. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw7PoezAHVV55v2oq7NSXyRGQFXOuB20fmgK7R-CYgp6FRGLfpaS6TgnP8N1AoxJf31hptxtM4P4964iicdm8wHXP5V_4pXpZQOSMROgzEwo2MVkUfXnS53WBHV2GmlCGJMdzloFCli53eaCA91ul1Zcc0r4nknLUymfosRaF1RI3ojVOXJ_0P1E9hW4S4/s3000/XRJJHQI5BT32MNRQTFZJVNN3XI.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2207" data-original-width="3000" height="353" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw7PoezAHVV55v2oq7NSXyRGQFXOuB20fmgK7R-CYgp6FRGLfpaS6TgnP8N1AoxJf31hptxtM4P4964iicdm8wHXP5V_4pXpZQOSMROgzEwo2MVkUfXnS53WBHV2GmlCGJMdzloFCli53eaCA91ul1Zcc0r4nknLUymfosRaF1RI3ojVOXJ_0P1E9hW4S4/w481-h353/XRJJHQI5BT32MNRQTFZJVNN3XI.webp" width="481" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div><b>12 Kasım 2019:</b> Kendrick Lamar, 'DAMN!' albümüyle, <a href="https://www.pulitzer.org/winners/kendrick-lamar">Pulitzer Ödülü kazanan ilk rapçi</a> oldu. </div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfBZwprLCcATGU9TpFD11txDlNJ-am7qu5tFfpJF4x4EF5E7pzGBPS7SZmTtB4BIUbsBgJ92q6InevYPAMmIxDiYA2P8Ad6l2LpoYS9MrFKbmkzsm1M-d_ouOEXothHAFvGmIXdnUks4M6cg23EDE7WIj7XgeoWRDEmXe7CJXsiPuE6lRaF8HM1owc6ZjA/s5029/TJRYFLMWZBAEHO4G6I5PKIO76Q.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3562" data-original-width="5029" height="369" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfBZwprLCcATGU9TpFD11txDlNJ-am7qu5tFfpJF4x4EF5E7pzGBPS7SZmTtB4BIUbsBgJ92q6InevYPAMmIxDiYA2P8Ad6l2LpoYS9MrFKbmkzsm1M-d_ouOEXothHAFvGmIXdnUks4M6cg23EDE7WIj7XgeoWRDEmXe7CJXsiPuE6lRaF8HM1owc6ZjA/w520-h369/TJRYFLMWZBAEHO4G6I5PKIO76Q.jpg" width="520" /></a></div><br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><b>31 Mart 2019:</b> Daha çok Nipsey Hussle olarak bilinen Los Angeles'lı rapçi, girişimci ve aktivist Airmiess Joseph Asghedom, Marathon giyim mağazasının otoparkında <a href="https://www.latimes.com/local/lanow/-full-coverage-nipsey-hussle-dead-20190401-storygallery.html">vurularak öldürüldü.</a> <div><br /></div><div><b>Haziran 2019:</b> Forbes, Jay-Z'yi, mastering'ini yaptığı albümler, albüm satışı ve çeşitli iş girişimlerinden elde ettiği toplam net değeri nedeniyle <a href="https://www.forbes.com/sites/zackomalleygreenburg/2019/06/03/jay-z-billionaire-worth/">ilk hip-hop milyarderi olarak</a> adlandırıyor. Birçok kişi daha sonra Dr. Dre'nin onu milyarderler arasına soktuğunu iddia edecekti ancak 2023 itibariyle Jay-Z, tahmini 2,5 milyar dolarlık net değeriyle, bu sektörün en zengini olmaya devam ediyor.</div><div><br /></div><div><b>30 Haziran 2019:</b> Asıl adı Montero Lamar Hill olan Lil Nas X, Glastonbury Festivali'ndeki performansının ardından <a href="https://pitchfork.com/news/lil-nas-x-comes-out-as-gay/">eşcinsel olduğunu açıklayarak</a>, hip-hop dünyasında kendisini açıkça LGBTQ olarak tanımlayan en önemli siyahi erkek figürü oldu. <br /><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7ohwda1FtM3BJLyS7D22wmgjI2T-ASeJ9riBfsfuiAGVkwilk7kohLiIoYm2qiCrxAsPnykuxgzWaVmN-K75xHT_eLhXVV5O1OgOQpvXf9Oum0wZ6OXYPQm9ClcZGwQBPzw_lCtwjOYyDQ4TtXvVhJ8zWQ3T9cELzgEZjQ4ja-RHineX1-WVTx3BDjCIE/s3000/RLVE46OMLBCVNNY25V26GHWNHY.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1812" data-original-width="3000" height="334" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7ohwda1FtM3BJLyS7D22wmgjI2T-ASeJ9riBfsfuiAGVkwilk7kohLiIoYm2qiCrxAsPnykuxgzWaVmN-K75xHT_eLhXVV5O1OgOQpvXf9Oum0wZ6OXYPQm9ClcZGwQBPzw_lCtwjOYyDQ4TtXvVhJ8zWQ3T9cELzgEZjQ4ja-RHineX1-WVTx3BDjCIE/w554-h334/RLVE46OMLBCVNNY25V26GHWNHY.webp" width="554" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b>6 Mayıs 2022:</b> Porto Rikolu rapçi ve reggaeton sanatçısı Bad Bunny, reggaeton'un ana akımdaki yerini sağlamlaştıran ve büyük beğeni toplayan <a href="https://pitchfork.com/reviews/albums/bad-bunny-un-verano-sin-ti/">'Un Verano Sin Ti'</a> albümünü yayınlar. </div><br /><p></p></div>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-51925462415391894302023-11-01T20:13:00.001+03:002023-12-24T12:50:58.492+03:00Çeviri: Hip-Hop, Dünyayı Nasıl Fethetti<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCkzesJGupaueUe2MIfj2ZN689JrAlerYAVaZOknsUseFXK4-iuR6U8dFjQMiEsHJ4iR4Q8qdxFWMMF_kxjqI259UuqlamoPf4oj2zUTczA8zYj6GxoE5LxcOOLOLmQSrohObOSzKxBr-W-PY0hxJzpOGicp7TzTHsDSlI6y2ksCQPU69NhRJIhJDYY5NT/s1024/fe36ff0a236e87fd68da23634ad8db6c770b2efd.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="678" data-original-width="1024" height="331" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCkzesJGupaueUe2MIfj2ZN689JrAlerYAVaZOknsUseFXK4-iuR6U8dFjQMiEsHJ4iR4Q8qdxFWMMF_kxjqI259UuqlamoPf4oj2zUTczA8zYj6GxoE5LxcOOLOLmQSrohObOSzKxBr-W-PY0hxJzpOGicp7TzTHsDSlI6y2ksCQPU69NhRJIhJDYY5NT/w500-h331/fe36ff0a236e87fd68da23634ad8db6c770b2efd.jpg" width="500" /></a></div><br /><p></p><p>(Orijinali için <a href="https://www.nytimes.com/2023/08/10/magazine/hip-hop-50-anniversary.html">şuradan</a>.)</p><p><br /></p><p>Bugün, burada hip-hop'a kadeh kaldırmak için toplandık. 50 oldu! Yarım asırlık efelenme, hüner, esneklik, ele avuca sığmazlık, gülünçlük, kasvet, cesaret, havalılık, güç, çalkantı ve zeka, meydan okuyan küstahlık, yıkıcı mizah, tüketici şehvet ve şiddetli sıkıntı, yenilik, tehlike, şüphe ve şekil olmak. Selamlar! Yine de dürüst olacağım. Dergi kapaklarının, konserlerin ve TV özel programlarının geleceğini biliyordum ama bunu hissetmiyordum. Çok keyfî bir tarih gibi görünüyordu. Ya da belki de tespit etmek imkansızdı. Hissettiğim şey hip-hop'ın, Amerikan yaşamının atmosferini (sadece bu ülkeyle başlayacağız) derinlemesine aşıladığı, çok fazla şeyi ileriye götürdüğü idi -- 50 yılı zorluyor olması kimin umurunda? </p><p>Bu biçime sanatını, bu hayata gücünü veren enerji, yüzyıllar önce bu topraklara getirilen Afrikalılarla birlikte oluşmamış mıydı? Anladığım kadarıyla hip-hop 'her zaman' vardı. Bu enerji, biz Siyah Amerikalılarla birlikte olmuştur -- kilisede, sahnelerde, stüdyoda, sokaklarda, kıyafetlerde, saçlarda, duruşta ve dişlerde, parıldayan, sırıtan, hırlayan, ışıldayan, parlayan. Sadece mucizevi bir gülümseme. Bana göre bu yıldönümünün bir önemi olamazdı, çünkü -- peki Afrika davulundan spritüele, ragtime, caz, gospel ve blues'a, R&B, folk, rock 'n' roll, funk, disko, new wave ve house'a uzanan bir süreklilik içinde değil mi? Bu aynı zamanda daha çok soul müziği, asla dağılmayan ama sadece evsahiplerini değiştiren bir enerji değil mi? </p><p>Pekala...</p><p>Pekala...</p><p>Bu inancımı mezara götürecektim. Ama birisi konuyu açtı ve o konu da beni aptal yerine koydu. Aylardan Şubattı, Grammy ödül töreninde, yayının ortasında neredeyse iki düzine rap grubu teker teker sahneye çıktı ve yaptıkları tarihe, oldukları tarihe sahip çıktı. Bir tarihçi bile vardı orada: <a href="https://www.nytimes.com/2021/10/12/magazine/questlove-summer-of-soul.html">Ahmir (Questlove) Thompson</a>, diğer çeşitli beceri ve tutkularının yanı sıra <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/The_Roots">Roots</a> için davul çalıyor ve Amerikan popüler müziğinin satır aralarını deşip dipnot düşme konusunda tam bir usta. </p><p>Grammy akşamı için, 50 yılı 15 dakikaya sığdırması gerektiriyordu ve ortaya esrarengiz bir ustalık çıktı. Farklı kuşaklardan insanlar geldiğinde, birer tane parça sundular. The Roots üyesi <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/40267148">Black Thought</a>, bir peri masalıyla açılış yaptı. "Fifty years ago, a street princess was born to be an icon," diye başladı. Ardından bir grup mucit ortaya çıktı. Grandmaster Flash ile Barshon, Melle Mel, Rahiem and Scorpio birleşerek Run-DMC'ye dönüştü. Run-DMC'den sonra LL Cool J, ondan sonra DJ Jazzy Jeff. Oradan da Salt-N-Pepa'ya. Bu ikisi Rakim'e, Rakim'i de Chuck D ve Flavor Flav takip etti. Bu, üç gevşek kronolojik hareketin sadece ilkiydi. Üçüncüsü yeni nesille kapandı: Lil Baby, sonra GloRilla, ardından da Lil Uzi Vert.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1W5Fe_o0vp4d9IYZa_0hnox2q2K_qcPeFpayFd8fVABLSt8r4wHMO66Wabq4MqIZL5l1uXqwYyT8WSXXJ9lMki-lF2rmNlDuU_rtZ-XUrCb7o15HWB7vQHoZ39GKtVhTUM9eSXBDbcawtNrV-BfY6K9Z2M1TKy3iaCPAVvzMFHLf0JnL5DcL1OVxNiemk/s1024/9b4fa3df4cda7931d1566276bf24a362331d0eef.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="335" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1W5Fe_o0vp4d9IYZa_0hnox2q2K_qcPeFpayFd8fVABLSt8r4wHMO66Wabq4MqIZL5l1uXqwYyT8WSXXJ9lMki-lF2rmNlDuU_rtZ-XUrCb7o15HWB7vQHoZ39GKtVhTUM9eSXBDbcawtNrV-BfY6K9Z2M1TKy3iaCPAVvzMFHLf0JnL5DcL1OVxNiemk/w503-h335/9b4fa3df4cda7931d1566276bf24a362331d0eef.jpg" width="503" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Run-DMC ve Boyunsuz Teddy isimli hayranları, 1985.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5wjr1QHRLBQ4iHZVerUuE1T7TtvJcQFhgh8wnGAAI9fauEG2qipaF1KdRcM9q1O0-kehHyrv6TNPvIjMuWLi7XUjqscEIuUMNrj_Md3kk5rlEI3fJ13sFDlXXIy47PhvMwog5a4d6S4ltQbFZICm__qI0rIVBJuqXp4WTnejih29NP1-Yhq0-m5K_1Vdz/s1024/f8bb93e8799c16375b6184943632ea3b2c994980.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5wjr1QHRLBQ4iHZVerUuE1T7TtvJcQFhgh8wnGAAI9fauEG2qipaF1KdRcM9q1O0-kehHyrv6TNPvIjMuWLi7XUjqscEIuUMNrj_Md3kk5rlEI3fJ13sFDlXXIy47PhvMwog5a4d6S4ltQbFZICm__qI0rIVBJuqXp4WTnejih29NP1-Yhq0-m5K_1Vdz/w476-h317/f8bb93e8799c16375b6184943632ea3b2c994980.jpg" width="476" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Cold Crush Brothers üyesi Almighty Kay Gee, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11991720">Harlem World</a>'de, 1981.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhux8cdDiCwE32CnkBiuFeBD0X6BKC9zcctYtBrDuXuyeVEKTaFS6x9mY0ce_bjWOVYkxbWGwoajiMNaJXkozrFOkSdJAFdmDgPtAchsmWTYTc3kZ405UV9WcjuHQ69gpNZ86Y4NFqQXymeQ_g8og9iRl8eLoFrSazwP-nizAHlrBTfyCHgFTgR7n4iDmBJ/s1024/c2e80d80d905ad2860e6853b8bccdc799443f6c3.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="350" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhux8cdDiCwE32CnkBiuFeBD0X6BKC9zcctYtBrDuXuyeVEKTaFS6x9mY0ce_bjWOVYkxbWGwoajiMNaJXkozrFOkSdJAFdmDgPtAchsmWTYTc3kZ405UV9WcjuHQ69gpNZ86Y4NFqQXymeQ_g8og9iRl8eLoFrSazwP-nizAHlrBTfyCHgFTgR7n4iDmBJ/w526-h350/c2e80d80d905ad2860e6853b8bccdc799443f6c3.jpg" width="526" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Break-dansçılar Ken Swift ve arka planda <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1230839">Rock Steady Crew</a>'den Take One ve Frosty Freeze, 1982.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaUx_3TPjdQud_BFXgL94s8P2rK2Mkcn-l0moX5a-Qa2vp1lc_iIqyOs2naZp1VmvmDnc-0Z1zmBgX0gGwCHzPpCNEI3ejRbcddvqyQDtJcNhHsHXv1kL5KyEX50am0v0On2f9pdCGPss75eIeg3P3tzVJifdA48c8e0lwcZqk8RE2eG4PPScVWfP33Wmu/s1024/4da33a9e56db80216a0dd93dbc1e22b13d77636c.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="304" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaUx_3TPjdQud_BFXgL94s8P2rK2Mkcn-l0moX5a-Qa2vp1lc_iIqyOs2naZp1VmvmDnc-0Z1zmBgX0gGwCHzPpCNEI3ejRbcddvqyQDtJcNhHsHXv1kL5KyEX50am0v0On2f9pdCGPss75eIeg3P3tzVJifdA48c8e0lwcZqk8RE2eG4PPScVWfP33Wmu/w457-h304/4da33a9e56db80216a0dd93dbc1e22b13d77636c.jpg" width="457" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Terminator X, Flavor Flav, Chuck D ve Professor Griff, 1987.) </div><br /><p><br /></p><p>Performanslar uzun sürmemiş olabilir. Ama yine de bu müziğin her zaman ne kadar fiziksel, ne kadar bedensel olduğunu keşfettim. Salt-N-Pepa, Kid 'n Play, MC Hammer, Missy Elliott, Beyonce -- dans ediyorlar. Kastım bu değil. Orada öylece durup rap yapamayacağınızdan bahsediyorum. Eller birbirine vurulur. Şaklatılır. Topuklar vurulur. Kafalar sallanır, döndürülür, savrulur. Harekete geçirebileceğiniz ne varsa yapın: Parmaklar, omuzlar, kaşlar. Eskiden bacaklarınızı eğmek, bir elinizi her iki uyluğunuza koymak, öne eğilmek ve sallanmak gibi bir hareket vardı LL bunu o kadar sert yapardı ki, halata benzeyen altın kolyesi ağzına yumruk gibi inerdi. Birdenbire, bir saat önce "bir şeyi doğru yapmak için iki kişi gerekir" cümlesi kadar temel görünen bir şey beni şaşırttı. O da şu: Vücut da rap yapıyor. </p><p>Bakın, hip-hop'ın doğuştan gelen çekiciliği, fiziğin bedenselliği hakkında salyalarım akarak konuşmaya devam edebilirim: LL ve Lil' Kim, Tupac, Trina, 50 Cent ve de Cardi B. Megan Thee Stallion'ın hitlerinden birinin nakaratındaki roket bilimi derinliği hakkında:</p><p><a href="https://www.youtube.com/watch?v=7PBYGu4Az8s">"Body-ody-ody-ody-ody-ody-ody-ody-ody-ody-ody-ody-ody-ody" </a></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHLp1sNxfZgzmUXWQ6xtStuphZcm8OMhYkAJmnjTAxSOCi923Dilw91vZcQPljDm2aSj4X2ABM8t0IdBfElw4jMXWwH64rBxMxi2oLLkIPyovHykWXEeOof6Q22rCH4EgiXC63XscBvrNfi9q8c3e0inO1arvZDlE9JS3vflZq0WIADCX2jnVgLs9kEfJq/s683/a71a0261f170e26e634e43a7283bb767.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="500" height="432" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHLp1sNxfZgzmUXWQ6xtStuphZcm8OMhYkAJmnjTAxSOCi923Dilw91vZcQPljDm2aSj4X2ABM8t0IdBfElw4jMXWwH64rBxMxi2oLLkIPyovHykWXEeOof6Q22rCH4EgiXC63XscBvrNfi9q8c3e0inO1arvZDlE9JS3vflZq0WIADCX2jnVgLs9kEfJq/w316-h432/a71a0261f170e26e634e43a7283bb767.jpg" width="316" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Queen Latifah, 1990 civarı.)</div><br /><p><br /></p><p>Ama sanırım o akşam kafama dank eden şey, hip-hop'ın erotik olanaklarından çok, yeni (ve aynı zamanda seksî) bir sınırla ilgiliydi: Duruşun, zarafetin, prestijin, itibarın artışı. Queen Latifah sahneye çıkıp 'U.N.I.T.Y.' şarkısını seslendirene dek bunu fark etmemiştim. Giysisi siyah ve kabarıktı; yeleği parıldıyordu. Orada olmak için hangi astral yokuşu inmişti? İlk gençlik yıllarında Latifah'nın uzuvları ve kafası, bu tarz bir tecessümün örneğiydi. Saldırgan bir şekilde başını sallıyordu ama konik Afrika şapkaları (taçları!) alabora olmayı reddediyordu. Hâla kendini yere atabiliyordu ama sadece orta yaştaki birinin yapabileceği şekilde, sakinliğin gücüyle, tam anlamıyla yaşamış olmanın eminliğiyle. 13 yaşındayken benim sorum --herkesin sorusu-- bu müziğin 50 yaşında nasıl görüneceğiydi? Sadece kelüpte takılmaya çalışan bir adam mı olacaktı. İşi bitmiş. Hüzünlü. Maalesef. Lincoln Center'da Dee Dee Bridgewater, Dianne Reeves ya da Cassandra Wilson'ı dinlemeye gitmek gibi bir şey olabilir. Böyle olabilir. Muhteşem. Kendinden emin.</p><p>Bu ihtişamın hiçbiri ironi içermiyordu. Bir sanat formunun, onu ihmal eden bir ödül programı tarafından kutlanmasından bahsediyoruz. Grammy'nin ilk rap kategorisi 1989 yılına kadar gelmemişti ve ödülün canlı yayın esnasında verilmesi planlanmamıştı. Fresh Prince, Will Smith ve Salt-N-Pepa'nın da aralarında bulunduğu bazı adaylar ödülü boykot etti. O zamandan bu yana çalkantılar devam ediyor. Hip-hop, Black Thought'un, yıldönümü bölümünün açılışında ilan ettiği gibi, dünyaya hükmetmeye başlamış olabilir, ancak sadece iki kez yılın albümü ödülünü kazandı. Ve kamuoyu da bir şekilde bunu hissetmeye başladı. </p><p>İşte bu yüzden, hip-hop'ın bir süreklilik içinde olduğunu söyleyemem açıkçası. İşte bu yüzden spiritüellerden, cazdan, blues'dan, R&B'den ve rock 'n' roll'dan ayrı ama aynı zamanda onların her biri. İşte bu yüzden bu onyılların geçişi önemlidir: Amerikan müzik ailesinin bebeği hip-hop, 50 yıldır tartışmalı bir kategori, huzursuz edici olmaya devam ettiği için huzursuz, çok sayıda kişi için merkezî olmasına rağmen bir şekilde duyulmamış. O gece gözyaşlarım pizzama aktı çünkü bir başka ödül töreni nostalji spazmı olacağını düşündüğüm şey, aslında bir dayanıklılık ilanı ve keskin bir kınamaydı. İşte bize sadece Siyahların olduğu bir yerde yemek yerken dinleyebileceğiniz bir müzik ve yemek odası müziği. Bu gezegende bir tür hip-hop sahnesi ya da rap diline sahip olmayan, en iyi ihtimalle 'zenci' kelimesine karşı kayıtsız bir rahatlığa sahip olmayan pek fazla ülke kalmadı. Yine de bazı rapçilerin omuzlarında, bazı rap hayranlarının omuzlarında bir yük vardır. Çünkü yarım yüzyıl sonra, yaptığınız şeyin, olduğunuz insanlardan daha değerli olabileceği şüphesini yanınızda taşımak oldukça önemli bir şey. Elbette bu, süreklilik arz eden bir endişe: Siyahi sanatsal başarının her aşaması, bu bilişsel uyumsuzluk bölgesinden geçer. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/96983786">Zenci ruhani müziği</a> varlığı bir suça ışık tutan diğer büyük Amerikan müziğidir. Ancak spiritüeller, bu ülkenin ilk günahından kurtuluş arayışındadır. Hip-hop kurtuluş beklemez. Alternatif bir gerçeklik, zanaatkarlarını yönlendiriyor. Belki de kimse başarılı olmamızı istemiyordur. Bu yüzden kendimizi kurtaracağız. Bundan bir imparatorluk kuralım. </p><p><br /></p><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK7aCTL5kT6KEj5x1zq6157K1EvwzIa0nBa3Pjnwp2KrEwso-QFDQd0cVTNH9ptG8FWy1nP1Q1sIAtbLtsMDizpGP9MRVdgyYqMcqwyG6rzSqbjF100NKGkDCmA8OFVkFmf67Hx5TFM60KXFiTLkywEGIofHhLCI9DrQk9IcrhByxm-FfMP1RuSxDkAO7Q/s1024/103eee591a631f6aaba12d5272014f64ca94a5dd.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="310" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK7aCTL5kT6KEj5x1zq6157K1EvwzIa0nBa3Pjnwp2KrEwso-QFDQd0cVTNH9ptG8FWy1nP1Q1sIAtbLtsMDizpGP9MRVdgyYqMcqwyG6rzSqbjF100NKGkDCmA8OFVkFmf67Hx5TFM60KXFiTLkywEGIofHhLCI9DrQk9IcrhByxm-FfMP1RuSxDkAO7Q/w466-h310/103eee591a631f6aaba12d5272014f64ca94a5dd.jpg" width="466" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Salt-N-Pepa, 1989.)</div></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9mkvQA4KiBmDrTb6jS5DgxFxCTP6lbbU0uL5y6l0s4zbdUhQIaJaUNlLuCdfMoXT_7jzJMWfi-iSYE43gBBU147ZQpuV2KNlogSJoQ-QniGMVVeQM13mq70O63rtL4nJf3eEc86yPTLQfDTZXeb8H_x8WrRRDIsD0VAMbQLh6NbkGt82sSGGoUE9_hiek/s1024/620fbf45aab793096db91f3f22557e9740603087.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="312" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9mkvQA4KiBmDrTb6jS5DgxFxCTP6lbbU0uL5y6l0s4zbdUhQIaJaUNlLuCdfMoXT_7jzJMWfi-iSYE43gBBU147ZQpuV2KNlogSJoQ-QniGMVVeQM13mq70O63rtL4nJf3eEc86yPTLQfDTZXeb8H_x8WrRRDIsD0VAMbQLh6NbkGt82sSGGoUE9_hiek/w469-h312/620fbf45aab793096db91f3f22557e9740603087.jpg" width="469" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Biz Markie, 2001.)</div><div><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgRmXeNtkajRJLYbSCeSgY44SG1nQb4OFgmK9GWbGtoyq-kTDuj3EQtcj1C17sRKN9vM9k38F7xOv2B_oOb1qjsxllS1S_M4oRafsXE6RwkeiHMlXzJrsjTPnSfMu4xHhwMhiIckSnBrfVvFKBHF_6nZcHQQt5hyphenhyphenceQjhCqNkItZfXhDzSOKdXNW5L0MWM/s1024/7b337cc0d114df7e2d2e4d56a11144360ae6c6ff.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="282" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgRmXeNtkajRJLYbSCeSgY44SG1nQb4OFgmK9GWbGtoyq-kTDuj3EQtcj1C17sRKN9vM9k38F7xOv2B_oOb1qjsxllS1S_M4oRafsXE6RwkeiHMlXzJrsjTPnSfMu4xHhwMhiIckSnBrfVvFKBHF_6nZcHQQt5hyphenhyphenceQjhCqNkItZfXhDzSOKdXNW5L0MWM/w424-h282/7b337cc0d114df7e2d2e4d56a11144360ae6c6ff.jpg" width="424" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(LL Cool J, 1988.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrIPTTXJOLdNt2LZqyluUms-085fV0jrL-8EGNCRnWEocIfXci74i3-EkGENGs9wo0Rym6LmCLj3Isa6-esFPn4evA_dSI2nVXaaFveOezafRDgTG-PDsoGM4MvA9SswkDXSpBGtcPst2vG2MFmGekVGmXHgV4DycFGj_yX0E5z8oIunkb8Cw4zH3Z5YfD/s1024/94f583c450cf661fb9de328b3845120c5466ae93.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrIPTTXJOLdNt2LZqyluUms-085fV0jrL-8EGNCRnWEocIfXci74i3-EkGENGs9wo0Rym6LmCLj3Isa6-esFPn4evA_dSI2nVXaaFveOezafRDgTG-PDsoGM4MvA9SswkDXSpBGtcPst2vG2MFmGekVGmXHgV4DycFGj_yX0E5z8oIunkb8Cw4zH3Z5YfD/w476-h317/94f583c450cf661fb9de328b3845120c5466ae93.jpg" width="476" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Tupac, 1994.)</div><br /><p><br /></p><p>Hip-hop'tan daha genç olduğum için, imparatorluğu onyıllar boyunca hafife aldım ve bazı acil sorular soracak denli de yaşlıyım. Bu sanat formunun amacı nedir ki? Neden buna ihtiyacımız vardı? Bu ülkede olaylar Siyah Amerikalıların lehine daha farklı, daha ileriye gitmiş olsaydı, hip-hop ortaya çıkar mıydı? O zaman şunu sormam gerekiyor: Hangi olaylar? Ve, Siyah Amerikalıların gerçek özgürlüğe doğru gidişatını tamamlamak, hip-hop'ın bu kadar canlı bir şekilde hayata geçmesini tüm gücüyle engellemek için kaç tanesinin doğru gitmesi ve doğru kalması gerekirdi? Biraz düşününce, hip-hop'ın kaçınılmaz olduğunu görüyorum, çünkü bu ülke bize nasıl davranacağı konusunda hiçbir zaman tutarlı bir şekilde emin olamadı.Hip-hop gerçeği, bu tutarsızlığı kınıyor. Belki de var olmamalıydı. Ama işte, var. Her şeyin içinde. </p><p>Bu ellinci yıldönümü, Ağustos 1973'te, Bronx'ta Kool Herc'ün bir pikap setinin başına geçip, iki plağı birleştirerek kesintisiz bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/15326538">breakbeat</a> oluşturduğu geceye dayanıyor. Böyle söyleyince kulağa pek de sismik gelmiyor. Ama işte buydu: Büyük Patlama, efsanevi bir olay. Ve bu şekilde ifade ettiğinizde, bu 50 yılın gerçekten de kendi başına ayakta durması gerekir. İlk blues sanatçıları köleleştirilmişti. Cazın ne zaman doğduğunu düşündüğünüze bağlı olarak --burada hem tarihten, hem de mitolojiden bahsediyoruz-- yaratıcılarının köleleştirilmiş ebeveynleri vardı. Rock 'n' roll'un mucitleri, orta ve güney bölgelerden geliyor. Ancak hip-hop, tam da <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/80080391">Büyük Göç</a>'ün sona erdiği zamanlarda ortaya çıkıyor. Başlangıcı, ezici bir çoğunlukla Kuzeyli ve tamamen kentlidir. </p><p>DJ bir plak çalar ve ekipler de dans ederdi. İlk MC'ler? Onlar bazen müziğin üzerine konuşan kişiliklerdi. Kafiye ve ritim yapma makineleri daha sonra geldi. Atalet mi? Tembellik mi? Hip-hop'ın doğduğu koşullar çözülmeye çalışılıyordu. Break-dansçılar tüm akşam nasıl eğlenir? DJ'ler çözümü buldu. 'Hip-hop' zaten var olan bir kültürü tanımladı ama çocukların, ergenlerin ve neredeyse yetişkin olanların kendilerini anlamlandırmalarını sağladı. Yeni '<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/New_Negro">Yeni Zenciler</a>' -- <i><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11922490">fresh</a></i>, sonra <i><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21140950">dope</a></i>, ardından <i><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1257565">fly</a></i>, sonra <i><a href="https://www.mmguardian.com/teen-slang/fire">fire</a></i>, en sonunda da <i><a href="https://www.urbandictionary.com/define.php?term=Rizzy">rizzy</a></i>. Onlar aynı zamanda, zaman aşımına uğramayan bir toplumsal yardım ve günlük haber örtmecesine başvurmak gerekirse, risk altındaydılar. Mahkum edilmişlerdi. </p><p>Bu müzik, atalarıyla ortak olarak yoksulluk, inkar ve ihmale sahipti ve özellikle umutsuz bir vadide, Sivil Haklar hareketi sonrası ulusal terk edilmişliğin ortasında, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/467051">Motown</a>'ın iyi hissettiren Siyahlığının modası geçtikten sonra, Afro saç ve ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Dashiki">dashiki</a>'lerin kentsel üniformanın bir parçası olduğu ve Sidney Poitier'nin bile <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/502546">blaxploitation</a> filmleri yönettiği bir zamanda geliştirildi. Beyaz banliyö sakinleri, Richard Nixon'ın konut ayrımcılığını durdurmasını engellemek için bir araya geldi (bu ayrımcılığı sona erdirmek onun fikri değildi). Ronald Reagan, konut ve kentsel gelişim bütçesini yaklaşık yüzde 70 oranında azalttı. Asansörler bozuk kaldı. Çöpler yığıldı. Uyuşturucular ve onlarla birlikte daha da sert kanun yaptırımları geldi. (Bilin bakalım, bu yıl 50 yaşına giren başka ne var: D.E.A.)</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBSaxUrj1UInpcrzjaBKas7W8xZMFlI2BLQ80vDqOS9l5h4Dwgo_sEDQIknFvFDrnWKZwTZiZSRnvb4HRy3NlmoCZFMOWqM_u804YsyManU2Pf8Ek3da-PpTmO-IWIVEJaBz7__9VP1ixeoqiT6wKo8QvIB__BKcSK6bWua1fBH6YROZcS2veFDkUg7GR3/s907/13mag-hiphop50-10-articleLarge.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="907" data-original-width="600" height="536" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBSaxUrj1UInpcrzjaBKas7W8xZMFlI2BLQ80vDqOS9l5h4Dwgo_sEDQIknFvFDrnWKZwTZiZSRnvb4HRy3NlmoCZFMOWqM_u804YsyManU2Pf8Ek3da-PpTmO-IWIVEJaBz7__9VP1ixeoqiT6wKo8QvIB__BKcSK6bWua1fBH6YROZcS2veFDkUg7GR3/w355-h536/13mag-hiphop50-10-articleLarge.webp" width="355" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(DJ Jazzy Jeff ve Fresh Prince, 1986.)</div><br /><p>Bir hüznün ya da en azından bir kararsızlığın hakim olmasını bekleyebilirsiniz. Ama hayır. Coşkulu, ısrarcı, imkansız bir kararlılık erken hip-hop'ı, blues'un <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/59446263">jive</a> kısmını, yaratıcı sertliği, totolojik gelişmeyi tanımladı. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=5ZDUEilS5M4">"That's the breaks, that's the breaks."</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=PobrSpMwKk4">"It's like a jungle sometimes. It makes me wonder how i keep from going under."</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=TLGWQfK-6DY">"It's like that, and that's the way it is. Huuh!"</a> </p><p>Müzik sokaklardaydı ve onu icra eden insanlar, beton ve asfalt kadar sert, mentol dumanı kadar pürüzsüz, deri, kadife ve kot, Shelltop'lar, Jordan'lar giymiş olabilirdi. Ve sonunda Tim'ler, Coogis'ler, Kangol eşofmanlar, Cazal'lar, kronometreler ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/31013557">boyna takılmış kocaman saatler</a>, bir yatı demirlemek için kullanabileceğiniz altın kolyeler ve bir kale kapısında kendinizi duyurmak için uygun altın küpeler. Savaşta test edilmişlerdi, galip olarak geliyorlardı, her zaman öldürüyorlardı ama asla öldürmüyorlardı; beceriklilik ve kesinlik, şanstan daha önemliydi. Savunma, hücum gibi giyinmişti -- önleyici tarz. LL Cool J'in Billboard Hot 100 listesinde ilk kez yer alışı, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=oVDfyc2lh4Q">'I'm Bad'</a> adını verdiği şarkısıylaydı ve dizeler arasındaki bir polis avı bölümleri bana, çeyrek yüzyıl önce bile, kendini bu kadar yüksekte gördüğü için (en iyi ihtimalle) gece sopası yiyebileceğini bildiğini söylüyor.</p><p>Müziğin heyecanı, yaşam tarzı --bu yaşam gücü-- onun gösterişinde yer almıştır: MC Lyte'ın aptallara karşı keskin alerjisi, Big Daddy Kane'in uzanarak sırt(ını) sıvazlaması, Rakim'in kaşmir otoportresi, Salt-N-Pepa'nın ekip halinde atılganlığı. Hem bol, hem düşük belli kot giyme cüreti. Kolaj çalışması haklı olarak karışık ustalık olarak kabul edilir. Ukalalık performansına dayanan herhangi bir sanat formunda kaşlar kalkabilir. Ancak, Siyah egolardan baş döndürücü bir gurur yayıldığında, gözler yuvalarında yanma eğilimindedir. </p><p>Sanki, Siyahların sanatsal ifadesi şüpheye hiç dayanmamış gibi. Duke Ellington, Ella Fitzgerald, Dinah Washington, Billie Holiday ya da Mahalia Jackson, Nat King Cole, Sammy Davis Jr. ya da Miles Davis'in, Supremes'in ve Temptations'ın, bu tür bir özgüvenin bazı bölgelerde neredeyse yasadışı olduğu bir dönemde, o bölgelerden kaçan bir ebeveyninizin olması muhtemelken, mükemmelliği somutlaştırmak ve yaymak için gereken her şeyi düşünün. Sadece belli bir nezaket bekleniyordu. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwPwe7ydWnlfdJ9VgJNHoz08G6n3HwpBEeU7myzrSWWscaH5T2v3JcLSfnxyyaDYWVyukdy0cMNWiGo3s9fS2K0N6sgxLAZvaWm1wMwHJH-BRnlsgiavjFUIdmOLSPV57JVIno0OK39Pch0ZnONGkTuhha1lX62jNJAEKPR_Ui2mbZfAX7ihnKJfe5EdzQ/s1024/a3fdc25bb048b854029f948b336a96d7c862e42a.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="302" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwPwe7ydWnlfdJ9VgJNHoz08G6n3HwpBEeU7myzrSWWscaH5T2v3JcLSfnxyyaDYWVyukdy0cMNWiGo3s9fS2K0N6sgxLAZvaWm1wMwHJH-BRnlsgiavjFUIdmOLSPV57JVIno0OK39Pch0ZnONGkTuhha1lX62jNJAEKPR_Ui2mbZfAX7ihnKJfe5EdzQ/w453-h302/a3fdc25bb048b854029f948b336a96d7c862e42a.jpg" width="453" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(De La Soul, 1993.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY8ZPKgJAZ4Akc05VN6l_8C-V9nyTXmC6FYfkXTvD2g9Y-eLvrR7_1YsGNaGAx3H430z4GlSLUjKuwnvDfLVeeSXnm1H2ojk9gq5TWGiSDkcm9SJt2a7hFlBksu7pU0Ggpf7w9m4vz_g4_GMdD51Y5ldCpo3yOyMAtDF3LunDzCukdGiMCeP5brqRkuGhA/s1024/c84be9dd306b0a49cbc8c3e1301f0789f3a3c3d6.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="302" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY8ZPKgJAZ4Akc05VN6l_8C-V9nyTXmC6FYfkXTvD2g9Y-eLvrR7_1YsGNaGAx3H430z4GlSLUjKuwnvDfLVeeSXnm1H2ojk9gq5TWGiSDkcm9SJt2a7hFlBksu7pU0Ggpf7w9m4vz_g4_GMdD51Y5ldCpo3yOyMAtDF3LunDzCukdGiMCeP5brqRkuGhA/w454-h302/c84be9dd306b0a49cbc8c3e1301f0789f3a3c3d6.jpg" width="454" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(The Notorious B.I.G., 1995.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-SU1-kJrqmR8BZpH_QZZRqkXaYPuJqkj4TvdYmEcLJPcyEwwOr7y56FMPQ6sEYCLLAtax6PlG4TZGmyl45rJlMfoi9yNOeOb4gndnHIsoRuoenf3yuH_pDrqAOiLhtFd7XqPQqM96zaVQCDzC2YKg-HHUYIkvlrlQrp2tjj8SPzddjiQ2V9thax8_HDwg/s1024/0088aac25f1069e840471e70725cecfaed8a601f.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="313" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-SU1-kJrqmR8BZpH_QZZRqkXaYPuJqkj4TvdYmEcLJPcyEwwOr7y56FMPQ6sEYCLLAtax6PlG4TZGmyl45rJlMfoi9yNOeOb4gndnHIsoRuoenf3yuH_pDrqAOiLhtFd7XqPQqM96zaVQCDzC2YKg-HHUYIkvlrlQrp2tjj8SPzddjiQ2V9thax8_HDwg/w470-h313/0088aac25f1069e840471e70725cecfaed8a601f.jpg" width="470" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(N.W.A.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5U5PsbOvOI1NLl2V2LonVqO1oy8fUSd7dIpomjYwHFWoMYegdyjeEnp1Pj-1F29cwzznnd9_DP_XX-t6m8HWqwRGAp8UhgN_BiE6jNwoBWDqYWlEaFD91RF6i9qmPOVsDyce64dT16RdOhwxced0nMGTlSjHPbUctKCCT6GGFxhBeyiUbJaCC2wBzO1Tw/s1024/092410fb1cd97184be67ecca8f5bc41961e05cc2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5U5PsbOvOI1NLl2V2LonVqO1oy8fUSd7dIpomjYwHFWoMYegdyjeEnp1Pj-1F29cwzznnd9_DP_XX-t6m8HWqwRGAp8UhgN_BiE6jNwoBWDqYWlEaFD91RF6i9qmPOVsDyce64dT16RdOhwxced0nMGTlSjHPbUctKCCT6GGFxhBeyiUbJaCC2wBzO1Tw/w477-h317/092410fb1cd97184be67ecca8f5bc41961e05cc2.jpg" width="477" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Beastie Boys, 1987.)</div><br /><p>Motown'a bakalım. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2302984">Berry Gordy</a>, sanatçılarını, onları konserde ya da oturma odalarında izleyecek olan Jim Crow hoşgörüsüne sahip beyazlardan oluşan kalabalıklara tabi tuttu. Bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/73985295">görgü okulunun</a> ne tür rapçiler üretebileceğini merak ettim. Ayrıca birazcık cazibesizliğin Motown sound'una ne getirebileceğini düşündüm. Cazibe, Motown'a cömert bir lüks sağladı. Ancak 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında Siyah nezaketi, siyasi sınırına ulaşmıştı. Gordy'nin yeni büyük yıldızı, hip-hop'ın öncülerinden olan <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1243043">Rick James</a>'ti. İlk rapçiler, entegrasyonu savunmuyorlardı. Kendilerine özgü bir ikonografi geliştirdiler: Saç stilleri, aksesuarları, tavırları, (Amerika'daki) ayrımcılık ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/345716">apartheid</a>'ın kutlama simgeleri. Sanat formunun en büyük yeniliği, sınırsız, öz-bilinçten yoksun bir özgüvenin, intikamcı bir tepkinin kitlesel üretimiydi. Bunu hissedebiliyordunuz. Arkadaşlar ve sınıf arkadaşları öylesine batmaz bir cesarete büründüler ki, onları bu müzik ve tarz olmadan hayal edemiyorum. </p><p>Ancak ülkenin dört bir yanında her türden insan, Hollywood ve haberler tarafından, Siyah gençlerden (onlara böyle deniyordu) korkmaya teşvik edildi. Bu insanlardan bazıları, onların ölüm cezasına çarptırılmasını isteyen tam sayfa ilanlar verdi. Bazıları, onları mahalleden kovaladı ve onları <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2865246">pinata</a> sandı. Ancak ailelerimiz çocuklardan ve o çocukların hayran olduğu rapçilerden korkmuyordu. Anneler, babalar, büyükanne ve büyükbabalar, teyzeler, amcalar ve yaşlı kuzenler, eski ölüm-kalım meselelerini anlıyorlardı. Hip-hop'ın yeni bir çatışmacı enerjiyi serbest bıraktığını biliyorlardı. Onlar için korkuyorlardı.</p><p>Hip-hop'ın böbürlenmesinin, sokak düzeyinde umut arayan Siyah ruhlar için harika bir ilaç olup olmadığı konusunda içtenlikle düşündüm. Bu rapçiler, çoğumuzun bildiği aynı yoksulluktan çıktılar. Ama onlar bu şüpheyi parlak bir sanata dönüştürdüler. Pek çok Siyah çocuk, basketbol ve rap alanında kariyer hayalleri kurdukları için azarlandı ve alay edildiler. İhtimaller düşükten de azdı. Yine de genç insanlardan bahsediyoruz. Hayal kuruyorlar. Birileri her zaman hip-hop'ta başarılı oluyor. Neden onlardan biri olunmasın ki? Tüm o denemeleri, provaları, çalışmaları, titizliği izleyerek büyüdüm. Hayalleri büyüktü. Rap yaparak para kazanabileceklerini biliyorlardı. Bir radyoyu açabilir ya da bir mixtape çalabilir ve bunu duyabilirlerdi.</p><p><b>50 yıldır</b>, bu ülkedeki her genç Siyahın yaşamına dair temel yazılar --masallar, komediler, günlükler; macera, anı, porno-- hip-hop'ta yer buluyor. Duygular, fanteziler, ikilemler, itiraflar, fantazyalar hakkında şarkılar. Notorious B.I.G.'nin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=7fh3yQ46TUw">'Ready to Die'</a> şarkısı ve onun ahlaki çürümeyi ve cinsel ilişkiyi yorucu, bilgili, melodik şekilde yeniden yaratması, bir edebiyat zaferinden başka nedir ki? Bu kitap, benzer güçteki pek çok eserle dolu bir rafta yer alan tek bir eserdir. New York'ta geçen bir başyapıttır.</p><p>Sonunda, Houston ve Atlanta'da, Miami, New Orleans ve Memphis'te, Virginia ve California'da mayalanan şey, hip-hop'ı derinleştirir, onu tuhaf, korkak, zıplayan, komik, yaramazca mayalanmış diyarlara, karanlık, hülyalı, dengesiz manzaralara götürür. Kırılganlık, paranoya, tuhaflık, Afrika-merkezcilik ve minimalizm ortaya çıkıyor. Bu müzik, geçmişi araştırıyor ama güçlü bir şekilde bugün hakkında, çoğu zaman da kendisi hakkında. Hip-hop çocukları, sivil haklar için verilen ulusal mücadeleyi bir efsane ya da ders planının bir parçası olmaktan öte bilmiyorlardı. Onlar kişisel mücadeleleri deneyimlemişlerdi -- yiyecek, barınak, güvenlik, istikrar, iş ve saygı için mücadele. Bu sanatçıların kaçı toplu konutlarda ya da <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/97964008">yargılama sisteminde</a> büyümüştü? Zorluklar sanatın içindeydi. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha8fEr2-Hc-Jfbjkzj7nKU2pKYYvONX4RrDzGFhoJqpY0a5VftFfBqz736gVyk9bOLw_ixgSFHHgG8JnnqKEfQhg1D98hXf0Q2neJvBbIxs4EIClirMDVUEYG4r2XbrkoPh12WjK8TfIV8r9xNbXia2LtYbSy8fR2ofBMnP5DyHErK2tQETnjOBcBQPIQw/s805/13mag-hiphop50-13-articleLarge.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="805" data-original-width="600" height="540" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha8fEr2-Hc-Jfbjkzj7nKU2pKYYvONX4RrDzGFhoJqpY0a5VftFfBqz736gVyk9bOLw_ixgSFHHgG8JnnqKEfQhg1D98hXf0Q2neJvBbIxs4EIClirMDVUEYG4r2XbrkoPh12WjK8TfIV8r9xNbXia2LtYbSy8fR2ofBMnP5DyHErK2tQETnjOBcBQPIQw/w403-h540/13mag-hiphop50-13-articleLarge.webp" width="403" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Missy Elliott, 1998.)</div><br /><p><br /></p><p>Hip-hop, geçmişten bir kopuşu temsil ediyor, çünkü kopan bir şeyden patladı: Bu ülkenin Siyah vatandaşlarına verdiği söz. Caz ve Motown'ın aksine, bu yeni müziğin ihtişamı, değeri ve eşsiz yaratıcılığı tartışılamazdı. Merhamet, yatıştırma, incelik, nezaket, sevgi -- belli ki bunlar işe yaramadı, çünkü durum ortada. <i><a href="https://www.youtube.com/watch?v=kl1hgXfX5-U">Bring the noise</a></i>. </p><p>Uygulayıcıları kiliseye gitmiş olabilir, ancak bu müzikte, özellikle de ilk dalgalarında çok az kilise vardır, sadece toplumsal coşku ve sokaklar vardır. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6111417">"La di da di, we like to party"</a> ile birlikte <a href="https://www.youtube.com/watch?v=4O-IE7fdTS4">"I never prayed to God, I prayed to Gotti."</a> Hip-hop istekten doğdu. Kazançla gelişti. Ortalama bir aşk şarkısı tüketimle doruğa ulaşır, tüketileni savurur. Kapitalizm, Siyah Amerika'ya sırtını dönmeye ve Siyah Amerika'nın belini kırmaya çalışıyor. Hip-hop, Julia Roberts'ın, 'Pretty Woman' filmindeki kendini beğenmiş satıcı kadın tarafından dışlanmasından sonraki halidir: Büyük hata. Büyük bir hata. Hem de çok büyük. Uyuşturucu satıcıları ve çeteler bana göre değildi. Ben daha doğal olarak <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/724766">inek</a>lere, bohemlere ve uzay meraklılarına, müziğin <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Political_hip_hop#Conscious_hip_hop">'bilinçli rap'</a> olarak adlandırılan köşelerine yöneldim. Ama bu tanımlamayı hiç kabul etmedim. Bilinçsizce riskleri sıralayıp, örneğin uyuşturucu işinin nimetlerinden faydalanamazsınız. Yarım akılla, prodüksiyona ve ritme nasıl bu kadar özen gösterebilir, böyle bir vizyonu nasıl gerçekleştirebilirsiniz? Seçimler yapılıyor; dürüst, açık sözlü, abartılı, arzulu, akılda kalıcı olma seçimi. Sanat formundaki patoloji ne olursa olsun, çevrede, hip-hop'ta, ulusun içinde var olan patolojiyi yansıtıyor. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13726802">"Cash rules everything around me,"</a> bir gerekçe olduğu kadar, bir bahane olarak da işlev görüyor. Lüks, bir ironi kaynağı (sadece Gucci Mane gerçeğini kastediyorum) ve bir tür ödeşme yöntemi haline geldi. Beyonce ne demişti? <a href="https://www.youtube.com/watch?v=WDZJPJV__bQ">En iyi intikam, paradır.</a></p><p>Grammy'deki o buluşmadan önce, yaşam gücünün gittiği her yeri ve ifade ettiği her şeyi biliyordum. Ama sonra, onun muazzam çeşitliliği hakkında düşünmeye başladım. Örneğin rap sesini ele alalım. En azından benim, şarkı söylemenin başka ne anlama geldiğine dair anlayışımı genişleten tınılara ve perdelere sahip bir enstrüman -- ve eğer söz konusu Ol' Dirty Bastard, Eminem, Nicki Minaj ve Kendrick Lamar ise, yağmurda, musonda şarkı söylemekten bahsediyoruz demektir. Hip-hop'ın gitmediği neredeyse hiçbir yer yok: Beyaz Saray, Pulitzer, Oscar, sitcom, Louvre Müzesi, ders programları, country radyoları, moda haftası, Susam Sokağı. Her şeyin bir kısmını kullanıyor ve her şey de onun bir kısmını kullanıyor. Ancak uzun ömürlü olması ve yaygınlığı, pasaportunda damgalanmış olandan daha fazlasını ifade ediyor. Uygulayıcıları siyah olmasa bile, belki de özellikle beyaz olduklarında hip-hop, insanlarını en başta onu hayal etmeye iten ülkeyi suçluyor. Çünkü, Amerika'nın bazı Amerikalılar hakkında hissettiklerinin inatçı gerçeğini içerir. Hip-hop, bu ülkenin anladığı şeydir. </p><p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVpC58Hp8p5l9R6BsN6GUsvyDmzGQRdKpEuhHPg-P3vq1gyC5szKQl31_pNt8Ohtnw7478Y_oeuxlIcclIDYyZafkRm_EIZ0qojwMQPkHYpF80PQFeRoHqTSgb085tWvGluE51NwuDxA8BzsLqaVQK1DWfpH4Brr_xA197jmEQp5S0J9438wKAtr7s2W7Z/s1024/5726fd1622bac3f1ffc7c348002ee9e91318f0ab.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="324" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVpC58Hp8p5l9R6BsN6GUsvyDmzGQRdKpEuhHPg-P3vq1gyC5szKQl31_pNt8Ohtnw7478Y_oeuxlIcclIDYyZafkRm_EIZ0qojwMQPkHYpF80PQFeRoHqTSgb085tWvGluE51NwuDxA8BzsLqaVQK1DWfpH4Brr_xA197jmEQp5S0J9438wKAtr7s2W7Z/w487-h324/5726fd1622bac3f1ffc7c348002ee9e91318f0ab.jpg" width="487" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Jay-Z, 2007.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA2r1sn5FbbhWnKlpKReu7oJm3d8bNR_W93rTmIGCqFjqTgLjdMW7R8Sykn4KuUDm0qvT2csW9gK1XB1uNnRfpnQiXyJDRQDkdLUbtAN8C5yjbx9EnfwG6Ls8vYD2dsFl5RFrqV8Rfj5mX8I0Of_bE5RQf65XdHaJ4WEs8sBpgaNNhrVpQgzXmys6-ku-s/s1024/3d054c4cd9dee8ffb26bf048be3bf06e85aba0cc.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1024" height="286" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA2r1sn5FbbhWnKlpKReu7oJm3d8bNR_W93rTmIGCqFjqTgLjdMW7R8Sykn4KuUDm0qvT2csW9gK1XB1uNnRfpnQiXyJDRQDkdLUbtAN8C5yjbx9EnfwG6Ls8vYD2dsFl5RFrqV8Rfj5mX8I0Of_bE5RQf65XdHaJ4WEs8sBpgaNNhrVpQgzXmys6-ku-s/w430-h286/3d054c4cd9dee8ffb26bf048be3bf06e85aba0cc.jpg" width="430" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Fugees'ten Wyclef Jean ve Lauryn Hill, 1993.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0_KUfPzgqoyoiU1G9MBIjjEiKrFSX-FbC_kvh_rZo358Wu5AfUs-L4S6RwZ8G9HbiXbkc8RlNsQCYyJrzcBv5OnnDG1GP-q5zqoVIxr0eGOJfCqo_qhPqIn82MZlDQV8M1q9dxTfcG8tGA3XRlfAwW4zd8AXy0aYONrWqEuBEdUi0kuN1lbsXtvzvN8AK/s1024/09cec6c4fb8025239e657e368614b32dafd90a77.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="346" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0_KUfPzgqoyoiU1G9MBIjjEiKrFSX-FbC_kvh_rZo358Wu5AfUs-L4S6RwZ8G9HbiXbkc8RlNsQCYyJrzcBv5OnnDG1GP-q5zqoVIxr0eGOJfCqo_qhPqIn82MZlDQV8M1q9dxTfcG8tGA3XRlfAwW4zd8AXy0aYONrWqEuBEdUi0kuN1lbsXtvzvN8AK/w520-h346/09cec6c4fb8025239e657e368614b32dafd90a77.jpg" width="520" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Nas, Queens'te, 1993.)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTCkktCpqEKssE4tVwZGMW0pcHDr229uePi6GyfEdaFNaz9K4u12l53xpWzldPaytcMckFOqHA4uN3jfFmELbqEW1D3P7k9qn77FYyK-zoZOPggs-UE_226IMJ-C5WCt2kisnmVm5ORdfLjp9RJzwt_LCrIezyfDOB_sbymk6oub28u7y2LrQf0qKh2yVo/s1024/1f08d08e219a8d852b155fa621ae1293d3a59f76.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTCkktCpqEKssE4tVwZGMW0pcHDr229uePi6GyfEdaFNaz9K4u12l53xpWzldPaytcMckFOqHA4uN3jfFmELbqEW1D3P7k9qn77FYyK-zoZOPggs-UE_226IMJ-C5WCt2kisnmVm5ORdfLjp9RJzwt_LCrIezyfDOB_sbymk6oub28u7y2LrQf0qKh2yVo/w434-h289/1f08d08e219a8d852b155fa621ae1293d3a59f76.jpg" width="434" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">(Snoop Dogg, 2000.)</div><br /><p><br /></p><p>Hip-hop, hâlâ büyülü güçlere sahip. Ama aynı zamanda melankoli için, bir tür hüzün için muazzam bir kapasite kazanmaya devam ediyor. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=PBwAxmrE194">C.R.E.A.M.</a> için endişelenen <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/80508300">aynı grup</a>, uyum içinde şöyle bağırdı: "You can't party your life away, drink your life away, smoke your life away, fuck your life away, dream your life away, scheme your life away, 'cause your seeds grow up the same way." 26 yıl önceydi bu. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/50906964">B.L.M.</a> döneminde bu <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/338764">tohum</a>ların sesi bozulmuştu artık. Erken dönem boom-bap ve disko esintileri bir sesler galaksisine dönüşürken, şimdiki halinde iki dakikadan fazla sürmeyen, kekelenen, ağır tempoda ve vızıldama seslerinden oluşan yeni, aynılaşmış bir ekol ortaya çıktı. Eskiden bir rapçinin geçinmek için ihtiyaç duyduğu tek şey biraz ottu; şimdilerde bu komik geliyor. Artık yatışmak isteyen, sadece sinirler değil. Tüm ruhlar. Kanon, çöküşlere yer açıyor: Lauryn Hill'in, Kendrick Lamar'ın, Kanye West'in. Mutluluk ve terk edilmişlik artık pek bulunmuyor. Rapçiler bunu biliyor gibi görünüyor. Şu an için çok daha az kelimeyle kafiye yapıyorlar. Bu müziğin bazılarının sesi, başka bir çevre aynası olarak ikiye katlanıyor. Birisi buna <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Trap_music">'trap'</a> demeyi düşünmüş. </p><p>Belki de Grammy yıldönümündeki o bölümün beni etkilemesinin başka bir nedeni de, mevcut yerçekimine meydan okuyarak çalışmasıydı. Stresten uzak ve nefes alıp vermeyle dolu hissettiriyordu ama aynı zamanda nefes alıp vermeyi de dokunaklı bir şekilde sergiliyordu. Pratik bir mesele olarak, yeni bir şey değildi bu. Biz karaoke insanlarının kişisel Everest'leri vardır. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=E7t8eoA_1jQ">'Paid in Full'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=vimZj8HW0Kg">'Mama Said Knock You Out'</a> benim şarkılarım. Farklı tarzlarda çok farklı şarkılar. Biri ipek, diğeri steroid. İkisini de başarmak için nasıl nefes alacağınızı bilmeniz gerekir. Şarkı söylemek için yeterince doğru. Ancak rap yapmak, bir yüzücünün ihtiyaç duyduğu türden bir solunum gerektirir: Mekanik ama ritmik. (Her kulaç ikisinde de başarılı olmak için serbest stilde yolunuzu bilmenize yardımcı olur.) Rapçileri kulaç atarken biraz hava kapmak için zamanlamayı ayarlamak zorundadır. Yanlış yakalarsanız, boğulursunuz. Kendiniz olmaya devam ederken hassas olmalısınız. Busta Rhymes gibi bazı rapçiler nadiren nefes alırken görülür. Bir karaoke rapçisi size söyleyecektir: Zayıflara göre değil bu iş. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=VMYAEHE2GrM">'Tha Crossroads'</a>u sanki Bone Thugs-n-Harmony onun kimlikteki adıymış gibi söyleyebilen birini tanıyorum. Ama bitirdiği zaman kalp masajına ihtiyacı oluyor.</p><p>Grammy'de Busta orada durup <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8gyLR4NfMiI">'Look at me Now'</a> şarkısındaki kendi bölümünü söylerken, kimse onun hâlâ bu kadar hızlı ve nefes nefese rap yapabildiğine inanmıyor gibiydi. Ki en iyi performansını da sergilememişti. Ama bitirdiğinde kimse sağlık görevlilerini de çağırmadı. Alkışladılar. Tabii ki bu beceriyi alkışladılar, ama aynı zamanda hâlâ buna sahip olduğunu, çoğumuzun sıkıntılı durumlarda yalvardığını duyduğumuz tek şeyi yapabilmesini de alkışladılar: Nefes almak.</p><p>Kimse bu kadar uzun süreceğini düşünmemişti. Belki de bu, derinlerde yatan bir kendinden şüphe konuşmasıdır. Her şey uzun sürmez. Ve herkes başaramadı. Durup saygı göstermek, "Yaşasın hip-hop!" demek için yeterli bir sebep. Ancak yaptıkları şey kalıcı oldu. İşte bu yüzden gözlerim yaşardı. Herkes hâlâ nefes alıyordu. Evet, birçoğu hâlâ hayatta. Ama aynı zamanda: Hâlâ nefes alabiliyorlar, derin, heyecan verici nefesler. </p><p><br /></p><p><br /></p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-74585709393941287382023-10-10T06:17:00.000+03:002023-10-10T06:17:04.133+03:00Çeviri: Hip-Hop'ın Doğum Günü Sorunsalı<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN0__CUgCShDFaRp0Ru00JostjgSIByXiubKHnB_lC_vyU7ux0cD-1Z-C9j4SU-0y95R21aDMwxilDLqG4TENFNfFoXxccTUflgJOHyrg_mjdYdrBU_nn7KrWk89pf-o02V8JFzbWe26J136A1sgj_QiYtGMbHhCgCMAECTczPIMQBDbCBB1oBYnWIxmyQ/s1200/kool-herc-attends-the-source-magazine-s-360-icons-awards-dinner-at-the-red-rooster-on-august-16-2019-in-harlem-new-york-city.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="1200" height="323" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN0__CUgCShDFaRp0Ru00JostjgSIByXiubKHnB_lC_vyU7ux0cD-1Z-C9j4SU-0y95R21aDMwxilDLqG4TENFNfFoXxccTUflgJOHyrg_mjdYdrBU_nn7KrWk89pf-o02V8JFzbWe26J136A1sgj_QiYtGMbHhCgCMAECTczPIMQBDbCBB1oBYnWIxmyQ/w485-h323/kool-herc-attends-the-source-magazine-s-360-icons-awards-dinner-at-the-red-rooster-on-august-16-2019-in-harlem-new-york-city.webp" width="485" /></a></div><p><br /></p><p>(Orijinali için <a href="https://www.okayplayer.com/hip-hop-birthday-kool-herc">şuradan</a>.)</p><p><br /></p><p>11 Ağustos 2023 Cuma günü, rap müzikten veya ilişkili formlarından --graffiti, break-dans ve DJ'lik-- yeterince etkilenen herkes, sanki tetikteymiş gibi, tam yarım asır önce ne olduğunu açıklayacak: <a href="https://www.okayplayer.com/hiphop50">Hip-hop</a> doğdu. Ya da başka bir deyişle, o gün Jamaikalı göçmen Clive Campbell, Bronx'ta, 1520 Sedgwick Avenue adresinde yer alan apartmandaki evlerinin ortak salonunda, kızkardeşi Cindy'nin okula dönüş partisi için <a href="https://www.okayplayer.com/originals/the-come-up-jonathan-abrams-book.html">DJ Kool Herc</a> olarak ilk kez halka açık bir şekilde '<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Break_(music)">break</a>' tabanlı pikap müziği çalarak, hip-hop'ın babası oldu.</p><p>Radikal bir müzik eylemiydi bu, fizikte daha önce görülmüş bir eyleme benzemiyordu. Bir anti-Oppenheimer gibi, o zamanlar 18 yaşındaki Herc, birini diğerinden ayırarak iki kritik kütle oluşturdu. Bu alışılmadık hareket, iki pikaptaki aynı iki plak arasında gidip gelmeyi gerektiriyordu. Bunu yapmak, 'break'i --bas ve davul açısından zengin bir plağın en çok çalınan yeri-- uzattı ve hip-hop olarak dünyayı değiştirecek şeyin temel formülünün kilidini açtı. </p><p>O gece <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Coke_La_Rock">Coke La Rock</a>'ın <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/25268854">senkoplu</a> sözleriyle daha da desteklenen ikili, o zamandan beri JAY-Z, Eminem ve Drake gibi vokalistleri multi-milyoner ve kültürel örnek haline getiren temel müziği-gölgede bırakan-rapçi paradigmasını ortaya koydu. Kısacası, Herc'ün yeni başlayan eylemi hip-hop'a önce hayat, sonra da lisans verdi. İngilizcenin kendisi de dahil olmak üzere gezegendeki her ulusun sınırlarını aşma saygınlığı, neredeyse hiç ele alınmadı. </p><p>Bir köken efsanesi olarak, bunu aşmak için en iyi Marvel hikayelerine bakmanız gerekir. Kazanmak bir yana, kimsenin aklına gelmeyecek bir savaşta gerçek mazlumlar; bir sürü gerçek kötü adam; ve çok sayıda aksiliğe rağmen küresel çapta kutlanacak bir sonuç. Devam eden tüm 'Hip-hop'ın ellinci yılı' konserleri, haber kapsamı ve ayık düşünceler konfetilerle birlikte gelseydi, haftalarca bunları temizlemek zorunda kalırdık. </p><p>İnanılmaz bir hikaye bu. Bana yıllardır ilham veriyor. Ama bu hikaye.. doğru mu? </p><p>Artık buna alıştığımız için, az sonra okuyacaklarınıza pek aşina değilsiniz. Ancak gerçekten düşündüğünüzde, bir şarkının orta kısmını çıkarıp tekrar çalma fikri --özellikle de canlı, para izleyen bir seyirci önünde-- biraz garip.</p><p>Bunu bugün bile bir film, TV dizisi ya da şiir için yapmazsınız. Hattâ bunu bir müzik konserinde bile yapmazsınız. Ancak köken efsanesine göre Kool Herc, 11 Ağustos 1973'te bunu yaptı ve böylece hip-hop'ı icat etti.</p><p>Bunun cidden gerçekleştiğini düşünmek için ne gibi iyi sebeplerimiz var? Şimdiye kadar kimse daha tatmin edici bir anlatı ortaya koymadı. Hikaye kullanışlı ve hip-hop performansındaki önemli rollerin (DJ, rapçi, dansçı) nasıl ortaya çıktığını derli-toplu bir şekilde anlatıyor. Sonuç olarak, hikaye mantıklı ve o dönemde meydana gelen müzikal, teknolojik, sosyal ve diğer tarihsel gelişmelerle ilişkili görünüyor.</p><p>Ayrıca hip-hop'ın geçmişiyle güçlü bağları olan pek çok kişi de uzun süredir bu köken hikayesinin doğru olduğunu düşünüyor.</p><p>Hip-hop gazetecisi, tarihçisi ve öğretim görevlisi Jay Quan, "Tüm büyük DJ'ler, Herc'ün çok erken dönemde yaptığı bir şeyden, doğrudan etkilendi," diyor. "Peki o ilk miydi? Bilmiyorum. Ama herkesin gördüğü oydu. Flash bunu başka birinin yaptığını gördüğünü hiç söylemedi. Herc'ün yaptığını gördüğünü söyledi."</p><p>Efsanevi organizatör ve tarihçi Van Silk, "Genç Sha-Rock'lar, <a href="https://www.okayplayer.com/originals/melle-mel-best-rappers-list.html">Melle-Mel</a>'ler, Scorpios'lar, Bronx'tan gelen herkes Herc'ün partilerine gidiyordu," diyor. "Vaftiz edilmişti." Aynı görüş, plak öncesi dönemin diğer pek çok erken hip-hop öncüsü tarafından da paylaşılıyor.</p><p>Son olarak, <a href="https://www.theguardian.com/music/2011/jun/13/dj-kool-herc-block-party">birçok kişinin</a> etkinlikten önce dağıtıldığına inandığı, geniş çapta dağıtımda olan 'Bir DJ Kool Herc Partisi' davetiyesi şeklinde belgesel bir kanıtımız var gibi görünüyor.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ0PDa08Gy8ToDYFF5DrpOoHxV9qe4dRJq6_i3X0acTuTxMOp4pZr5iZCw4RsqE7lDRbnot7VZN9x2n5YLRyMlj84OOzCt1qSSsdTvRsKcTZ6nXAHaANxpT84BYrwHcMfRzlmdxDSxk8W95oxgj0R0WofzMWkB2M__qvxLra0kCQnR3FZDchFCzieU0Mrb/s787/the-widely-circulated-a-dj-kool-herc-party-invite-which-many-believe-was-given-out-in-advance-of-the-event.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="525" data-original-width="787" height="318" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ0PDa08Gy8ToDYFF5DrpOoHxV9qe4dRJq6_i3X0acTuTxMOp4pZr5iZCw4RsqE7lDRbnot7VZN9x2n5YLRyMlj84OOzCt1qSSsdTvRsKcTZ6nXAHaANxpT84BYrwHcMfRzlmdxDSxk8W95oxgj0R0WofzMWkB2M__qvxLra0kCQnR3FZDchFCzieU0Mrb/w477-h318/the-widely-circulated-a-dj-kool-herc-party-invite-which-many-believe-was-given-out-in-advance-of-the-event.webp" width="477" /></a></div><p><br /></p><p>Tüm bunlar göz önüne alındığında, köken efsanesinin doğru olmadığını ya da en azından kusurlu olduğunu düşünmek için nedenler nelerdir?</p><p>Öncelikle, o gece orada olduğunu söylene çok az insan var gibi görünüyor. 11 Ağustos'taki partiye katılan kişiler bugün nerede? Çok fazla yoklar gibi görünüyor, hattâ Van Silk de aynı fikirde: "Bugünkü hip-hop ortamında, orada olan kimse yok."</p><p>Ayrıca, hip-hop'ın dördüncü unsurunu oluşturan graffiticiler (sprey sanatçıları), 11 Ağustos 1973'ten yıllar önce trenlerin üstüne graffiti yapıyorlardı. Herc, DJ olmadan önce sanatçı ve break-dansçı olma yolundaydı. İlkokula New York'ta gittim ve 1970'te, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Elevated_railway">yüksekten geçen trenlerin</a> dış tarafında bazı şeyler gördüğümü hatırlıyorum. Eğer graffiticiler, hip-hop'ın bir parçasıysa (break-dansçıları bir kenara bırakın) Herc nasıl olur da kendisinden önce gelen bir şeyin babası olabilir? </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-MqtRUacdTsgLUaEIKsOcXpMNa73BO21LPPf831B7DA4cxCUhMQzDnuvaH-X3K6rihux_csKjctOm3ZFNpnJFiv9lzxi0AYHBPbYXpDSwKweZjYbzBDNuA3vokPGAYx-84H3w9EnTkoMGuNaFvcpaF3i9koIf0zyvoW759tEAN88Crjs2vXNiOa-Nw_6P/s787/a-group-of-teenage-boys-tagging-the-newly-cleaned-wall-of-the-west-side-hospital-with-spray-paint-new-york-us-1972.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="525" data-original-width="787" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-MqtRUacdTsgLUaEIKsOcXpMNa73BO21LPPf831B7DA4cxCUhMQzDnuvaH-X3K6rihux_csKjctOm3ZFNpnJFiv9lzxi0AYHBPbYXpDSwKweZjYbzBDNuA3vokPGAYx-84H3w9EnTkoMGuNaFvcpaF3i9koIf0zyvoW759tEAN88Crjs2vXNiOa-Nw_6P/w480-h320/a-group-of-teenage-boys-tagging-the-newly-cleaned-wall-of-the-west-side-hospital-with-spray-paint-new-york-us-1972.webp" width="480" /></a></div><br /><p>Ancak belki de en dikkat çekici nokta --bu karmaşık köken hikayesine gerçekten değinen bir nokta-- bu partiyle eşanlamlı hale gelen ve yaygın olarak paylaşılan davetiye kartının aslında var olmamasıdır. Her zaman biraz fazla eksiksiz, biraz <i>fazla</i> mükemmel görünse de, nihayetinde, görünüşe göre böyle bir şeyin var olmadığını kabul ettim. Ağustos 2022'de Christie's Müzayede Evi, Herc'e ait bazı eşyaları satarak 850.000 doların üzerinde bir gelir elde etti. Satışa 1075 tarihli birkaç not kartı da dahildi. Ancak hepimizin bildiği, 'Bir DJ Kool Herc Partisi' yazılı not kartı, Christie's tarafından "sanatsal bir yeniden yaratım" olarak değerlendirildiği için satışa dahil edilmedi. <a href="https://www.forbes.com/sites/yolandabaruch/2022/08/11/dj-kool-hercs-sister-cindy-campbell-talks-the-birth-of-hip-hop-christies-auction/?sh=e13f27e4f4f4">Forbes'ta</a> yer alan bir makaleye göre Cindy Campbell da not kartının gerçek olmadığını açıkladı ve "internette dolaşan ve 11 Ağustos 1973 tarihli gerçek bir davetiye olduğu iddia edilen broşürün var olmadığını doğruladı."</p><p>Başka bir deyişle, kendi karmaşık geçmişi olan bir retro-tıpkıbasım (bu nesne hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, <i>Perfect Sound Forever</i>'da yakın zamanda <a href="https://www.furious.com/perfect/koolherc4.html">yayınlanan bir makale</a>, karmaşık geçmişini özetliyor). Van Silk'e göre, Herc kendisine telefonda, kartın birkaç yıl önce Sedgwick & Cedar giyim serisini başlatmak için yaratıldığını söyledi. Silk ayrıca, belki de bu not kartının en azından bir zaman hatasını vurgulayan bir şey de paylaştı: Herc, DJ'lerinden biri olan Clark Kent'le 1975'e dek tanışmamıştı. Yine de davetiyede Kent'ten özel konuk olarak bahsedilmektedir. </p><p>Ayrıca Forbes makalesinde de belirtildiği üzere, bu tanıtım kartları Cindy tarafından teker teker elle yazılmıştır. Dolayısıyla, <a href="https://onlineonly.christies.com/s/dj-kool-herc-birth-hip-hop/three-index-card-invitations-including-two-1975-kool-herc-party-46/158156">müzayedeye çıkarılan 1974 tarihli kartlar</a> incelendiğinde, el yazısının basit, anlaşılır ve hızlı yazıldığı görülmektedir; çünkü muhtemelen mümkün olduğunca çok sayıda dağıtabilmek için, yazılanların defalarca tekrarlanması gerekmektedir. Ancak bu, hepimizin partiyle ilişkilendirdiği yukarıdaki kartla tam bir tezat oluşturuyor. </p><p>Başka bir deyişle ilk sorun, Herc'ün davetiye tasarımlarının 1973'ten 1974'e kadar grafiksel olarak çok daha az sofistike hale geldiğine inanmamız gerektiğidir. Tasarımcılar genelde böyle çalışmaz. Ayrıca, bunlar teker teker elle yazıldığı için, örneğin 11 Ağustos kartının başlık metnindeki karmaşık gölge detayına, "OKUL HÂLÂ KAPALI" eklemesine, ve/veya "YER, TARİH, SAAT" kelimelerinin daha kalın fonta sahip bir kart yapılması mümkün değildir. Tüm mizanpaj, her seferinde bir kart yaparken büyük bir zaman kaybı oluşturacaktır. Kumda ince zambak desenleri oluşturmaya çalışmak gibi. Tüm bunlar şu hipotezi destekliyor: Kart, eski ve otantik görünecek şekilde tasarlanmış ama öyle bir kart değil. Hiçbir zaman dağıtılmadı ve sadece bir kez çizildi -- o da internet için.</p><p>Son olarak Herc, 'break' çalan ilk DJ değildi. Bu belki de itirazların en karmaşık kısmı, özellikle de orada bulunmayan bizler için. Temel olarak Herc, DJ'liği (kendisi de DJ olan) babasıyla çalışarak, kendi arzusu, azmi ve sıkı çalışmasıyla ve bölgedeki Puzzle, Rat Hole, Plaza Tunnel gibi modası geçmiş kulüplerdeki jam'lere katılarak öğrendi.</p><p>2015 yılında merhum Reggie 'Combat Jack' Ossie ile <a href="https://www.okayplayer.com/news/kool-herc-combat-jack-show-interview.html">yaptığı bir röportajda</a> Herc, Jimmy Castor Brunch'ın 'It's Just Begun' şarkısını ilk kez DJ John, Plaza Tunnel'de çaldığında duyduğunu itiraf etti. The Whole Darn Family'nin insanı dans ettiren 'Seven Minutes of Funk'ını ise katıldığı bir partide öğrenmiş ve hemen DJ'in yanına giderek parça bilgilerini istemiş (Herc'ün kendi plak şirketlerinin büyük bir başarısızlık olarak nitelendireceği, doğrudan bir taktik). </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/xoYzawnDGP0" width="320" youtube-src-id="xoYzawnDGP0"></iframe></div><br /><p><br /></p><p>Bu, diskonun ve ünlü DJ'lerin hakim olduğu bir dönemdi: Disco King Mario, Smokey and the Smokatrons, Pete DJ Jones, King Charles, Grandmaster Flowers, Master D, Vaughn K, Brown ve daha fazlası. Bu DJ'lerin hiçbiri, Herc'ün elde ettiği efsanevi ve dünya çapında üne ulaşamayacaktı ancak birçoğu onun üzerinde derin bir etki bırakacaktı. Hepsinin kendi uzmanlıkları, hayran kitleleri vardı ve hepsi yeni teknikler, ekipman türleri ve plaklar deniyordu. </p><p>Başka bir deyişle, Herc zengin, oldukça olgun ve son derece etkili bir Siyah disko alt kültüründe yetişti ve olası yaklaşımlar sepetinden yararlandı. Yetenekli ve inatçı araştırmacılar hâlâ onun gördüklerinin sinirsel istikametini çözmeye çalışıyor, ancak söyleyebileceğimiz en iyi şey, bunun hiç de doğrusal olmadığıdır. Geçici olarak, nihayetinde netleşebilecek her şey, Herc'ün yaptığı her şeyi --funk break'leri ve tekrarları da dahil olmak üzere-- başka bir ortamda gözlemlediğidir, ancak tek bir yerde olması gerekmez. Hepsinden önemlisi, gördüklerinin hiçbiri, kandırılmaya hevesli ve her işitsel zevkin yeni olduğu genç bir dinleyici kitlesine yönelik değildi. Herc bu boşluğu doldurdu.</p><p>Peki tüm bunlarla birlikte hip-hop, 11 Ağustos 1973'te mi doğdu? <a href="https://www.okayplayer.com/music/missy-elliott-the-spinners-chaka-khan-dj-kool-herc-more-inducted-into-2023-rock-hall.html">Kool Herc</a>, hip-hop'ın vaftiz babası mıdır? Bu sorunun yanıtı, bu kişinin kimi hip-hop'ın babası ve annesi olarak gördüğüne ve daha da ötesi, hip-hop'ı ne olarak gördüğüne bağlı. Bir zamanların Enjoy Records sanatçısı Kool Kyle the Original Starchild'ın bana söylediği gibi: "Ben mikrofonu elime aldığımda buna hip-hop denmiyordu, çünkü o zamanlar hip-hop diye bir şey yoktu. Sadece 'partiler' vardı. Sadece 'jam' vardı." Dolayısıyla sorunun çerçevesi bile tarafsız olmayabilir ve bir önyargı empoze edebilir.</p><p>"Hip-hop doğdu," demek yerine, "hip-hop bir araya geldi," demeyi tercih ediyorum. Bu, çok sayıda aktörün zaman içinde çalışmasının ve derin bir mozaik oluşturan ayrıntıları ortaya koymasının sonucudur -- şimdi ve öngörülebilir gelecekte de devam edecek olan bir çalışma. Hip-hop, bu çalışma sona erdiğinde ve/veya yapılan çalışma artık gözlemlenmediğinde, incelenmediğinde, değiş-tokuş edilmediğinde, sürdürülmediğinde veya değer verilmediğinde dağılacaktır.</p><p>Müziolog Joe Schloss'un sözleriyle: "İnsanların hip-hop tanımları genellikle hip-hop kültürü hakkında kişisel olarak anlamlı ya da değerli buldukları şeyin ifadesidir. Bu nedenle, farklı argümanlar hakkında çamura yatmak yerine, '50 yıl sonra insanların hip-hop ve onlar için ne anlama geldiği konusunda hâlâ bu kadar tutkulu olmaları ve en başta bu konuda tartışmaya zahmet etmeleri çok güzel' şeklinde bir tutum sergilemeye çalışıyorum." </p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-14374758232423426622023-10-03T17:05:00.007+03:002023-10-03T17:10:58.776+03:00Çeviri -- Tezahüratlar Altında Kan ve Ter: Union Berlin nasıl Avrupa'nın zirvesine çıktı?<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWqLRSioalqRHr8P0bonRxX_Mhke34cjfTigu9HJFPYHtY4jFJG8Ffk0V545fhU4cU6Z-viF0DcVXd6SqyiNSkvrxfUszLARSEwEPnNApP-6th7OWOJvXab6KXFkJtCDQbA4x1x3b2tk6ykk3cy_eVYQnPx7uKTSxlH6okkLXAydHycrC9CPBHowqe5G71/s1275/union.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="764" data-original-width="1275" height="292" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWqLRSioalqRHr8P0bonRxX_Mhke34cjfTigu9HJFPYHtY4jFJG8Ffk0V545fhU4cU6Z-viF0DcVXd6SqyiNSkvrxfUszLARSEwEPnNApP-6th7OWOJvXab6KXFkJtCDQbA4x1x3b2tk6ykk3cy_eVYQnPx7uKTSxlH6okkLXAydHycrC9CPBHowqe5G71/w487-h292/union.png" width="487" /></a></div><br /><p></p><p></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">(<a href="https://twitter.com/scouserefet">Rafet</a> geçenlerde Berlin'deydi. Bu sabah "<a href="https://www.theguardian.com/football/2023/oct/02/the-club-whose-fans-literally-bleed-for-it-prepares-to-grace-the-biggest-stage">Şu</a> yazıyı çevirsem mi?" diye sordu. Cevap belli zaten, sonuna da kendi notlarını ekledi. İyi okumalar.)</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><i><span lang="EN-US"></span></i></p><p></p><blockquote><p></p><p class="MsoNormal"><i><span lang="EN-US">Başkent ekibinin kendi sahasındaki ilk
Devler Ligi mücadelesi taraftar için büyük önem taşıyor. Cefayı çektiler,
sefayı sürecekler!</span></i><b><span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></b></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="text-align: right;">Michael
Butler</span></p><p></p><p class="MsoNormal"></p><p></p></blockquote><p></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Union’u 20 yıldan fazladır takip eden
Berlin’de yaşayan İngiliz Mark Jameson, takımını şöyle özetliyor: “Ezeli
rakibimiz Hertha’nın tribün liderlerinden biri hastaydı. Lösemi olmuştu. Hertha
tribünlerinde uygun donör bulmak için kan bağışı kampanyası yapılıyordu. Ama
Union da bu kampanyaya katıldı ve iç saha maçları öncesinde stand kuruldu.
500’den fazla taraftar sıraya girdi ve o adam için kan verdi.”</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Bu küçük anektod Union’un sosyal tarafını
ve felsefesini ortaya koyuyor. Ezeli rakip sözkonusu olsa bile! Berlin’in doğu
yakasında başarı kazanmakla eşdeğer görülmüyor. Ancak son zamanlarda kazanmaya
alıştıkları ortada.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Son yıllarda Union ciddi bir dönüşüm
içinde. Kulüp batmanın eşiğinden döndü; alt liglerde yıllarca süründü. Ancak
şimdi Şampiyonlar Ligi’ndeler. Salı gecesi Braga’yla oynayacakları maçla
tarihlerinde ilk kez o büyülü müziği taraftarlarına dinletecekler.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Fakat oyuncular, zaferler ve yenilgiler
gelip geçerken kulübün özü değişmiyor. Almanya’nın meşhur yüzde 50+1 kuralı
sayesinde taraftarlar veya üyeler yönetimde çoğunluğu ellerinde tutuyorlar.
Taraftarlar arasında da meşhur bir laf var: “Biz maça gitmiyoruz. Union’a
gidiyoruz.”</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">
<!--[endif]--></span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Taraftarlar gerçekten bu kulübe hayat
veriyor. 2004’te Union, dördüncü lig için gerekli lisans ücretini ödeyemez
durumdaydı. Harekete geçen taraftarlar “Union’a kan ver” adında bir kampanya
başlattılar. Berlin’deki hastanelere kan bağışında bulunan taraftarlar, elde
edilen geliri kulübe bağışladılar.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Union gerçek anlamda taraftarlarıyla inşa
edilmiş bir kulüp. 2008’de Stadion An der Alten Försterei’ın (ç.n. kabaca Yaşlı
Ormancı’nın evindeki Stadyum diye çevrilebilir) harcını taraftarlar kardı.
Şehrin doğusundaki Köpenick ilçesinde ormanların içindeki stadın ciddi bir
yenilemeye ihtiyacı vardı. Ancak kulünün kasası tamtakırdı. Bunun üzerine
taraftarlar kolları sıvadılar; çukurlar kazdılar, harç kardılar. Üstelik
çoğunun inşaat işlerine dair bir fikri bile yoktu.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">“Ne yapabileceğimi sordum” diyor Jameson,
“Bu işlerden çok anlamam. Sadece kaba amelelik yapabileceğimi söyledim. Bana da
eski tribün basamaklarındaki betonu metal iskelete kadar kazıma işini verdiler.
Tepeden tırnağa toza ve pisliğe bulanmıştık. O zaman kullandığım baretim hala
duruyor. Yoldaşlık duygusu inanılmazdı.”</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Toplamda 2,500 taraftar 140,000 saatten
fazla çalışarak eski stadın yeniden inşasına katkıda bulundular. 22,000 kişilik
yeni stad, klostrofobik atmosferiyle rakipleri boğuyor ve ev sahibi
taraftarların sesini bir amfi gibi yükseltiyor. Stadın üç tarafını çevreleyen
kapalı tribünlerde kırmızı-beyaz bir uğultu maçlara eşlik ediyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Yaşlı Ormancı’nın evi Union’un yükselişinin
bir sembolü olsa da iç sahadaki Şampiyonlar Ligi maçlarını ezeli rakiplerinin
Olimpiyat Stadı’nda oynamaları biraz şaşırtıcı. Zira Union yönetimi 50,000’i
aşkın kulüp üyesinin tamamının Şampiyonlar Ligi macerasına tanıklık etmesini
istiyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Hertha’lılar bu geçici ev sahipliğine
geçtiğimiz cumartesi oynadıkları maçta açtıkları bir pankartla yanıt verdiler:
“Evinizde oynamıyorsunuz: Aynaya bakınca kendinizi tanıyor musunuz?”</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Jameson’la birlikte Mattuschka’s Right Peg
adlı bir podcast yayınlayan Bas Timmers, “Şampiyonlar Ligi maçlarını Alten
Föresterei’da oynamalıydık” diyor ve ekliyor, “Aynı deneyimi yaşayamayacağız.
Belki daha kalabalık, daha gürültücü olacağız ama sahayı da oldukça uzaktan
göreceğiz. Kötü olması gerekmiyor ama farklı olacağı kesin.”</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Braga maçı, 74,475 kapasiteli Olimpiyat
Stadı’nda kapalı gişe oynanacak. Bilet fiyatları herkesin erişebilmesi için üç
grup maçı için de 25’er avroya sabitlendi. Gücü yetmeyen taraftarlar için de
1,000 bilet ayrıldı. Olağanüstü bir atmosferin bizi beklediği kesin.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Bahsi geçen podcast’in diğer katılımcılarından Mark Wilson, “Salı günü zaten
mesai yok. Almanya’nın birleşmesinin yıldönümü” diyor. “Stad yıkılacak.
İnsanlar öğlen Alten Föresterei’daki gençlik ligi maçına gidecekler. Oradan da
Olimpiyat Stadı’na geçecekler. Umarım akşama da güçleri kalır.”</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Saha içinde son yıllarda yükselen
standartları da göz önünde bulundurursak Union’un gidişi pek de iç açıcı değil.
Son beş maçlarını da kaybettiler. Real Madrid deplasmanında iyi direnseler de
son anlarda Jude Bellingham’ın golüyle kalpleri kırıldı. İtalyan yıldız
Leonardo Bonucci ve milli oyuncular Robin Gosens ile Kevin Volland’ın da
aralarında olduğu yeni transferler uyum sürecini tamamlayamadılar. Üstüne kilit
oyunculardan Sami’nin kardeşi Rani Khedira’nın sakatlığı da eklenince sezona
zayıf bir başlangıç yaptılar.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><br /></span></p><p class="MsoNormal"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0Lf_60QYIjofXGQyNcFvs6VpsxNxt-s8EP5HFGXSKElgjCA1x0iIM5RIHG9y_g9o0WxMiZB7hu5cW0OHFGAWanSHdVs_Uk9vDcJWOSMDfSRzc4CDuk-AS7Oy69Dm7PoJSEaOFuTZiowt6ol4VKPsZSUKLO2zdhSfMfVB4oXgnbgWuqARqrt7i2MyklQ4t/s775/urs.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="466" data-original-width="775" height="263" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0Lf_60QYIjofXGQyNcFvs6VpsxNxt-s8EP5HFGXSKElgjCA1x0iIM5RIHG9y_g9o0WxMiZB7hu5cW0OHFGAWanSHdVs_Uk9vDcJWOSMDfSRzc4CDuk-AS7Oy69Dm7PoJSEaOFuTZiowt6ol4VKPsZSUKLO2zdhSfMfVB4oXgnbgWuqARqrt7i2MyklQ4t/w438-h263/urs.png" width="438" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p class="MsoNormal">Ancak teknik 2018’de göreve gelen teknik
adam Urs Fischer’e sarsılmaz bir güven var. Salı günkü maç için İskoçya’dan
Berlin’e gelen Kyle Walsh, “Urs, Avrupa’daki en iyi teknik direktörlerden biri”
diyor. “Bizi İkinci Lig’de mucizevi şekilde kümede tuttu. Sonrasında bir üst
lige çıkardı. Önce Konferans Ligi, sonra Avrupa Ligi derken Şampiyonlar
Ligi’ndeyiz. Ona bir sürü teklif geldiğine eminim. Ama Urs ömrünün sonuna kadar
takımda kalmak istiyorsa bana uyar. İstediği her şeyi yapabilir.”</p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Kicker, Union’un sezon başlangıcını
düşüş(tief) olarak tanımlıyor ancak bu durumu bir kriz olarak görmüyorlar.
Jameson ise “Bu bir kriz değil. 2,000 kişiyle döküntü haldeki tribünlere
geldiğimde Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağımızı düşünmüyordum. Hala bunun
gerçekliğine inanabilmek için kendimi çimdikliyorum.”</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US">Çevirenin Union Macerası</span></b><span lang="EN-US"><br />
<br />
Dumanaltı bir bardayız. Burası bir zamanlar Berlin'e 'fakir ama seksî' unvanını
veren mekanlardan. Bira ucuz, içeride sigara içiliyor ve karşı duvarda sigara
içen çıplak bir Asyalı kadının fotoğrafı var. Bir zamanların acar spor yazarı
<a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/rehavet-havasi/367076.html&filter_name=deniz+arslan">Deniz Arslan</a>'la az önce tamamlanan Real Madrid-Union maçını masaya yatırıyoruz. "Şanssızlık," diyoruz, "iyi kapandılar ama yetmedi," diyoruz. Bara gelirken tramvay
durağında Union formalı birini görüp geçmiş olsun dileklerimi ilettiğimi
anlatıyorum. Gülüşüyoruz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><o:p> </o:p></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs4Rc4aJcttyirJVkdsoQXRw3tOhqt7IGEH3qDIolaAVJmXlR6WI1rLeVYP1g6Xsx8KbsMSHMQq__YRYxKGre3bXgOstfMm_Hp2tFrmIxeKNPDfAoWqxOWrlJMVg0ec7E4ZzB9rEdm4-ly5CbheLtjVqpamvBACAFrq7_pN52aG__u7IxYc0Q-wkZ2YmE0/s1280/photo_2023-09-23_23-36-36.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="344" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs4Rc4aJcttyirJVkdsoQXRw3tOhqt7IGEH3qDIolaAVJmXlR6WI1rLeVYP1g6Xsx8KbsMSHMQq__YRYxKGre3bXgOstfMm_Hp2tFrmIxeKNPDfAoWqxOWrlJMVg0ec7E4ZzB9rEdm4-ly5CbheLtjVqpamvBACAFrq7_pN52aG__u7IxYc0Q-wkZ2YmE0/w459-h344/photo_2023-09-23_23-36-36.jpg" width="459" /></a></div><br /><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">2011'de, Avrupa'nın cümle hipster'ını
toplamadan önce geldiğim Berlin'de hala görmediğim yerler var. Deniz Abi'yle
Union defterini kapatıp, yarın ne yapsam diye tartışırken "Köpenick'e
gitsene lan," diyor. Bu bir bakıma Union defterinin yeniden açılması
anlamına geliyor. Eski Doğu Alman temsilcisi şehre yarım saat uzaklıktaki
Köpenick ilçesinde mukim. Hakikaten yapacak daha iyi bir işim yok. Köpenick
yeşili bol, göllerin arasında, gezmesi zevkli bir yere benziyor. Kararı
netleştirip biraya ve Asyalı ablanın vücudunun detaylarına dönüyoruz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Ertesi sabah Köpenick'e giden banliyö
trenindeyim. İstasyonlar geçtikçe Berlin'deki enternasyonel hava da dağılıyor,
kitleler Alman'laşıyor. İstasyondan inip stada doğru yürürken de durum aynı.
Genç ve göçmen nüfus Berlin'in merkezine göre oldukça az. <br />
<br />
Yol çalışması nedeniyle karşı kaldırıma geçip nehir boyuna iniyorum. Suyu takip
ederek stada ulaşmak niyetindeyim. Nehre eğilen salkımsöğütler yürüyüş yolunu
tünele çevirmiş adeta. Güneş parlasa da gölgenin serinliğine sığınıp yürüyorum.
Nitekim nehir bir köprüyle kesilirken salkımsöğütler dağılıyor, sağ kolda
stadyum yükseliyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><o:p> </o:p></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwnlW2nccD_4fpFYkIiXMZEiH7SOqx3xwrbYGWdN-MeEZf5U2NAMWa4acEMNujWd6HAyqqfW2CkAk7Xi_PE1PsaF3icYd09hWuALpYldWTKEQmwE4iHNommhZJnqrDYPOrsNiHcQTBnm-KVmVpIToGxYCy88okYizD34XDCTiqr172bsZxPtG4oXTCSu3G/s1280/photo_2023-09-23_23-36-39.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="331" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwnlW2nccD_4fpFYkIiXMZEiH7SOqx3xwrbYGWdN-MeEZf5U2NAMWa4acEMNujWd6HAyqqfW2CkAk7Xi_PE1PsaF3icYd09hWuALpYldWTKEQmwE4iHNommhZJnqrDYPOrsNiHcQTBnm-KVmVpIToGxYCy88okYizD34XDCTiqr172bsZxPtG4oXTCSu3G/w441-h331/photo_2023-09-23_23-36-39.jpg" width="441" /></a></div><br /><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Bizim eski Anadolu statlarından daha büyük
değil. Elbette daha bakımlı ve düzenli halde. Otoparkın bir ucundaki
konteynerlara taraftar dükkanını kurmuşlar. Heyecanla dalıyorum. Şampiyonlar
Ligi heyecanıyla her şeyin üstüne turnuvanın logosunu basmışlar. Kendime ve
Deniz Abi'nin oğlu Ekin'e birkaç parça bi' şey almak niyetindeyim. Sonunda karar
verip kasaya gidiyorum. Kadınla İngilizce konuşup, dün akşamki sonuç için üzgün
olduğumu söylüyorum. "Şanssızlık," diyor, "Ama fena oynamadık,"
diye ekliyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Stadın etrafında turlanıp, heykellere ve
tabelalara bakıyorum. Kapısı açık bir ofis görünce de stadyum turu hakkında
bilgi almak için dalıyorum. Ne yazık ki turları önceden rezerve ediyorlarmış ve
ekim ayına kadar doluymuş. Teşekkür edip ayrılıyorum.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Doğu Berlin'in müstesna ekibi Union'u bu
seviyede görmek hakikaten şaşırtıcı. Adeta bir Football Manager başarı
hikayesiyle karşı karşıyayız. Tabii senelerin 'takoz' Hertha'sı yerine tarafsız
bir futbolseverin Union'u tercih etmesi doğal. Heyecan verici ve ilginç bir
futbol oynuyorlar. Üstelik arkalarında RB Leipzig veya Hoffenheim gibi dev bir
şirket yok. Dolayısıyla Berlin'in bir zamanlar sahip olduğu ruha oldukça
uygunlar: "Fakir ama seksî!"</span></p><br /><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhspkRqP1daGkOyyiN-2L-BBB8li0p2QApSyIy4N4ecrn7Ee75IsdEct9gkEJrpFzvJO1ggCPqpyiAvHf9otXr4Dcfpap25Vk9OeObvAE7g5-CCAQyWZtMcCb1F9x5RJBBI4qYJdL49PZp3ZfPpB8qyuIgXtgHhQ9k4T72K_qh809vU2WrL4MykjtaZ3d69/s1280/photo_2023-09-21_16-21-10.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="326" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhspkRqP1daGkOyyiN-2L-BBB8li0p2QApSyIy4N4ecrn7Ee75IsdEct9gkEJrpFzvJO1ggCPqpyiAvHf9otXr4Dcfpap25Vk9OeObvAE7g5-CCAQyWZtMcCb1F9x5RJBBI4qYJdL49PZp3ZfPpB8qyuIgXtgHhQ9k4T72K_qh809vU2WrL4MykjtaZ3d69/w435-h326/photo_2023-09-21_16-21-10.jpg" width="435" /></a></div><br /><p><br /></p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-63406288812339906342023-09-30T22:59:00.001+03:002023-12-24T12:51:15.141+03:00Çeviri: Ünlü Rapçilerin Gözüyle Hip-Hop'ın 50 Yılından Önemli Anlar<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjY4CIdeRHJ6nwHP28_E9pnaj8_il9UYN0m_IB6Nq5jrF9StLxsqjckVtcEZxKn7geEnj9v8_FRNu2OzenVDWxcCVgZLQ8oEMCayOl69I4VMWQjqnsg32BivHcljMRp10T5hGGbOUJ5kXrUYuWjUpN4byAsaWLyHv5T6HojXnY9QGIQ2OLq5X-KW5sI64dh/s1200/2343.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1200" height="297" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjY4CIdeRHJ6nwHP28_E9pnaj8_il9UYN0m_IB6Nq5jrF9StLxsqjckVtcEZxKn7geEnj9v8_FRNu2OzenVDWxcCVgZLQ8oEMCayOl69I4VMWQjqnsg32BivHcljMRp10T5hGGbOUJ5kXrUYuWjUpN4byAsaWLyHv5T6HojXnY9QGIQ2OLq5X-KW5sI64dh/w495-h297/2343.webp" width="495" /></a></div><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/DJ_Spinderella">DJ Spinderella</a>, sokak partilerindeki 'topluluk ruhu' hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>1970'lerin ortalarında ilk kez bir sokak partisine katıldığımda henüz beş ya da altı yaşlarında olmalıyım. Büyük tekerlekli bisikletimle dolaşıyordum ve gidonun arkasından Brooklyn'deki <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Louis_Heaton_Pink_Houses">Pembe Evler</a> konutlarının dokuz numaralı binası olan apartmanımızın önündeki pikaplara hayranlıkla bakıyordum. Elektrik kabloları bir pencereden beşinci kattaki bir daireye dek uzanıyordu. Pikaplar, Together Brothers isimli bir ekibe aitti. Büyük, katılması serbest bir parti gibiydi -- tüm yetişkinler dans ediyor, partiliyor, gülümsüyor ve alkol alıyordu.</p><p>Hip-hop yeni bir şeydi, bu yüzden kulüplerde çalınmıyordu henüz. Bizim kulubümüz mahalleydi ve tüm mahalle dans etmeye gelirdi. Daha sonra New York'un beş ilçesindeki partiler ve <i>jam</i>'ler çatışmalara dönüştü. Ortamı bozan insanlar vardı! Ama başlangıçta her şey topluluk ruhuyla ilgiliydi.</p><p>1985'te <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Salt-N-Pepa">Salt-N-Pepa</a>'ya katılana kadar doğru-düzgün DJ'lik yapmaya başlamamıştım. Bir gün matematik dersindeydim, ertesi gün ilk dünya turumuza katılıyordum. Erkeklerin doğru-düzgün çalamayacağımı ve sadece görünüşümden dolayı orada olduğumu söylediklerini hatırlıyorum ama partiyi coşturmak için görünüşüme ihtiyacım yoktu! Salt-N-Pepa sadece eğlenmek için değil, aynı zamanda kadınları güçlendirmekle de ilgiliydi ve sanırım ben de ana akımdaki ilk görünür kadın DJ'lerden biriydim. O sokak partileri özel bir şeyin başlangıcıydı. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit2DCG4GvvA4l-BaAMS1-eL6iHbMMpEsWCaeHYNgXh9QC71h9vKpBsmoY6L2LxirSndfu8-kcvUGFvRnjJ8nHFqq34wdg6wmVjL38mHipxD7g8Bvo2Tmi3YD6eXgVeQz6J7UUi6rFn92LZl19Xl1hVRxiYYGDxcJC3ajtU2vKVF3cU1DUKSOX30AAiu_W9/s700/3498.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="420" data-original-width="700" height="293" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit2DCG4GvvA4l-BaAMS1-eL6iHbMMpEsWCaeHYNgXh9QC71h9vKpBsmoY6L2LxirSndfu8-kcvUGFvRnjJ8nHFqq34wdg6wmVjL38mHipxD7g8Bvo2Tmi3YD6eXgVeQz6J7UUi6rFn92LZl19Xl1hVRxiYYGDxcJC3ajtU2vKVF3cU1DUKSOX30AAiu_W9/w488-h293/3498.webp" width="488" /></a></div><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/155272327">DJ Muggs</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/E-mu_SP-1200">E-mu Sp-1200</a>'ün çıkışı hakkında:</span></b></p><p><br /></p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4030202">Marley Marl</a> sample yapmaya başladığında bu işleri tamamen tersine çevirdi ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/9442420">yeni bir sanat formu yarattı.</a> Cebimde sadece 20 dolarım olsa bile 99 sent verip minibüse biner ve kullanılan görsellerin ne kadar havalı göründüğüne bakarak sample yapmak için 20 tane plak alırdım. Sample olayının en güzel yanı da bu: Keşfetme duygusu. Hip-hop'ın blues, caz, soul ve funk'taki köklerini takdir etmemizi sağladı.</p><p>Herkes, James Brown'ı sample'lıyordu, bu yüzden yeni bir şey bulmak için plak kasalarının derinliklerine inmek zordu. O zamanlar başkasının sound'unu kullanmanıza izin verilmezdi. Eğer <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/N.W.A">NWA</a> ile aynı şeyleri yapsaydık, sahneden yuhalanarak indirilirdik! Başkaları gibi giyinemez ya da onların dilini kullanamazdınız.</p><p>1987'de SP-1200'ün gelişi işleri değiştirdi. Elinizde 14 dakika uzunluğunda bir caz şarkısı olabilir ve kulağa gerçekten özel gelen, bir saniyelik bir akor değişikliği vardır. SP-1200 ile o ânı uzatabilir ve bambaşka bir müzikal dünyaya dönüşene kadar loop'a alabilirsiniz. Ben, Alchemist ve Madlib aynı şarkıyı duyabilir, ancak farklı bölümlerden ilham alabilir ve her birimiz farklı sample'lar kullanabilir. İşte sample'ın güzelliği burada. Mükemmel sample'ı bulduğunuzda ve onu yeni bir şeye dönüştürdüğünüzde, altın bulmuş gibi olurdunuz! Rap prodüktörleri için dünyadaki en güzel duygu olmaya devam ediyor bu. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/156957777">DJ Shadow</a>, <a href="https://www.boo-hooray.com/pages/books/5397/whodini-l-l-cool-j-eric-b-new-choice-rakim-too-short-roxanne-shante/the-87-def-jam-tour-l-l-cool-j-whodini-eric-b-rakim-new-choice-roxanne-shante-too-short-at-oakland?soldItem=true">ilk Def Jam turnesinin</a> etkisi hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>Def Jam Turnesi, Oakland'a geliyordu ve arabayla yaklaşık 90 dakika uzaklıktaydı. Aileme, eğer gitmeme izin verirlerse iki ay boyunca tüm ev işlerini üstleneceğimi söyledim. 1988 yılıydı ve henüz 14 yaşındaydım. Ertesi gün okul vardı ama izin alana dek onları sıkıştırdım.</p><p>Birkaç yıl önce radyoda Grandmaster Flash and the Furious Five'ın '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=PobrSpMwKk4">The Message</a>' adlı şarkısını duyduğumda hip-hop'a kafayı takmıştım; hakikati müzikal formda duymuş gibi oluyordun. Şarkıyı kasete kaydettim. Asıl sevdiğim şey, DJ'lerin gizemiydi. Run DMC'nin albüm kapaklarında Jam Master Jay'i hiç göremezdiniz ama bu, onu gölgeler arkasında ipleri elinde tutan bir sihirbaz ya da yönetmen gibi hissettirirdi. O yüzden kendime DJ Shadow ismini verdim.</p><p>Akıl hocam Oras Washington'ın arabası sürekli bozulduğu için konsere gidemedik. Yine de otoyolun yanındaki Holiday Inn'de düzenlenen konser sonrası partiye gidebildik. Orada EPMD, Chuck D ve Public Enemy'nin '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=UDOKiA-XFvk">Rebel Without a Pause</a>' isimli şarkıyı ilk kez kendi müzik setinde çalan Flava Flav ile tanıştım. Bir kavga çıktı, o yüzden Oras beni oradan çıkardı. Eve dönerken yol boyunca sessizdim: Tek düşünebildiğim, hayatımın geri kalanı boyunca müzik yapmaktı. O gün bunu doğruladı. Eminim 80'lerde Def Jam konserlerine giden herkes oradan ilham alarak ayrılmıştır. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRJMBL-UsqZGT0NQkcEuNW1le32AMu5yvzQJZvTkaTxKROZM1e3nFZBlPsJ39Q5DNzYHI2BSOHE1IjP13tX-NVkYvwKch41uF6HbkqQ1zC7N-o1nieGf9CYzimGtKbBOHfHAfCGg745idq-iH4Vw0u9T12h3-Vbb85z8edAjZUoB6bW9X0BmKri5HPNGye/s700/3000%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="483" data-original-width="700" height="358" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRJMBL-UsqZGT0NQkcEuNW1le32AMu5yvzQJZvTkaTxKROZM1e3nFZBlPsJ39Q5DNzYHI2BSOHE1IjP13tX-NVkYvwKch41uF6HbkqQ1zC7N-o1nieGf9CYzimGtKbBOHfHAfCGg745idq-iH4Vw0u9T12h3-Vbb85z8edAjZUoB6bW9X0BmKri5HPNGye/w518-h358/3000%20(1).webp" width="518" /></a></div><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8408267">Big Boi</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/261315">NWA</a>'in <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/97849981">Fuck tha Police</a> şarkısının yarattığı devrim hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>Atlanta'da polisler arasında çok fazla yolsuzluk vardı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1074747">Rodney King</a> olayı gerçekleştiğinde lisedeydim. Los Angeles'ta ayaklanmalara yol açtı ama Atlanta'da da protestolar vardı. Olaylara şahit olmak için şehir merkezine giden trene bindik. Kargaşayı görmek istedik ve sonunda kendimizi biraz kargaşanın içinde bulduk. </p><p>Fuck tha Police'i dinlemek isyanın en üst noktası gibiydi. Rap müzik gençliğin sesiydi, bu yüzden NWA'in bu şekilde saldırdığını duymak beni gerçekten etkiledi. Böyle bir sese sahip olabileceğinizi ve polise yüksek sesle küfredebileceğinizi bilmek, dünya çapında hissedilen bir şeydi.</p><p>Bu şarkı bana <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24228489">OutKast</a>'in mikrofonu eline aldığında toplumsal meseleler hakkında bir şeyler söyleme sorumluluğu olduğunu öğretti. Sadece dans etmek ve takılmak hakkında yazamazdınız. Müziğinize gerçekten bir şeyler katmanız gerekiyordu.</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhLW20YELjHGk3HIl87XS8x8-yLjESG82aChlFNUSFjo0GAyVJFJDkqaAfx4ZORjhkRfqlhyphenhyphenpKO_UIf90YIma4YGicqAVTCMS9kcbP280N3cae5FdrV9UoHfA6F_5zlX0SQnx-1WRAJhihJQfbyz4RPxN8vCys9JT7uT_ZbwQOBGF2H4-smHZohiGrYd9Z/s700/3000.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="420" data-original-width="700" height="299" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhLW20YELjHGk3HIl87XS8x8-yLjESG82aChlFNUSFjo0GAyVJFJDkqaAfx4ZORjhkRfqlhyphenhyphenpKO_UIf90YIma4YGicqAVTCMS9kcbP280N3cae5FdrV9UoHfA6F_5zlX0SQnx-1WRAJhihJQfbyz4RPxN8vCys9JT7uT_ZbwQOBGF2H4-smHZohiGrYd9Z/w498-h299/3000.webp" width="498" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/89136457">Pete Rock</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Heavy_D">Heavy D</a>'nin beden olumlaması hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>İlk kuzenim Heavy D ile beraber mutfakta kurabiye yapardık ve çocukken birbirimizin kıyafetlerini ödünç alırdık, bu yüzden birdenbire Michael Jackson [<a href="https://www.youtube.com/watch?v=JbHI1yI1Ndk">Jam</a>] ve Janet Jackson [<a href="https://www.youtube.com/watch?v=JgeAUejUZhg">Alright</a>] ile şarkılar yapmaya başladığında çıldırmıştım! Hip-hop'ı başlattığı için her şeyimizi DJ Kool Herc'e borçluyuz ve hepimiz onun kumaşından kesildik ama Heavy D patlamasaydı, bugün pek çok rapçi var olamazdı. </p><p><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Uptown_Records">Uptown</a>'ı, Sean 'Diddy' Combs'u işe almaya ikna etti, Ruff Ryders'a ilham verdi ve bir rap prodüktörü olarak yeteneklerime inanmamı sağlayan kişi oydu. Biggie, Fat Joe ve Big Pun gibi kişilere de özgüven veren oydu. Heavy D, iri adamlara kendilerini nasıl seveceklerini gösteren ilk rapçiydi. Alay edilmek ya da kırılmak yerine, bize hakaretleri nasıl tersine çevireceğimizi ve kilolu olsanız bile hâlâ bir seks sembolü olabileceğinizi öğretti.</p><p>Heavy D and the Boys, annenizin de sevdiği ilk rapçilerdi ve bu da hip-hop'ın dünya çapında ana akım haline gelmesine yardımcı oldu. Onun adını anmadıklarında çok sinirleniyorum; Heavy D'den bahsetmeden hip-hop'ı anamazsınız. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3dOCs4sCBE8ma6ISCJcoFNyiSVhYyZR3oA1cYKNFBL5AciEpFpUeI3v0YdJhg8uI5r4zhDo3eFBNiZRbpAamLQxsyZi03xSddJi5Z_LQ7DbD4-EkeVQ6fz7j1nu8niecmA2leNUaH53P8H0a4DxfbDoREl4IPAcnll7k02YclwtkHlDlsQj_4a62BbY6B/s700/2308.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="700" height="416" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3dOCs4sCBE8ma6ISCJcoFNyiSVhYyZR3oA1cYKNFBL5AciEpFpUeI3v0YdJhg8uI5r4zhDo3eFBNiZRbpAamLQxsyZi03xSddJi5Z_LQ7DbD4-EkeVQ6fz7j1nu8niecmA2leNUaH53P8H0a4DxfbDoREl4IPAcnll7k02YclwtkHlDlsQj_4a62BbY6B/w416-h416/2308.webp" width="416" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2705738">Kool Keith</a>, hip-hop'ın küreselleşmesi hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>[<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4118002">Ultramagnetic MCs</a>'den] <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Ced-Gee">Ced Gee</a> ile beraber çıktığımız Fransa turnesini hatırlıyorum, herkes ayak gibi kokan 30 yıllık peynirler yiyordu. Çılgıncaydı! Ayrıca orada bir çıplaklar kampına gitme şansımız oldu ve anadan üryan 90 yaşında kadınlar ve erkekler vardı. </p><p>Bir de Jamaikalıların çıldırdığı ve tıpkı filmlerdeki gibi kırmızı telefon kulübeleri görebileceğiniz Brixton'da da konser verdim. Şehrin dışına çıktık ve ormanda kaybolduk; bir İngiliz çiftçi bizi av tüfeğiyle tehdit etti, çünkü yanlışlıkla arka bahçesine girmiştik! </p><p>Avustralya'da turneye çıktığım ve hattâ Cayman Adaları'nda sahne aldığım için şanslıydım. Hangi şehre gidersem gideyim, enstrüman satan yerleri bulur ve klavyeyle gitarlarda funk çalma pratiği yapardım. Farklı yemek ve lezzetlere maruz kaldım ama sanırım fazla Bronx'luydum ve anlamıyordum çünkü her zaman McDonald's ya da KFC'ye gidiyordum. Ama tüm bu yerlere gitmek bana hip-hop'ın ne kadar uluslararası olduğunu ve kültürleri nasıl aştığını gösterdi. Hip-hop seyahat etmemi sağladı. Bronx'lu bir çocuk için fena değil sanki? </p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/45143979">Young Jeezy</a>, Tupac Shakur'un ölümü hakkında:</span></b></p><p><br /></p><p>Tupac'ı ilk kez dinlediğimde hapisteydim. '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=1Z52-lIZMbQ">So Many Tears</a>' çalarken, birinin beni anladığını hissettim. Sanki rap yapmıyor da, büyük bir vaaz veriyor gibiydi. Amcalarımın hiçbiri bana politikayı ya da Siyahlar olarak neden baskı gördüğümüzü öğretmiyordu ama Pac anlatıyordu ve bu bana ahlaki açıdan yön verdi.</p><p><a href="https://www.theguardian.com/music/2015/aug/13/trap-kings-how-hip-hop-sub-genre-dominated-decade">Southern trap</a> yükselişe geçtiğinde, insanlara sokaktaki dolandırıcının yaşadığı kan, ter ve gözyaşı üzerine bir ders vermeye çalışıyorduk. Yabancıların bir günlüğüne <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/81283801">Air Force One</a>'larımızı giymelerine izin verdik. Eğer vahşi doğadaysanız ve orada kapana kısıldıysanız, hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yaparsınız. Uyuşturucu satarak para kazanmak bazılarına olumsuz görünse de, bizim için bunun kötü olmak ya da başkalarına zarar vermekle ilgisi yoktu; tamamen hayatta kalmakla alakalıydı.</p><p>Tupac acımızı ilk anlayanlardan biriydi. Tuzağa düşmüş olanları insanlaştırdı. Bu rolü oynayan Siyah erkekler hep erken yaşta ölüyorlar. Çok güçlendikleri için kendi halklarından koparılıyorlar. Pac öldürüldüğünde kültür de yüreğini kaybetti.</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRKW0yvFhLNOevE9Uf7zozTyvGVC_Lam6WW0Vs1aI2czgzOi3IzXOBzpqQpZioheTLuCQg31ugUJny-_cApd71g0BsJwm5WUTEDL2YpF15mdBcj5MkS_a-r8tQTqYG-lLR321CntBbLS-xY9IzmPTImFHLz1C95N4jQCy65hA33niCBG9fum-l1dcb6YwJ/s1206/gettyimages-104802094.jpg.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1206" data-original-width="821" height="503" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRKW0yvFhLNOevE9Uf7zozTyvGVC_Lam6WW0Vs1aI2czgzOi3IzXOBzpqQpZioheTLuCQg31ugUJny-_cApd71g0BsJwm5WUTEDL2YpF15mdBcj5MkS_a-r8tQTqYG-lLR321CntBbLS-xY9IzmPTImFHLz1C95N4jQCy65hA33niCBG9fum-l1dcb6YwJ/w343-h503/gettyimages-104802094.jpg.jpg" width="343" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Rapsody">Rapsody</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/83960517">Lauryn Hill</a>'in Grammy kazanması hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>Âşık bir gençtim, bu yüzden <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Fugees">Fugees</a>'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=oKOtzIo-uYw">'Killing Me Softly'</a>sini ilk kez duyduktan sonra takıntı haline getirmiştim. Klipte sinemadalar; kimse patlamış mısır yerken Lauryn Hill'den daha havalı görünemezdi! Müziğinde sergilediği doğruluk ve dürüstlük nedeniyle Lauryn'e bağlandım. </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/14313570">The Miseducation of Lauryn Hill</a> albümü ile Grammy'leri kazanması çok büyük bir olaydı. Temsil ettiği şey nedeniyle özeldi. Lauryn'de korkusuzluk vardı ve etrafımızdaki şeyleri sorgulamamızı sağlıyordu. Amerikan kapitalizminin fantezisine ya da illüzyonuna kapılmadı. Her zaman şunu soruyordu: Hakikat nedir?</p><p>Bazen düzene kapılmak kolay olabilir ama Lauryn bizim Matrix'teki Neo'muz ve pusulamızdı. Bugün ana akımda yeterince bu tip figür yok. Ama Lauryn bize kendimizi nasıl seveceğimizi ve her karakterde Siyah kadın için bir alan olduğunu gösterdi. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mykki_Blanco">Mykki Blanco</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Lil'_Kim">Lil Kim</a>'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=LcZoqpJ1PYs">'No Matter What They Say' klibinin</a> LGBTQ gençliğine seslenmesi hakkında:</span></b></p><p><br /></p><p>Lil Kim'in No Matter What They Say klibi yayınlandığında sadece 12 ya da 13 yaşındaydım. Kuzey Carolina kırsalında küçük bir evde yaşıyordum, bu yüzden Kim'i süslü, Onaltıncı Louis tarzı giyinme odasında bu kadar göz alıcı şekilde görmek gerçekten aklımı başımdan aldı. Onu Rapunzel'e benzeten postişler ve uçuş uçuş, gümüş bir elbisesi vardı. Eşcinsel bir çocuk olarak, Kim'in bir performans sanatçısı olarak abartı duygusu bana gerçek bir olumlama gibi geldi. Cazibenin timsaliydi.</p><p>Yırtık, taşlanmış bir kot giydiği an var. Şöyle söyleyeyim: Klibin çıktığı hafta, Amerika'da liseli her kız gidip bundan bir tane aldı. Hattâ annem bir kotu eskitip kesmeme bile izin vermişti. Klipte Kim'in yanı sıra Mary J. Blige, Carmen Electra ve Missy Elliott da vardı: Tam bir kızkardeşlik ve kendin olma ilanıydı. </p><p>Kim'in "Ace Ventura gibi surat yapan sürtükler" hakkındaki sözleri benim tüm tavrım oldu. Eğer korunaklı ve çok şeye maruz kalmayan eşcinsel bir çocuksanız, böyle bir klip size temel oluştururdu. "Ben sadece kendim olmaya çalışıyorum," dediğinde bu, kendinizi sevmenizi sağlardı. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpwELaczN9V4vPII0sPWS0nCbLSdoNM8PRxAz2AzBQ1dcrB_pOyetoQhP50rvibhJMTzMD2uHjVLEZ_XvpB6Ub_3gnyzzznPC2wqj2OoDs3I47PMYsTXG9g6GL6VlKtVpiw792Q07zO84IZkg7y48WPN46fj31wzlRFUL9cKECyI_Z5FxJ3DbnouYeLfce/s600/3000%20(2).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="600" height="342" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpwELaczN9V4vPII0sPWS0nCbLSdoNM8PRxAz2AzBQ1dcrB_pOyetoQhP50rvibhJMTzMD2uHjVLEZ_XvpB6Ub_3gnyzzznPC2wqj2OoDs3I47PMYsTXG9g6GL6VlKtVpiw792Q07zO84IZkg7y48WPN46fj31wzlRFUL9cKECyI_Z5FxJ3DbnouYeLfce/w571-h342/3000%20(2).webp" width="571" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Flo_Milli">Flo Milli</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Nicki_Minaj">Nicki Minaj</a>'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pS6HRKZQLFA">'Monster'</a>daki <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21321322">sözlerinin</a>, onun jenerasyonuna nasıl güç verdiği hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>Nicki Minaj'ın, Kanye West ve Jay-Z'nin Monster isimli şarkısında söylediği sözler, çocukluğumdan hatırladığım en canlı şeylerden biri. Ben ve kızkardeşim evde sürekli rap yapardık. En sevdiğimiz sözler "Pink wig, thick ass, give 'em whiplash / I think big, get cash, make 'em blink fast" kısmıydı, çünkü Nicki'nin buradaki performansı harikaydı. Çok çılgıncaydı. Enerji eşsizdi ve kendinizi kaptırmaktan başka seçeneğiniz yoktu. </p><p>Şarkıdaki bu sözler, hip-hop dünyasında bir kadın olarak var olabilecek ve yine de alfa enerjisini taşıyabileceğinizi gösteriyordu. Nicki çok yönlü biriydi. İster Siyah Barbi olun, ister tuhaf biri, her genç kıza hitap edebiliyordu.</p><p>10 yaşındayken, insanlara büyüyünce rapçi olmayı istediğimi söylediğimde bunu ciddiye almamışlardı. Ama 2023 yılında, hip-hop'ın içinde bir kadın olarak kendimi güçlü hissediyorum. Uzun bir yoldu ama eskiden olduğu gibi dışlanmıyoruz artık. Nicki, genç kızların erkek-egemen bir rap oyununa hâlâ hükmedebileceklerini bilmelerini sağladı.</p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/58064959">Monie Love</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Drake_(%C5%9Fark%C4%B1c%C4%B1)">Drake</a>'in <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4177688">grime</a>'ı benimsemesinin taşıdığı önem hakkında: </span></b></p><p><br /></p><p>Hip-hop, 1980'lerde Londra'ya geldiğinde bulaşıcıydı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2447351">Battersea</a>'de bunu ilk olarak break-dans ile deneyimledik ve herkes bir dans ekibine aitmiş gibi hissediyordu. Hepimiz Covent Garden'da müzik çalmak için toplanırdık ve herkes patlıyor, kopuyor, break-dans yapıyordu. Sugarhill Gang ya da Grandmaster Flash and the Furious Five ilk kez Top of the Pops'ta sahne aldığında bu, Siyah İngiliz gençliğinin görüldüğünü hissetmesini sağladı. Thatcher'lı yıllar zordu, hip-hop bu yüzden yoksullar için bir ışık oldu, herkes aynı düzlemdeydi. </p><p>New York'a taşındığımda genç anneleri rap'imle yüceltmek istedim ama kimse İngiliz aksanıyla rap yapan bir kadın istemiyordu. Dolayısıyla 2-step garage'ın grime'a dönüştüğünü görmek, ardından Drake gibi insanların [2010'larda] İngiliz flow'larını ve dilini taklit etmeye başladığını görmek çok önemliydi. Artık alay edilmiyordu ve bu bir dönüm noktasıydı. </p><p>Bugün yaşadığım New York'ta insanlar size gururla Skepta ya da Giggs dinlediklerini söylüyorlar. Amerikanlar artık İngilizler gibi sound kullanmak istiyor Pop Smoke gibi sanatçılar sayesinde Londra ve New York'u birbirine bağlayan bir köprü var. Her şey tam bir döngüye girdi. </p><p><br /></p><p>(Orijinali için <a href="https://www.theguardian.com/music/2023/aug/25/it-was-freaking-bananas-rap-luminaries-on-the-defining-moments-from-50-years-of-hip-hop">şuradan</a>.)</p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-20055482250663895102023-09-08T17:19:00.002+03:002023-09-30T08:45:33.243+03:00Çeviri: Hip-Hop'ın Ellinci Yılında 50 Rapçi, 50 Hikaye<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOIDjeix_DqZ-ymkX8fu6_LSXXCJ-BQKTuma45iDRi_IPzmffd0sTEagb--BAk3cwrMJ0zeD1VdTDU1CxYNzt6olOR_2Jdo7ycE7Sckoy23L4hWgcSK_9njg4AAaD-xk_-1vpfOKUMta9gO01wWV2bd4f1Bsb_X0UWpIuCb4G4xe73ygjcimC1lhC7JI_y/s1600/WhatsApp%20Image%202023-09-06%20at%2016.57.51.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="1600" height="344" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOIDjeix_DqZ-ymkX8fu6_LSXXCJ-BQKTuma45iDRi_IPzmffd0sTEagb--BAk3cwrMJ0zeD1VdTDU1CxYNzt6olOR_2Jdo7ycE7Sckoy23L4hWgcSK_9njg4AAaD-xk_-1vpfOKUMta9gO01wWV2bd4f1Bsb_X0UWpIuCb4G4xe73ygjcimC1lhC7JI_y/w430-h344/WhatsApp%20Image%202023-09-06%20at%2016.57.51.jpeg" width="430" /></a></div><br /><p><br /></p><p>(Hip-hop'ın ellinci yılında, çevirmek için şöyle kapsamlı bir yazı aranırken, taymlayna bu harika çalışma düştü. Orijinali <a href="https://www.nytimes.com/interactive/2023/07/18/arts/music/hiphop50.html?smid=url-share">şu</a>. İlk günlerde 'gift article' olarak beleşe okunabiliyordu ama o da birkaç gün sürdü ve şu anda <a href="https://www.nytimes.com/interactive/2023/07/18/arts/music/hiphop50.html?unlocked_article_code=VrL-arJvxzERUW3xUZ14GnZukQHJXsFPBzJKEtem_uzh4Kv2rIhajKb0CSc0Vd2xlgGm4DUgHMaF32xVEmtJs_WzMKvpH0TrC8BxN0CuclMYu_Dgt2BGQtR8XMoxHBsnHmM-5MAr00RTJqtmRb09y46eB8SijsdUxAR8hpnHDAfzfcPIlSs5KQP6gi6fFdTM9-SORw5Qi9pNTMhG7h1HDst9uMXMEqg_9gmCiIfTHtuKdeIWjLEMAGDDFx6JNvHNutNVPWa66S5IMw_l-EjHQLYuEbvzfyIqTmYsWOdh5CE2SnE051qMxvwHUcCHRyfjosqOtKxtVKyoSWgwlGIjagYg_m0Q">o linkten</a> okuyamıyorsunuz. <a href="https://archive.li/goOfK">Bazı başka yollarla</a> ulaşma imkanı var ama orada da yazıyı sunma şekilleri gereği, orada gördüğünüz, isimlerin yazdığı etiketlere tıklanamıyor -- o etiketlere tıklanınca ayrı bir sayfa açılıyor ve o kişinin anlattıklarını okuyorsunuz. Yani şu anda bu hikayeleri orijinalinden okuma imkanınız, New York Times üyeliğiniz bulunmuyorsa eğer, yok. Ne olur ne olmaz diye hemen yazıları kopyaladım, iyi ki de öyle yapmışım. O sayede çevirme imkanı buldum. </p><p>Sunuş şekline dair birkaç zaruri not var: </p><p>-- Çalışma hakkında fikir vermek gerekirse, bu her biri önemli figürlere hip-hop kültürü ve rap'le tanışmaları, benimsemeleri, rap yapmaya nasıl başladıkları, kültüre bakışları, ilham aldıkları kişi ve gruplar, rap'in günümüzdeki durumu hakkında sorular sorulmuş ve yer yer kısa, yer yer uzun cevaplar alınıp evladiyelik, önemli bir iş ortaya çıkarılmış. Keşke yerli versiyonu da olsa. </p><p>-- Her isim, şarkı, albüm, video, terim ve isim için, ilk anıldıkları yerde link koydum, okumayı biraz zorlaştırabilir ama sonuçta herkes her ismi tanımıyor ve her şeyi de bilmiyor. Mümkün olduğunca Ekşi linki koydum, çünkü en geniş kitleye ulaşan verimli ve doyurucu yorumlar burada yer alıyor. Orada entiri yoksa ya da sadece düz bilgi sunuyorsa, onun yerine Vikipedi linki koydum. Mecbur olmadıkça Wikipedia'dan link vermedim, çünkü sonuçta bu bir çeviri. Şarkılar için de eğer sitede paylaşılmışsa Youtube linklerini verdim, ki çoğunun var. Aralarında internette adı bile geçmeyen kişiler var ki, çok acayip. Daha yeraltı olunamaz sanırım. </p><p>-- Normalde hikayelerin bulunduğu sayfaya her girdiğinizde, renkli parçaların üstündeki isimlerin yerleri değişiyor. Ben alfabetik biçimde dizmeyi uygun gördüm. Arka arkaya aynı renkler denk geldiyse, sebebi bu. Ayrıca ana görsel için de o manzarayı kullanmayı seçtim. Başka türlü bir fotoğraf filan pek uygun kaçmazdı. Normalde en yukarıda ne olduğu, yazının linkine tıklayınca görülüyor zaten. Onu uygulamak blog ortamında zor.</p><p>-- Etiketlere tıkladıktan sonra açılan o ayrı sayfalarda, sanatçı ismi, doğum yeri ve yılının altında bir Spotify veya Youtube linki oluyor. O linkleri, ismin altındaki doğum yeri ve yılına gömdüm. </p><p>-- Yukarıdaki görselde gördüğünüz şekilde, 4-5 renk belirleyip, yazıları o renklere pay etmişler. Ben o yazıları tersyüz ederek koydum, yani normalde yazı yeşil ve vurgulanan yerlerin zemini beyazsa, ben vurgulu yerleri yeşil yaptım. Bazı yerlerde tonları değiştirdiğim de oldu, hep aynı renkler görünmesin diye. Yazılar orijinalinde hangi renktelerse, onları korudum. </p><p>-- Türkçesi bulunan terimleri o şekilde yazdım ama bazılarının hiçbir şekilde yerli versiyonu yok. Onlar aynı kaldı. <i>İtalik</i> fontla yazarak vurgulamaya çalıştım.</p><p>-- 50 kişi mevzu bahis olduğu için, aynı kişi konuşuyor gibi gelmesin diye, yer yer farklı kelimeler ve cümle kalıpları kullandım. </p><p>-- Şarkı sözlerini olduğu gibi koydum, çevirmekle uğraşmak akıl işi değil çünkü ve gerek var mı, ondan da emin değilim. Onları da italik yaptım, gidişatla karışmasın diye.</p><p>-- Bazı çok abuk gelecek terimlerin İngilizce açıklamalarını, kelimeye/cümleye link vererek açıklamaya çalıştım. Kafa karışıklığını önleme amaçlı. </p><p>-- Bazı cümlelerde "[küfür]" yazan yerler var, oralar benim önlemim değil, orijinallerinde "[expletive]" yazıyor. Cümlelerin gidişatına göre, hangi kelime olması gerekiyorsa, ona göre ayarladım. Bir de, birkaç yerde böyle sadece alt çizgi var, oralar da normalde küfür olan ama yazılmamış yerler. Yazıların aslında öyle.</p><p>-- Son olarak da kişisel inisiyatif kullandığım bir yeri söyleyeyim: Şarkı ve albüm isimleri hep tırnak içinde verilmiş, ben hepsinin başına ve sonuna tek apostrof koydum, çünkü tırnak işaretinin, birinin söylediği bir cümleyi alıntılarken kullanılması gerektiğini düşünüyorum. </p><p>Başlık görseli için Uğurcan'a, çeviri yardımı için de İpek'e teşekkürler. İyi okumalar.)</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwyKLI6k5FVGr54jJ-BNDP-DvrUw71f-0IlxRDf8pcihpf9A9HizZRFhXES0Tj4RZtYn6WrepXpwDsg6ZCwybSAx05Td3efxy5F4-wfbRrA5C2qQnTE8TGQbM0sFtQNPhnHRDVqXOo3UshmcAkQGsgzb7iQeiTnC-mzRkZraMiRrbWE7Kb0-RjDepHA4Na/s500/HIPHOP50-50CENT-02-zqvc-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="451" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwyKLI6k5FVGr54jJ-BNDP-DvrUw71f-0IlxRDf8pcihpf9A9HizZRFhXES0Tj4RZtYn6WrepXpwDsg6ZCwybSAx05Td3efxy5F4-wfbRrA5C2qQnTE8TGQbM0sFtQNPhnHRDVqXOo3UshmcAkQGsgzb7iQeiTnC-mzRkZraMiRrbWE7Kb0-RjDepHA4Na/w340-h451/HIPHOP50-50CENT-02-zqvc-slide-v2.jpg" width="340" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><br /></b></div><div style="text-align: center;"><b>50 C</b><span><span><b>ent</b></span></span></div><div style="text-align: center;"><span><span><br /></span></span></div><div style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/1dGg92GTw7PeonUfyPmpCp?si=db15ae5981124c70">Queens, 1975</a></div><div><br /></div><p>Hip-hop'a aşık olmuştum ama radyoda haftada sadece bir saat çalıyordu. Büyükannem kiliseye gider, bir kayıt cihazı alır ve papazın söylediği her şeyi kaydederdi, çarşamba günü, pazar ayinini kendi kendine tekrar dinlerdi. Maxell kasetleri vardı, bir kere kaydettiğinizde, <a href="https://eksisozluk1923.com/kasetlerin-uzerinde-bulunan-tirnaklar--3590356">kayıt şeritlerindeki tırnakları</a> kırman gerekirdi. Kilisede almış olduğum kaydın üzerine yeni kayıt çekmek için, o kırık tırnakların boşluğunu, tuvalet kağıdı ile doldurmam gerekiyordu. Sadece bir saatliğine yayınlanıyordu -- o zaman bunu kaydetmeliydim. </p><p>KRS'in yeni çıktığı zamanlardı bu, kariyerimin başlarında beni çok etkilemiştir, çünkü ortada yaratıcı bir saldırganlık vardı. Onun yaptıklarını tamamen örnek almadım, ve bir noktada seyirciden çok daha akıllı hale geldi ve bu eğlenceli değildi, çünkü [küfür] öğrenmek gibiydi. Öğreticiydi. Beni kaybettiği yer biraz orasıydı. Ama başlangıçta rekabetçi bir enerjisi vardı -- benim için hip-hop her zaman buydu. </p><p>Şöyle diyordu: "Manhattan keeps on making it, Brooklyn keeps on taking it/Bronx keeps creating it and Queens keeps on faking it." Ve ben bir Queens'liyim! Bunu çok sevmiştim. Ama söyledikleri sebebiyle onun hakkında nasıl hissettiğimi bilmiyordum.</p><p>Buna bakarsanız, o zaman Columbia'nın bir sanatçı olarak kim olduğumu anlamadığı noktada ne yaptığıma da bakarsınız. Albümün çıkış tarihi yaklaşıyordu ve bir şeyler yapmam gerekiyordu. Öyle bir zamanlamaya sahip olmadığımı biliyordum. İşe yaramayacaktı ve bu bir seçenek değildi. Böylece, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=mrXiVvjBSXI">'How to Rob'</a> ortaya çıktı -- bu enerjinin bendeki versiyonuydu.</p><p>Biggie ve Tupac'ın ardından sanatçılar birbirlerinin isimlerini söylemekten korkar oldu. Bu yüzden Nas şöyle diyordu: "<i>20 G bets I'm winning 'em, threats I'm sending 'em/Lex with TV sets the minimum.</i>" Jay-Z'yi tarif ediyordu. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Uzy_Owko-wU">'In My Lifetime.'</a> Birbirlerinin adını anmadan birbirleri hakkında konuşuyorlardı. </p><p>Karakter olarak diğer sanatçılardan farkım, yol boyunca hepsinden daha fazla engelle karşılaşmam. <span style="background-color: #e06666;">İlk zamanlar çok zordu. Sonra müzik sektörü de bana bunu yaparken, bahçede bekleyen pitbull gibi nasıl tepki vermeyeceğimi bilemedim. </span></p><p>İlk başlarda Dre'nin bana söylediği şey şuydu: "Bunun ne olduğunu biliyorum. N.W.A. bu, ama sadece tek üyeli." Dre bana, kitlenin benimle etkileşime girmesi için [küfür] yırtmam gerekmediğini söyledi. Bana gelecekler. Ama başka bir şeye de ihtiyacım var gibiydi. Çalıştım ve kendimi fiziksel olarak iyi hale getirdim. <span style="background-color: #e06666;">Kadın takipçilerin beni düzeltebileceklerini hissetmelerine ihtiyacım vardı.</span> </p><p>Büyük albümleri dinlediğimde, duygusal anlar içerdiklerini görüyorum. Biggie'nin R. Kelly ile beraber söylediği <a href="https://www.youtube.com/watch?v=en0QN03qKeA">'__ You Tonight'</a> mesela. Bir R&B şarkıcısının albümünde konuk olarak bir rapçinin yer alması gibi bir ton değişimi yaratacaktı bu. Dre özellikle <a href="https://www.youtube.com/watch?v=cDMhlvbOFaM">'21 Questions'</a> için, "Neden istediğini bilmiyorum," diyordu. "Dinledim. İyi bir şarkı ama ihtiyacın yok." </p><p>Bir kayıtta melodiye ihtiyacınız varsa, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/22578890">Nate Dogg</a>'dan daha ideal biri yok. Nate sizi uçurur! Nate'e sahip olmak, böyle bir kaydı gerçekten sağlam hissettirmenin ve bunu sorgulamamanın en havalı yoluydu.</p><p>İlk albümde yaratıcılık açısından pek bağımsız değildim. Ama ikinci albümü yaparken yıldızlaştım. İkinci albümde içimden başka şeyler çıktı. Daha özgür hissetmeye başladım. </p><p>Michael Jackson'ın bana öğrettiği bir şeyi söyleyeyim. Çünkü <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/143624588">Chris Tucker</a>'la konuşuyordu ve güncel müziğin büyük bir hayranıydı. "Şarkılarımda güzel melodiler var." Nakaratlarda söylediklerim ve bu gibi şeyler. "İngilizcenin insanların ikinci dili olduğu uluslararası arenada bağlantı kurmalarını sağlayan şey de bu. Sadece melodiyi takip edebiliyorlar." </p><p>Bence genel olarak kültür, hasar görmüş şeyleri seviyor, çünkü seyircinin kendini daha iyi hissetmesini sağlıyor, birine bakıp "Benden daha [küfür]," diyor. İzleyicinin bir kısmının safariye çıkmasını sağlıyor. Hayvanlara yeterince yakın olup aslında tehlikede olmamak. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxOey5VOFnNy1XBVHPyZsoniOrsZ1yKylYYnbdOisw8O2gWblq0du8KXneTdj7F4rPo0BP12SnuxmGmLw4ZYSx8hMCYNSRyLKzan20FcxnUzfwecl4eEtASWTgSDjz4MoVPtP2mmAShoqCb1-gcZAyieuIQ4pgkyfTUVrkLLt2BkAjf_4KTMRzH2lVKbCT/s500/HIPHOP50-AZAELIA-lvzp-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxOey5VOFnNy1XBVHPyZsoniOrsZ1yKylYYnbdOisw8O2gWblq0du8KXneTdj7F4rPo0BP12SnuxmGmLw4ZYSx8hMCYNSRyLKzan20FcxnUzfwecl4eEtASWTgSDjz4MoVPtP2mmAShoqCb1-gcZAyieuIQ4pgkyfTUVrkLLt2BkAjf_4KTMRzH2lVKbCT/w362-h480/HIPHOP50-AZAELIA-lvzp-slide.jpg" width="362" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /></b></p><p style="text-align: center;"><b>Azealia Banks</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=EE8LF7PjzGo">New York, 1991</a></p><p><br /></p><p>Hip-hop'a özel bir katkı yaptım ve çoğu kez bunun gözden kaçtığını hissediyorum. Hip-hop, Siyah kültürüdür. İnsanlar, "Ah, house müzik yapıyorsun, beyaz müziği yani," diyor. Hayır, tatlım. House müzik, Siyah müziğidir. Yaptığım her şey, hip-hop ruhuna dahil. </p><p>Neler olup bittiğine dair hiçbir fikrim olmasa da, hip-hop'a dair ilk anım, Mariah Carey'nin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=YH3oDeKXeSY">'Fantasy' remiksi</a>ndeki Old Dirty Bastard. 2 yaşındaydım, 3'e girecektim. Ve Lil Kim'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=lHok7RqmDvI">'All About the Benjamins'</a>teki sözleri. Oradaki cüretkarlık inanılmazdı. Balıkgözü lensle çekilen videoyu hatırlıyorum, transparan elbise ve sarı peruğuyla görülüyordu. Şu sözlerle başlıyordu: "<i>What the bloodclaat?/Wanna bumble with the bee, huh?/Throw a hex on the whole family.</i>" Belki 16 yaşına dek büyünün ne demek olduğunu bilmiyordum, ama bu [küfrediyor] kelimeyi kullanabilirdim. </p><p>Ben tiyatroya giden bir çocuktum ve LIL WAYNE kesinlikle bir aktör gibiydi. Teatraldi ve şakaları çok komikti. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=GeEVla7PVH8&pp=ygUQbGlsIHdheW5lIGNhbm5vbg%3D%3D">'Cannon'</a> muhtemelen Lil Wayne'in gelmiş-geçmiş en iyi <i>verse</i>'lerinden birine sahip. [30 saniyeliğine şarkıyı söylüyor.] </p><p>Ama tüm zamanlarda en sevdiğim rapçi, sokak partilerinde <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Lox">Lox</a>'u duyduğum için <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Styles_P">STYLES P</a>. Sonra <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/DatPiff">DatPiff</a> dönemi vardı, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/14330840">'Makinedeki Hayalet'</a> gibi şarkı indirirdim. Onun o prova yapmamış halini severdim. Ve havasını. Fantastik bir dünya yaratmaya çalışmak yerine sizinle konuşuyordu. </p><p>Aslında <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Fantasea_(mixtape)">ilk mixtape'imde</a> birlikte söylediğimiz bir şarkı var. Para istememişti bunun için. Başka erkek rapçilerle de ortak şarkılarım var ama muhtemelen hiçbir zaman ortaya çıkmayacaklar çünkü albüm anlaşmalarını imzalamadım. Mesela, anasını satayım, Yeezy -- hayatım boyunca seni sevdim, bunu mu yapacaktın?</p><p>Rap yapmaya başladım, çünkü rap yapan bir erkek arkadaşım vardı ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/56350080">cypher</a>'lara katılırdı. için tüm o farklı kelimeleri öğrenmem gerekti. O Ladytron beat'i üzerine <a href="https://www.youtube.com/watch?v=z3WqkyhEle0">'Seventeen'i</a> yazdım ve o gün cigara bana geldiğinde şu sözler çıktı ağzımdan: "<i>I’m not the don diva/I’m beyond ya don skeezers/I get cake from quick chicks with long heaters.</i>" Şu tepkiyi verdiler: "Kızım sen rap yapabiliyormuşsun ya! Kaydetmelisin bunu!" </p><p><span style="color: white;"><span style="background-color: #38761d;">İlk kaydımı, bir oğlanın dolabında, çorap sarılı bir mikrofonla, Supreme marka ceketlerin arasında aldım. İki hafta sonra, <a href="https://www.thefader.com/">Fader</a> blogunda adım yer aldı.</span> </span>Bir gecede adım duyuldu ve dedim ki, Tamam, artık bir işim var. </p><p>Tüm o tiyatro eğitiminin kesinlikle katkısının olduğunu düşünüyorum. 212'deki o beyaz <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1430314">Valley Girl</a> sesiyle, New York'a geleli iki yıl olan ama "Ben bir New York'luyum!" diyen aptal orospularla gerçekten dalga geçiyordum. Sanırım XL Recordings'teki herkes benim 17 yaşında olduğumu unutuyordu. Herhangi bir koruyup kollama hissetmemiştim. Herkes beni yalnız bıraktı ve ne istediklerini bilmemi bekledi. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyMWaqK3BcwNbqWvulMruJ0Edqu__XqcBB3uH4krYeA0W0-7oteO4eXXtrg0lu8vX8_8lJXjlEqWDxqvmqEXA7EUhu2bk--NUKi_tyKFv9noEdkZs2TelvUXxIR-Nxxdf3Tpya-uRUBM80lUWzIW4NAL47vkWDQeVkFr4A_pWPnR_xNC_tryBEa3ofJsUS/s500/HIPHOP50-BIGBOI-tckl-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="444" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyMWaqK3BcwNbqWvulMruJ0Edqu__XqcBB3uH4krYeA0W0-7oteO4eXXtrg0lu8vX8_8lJXjlEqWDxqvmqEXA7EUhu2bk--NUKi_tyKFv9noEdkZs2TelvUXxIR-Nxxdf3Tpya-uRUBM80lUWzIW4NAL47vkWDQeVkFr4A_pWPnR_xNC_tryBEa3ofJsUS/w334-h444/HIPHOP50-BIGBOI-tckl-slide.jpg" width="334" /></a></div><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>Big Boi (Outkast)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/4EqSKJqkK2nookZ1BaENVe?si=47b04696b1aa4c01">Atlanta, 1975</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;"><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Dungeon_Family">Dungeon</a>'da sanki X-Men Süper Kahramanlar Okulu vardı. Hepimiz --<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/16918710">Outkast</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/10972335">GOODIE MOB</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Organized_Noize">Organized Noize</a>-- tüm ekip orada lirik becerilerimizi daha iyi hale getiriyor, dünyaya hazırlanıyorduk. </p><p style="text-align: left;">Ben ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Andr%C3%A9_3000">Dre</a> gidip uğraşıyorduk. Rap yapıyorduk, sözlerimizi birbirimize veriyorduk. Anlaşmamızı böyle aldık, esasında. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Big_Gipp">Big Gipp</a>, 'Scenario'yu çalıyordu, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/67821535">A Tribe Called Quest</a> remiksi. Bir güzellik malzemeleri mağazasında çalışan Isuzu Trooper ve Rico Wade onunlaydı. Ben ve Dre oradaydık, şarkının enstrümental halini çaldık ve onun üstüne epey bir süre rap yaptık. Ve Rico şöyle dedi: "Pekala, Dungeon'a gidiyorsunuz." </p><p style="text-align: left;">Barların nasıl sayılacağını falan bilmiyorduk. Dungeon'a gittiğimizde bir gün, format atmayı öğrendik. Organized Noize'daki ustalar bize bunu nasıl yapacağımızı öğretti. Ben, Dre ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/CeeLo_Green">Cee-Lo</a>, 16-17 falandık, diğerleri ise 20 civarıydı.</p><p style="text-align: left;">Herkes oradaydı: Cool Breeze, Backbone, Witchdoctor. Sonra Future da geldi. Her şey doğaldı ve okul arkadaşı gibiydik. Ve hepimiz bir araya geldik. Okula beraber gitmiyorduk ama birlikte eğitiliyorduk. </p><p style="text-align: left;">Parental Advisory isimli bir grup bizden önce oradaydı -- KP the Great, Mello ve Reese. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=irQNYhajstI&pp=ygUacGFyZW50YWwgYWR2aXNvcnkgbWFuaWZlc3Q%3D">'Manifest'</a> adında bir şarkıları vardı ve bu karanlık, cesur bir şarkıydı. Yeraltı işiydi. Onlar ilkti, biz arkalarından geldik. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #df1286; color: white;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=vFofKGKlWo4">'Player's Ball'</a>u yaptığımızda, Noel'deki yayın anlaşmamızdan 100.000 dolar aldık, çünkü listelerde bir numaraya çıkmıştı. Sıfırdan başladığınızda, bu para 1 milyon dolar gibidir, anlıyor musun? 21 yaşından önce milyoner olmuştuk yani. </span></p><p style="text-align: left;">Bundan sonra yaptığımız ilk şey, bir otomobil almaktı elbette. Ama paranın geri kalanını ayırdık ve bir MPC60 drum machine aldık. <span style="background-color: #e116a4;"><span style="color: white;">İnsanlar, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/ATLiens">'ATLiens'</a>tan <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Idlewild_(Outkast_album)">'Idlewild'</a>a dek şarkılarımızın çoğunu kendimizin yaptığını bilmiyor.</span></span> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=MYxAiK6VnXw&pp=ygUSbXIgamFja3NvbiBvdXRrYXN0">'Mr. Jackson'</a>, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=lVehcuJXe6I&pp=ygUaYm9tYnMgb3ZlciBiYWdoZGFkIG91dGthc3Q%3D">'Bombs Over Baghdad'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=M4fwLA1_ARM&pp=ygUIYXF1ZW1pbmk%3D">'Aquemini'</a> gibi şarkılar -- bunları biz yaptık. Organized Noize'u izledikten sonra şöyle düşündüm: "Pekala, eğer MC olacaksak, seslerle bir manzara yaratmak ve mesajı yazmak ne kadar havalı olurdu?</p><p style="text-align: left;">OutKast'in yarısı olmakla ve kendim bir bütün olmakla tanınıyorum. İster film ve televizyon olsun, ister çocuklarımın resitalleri ya da futbol maçları olsun, dünya bizi tanıyor. Markamız prestijli. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Atlanta_Braves">Braves</a>'in stadında <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3227905">bobblehead</a> gecesi düzenlediler. O gün bir şarkı söylemeyecektik ama tüm şehir o oyuncaklardan almak için oraya geldi. Çok güzeldi ya.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr-xD4XZujpTQlH7KYF6e95biFiblffW13NIfI7kHHymob-TVvb7c_RPziduu9KNXbg38XbOxhsnPqlHdYj2fYAu8cTuqPKyFgeGMxclgSYA4KKfLpoaBzB8KNYe9FEZcCxICg471QOHhEsW6OGo8ze44-0Ab095uc-AP-xSx2ONEgfcEFG4m_9L4409ER/s362/HIPHOP50-BIGGIPP-jvmp-tmagSF-v3.gif" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="289" data-original-width="362" height="339" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr-xD4XZujpTQlH7KYF6e95biFiblffW13NIfI7kHHymob-TVvb7c_RPziduu9KNXbg38XbOxhsnPqlHdYj2fYAu8cTuqPKyFgeGMxclgSYA4KKfLpoaBzB8KNYe9FEZcCxICg471QOHhEsW6OGo8ze44-0Ab095uc-AP-xSx2ONEgfcEFG4m_9L4409ER/w426-h339/HIPHOP50-BIGGIPP-jvmp-tmagSF-v3.gif" width="426" /></a></div><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>Big Gipp (Goodie Mob)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=OGy4bmG5SJw">Atlanta, 1972</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Kankam dün gece bana hatırlatmak zorunda kaldı: "Gipp, Atlanta müziğinin her dönemine dahil olduğunun farkında mısın?" "Vay be," dedim. </p><p style="text-align: left;">Jean Carne isimli bu hanımefendi, oğlu Joseph ile beraber mahallemize taşınan bir soul şarkıcısıydı -- <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pv1FF65NacA&pp=ygUcamVhbiBjYXJuZSBjbG9zZXIgdGhhbiBjbG9zZQ%3D%3D">'Closer Than Close'</a> isimli bir şarkısı vardı. Aynı yıl mahallemize Ray Murray isimli biri taşındı. </p><p style="text-align: left;">Bir araya geldikten sonra Bayan Carne oğluna ilk stüdyomuzu satın aldı. Bizi arayıp, "Abi, annem bana bir stüdyo aldı," demesini hatırlıyorum, çünkü o gün LL COOL J, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=dOjIMbw2INU&pp=ygUZamFjayB0aGUgcmlwcGVyIGxsIGNvb2wgag%3D%3D">'Jack the Ripper'</a>ı çıkarmıştı. O yüzden aklıma kazınmıştır. O şarkıyı defalarca kez dinlemiştik. </p><p style="text-align: left;">Bayan Carne beni sağa-sola götürmeye başladı -- sektöre girişim böyle oldu. Kendisi <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1646434">Peabo Bryson</a>'ın kuzeniydi. Bayan Carne'ın evinde <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1943880">Stevie Wonder</a>'la tanıştım, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12850306">New Edition</a>'la tanıştım -- sektöre girmeden önce sektörle tanıştım yani. Kızının doğum günü partisi vardı ve oraya <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/300250">Jackson 5</a> ile beraber gittik. Atlanta, sivil haklar hareketi sebebiyle pek çok süper yıldızla doluydu: <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Larry_Blackmon">Larry Blackmon</a> ortalıkta dolanıyordu, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Curtis_Mayfield">Curtis Mayfield</a> oralardaydı, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Kool_%26_the_Gang">Kool & the Gang</a> de. </p><p style="text-align: left;">Ray bana rap yapmayı öğretmeye başladı. Bana verdiği ilk kayıtlar <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7953540">Last Poets</a> ve KRS-One'ındı, sadece bana bir şeyler katmak için, anladın? <span style="background-color: #b4a7d6;"><span style="color: white;">Ama ben kendimi iki sanatçı aracılığıyla yarattım: <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Public_Enemy">Public Enemy</a>'den <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Chuck_D">Chuck D</a> ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Ice-T">Ice-T</a>.</span></span> Okulda öğrendiklerimden fazlasını Chuck D'den öğrendim. Ice-T, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/726139"><i>player</i></a> hayat tarzını temsil ediyordu -- genç bir erkeği hemen etkiliyor tabii. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Power_(Ice-T_album)">'Power'</a> albümünün kapağına bakıp "İşte benim adamım!" diyordum. </p><p style="text-align: left;">Campbellton Road'daki Red Lobster'da bulaşıkçı olarak çalışıyordum ve bir gün Public Enemy dinliyordum. Yanımdaki adam New York'luydu. "Hey, Gripp, bu grubu seviyor musun?" diye sordu. Ben de, "Onları sevmiyorum, onlara bayılıyorum," dedim. Bunun üstüne, "Onlarla tanışmak ister misin?" dedi. Ben geyik yapıyordum, çünkü Red Lobster'dayız; bulaşık yıkıyoruz. "Şey, adım Mike. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Professor_Griff">Professor Griff</a> benim küçük kardeşim. Buraya gelecekler ve seni onlarla tanışmaya götüreceğim." </p><p style="text-align: left;">Beni Fulton County Stadyumu'na götürdü <span style="background-color: #b4a7d6;"><span style="color: white;">ve o akşamı konser değil, Chuck D'nin konsere geliş şekli sebebiyle hatırlıyorum: O akşam en son çıkacak olan onlardı ve Chuck D oraya bir taksiyle gelmişti. Kariyerim boyunca bunu unutmadım.</span></span> </p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/261315">N.W.A.</a> tüm ortamı değiştirmişti. Müziği bir dakikalığına durdurmuşlardı. Saldırganlığı, gerçekten daha önce görülmemiş bir şekilde soktular rap'e. Ve sonra <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2162658">Geto Boys</a> geldi. "Güney'in en büyüğü kimdi?" dedikleri zaman. Bir çocuk olarak, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Scarface_(m%C3%BCzisyen)">SCARFACE</a> bizim Güney'deki <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Ice_Cube">Ice Cube</a>'umuzdu. </p><p style="text-align: left;">Her gün yeni şarkılar çıkıyordu. Çok heyecan vericiydi. Nereye gidersen git, birisi, "Bunu duydun mu?" derdi. Ve bu, Atlanta'da çocuk olmaktan başka bir şeydi çünkü Atlanta'da soul müzik çok baskındı -- <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/892266">Commodores</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7762762">O'Jays</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/96661700">Gladys Knight</a>, Curtis Mayfield'dan büyük bir şey yoktu. </p><p style="text-align: left;">Goodie Mob ile insanlara geldiğimiz yerin ruhunu ve kalbini sunduk. Bizi büyüten her şeyi, bizi oluşturan her şeyi, annelerimizin bize öğrettiklerini, yetiştirilme şeklimizi size verdik. </p><p style="text-align: left;">Toplu konutlardan gelmiyorduk. Her zaman varlıklı ve dindar Siyahların yanında bulundum -- tüm gördüğüm buydu. Torbacılar ve gangsterler şehirde hiçbir zaman yaygın olmamıştı çünkü hiçbir şey Kral'dan daha büyük olamazdı. Goodie Mob'un bizim konuştuğumuz gibi konuşmasının sebebi bu. Biz küçük yaşta bile yetişkin erkekler gibi rap yapardık. Yine de size <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Southern_hip_hop">'Dirty South'</a>u verdik, sizi toplu konutlara, sokaklara götürdük. Hepsini yaptık. Her zaman daha iyisine sahip olduğumuzu bildiğimiz bir yerden yaptık. </p><p style="text-align: left;">Aynı zamanda da <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/676851">Babyface</a> ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/L.A._Reid">L.A. Reid</a> bizimle anlaştığı için. Asla bir rap müzik şirketiyle çalışmadık ve benzerlerimizin yanına kâr kalan şeyler bize kalmıyordu. Babyface'in "Bir şarkıda nakarat ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/31653380">köprü</a> yoksa, şarkı denmez ona," dediğini hatırlıyorum. Ve bize söylediği tek şey buydu. </p><p style="text-align: left;">Amerikan Güreşi'nden çok etkilenmişimdir. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/5864051">Ric Flair</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/60166988">Dusty Rhodes</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Road_Warriors">Road Warriors</a> gibi sanatçıları yakından görmeliyim. Kostümler -- insanlar bunları gördüklerinde nasıl etkileniyor, biliyordum. Dungeon Family'de böyle yapmaya başlamamızın sebebi buydu. <span style="background-color: #b4a7d6;"><span style="color: white;">İnsanlar bizi anlamasa da, nasıl göründüğümüzü hatırlayacaklardı.</span></span> </p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24228489">Outkast</a> ve Goodie Mob'un böyle olacağını kim bilebilirdi? Başka kimsenin ekibinde Andre 3000 gibi bir adam olduğunu sanmıyorum. Bizden başka kimsenin ekibinde bir <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Cee_Lo_Green">CeeLo Green</a> olduğunu sanmıyorum. Tek yapman gereken, "Ceelo, biraz <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Gnarls_Barkley">Gnarls Barkley</a> yapsana," demek. </p><p style="text-align: left;">Güney ne zaman yeni bir stil çıkarsa, hoşlanmayacak bir şeyler buluyorlar. Ama düşünecek olursanız, çıkışımızdan bu yana hiç durmadık. Future'a baktığınız zaman --aileden biri o, Dungeon'dan-- Ying Yang Twins, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4208820">Lil Jon</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/19816691">Ludacris</a>, T.I., Jeezy, GUCCI MANE. Başlarda <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/56756309">Migos</a>'u da sevmemişlerdi! </p><p style="text-align: left;">Atlanta'da bir striptiz kulübü kültürü olduğu sürece, daima herkesin önünde olacağız. Birisi Patchwerk'teki stüdyodan bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/45354290">Young Thug</a> kaydı alabilir, pazartesi günü Magic City'ye gidebilir, en güzel striptizciyi bununla dans ettirebilir ve şarkı liste başı olabilir! Çalışmayı bırakmamakla ilgili bir şey bu. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr42vkzXFwokQTgwMLrw-e6VxfiS_nDsBWeI7mFXmRX-gg9e3A_imR_ltUyBFgqZ5zDO5gNPIuMT-2ZVs3kOUauxEQ__wTGfIPClBZrdv4L7SK1Lj-KOyss92x69ZL1iM4eb2J5H15LzyA9Ubhy8S6__6P3REHbuyrSuPZXi5EJR3A1x26uu-xdzbeH8MV/s500/HIPHOP50-BOOTS-ctlj-slide-v3.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="497" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjr42vkzXFwokQTgwMLrw-e6VxfiS_nDsBWeI7mFXmRX-gg9e3A_imR_ltUyBFgqZ5zDO5gNPIuMT-2ZVs3kOUauxEQ__wTGfIPClBZrdv4L7SK1Lj-KOyss92x69ZL1iM4eb2J5H15LzyA9Ubhy8S6__6P3REHbuyrSuPZXi5EJR3A1x26uu-xdzbeH8MV/w374-h497/HIPHOP50-BOOTS-ctlj-slide-v3.jpg" width="374" /></a></div><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>Boots Riley (The Coup)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/1UI0zKmwoih5srnh3HF5Av?si=c79d4e050f1945dd">Oakland, 1971</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p>15 yaşındayken, arkadaşım Johnny'yi polis şiddetine karşı düzenlenen mitinglere getirmeye çalışıyordum. Ona orada bir sürü kişi olacağını ve onların önünde rap yapabileceğini söylüyordum. O ise, eğer ben yaparsam, kendisinin de rap yapacağını söylüyordu. </p><p><span style="background-color: #e06666;"><span style="color: white;">Çoğu zaman <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3976145">Schoolly D</a>'nin sözlerini çalıyordum, çünkü onu kimse tanımıyordu. Okulda masaya vurarak rap yapıyordum, tiyatroyla da ilgileniyordum.</span></span> Birisi, "<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/88049">West Side Story</a>'nin bize özel versiyonunu yapalım, ama Doğu Oakland'dayız, o yüzden East Side Story diyelim," şeklinde bir fikir ortaya attı ve tüm oyunu rap yaparak sergileme önerisi getirdi. İlk yazma deneyimim buydu. </p><p><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Kaliforniya_%C3%9Cniversitesi_(Berkeley)">Berkeley</a>'deki bir mitingde konuştum ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4650373">TOO SHORT</a>'un DJ'i olan Pizo the Beat Fixer bir ara yanıma gelip, "Dostum, rap yapıyor musun, çünkü bu politik [küfür] şu anda işe yarayabilir," dedi. Ben de, "Evet, yapıyorum aslında," dedim. Ve bu adam, benim, Spice 1'in ve o zamanlar <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Tony!_Toni!_Ton%C3%A9!">Tony! Toni! Tone!</a>'nin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=dgSyQj3KVdM">bir şarkısında</a>, "Mocedes, the Mellow," dediği için tanınan Mocedes isminde bir adamın bulunduğu bir albüm çıkardı! Daha sonra Tupac'ın üvey kardeşi <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mopreme_Shakur">Mopreme</a> olarak tanındı. </p><p>Bugün bile yerel sanatçıların başına gelen bir şey var -- hepimize [küfür] olmadığımız öğretildi. Too Short, Fresh Fest'te çıktığı zaman ortaokulda olduğumu hatırlıyorum. Ve insanlar, ona nasıl izin verildiği hakkında konuşuyorlardı falan filan. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/MC_Hammer">MC Hammer</a> ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/92229592">Digital Underground</a>'a dek insanlar, bilirsiniz, "Bu yerel bir şey ama diğer insanlar da bundan hoşlanıyor," şeklinde davranmaya başladılar. Sende ise küçük kasaba zihniyeti var. Ve böylece, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Coup">Coup</a>'yu kurduğumuzda, başka yerlerdeki insanların bizi sevdiklerini, insanların bize sahip çıktığını göstermemiz zaman aldı. Çünkü herkes önemli bir şeylere bağlanmak ister. </p><p>Demek istediğim, kesinlikle bir takım çalışması duygusu vardı, insanlar bağlantılarını paylaşıyor, konserler düzenlensin istiyorlardı. <span style="background-color: #e06666;"><span style="color: white;">Bu cümleleri okuyan 20 yaşındaki gençler için söylemeliyim, birbirlerinizin işlerini paylaşmıyorsunuz. Birbirinizin projelerinde yer alın. Videolarınızda görünün.</span></span> <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/83146450">E-40</a>'ın amcası herkesin işlerine destek verirdi. Menajerim Chaz Hayes, bir noktada bizimle, Spice 1'le, E-40'la, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7906784">Master P</a>'yle ve Tony! Toni! Tone!'nin bazı üyeleriyle çalışıyordu. </p><p><a href="https://localwiki.org/oakland/Soul_Beat">'Soul Beat'</a>, yeni bir şeyler duyabileceğiniz bir kanaldı. Mesela ICE CUBE'u, henüz <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/C.I.A._(band)">C.I.A.</a> üyesi olduğu dönemde, havuz başında dans ederken görebilirdiniz orada. Coup, E-40 ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Click">Click</a>, <a href="https://soulbeatnetwork.com/soul-beat-day/">Soul Beat Day</a>'de sahne alıyordu, kuliste E-40 ve Studio Ton şöyle dedi: "Baksana, senin şu, 'practice looking hard,' sözünle bir şeyler yapmak istiyoruz." İşte o günden sonra beraber bir şeyler yapmaya başlamıştık. California'da birçok araba konseri ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/9612823">lowrider</a> konseri yapmıştık. O lowrider gösterilerinde kazandığım kupalar hâlâ durur. </p><p><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Wild_Pitch_Records">Wild Pitch</a>, bize bir fikirleri olduğundan bahsetti. Tam olarak bir türe uymadığımızı, bunu aşmanın yolunun da bir kolej turuna çıkmak olduğunu düşünmüşler. Biz de onlara kolej müziği yapmadığımızı söyledik. Diğer yandan albümü alan da onlardı, yani korkunç bir hata yapmıştık. </p><p>Fakat bize 14 bin dolar verdiler. Bu yüzden 50 günlük, her şehirde durduğumuz bir tura çıktık; kendi posterlerimizi astık, kendi çıkartmalarımızı yapıştırdık, insanlara plak dükkanlarının yerini sorduk ve oralara gidip albümümüzü çaldık, onlara dinlettik. </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12405343">D.C.</a>'ye vardığımızda şirket, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6182615">BET</a> ile herhangi bir ilerleme kaydedilemeğini söyledi. Harcırahımızı biriktirmiştik, bilirsiniz, günlük 5 dolar hakkımız vardı. Kapıyı tıklattık, Joe Clair'a nerede bir şeyler yemek istediğini sorduk. Onu yemeğe çıkardık, beraber takıldık ve videoyu gösterdik. Ve bir hafta sonra, sanırım <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4506279">Memorial Day</a>'di, deli gibi bizim videoyu döndürüyorlardı. Tam o sıra Cleveland'daydık ve insanlar "Sizi televizyonda gördüm," demeye başlamıştı. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHw5lq2v7z3X9j_X9Pc9z3gTHZnIV66RxhAKfWlHjCenYaEfxikrBrybj7nooHw85NJ4YcmlZT-nIWzHx1Erqwi_o6jAnnPWcjBxvnj3_n2nCzt_uIqawx-UgDkuLiVhdqHBZ3ZMGUiPu7kVA3bwFtOtfXLQ_QfLcRIQKbyAGtgNLpgDvVXIk9acrEg343/s500/HIPHOP50-BUNB-kfmt-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="563" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHw5lq2v7z3X9j_X9Pc9z3gTHZnIV66RxhAKfWlHjCenYaEfxikrBrybj7nooHw85NJ4YcmlZT-nIWzHx1Erqwi_o6jAnnPWcjBxvnj3_n2nCzt_uIqawx-UgDkuLiVhdqHBZ3ZMGUiPu7kVA3bwFtOtfXLQ_QfLcRIQKbyAGtgNLpgDvVXIk9acrEg343/w422-h563/HIPHOP50-BUNB-kfmt-slide-v2.jpg" width="422" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /><b><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/19725445">Bun B</a> (Ugk)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=8_crez94Ed4">Port Arthur, Texas; 1973</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Ben küçükken kendimi müziğe kaptırıyordum ama <a href="https://www.youtube.com/watch?v=uPfIIn5V_LQ&pp=ygUQbWljcm9waG9uZSBmaWVuZA%3D%3D">'Microphone Fiend'</a>i duyana dek aslında MC olmak aklımda yoktu. Ve bu, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Juice_Crew">Juice Crew</a>'a aşık olmamdan sonraydı -- <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11649376">Kool G Rap</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11367766">Big Daddy Kane</a> üstümde büyük etkisi olan isimler. O zaman söz yazmaya başlamıştım. 'Microphone Fiend' videosu <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Rap_City">'Rap City'</a>de çıktığında bir rapçi olmaya karar vermiştim, çünkü hayatımda gördüğüm en havalı [küfür] buydu ve ben de bu kadar havalı biri olarak görülmek istiyordum. </p><p style="text-align: left;">KTSU çalana kadar Houston hip-hop'ını duyamazdınız. Texas Southern University'nin radyosuydu bu. <a href="https://open.spotify.com/artist/2z40sTuFq36wtSpuN8fBYs">R.P. Cola</a>, <a href="https://open.spotify.com/artist/3TQZvkRWo2UMblLmhit6K0">Billy Dee</a> gibi adamlar vardı, bunlar aslında mekanlarda serbest stilde kapışan adamlardı. Akshen ile aşağı-yukarı aynı zamanlarda ama hâlâ pek bilinmiyorlardı. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=ybyLxajzLy0&pp=ygUYYW5vdGhlciBoZWFkIHB1dCB0byByZXN0">'Another Head Put to Rest'</a> radyoda çalınmadı. Çok küfürlüydü. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=gPH1gWza5OU&pp=ygUJY2FyIGZyZWFr">'Car Freak'</a>i falan duyardınız ama Geto Boys, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=739dMtfKm70&pp=ygURYmFsbHMgYW5kIG15IHdvcmQ%3D">'Balls and My Word'</a>u çıkartana dek böyle bir örnek yoktu. İşte o andan itibaren müzik yapma ve yayınlama fikri çok uzak gelmemeye başladı. </p><p style="text-align: left;">'88 gibi yazmaya başladım. Çalışmayı arzuladığım teknik seviye Juice Crew ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/16493468">Rakim</a> seviyesiydi. Metaforların kullanımı, dili manipüle etme, kelimenin ortasında kafiye yapma, mümkün olduğu kadar çok benzer sesli kelimeyi bir araya getirme. Ve okulda epey iyi olduğum için bunu da becerebileceğimi hissediyordum, anladın? İngilizcede gerçekten iyi notlar alıyordum. Çoğu arkadaşımdan daha fazla kelime biliyordum. Bunların bir kısmını kafiyelere nasıl dahil edeceğimi bulmalıydım. İlk denemelerim korkunçtu. Sanki [küfür] kelimenin tam anlamıyla oturup sözlüğe bakmak zorunda bırakacak gibi. Ve insanlar bunu yapmak istemez. </p><p style="text-align: left;">Bu farkındalığın çoğu, Pimp'in benim üzerimdeki etkisinden kaynaklanıyor. "Ortalığın amına koyacak bu," diyordu. İnsanlar sizi gördüklerinde kendilerini görebilmeli ve sizi duyduklarında kendilerini duyabilmelidir. <span style="background-color: #ffd966;"><span>Teknik düzeyde iyi olmak ve kafiyelerinizi roketler, hücre biyolojisi ya da moleküler biyoloji veya her neyse onunla karşılaştırmak istiyorsanız, bu harika. Ama günün sonunda, insanlar bu [küfür] ile dans etmeli.</span></span> </p><p style="text-align: left;">Müzik yapmaya ilk başladığımızda, o zamanlar Houston'da 50 tane rapçi falan vardı. Ama 92'de ilk kez New York'a, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3936289">Jive</a> ile anlaşma imzalamaya gittiğimizde, tanıştığımız ilk üç beyazın hepsi rapçiydi. Oteldeki kapı görevlisi bile: "Eee, siz burada ne yapıyorsunuz? Rap mi yapıyorsun? Ben de rapçiyim!" Pizzacı: "Anlaşma için mi geldin? Beni de dahil et, ben de rapçiyim." Ertesi gün, şoför: "Siz rapçisiniz galiba? Jive binasına gidiyorsunuz. Ben de kendimce rap yapıyorum." Ve bunların hepsi beyazdı! Torbacı bile, "Rapçi misiniz? Ben de rap yapıyorum," dedi. Ve o da beyazdı. </p><p style="text-align: left;">Kariyerimin ilk yıllarında, ne kadar zorlu ve sert biri olduğumu hissettiğimi duyurmaya çalışmak istedim. Sonunda bunun sert durmakla ilgili olmadığını, gerçekten yeterince sert olmakla ve o sırada, o odada ihtiyaç duyulan şeylere yetmekle ilgili olduğunu fark ettim. </p><p style="text-align: left;">Yani <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4078643">Ruthless Records</a>'tan bir grup [küfür] ile aynı odadaysam, ilerlemem ve kendimi taşımam gereken bir yol var, ama sonunda mikrofona ulaştığımda herkes kim olduğumuzu anlıyor. '92'de <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11043331">Q-Tip</a> ve Busta ile aynı odada kalsaydım da aynı şey olurdu. İnsanların birbirleri hakkında çizecekleri belirli varsayımlar var. Ve yeteneğimi gerçekten gösterdiğimde, birleştirici nokta bu oluyor. </p><p style="text-align: left;">Kelime oyunlarından büyülenmiştim ve bu, Doğu Yakası'ndan gelen baskın müzik tarzıydı. Ama aynı zamanda çok küçük bir kasabadan geliyordum. Orada çok sayıda gangster [küfür] oluyor. Kokain şehre geliyordu. Ve biliyordum ki, eğer rap yaparsam, ben de bunların bir yansıması olmalıyım.</p><p style="text-align: left;">Bir ara Volume 10'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=v8FtRmTFxiU&pp=ygUXY2lsdCAxMCBwaXN0b2xncmlwIHB1bXA%3D">'Pistolgrip-Pump'</a> isimli şarkısını duydum, bırak bizim sound'umuzu, o zamanlar yapılan hiçbir şeye benzemeyen bir şeydi. Müzik harikaydı. Sonra nakarata takıldım ve, "Bir dakika, benim bu," dedim. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=MnP1XmxyqxA">'Pocket Full of Stones'</a>taki <i>verse</i>'lerimden biri. Tek kuruş istemedim. Rapçilerin diğer rapçilerden para aldığını düşünmüyordum. Bunu duyduğumda, "Hasiktir, Batı Yakası'nda benim [küfür] biliyorlar," dedim. Sonra başka bir albüme girdi ve şöyle oldu: "'Pistolgrip' was a hit/UGK, I'd like to say what's up." Çılgınlıktı bu!</p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/20201384">Biggie</a> ile 94'te tanıştık. Jive Records ile tanıtım işindeydik ve bu, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Craig_Mack">Craig Mack</a>'in <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/15823511">'Flava in Ya Ear'</a> şarkısının altın plak kazanmasından üç-beş gün sonraydı. İşte biz oradayız, Craig orada, Big orada ve herkes resmen <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6854637">Craig Mack</a>'e yaltaklanıyor. Ama elbette biz Biggie ile tanışmak istiyorduk. </p><p style="text-align: left;">Gidip kendimizi tanıttık ve o şöyle dedi: "Kim olduğunuzu biliyorum. 'Menace' soundtrack'inde vardınız hepiniz. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8UAWntGQhjg">'Pockets'</a> şarkısı sizde. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/64261232">Eiht</a> ile birlikteydim, ona soundtrack'teki en iyi şarkının sizde olduğunu söyledim." </p><p style="text-align: left;">Bu, gururumuzu okşadı ve şaşırdık. Ve unutmayın bu, Biggie'nin korsan albümünün elimizde olduğu zaman, ama bundan bahsetmemeye çalışıyorum. Bunu nasıl karşılayacağını bilmiyordum. </p><p style="text-align: left;">Otumuz vardı, beraber içmeyi teklif ettik. İçmek için arabaya doğru giderken ona ön koltuğa oturmasını teklif ettim, o da sorun olmazsa arkaya oturacağını söyledi. Ve kapıyı hiç kapatmadı. İçeriyi dumana boğmaya çalışıyoruz hani? Kapıyı kapatıp pencereleri açmaya çalıştım ama yanaşmadı. Bir de baktık ki, bizi o kadar tanımadığı için ön koltuğa oturmak istememiş, çünkü tanımadığı kişilerin arkada kalmasını istemiyordu. Ve kapının açık kalması gerekiyordu, zira kaçması gerekirse diğerlerinden az da olsa daha avantajlı olması gerekiyordu. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG8VNUCeF_fSQrMt_8R0HDgin6R1KPowTbsXsXELZHCZN_0wMmZ6YfZEMFx4vhiTfj7AZTdR7nN8_WJvAR47EOPnrqZ5NeKk9bpV4NqfLqww6syBXksXObOMM6Mr-0sqkXqBAFwKpPVpWxg62DM9EzysOmbLV--d0JQVOiyIRzDsY_YsJDfgKT61-EAiwi/s500/HIPHOP50-BUSTA-fcph-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="578" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG8VNUCeF_fSQrMt_8R0HDgin6R1KPowTbsXsXELZHCZN_0wMmZ6YfZEMFx4vhiTfj7AZTdR7nN8_WJvAR47EOPnrqZ5NeKk9bpV4NqfLqww6syBXksXObOMM6Mr-0sqkXqBAFwKpPVpWxg62DM9EzysOmbLV--d0JQVOiyIRzDsY_YsJDfgKT61-EAiwi/w434-h578/HIPHOP50-BUSTA-fcph-slide.jpg" width="434" /></a></div><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>Busta Rhymes</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/3jbSkkfiZigzEq4mwGQI2d?si=21ef33a2c05641ce">Uniondale, New York; 1973</a></p><p><br /></p><p>Benden büyük yaşta birkaç kankam vardı. Ben hâlâ tek haneli yaşlardaydım ve mahallemde <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6900693">Yüzde Beşçiler</a>'in müritleri vardı. Kasetleri elden ele dolaştıran onlardı -- <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11336709">Kool Moe Dee</a>'nin Busy Bee'yle kapışması ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1966087">COLD CRUSH BROTHERS</a>'ın dahil olduğu kapışmalar. Ve radyoda <a href="https://www.youtube.com/watch?v=mcCK99wHrk0&pp=ygUQcmFwcGVyJ3MgZGVsaWdodA%3D%3D">'Rapper's Delight'</a> çalmaya başladığı zamanlar WHBI isimli bir yeraltı radyo istasyonu vardı, sanırım 105.9'dan çalardı, sabah 2'den 5'e dek faal olurdu.</p><p><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_World%27s_Famous_Supreme_Team">The Supreme Team</a> orada çalardı. <a href="https://www.instagram.com/the_awesome2/">The Awesome Two, Special K ve Teddy Ted</a> oradaydı. Ve aynı radyo istasyonunda <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13639767">Zulu Nation</a> çalardı, bazen <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Kool_DJ_Red_Alert">Red Alert</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3638712">Afrika Islam</a> ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1378693">Jazzy Jay</a> de. Şu <a href="https://daily.redbullmusicacademy.com/2019/04/pause-tape-production-feature">duraklama kasetlerinden</a> yapardım ve sonra okula gidip büyük kuzenlerimle kapışmalara gitmiş gibi davranır ve bunları 5 dolardan satardım.</p><p>Geç saatlere dek otururdum, çünkü annemin çalıştığı gecelerde bana bakan Panamalı kadından bu istasyonu öğrenmiştim. Bugün hâlâ sevdiğim o kadının oğlu bana graffitiyi tanıttı. Metrolarda spreyle boyayacağı parçaları çizdiği bir kara defteri vardı. Ben orada oturur, onları bakar ve bir film izler gibi eğlenirdim. Hip-hop'a ilk elden tanık olduğum ilk deneyimlerim bunlardı. Mahallede sokak partisi yaptıkları zaman DJ'leri ve mikrofondaki adamları gerçekten görme şansım oldu. Sokakta silahlar patlayana dek herkes orada olacaktı. Ama biri vurulmadıkça ya da polis gelmedikçe bu asla bitmezdi.</p><p>Jamaikalı yetiştirilme tarzım da bir unsurdu. <span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">Brooklyn'de tüm Karayipli topluluklar bir aradaydı. Sadece hip-hop ile ilgili değildi bu.</span></span> Haitililer, Trinidadlılar, Jamaikalılar, Bajanlar, Panamalılar vardı. <span style="color: white;"><span style="background-color: #8e7cc3;">Bunun şovmen tarafım üstünde büyük etkisi vardı, giyinme tarzımdan konserlerimdeki enerjiye -- onların akış kalıplarından dancehall kayıtlarındaki rap yapma stilleri ve ağır bas vuruşlarına kadar.</span> </span>Bunların hepsini hayal gücüme dahil ettim ama hip-hop tarzında.</p><p>1983'te, ben 12 yaşındayken, Long Island'daki Uniondale şehrine taşındık. Ebeveynlerimizin standartlarıyla ilgili olarak, hepimiz bir şeylere zarar vermeyi çok erken keşfediyorduk. Yanlış yollara bulaştığımızı gördüler. Bizim oralardan geldiğinizde şöyle bakıyorsunuz: "Long Island hanım evladı. Oraya gidip tüm o çimlerin ve çiçeklerin arasında, hip-hop kültüründen anlamayan beyaz çocukların arasında olmak istemiyorum." Ancak bu ortak payda, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Leaders_of_the_New_School">Leaders of the New School</a>'un bağlantı kurmasını sağlayan şeydi. Çünkü mahalle hâlâ banliyödeydi. </p><p>Grubu resmen 86 senesinde kurduk ama henüz Busta Rhymes ismini almamıştım. Adım Chill-O-Ski'ydi. Chuck D ve diğerleriyle yolumuzun kesişmesi, Hempstead'de yapılan bir yetenek yarışmasında gerçekleşti. 20 ila 30 arası grup vardı ve sonuna kadar bekledik. Chuck D bizi, başka bazı gruplarla birlikte Hempstead'deki Spectrum City Stüdyoları'na davet etti. </p><p>Üzerinde <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Son_of_Bazerk">Son of Bazerk</a>, Funky Frank and the Street Force, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Young_Black_Teenagers">Young Black Teenagers</a> ve Leaders of the New School gibi farklı grup isimlerinin olduğu bir pano vardı. Grubumuzu bölmeye ve bizi daha çok uyduğumuzu düşündükleri bir gruba eklemeye çalışmalarını dinlemek zorunda kaldık. "Buraya ayrılmak için gelmedik," diyorduk. Ve buna saygı gösterdiler. </p><p>Onlara Leaders of the New School ismini istediğimizi ve aslında sonradan Young Black Teenagers'ın üyesi olacak bir çocuğun aynı adı istediğini söyledik. Bu yüzden biraz uğraşmak zorunda kaldık. Ve bize, bu ismi o kadar çok istiyorsak, '__ the Old School' isimli bir şarkı yapmamız gerektiğini söylediler. Bunu yapmak istemedik çünkü bizden önceki hiçbir şeye saygısızlık edecek şekilde yetiştirilmedik biz. Ama gerçekten ne kadar istediğimizi görmek için de bir testti. O şarkı asla ortaya çıkmayacak.</p><p><span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">O zamanlar havalı ve ilginç olan şey, zeki ve pozitif olmanın diğer her şeyden daha ağır basmasıydı.</span></span> Çok fazla gangster rapçi yoktu. Yüzde Beşçiler'in büyük etkisi vardı. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Poor_Righteous_Teachers">Poor Righteous Teachers</a> vardı, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/16323337">Rakim</a> vardı, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Lakim_Shabazz">Lakim Shabazz</a> vardı, <a href="https://hip-hop-music.fandom.com/wiki/King_Sun">King Sun</a> vardı, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Just-Ice">Just-Ice</a> vardı. Zulu Nation oradaydı. Siyahların güvünü artıran pek çok hareket vardı. Eğer zeki değilsen, gerçek bir mal gibi gözükürdün. </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1978447">Queen Latifah</a>'mız vardı, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12053201">MC LYTE</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/266018">Salt-N-Pepa</a>'mız vardı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/44429841">Böbürlenme</a> [küfür] bizde hep vardı. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=oVDfyc2lh4Q&pp=ygUHaSdtIGJhZA%3D%3D">'I'm Bad'</a> gibi bir şarkı vardı, gerçek maçoluk, kızlar onların seksî olduklarını söylüyordu ama erkeklerin burada nasıl uyuşturucu sattığını, ateş ettiğini pek duymuyordun. Bunların hiçbirinin yanlış olduğunu söylemiyorum. Hip-hop'ta her şeyin bir yeri vardır. Ama bence hayatta herhangi bir konuda bir şeyin fazlası iyi bir şey değil. </p><p>Leaders of the New School patladığında ve işler bizim için hareketlenmeye başladığında, bazı iç çatışmalar ortaya çıktı. Dinleyici, gruptaki en sevdiği MC'ye yönelmeye başladı. Bu geçiş sürecinde gerçekten çok zorlandım çünkü grubun en genciydim ama aralarından çocuk sahibi olan ilk kişi de bendim. </p><p><span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Q6TLWqn82J4">'Scenario'</a>dan sonra hayatım değişti.</span></span> Q-Tip her zaman abim ve en yakın arkadaşlarımdan biri gibiydi. O şarkı çıktığında şovu çalmaya hazır olduğum çok belliydi. 'Zindan ejderha' [küfür] ile mikrofona gelmem kesinlikle dikkat çekici bir andı. O zamanlar şarkıdaki sonuncu kişi olmak çok makbul bir şeydi. 'Scenario'da sonuncu kişiydim. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=GNFqMx0gY7I&pp=ygUPZmxhdmEgaW4geWEgZWFy">'Flava in Ya Ear'</a>da sonuncuydum. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/5010018">Heavy D</a>'nin <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Blue_Funk">'Blue Funk'</a> albümündeki <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Dsg7kAhniI8&pp=ygUbaGVhdnkgZCAmIHRoZSBib3l6IGEgYnVuY2hh">'A Buncha __'</a> isimli şarkıda sonuncuydum. Big Daddy Kane'in <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Prince_of_Darkness_(Big_Daddy_Kane_album)">'Prince of Darkness'</a> albümündeki <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8fveV_nS7Yk&pp=ygUbY29tZSBvbiBkb3duIGJpZyBkYWRkeSBrYW5l">'Come on Down'</a> şarkısında sonuncu kişiydim. Gösteriyi ele geçiren kişiyseniz, sondasınız. </p><p><a href="“Put Your Hands Where My Eyes Could See” was a turning point for my life, the first time people heard me spit on a song calmly. It’s safe to say it’s one of the greatest records ever made in the history of the culture. I ain’t saying that because it was me. I’m saying that because it’s the general consensus across the board to this day." style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">'Put Your Hands Where My Eyes Could See'</span></a> hayatımda bir dönüm noktası oldu, insanlar ilk kez benim sakince rap yaptığımı duydular. <span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">Kültür tarihinde şimdiye kadar yapılmış en iyi şarkılardan biri olduğunu söylenebilir.</span></span> Bunu kendi şarkım olduğunu için söylemiyorum. Söylüyorum, çünkü bu, üstünde fikir birliğine varılmış bir şey. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgELQfIiRrxLclN7e9U_7RLHAvBmXk_oTGhhvxB_8Jf487DsM7ebytypxi5bgHHsuROQoCIf-z-fM4bagbFlfCRSM_BMtCkrxCRl1pbIX_0s_DhYJ-o0EiMXHuM96VNk1duKrkcjC6zkRDtoo1VP-b2sm0ZLNekGU-0eKv6BghyoHTgFmsQKJQiETYkkO8y/s500/HIPHOP50-CAMRON-jgkb-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="561" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgELQfIiRrxLclN7e9U_7RLHAvBmXk_oTGhhvxB_8Jf487DsM7ebytypxi5bgHHsuROQoCIf-z-fM4bagbFlfCRSM_BMtCkrxCRl1pbIX_0s_DhYJ-o0EiMXHuM96VNk1duKrkcjC6zkRDtoo1VP-b2sm0ZLNekGU-0eKv6BghyoHTgFmsQKJQiETYkkO8y/w421-h561/HIPHOP50-CAMRON-jgkb-slide-v2.jpg" width="421" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Cam'ron">Cam'ron</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/2R5pq88FJMQSdsNiIWPxq9?si=716adc90e57d4d3a">New York, 1976</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">8, 9 yaşlarındayken izlemeye ve dikkat etmeye başladım. Sabaha kadar bir sürü isim sayabilirim ama en sevdiklerim şunlardı: <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/20221517">KRS-One</a>, Kool G Rap, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/44974264">Slick Rick</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4006668">3rd Bass</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/14310511">EPMD</a>, A TRIBE CALLED QUEST, N.W.A., <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/10269051">Gang Starr</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3555126">De La Soul</a>, Queen Latifah, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/9628687">Naughty by Nature</a>. Kwame puantiyeli gömlek giydiği için, Gap'e gidip puantiyeli gömlek almaya çalıştığımı hatırlıyorum.</p><p style="text-align: left;">Benim için bilinçli rap ve sokakta yapılan rap kafa kafayaydı ama sonra aniden <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24177614">gangsta rap</a> kontrolü ele aldı. Belki de rap dışında, uyuşturucu ve suçla ilgili olup bitenler yüzünden. Belki de bu, gangster müziğini normal müziklerden daha fazla ileriye götürdü. </p><p>Teyzem Inglewood'da yaşıyordu, o yüzden yazları California'ya giderdim ve orada radyo dinlerdim ama bizim dinlediğimiz şeyler çalmıyordu. Sonra Teksas'ın Corsicana şehrindeki Navarro Koleji'ne gittim. Okula başladığımda bir kültür şoku geçirdim çünkü New York müziği çalmıyordu orada. Tek çaldıkları <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24854482">BONE THUGS-N-HARMONY</a> idi. Ayrıca farkında olmadığım şey, bu adamların Güney'de ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/19725565">UGK</a> üzerinde çok büyük etkisinin olmasıydı. Bunu sevmiştim. BUN B'nin herkesle, her eyalette rap yapabileceğini düşünüyorum. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Pimp_C">Pimp C</a> biraz daha yaşam tarzı üstüneydi. Bun ve Pimp harika anlaşıyorlardı. </p><p>O sene Noel tatili için eve geldiğimde <a href="https://www.youtube.com/watch?v=_rXHhnnmEDs&pp=ygUKc2hvb2sgb25lcw%3D%3D">'Shook Ones'</a> çıktı ve "Evet, işte New York!" demiştim. Okula dönerken bir kasete kaydetmiştim ve orada her gün dinledim. Bu beni New York kafasına soktu ve sonunda birini silahla yaralayıp okuldan atıldım.</p><p>New York'lu olduğum için <span style="background-color: #38761d; color: white;">bir denge öğrendim. Söz yazarı değilmişim gibi davranmak istemem ama aynı zamanda bu, insanlar için çok fazla olabilir.</span> Muhtemelen erkek dinleyicim daha fazladır fakat her zaman aklımın bir köşesindedir, kızların da konserime gelmesini isterim. Benim için en iyi 3 rapçiden biri ama, hiçbir kızın, "Kool G Rap'i açsana ya," dediğini duymadım.</p><p>Bir anlaşma yapmaya yaklaştığım zamanları hatırlıyorum. Bir kızın evindeydim ve Jay-Z piyasada yeni yeni duyuluyordu. Daha albümü çıkmamıştı. İlk birkaç single'ı çıkmıştı. Ben, "<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24550236">Nas</a> çok iyi ya," diyordum. Kız ise, "Yok ya, ben Jay-Z'yi severim," diyordu. "Cam, kulübe giderken yanımda sözlük taşımak istemiyorum." </p><p>Bu Nas ve Jay-Z tartışması sadece o kıza özel bir şey değildi. Başka konuşmalarda da denk gelmeye başladım ve artık Jay'in standart olarak görüldüğünü fark ettim. <span style="color: white;"><span style="background-color: #38761d;">Cep telefonu yokken, henüz anlaşma imzalamadığım dönemde, cebimde not defteri bulundururdum. Jay-Z ne zaman yeni bir şey çıkarsa, ben de bir şeyler bulmalıydım çünkü bunun nereye gittiğini ve insanların buna nasıl uyum sağlamaya başladığını görmüştüm.</span> </span></p><p>Onlar gibi olmamız ya da onlar gibi rap yapmamız gerektiğini söyleyen kimse olmadı. Gördüğüm şey, hareketlerin her zaman kabul edildiğiydi. İster <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8256518">Native Tongues</a> olsun, ister <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Hit_Squad">Hit Squad</a>; ister <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/48011710">Cash Money</a> veya <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/791375">No Limit</a>; ister <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Roc-A-Fella_Records">Roc-a-Fella</a>, ister <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2184141">Murder Inc</a>. Ben de şöyle düşündüm: "Eğer Cam'i sevmiyorsan, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Juelz_Santana">Juelz</a>'i sevebileceğin bir ekip oluşturabilirim. Juelz veya Cam'den hoşlanmıyorsanız, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/42968787">Jim Jones</a>'tan hoşlanabilirsiniz." Çünkü eskiden No Limit'te kimin en iyi olduğu konusunda bizim sokakta tartışırdık ve insanlar, "<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mr._Serv-On">Mr. Serv-On</a>'u bile bilmiyorsunuz," filan derlerdi. Bu tartışmalara dikkat eder ve şöyle düşünürdüm: "No Limit'i herkes sever ama herkesin de kendi favorileri var. No Limit'i sevdiğiniz sürece bunun cidden bir önemi yok çünkü markayı seviyorsunuz."</p><p>Master P'nin New York'ta bir DJ ile tartıştığını hatırlıyorum. İsmi söyleyemem. Ona eğer New York'a gelirse yardım edebileceklerini, çünkü onun hiç orada bulunmadığını söylüyorlardı. Master P de adama, New York'a ihtiyacı olmadığını söyledi. "Hiçbirinize muhtaç değilim. İyiyim ben." Ben de, "Vay anasını, [küfür] gerçekten New York'un dışında işini görüyor," diye düşünmüştüm. Bunun için bir kitle olduğunu zaten biliyordum, bu yüzden hep aklımda tuttum. </p><p>Yıllar sonra Pimp C bir gün beni aradı ve şöyle dedi: "Sizin haricinizde tüm Doğu Yakası'na diss atacağım var ya. Onlar [küfür] yerinde ön plana çıktı. Sizin rap yapabildiğinize inanıyorum dostum. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/106_%26_Park">'106 & Park'</a>taydım, Juelz'i gördüm. Güzel bir Maserati'si vardı. Diğerleri bizim gibi para kazanamıyor. Ama bence siz öylesiniz. " </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU7rV0qQxQRPxVo9BLuj7cZYm5AftPN01FMLLx258868UPkZQqp8NMIZQUU4phE8_O0ULUSbpsvvfxZnFsnK6PeS0VBZDNgmpQV2csnXFC2afZWcqeYukZ3vtYks5lwUa-tfe8QOcgoG6TleyTqsirPTZD9GEb4OlBuFzVNVZMN4OuHD0pdVbtQPZEJHmH/s362/FPO-HIPHOP50-CARDI-kvcl-tmagSF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="378" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU7rV0qQxQRPxVo9BLuj7cZYm5AftPN01FMLLx258868UPkZQqp8NMIZQUU4phE8_O0ULUSbpsvvfxZnFsnK6PeS0VBZDNgmpQV2csnXFC2afZWcqeYukZ3vtYks5lwUa-tfe8QOcgoG6TleyTqsirPTZD9GEb4OlBuFzVNVZMN4OuHD0pdVbtQPZEJHmH/w472-h378/FPO-HIPHOP50-CARDI-kvcl-tmagSF.jpg" width="472" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /></b></p><p style="text-align: center;"><b>Cardi B</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/4frr19lIKPxLo690m94MAR?si=907f4c4b684f4ad6">Bronx, 1992</a></p><p><br /></p><p><span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">Çocukluğumdan unutulmaz bir an, 'One Minute Man'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XayUCLgxS5c&pp=ygUOb25lIG1pbnV0ZSBtYW4%3D">videosunda</a> <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Missy_Elliott">Missy Elliott</a>'ın kendi kafasını uçurduğu sahneydi, delirmiştim.</span></span> Tüm istediğim buydu. Artık Barney'yi duymak istemiyordum, anlıyor musun? Artık Disney filmlerinin müziklerini duymak istemiyordum. Otomatikman hip-hop'a dahil oldum.</p><p>Benden büyük kız kuzenlerim her zaman <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Lil%27_Kim">Lil' Kim</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Foxy_Brown">Foxy</a> ve o ara tanınan kızlar kimse onları dinlerdi. Hep hatırlarım, annem, "Çocukların yanında çok fazla oynama," derdi. Sonra <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Trina">Trina</a>'nın yaptığı türden müziği dinlemeye başladım. Trina, bilirsin, iğrenç, acayip bir müzik yapıyor. Lil' Kim de öyle ama, tarzları farklıymış gibi hissediyorum. Benim rotam daha çok TRINA rotasıydı. Bu çok acayip, çünkü ben bir New York'luyum ama her zaman Trina, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1868741">Khia</a> ve Jacki-O tarzına ilgi duydum.</p><p>Ergenliğimde, "Onlar gibi [küfür] etmek istiyorum," diyordum. Ki ben aslında gerçekten böyleyim. Müzik yapmaya 23 yaşında başladım ama 15, 16, 17, 18 yaşında bu kızları dinliyordum. Böylece müziklerinin kazandırdığı kişilik bende sabit kaldı.</p><p>O zamanlar striptiz yapmayı yeni bırakmıştım, bu yüzden hâlâ o dünyanın içindeydim. <span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">Yaptığım müziğin benimle ilgili olmasını istiyordum.</span></span> İlk şarkım <a href="https://www.youtube.com/watch?v=-39SFNDiOCY&pp=ygUSd2FzaHBvcHBpbiBjYXJkaSBi">'Washpoppin'</a>de şöyle diyordum: "I need all money makers bring that cash out/I need all my D-boys to bring that cash out." Para kazanma türünde bir müzikti. Ayrıca gangsterler için müzik yapıyordum çünkü kendimi gangster kılıklı küçük bir kaltak gibi hissediyordum. </p><p>Menajerim benimle uzun uzun sohbet ederdi, nasıl hissettiğimi sorardı. Bilirsin, bunalmış hissederdim, bazen gerçekten çok yorgun olurdum. Ve bana garip sorular sorardı, mesela erkek arkadaşımın bana ne hissettirdiğini. Aşk konusunda ne düşünüyorsun? Eski ilişkilerin hakkında ne hissediyorsun? Ve onunla geçmiş ilişkilerim ve travmalarım hakkında konuşurdum. Sonra, "Pekala, o zaman bunu müziğine ekle," derdi. Ve işte ondan sonra çete işi, sokak mevzuları ve striptiz gibi, geçmişimde yaptıklarımdan daha başka şeyler hakkında konuşmaya başladım. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIJjHir3ZglwVeUG1T1BXbp88_3OXzlcnLrS_yWWQ4xU4YJ8pteQNt5esHaq2xUKoYuYK3unxOdGgZ_7PTZqy429whAkJf6uUhIXnTYMyGY3HQMtzl-i7tPbzQvvbx66FXnt6tUjgWeQLNWczywrRzyOj3vP4WSSz_jcqadEufs4f0D9rltigAgEvP9btb/s362/HIPHOP50-HOLLYWOOD-vfmq-tmagSF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="289" data-original-width="362" height="407" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIJjHir3ZglwVeUG1T1BXbp88_3OXzlcnLrS_yWWQ4xU4YJ8pteQNt5esHaq2xUKoYuYK3unxOdGgZ_7PTZqy429whAkJf6uUhIXnTYMyGY3HQMtzl-i7tPbzQvvbx66FXnt6tUjgWeQLNWczywrRzyOj3vP4WSSz_jcqadEufs4f0D9rltigAgEvP9btb/w511-h407/HIPHOP50-HOLLYWOOD-vfmq-tmagSF.jpg" width="511" /></a></div><br /><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>DJ Hollywood</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=EqLL9Tw2i6c">New York, 1954</a></p><p style="text-align: center;"><span style="text-align: left;"><br /></span></p><p style="text-align: left;">Hip-hop'ın başlangıç zamanlarına senkopsuz rap deniyordu, yani epeyce rap yapıyorlardı fakat... Altta bir jazz şarkısı çalar ya da kelimeleri yönlendirmeyen muhtelif ritimler olurdu. Her ne hakkında konuşuyorlarsa, gerçekten sağlam ve ilginç olmalıydı, yoksa onu kimse dinlemezdi. Bunlardan bazıları şu isimlerdi: Last Poets, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/99290896">Rudy Ray Moore</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Blowfly">Blowfly</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Jocko_Henderson">Jocko Henderson</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/100291962">Pigmeat Markham</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Oscar_Brown">Oscar Brown Jr.</a>, <a href="https://www.mixcloud.com/rob-frankel/wwrl-1973-05-hank-spann/">Hank Spann</a>. İşin içinde pikap yoktu.<span face="Calibri, "sans-serif"" style="font-size: 13.5pt;"> </span></p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;"><span style="color: white;">Pikabın devreye girmesiyle ben de bu işe dahil oldum ve şarkı sözlerini bir plağa eklemeye başladım. İlk işimi 71'de aldım. Kulaklıklı mikseri aldığımda işler değişti.</span></span></p><p style="text-align: left;">Eskiden plaklarda bir A bölümü, bir B bölümü, bir de ara vardı. Ben sesim. Ve sonra, şarkı söylemeye başlayan adam için tam zamanında sesimi çıkarıyorum. Müziği tamamladığım sürece onun içindeyim. Sadece harika kaydı elde etmekle kalmadınız, aynı zamanda albüme harika bir giriş yaptınız, anladın?</p><p style="text-align: left;">Bütün bunlar olmadan önce şarkıcıydım. Ne söylüyorsam onu söylemeye başladım --"<i>If I was snow, I would be cold/If I was a jug of wine, I would be old</i>"-- ve ortaya çıkanı uyumlu yapan da buydu. </p><p style="text-align: left;">Buna rap yapmak demiyordum. Eğleniyordum sadece. Yeniydi, taze bir şeydi. Pek çok insan şöyle diyordu: "Ya biri şuna söylesin de [küfür] çenesini kapatsın. Plak çalsın işte!" Bununla çok uğraştım. Hr şey olumlu değildi. Ama ayakta durmayı başardım. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://moonstationz.blogspot.com/2023/04/ceviri-1977deki-meshur-elektrik.html">'77'deki elektrik kesintisinden</a> sonra herkesin ve annelerinin ekipmanı olmuştu --mikrofon, pikap ve başka şeyler-- ve hepsi işin içine girmeye başladı. Bir kişinin ne yapması gerektiğine dair bir planım vardı ve çoğunlukla herkes aynı benim gibi rap yapıyordu. Pek çok kişi benim cümlelerimi kullanıyordu, anladın?</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;"><span style="color: white;">Tarzın yaratıcısı benim. İnsanların eğlenmesi için müzik üstüne eğlenceli sözlerin söylenmesini ben yarattım.</span></span> Çünkü ilk rapler eğlenmek üstüneydi. Sonra politikleşti, ardından mahallenizle ilgili oldu, sonra hırsızla ilgili oldu, ardından da sekse geldi, hepsi eğlencenin üstüne geldi. Ama en başta, mesele basitçe iyi vakit geçirmekti. </p><p style="text-align: left;">Albüm çıkaran insanlar gördüm ama yaptıkları biraz farklıydı. Ama ben kibirliyimdir. Çekilin yolumdan, ben Hollywood! </p><p style="text-align: left;">Kafam güzeldi. Bir süreliğine dengeyi kaybetmiştim. Kafan güzel olduğunda hiçbir şey [küfür] olmuyor. Ve ben de böyle geride kaldım. Çünkü kafamın içinde gaza gelip, benden daha iyisi yokmuş gibi düşünüyordum. Bundan utanmıyorum. Böyle oldu ve böyle devam etti.</p><p style="text-align: left;">Uzun zaman kafam iyiydi. '80'lerde de öyleydim. Önce kokaine takıldım, ondan sonra da <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/10886783">crack</a>. Yaşananlar yüzünden kendimden başkasını suçlayamam. "Bana doğru davranmadınız, beni koruyup kollamadınız," diyeceğim tek bir kimse yok. Ve bunu yapabilecek, yapması gereken pek çok insan tanıyorum.</p><p style="text-align: left;">Şu anda kazandıkları gibi bir para kazanmıyordum ama herkesten de fazla kazanıyordum. Limuzinlerim vardı, kendi Cadillac'ım vardı. Çok iyi gidiyordum ama aynı zamanda kafam da iyiydi, bu yüzden parayı har vurup harman savuruyordum. </p><p style="text-align: left;">Sahip olduğum her şey birdenbire gitti. Evimi kaybettim, oradaki her şey de elimden gitti. Ve bunu tekrar tekrar yaptım. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;"><span style="color: white;">Şu andaki Hip-hop'ın ellinci yılı tantanasının, benim bulunduğum yerdeki adamlarla alakası yok. 80'lerden gelenler için.</span></span> Abi, etrafa bakıyorum, 7000 tane falan efsane var. Nereden çıktı bunlar? Nasıl? Efsane olmak için ne yaptın da? Hip-hop'ın bu 50 yıllık kısa dönemini onurlandırıyorlar, eğer geçip giderse ve ben bundan bir şey alamazsam, o zaman oradan ne yapacağımı bilmiyorum.</p><p style="text-align: left;">Kendimi alt edemem. 90'lara doğru temizlendim. Tek istediğim, müzik yapmama izin verecekleri bir yer bulmak. Şu anda hayatımı buradan nasıl değiştireceğimi görmeye çalışıyorum. Asla sızlanmak gibi bir şeye başvurmam. Kafama vurup dövünmek gibi bir şey yapmayacağım. Anlayamadığım için üzgünüm ama, bu benim için bir şey değildi. İçinde bulunmadığım için çok üzüldüğüm bir dönem olmadı. Çünkü ben hepsinin içindeyim. DNA'larında varım.</p><p style="text-align: left;"> </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXUizJBamaDgs5eEcDHgpEh20XEkdEDPx8vJHuX8zIcyb8mqN7xN7DAMr5fuwZUW_y9il1gWb-_8knVuhoDIClxX2KUXAANSQrPUMxxHKcbrpjXCceJYDJ_apbOjngAifgIbRBbQPdtN3C7-nqerNyCoLfsWQw0reRrq2vrCAAic_dmyq50Po_lrFmILDH/s500/HIPHOP50-JUBILEE-pcwz-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="520" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXUizJBamaDgs5eEcDHgpEh20XEkdEDPx8vJHuX8zIcyb8mqN7xN7DAMr5fuwZUW_y9il1gWb-_8knVuhoDIClxX2KUXAANSQrPUMxxHKcbrpjXCceJYDJ_apbOjngAifgIbRBbQPdtN3C7-nqerNyCoLfsWQw0reRrq2vrCAAic_dmyq50Po_lrFmILDH/w392-h520/HIPHOP50-JUBILEE-pcwz-slide-v2.jpg" width="392" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />DJ Jubilee</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/6svgkdSMfXB4ZBE0VcXrju?si=cf31dede231e455c">New Orleans, 1965</a></p><p><br /></p><p>DJ'lik yapmaya 1982 yılında başladım. 84'te koleje gittim. O zaman mikrofondaydım. Kuzey Louisiana'daki Grambling State Üniversitesi'nde tüm partileri ben düzenlerdim. Ama mezun olup eve döndüğümde lise danslarında DJ'lik yapmaya başladım. Yerel rapçileri içeriye alırdım, ama o kadar çok küfrederlerdi ki, onlara mikrofon veremezdim zira bir lise dansındaydık. Biz de ondan sonra bazı danslar uydurmaya başladık. Birinin bir şey yaptığını görünce, ona isim verirdim. </p><p><span style="background-color: #ea9999;">Tyrone James isimli bir arkadaşım, bir keresinde <i>slide dance</i> yapmıştı, Grambling Eyalet Üniversitesi'nde eve dönüş partisindeydik. New Orleans'a döndüğümde bu dansı yaptım ve adımı verdim. "Jubilee'yi yapın, Jubilee'yi yapın," demeye başladım.</span> Ardından, sonraki hafta St. Thomas'tan Chris ve Beenhead isimli iki kişi gelip, Beenie Weenie'yi yaptılar. </p><p>Artık her hafta birileri, farklı bir dansla geliyordu. Farklı danslarla ortaya çıkan farklı bölgeler vardı. Eddie Bow, Magnolia ile geliyordu; Calliope Konutları, Jerk'le geliyordu; St. Thomas, Jubilee All ile geliyordu -- onun dışında KC, Law Law, Eldon Delloyd, Sissy Leroy, Sissy Chris vardı. Yani her hafta devam eden birden fazla dansımız vardı ve bu, lise danslarımı yaz aylarının en canlısı yapıyordu.</p><p>Sonra bir gün, müziklerin üstüne kafiye uydurmaya başladım. "<i>Stop, pause, stand up tall/Yeah, do the Jubilee, all/Do the Jubilee, all.</i>" Öbür hafta başka bir tane: "<i>Stop, pause, pass the towel/Yeah, and do the Eddie Bow.</i>" Ve farkına bile varmadan 26, 27 dansımız olmuştu. Bunları bir albüme koymak zorunda kaldım, çünkü kulüpte aldığım canlı kayıtları, başka bir DJ arkadaşım satmaya başlamıştı. 30 dolar kazanmıştı!</p><p>İşte o zaman DJ Jubilee doğdu. 'Jubilee All'u yapıp kasedi çıkardığımda, dükkanlara 500 tane dağıttık, 5 dakikada hepsi bitti. "Daha fazla var mı?" diye aramaya başladılar. Böylece DJ'likten müzik sektörüne geçtim.</p><p>Başlangıç olarak, yaratıcılar şunlar: TT Tucker, DJ Jimi, Everlasting Hitman, Pimp Daddy. Müziğimizin temelindeki rapçiler onlardı. Ben işleri rap yapmaktan dans etmeye çevirdiğimde, benden sonra gelen birden fazla sanatçı vardı -- Choppa, Hot Boy Ronald, Big Freedia, Katey Red. </p><p>"Back that thang up, back that thang up," demeye başladığımda, bunun bu kadar popüler olacağını bilmiyordum. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=5AmNLxmGYlQ">'Back That Thang Up'</a> şarkım çıktığında, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=uCLzNCHiRBA">'Get Ready, Ready!'</a> çoktan popüler olmuştu. Hani kızlar eğilip sonra tekrar sana doğru yürümeye başlar? </p><p>Nakaratı söylediğimde --First ya wiggle ya leg, cause ya 'bout to get rough/Won't ya bend it on over/Now back that thang up, back that thang up"-- gerçekten tüm şehri etkiledi. <span style="background-color: #ea9999;">Kadınlar daha çok sallamaya başladı. Ama en iyi tarafı neydi? Bunların hepsi bir sokak partisinden çıkmıştı. Benimkiyse bir lise dansında.</span></p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1476288">Tommy Boy</a> ile multi milyon dolarlık bir anlaşma imzaladım -- 1998, ünlüydüm, beni Miami'ye uçurdular, bir yerde sahne aldım, 100.000 imza bonusu vardı. Yedi albümlük, 3 milyon dolar değerinde bir anlaşma olması gerekiyordu. Hâlâ sözleşmem var. Ama birkaç ay sonra geri döndüğümde telefon numaralarını değiştirdiler. Hâlâ bu konuda biraz şaşkınım. Şarkıyı 98'de çıkardım. 98 boyunca çok revaçtaydım. </p><p>99 geldiğinde biri, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Juvenile_(rapper)">Juvenile</a>'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=WpQrAbkM3dI">'Back That Thang Up'</a> isimli bir şarkısı olduğunu söyledi. Başta duymadım ama lisede bir çocuk benim için çaldı. New Orleans'taki City Park'ta bir video çekiyordu, ben de oraya gittim. Küçük bir kafiyesi vardı ve, "Back that thang up," sloganını kullanıyordu, ama biraz farklı şekilde. Mahkemeye gittik. Telif hakkı ihlalini kanıtlamaya çalıştık, ama böyle bakmadılar. Davayı kaybettim. Ama bence onu gerçekten etkiledim, çünkü benim şarkımın hit şarkı olduğunu biliyordu. </p><p>Onunki patladı, yükseldi. Dikkat ettiyseniz, "99 ve 2000'de Cash Money Records devralıyor," diyor. Ben bunu Ocak 98'de çıkardım. Ama yıllar geçti, bugün hâlâ arkadaşız. Bugün hâlâ konserler veriyoruz. Hepimiz büyüdük. O zamanın benim patlama dönemim olması gerekiyordu, tüm paramı kazanmam için. Ama sanırım Tanrı böyle planlamamış. </p><p> </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDx6SeE1k16LNeTMUCsM5zQ1jFHU6uAl17lXZmg4Dpz6jEUp-9RCPsVj9q-r0Ks9DQUDNayLMmxl0mPMjtchLE97RGFlaGMb7JxanyOe4TEwESKG6rjTBOhtXZy7BtfFHSmZkodWjLGV9uPcTN96WAi2MrIGiGToqFhT7aIcX11LICmixXM223pQgUz-IE/s362/HIPHOP50-DMC-qgcw-tmagSF-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="362" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDx6SeE1k16LNeTMUCsM5zQ1jFHU6uAl17lXZmg4Dpz6jEUp-9RCPsVj9q-r0Ks9DQUDNayLMmxl0mPMjtchLE97RGFlaGMb7JxanyOe4TEwESKG6rjTBOhtXZy7BtfFHSmZkodWjLGV9uPcTN96WAi2MrIGiGToqFhT7aIcX11LICmixXM223pQgUz-IE/w453-h362/HIPHOP50-DMC-qgcw-tmagSF-v2.jpg" width="453" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />DMC (Run-DMC)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/6jBCehpNMkwFVF3dz4nLIW?si=72da2a93145943a6">Queens, 1964</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">1978'de yedinci sınıftaydım. Hepimiz okul bahçesindeydik ve sekizinci sınıftaki Billy Morris bir haydut ya da gangster değildi ama onların hepsini tanıyordu. Bize sigara veya ucuz içkilerden, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3143913">Night Train</a> ya da <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/10006082">Thunderbird</a>'den içirmeye çalışacağını düşündük. Oraya vardığımızda elinde bir kayıt cihazı vardı ve "Şuna bir baksana," dedi. 'Oynat' düğmesine bastı, müzik çalmaya başladı ve bir sesin şöyle dediğini duyduk: "<i>When you keep the pep in your step you don’t stop ’til you get on the mountaintop/And when you reach the top, you reach the peak, that’s when you’ll hear Eddie Cheba speak.</i>" Hip-hop'ı ilk kez kasetten o zaman duymuştum.</p><p style="text-align: left;">Billy, kasetin bir hafta bende kalmasına izin verdi. Bunu ne kadar çok istediğimi görüyordu. Cuma akşamından pazar akşamı saat 10'a dek dinledim. Annem en sonunda şöyle dedi: "Oğlum, yatmaya niyetin yok mu senin? Sabah okul var!" </p><p style="text-align: left;">Yaz tatili geldi, artık parklarda ve sokaklarda yapılan partilerde hip-hop'ı görüyordum. Tüm bunlar muhtemelen onca zamandır devam ediyordu ama o kasete ulaşana dek dikkatimi çekmemişlerdi. Kaset haftasonu boyunca benimle birlikteydi. Şimdi o etkilere açıktım. Bunlar Queens'te oluyordu. Bronx hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Sokaktan bile ayrılamıyordum!</p><p style="text-align: left;">Benden üç yaş büyük olan ağabeyim eve geip bir pikap almaktan bahsetti, çünkü arkadaşlarının hepsi ondan alıyordu. <span style="background-color: #38761d;"><span style="color: white;">Uzun lafın kısası, biz ot satmıyorduk. Sahip olduğum tek şey, o devasa Marvel çizgi roman koleksiyonumdu. Abim şöyle dedi: "Baksana, paramız yok, ama senin bir sürü çizgi romanın var. Çizgi romanların satıp pikap ve mikrofon alacağız."</span></span></p><p style="text-align: left;">Ben ve abim pikabı aldık. Ne zaman dışarıya çıksa bodruma iner ve aletin nasıl kullanıldığını çözmeye çalışırdım. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/82909211">Grandmaster Flash</a>'i duyana kadar DJ'likle pek ilgilenmiyordum. Queens'te biz onlara Flash Kasetleri derdik. Bunlar; Bronx, Harlem ve Manhattan'da kaydedilip her mahallede plak gibi satılan ve haliyle Queens'e de gelen canlı performans kasetleriydi. Flash'ın, DJ HOLLYWOOD'un, Zulu Nation'ın, hepsinin kasetleri Queens'te dolaşımdaydı. Herkes, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1232845">'Rapper's Delight'</a>ı çalıyordu. Ve o şarkıda en çok dikkat ettiğim şey Süpermen kafiyesiydi. Diğer tüm rap performanslarından farklıydı. İyi bir öğrenci olduğum için 'Rapper's Delight'ı üç kez dinledim ve baştan sona ezberledim. </p><p style="text-align: left;">Abim eve, Grandmaster Flash & Furious Five'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=7L_YHWQMFu4">'Superappin'</a> isimli şarkısının olduğu kasedi getirdi. Bu kaset hayatımı değiştirdi, çünkü çok güçlüydü. “It was a party night everybody was breaking/The highs were screamin’ and the bass was shakin’/And it won’t be long ’til everybody knowin’ that Flash was on the beat box!” 'Rapper's Delight'tan çok farklıydı. Benim genç asi doğamla daha iyi uyuşuyordu. İşte o gün Darryl McDaniels, Easy D oluverdi. </p><p style="text-align: left;">Sanırım çizgi romanlarla içli-dışlı olduğum için alter ego olayını anladım. Melvin Glover, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12350293">Melle Mel</a>'dir. Mohandas Dewese, Kool Moe Dee'dir. Alter egoları vardı, ben de bunu yapabileceğimi biliyordum.</p><p style="text-align: left;">Mikrofonu elime almayı istemem, elbette Melle Mel ve KOOL MOE DEE sayesinde oldu. Ama hayatımı değiştiren sanatçılar, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/DJ_Charlie_Chase">DJ Charlie Chase</a>, DJ Tony Tone ve Cold Crush üyeleri <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11416949">Grandmaster Caz</a>, JDL, <a href="https://www.instagram.com/coldcrushezad/">Easy A.D.</a> ve Almighty Kay Gee'ydi. Hip-hop'ta en büyük grup onlar ve birçok insan onları tanımıyor. MC performansını ham tuttular. Adımı GMC, yani Grandmaster Caz yüzünden DMC'ye çevirdim. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #38761d;"><span style="color: white;">'Rapper's Delight' ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1495157">'The Breaks'</a> harikaydı. Ancak hip-hop'taki en büyük dönem, şarkılar kaydedilmeden öncesiydi. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=rrPRxCyytFQ&pp=ygUaY29sZCBjcnVzaCB2cyBmYW50YXN0aWMgNSA%3D">Fantastic Five ve Cold Crush dörtlüsünün kapışmasının</a> Harlem World'deki canlı kaydı, rap hakkındaki düşüncelerimi değiştirmişti.</span></span> Billy Squier'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=MGn5mZtlyFw&pp=ygUVYmlsbHkgc3F1aWVyIGJpZyBiZWF0">'Big Beat'</a>ini çalıyorlardı, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Spoonie_Gee">Spoonie Gee</a>'nin 'Love Rap'ini alıp bunları sahnede kullanıyorlardı.Yapılan her şeyi tersine çeviriyor ve başka bir düzeye taşıyorlardı. Bu bana, bununla bir rock yıldızı olabileceğimi düşündürdü. Sahip oldukları tavır bana AC/DC' veya Iron Maiden'ın, George Clinton, Parliament-Funkadelic ve James Brown ile karışımını hatırlattı.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #38761d;"><span style="color: white;">Vokal açısından gerçek ilhamı Freddie Mercury, Robert Plant ve Mick Jagger'dan aldım.</span></span> Özellikle de Mick, çünkü Freddie genellikle çok melodikti. Opera yapabilirdi, ama Mick farklıydı, basitti. Ben rock'ın kralıydım. Rap'in kralı olmak istemedim. Umrumda olan tek şey, çizgi romanlardı. Evimizde Siyah müziği vardı ama ben onu, annemin ve babamın müziği olarak görüyordum. 30, 40, 50 yaşlarındaki insanların. Aretha ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2374633">James Brown</a> gibi kişilerin harika Siyah müziklerini dinliyorlardı. Çocukken bunu anlamıyordum ama '70'lerin rock müziğini çalan, 770 WABC isimli bir New York radyosu vardı. Harry Harrison ve Dan Ingram; James Brown, Marvin Gaye, Al Green ve Aretha Franklin çalarlardı. Ama aynı zamanda Harry Chapin, Bob Dylan, Led Zeppelin, Rolling Stones ve Joni Mitchell da çalarlardı. </p><p style="text-align: left;">Rock'ı daha çok sevmemin sebebi, sadece seslerin daha güçlü, daha yüksek, ve güçlü olması, süper kahramanlar gibi görünmeleri değil; davulların ve gitarların daha güçlü ve daha yüksek sesli olmasıydı. Benim için Hulk gibiydi. Böylece sahip olduğum özgüven şu seviyeye geldi: "Pekala, Kool Moe Dee ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Treacherous_Three">Treacherous Three</a>'nin geri kalanı kadar güzel konuşamayabilirim. Ama eğer bu mikrofonu bir Rolling Stones ya da Led Zeppelin üyesi kadar iyi kullanırsam? Eğer bu personayı hip-hop'a taşırsam?" Valla... işe yaradı. Chuck D şöyle demişti: "Run-DMC, hip-hop'ın da rock yıldızı seviyesinde yapılabileceğini gösterdi." O yüzden ben de şunu dedim: “I’m the king of rock/there is none higher!”</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXVx5_6zqgK8YsqliR36KUG8OnizAuaIy_WVm_1XRN9t3pxnHEVHXloU9_uoS5fKn3k9oTIhPntMJ34qvdvoXb6S5XlYhwheHUvz6UjrcRgv310qg_mnVfhRmMqvrnmrIB00Kz1Xd0UVU-chRYOxcwmeEc1svJDLkb9CGPeTUWGLQBDLtfNoP73uW4N40-/s500/HIPHOP50-E40-kqmw-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="507" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXVx5_6zqgK8YsqliR36KUG8OnizAuaIy_WVm_1XRN9t3pxnHEVHXloU9_uoS5fKn3k9oTIhPntMJ34qvdvoXb6S5XlYhwheHUvz6UjrcRgv310qg_mnVfhRmMqvrnmrIB00Kz1Xd0UVU-chRYOxcwmeEc1svJDLkb9CGPeTUWGLQBDLtfNoP73uW4N40-/w381-h507/HIPHOP50-E40-kqmw-slide-v2.jpg" width="381" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b>E-40</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/6nIUP3xiRrrzuhlyqwtfvv?si=d362d06d675944dc">Vallejo, California; 1967</a></p><p><br /></p><p style="text-align: left;">Kendime tüm zamanların en büyük <a href="https://www.urbandictionary.com/define.php?term=game%20spitter"><i>game-spitter</i></a>'ı diyorum. Bir <i>game-spitter</i>, o argoyu, sokak [küfür] her açıdan konuşan kişidir. Bir pezevenk gibi davranabilirim. Sobanın üzerinde olmaktan, tencereyi saat yönünün tersine çevirmekten, malı ıslak servis etmekten bahsedebilirim. Bir adamın ne zaman mala vuracağını, ne zaman yalayacağını ya da kafasının kopacağını anlatabilirim. O zamanlar Körfez Bölgesi'nde oynanan oyunun bambaşka bir tarafı vardı.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #6aa84f;">Fermuarlardan bahseden ilk rapçiydim -- bir onsluk torbaya "fermuar" dedim, ki bu 28 gram eder. Onlara "birimler" diyen ilk kişi bendim. "Choppers" diye bağıran ilk rapçi bendim -- Chicago'dan geliyordu, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/241128">Al Capone</a>'dan.</span> Hepsini belgeleyebilirim. Şimdi herkes "slaps" diyor -- bunu rap müziğe sokan bendim. Benden çıktı, Earl Stevens'tan yani, E-40, konu kapanmıştır.</p><p style="text-align: left;">Çoğu şey kendi kafamdan çıkmadı; sokaklardan geldi. Rapçiler şehir halkından geldiklerinde, çevrelerinden ve şurada-burada ne yaptıklarından bahsederler. Ben de öyleyim. </p><p style="text-align: left;">80'lerde Oakland'dan bir torbacı, T-Short'a, sadece onlar hakkında bir şarkı yapması için bir miktar para --500 dolar da olabilir, bin dolar da-- verecek kadar zengin olurdu. Calvin T ve Richmond'lı Magic Mike da aynı şeyi yapıyorlardı. Bunlar dublajlı kasetler aracılığıyla dolaşan yerel şarkılardı. Üstümde büyük etkileri vardır.</p><p style="text-align: left;">Ve Ice-T. Çoğumuzun yaşadığı bir dili kullanıyordu şarkılarında. İnsanlar onun yeterince hakkını vermedi. Birbirimize karşı karşılıklı bir sevgi ve saygımız var, çünkü adamı gözünden tanır. Ben henüz yeraltındayken bir arabanın arkasında kaset sattığım zamanları gördü.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #6aa84f;">Kendime yatırım yapan bir rapçiydim. Moby Dick bir Japon balığı iken biz bu işi yapıyorduk. Yetenek avcıları neden bahsettiğimizi anlamıyordu.</span> Çoğu kez uçan daire gibi kafalarının üstünden geçerdi, anladın? Tıpkı 8Ball&MJG, Master P gibi. Herkes bunu bağımsız olarak yapıyordu. Bağımsız müzik yaparken bunu isteyerek değil, zorla yaptık. 1994'de Jive Records ile dağıtım anlaşmamı imzaladım. Tüm Körfez Bölgesi benim ayak izlerimi takip etti. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=6INy8CJLb1I&pp=ygUWZ2hldHRvIHJlcG9ydCBjYXJkIGU0MA%3D%3D">'Ghetto Report Card'</a> çıktığında 37, 38 yaşındaydım. Tüm kariyerim yeniden canlandı. Muazzamdı. Aynı dönemde hem <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/16643177">crunk</a> hareketinin, hem de <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/9853427">hyphy</a> hareketinin bir parçasıydım. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=m-fL-vdcBWo&pp=ygUJdSBhbmQgZGF0">'U and Dat,'</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=AoA-ByjIf2M&pp=ygUPc25hcCB5byBmaW5nZXJz">'Snap Yo Fingers'</a> ve diğerleri. Güney ve Batı Yakası bizimdi. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=2GZbaXdK8Js&pp=ygUSdGVsbCBtZSB3aGVuIHRvIGdv">'Tell Me When to Go,'</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Je8K_hCej3s&pp=ygUKYml0Y2ggZS00MA%3D%3D">'Bitch'</a> veya <a href="https://www.youtube.com/watch?v=arqTu9Ay4Ig&pp=ygUMY2hvaWNlcyBlLTQw">'Choices'</a> gibi şarkıların zamanında streaming'in olduğunu düşünün. Bu şarkıların her biriyle <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/851447">elmas plak</a> alırdık. 2006'da Batı Yakası'na yeni bir soluk getirdim. Ve 'eğer'ler, 've'ler ya da 'ama'lar yok. Lil Jon'un yardımıyla yapmadığımı kimse söyleyemez. Ve o zamandan beri hiç durmadım. </p><p style="text-align: left;">Benim rolüm buydu -- bana Körfezin Büyükelçisi diyorlar. Ve orada bu işi benim gibi temsil eden kimseyi tanımıyorum. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidafK1dYChGhK1K27JaG4eJzFkk22jKre36ddlzqSKtzxesKz7rfl040r8m00bvmwZEoizBmdxCseKEBoywD7C0l7djJRp-se4nQTlrOQEMRcuWYkLbm5EX_1fbjMf2lm3XmCe73CmBE7u7vDPqor1A82iPL_MWuA_pJci06C-N3phRBPV5YU2QWNixwep/s362/HIPHOP50-EARL-bwhc-tmagSF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="289" data-original-width="362" height="350" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidafK1dYChGhK1K27JaG4eJzFkk22jKre36ddlzqSKtzxesKz7rfl040r8m00bvmwZEoizBmdxCseKEBoywD7C0l7djJRp-se4nQTlrOQEMRcuWYkLbm5EX_1fbjMf2lm3XmCe73CmBE7u7vDPqor1A82iPL_MWuA_pJci06C-N3phRBPV5YU2QWNixwep/w439-h350/HIPHOP50-EARL-bwhc-tmagSF.jpg" width="439" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /></b></p><p style="text-align: center;"><b>Earl Sweatshirt</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/6plT7nFGiXKSBP9HFSI4ef?si=662da83534374946">Los Angeles, 1994</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">En iyi arkadaşım, ben 4-5 yaşlarındayken, kelimenin tam anlamıyla bir hip-hop filmi tarzında, bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4195672">Rob Base</a> kasetiyle bizim eve geldi. Bu olayı benzersiz kılan şey, 1988 yerine 2001 yılında gerçekleşmiş olması. Sanırım ebeveynlerinindi o kaset. </p><p style="text-align: left;">Bu arada, şu anda birçok insanın hoşuna giden şarkılar, 80'lerin basit parti rock şarkıları. Seksenler geri döndü. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/BabyTron">BabyTron</a> misal -- Detroit'te şu anda 80'ler tam karşımızda.</p><p style="text-align: left;">Samoa'ya gitmeden önce <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24406888">Lupe</a>, Hov, De La, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2567780">Common</a>, P, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/9228723">Dilla</a> falan dinlerdim. Bir rapçi olarak Dilla, şu anda o sinir bozucu şeyi yapmayacağım ama, çok büyüktü. Mesela, 12 yaşındayken akışa kilitlenmek için çok zaman harcadım. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Cool_Kids">Cool Kids</a>'in bayrağını daima dalgalandıracağım. Gözlerinizi kısarsanız, Cool Kids ve De La'nın aynı aralıkta bulunduğunu görebilirsiniz. De La şarkılarının dijital ortama dönmesinin ardından onlara döndüm bu ara. Millet şimdi bile böyle rap yapamıyor. Yani çok özgür ama bir yandan da bir yapı var. Bu tip imkansız bir şeye sahipler.</p><p style="text-align: left;">İlk mixtape'im çıktığında, etkilendiğim tüm şeyleri sentezlemek için yeterli zamanım bile yoktu. Peter Parker'ın örümcek tarafından ilk kez nasıl ısırıldığını, her yerin ağ ile kaplandığını ve o kostümü alması gerektiğini hatırlarsınız. Aynı öyleydi. Nihayet tüm bunları aynı anda tutabileceğim ya da hepsinin içinde hareket edecek kadar becerikli olabileceğim bir noktadayım. </p><p style="text-align: left;">Ama 15 yaşındayken, ilk mixtape'im çıktığında EMINEM ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11034074">Doom</a> dinliyordum. Herkesin bende dikkat ettiği yer burası -- "Tamam ya, Doom ve Eminem karışımı bu oğlan." Artık rap yaparken "tehlikeli" falan demediğim için herkes kızgındı. [Küfür] dört heceli kelimeleri bire bir söyleyerek gerçekten heyecanlanıyor. Bu iyi bir parti rap'i numarası. Ama bu basit bir şey, ne demek istediğimi anlıyor musun? </p><p>Beni sağlıklı tutan bir şey, İngilizlere asla yabancı düşmanlığı yapmamaktır. <span style="background-color: #b4a7d6;">İngiliz rapçileri hep dinlerim. Yapmazsan paslanırsın bence. Rap konusunda gerçekten çok iyiler.</span> <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/5095454">Dancehall</a> gibi bir özgürlükleri var, kardeşim. Çoğu yerde ritim, uçurumun kenarından sarkıyor. Yine de onlar hakkında sevdiğim şey bu -- eğer kendini bırakırsan, yeni bir yere ulaşabilirsin. Caz standartları gibi, kanka. Eğer İngiltere'ye bakmıyorsanız, paslanırsınız.</p><p>Bizim çocukluğumuzun, her şeye aşina olan ama belki de bunları bütün gün dinlemek istemeyen ilk nesil olduğunu hissediyorum. Ama nihayetinde çocukların Tupac'ı tanımadığı bir noktadayız ve bu, utanç verici bir şey. Desteklenen bir şey bu. </p><p>Her yeni jenerasyon gelecek ve, "Sizin yaptıklarınız [küfür] değil," diyecek, umurumda değil. Belki de bu, bir insan olarak ayağa kalktığınızda doğal olarak gerçekleşen bir şeydir. Ama Nas'ı nasıl dinleyeceğinizi öğrenmek, bütün gün LIL WAYNE'i dinlemek isteseniz bile abinizin, amcalarınızın, "İşte bu ya," dediği şeyleri nasıl dinleyeceğinizi öğrenmek önemli bir şey.</p><p>Ve ben hâlâ buna varım. Bu şarkı pasajlarını hafızama kaydetme konusundaki kendi deneyimlerimden, <span style="background-color: #b4a7d6;">tarihçi olmanın faydasını biliyorum, böylece ondan yeni bir şeye çizgiler çekebilir ve kaybolmazsınız.</span> Ve en önemlisi de bıkkınlığa kapılmamak ve oldukça [küfür] sonuçlara yol açan bir hane içi kavgaya sebep olmamak. </p><p>İnternetle büyüyen ilk neslin bir parçasıydım ve ben böyle işin [küfür]. Eski topraklar, "Ne diyor lan bunlar [küfür]?" şeklinde bakıyordu. Sonra da gereksiz yere birbirimize giriyoruz, çünkü birlitke çalışmalıyız, anladın? Bir evde birlikte yaşamak gibi. Evdeki yetişkinler sadece yetişkinlerle, çocuklar da sadece çocuklarla etkileşime girerse, o iş olmaz. </p><p>Çocukların etrafında olmalısınız. Bu işin çok-kuşaklı yönünün faydası hakkında söylediğim şey de bu. Yaşlılar ne olduğunu biliyor, böylece gençleri bilgilendirebiliyorlar; eğer bunu beğendiyseniz, o zaman buna, buna ve buna bakmalısınız, böylece daha önce gelen tekrarlamaları görebilir ve farklı bir şey yapabilirsiniz. Ve gençler de, yaşlılara bu yeni dansları öğretmek için buradalar. </p><p>Eğer bu yazıdan bir şey çıkacaksa, umarım o da şu olur. Yaptıklarımdan ilham alan insanlar için açıklığa kavuşturmak istiyorum. Mizacımdan dolayı, çocukların ruh hali ve ses tonu konusunda bana öykündüklerini hissediyorum. Samoa'da bir okula gittiğimde sesim [küfür] gibiydi. İnsanların beni izlerken yaşadığı tuhaflıklar benim için gerçekti. Bu, stille ilgili bir seçim değil. Ben de sesim böyle çıkmasın isterdim. </p><p><span style="background-color: #b4a7d6;">Umarım benden aldıkları şey, rapte iyi olmamdır. Umursadığım şey bu. İşkence görmüş bir sanatçı olmak [küfür] değil. İşkence görmek hoş bir şey değil. İyi rap yapmak ise güzel.</span> Beni kategorize etmek, "Ah, hüzünlü müzik yapıyor o," der gibi davranarak malumatfuruşluk yapmak manasına gelir. Kanki, eğer müziğimi dinlersen, müziğimin yüzde 70'i senden daha iyi olmakla ilgili. Ben çok rekabetçi bir rapçiyim. </p><p>Dünyayı ellerime almış gibi hissediyorum ve diyorum ki, bu ne arıyor burada [küfür]? Ve o yüzden bu kısmı kopyalamanı istemiyorum. Diyorum ki, eğer bir gün dünyayı eline alırsan, özgür ol. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTpowq-5SzKaDtsoIzewoYqLPfePhQTZKw6UWY2toeoeAdV3zQRqsLS7j_3bk4dVqIAXqrjW8TtVPilrR9rdirrNh9sxRmxAIvqx9Tbv74hLptzoOAd2p0opQJ1H_HWupkxsj7pb_ZCo7Q2vlxzlldzjOT8WwNb3qpMrxMNegw6-AHrKvOVFxpJeeo1fSa/s362/HIPHOP50-AD-zgql-tmagSF-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="356" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTpowq-5SzKaDtsoIzewoYqLPfePhQTZKw6UWY2toeoeAdV3zQRqsLS7j_3bk4dVqIAXqrjW8TtVPilrR9rdirrNh9sxRmxAIvqx9Tbv74hLptzoOAd2p0opQJ1H_HWupkxsj7pb_ZCo7Q2vlxzlldzjOT8WwNb3qpMrxMNegw6-AHrKvOVFxpJeeo1fSa/w446-h356/HIPHOP50-AD-zgql-tmagSF-v2.jpg" width="446" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Easy A.D. (Cold Crush Brothers)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=rrPRxCyytFQ">Bronx, 1963</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bizim oturduğumuz yer Vyse Caddesi, Yüzyetmişdördüncü sokak, Yüzyetmişbirinci sokak, Yüzyetmişüçüncü sokak civarındaydı, Bronx Nehri köprüsünün hemen üzerinde. 1977 yılındaki elektrik kesintisinden hemen önce müziği duymaya başlamıştım. Daha funk-variydi, hip-hop dönemine geçilmemişti henüz. </p><p style="text-align: left;">DJ HOLLYWOOD benden daha büyüktü, Club 371'de çıkıyordu. O zamanlar daha çok Disko stili DJ'ler olarak görülüyorlardı. Bizden öncekilerin giydiği şeyleri giymedik biz. Bizim için daha rahat olan spor ayakkabıları tercih ediyorduk. Ayrıca break-dans ortamımız da vardı. 78'de, 79'da birçok parti yapılmaya başlandı, mekanlar hip-hop'a açılmaya başladılar. Freeman Sokağı'ndaki Dixie Club, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3762159">Lovebug Starski</a> de Burger King'de çalmaya başlamıştı.</p><p style="text-align: left;">Kafiye yazmaya 77 civarında, Hoe Avenue Boys&Girls Club'dayken başladım. Furious Three, Furious Four, Furious Five -- mikrofonda gerçekten çok iyiydiler. Onlar, sizi kendinizi zorlamak istemeye iten bir grup MC idi. Sonra Master Rob ve <a href="https://keviekevrockwell.com/">Kevie Kev</a> ile <a href="https://www.youtube.com/watch?v=B7u2Xj-jIC0">L Brothers</a> da vardı. Onlar da ortaya çıkmıştı ve Dover'da ve birçok halk merkezinde çaldılar.</p><p style="text-align: left;">Dahil olduğum ilk grup, AsSalaam Brothers'tı. Grup ayrıldıktan sonra Donald D ve ben, Funk Machine için denemelere gittik. O alındı, ben alınmadım. Sonra <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Cold_Crush_Brothers">Cold Crush</a>'a katıldım. </p><p style="text-align: left;">Hip-hop ilerledikçe ve herkes geliştikçe Blood adlı adamla Police Athletic League'de buluşurduk. O dönemde kurulan gruplar Flash and the Furious Five, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Funky_4_%2B_1">Funky Four Plus One More</a>, Cold Crush Brothers, AJ ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6249812">Busy Bee</a> idi. Mercedes Ladies de vardı. Ve toplantılar yaptık, çünkü bir grup belirli bir ilçede çalıyorsa, diğer grupların New York'un beş ilçesinin dışında bir yerde çalacağını belirlemek istedik. Kimsenin bahsetmediği bir şeydi.</p><p style="text-align: left;">Flash ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=LH64u2TEedk">Disco Bee</a>'nin ses sistemleri vardı. Kaset kaydederlerdi. AJ ve Busy Bee de kayıt yapardı. <a href="https://medium.com/the-nib/the-l-brothers-grandmaster-flash-and-the-furious-five-the-funky-four-plus-one-3ca950156af4">L Brothers</a>'ın kasetleri vardı. Ama ses sistemleri ve kasetler net değildi, çünkü insanlar bir radyo ile sistemlerinin önünde durup onu kaydediyorlardı. <span style="background-color: #e06666;">Dördüncü sınıftaki arkadaşlarımdan biri, Elvis, aslında bildiğimiz hip-hop dünyasındaki ilk kaset ustasıydı. Sistemimize doğrudan bağlanmasına izin verdik.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;">Sistemimize bağlandıktan sonra iş bitmişti -- Cold Crush kasetleri tüm dünyada üç kez <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/851439">platin plak</a> aldı.</span> </p><p style="text-align: left;">Kasetler şöyle dağıtılırdı: Orduda ya da donanmada görev yapan, Japonya ya da Almanya'da bulunan bir abin varsa, kaset oraya postalanırdı. Böylece kasetlerimiz tüm dünyaya dağıtıldı. Ve sesler çok netti, gerçekten partide gibiydiniz.</p><p style="text-align: left;">Ayrıca erken dönemde OJ diye bir araba servisi vardı. 40 dolara bir OJ kiralayabilir ve tüm gün kullanabilirdiniz. OJ'de her zaman en revaçta kasetler olurdu. Ve Cold Crush kasetleri de oradaydı. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;">En büyük kasetlerimizden biri, 1981 yılında <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11991720">Harlem World</a>'de hip-hop üstünlüğü için <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Grandwizard_Theodore_%26_the_Fantastic_Five">Fantastic Five</a> ile <a href="https://www.youtube.com/watch?v=NiwaLCnyO0I&pp=ygURaGFybGVtIHdvcmxkIDE5ODE%3D">kapışmamızın</a> kaydıydı. Bu kaset, kültürün karmaşıklık seviyesini bir nevi değiştirdi,</span> yani diğer MC'ler tarafından yazılan kafiye stilini değiştirdik çünkü biraz sıkıcı olmaya başlamıştı. Böylece şovmenlik ve sahne performansıyla birlikte farklı bir kafiye tarzını da ortaya koymuş olduk.</p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/72612712">'Rapper's Delight'</a> çıktığında, biz çoktan o tarzı ve o tür bir akışı çoktan aşmıştık. Ve hip-hop topluluğunun bir parçası sayılmazlardı, bu yüzden kimse onları ciddiye almadı ve rekorları kutlanmadı. Aslında hiç kayıt yapmak istemedik. Bunun değerini anlamadık, çünkü o zamanlar bizim için daha kıymetli olan bir şey vardı -- sahne performanslarımız ve kasetlerimiz.</p><p>Daha sonra, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6439540">RUN-DMC</a> parlamaya başladığında Russell Simmons bize yanaştı. "Kardeşimin grubu büyüyor. Sizinle mücadele etmelerini istiyorum ki, onlara olayın ne olduğunu gösterebilin." Daha sonra onlara bir kaset verdiğini ve onlara, aşmaları gereken grubun bu olduğunu söylediğini öğrendik. Yani bizim kasetlerimizi ve stilimizi incelediler. Yani Run-DMC'yi gördüğünüzde bizden bir parçayı, akışımızı ve sert kafiye tarzımızı da görüyorsunuz. </p><p>1984'te <a href="https://www.youtube.com/watch?v=iOKMWSR2Aio&pp=ygUMc3Vja2VyIG0uYy5z">'Sucker MCs'</a> ülkedeki en popüler şarkı olduğunda, Massachusetts eyaletinin Chicopee şehrindeki bir paten pistinde, Run-DMC ile bir konserimiz vardı. Sahneye çıktık, işimizi yaptık. Ortalığı salladık. Ama onlar daha popülerdi, daha ünlülerdi. Ama çok mütevazı ve saygılıydılar, kuliste odamıza geldiler ve şöyle dediler: "Bakın, biz de sizin gibi olmak istiyoruz. Ulaşmak istediğimiz standart sizsiniz."</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA86d7jOcfMQajiCtIPeAiM_5XY04VmuAhPn3231pQZ0EJhKCLeFQHGe8UoshtYmxm6gFGvH63BRM3anQMZhrjh7CR67_PSA1eXJ2NczIOPw0w4kIOJmmGYiGMs7bwtixc4HQOjIVua8AXtU0451YjzzDLfLoBHoHkacT1SUk1UiLc7ERQVaxd9mRrVjfH/s500/HIPHOP50-EMINEM-kqzj-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="528" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA86d7jOcfMQajiCtIPeAiM_5XY04VmuAhPn3231pQZ0EJhKCLeFQHGe8UoshtYmxm6gFGvH63BRM3anQMZhrjh7CR67_PSA1eXJ2NczIOPw0w4kIOJmmGYiGMs7bwtixc4HQOjIVua8AXtU0451YjzzDLfLoBHoHkacT1SUk1UiLc7ERQVaxd9mRrVjfH/w396-h528/HIPHOP50-EMINEM-kqzj-slide-v2.jpg" width="396" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Eminem</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/2WXUcFnJPPATncUkPYC54v?si=7a8f908059c2402f">Detroit, 1972</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Amcam Ronnie'de 'Breakin' filminin <a href="https://www.youtube.com/playlist?list=PLC0PF2Wjv8Hk6jmozykUchbGheFZMAeP5">müzikleri</a> vardı. Ben 11 yaşında falandım ve filmi görmeden evvel Ice-T'nin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=POydN8X1GSY&pp=ygUOaWNlLXQgcmVja2xlc3M%3D">'Reckless'</a> isimli şarkısını bana dinletmişti. Ronnie Amca break-dans yapardı ve bana da biraz öğretmişti, bazı hareketleri gösterdi. O andan itibaren --bir daha başka bir müzik türünü sevmeyecektim-- benim için rap'ten başkası yalandı. </p><p style="text-align: left;">Eskiden Missouri'ye gidip gelirdik, sonra Detroit'e taşındık ve büyükannemin evinde kalıyorduk. Bir kasetçalarım vardı ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/WJLB">WJLB</a>'yi keşfettim. Orada Wizard adında bir DJ vardı. Saat 10'dan 11'e kadar falan çalardı. teybin kayıt düğmesine basıp uyumaya gider, sonra sabah kalktığımda hemen bakardım: <a href="https://www.youtube.com/watch?v=SH5a-deHquc&pp=ygUNZ28gc2VlIGRvY3Rvcg%3D%3D">'Go See Doctor,'</a> KOOL MOE DEE, UTFO. Her şeyi istiyordum -- bana rap'in sahip olduğu her şeyi verin: Run-DMC, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4034353">Fat Boys</a>, LL.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;">Ne zaman LL yeni bir şey çıkarsa sanki en iyisi oydu, kimse ona dokunamıyordu. LL Cool J herkes için her şeydi. Hep bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1362483">Kangol</a> istemişimdir. </span></p><p style="text-align: left;">İlk rap'imi, 12 yaşındayken, LL Cool J'in 'Bad' albümü çıktığında yazdım. Edna Teyzemin evinin etrafında dolaşır, kafiyeler düşünür ve düşüncelerimi yazardım. Tam bir LL şarkısı gibiydi ama çok uğraşmıştım. Bazen okulda otururken aklıma bir <i>verse</i> gelirdi. </p><p style="text-align: left;">Ve sonra Run-DMC yeni bir albüm çıkarıyordu ve, "Hayatında duyabileceğin en acayip şey [küfür]," diyordunuz. "Lirikal olarak daha iyi bir rap yapılamaz." Ama sonra Rakim, insanların rap hakkında düşünme şeklini değiştirdi. </p><p style="text-align: left;">Rap sonraki seviyelere ilerlemeye devam ediyordu. Ben de bu başlangıc ve gelişimi izlemek için oradaydım. Herkes birbirinin önüne geçmeye çalışıyordu. Bir ya da iki heceli kelimelerden, dört, beş ve altı heceli kafiyelere dönüştü. Sonra Kool G Rap geldi ve yedi, sekiz, dokuz, onlu kafiye yaptı.</p><p style="text-align: left;">Ama ben bir sünger gibiydim. Juice Crew gibi bileşik heceli kafiyelere yöneldim. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Lord_Finesse">Lord Finesse</a>, Kool G Rap, Big Daddy Kane, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11525370">Masta Ace</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/26614272">Redman</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Special_Ed_(rapper)">Special Ed</a>. Neden sevdiğimi anladığımı bile sanmıyorum. Birinin kaç heceyle kafiye yaptığını bana göstermek zorunda kalan birkaç arkadaşım vardı. </p><p style="text-align: left;">Sonra Naughty by Nature'dan Treach geldi ve tüm bunları o da yapıyordu. O da havalıydı -- imajı, her şeyi. Onun gibi olmak istiyordum. <span style="background-color: #e06666;">Naughty by Nature'ın ilk albümü çıkınca, tüm yaz rap yazamadım. "Asla bu kadar iyi olamam; bu işi bırakmalıyım."</span> Moralim çok bozulmuştu ama o yaz sadece bu albümü dinledim. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4679951">Proof</a> da Treach'in en iyi rapçi olduğunu düşünüyordu. Ne zaman bir albüm çıkarsa, "Vay şerefsiz ya," diyordu.</p><p style="text-align: left;">Nas da öyle. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/The_Source_(dergi)">The Source</a>'un <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13097854">'Illmatic'</a> albümüne beş yıldız verdiğini hatırlıyorum. Nas'ı, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Main_Source">Main Source</a> ile beraber söyledikleri <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XmCWfJAPwbA">'Live at the Barbeque'</a> şarkısı sebebiyle sevdiğimi zaten biliyordum çünkü bu konudaki <i>verse</i>'ü, hip-hop'ta tüm zamanların en klasik <i>verse</i>'lerinden biridir. Tabii ben şöyle düşünmüştüm: "Beş yıldız mı? Bi' bakalım neymiş bu."</p><p style="text-align: left;">Ve kasedi taktım: "<i>And be prosperous/though we live dangerous/Cops could just arrest me/Blamin’ us/We’re held like hostages.</i>" Kafiye şemasının içine ve dışına, iç kafiyelere girip çıkıyordu. O albüm beni de çökertti. Baştan sona ezbere bilirim.</p><p style="text-align: left;">Belki 3 ya da 4 yıl, rap dinlemekten vazgeçtiğim bir dönem vardı. Dibe vurmuştum. Kaset alacak param yoktu. Kazandığım her bir dolar, ya stüdyo parasına, ya da Hallie'ye bez almaya gidiyordu. </p><p style="text-align: left;">Salı akşamları Seven Mile'daki <a href="https://www.ebonyshowcase.org/">Ebony Showcase</a>'e giderdim. Çarşambaları Alvin's günüydü. Cuma, Saint Andrew's. Ve sonra cumartesi de <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Hip_Hop_Shop">Hip Hop Shop</a>'a gidilirdi. </p><p style="text-align: left;">Proof orada <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/32317523">açık mikrofon</a> düzenliyordu ve kapışmalar yapmaya başladılar. Katıldığım ilk kapışmayı --ki oradaki ilk kapışmaydı-- kazandım. İkinciyi de kazandım. Belki de eyalet dışında şansımı denemem gerektiğini fark ettim. Arkadaşlarımla arabaya atlayıp <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/47117189">Scribble Jam</a> için Cincinnati'ye giderdik. </p><p style="text-align: left;">O zamanlar pek düşünmeden işini görmek zorundaydın. Eğer yapmazsan yuhalanarak sahneden atılırdın. Ben de Proof'u öğrenerek freestyle yapabileceğinizi öğrendim ama düşünmeden kullanacağınız birkaç replik olsun, kullanmak istediğiniz birkaç espriniz olsun ve sonra bunların etrafında freestyle yapın.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;">Kapışmaya katılmak, başıma gelen en güzel şeydi çünkü hangi sözleri söylersen kalabalığın reaksiyon göstereceğini biliyorsun. Buna odaklanırdım. Bu yüzden Dre ile sözleşme imzaladıktan sonra, o reaksiyonu yine almak için bu yöntemi kayıtlara da uygulamaya çalışıyordum. </span>Dinleyicinin orada oturduğunu ve hangi cümlelere tepki vereceğini hayal ederdim. Bunu sadece bir formül olarak kullandım. Misal: "<i>How you gonna breastfeed, Mom?/You ain’t got no tits.</i>"</p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2762663">Onyx</a>'in ilk albümü çıkınca <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21569053">Sticky Fingaz</a> bu tür [küfür] sözleri söylemekte o kadar iyiydi ki: "<i>I’m thinking about taking my own life/I might as well, except they might not sell weed in hell.</i>" <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4680039">Bizarre</a> da bu konuda harikaydı. Eğer biz reaksiyon veriyorsak, başka insanların da vereceğini düşündük. Bu da benim tüm kariyerimi şekillendirdi, biliyor musun?</p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBcco3qCfZkasJCgzZthzt0K8927fZbkZb90ooVkXZ8ivOzfnDdLgnPywOOfTDxrZ7jVxHayPKv1C6waxDL4X-klBW7cYAj6QioEBi9REeNVzpvcC2XFhQn5IQ3iwnCgXAqc_H1NtSw4SjT05k_NRa9z5xp4XrUYyDWzCjh7JgFoiM0f8WMp_fLi6RdjM_/s500/HIPHOP50-EVE-gzlp-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="540" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBcco3qCfZkasJCgzZthzt0K8927fZbkZb90ooVkXZ8ivOzfnDdLgnPywOOfTDxrZ7jVxHayPKv1C6waxDL4X-klBW7cYAj6QioEBi9REeNVzpvcC2XFhQn5IQ3iwnCgXAqc_H1NtSw4SjT05k_NRa9z5xp4XrUYyDWzCjh7JgFoiM0f8WMp_fLi6RdjM_/w405-h540/HIPHOP50-EVE-gzlp-slide-v2.jpg" width="405" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Eve</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/4aTjw2InO066SURsHWrhYl?si=aad9a43cbd8e494b">Philadelphia, 1978</a></p><p><br /></p><p>Ben çok küçükken hip-hop daima etrafımdaydı. Beraber yaşayan büyük bir aileydik ve teyzem LL COOL J'i çok severdi -- bayağı severdi yani. Evde hep onun şarkıları çalardı ve ne zaman Philadelphia'ya konsere gelse koşa koşa giderdi.</p><p>Yaşadığımız mahallede 84, 85 yazında sokak partileri yapılırdı Meredith Sokağı -- şimdi oralar yerle bir oldu ama biz zaten oraya 'alt taraf' derdik. Toplu konutlarda yaşarken kendi dünyanızda olursunuz. Herkes birbirini tanır. Yani yazın, yemeklerin ve kültürün bir kutlaması. Ama aynı zamanda pek de güvenli olmaz. </p><p>Salt-N-Pepa, Queen Latifah, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/191523">Fresh Prince</a> çalardı -- o zaman daha Will Smith değildi, Fresh Prince'ti. Yanında çokça soul müzik tabii. Biyolojik babam bir DJ idi, yani o tarafta da bolca müzik vardı.</p><p><span style="background-color: #8e7cc3;">Hip-hop'a yönelmemde en büyük sebep kadınlardı. Onlarda erkeklere karşı kendi ayakları üzerinde duran, ama yine de kadınlıklarını koruyan karakterler gördüm.</span> MC Lyte'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=afPl-lQ-Slw&pp=ygURbWMgbHl0ZSBjYXBwdWNpbm8%3D">'Cappucino'</a>su -- klibi tamamen hatırlıyorum. 10 yaşında mı neydim. Çok havalı olduğunu düşünmüştüm. Üstünde uzun siyah bir palto vardı, saçları da arkada toplanmış ve arka taraf traş edilmişti. Ben de saçımı öyle kestirirdim.</p><p>Hep şarkı söyledim ve şiir yazdım. Ama ABC --<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Another_Bad_Creation">Another Bad Creation</a>-- çıkana dek çok da rap yapmak istemiyordum. Sonra bir küçük kız grubu kurdum --DGP, Dope Girl Posse-- ve ABC'nin, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12944068">En Vogue</a>'un ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Color_Me_Badd">Color Me Badd</a>'in birçok şarkısını çaldık. Philly'deki tüm yetenek yarışmalarına katıldık. </p><p>Ama liseye gidene dek bu işe ciddi bakmıyordum ve ben daha çok bir kapışma rapçisiydim. Cypher'a katılmayı seven bir kızdım. Lil' Kim'i, Biggie'yi daha çok dinlemeye başladım ve sesim değişti. Philly kesinlikle farklı. Kapışma rapçileri olarak biliniyorduk ama Philly tarzı daha çok <a href="https://www.urbandictionary.com/define.php?term=Backpack%20Rapper">backpack rap'i</a> ve ben buna yönelmedim.</p><p>Hızlı ve vurucuydu, şah damarına basıyordu. Her zaman erkeklerle kapıştığımdan, üstlerine gider ve egolarını hedef alırdım. Basitçe onlara [küfür] yani. Her zaman cephanemde bir şeyler olurdu. Ego açısından liseli erkeklerle kapışmak çok kolay. Tam anlamıyla öyle: “You’re broke and you live with your mom.” [Küfür] boyutları hakkında konuşun ve iş bitsin.</p><p><span style="background-color: #8e7cc3;">Bu konuda iyi olmak benim için daima önemliydi -- sadece bir kıza göre iyi olmak değil.</span> O cypher'lara, yeteneklerimi geliştirmek için bir fırsat gözüyle baktım. Hiçbirini geri çevirmedim. Martin Luther King Lisesi'ne gittim ve sırf insanlarla kapışmak için iki-üç öğle yemeği yedim. Kafede, soyunma odasında, merdivenlerde, her neresi olursa. Haftasonları, South Street'te köşede sadece cypher'lar olurdu. Tam adım şuydu: 'Eve, Rap Yapabilen Sarışın Kız.'</p><p>Stüdyoya girdiğimde bir şarkının ne olduğunu anladım. Prodüktör olarak Marv ile çalışırdık, şarkı inşa etme konusunda gerçekten iyiydi. Ben klasik 24 bar yapmak isterdim ama o, "Kanka, bu bir şarkı değil ama," derdi -- "nakarata ihtiyacın var." Elimizde para oldukça ona verirdik. Bazen de biraz ot falan getirirdik.</p><p>İlk anlaşmamı Dr. Dre ile yapmıştım. O zamanki yetenek avcısı Mike Lynn için seçmelere katıldım. Menajerlerim, "Bu beat'i koyacağız ve sen de rap yapacaksın," diyorlardı. Ben de yaptım. Bitirdikten sonra Dre'yi aradı ve şöyle dedi: "Sanırım aradğımız kızı bulduk."</p><p>Dre ile anlaştığımda, demomu birlikte yaptığım prodüktörlerden biri, "Bu <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2506330">DMX</a> denen çocukla tanışmalısın," dedi. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1438111">Ruff Ryders</a>'ın filan ne olduğunu öğrenmeden çok önceydi bu. Öyle denk geldi ki, hepimiz <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7536203">Interscope</a> çatısı altındaydık. Ve Dre beni bıraktıktan sonra <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/79718233">Jimmy Iovine</a>, Ruff Ryders'a katılırsam harika olacağını söyledi. </p><p>Kenarda beklemekten hoşnut değildim. Dre'nin sinirlerini bozmaya başladım. Beni nereye koyacaklarını bilmiyorlardı ama bırakıldığım memnundum çünkü Ruff Ryders'la anlaştıktan sonra orası eğitim kampım oldu. Bir şarkının nasıl yazılacağını biliyorum sanıyordum -- pek de bilmiyormuşum. Akışımı yavaşlatmam söylendi. Alçakgönüllü olmaya ihtiyacım vardı ve şirketten çıkarılmak bunu sağlayacaktı. Bununla birlikte, en iyi kayıtlarımı --Grammy kazandığım şarkı, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Wt88GMJmVk0">'Let Me Blow Ya Mind'</a>-- Dre ile yapmaya devam ettim. Yine de o zaman kim olduğumu biliyordum.</p><p>Nasıl bir sound'a sahip olmam gerektiği konusunda birçok fikrim vardı. Çoğu fikrim reddedildi. Müzik endüstrisi beni bir kalıba sokmaya çalışıyordu -- kutunun içindeki kutunun içindeki kutu. Neyse ki Missy Elliott, Trina, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/83960517">Lauryn Hill</a> ve Queen Latifah gibi insanlarla takılma ve onları örnek alma şansım oldu; bu insanlar, kariyerimin nasıl ilerlemesini istediğime dair büyük bir şablon oluşturdular, hip-hop'tan geliyor ama aynı zamanda ötesine geçebiliyorlardı.</p><p>Büyük bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/282209">No Doubt</a> hayranıydım -- çok severdim. Gwen Stefani'ye bayılırım ve onunla şarkı yapmak istediğimde kimse buna mana veremedi. Delirmişim gibi baktılar bana. Ama ikimiz de Erkek Fatma gibi kadınlarız -- erkeklerle takılan kız, çünkü ben öyleydim. Hep erkeklerle takıldığı için kızlarla takılmak isteyeceğini biliyordum. Kafalarımız uyuştu. </p><p>Şimdilerde <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/88123320">Leikeli47</a> ve Doja Cat'i seviyorum -- o kız harika. Sözleri inanılmaz. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/132896111">Coi Leray</a>. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/154956315">Latto</a>'nun da sözleri çok iyi. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/88301723">Megan</a>'a, CARDI'ye, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/18842315">Nicki</a>'ye bayılıyorum. Adını zikredebileceğim çok sayıda kadının olması harika bir şey. Eskiden bu sektörde daha fazla kadın olsun diye dua ederdik. Bir ya da iki tane olurdu en fazla. Nihayet manzara değişti. Harika. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7rokJQ32zpF2R4gKf9JIP26PtDbEkKBKr0uZ00wkFvhev0Yx80KtUjiHkLK0GyCVz0oGs7GFBYIq3Ktn7XAgeMb7O1kLlEP0vRCx6ZwXcnKiUcamj8Y1r2zMnHzSv_H_n5CxRJTKjtBUXk1wlikScz8siPA4lxjSfFiQvrt2a3_F9ItdPJkgvijtQOTOe/s500/HIPHOP50-FABO-hvbw-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="557" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7rokJQ32zpF2R4gKf9JIP26PtDbEkKBKr0uZ00wkFvhev0Yx80KtUjiHkLK0GyCVz0oGs7GFBYIq3Ktn7XAgeMb7O1kLlEP0vRCx6ZwXcnKiUcamj8Y1r2zMnHzSv_H_n5CxRJTKjtBUXk1wlikScz8siPA4lxjSfFiQvrt2a3_F9ItdPJkgvijtQOTOe/w418-h557/HIPHOP50-FABO-hvbw-slide.jpg" width="418" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Fabo (D4L)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/791FahRslZsex6ygzKJsar?si=2e93ac4c191e4f10">Atlanta, 1978</a></p><p><br /></p><p>Hepimiz Michael Jackson'dan geldik , annem James Brown dinlerdi, büyükbabam Curtis Mayfield severdi, amcam da Run-DMC, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6598750">New Edition</a> falan. Hepimiz şarkıcıydık -- ben hâlâ kızları tavlamak için şarkı söylenen bir dönemde büyüdüm, bilirsin.</p><p>Hip-hop'la ilgili ilk anım, erkek kardeşimle oturup BONE THUGS-N-HARMONY dinlerken <a href="https://www.youtube.com/watch?v=4j_cOsgRY7w&pp=ygUlMXN0IG9mIHRoYSBtb250aCBib25lIHRodWdzLW4taGFybW9ueQ%3D%3D">'1st of tha Month'</a>ı ezberlemeye çalışmamız: "Wake up, wake up, wake up." İşte o zaman, yapmak istediğim şeyin bu olduğunu anladım.</p><p>Bankhead'liyim ben, o yüzden uyuşturucu işinden parayı vuran Kilo'yu yeşil Cadillac'ında görürdüm sürekli. Rap işine <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Raheem_the_Dream">Raheem the Dream</a>'in kanatları altında girdim. Yerel kahramanlardı onlar. Bizim için çok şey ifade ediyorlardı. Bize ilham veriyorlardı ama insanlar onları böyle tanımıyordu.</p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/134037933">Freestyle</a> yapıyordum, her hafta yerel yetenek yarışmasını kazanıyordum. 'If You're Down on Your Luck Say (Ow)' isimli şarkıyı söyledim ve herkesin diline dolandı. </p><p>Dairelerde ben ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Young_Dro">Young Dro</a> vardık. Sürekli birbirimize karşı idman yapıyorduk, freestyle yapıyorduk. Bu oğlan bizi Raheem the Dream'e götürdü. Gerisi malum. </p><p>Raheem'den ayrılınca <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Shawty_Lo">Shawty Lo</a>'nun yanına gittim. Ben lisedeydim ve o zamanlar <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Tenor_drum">tenor davul</a> çalıyordum. Bizimle ilgileniyordu. Hemen içeriye girdim ve kayda başladık. O zamanlar henüz bir rapçi değildi, hatırlatayım. Benden para istemedi, hiçbir şey istemedi. Tüm mahallelerin katılıp birbiriyle karşılaştığı basketbol turnuvalarını o düzenledi. Atlanta'nın çoğunu bir araya getiren şey buydu. </p><p>Jeezy ve GUCCI bunu yaparken, Atlanta'daki herkes deliriyordu. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=FCMc9AjU2YQ">'Stay Strapped'</a> çıktığında kulüpte olduğumu hatırlıyorum -- Bir şarkıya ihtiyacımız var," dedim. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/30304567">Killer Mike</a>, T.I., hepsinde bu şarkılar vardı. Doğru an buydu. Eski 112 kapanıyordu ve Visions o dönemin en popüler kulübüydü. </p><p>Lo bizi her zaman zorlardı. <span style="background-color: #6aa84f;"><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Dem_Franchize_Boyz">Dem Franchize Boyz</a> çıktıktan sonra stilimi geliştirdim. "Bu şekilde kafiye yapıyorlar, o yüzden tamamen farklı bir şey yapacağım," diyordum. Her şeyde bağırıyor ve çığlık atıyordum. Bunu kimse yapmıyordu.</span> </p><p>Şu gün, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=x6xUWa9g7-Q">'Tatted Up'</a>ı, bugüne dek Grammy kazanmış tüm şarkıların karşısına koyabilirsiniz. Şarkının sonu -- "Barbaraaaaaa!" İnsanlar, "Barbara kim ya?" diyordu. Şarkıda duyduğum şey buydu, kanka. </p><p>Ben hep dans ederdim. Öbür elemanlar <a href="https://www.youtube.com/watch?v=1OgHtf7DQNA&pp=ygUXbGVhbiB3aXQgaXQgcm9jayB3aXQgaXQ%3D">'Lean Wit It, Rock Wit It'</a>i yapınca, Hayır, bu bizim hareketimiz," demiştim. Hakkımın verilmesi gerektiğini hissetmiştim. Beni <a href="https://www.youtube.com/watch?v=r-mZ9HQteWU&pp=ygUbYmV0Y2hhIGNhbid0IGRvIGl0IGxpa2UgbWUg">'Betcha Can't Do It Like Me'</a>de duyabilirsiniz -- kırılmıştım. </p><p>Onları 'Rap City'de falan gördüm ve dansı kimin bulduğunu sordular. Ve o eleman, "Ben," dedi. Sandalyede arkama yaslandım ve, "Müziği aç bakayım," dedim. Ve hemen kabine girdim. O dönemde rekabet çok yoğundu.</p><p><a href="https://www.youtube.com/watch?v=3NXBgSCSrIk&pp=ygULbGFmZnkgdGFmZnk%3D">'Laffy Taffy'</a> ile direkt MTV'ye gittik -- BET şarkıyı çalmıyordu. Geçişin nasıl olduğunu anlamadık. Bunun başka bir seviye olduğunu bilmiyorduk -- "Sen 1 numarasın," falan. Sanırım pop yapmadığımızı kanıtlamak istedik bir süre. </p><p><span style="background-color: #6aa84f;">Ne zaman anlamadığın veya farklı bir şey görsen, ona gözünün bir ucuyla bakacaksın, anladın mı? Nas, "Hip-hop öldü," dedi, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21679341">Ghostface Killah</a>'nın bacak olayını taklit ettiğini gördüm. Ama artık ketçaplı sandviç yememeye çalışıyorum dostum. </span></p><p>Sanırım <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12183636">BUSTA RHYMES</a> bizimle birlikte çalışıp albüme dahil olduğunda biraz saygı görmeye başladık. Sonra <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/5912857">Twista</a> da albüme dahil oldu. İnsanlar, "Tamam, pekala, bu adamlarda bir şeyler olmalı," diye bakmaya başladı. Bunlar, harekete iki farklı yerden katılan iki farklı karakter.</p><p>Future, Young Thug, tüm bu genç rapçiler bana karşı sevgilerini gösterdiler. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/22276174">Drake</a>, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=U9BwWKXjVaI&pp=ygUNbmljZSBmb3Igd2hhdA%3D%3D">'Nice For What'</a>ta "snappin' like you Fabo" ifadesini kullandığında büyükannem çok heyecanlandı: "Drake senin adını söyledi!" Single'ı 1 numaraya çıkan ve başka bir 1 numaralı single'da adı anılan az sayıda sanatçıdan biriyim. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuJVnl2i3bH7STfYWOVIdSwEhmi6WHvheqpEgWhYM0RueJ0ap_IloJ1I1kDbG1DEph69fyVVJ3wxXdHBJ3003fnKuysk7i6RVnww-ujJLRWbEWfncu84_IFHdqZBx33ybaIyKc5lZU6-Hs2h7k--6SBhjT1A5wOtgZV_qKLV6y-iH7UdeXxDfJQf2aJBOZ/s500/HIPHOP50-GUCCI-bvfm-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="561" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuJVnl2i3bH7STfYWOVIdSwEhmi6WHvheqpEgWhYM0RueJ0ap_IloJ1I1kDbG1DEph69fyVVJ3wxXdHBJ3003fnKuysk7i6RVnww-ujJLRWbEWfncu84_IFHdqZBx33ybaIyKc5lZU6-Hs2h7k--6SBhjT1A5wOtgZV_qKLV6y-iH7UdeXxDfJQf2aJBOZ/w423-h561/HIPHOP50-GUCCI-bvfm-slide-v2.jpg" width="423" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Gucci Mane</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/7GuhxsSpyWIhYoCF1U4sst?si=c913370184c84f2c">Atlanta, 1980</a></p><p><br /></p><p>İlk kasedimi 5 dolara aldığımı hatırlıyorum, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2956625">2 LIVE CREW</a>'indi, Alabama'daki bir bit pazarından almıştım. 6 ya da 7 yaşındaydım. Daha müziğin ne olduğundan haberim yoktu, ama o kapak bana çok cezbedici gelmişti. Annem kaseti buldu ve beni utandırmak için arkadaşlarımın önünde çaldı -- "Bakın, Radric ne dinliyor," der gibi. Oysa ben yalnızca kapağı için almıştım. </p><p>Ben 9 yaşındayken Atlanta'ya taşındık. Kardeşim, Atlanta'nın boğuk yeraltı işlerini dinlerdi, Memphis'in boğuk, cazırtılı şarkıları, New Orleans, bu yüzden ben de oralara yöneldim -- Kingpin Skinny Pimp, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Three_6_Mafia">Triple Six Mafia</a>, the <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Hot_Boys">Hot Boys</a> ve Master P. </p><p>Belki 99, 2000 gibi kendi kasedimi finanse etmeye çalışırken, ilişki kurabildiğim kilit insanlar B.G. ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Project_Pat">Project Pat</a> gibi kişilerdi. Tamam, bu adam hapisten çıkmış ve mahalledeki herkes onu dinliyor. Onunla aynı anda aynı şeyleri yaşıyordum. </p><p>PROJECT PAT'in en iyi rapçi olduğunu düşünmüyordum ama onu anlamamı sağlıyordu. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/25274106">Fabolous</a> veya Lil Wayne olamazdım fakat bunu yapabilirdim. Bu işlere geç girdim ama denemekten korkmama gerek yoktu. Bahar tatili için Daytona'ya gidecektim ve tüm yaz Project Pat ile <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/14646735">Big Tymers</a>'ın yanında geçti. Onların rap yaptığı şeyler hakkında yazmaya başladım ben de -- "dinlediğim CD olacağım," gibi. </p><p><span style="background-color: #93c47d;">Gerçekten böyle başladı. Hip-hop aşkı bile değildi bu; ben bir üçkağıtçıyım. Sürekli uyuşturucu satmak da istemiyordum. Çok riskli. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12446829">Jermaine Dupri</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/306023">Kris Kross</a>'u alt edebiliyorsa, Birdman esasında o kadar iyi bir rapçi değilse ve cebimde de biraz para varsa -- bunu yapabilirim. </span></p><p>Hep şöyle düşünürdüm: Eğer kulübe girdiğimde iş yapamıyorsam bunların hiçbir önemi yok. Rapçilerin müziklerini yaymaya çalıştıklarını görüyordum ama ezik görünüyorlardı ve kimse onları ciddiye almıyordu. Düşünüyordum: "Bouldercrest'teki tüm dairelerin benimle gelmesini nasıl sağlayabilirim?" Popüler olduğumu biliyordum, zaten kulübe gidiyordum ve bundan fayda gördüm. Hesaplanmış bir hamleydi. </p><p>İlk albümüm 2005'te çıktı. Sanırım 50 Cent'inki 2003'te çıktı. Aşırı popülerdi. Bahsettiği şeylerin aynısını, o kavgaları gerçekten yaşıyordum. Övülecek bir şey değil, ama benim için hakikaten durum buydu. Benim film müziğim buydu ve bu, yaptığım şeyler hakkında konuşma hususunda acele etmem için beni gerçekten cesaretlendirdi. </p><p>Çoğunlukla sokaklarda bulunduğum ve yaptığım şey hakkında büyük ölçüde paranoyak olduğum bir dönemdi. Alabama'ya iş için gidip geliyordum ve yanımda iki CD vardı -- Lil Jon'un 'Kings of Crunk'ı ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/79665961">'Get Rich or Die Tryin'</a>. İlham kaynağım bunlardı: "Sadece bu aşamayı geçmem gerekiyor." 2004'te tamamen Atlanta'ya yerleştim, belki iki hafta sonra <a href="https://www.youtube.com/watch?v=MiHPyPfxos8">'Black Tee'</a> çıktı. </p><p>2006 yılındaki Gucci, 7/24 neyse oydu, çoğu zaman zararıma oldu bu. Ama sanatçı olmaya çalışan 26 yaşındaki biri olarak, bir ayağım içeride, bir ayağım dışarıdaydım. Zirveye daha sonra ulaştım, çünkü hapisteydim. Ama ben çıktığımda sektör daha iyi bir yerdeydi ve bunun faydasını gördüm.</p><p><span style="background-color: #93c47d;">İnsanlar kırklı yaşlardaki bir rapçinin rağbet göreceğini asla düşünmez. Ama düşündüğümden daha fazla para kazanıyorum.</span> 37, 38 yaşıma kadar hiç seyahat edemedim. Daha önce yaptığım gibi, sadece mahallede konser vermek zorunda kalmadığım için mutluyum. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Chitlin%27_Circuit">Chitlin Circuit</a>'i iyi bilirim.. Artık yabancı ülkelerde konser verebileceğim ve hak ettiğimi düşündüğüm parayı alabileceğim birçok engeli aştığım için memnunum. </p><p>İzlanda'da olmak, kesinlikle bu anlardan biriydi. Bir festivalde konserim vardı. Güneş hiç batmadı. Bu şimdiye kadar gördüğüm en çılgınca şeydi -- ve eğlenceliydi. Böyle bir şey isteyeceğimi hiç düşünmezdim. İnsanlara şöyle derdim: "Doğu Atlanta'da olmak ve stüdyoya gitmekten başka bir şey istemiyorum." Ama o hücrede oturmaktan daha iyiydi elbette. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM-8HCsRz5xo0sdzWH60xBqtctOXxxiOdTqTYIwYbYa_k5PmDf855_JZrZO98r2wbq_wecNYoPSdanP3uPqekLQU4fXoGfEQrluMKr7yW0hy7Ho-kTGtn8A8BqRU1CsYjYovvMUy8M-O-kZY25MrIblV7xbriYc2Do5QFf2stXAsrJl7LUi7qMTJ1lB42_/s500/HIPHOP50-ICECUBE-fchj-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="554" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM-8HCsRz5xo0sdzWH60xBqtctOXxxiOdTqTYIwYbYa_k5PmDf855_JZrZO98r2wbq_wecNYoPSdanP3uPqekLQU4fXoGfEQrluMKr7yW0hy7Ho-kTGtn8A8BqRU1CsYjYovvMUy8M-O-kZY25MrIblV7xbriYc2Do5QFf2stXAsrJl7LUi7qMTJ1lB42_/w418-h554/HIPHOP50-ICECUBE-fchj-slide-v2.jpg" width="418" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Ice Cube (N.W.A.)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/0m9ul5FMXzR2k2BRZKamcn?si=25a2a8c5d2684303">Los Angeles, 1969</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Kafiye yaparak güzel konuşan bir sürü kişi tanırdım her zaman. Herkes bir yerlerde biraz rap yaptı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12461663">Teena Marie</a> ve Blondie'yi hatırlıyorum -- Muhammed Ali de rap yapıyordu. Çok havalı bir şeydi bu. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;">Ama '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=HCBN7lyLT4w">Buffalo Gals</a>,' '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=r_IPV2zeDIc">More Bounce to the Ounce</a>,' '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=G47rQPy3M5c">8th Wonder</a>,' '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=qfOrUpt6TzA&pp=ygULbGEgZGkgZGEgZGk%3D">La Di Da Di</a>' gibi şarkılara dek pek alakam yoktu -- beni gerçekten rap yapmaya iten şarkılar bunlardı.</span> <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11339717">Blowfly</a>'ın '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=EC_8CBTrr8k">Rapp Dirty</a>' isimli bir şarkısı vardı ve beşinci sınıftayken arkadaşımla annesi gidene dek beklerdik ve sadece 'Rapp Dirty' ya da '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=G01MStHbl9E">Head</a>' gibi Prince şarkıları çalardık. O plakları dinleme vakti geldiğinde ebeveynler sizi uykuya göndermeye çalışırdı.</p><p>KRS-One'ı çok severdim. Birçok farklı stili, birçok farklı tekniği vardı. Ve dikkatle baktığınız zaman çok havalı bir ismi var: Knowledge Reigns Supreme Over Nearly Everyone. Tarz ve zeka sahibi, karşısındakini sözleriyle sarsan bir rapçiydi. '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=jX61LKg2TYM">Criminal Minded</a>' ve '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=asqeUpM-kzE">Blueprint</a>' başyapıt seviyesinde şarkılardır. Mikrofonu eline almış en iyi isimlerden biridir.</p><p>İlk grubum Stereo Crew'in, Epic Records'tan çıkan ama hit olmayan bir şarkısı vardı. 5 tane sattı mı bilmem. O single'ın ardından dağıldık. Örnek aldığımız çok daha büyük yerel gruplar vardı: <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Uncle_Jamm's_Army">Uncle Jamm's Army</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/LA_Dream_Team">L.A. Dream Team</a>, t<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/World_Class_Wreckin'_Cru">he Wreckin' Cru</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/100370633">King Tee</a> ve Ice-T tabii. T<a href="https://www.youtube.com/watch?v=ETjz0uZaM_Y">oddy Tee and Mix Master Spade</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Rodney-O_%26_Joe_Cooley">Joe Cooley, Rodney O</a>. Hepsi sesini duyurmaya başlamıştı. </p><p>Ben, Sir Jinx ve Kid Disaster, civardaki rap yarışmalarına ve kapışmalara katılıyorduk. Yetenek yarışmalarına giremiyorduk, çünkü o zamanlar rap müziği kabul etmiyorlardı. Bir hobi olarak bakıyorlardı. Bazı konserlerden biraz para kazanmıştık ama bir işte çalışmadan bu hevesi devam ettiremezdiniz henüz.</p><p><span style="background-color: #e06666;">Arizona'daki Phoenix Teknoloji Enstitüsü isimli bir okula gittim ve mimari çizim sertifikası aldım. O zaman hit bir şarkım vardı zaten -- N.W.A, '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=umUHR1JlT_c">Dope Man</a>'i çıkarmıştı. Dre şöyle diyip duruyordu: "Okula gitmek istediğinden emin misin?"</span></p><p>O zamanlar Phoenix'teki hip-hop çevrelerinde bir yer edinmiştim. Sanatçılar Celebrity Theater denen yere gelir, konser verirlerdi -- <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Fat_Boys">Fat Boys</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3792364">Doug E. Fresh</a>, EPMD. Başarı kazanmış bir şarkıda yer aldığımı biliyorlardı, o sayede kulise girip çıkabiliyordum. </p><p>Her haftasonu yolculuk yapıyordum çünkü <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2450836">Southwest</a>'in güzel bir kampanyası vardı -- tek yön bilet 50 dolardı. Eylül 88'de mezun olduğumda <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24840481">Eazy</a>'nin '<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Eazy-Duz-It">Eazy-Duz-It</a>' albümünün çalışmalarının ortasındaydık. </p><p>Bu, kirli, yeraltı hardcore rap'ti bu. Küfürlü sözler. Albümümüzün dükkanlarda <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/99290896">Rudy Ray Moore</a> bölümünde, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/18212956">Richard Pryor</a> videolarının yanında yer alacağını hayal ediyorduk. Kim dinleyecekti bunu? Kim bunu ana akım yapacak? Paramızı radyoda çalınamayan plaklar yapmak adına harcadığımız için aptal olduğumuzu söylediler. Sadece saçma bir fikirdi. Ama Eazy umursamadı -- sanki yüz kişi dinlerse bu rakam yeterince iyiymiş gibi hissediyordu.</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJR6lSY0qun_Odhd1N5MpNogEohyVDgC_CLvjL_wzEqlwJ-m0chnp4qkCgTIf-bw7931nco8S_U_pJVGcVtlatL3qaXqhWmB_kSne3qeHk6F_u0FcgOeBaa_d3ygHhvY7RtIIpxyU1Bazz8gDiEzUJbmQ14zfQemgbrf2xS6nUyKVyGxKjfujqWk3psQZ8/s500/HIPHOP50-ICE-klbv-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="539" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJR6lSY0qun_Odhd1N5MpNogEohyVDgC_CLvjL_wzEqlwJ-m0chnp4qkCgTIf-bw7931nco8S_U_pJVGcVtlatL3qaXqhWmB_kSne3qeHk6F_u0FcgOeBaa_d3ygHhvY7RtIIpxyU1Bazz8gDiEzUJbmQ14zfQemgbrf2xS6nUyKVyGxKjfujqWk3psQZ8/w404-h539/HIPHOP50-ICE-klbv-slide-v2.jpg" width="404" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Ice Spice</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/6MIoGzcdUHWFrTn7KAEauG?si=44778f1806f9465f">Bronx, 2000</a></p><p><br /></p><p>Ortaokul benim için önemli bir dönemdi, işte o aralar özellikle hip-hop ile ilgilendiğimi fark ettim. Dürüst olmak gerekirse, şu anda en tepede olan tüm sanatçılar. Çokça Drake, Nicki, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/37889001">Kendrick</a>. </p><p>Babam rap yapmıştı -- mahremiyetine önem verir, o yüzden oturup onun mixtape'lerini dinleyemezdim. O daha çok freestyle yapan türden bir rapçiydi. Tüm hayatı bundan ibaret değildi, ama geriye dönüp bakınca, muhtemelen kişisel olarak bende bir kıvılcık yaratabileceği yer orasıydı. </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/102724535">Drill</a> patladığında <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/99981754">Pop Smoke</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/117797717">Sheff G</a> ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Sleepy_Hallow">Sleepy Hallow</a>'u çok dinledim. Müziğin verdiği genel duyguların, o yaz havasının tadını çıkardım. Kulaklığımda bu çalıyordu. Sadece beat seçimlerini dinlemek ve konu seçimlerine bakmak bile bana ne çok ilham vermişti. </p><p>Bir sanatçı olarak hâlâ gelişiyor ve öğreniyorum. Tamamen olgunlaştığımı söyleyemem. Sound'umu bulduğumu söyleyemem. Her zaman değişiyor ve gelişiyor. Ama insanların birkaç yıl içinde bu dönemimi "Yani..?" olarak adlandıracağını hissediyorum. </p><p><span style="background-color: #6aa84f;">Yaklaşımım gerçekten karakterimin bir yansıması. gerçek hayatta böyleyim ben.</span> Ve ünlü olmadan önce de, okulda ya da nerede olursa olsun, her zaman insanları etkilediğimi hissettim. Ama şimdi daha büyük bir ölçekte, bu yüzden şimdi çok daha iyi. Müzikal bir etki, ama aynı zamanda insanların saçlarını nasıl kullandıklarına veya nasıl makyaj yapmak istediklerine, tırnaklarını nasıl boyadıklarına kadar. Hattâ şarkılarda kullandıkları dil, söyledikleri belli şeyler, ritim seçimi, tempo, kişilik. İlham alınacak çok şey var. </p><p>Ama, bilirsin, sürekli birbirimizi etkiliyormuşuz gibi hissediyorum. Aynı şeyi kendi tarzımda yapıyorum. Mesela, dünyanın o kadar çok farklı yerinden ilham aldım ki, bununla ancak gurur duyabilirim, anlıyor musun? Sanki, ne zaman kendimi belli bir şekilde hissederken bulduğumda --mesela, neden bu kişinin şarkıları benimkine benziyor ya da benim gibi görünmeye çalışıyor? -- bütün meselenin bu olduğunu hatırlamam gerekiyor. Sanat böyle işler. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikdwjOBGGK5y8vF9lRpK1zFjPFQ2FQtAMEu-OJCuhHxV2xyasM9R4mLCQCPvT8g2jVuHIHqA5PE3R07g5GU_KGq9KHYgD0cSfq9-HC531Va1u9z-JK2ekb7KE1R4LoVs9uINfKzD_0swdTkp86cVwj96Y-86J56v_VJa8hFEW_2vBT89-x8ig3-LIh-21R/s500/HIPHOP50-KOOLKEITH-tcwk-slide-v4.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="576" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikdwjOBGGK5y8vF9lRpK1zFjPFQ2FQtAMEu-OJCuhHxV2xyasM9R4mLCQCPvT8g2jVuHIHqA5PE3R07g5GU_KGq9KHYgD0cSfq9-HC531Va1u9z-JK2ekb7KE1R4LoVs9uINfKzD_0swdTkp86cVwj96Y-86J56v_VJa8hFEW_2vBT89-x8ig3-LIh-21R/w432-h576/HIPHOP50-KOOLKEITH-tcwk-slide-v4.jpg" width="432" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2705738"><br />Kool Keith</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/1xQ1v0xnKgZyQX90f75bKt?si=8180d3b5c3354357">Bronx, 1963</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Lisede popüler bir dansçıydım ve rap'i, sokak lambalarından elektrik alınıp parti yapıldığı zamanlarda, break-dansçı duruşunda gördüm. Okula giderken COLD CRUSH BROTHER benimle birlikte gelirdi. 80'lerin ortasına dek rap yapmaya başlamamıştım, sonra <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4118002">Ultramagnetic MC's</a> başladı. </p><p style="text-align: left;">Liseye giderken <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Ced-Gee">Ced Gee</a> ile tanıştım ve grubu oluşturduk. <span style="background-color: #ea9999;">Şarkılarında büyük laflar kullanan Treacherous Three'yi dinlerdik. Kimsenin kullanmadığı kelimeler kullanıyorlardı. Onları dinlerken, "Hip-hop'ın amacı budur işte," diyorduk.</span> Böyle kafiye yapmak istiyordum ben de. “Yes, yes y’all, ya don’t stop the body rock!” gibi klişe sözler yazmak istemiyordum. Kalemi kağıda döktüler. Rap artık kelime dağarcığıyla ilgiliydi. Artık bebek tekerlemeleri değildi. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3976174">T La Rock</a> teknik sözleriyle o dönemin en ileri teknoloji rapçilerinden biriydi. Greg Nice ile takılıyordum. Eski isimlerden Spoonie Gee, Run-DMC ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1245847">Whodini</a>'ye kadar herkesi görme şansımız oldu. Biz bir anlaşma yapmadan önce hepsinin albümleri çıkmıştı.</p><p style="text-align: left;">O zamanlar herkesin TV programları temalarını kullandığı bir furya vardı. Bu furyanın geçmesini bekledik ve işte o zaman rap, sample'ları kullanmaya başladı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1966008">MC Shan</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/20137460">Eric B. & Rakim</a> ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Big_Time_(Ultra_album)">Ultra</a> ile oldu bu. '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=Gnb9vljBLTg">Ego Trippin</a>' çıktığında, herkesi şoke eden üçüncü kayıt gibiydi bu: "Vay, bu çok farklı!"</p><p style="text-align: left;">'Ego Trippin' 500 kopya olarak basıldı. Red Alert'le anlaştık ve kayıtları doğrudan <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4030202">Marley Marl</a>'ın evine götürdüm. Big Daddy Kane'in mutfakta olduğunu hatırlıyorum. Marley'nin mikrofonunu kurduğu yer orasıydı. </p><p style="text-align: left;">Marley buna gerçekten açıktı. Şarkıyı WBLS'de çaldı. Sonra <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/DJ_Chuck_Chillout">Chuck Chillout</a>'a bir kopyayı bizzat verdim. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13980276">Funkmaster Flex</a>'le birlikte arabasında farklı rapçiler hakkında konuştuğumuzu hatırlıyorum. </p><p style="text-align: left;">Dürüst olmak gerekirse, pek çok rapçi Ultramagnetic MC's'i kıskanıyordu ancak 'Ego Trippin' çıktığında yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu çünkü sokaktaki her arabada duyuyordunuz. Her toplu konutta duyuyordunuz. Nereye gitseniz, "MC's Ultra! MC's Ultra!" cümlelerini duyardınız. Toplu konutlara gidince insanlar çığlık çığlığa olurdu ve daha bir klibimiz bile yoktu. TV'de popüler değildim. <span style="background-color: #ea9999;">İnsanların, birini sosyal medyada, Instagram'da görmeden nasıl tanıdığını bilmiyorum. O zamanlar daha çok el ilanları, posterler ve sizi <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2247875">Boogie Down Productions</a> ile konserde görenler aracılığıyla tanınırdınız.</span></p><p style="text-align: left;">'Ego Trippin'in ikinci <i>verse</i>'ünü dinlerseniz, ben sadece kelimeleri ritme uyduruyorum. Kafiye yapmaya çalışmıyorum: "<i>Through the scientific matter I probe for evidence/Leading melodies obtaining slight positive beams/Of the average formulation, apply mechanically.</i>" Ve insanlar ne yaptığımı dahi bilmiyorlardı çünkü kaydın ilk <i>verse</i>'ü daha düz bir rap'ti. Beat harikaydı ve nakarat o kadar dramatikti ki, ikinci <i>verse</i>'ün kafiyeli olmadığı fark edilmiyordu bile. </p><p style="text-align: left;">O zamanlar Lakim Shabazz'ı severdim. Latee'nin '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=Iy8tGbg7wLc">This Cut's Got Flavour</a>' isimli şarkısını ve bu tip şeyleri beğenirdim. Ama piyasaya çıkışımızın ardından rap'i lirik bir şekilde takip etmemeye çalıştım çünkü herkesin kafiyelerini çok dinlersem, kendi özgünlüğüme sahip olamayacağımı düşündüm. Dansçı olduğum için <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1338199">Con Funk Shun</a> gibi funk plakları alırdım. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Undisputed_Truth">Undisputed Truth</a> ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1230819">Cameo</a>'nun albümlerini aldım. Asıl ilham kaynağım <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1274761">Slave</a>'di. Bu yüzden Ultra'nın müziği böyle. Cazla büyümedim ben. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7422625">Ron Carter</a> ya da <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/63340599">Ronnie Laws</a>'u bilmem. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3065772">Octagon</a> projesine başladığımda o kadar çok malzeme birikmişti ki, farklı karakterlere bölüştürmek zorunda kaldım. İnsanlar tuhaf davrandığımı düşündü ama ben iş yapıyordum. Birçok sanatçı sıkışıp tek karakter olarak kaldı. Aynı stille tekrar anlaşma yapmak zorunda kaldılar. Ama benim bir sürü fikrim vardı. Sanırım bu yüzden <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/49303298">Parliament-Funkadelic</a> ufkumu açtı. Brides of Funkenstein vardı, Sir Nose, Funkadelic ve Parliament vardı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4245482">George Clinton</a>, grubunu pek çok parçaya ayırdı. İşte böyle hissettim ben de: Tek kişilik bir Parliament-Funkadelic.</p><p style="text-align: left;">Bu süre zarfında garip insanları sevme eğilimim vardı. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/No_Limit_Records">No Limit</a>'ten <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mac_(rapper)">Mac</a> ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Fiend_(rapper)">Fiend</a> gibi, bir akışı olan sanatçıları sevdim. Ancak birçok rapçi, farklı soundlara ayak uyduramadı. Ben de bunun üstüne Dr. Octagon'u yarattım, Dr. Dooom'u yarattım, Black Elvis'i yarattım. Ama bu karakterlerin hepsi, benim bir parçam. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcNOscMsNsInhX1yf96I079b9GiD5dAL0UZesTu0O-KP6v0CSl3QvjBoAh5Qcb6hkru4dbMIC-89NFgG4nXPQYJrFXd96AQ2GfPaJufQt49bUDoALB7K0ump5LziGxeE5A-XgGxnS_eSfn8G-9K4l26-vddnZmUm09tvlaP7w8XeeV8bRWyhSQmO0IIB4u/s500/HIPHOP50-KOOLMOEDEE-tlpg-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="505" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcNOscMsNsInhX1yf96I079b9GiD5dAL0UZesTu0O-KP6v0CSl3QvjBoAh5Qcb6hkru4dbMIC-89NFgG4nXPQYJrFXd96AQ2GfPaJufQt49bUDoALB7K0ump5LziGxeE5A-XgGxnS_eSfn8G-9K4l26-vddnZmUm09tvlaP7w8XeeV8bRWyhSQmO0IIB4u/w379-h505/HIPHOP50-KOOLMOEDEE-tlpg-slide-v2.jpg" width="379" /></a></div><br /><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>Kool Moe Dee</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/1962bNKScjBb9IC1b5ipwC?si=658404c72991461a">New York, 1962</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Şimdilerde hip-hop dediğimiz şeyle, New York'ta, yüzotuzsekizinci ve yedinci caddelerin kesiştiği yerdeki Renaissance'te karşılaştım; Lovebug Starski mikrofondaydı. İç varlığımda bir şeyler hissettim. İçimde, bunun bir parçası olmak istediğimi söyleyen bir şeyler vardı.</p><p style="text-align: left;">Malcolm X ve Muhammed Ali'nin çocuğu olarak tüm bu devrimci düşünce süreci, benim DNA'mın bir parçasıydı. 12 yaşına geldiğimde askerlik çağrısının bitmiş olması beni hayal kırıklığına uğratmıştı çünkü Muhammed Ali gibi olacağım günü iple çekiyordum. Askere gitmemeyi dört gözle bekliyordum. Hip-hop'ı gördüğümde de aynı hisse kapıldım: Bir platformum olacak. <span style="background-color: #e06666;">İlk düşüncem buydu: Bir gün Malcolm X'in yaptıklarını mikrofonda yapma şansım olacak.</span> Hip-hop bana bunun mümkün olabileceğine dair ilk ipucunu verdi. </p><p style="text-align: left;">Melle Mel, lirik içeriği istediğim yere götürmenin mümkün olduğunu düşündüren ilk kişiydi. Ama, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1190529">Earth, Wind & Fire</a> ve Stevie Wonder, şarkı sözlerini gerçekten bir araya getirebileceğiniz ve sadece müziğin ötesinde bir etki yaratabileceğiniz konusunda bana ipucu verdi. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=FGZYWSfiYbM&list=PLjb5kMzP2zolSAPpMXR7_0MfYjEcDWQJO">'Songs in the Key of Life'</a>, sadece başlığındaki şiir açısından bile çift anlamlı, esprili bir düşünce süreciydi. Ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/10562400">Maurice White</a> -- yok artık. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=r58GQYFZeLE">'Fantasy'</a> şarkısını duyduğumda --"<i>You will find/Other kind/That has been in search for you</i>"-- bu benim için en üst seviye bir metafordu. Müziğin üstüne bu tür şiirler yazıyor olmaları, benim gerçek ilham kaynağımdı. Bir diyebilirim açıkçası. </p><p style="text-align: left;">Earth, Wind & Fire'ın benim hakkımda, onlar hakkında hissettiklerime yakın şeyler hissettiklerine inanamadım. Birkaç yıl önce bir deniz yolculuğu yapıyorduk ve konserime yetişmek için gemideki mutfağın içinden koşturuyorlardı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8946953">Verdine White</a>, tempomun ortalama bir MC'den farkını anlattığında havalara uçuyordum.</p><p style="text-align: left;">Bir ara küçümseniyorduk ve hor görülüyorduk: Çocuk tekerlemesi gibi bir şey söylediğimizi düşünüyorlardı. Fakat Public Enemy ve Chuck D ilginin merkezi haline geldiğinde, rapçi olduğumu söylemekten gurur duyar oldum. "Ben de onların yaptığı şeyi yapıyorum." <span style="background-color: #e06666;">Public Enemy bizi, çoğu insanın götürebileceğimizi düşündüğü yerin ötesine taşıdı. Hip-hop'ın Siyah Amerika'ya beyaz ayrıcalığının nasıl bir his olduğunu tecrübe etme şansı verdiğine dair ufak bir analoji kullanıyorum.</span></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb6UtIm_iPvzirZrbFD2wg6x1K0D_ibmj4_WAmHFP2sCcANJbbAjzVMDVZCWdux1qh_PhBoF4_IUjPsiin9pIz4pH6gAtjrrY7wJgOZqtJiu8z1lEizg6TMuvkvMNLbW23dDc1VXx2qmyvmHA5bd54gONvHf8n3LmfGryQvtGYlB4qr5XLLYsGEC65yZ0I/s500/HIPHOP50-KRAYZIE-lvhg-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="547" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb6UtIm_iPvzirZrbFD2wg6x1K0D_ibmj4_WAmHFP2sCcANJbbAjzVMDVZCWdux1qh_PhBoF4_IUjPsiin9pIz4pH6gAtjrrY7wJgOZqtJiu8z1lEizg6TMuvkvMNLbW23dDc1VXx2qmyvmHA5bd54gONvHf8n3LmfGryQvtGYlB4qr5XLLYsGEC65yZ0I/w410-h547/HIPHOP50-KRAYZIE-lvhg-slide.jpg" width="410" /></a></div><p><br /></p><p style="text-align: center;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/22534757"><b>Krayzie Bone</b></a> (Bone Thugs-n-Harmony)</p><p style="text-align: center;"><a href="https://youtu.be/VxQjgcZXuGQ">Cleveland, 1973</a></p><p><br /></p><p>Hip-hop ile alakalı ilk anım, abimin eve LL COOL J'in '<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/101627916">Radio</a>' isimli kasetini getirdiği zaman. Eve geldiğini ve kaseti yatağın üzerine fırlatıp, "Bu konuda hiçbir şey bilmiyorsun," dediğini hatırlıyorum. Kaseti radyoya taktım ve hiç çıkarmadım. Hiç çıkarmadım, anlıyor musun? 12, 13 yaşındaydım. Kendi sözlerimi yazmaya başlamamı sağlayan da buydu çünkü LL Cool J'in şarkılarını öğrenmek istiyordum. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=-DdWlzu8td4">'You'll Rock'</a>a bayılırdım. Bugün hâlâ çok severim. Beat acayipti, sözler akıcıydı -- LL bu konuda zamanının ilerisindeydi. </p><p>Böylece söz yazmaya başladım ve nasıl kafiye yazılacağına dair bir plan gördüm. Bir gün kendi sözlerimi yazdım ve bir daha da durmadım. Sevdiğim ve öğrenmek istediğim tüm şarkıların sözlerini yazardım. Big Daddy, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1640642">Biz Markie</a>, Slick Rick ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Dana_Dane">Dana Dane</a> gibi sürekli akışı severdim. Rapçilerin akıp giderken duraklamalarını ve sonra geri dönmeleri hiç hoşumuza gitmezdi.</p><p>Bone Thugs stili, cypher'lara birlikte katılarak gelişmişti. Ya annemin bodrumunda, ya da kimin evindeysek ot içerdik ve hemen kafiye yazmaya, armonilerimiz üzerinde çalışmaya falan başlıyorduk. Birbirimizi tanıyorduk ve kafiye yapabileceğimizi biliyorduk, ama diğer dördü doğaçlama söylediğinde, kulağa uyum sağlıyormuşuz gibi geliyordu. Bilerek yaptığımız bir şey değildi -- bunu yapmaya başladık ve bir gün bizim stilimiz haline geldi. <span style="background-color: #e06666;">İnsanlar için rap yapana dek neye sahip olduğumuzu bile bilmiyorduk ve onlar, "<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2800102">Temptations</a>'ın rap yapan hali gibisiniz," diyorlardı.</span> Sonra Eazy-E ile anlaştığımızda bize, "Farklı bir tarz bu. Şarkıcılar gibi söylüyorsunuz," dedi.</p><p>Hip-hop öncesinde bir Michael Jackson fanatiğiydim. New Edition fanatiğiydim. Ebeveynlerim hep R&B dinlerdi. Bu yüzden <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Isley_Brothers">Isley Brothers</a> gibi eski R&B'leri biliyorum. Bu akışlardan bazılarını karıştırmaya başladık. '1st of tha Month' ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=5GWHAmmlpzA">'Days of Our Livez'</a>ı dinlerseniz, eski şarkıları seçip, onlara armonilerimizi katmaya başladığımızı görürsünüz.</p><p>Şarkıcılar yaptığımız şeyi beğendi. <span style="background-color: #e06666;">Menajerlerimize, Mariah Carey'nin bizimle şarkı kaydetmek istediğine dair bir arama geldiğinde, o sıralar Mariah Carey'nin ne kadar büyük olduğunu gerçekten anlamamıştık.</span> Onu biliyorduk ama yeni gelen şöhrete öyle kapılmıştık ki, kendi küçük dünyamızdan çıkamamıştık. Yani, neredeyse gitmiyorduk bile. Uçakta düşüncelere dalmıştık, uçaktan inmek üzereydik ama bir şey, bizi uçakta kalmaya zorladı. </p><p>Oraya gittiğimizde, tarzımızı sevdiğini söyledi. Akışımızı sevdiğini, ne kadar farklı olduğunu söyledi. Uçaktan inmediğimize memnunum. </p><p>Ayrıca hayattayken <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/421043">Bobby Womack</a>'ten de övgü aldık. Kızlarıyla tanışma fırsatım oldu ve bana şöyle dediler: "Babam müziğinizi çok severdi. Hep şarkılarınızı çalardı. Hepimize de dinletti." Bu beni çok şaşırttı. Vay be. Böyle büyük biri. Bu benim çok hoşuma gitti çünkü onun müziğini severek büyüdüm. Bunu aileme söylemek çok havalıydı: "Bilin bakalım bizi kim dinliyormuş? Bobby Womack." Babam, "Ne?!" diye karşılık vermişti. Bayıldı buna.</p><p> </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZsHLeuQ8matn7l_qgFikW5F2yDpOsNFIgbyXiqur6s55mWPj3DIbj60yMW3740uajfN0C_stfZGGdlMtDeuhZwiWD9oJiuWx5YOjxm1iNl-7xpNk0UkDVABOV1NJp0iPBK2TjFoF35yyC8AHx4TZu41ZuNePCqYFKuBe2FeUpoaomiX-nAFZE7SOXqidy/s362/HIPHOP50-LADYBUG-mcgq-tmagSF-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="361" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZsHLeuQ8matn7l_qgFikW5F2yDpOsNFIgbyXiqur6s55mWPj3DIbj60yMW3740uajfN0C_stfZGGdlMtDeuhZwiWD9oJiuWx5YOjxm1iNl-7xpNk0UkDVABOV1NJp0iPBK2TjFoF35yyC8AHx4TZu41ZuNePCqYFKuBe2FeUpoaomiX-nAFZE7SOXqidy/w451-h361/HIPHOP50-LADYBUG-mcgq-tmagSF-v2.jpg" width="451" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><b><br /></b></div><div style="text-align: center;"><b>Ladybug Mecca (Digable Planets)</b></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/26q6YTrXt9l8qshIveiTX9?si=c8ba0b7db51b4659">Brooklyn, 1973</a></div><p><br /></p><p>DMV'de büyüdüm ben ve arkadaşımın ailesinden birçok kişi Brooklyn'deydi. Yani onların yanına gider, yazları orada geçirir ve Red Alert isimli radyo programını kasede kaydederdi. O zamanlar DMV'de -- 85, 86 gibi-- <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1860138">go-go</a>, hip-hop'tan daha çok yaygındı, biz de onunla bu seviyede ilgilenen birkaç seçkin kişiydik. Takıntılı hale gelmiştim. Çok havalıydı ve başka bir seviyeydi. Zaten dünya hakkındaki gözlemlerimi küçük kağıt parçalarına veya peçetelere yazıyordum. Yani insanların kendilerini kelimelerle, kafiyelerle, ahenkle ifade etmelerini duymak beni çok etkiledi, anlıyor musun? </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4025833">Jungle Brothers</a> bu kasetler açısından benim için gerçekten öne çıkıyor. Ritimler, vokallerinin tonu, kelime oyunları gibi, ses açısından her şey. Müzikal olarak, gerçekten duymadığım bir sound'du. Gelecek gibi, tam ifade özgürlüğü gibi, teninizde tamamen özgür olmak gibi hissettirdi. Bunu açıklayabilmemin en iyi yolu bu. </p><p><span style="background-color: #e06666;">Rap yapmayı dinleyerek öğrendim. MC Lyte'ı gerçekten severdim. Queen Latifah'nın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=qaS4pGWQ7RE">'Wrath of My Madness'</a>ı aklımı başımdan aldı, bu dünyadan değildi. Ve Public Enemy, onların ritmi, benim iç ritmime hitap ediyordu, anlıyor musun?</span> Tıpkı aile gibilerdi, bilirsin, bunu başka nasıl açıklayabilirim bilmem. </p><p>Lisede diğer yakın arkadaşlarımın bir hip-hop grubu vardı ve onlar için dans etmeye başladım. Sonra yazmaya ve küçük konserler vermeye başladım, yerel şovlar. Knowledge ve Ishmael [Doodlebug ve Butterfly] grupta olmamı isteyince işler ciddileşti. İşte o zaman gerçek oldu, sanki bunu bir meslek olarak yapabilirmişim gibi. </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3555129">Biz</a> piyasaya çıktığımızda, kendimizi tüm Native Tongues hareketine bağlı hissediyorduk. Tribe, De La da elbette. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3128288">Arrested Development</a>. Gang Starr. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Sweet_Tee">Sweet Tee</a>'nin müziğinden çok etkilendim. Herkese baktım, Special Ed, Big Daddy Kane gibi isimlere de, onların hepsi benim ilham kaynağım. Daddy Kane çok havalıydı, benim içim çok mühimdir. Eve gidip televizyonu açmak ve videoları izleyip yeni neleri özümseyebileceğimi görmek için sabırsızlanıyordum. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqJ-iC1M3NjZ3bL4OKFZ1UQDzlCj9cbwb4I5s_8Aj2UbaqAR5KIjfpxWPeF51zvq-896DuPa58jL_nsGbYCA-Aatt2msHT1PvJB8iK7g0O--5xj6tQRSEvZFIekU_shl_LSvxcNVEvmiGglDQEWf_3HxG4KFkDBbkmfMYge7D_xUjMkwtTHUQNmDJibY3f/s362/HIPHOP50-LILB-jmhf-tmagSF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="371" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqJ-iC1M3NjZ3bL4OKFZ1UQDzlCj9cbwb4I5s_8Aj2UbaqAR5KIjfpxWPeF51zvq-896DuPa58jL_nsGbYCA-Aatt2msHT1PvJB8iK7g0O--5xj6tQRSEvZFIekU_shl_LSvxcNVEvmiGglDQEWf_3HxG4KFkDBbkmfMYge7D_xUjMkwtTHUQNmDJibY3f/w464-h371/HIPHOP50-LILB-jmhf-tmagSF.jpg" width="464" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Lil B</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/613KmeuXIuqBM0plNinzUh?si=219243bbe5ea4c9f">Berkeley, California; 1989</a></p><p><br /></p><p>2003 yılında, ortaokuldayken hip-hop hakkında bir kitap raporu yazdım. Mümkün olduğunca gerçekti. Ortaokuldaki benden: "Hip-hop benim için bir sanat formu, bir tarz, bir janr, bir etki ve bir yaşam tarzı. Başka hiçbir müzik türüne benzemeyen farklı bir müzik tarzıdır. Bol, güzel, parlak bir giysi türü gibi."</p><p>Şu anda sahilde yürüyorum ve elimde 2005'teki <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/XXL_(magazine)">XXL</a> dergisinden, LIL WAYNE'in 19 Aralık 2004'te Club Speed'de verdiği konserle ilgili bir yazı var. Çok komik, çünkü 500'den fazla kişinin geldiğinden bahsediliyor. Şimdi malum, statları dolduruyor Wayne. Benim erken dönem motivasyonumdu bu. Daha sonra XXL'in umut vaat edenler listesine girmem acayip değil mi? Sakladığım bu kağıtlar, yangınlardan geçti. Benim için çok, çok kişisel. </p><p>GUCCI MANE, Lil Wayne, bilirsiniz, çıtayı onlar belirledi. Bugüne kadar hem de. Bu arada Körfez'de de E-40, TOO SHORT, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mistah_F.A.B.">Mistah F.A.B.</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Turf_Talk">Turf Talk</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Keak_da_Sneak">Keak da Sneak</a>, 106 [KML] dinlemek, Wild 94.9 dinlemek büyük bir ilham kaynağıydı. Rap'i gerçekten eşsiz bir bakış açısıyla görmüş gibi hissediyorum. </p><p>Farkına varmalısınız, yaptığım şeyi yapanın sadece ben olduğum bir dönem vardı. İnsanların müziğin öldüğünü söylediği bir dönemde çıktım ve hâlâ zorluyordum. <span style="background-color: #ffe599;">Nas'ın, hip-hop'ın öldüğünü söylemesi beni çok üzdü ve hip-hop'ın hayatta kalmasını sağlamayı kendime görev edindim. iPhone'dan önceydi bu tabii.</span> </p><p>Annem ve babamın benimle gurur duyduklarını söylediklerini duydum, işimizi bağımsız şekilde yaptığımı görüyorlardı. 40, Short, Master P, ve ben, Brandon McCartney. Pack ile beraber Jive Records'la çalıştık. O zamandan beri kendi işimi yapıyorum Lil B'yi yönetiyorum. </p><p><span style="background-color: #ffe599;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11190381">Soulja Boy</a> gerçek bir efsane ve ilham kaynağı, Youtube'un erken dönemi açısından bir öncü.</span> O zamanlar gerçekten anime dükkanındaydı, anlıyor musun? Bu açıdan hakkı verilmiyor. Şu anda anime çok revaçta ama o bu işe erkenden girdi. </p><p>Kendime hep havalı biri olarak baktım. Bunu alçakgönüllülükle söylüyorum. Benim gördüğüm ateşe sahip insanlar var. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/61348598">Lil Yachty</a>'yi takdir ediyorum -- her zaman işi sıkı tuttu ve kariyerini bambaşka bir seviyeye taşıdı, bana neyin mümkün olduğunu gösterdi. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/37753100">Future</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/26643438">Tyler the Creator</a>. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/100297736">Chief Keef</a> -- Youtube'daki müzik videolarıyla çığır açıyordum ve o, bir sonraki aşamaya taşıdı. Şimdi <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/68370066">Playboi Carti</a>'den etkilenebilirim, ne dediğimi anlıyor musun? Ve Young Thug bunu bir sonraki seviyeye taşıdı. </p><p>Hâlâ bu hip-hop'ta yapmam gereken çok ödev var, değil mi? De La Soul üstüne olan ödevimi yapmam gerekiyor. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/5013739">Slum Village</a> konusundaki ödevimi yapmam gerekiyor. Public Enemy ödevimi gerçekten yapmalıyım, anladın? Neydi o beyefendinin adı -- <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4499791">MC Serch</a> ve grubu? Biraz <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/25342812">Beastie Boys</a> ödevi. Bu türe ve kültüre giren çok güzel insanlar var. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjb8sxZ-QmazQhiK814sLrxf1bGlKXIkaMIoR2Ljyng8ao_uBeKTHmwIIwBY-6_s_ScRD_hssh5xNNwQMfpdn56ygKDbgi6dVZNcW0QUCl3Ub6GZtA1GntTV0BvmnSkUcrXCuvS8M32dTx_ykuYM4CNDojC23xUTge53rma6Keu11dnjobbwH96WF8lmCy9/s500/HIPHOP50-LILBABY-04-mqgt-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="543" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjb8sxZ-QmazQhiK814sLrxf1bGlKXIkaMIoR2Ljyng8ao_uBeKTHmwIIwBY-6_s_ScRD_hssh5xNNwQMfpdn56ygKDbgi6dVZNcW0QUCl3Ub6GZtA1GntTV0BvmnSkUcrXCuvS8M32dTx_ykuYM4CNDojC23xUTge53rma6Keu11dnjobbwH96WF8lmCy9/w409-h543/HIPHOP50-LILBABY-04-mqgt-slide-v2.jpg" width="409" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Lil Baby</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/5BbdKBZO0TH0GhfxUfyhL9?si=1b887cd49a9b4bcc">Atlanta, 1994</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Jeezy ve 50 CENT -- ablamda her ikisinin de CD'sinin olduğunu hatırlıyorum. 1994'te doğdum ben. Gencim ama dışarıda takılıyordum, o sebeple benden büyüklerle zaman geçiriyordum. Nasıl yaşadıklarını, nasıl hareket ettiklerini zaten görmüştüm. Büyükler onları yüceltiyordu. Dinledikçe ve öğrendikçe, dürüst olmak gerekirse hayatımı bugüne kadar şekillendirdi bu. </p><p style="text-align: left;">Tank top'ı istiyordun, parayı istiyordun, o sokak hissini yaşamak istiyordun, nereye gidersen git esas oğlan sensin. Jeezy ve 50 Cent'ten aldığım şey buydu. </p><p style="text-align: left;">10. 11 yaşlarında olduğumu hatırlıyorum, büyükannemin evinde bütün gün Youtube'a girerdim. Bazen sözleri olurdu, bazen olmazdı. Aslında var olmayan şarkılara kendi sözlerimi yazardım. İlk barı dinler, çözer ve yazardım.</p><p>Atlanta'nın yerel sanatçılarıydı -- bunlar gençlik kulübü şarkılarıydı. Şimdi olduğu gibi dünyanın her tarafında genç rapçiler yoktu. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Rich_Kidz">Rich Kidz</a> ile <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Skooly">Skooly</a> "<i>hundred thousand in a dollar band.</i>" Farklı küçük ekipler -- MDC elemanlarının 'Splash Gang' diye bir şarkısı vardı; Yung Broke'un 'Sack Right, We Straight'ı acayipti; Yung Woo'dan <a href="https://www.youtube.com/watch?v=K67VzhrP61I">'She Everything I Need.' </a> Tıkladığımız küçük MP3 çalarlarımız vardı.</p><p><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Boosie_Badazz">Boosie</a> her zaman favorim olmuştur. Hepsinden öte o, şehrin daha kötü tarafındaydı. Biz de öyleydik. Şarkılarında gerçek mahalle hikayeleri anlatıyordu.</p><p>Müzik her zaman benim ilham kaynağım oldu, havaya sokuyor beni, kafamı çalıştırıyor. Ama benim için hiçbir şey yapmayacağını hiç düşünmedim. Bu yüzden hiç yapmadım.</p><p><span style="background-color: #b4a7d6;">1 Temmuz 2016'da cezaevinden çıktım. O gün stüdyoya gittim, kulaklıkları taktım ve bir şeyler denedim. Ama aslında hiçbir şey yapmadım. Bir arkadaşıma, "Henüz hissetmiyorum. Biraz para kazanacağım ve sonra geri geleceğim."</span></p><p>Küçükken her zaman şarkı sözlerini okuduğumdan önce bir <i>verse</i>'e sonra bir nakarata, sonra yine bir dizi <i>verse</i>'e ihtiyacım olduğunu biliyordum. Stüdyoda Young Thug, Migos, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Peewee_Longway">Peewee Longway</a>, KC Da Beatmonster ile zaman geçirdim. O küçük gizli stüdyolarda birkaç küçük arkadaşım vardı. </p><p>Çoğu şey izlemekten geliyor -- ben görsel bir öğrenciyim. Bu yüzden asla bir şey yazmam. Bugüne kadar gerçek bir rap yazma süreci görmedim. Punch-in süreci freestyle, ama tam da freestyle değil. .Her seferinde bir satır, bazen bir seferde iki satır, bazen üç satır. </p><p>Sayfamda ilk kez bir şarkı yayınlayıp o da viral olunca, bu his çok hoşuma gitti. O şarkıyı hiç yayınlamadım çünkü aslında tam bir şarkı da değildi. Marlo ile birlikte kaydettiğim <a href="https://www.youtube.com/watch?v=g8F5jvKHrZw">'Set Up Shop,'</a> kaydettiğim ilk şarkı oldu. Sonraki kaydettiğim şarkı, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=-kkjMed3HYI">'Option'</a>dı. İnsanlar sevdi ama ben pek iyi bulmamıştım. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=eizDlMTanE4">'My Dawg'</a> çıkınca, "İşte budur," dedim. </p><p>İlk kez Club Bankhead'de çıktım, 750 dolar karşılığında. Ardından pazartesi günleri, revaçta bir mekan olan Crucial'da bir iş ayarladım. 50 kişi gelip şişe açtırıyorduk. Kazanç belli olmuyordu. Oraya gelmemden daha ucuza yer ayırtıyorlardı. Ama işin aslı, sadece gelmek için para alıyorduk. </p><p>Sonra perşembeden pazara küçük kulüplerde, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Chitlin%27_Circuit">Chitlin Circuit</a>'te sahne aldım. Her haftasonu konserim vardı. Yeni mekanlara gidiyordum ve şarkılarıma kelimesi kelimesine eşlik ediyorlardı. Şarkıların hit olduğunu bu şekilde anlıyordum. </p><p>Şöyle bir şarkım var: "<i>This month I want seven/I’ve been going up/next month I want 10.</i>" Bunu bir konser için yaptım, 7.000 dolar almıştım. O yolculuk, şarkılarımda vardı. Yediden 10'a gittim, sonra 50, sonra 60, sonra 150, sonra 200, sonra 250, sonra 400, sonra milyon. Ve ben durana kadar da durmayacak.</p><p>Övünmek için söylemiyorum, aslında her defasında gurur duydum. 7.000 dolar mesela -- acayip şaşırmıştım. "Rap yaptığım için 7.000 dolar mı aldım?" Daha gururlu olamazdım. 7.000 dolar kazanmam için ne yapmam gerekti, biliyor musun? Ve bunu kulübe gidip eğlenmem için verdiler? Hayat bir rüya, neredeyse.</p><p>GUCCI MANE kesinlikle Atlanta'nın sembollerinden biri haline geldi. Öncülük etti. Ben ve Gucci, ben rap yapmaya başlamadan önce, sokaklarda tanışmıştık. <span style="background-color: #b4a7d6;">Thug da kardeşim gibidir, bizim için bir idol olan Gucci Mane'e karşı birlikte büyüdük.</span> <a href="https://hypebeast.com/2018/10/gucci-mane-reveals-new-meaning-of-guwop">Guwop</a> amcamız gibiydi. </p><p><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Ralo_(rapper)">Ralo</a> da bana bunu yapabileceğim hissini veren kişiydi. Çünkü onun da sokaktan gelen biri olduğunu biliyordum. Young Thug da öyle biri olsa da, başından beri bir rapçiydi, bu yüzden ona asla benim yapabileceğim şeyi yapıyormuş gibi bakmadım. Bu, onun Tanrı-vergisi yeteneği ve lütfuydu. </p><p>20, 30 yıl sonra bile hâlâ bu işin içinde olan insanlara bakıyorum. Herkesten bir şeyler alıyorum ama en çok çalıştığım insanlar, en uzun süre dayanmış insanlar. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/153331373">Swizz Beatz</a> benim en yakın akıl hocalarımdan biridir. Harvard'da işletme derslerine kaydoldum. Ayrıca çok dayanamayan, çabuk vazgeçen insanları da inceliyorum. Kimin benim seviyemde olduğunu ve sonra nasıl düştüğünü görmeye çalışıyorum -- bunu nasıl kaybettiler, neyi yanlış yaptılar. Bunları inceliyorum. </p><p>Drake'i kelimelerin açıklayabileceğinden daha çok takdir ediyorum. Ama beni bir şarkıyı birlikte söyleme teklifi için aradığında, müziği şimdiki gibi anlamıyordum. Sanırım bu yüzden çok iyi iş çıkardım. "Aman Tanrım, Drake bu," demiyordum. Onun gerçek kıymetinin farkında değildim. Benim için ne yapmak üzere olduğunu bilmiyordum. Ama bu sayede oraya gidip özgür olabildim. Şimdi bir Drake şarkısına katılmak benim için daha zor, çünkü neyle karşı karşıya olduğumu biliyorum.</p><p>Eskiden bazen, "Ben bir rapçi değilim, bir sokak [küfür]," derdim. Artık bir rapçi değil, bir işadamıyım. Rap yapmak hâlâ bir iş. Ne kadar iyi bir rapçi olmam gerekiyorsa, o kadar iyi bir işadamı da olmam gerekiyor.</p><p>Hip-hop benim için her kapıyı açtı -- tanıştığım insanlardan, çocuklarım için bir güven oluşturma şeklime kadar hayatımdaki her bir şey. Sicilimi temize çıkarmak, ailem için bir temel oluşturmak, arkama bakmak zorunda kalmamak.</p><p>Daha 2016'da hapisteydim. Şimdi 2023 ve neredeyse dünyanın zirvesindeyim. Şu anda bir ofiste oturuyorum ve 300 tane posta var. Bir yetişkin olduğumda kimseden tek bir posta almamıştım. Adresi kimsede yoktu, tüm faturalar başkasının adınaydı. Şimdi ise bir haftadır yokum, eve geliyorum ve 300 tane posta var. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiu0kelQTOkSQ3RUzlwZCBbBgiMpoPIQTNFl4MLNNAtyRmVbX4ZMQNqHAdKs2RBy6vakeaWJ9cwJveXtnC2THlrhCiZ-PHyybrr_nEW8WCetOTH-PhABGxP9ca2FCPm2wPcpnbW4HNThmCoifakWkEjQi85U5-hHvmI8xNSk6GXih15rbpK_Dy1GwtN3bMW/s500/HIPHOP50-LILBIBBY-ftlv-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="523" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiu0kelQTOkSQ3RUzlwZCBbBgiMpoPIQTNFl4MLNNAtyRmVbX4ZMQNqHAdKs2RBy6vakeaWJ9cwJveXtnC2THlrhCiZ-PHyybrr_nEW8WCetOTH-PhABGxP9ca2FCPm2wPcpnbW4HNThmCoifakWkEjQi85U5-hHvmI8xNSk6GXih15rbpK_Dy1GwtN3bMW/w394-h523/HIPHOP50-LILBIBBY-ftlv-slide-v2.jpg" width="394" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/121051029"><br />Lil Bibby</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://youtu.be/Oh3D7TFCpBo">Chicago, 1994</a></p><p><br /></p><p>DMX'in, şu her yerin kanla kaplı, kıpkırmızı olduğu albümü -- onun kaseti vardı. Resmi görünce korktum. Daha çok küçüktüm. Farklı seslerle konuşuyordu hani? "Damien!" Duyar duymaz şöyle dedim: "Şeytan mı bu?" </p><p><span style="background-color: #93c47d;">Dürüst olmak gerekirse, gençken kendime karşı gerçekçiydim: "Öleceğimi ve hapse gireceğimi zaten biliyorum, kimin umrunda ki?" Sonradan müzik yapmaya başladığımda etkisini çok hızlı gösterdi ve hayatlarımızı değiştirdi diyebilirim. </span></p><p>Chief Keef'in çıkışını izledik. Onun ortaya çıkışını tüm dünyanın izlediğini hissediyordum. Hepimiz gençtik ve şehrimizden birinin bu kadar çabuk büyümesini görmek çılgıncaydı.</p><p>Müzik yükselmeye ve insanlar dikkat etmeye başladığında, dikkatler Chicago'ya çevrildi. Ciddiye almamı sağladı gibi hissediyorum. Bana motivasyon sağladı -- pekala, belki de ölmek zorunda değilim, belki de hapse girmem şart değil.</p><p>Drake el uzattı -- çok erken oldu bu. Herb aracılığıyla 'Kill __' şarkısına reaksiyon verdi. Muhtemelen daha sadece dokuz aydır rap yapıyordum ve sonra Drake bana bir şey sordu ve konserine davet etti. LIL WAYNE'in, Gucci Mane'in ve Drake'in büyük hayranıydım.</p><p>İşinizi yaparken, ne kadar büyüdüğünüzü ya da onu kimin kopyaladığını düşünmezsiniz. İngiltere ve New York'un yaptığı drill sound'unu açıklayacağım: Chicago'da eskiden <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Footwork_(genre)">footworking</a> denilen bir şey yapardık -- footworking beat'lerinde ağır perküsyon kullanılırdı. </p><p>Chicago'lu prodüktör DJ L, her beat'i footwork beat'i gibi yapardı. Ben de ona bağırdım: "Kanka, footworking beat'leri üstüne rap yapmak istemiyorum! Farklı beat'ler yapabilir misin?" Ve yapamadı. O bizim şirket içi prodüktörümüzdü, o sebepten bu beat'lerle rap yapmak zorunda kalıyorduk. Ve tüm dünya bunu yapmaya başladı. Bir Chicago olayı bu.</p><p>Asla böyle bakmam ama, ara sıra düşünüyorum da, bu işe başladığımızda kimsenin haberi yoktu. Sosyal medya kesinlikle drill akımına yardım etti ama dönüp bakınca, yaptığımız [küfür] çılgıncaydı. Çok fazla düşünmedik. </p><p><span style="background-color: #93c47d;">Bence çoğu Chicago sanatçısı zirveye ulaşamadı. Çoğu vefat etti. Fıçıdaki yengeçler gibi. Biz Chicago halkının güven sorunları var -- hep birinin bizi geçmeye çalıştığını düşünürüm.</span> Meselenin iş tarafını o kadar iyi anladığımızı sanmıyorum. O zaman yeterince bilmiyormuş gibi savunmasız hissedersin. Atlanta veya L.A. her zaman iş konusunda deneyim sahibi yaşlı insanlara sahiptir. </p><p>Her zaman daha büyük resmi düşündüm, nereye gitmeye çalıştığımı, ne dediğimi anlıyor musun? Jay-Z'yi dinlemeye başladığımdan bu yana hep, "Jay-Z olsa ne yapardı?" diye düşündüm. Kariyerimi böyle kurdum. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijHas71Py6kuN0_gEAq2Yc9nhYILMKcc375837K2JNFFYP2Q47iWFdxXteHBsEyoyp_KjNfmm3VTz4zXfRkVEotpFqzRAWqgSeB4geWja8cwyQb3nwZoMB1Op_YHTXnRBardqIhp37DglvsZ13uqUWzjRDU4XlvUGUWj0u0w2Z2A_z_7KBSkYfX40JVOyc/s362/HIPHOP50-LILWAYNE-pwqt-tmagSF-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="289" data-original-width="362" height="365" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijHas71Py6kuN0_gEAq2Yc9nhYILMKcc375837K2JNFFYP2Q47iWFdxXteHBsEyoyp_KjNfmm3VTz4zXfRkVEotpFqzRAWqgSeB4geWja8cwyQb3nwZoMB1Op_YHTXnRBardqIhp37DglvsZ13uqUWzjRDU4XlvUGUWj0u0w2Z2A_z_7KBSkYfX40JVOyc/w458-h365/HIPHOP50-LILWAYNE-pwqt-tmagSF-v2.jpg" width="458" /></a></div><br /><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>Lil Wayne</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/56ehF3tXMjwLJkAmuKzRE2?si=116fa47f10ee437a">New Orleans, 1982</a></p><p><br /></p><p>New Orleans hip-hop ortamı, dünya çapındaki hip-hop ortamından çok daha büyüleyiciydi, çünkü daha bir lafı geçirme odaklı stile sahipti. Yerel radyo istasyonlarımız, kendi sanatçılarımızı tercih ettiler, bu yüzden listeler hep New Orleans'la dolu olurdu. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2326385">Billboard</a> listesinde ilk sırada olacak bir şarkıyı, buralarda sekizinci sırada görebilirdiniz.</p><p>Sokak partilerimiz biraz daha farklıydı; daha çok bir konser gibiydiler. Büyük bir kalabalık, DJ var, bir de mikrofon var ama DJ için değil. DJ gelecek olan sanatçıyı tanıtacaktı ve partiyi devam ettirmek o sanatçıya kalmıştı. </p><p>Tüm bu isimler, bir şirketle anlaşmam için var olan bir zincirin halkalarıydı: ilk sanatçının adı Roni'ydi. En iyilerden biriydi. Bana Juvenile'ı hatırlatırdı epeyce. Onun işi, size her gün tam olarak ne yaptığını söylemenin bir yolunu bulmaktı ve onu sevmenizi sağlamanın, onunla bağ kurabileceğinizi, birlikte yürüyüşe çıkmışsınız gibi hissetmenizi sağlamanın bir yolunu buldu. Gününü böyle geçirirdi ve insanlar buna bayılırdı. </p><p>Tüm sokak partisinin kaydedilmiş bir kasedini, bittikten sonra satabilirdin. Sadece Roni'nin olduğu kısmı, geri sara sara tekrar dinlemek isterdim. Benim mahallemdendi ama bir yetişkindi, o yüzden benim hakkımda fazla bir şey bilmezdi.</p><p>Benim mahallemin öbür tarafından Lil Slim adında başka bir adam vardı ve o biraz farklıydı. Yalnızca mahalleden bahsederdi. O iki adamı birbirine bağladım ve fırsatımı yakalamak için sabırsızlanıyordum.</p><p>8, 9 yaşındaydım. <span style="background-color: #ffd966;">Tanrıya şükür ki okulda hep zeki bir çocuktum, bu yüzden kelimelerle ilgileniyordum, her zaman kelimelerle ilgileniyordum. Niye böyle olduğunu bilmiyordum; hâlâ bilmiyorum. Her zaman oyundaki ana karakter bendim. 'Sefiller'den 'Oz Büyücüsü'ne kadar, hangisi oynanıyorsa. Başrolü istiyorum. DJ'in mikrofonunu vereceği günü bekleyemezdim. O kadar.</span> </p><p>10, 11 yaşlarındayken <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Box_(American_TV_channel)">Box</a> isimli bir kanal vardı. İnsanlar video isteğinde bulunuyordu, bu yüzden izlemek istemediğiniz 1.000 tane video izlerdiniz, ancak sadece birkaç kez bilmediğiniz bir şeye denk gelirdiniz. Bu, New Orleans müziği haricindeki diğer müziklerle gerçekten ilgilenmeye yönelik asıl girişimimdi. </p><p>New York'lu sanatçılara, Doğu Yakası'ndan herkese aşık oldum. Bana daha çok şey anlatıyorlardı. Q-TIP ve BUSTA gibi kişiler vardı, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=un3NkWnHl9Q">'Gimme Some More'</a>dan falan önce -- sırtında bir çanta, üzerinde eski bir ceket, bir şeyler söylüyor. Bir karaktere bürünen sanatçılar daha çok ilgimi çekiyordu. Diğer arkadaşlarım gibi çizgi roman okumamam, çizgi film izlememem veya süper kahramanlara inanmamamın nedeni, aynı heyecanı hip-hop'tan alıyor olmamdı. </p><p>Onyx'e aşık oldum çünkü sabah uyanıp birbirlerine bağırarak yataktan kalktıklarına inanıyordum. Ve hâlâ en sevdiğim sanatçı olan Missy Elliott. Bilirsiniz, maç izlerken, bir oyuncu için, "Bu adam çok sakin, çok iyi ve ne isterse yapabiliyor," dersiniz ya hani? Kendisi benim için o kişiydi. </p><p><span style="background-color: #ffd966;">Drake gibi hem rap yapıp hem şarkı söyleyen kişilerden önce Missy Elliott bunu yapıyordu. Bu beni büyüledi, çok etkilendim. Bunu yapmak istememi sağladı. Drake ile tanıştığımda onu bu yüzden sevmiştim.</span> Eğer benim etrafımdaysan, sesinde biraz ahenk, azıcık harmoni varsa, sana şarkı söyleteceğim demektir.</p><p>Benim için Shawn Carter, yani Jay-Z, kelimelerin tanrısıydı. İngilizce kitaplarını yeniden yazabilirdi. Biggie'yi dinleyerek onunla tanıştım. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/In_My_Lifetime,_Vol._1">'In My Lifetime Vol. 1'</a>den <a href="https://www.youtube.com/watch?v=qlkvIW0SfQw">'Lucky Me'</a> şarkısını ileriye-geriye sara sara öğrendim. Bunu şarkılara koydum, ve aslında hâlâ her konsere o şarkıdan sözler söyleyrek başlıyorum: "<i>And I swear to everything when I leave this earth/it’s gon’ be on both feet, never knees in the dirt/you could try me, [expletive]/but when I squeeze it hurts/fine...</i>" Ve acayip olan şu ki, müziği o kısımda durduruyoruz ve kalabalık, sanki şarkıyı ben yazmışım gibi, geri kalanını benimle beraber söylüyor. Oysa bu, Jay'in. </p><p><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/B.G._(rapper)">B.G.</a>'ye gelecek olursak, o çok önemli, çok özel, çünkü şarkıları birlikte oluşturduk. Kelimeleri gerçekten kağıda döktüğüm zamandı bu. Yazma stilini, tekniğini çok iyi biliyorum. Bazılarının size geçmemesi imkansız. Ama artık yazmıyorum. </p><p>Jay'in artık yazmadığını duyduğumda --internetten falan önce tabii bu-- muhtemelen 16, 17 yaşında falandım. Ve hayatımda bir daha kalem ya da kağıt görmek istemedim. Jay benim İncil'imdi. </p><p>O zamanlar, yıldız kim olursa olsun, yanlarında hep bir genç çırak olurdu. Hep o kişiye bakardım. Jay bunu yaptığında <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/35706071">Bleek</a>'e bakıyordum. Eğer <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/78025367">Puff</a>'ı dinliyorsam, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Mase_(m%C3%BCzisyen)">Mase</a>'e ya da <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Jadakiss">Jada</a>'ya bakardım. Sonraki yıldızın daha büyük olması için bir yol açmak, yıldızın alçakgönüllüğüydü. İşte bu yüzden, şansım olduğunda bunu değerlendireceğimden emin oldum.</p><p>Nicki Minaj hep benim ifade tekniğime, <i>verse</i>'ü bulma şeklime ilgi duyuyordu. "Neden?" "Ama neden?" "Peki ama neden?" "Ben dişi Weezy'yim," diye takılırdı. Nick sesini benim gibi yapardı, aslında bazen gerçekten benim gibi konuşurdu. </p><p><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Drake_(%C5%9Fark%C4%B1c%C4%B1)">Drizzy</a> ise Drizzy işte. "İyi çocuk, kötü çocuk, TV programındaydım ama keşke benimle oynasaydın," tarzı şeyler. </p><p>Eminem'i bir şarkı için aradığımda korkmuştum aslında. O tam bir canavar. Benim kelimelerle aramda olan şeyin aynısı onda da olmalı. Onları kafamızdan çıkaramıyoruz. Her anlam, her açıdan. Kafiyeli şeyleri duyuyoruz. Sahip olduğu yeteneği ve laneti zaten biliyorum. Ve onu nasıl bir araya getirdiğini duymak hoşuma gidiyor. </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/10457499">'The Tonight Show'</a>a çıktığımda <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Pictionary">Pictionary</a> oynattılar bana. Kelime olarak Harry Potter çıktı. Önce bir çanak çizdim, onu anladılar. Sonra bir yüz çizdim ve etrafına bir dolu kıl ekledim. "Bir dakika, kıllı bu," dediler. Ben de "Evet, Harry Potter," dedim. Yani ağzımızdan çıkan sözleri planlıyoruz. Her zaman. {Çanak: Pot. Hairy: Saçlı, kıllı.}</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGFGDJ-5ghAD_vUnwyc6a9vCBLZZ0N7sEk3tKdzJnwsyu12dWN7r_dKJmcEAu4lKCbsHn-GxcUk-NY2lrYbBH8-i7jM95nJqiM_OIwTFdU2fu07nnt3TH0walPMPL8_5UZQK9K2gY-TtzDlKCDf_tdGagJ8XiBtAtl-g0DZwlUab14TfuJot7GTZQGh2mF/s500/HIPHOP50-LLCOOLJ-tbcz-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="581" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGFGDJ-5ghAD_vUnwyc6a9vCBLZZ0N7sEk3tKdzJnwsyu12dWN7r_dKJmcEAu4lKCbsHn-GxcUk-NY2lrYbBH8-i7jM95nJqiM_OIwTFdU2fu07nnt3TH0walPMPL8_5UZQK9K2gY-TtzDlKCDf_tdGagJ8XiBtAtl-g0DZwlUab14TfuJot7GTZQGh2mF/w438-h581/HIPHOP50-LLCOOLJ-tbcz-slide.jpg" width="438" /></a></div><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b>LL Cool J</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/3GwAKTo1XPfd0L7rQB1ZhZ?si=9e3431cf30654baa">Queens, 1968</a></p><p><br /></p><p>Gerçekten de şehirde dolaşan kasetlerle başladı. COLD CRUSH, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XLl6U0ElJSE">Fantastic Romantic 5</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Force_MDs">Force M.D.s</a>, Grandmaster Flash and the Furious Four ve Five MCs. Ve Zulu Nation. </p><p>Long Island ve Queens'te yaşadım ama aslında Long Island'da daha çok etkiye maruz kaldım çünkü yan komşumda bir ev dolusu evlatlık çocuk bulunuyordu ve aralarında New York'un beş ilçesinden de kişiler vardı ama ağırlık Bronx ve banliyöden. Kasetler getiriyorlardı, bazıları daha kaliteliydi, böylece her şeyi daha önceden duyabiliyordum. Daha piyasaya çıkmadan.</p><p>Bir gün okulun koridorunda kendi kendime mırıldanıyordum, başka bir çocuk da bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11855958">Jimmy Spicer</a> şarkısından bir bölüm söylüyordu: "<i>This DJ, he gets down, mixing records while they go ’round.</i>" Işık, koridor boyunca süzülüyordu, sadece ben ve o vardı, orada olduğumu bilmiyordu. O şarkıyı söylerken nasıl göründüğünü hatırlıyorum. Ve sesini -- bende bir şeyler harekete geçti. Gerçekten yapmak istediğim şey bu, dedim. Aslında o boyuta adım atmak istiyorum. Bir rüya gibiydi. </p><p>O günden sonra birçok gruba katılmaya başladım. Bazıları beni reddetti. <span style="background-color: #8e7cc3;">Ama gerçekten çok çalışıyordum. Her yere gidiyordum. Şehrin her yerindeydim. Queens'in her yerindeydim.</span> Yukarı mahalleden Harlem'e gitmeye başladım. Yaklaşık 15, 16 yaşlarında, kayıtları bitirmeden hemen önce, Silver Fox adında bir adamla takılmaya başladım. Konu kafiye, ritim ve şarkı sözü yazme becerisine gelince, Silver Fox benim için bir öğretmen gibiydi. Ayrıca Kool G Rap'e de farklı bir şekilde mentörlük yapmıştı. Çok yetenekli ve üretken bir söz yazarıydı Fox. </p><p>Lirikal açıdan ilham aldıklarım şunlardı: Melle Mel, Spoonie Gee, the Treachorus Three, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Fearless_Four_(group)">the Fearless Four</a>, DLB, Tito, Mighty Mike C., Peso. Bunlar gerçekten kelimelerle oynayan kişilerdi. Yazdıklarının çoğu hâlâ iyi durumda. Hepsinin inanılmaz bir tarzı vardı ve onlardan çok şey öğrenebildim. Bir gitaristin oturup insanların nasıl cigarayı yalayarak kapattıklarını ve nasıl akor bastıklarını dinlediğini hayal ediyordum ve bir süre sonra kendi tarzınızı geliştiriyorsunuz işte. </p><p>Her şey birbirini takip etti. Kasetleri etrafa gönderiyordum ve nihayet <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13892929">Rick Rubin</a>'in ve Beastie Boys'tan <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/141723766">Adam Horovitz</a>'in eline geçti. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=BVkaN--0ld0">'I Need a Beat'</a> şarkısına geldiğimde, herhangi bir sahnede, herhangi bir arenada, herhangi biriyle kafiye yapmaya hazırdım. </p><p>Orada-burada biraz kibirle karşılaştım, bu yüzden her zaman, kimseye bu adamlardan bazılarının bana davrandığı gibi davranmamak için elimden gelenin en iyisini yaptım. Çok küçük bir topluluktu yine de. Bir sektör değildi henüz. Menajer falan yoktu. Russell Simmons sonunda insanlara menajerlik yapmaya başladı ama yine de kendi yolunu öğrenmekle meşguldü. İnsanlar arası bağ yoktu. Şurada-burada bu işe gönül vermiş birkaç kişi vardı. <span style="background-color: #8e7cc3;">Ben bir 1.5 kuşağı sanatçısıyım -- ben, Run-DMC, Beastie Boys. Yani kültürden faydalandık, onunla birlikte geliştik ama sonra onu gelişmiş, dünya çapında küresel bir endüstriye dönüştüren de biziz.</span></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJFDLxhC8XfHOaxGK-JB9gVi5Dyj0WzzXdTM6Og-X3mKGX-yMtuRUvzdgA_L1flV9by3khvSq3NmwODDQ9lI0J5LxYTDvnNwJEs_4sbzzaBFKobBBYErFxiG_-p7EsID8n-22-y6C7lysxjG_HvDaNgzHYCFZYU8-4mRHC31kJjZPqBEYtHAPA6IYFW5Re/s362/HIPHOP50-MCLYTE-jghz-tmagSF-v3.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="289" data-original-width="362" height="362" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJFDLxhC8XfHOaxGK-JB9gVi5Dyj0WzzXdTM6Og-X3mKGX-yMtuRUvzdgA_L1flV9by3khvSq3NmwODDQ9lI0J5LxYTDvnNwJEs_4sbzzaBFKobBBYErFxiG_-p7EsID8n-22-y6C7lysxjG_HvDaNgzHYCFZYU8-4mRHC31kJjZPqBEYtHAPA6IYFW5Re/w454-h362/HIPHOP50-MCLYTE-jghz-tmagSF-v3.jpg" width="454" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /><b>MC Lyte</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/5BC50dLe7dZKVc3gPvJRx9?si=380308ec1d09403c">Brooklyn, 1970</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Büyükannemin yaşadığı <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3369314">Spanish Harlem</a>'de büyük kuzenlerim şu isimlerin kasetlerini dinlerdi: the Cold Crush Brothers, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Funky_4_%2B_1">Funk 4 + 1</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Sha-Rock">Sha Rock</a>, Treacherous Three, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1303651">Sugarhill Gang</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/10974818">Kurtis Blow</a>. Kuzenlerimden biri, onun kardeşiyle çıkmıştı ve olay olmuştu bu. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Sequence">The Sequence</a> kesinlikle bir ilham kaynağıydı -- Angie B, Blondy ve Sheryl, hepsi birbirinden çok farklı şekilde saldırıyor ama bu konuda rahatlar. Bu rahatlık, mikrofonla buluşma şeklimin bir parçası oldu. Ve tabii ki Salt-N-Pepa, kesinlikle benim için yol gösterici bir güç oldular. Kim olacağıma karar verdiğimde, şarkılarındaki tüm kelimeleri öğrenmiştim. </p><p style="text-align: left;">RUN DMC, Melle Mel -- <a href="https://www.youtube.com/watch?v=PobrSpMwKk4">'The Message'</a>ın mesajı gerçekten bana yardımcı oldu. Zaten öykü yazıyordum çünkü annem her şey için deneme yazmam konusunda ısrar ediyordu. Hiç gitmediğim yerler hakkında bir şeyler öğrenebilmek için. Bronx'a hiç gitmemiştim. Sadece Brooklyn ve Manhattan. Bildiğim kadarıyla trenin son durağı Yüzotuzsekizinci Cadde'ydi. </p><p><span style="background-color: #6aa84f;">Kendimi asla bir rapçi olarak görmedim. Ben bir MC idim, hâlâ öyleyim, benim için rapçi olmaktan başka bir şey bu. Mesela Hammer'ın rap kaydı vardır ama kendisi bir MC değildir.</span> Bir MC olarak becerilerini orada göstermek için orada değildi, bir hit şarkı yapmak için oradaydı. Rap yapıyor olman seni rapçi yapmaz. Ama bu sadece benim fikrim. </p><p>Şu anda kadın MC'lerin yaptıklarının çoğunu beğeniyorum ve hepsini dinliyorum -- ben bir DJ'im. Ben sadece 80'ler, 90'ler DJ'i değilim Megan Thee Stallion'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=qQuQ8zDxGh0">'Plan B'</a>sini seviyorum. Megan'ın kullandığı dili seviyorum. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/15622115">Remy Ma</a>'nın hayranıyım. Kafiye yapma şekli, Lil' Kim'i andırıyor. Foxy'yi andırıyor. Foxy, Lil' Kim ve ben, üçümüz de Brooklyn'deniz.</p><p>Coi Leray'ın şu 'Message' sample'ını kullandığı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=MZV0CIFQbbE">yeni şarkısını</a> beğendim. Mariah'tan sample kullandığı zaman Latto'yu seviyorum. Ağır ve yüklü bir şeye dönüş gibi geliyor ve birinin sesindeki derinliği hissedebildiğim zamanlar hoşuma gidiyor. </p><p><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/77546147">Rapsody</a> hayranıyım. Değindiği konuları seviyorum. Aşk, kadınlık ve Siyahlığın farkındalığı ve kabulü. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/86955591">Tierra Whack</a>. Kimse bu freestyle ile uğraşamaz, çok hararetli. Ve elbette CARDI ve Nicki. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Baby_Tate_(rapper)">Baby Tate</a>. Ortamda çok fazla MC var. <a href="https://www.instagram.com/ladylondon/reels/">Lady London</a>. Aman Tanrım, çok iyi. Üniversite eğitimli olmaktan bahsediyorsun ve gidip anlamına bakman gereken kelimeleri söylemekten korkmuyorsun. </p><p>Kimse gidip kendi kendine rap yapmaya başlamadı. Herkes birilerinden ilham aldı. Bu konuda açık olmak isteyip istememeleri başka mesele.</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_CpqC1SH7tbdKvg0MwoNwG1ZKv4Nh1XiqK7qtaQBW23ZM5-z8ySMN1F3TiimmdBEPQaz0UgDaRGjJ7goKd4xOkI2GfMWxroio-e3-iwR1ie0HALteu_JtN1hCsctWrQ72Qcwgtm8fSaYwt0chS9ta_LaxuxlKQFIsfICl22Crx-9CTdKFGv5kR7EQ0e03/s362/HIPHOP50-NONAME-kfgh-tmagSF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="373" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_CpqC1SH7tbdKvg0MwoNwG1ZKv4Nh1XiqK7qtaQBW23ZM5-z8ySMN1F3TiimmdBEPQaz0UgDaRGjJ7goKd4xOkI2GfMWxroio-e3-iwR1ie0HALteu_JtN1hCsctWrQ72Qcwgtm8fSaYwt0chS9ta_LaxuxlKQFIsfICl22Crx-9CTdKFGv5kR7EQ0e03/w466-h373/HIPHOP50-NONAME-kfgh-tmagSF.jpg" width="466" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/62359219">Noname</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/40myXrYPCBaYOt7AqBdoFO?si=f534a5c5cc1f4106">Chicago, 1991</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Şarkı yapısı açısından Kanye West, Common, Lupe Fiasco ve Mos Def beni çok etkiledi -- mesaj vermenin ve belki bazı politik temaların olabileceği türden rap, ancak nakarat ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/817215">geçiş</a> açısından oldukça standart. Kilise korosu vokali türü şeyler. Akılda kalıcı nakaratlar yazmayı seviyorum. Düşünceli lirizm ile akılda kalıcı prodüksiyonu gerçekten seviyorum. Buna yöneliyorum. </p><p style="text-align: left;">Çocukken annemin Nissan Pathfinder'ında <a href="https://www.youtube.com/playlist?list=PLAUxsgLNM2BuYzRSsctonx21ZHtRtrwf5">'Late Registration'</a>ın çaldığını, benim de arka koltukta otururken dinlediğimi çok iyi hatırlıyorum. </p><p style="text-align: left;">Ve sonra şarkılarım biraz daha yapısöküme uğramasını istediğimde, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/26407135">Jay Electronica</a> ve EARL SWEATSHIRT. Jay'in ilk mixtape'i, '<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Act_1:_Eternal_Sunshine_(The_Pledge)">Eternal Sunshine (The Pledge)</a>,' öyle bir işti ki, ne bir rap albümünde böyle bir sound duymuştum ne de herhangi birinin bir film müziği üstüne rap söylemeye kalkıştığını duymuştum daha önce. Türün yapabilecekleri açısından benim için çok ufuk açıcıydı bu. Aynısı MF DOOM'un <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/117647987">'Madvillainy'</a>si için de geçerli. Hiç böyle bir şey duymamıştım: "Böyle rap yapılabiliyor mu ya?" </p><p style="text-align: left;">O zamanlar tam bir hip-hop tutkunu değildim. <span style="background-color: #ffd966;">Küçükken muhtemelen Michael Jackson ve Avril Lavigne filan dinlerdim. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Bow_Wow">Bow Wow</a>'u çok dinlerdim ama. Epey dinlerdim.</span> <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11976055">Ergen</a> hip-hop'ı. '<a href="https://www.youtube.com/playlist?list=PLsReBoZpZECgkMhihOZQnHLOIMLOrKSKs">Doggy Bag</a>,' 2001 -- vay be. Kesinlikle çok popülerdi. Rap söz konusu olduğunda çocukluğum buydu. Pek heyecan verici değildi. </p><p style="text-align: left;">İlgilendiklerim, dinleyebildiğim şeylere dayanıyordu. Annem çok fazla şey dinlememe izin vermiyordu. "Bu Michael Jackson albümünü dinledikten sonra bir Kanye albümü dinleyebilirsin." Bir de radyoda ne çalıyorsa. Böyle bir ortam. Arkadaşımın evine giderdim ve onlar WAYNE'in mixtape'lerini dinlerdi.</p><p style="text-align: left;">Artık çok daha fazla tarz ve tür dinleyebileceğim şekilde gerçek bir müziksever olmaya başlıyorum. Üslup açısından tempoya uymak ve dille oynamak, genel olarak benim neslimin pek sevdiği bir şey değil. Ve sanırım en çok sevdiğim hip-hop türü de bu. Slick Rick, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12734473">Big Pun</a> ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12615233">Big L</a>'e geri dönüyorum, ya <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/53211035">punchline</a>'a odaklanan, ya da tempoya fena halde uyulan şeyler. Yeni rapçilere gelince, muhtemelen <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Boldy_James">Boldy James</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/147113184">Billy Woods</a>, <a href="https://open.spotify.com/artist/6hj2p7pzusn5Fcdi35Yedr">Silkmoney</a>. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Babyface_Ray">Babyface Ray</a>'i biliyor musun? Son mixtape'ini beğendim. </p><p style="text-align: left;">Müzisyen olmakta biraz geç kaldım.<span style="background-color: #ffd966;"> Bazen yaptığım müzik türünü neden yaptığımı ben de bilmiyorum. Çünkü gerçekten pek popüler değil.</span> Herkes para peşinde olduğu için yaptığım türde işlerden uzak durmaya çalıştıklarını hissediyorum. Kendilerini sürdürmek istiyorlar. Kendimi küçümsemeye çalışmıyorum bile, ama insanların böyle garip şiirsel [küfür] söylediklerini gerçekten duymuyorum.</p><p style="text-align: left;">Hip-hop benim giriş noktam olmasa da, örgütlenme alanlarında --insanların sol politikalar ve ideolojiler hakkında düşündükleri radikal siyah alanlarda-- gerçekten bu tür müzik yapan rapçiler ve hip-hop sanatçılarını bulmayı başardım. Sanırım bu da hip-hop'a geri döndürüyor ki, farketmediğim bir şey. Bazı yönleri Siyah radikal geleneğin içindeydi. Keşke bu yönü ana akıma biraz daha yakın olsaydı ama, durum bu. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju7ZmbGfcTdtH6nzOFxSGo_y5Fi8PYNVYgtuLTfyVyGhnyT87zOcGn9Irfhv3prnuM9KrvUFMwBGr3zfZIaOuFjRewwN2Q5tJP3TaRNCU4i2JkOjyjKJOQeT9RkNkZKxkxIoC3e1FHOWaNZzNUMl40Q824e7VsftkALVLzU9zKZxgdpCPzq3PX13lSUA0O/s500/HIPHOP50-PAULWALL-pwcb-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="504" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju7ZmbGfcTdtH6nzOFxSGo_y5Fi8PYNVYgtuLTfyVyGhnyT87zOcGn9Irfhv3prnuM9KrvUFMwBGr3zfZIaOuFjRewwN2Q5tJP3TaRNCU4i2JkOjyjKJOQeT9RkNkZKxkxIoC3e1FHOWaNZzNUMl40Q824e7VsftkALVLzU9zKZxgdpCPzq3PX13lSUA0O/w380-h504/HIPHOP50-PAULWALL-pwcb-slide-v2.jpg" width="380" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><br /><b><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Paul_Wall">Paul Wall</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/3edZqZGezClJ8BukicG4jI?si=d78e50281d884780&nd=1">Houston, 1991</a></p><p><br /></p><p>Hip-hop'ı MTV veya BET'te görmek farklı bir hip-hop türüydü. Doğu Yakası baskındı o zaman. Houston'daki bir radyoda bile Batı Yakası müziği duyduğumu ve nedenini merak ettiğimi hatırlıyorum. Doğu Yakası şarkılarında söylediklerinin çoğunu pek anlamıyordum çünkü bilirsiniz, argo çevirisi biraz farklı. Batı Yakası'nı biraz daha fazla anlıyorduk, çünkü bu Güney'den Batı Yakası'na yapılan bir insan göçü gibiydi ve müziklerinin çoğu, Güney müziğinin ve hip-hop'ının çoğunun blues temelli olmasına benzer şekilde funk veya blues temelliydi. </p><p>Ama Texas müziğini duyduğumuzda, o zaman insanların bizimle kendi dilimizi konuştuğunu duyduk. GETO BOYS ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Screwed_Up_Click">Screwed Up Click</a>, benim için hepsi aynı önem sayılırdı. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Rap-A-Lot_Records">Rap-A-Lot</a> ana akım olarak görülüyordu, bizi dünya çapında temsil ediyorlardı ki, o arada Screwed Up Click daha çok bir yeraltı hareketiydi. İkisiyle de gurur duyduk ama farklı nedenlerle.</p><p>15 yaşında olduğum dönemi hatırlıyorum, 97 yılı yani, arkadaşlarımdan birinin arabasına binip okula giderdim, o da farklı mixtape'leri karıştırıp bir <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/DJ_Screw">Screw</a> kasedi takardı, böyle dinlerdik.</p><p>O dönemin çoğu çok bölgeseldi. Screw kasetleri ve Screwed Up Click bir Güney Yakası olayıydı ancak Kuzey Yakası'nda Screw kasetlerini dinliyorsanız, küfretmişsiniz gibi bir şeydi. Ben gizli bir Screw hayranıydım, sadece birkaçımız Screw mixtape'lerini gerçekten dinlerdi. Okula birlikte gittiğim ve Güney Yakası'ndan Kuzey Yakası'na taşınan birkaç kişi vardı, böylece yeni Screw mixtape'leri edineceklerdi: "Bak, bu haftasonu büyükannemin evine gittiğimde bunu aldım." Eğer elinde Screw kasedi vardıysa, adamın dibi sendin. </p><p><span style="background-color: #e06666;">Çalışmaya başladığımda rafları stoklardım, gece yapılan tipte şeyler, mağazada müşteri yokken. Yani 'dikkatli müşteri' monitörünü açarsanız, etrafına bir paket lastiği koyardınız ve tüm mağazada çalan bir Screw radyosuna sahip olurdunuz.</span></p><p>Screw'in mixtape'lerini dinlerken, belli bir sanatçının freestyle stili dikkatinizi çekerdi. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/38373031">Lil' Keke</a>'yi, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Lil'_Keke">Fat Pat</a>'i, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Big_Pokey">Big Pokey</a>'yi çok severdim. "Lil' Keke'nin MC LYTE'ın beat'inde rap yaptığı şarkı hangisiydi- Onu bulayım." </p><p>Kitaptan öğrendiğiniz kelimelerle sınırlı değillerdi. Kendi sözlüklerini oluşturdular. Özellikle Keke, kendi sözlerini, kendi argosunu yaratan bir söz ustasıdır. Yani, dürüst olmak gerekirse, bugünün Houston veya Texas'ıyla ilgili herhangi bir argo terimi ilk kez kullanan kişi, yüzde 95 oranında Keke'dir. </p><p>Fat Pat'e gelince, hem iri birisi olması, hem de gerçek bir <i>player</i> olması, ona bir hava katıyordu. Yaptığı müziğin çoğu, ondan hoşlanan kızlarla ilgiliydi, yani bu tamamen <i>player</i> havasıydı. Böyle birini idol bellersiniz ya da onun gibi görünmek istersiniz. Fat Pat, dişlerinde elmas olduğundan bahsettiğini duyduğum ilk kişiydi. </p><p>Big Pokey rahat biriydi, ses tonu daha yumuşaktı ama aynı zamanda çok derin ve agresif gibiydi. Bu yüzden ona 'Çöplükteki en sert köpek' lakabı takıldı ki, gerçekten uyuyordu çünkü rap'ini duyduğunuzda bir köpek hırlaması sanıyordunuz. </p><p>En sevdiğim Screw kaseti bir tane değil. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pWPIb-nUYrI">'Leanin' on a Switch'</a> muhtemelen en sevdiğim. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=bx8T84FZocA">'Who's Next Wit Plex'</a> bir diğeri. Bugün dahi etrafta dolaşırken onları dinlerim.</p><p><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Swishahouse">Swishahouse</a> piyasaya çıktığında ve bir Kuzey Yakası vakası olarak ortaya çıkınca, biz de yapabiliriz, diye düşündük. Onun mixtape'leri arasında en sevdiklerim, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Slim_Thug">Slim Thug</a>'ın freestyle'ları. '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=pqi8rUIgFI0">Northside 9</a>,' '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=Z2y6xIZzN2U">Northside 10</a>,' Slim Thug ve J-Dawg'ın döktürdükleri. Ayrıca Swishahouse'ta dört-beş kişinin dahil olduğu bir şey yaparlardı, bir ya da iki satır söylerlerdi, sonra mikrofon başkasına geçerdi ama bütün <i>verse</i>'ü söylemezdiniz. Ne yazık ki bunun bir parçası olamadım. Ancak bunlar, en ikonik Swishahouse freestyle'larından bazıları. </p><p>Normal hızda müzik yaptım ve bunun yavaşlatılması hayal edebileceğiniz bir şeydi -- bir şarkı yaptım ve öyle popüler ve büyük oldu ki, DJ Screw, <a href="https://www.instagram.com/djmichaelwatts/">Michael Watts</a>, DJ Bone ya da diğer DJ'lerden biri onu yavaşlattı ve bir mixtape'te dinleyebildiniz.</p><p>Michael Watts kapıyı açtı, Swishahouse ile birlşkte rap yapmama izin vermesi, yeteneğimi farklı bir şekilde sergileyebilmeme olanak sağladı. Watts için iki freestyle yaptım ve bir tanesi, bir radyo programının introsuydu. Ve bunu radyoda duyduğumu hatırlıyorum, freestyle ile radyodayız! Acayip bir şeydi. Birçok insan, sonsuza dek bekleyeceğiniz o geleneksel yoldan başarmaya çalışıyor. Ancak bu diğer yollardan birine girer ve farklı bir şey yaparsanız, o zaman ilk sırada olursunuz. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGVroArEeKWWdOxmGKz7gzIJf1zU2gEqPET33fgpDBt3CyURG_bM7tuIWr1mjgDidGJ646bZwipM285duLlWcWQn84fgThOVUqe9qNbtcxqf2Aa-QAvh3Otvy9kA01L2r1xVjwsDUj1BOG0251qifnQhdnGn5FMxYNsShj3gh9DINBdisHWXnoyWzdRJkR/s500/HIPHOP50-PHONTE-czfh-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="518" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGVroArEeKWWdOxmGKz7gzIJf1zU2gEqPET33fgpDBt3CyURG_bM7tuIWr1mjgDidGJ646bZwipM285duLlWcWQn84fgThOVUqe9qNbtcxqf2Aa-QAvh3Otvy9kA01L2r1xVjwsDUj1BOG0251qifnQhdnGn5FMxYNsShj3gh9DINBdisHWXnoyWzdRJkR/w390-h518/HIPHOP50-PHONTE-czfh-slide-v2.jpg" width="390" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/85006056"><br />Phonte</a> (Little Brother)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/0ZsDZd6yQJDiEKoSzVrfoK?si=6c2a9c0cdc954b7c">Durham, Kuzey Carolina; 1978</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Hip-hop'la alakalı en net anım, amcam Brod'un beni Greensboro Colesium'a geldiğinde Fresh Fest'e götürmesiydi. 85, 86 gibi olmalı. RUN-DMC, Fat Boys ve Whodini vardı ve evet, sanırım onları gördükten sonra kaderim belirlendi. Amcam bana bir Fat Boys tişörtü almıştı. Run'ın sahnedeki hareketlerini hatırlıyorum, sahnedeki varlığını. Whodini -- Ecstasy, nur içinde yatsın. Sahneye çıktı, kafasında 'Freaks Come Out At Night' şapkası vardı. O enerjiyi ve "Evet, yapmak istediğim şey bu," diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #ea9999;">Kafiye üslubum üzerinde en büyük etki, muhtemelen Big Daddy Kane'indi. Kane'i her zaman sevmişimdir. Her karaktere girer, hepsini yapabilirdi. Kapışmaya da girerdi, hanımlarla da konuşabilirdi.</span> Flörtleşirdi de, pezevenk kılığına da girerdi. Zekiydi. Dans ederdi. Komple paketti. Böylece mikrofon tekniğim kesinlikle Kane'den etkilendi ve, Kool G Rap, Rakim ekolü, bu süper hassas akış açısından mensup olduğum damar. Ses açısından en büyük ilham kaynağım, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/121722530">A Tribe Called Quest</a>'ti. Kane gibi rap yapmak istedim ama, kayıtlarımızın kulağa gerçekten gür ve güzel gelmesini istedim, bir Tribe albümü gibi, ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi? Bu benim tarzımdı ve birçok açıdan hâlâ da öyle sanırım. </p><p style="text-align: left;">Native Tongues'un hip-hop'ıyla yetiştim daha çok. The Jungle Brothers, A TRIBE CALLED QUEST, De La Soul, ve hatta <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Pete_Rock_%26_CL_Smooth">Pete Rock ve CL Smooth</a> ve Heavy D. İçinde her zaman bir vokal unsuru vardı. Bana dinleyerek büyüdüğüm plakların bir uzantısı gibi geldi. Ben 78'de doğdum, yani annem hep R&B dinlerdi: Luther, Patti, Stevie. İlk albümümüz <a href="https://www.youtube.com/watch?v=eYLKWTwMSE8">'The Listening'</a>in ilk single'ında nakaratı ben söylüyorum. </p><p style="text-align: left;">Çalışma şeklim açısından önemli olan bir albüm olsaydı, iki albüm arasındaki farkı paylaşırdım: <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7118967">'De La Soul Is Dead'</a> ve ICE CUBE'dan <a href="https://www.youtube.com/playlist?list=PLxNSUfx3is_B63RuF2SnKOLRM2KU7z9MY">'Death Certificate'</a>. Yani 'Death Certificate', <a href="https://rapdictionary.com/meaning/on-wax/">stüdyoda kaydedilen bir filmdi</a> adeta. <span style="background-color: #ea9999;">Ice Cube'ün yönetmen ve senaristliğe geçiş yapması benim için sürpriz olmadı, çünkü o zamanlar şarkılarıyla film çekiyordu.</span> 'Death Certificate'teki bazı sözleri çalmıştım. Bugünlerde sample açısından bunu yapmanın imkansız olacağını düşünüyorum. Eh, yasal olarak yani. Ve 'De La Soul Is Dead,' oldukça açık olan nedenlerle, o albümü ne kadar sevdiğimi, ondan ne kadar etkilendiğimi yeterince anlatamam. </p><p style="text-align: left;">Biz çıktığımızda 01, 02 gibiydi, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Soulquarians">Soulquarians</a>'ın zirve dönemi. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2391894">Roots</a>, Slum Village, Common, Black Star. O sırada Rawkus'un yaptığı da buydu. Şu konuda çok kararlıydım: "Bak dostum, Kuzey Carolina'daki ya da şehrimizdeki diğer sanatçılarla rekabet etmiyoruz. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Fantastic,_Vol._2">'Fantastic, Vol. 2'</a>ye karşı, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/333074">'Like Water for Chocolate'</a>a karşı rekabet ediyoruz. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/5680321">'Black on Both Sides'</a>a karşı rekabet ediyoruz. Eğer bu düzeyde bir ürüne yanıt veremiyorsak, o zaman bu işi boşvermeliyiz, çünkü karşı karşıya olduğumuz şey bu."</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPLpgjP-opr374ZX0EtWqCCqXu4CPCxS6Qt6qk_Z2CUOMcFs-fgf1d-8mpx4q4rI5MCDsWLQHBr7s5LPRFmlxY2MJ29QNbPYkwyJ8YItMixLbMzKP8bVvAR3uP-0ZvVDkrZoV5knozv5v7S6__on8KP6wdd9xPaFYUaoF9Wg6Bou4AJA4sEiUGa3ltO4vB/s500/HIPHOP50-PITBULL-wvbk-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="532" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPLpgjP-opr374ZX0EtWqCCqXu4CPCxS6Qt6qk_Z2CUOMcFs-fgf1d-8mpx4q4rI5MCDsWLQHBr7s5LPRFmlxY2MJ29QNbPYkwyJ8YItMixLbMzKP8bVvAR3uP-0ZvVDkrZoV5knozv5v7S6__on8KP6wdd9xPaFYUaoF9Wg6Bou4AJA4sEiUGa3ltO4vB/w399-h532/HIPHOP50-PITBULL-wvbk-slide-v2.jpg" width="399" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/16598632">Pitbull</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/5lYX9tp6KxYwPfnNGZpEE6?si=3bdd3c053a0c4d92">Miami, 1981</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Hip-hop ile ilgili ilk anım, üçüncü sınıf civarında 2 LIVE CREW'i duymam olmalı. Miami'yi ele geçiriyordu ve bilirsiniz, daima dinlememeniz gereken şeyleri dinlemek istersiniz. Araba yıkadıkları köşelerde ve bit pazarlarında duyabilirdiniz. Müzik bulabileceğimiz başka bir yer de Box denen şeydi, esasen yerel televizyonda görebileceğimiz bir şeydi. O zamanlar bu, MTV'den önceki MTV'mizdi. </p><p style="text-align: left;">Ama <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Miami_bass">bass müziği</a> her zaman yeraltıyla ilgili olmuştur. Her şey korsan istasyonlarla ilgili. Mesele, ilk olarak, bu müziği duyurmanın yolunu bulmaktaydı çünkü kimse ona inanmıyordu. İkincisi, onlar için çok iğrenç, çok kirli, çok şehvetliydi. Bu yüzden her zaman bunu duyurmanın yollarını bulmak zorundaydık. </p><p style="text-align: left;">Miami'de daima göz ardı edilmişiz gibi geliyor çünkü böyle sayılmaya alışığız. Korsan radyo, bağımsız şirketler -- bu bağımsızlık, farklı manevralar yapmamıza ve yön bulmamıza olanak tanıyor, böylece büyük bir organizasyon ya da şirket tarafından önümüz tıkanmıyor.</p><p style="text-align: left;">Freestyle olayına 15, 16 yaşında başladım. Miami'de bir sürü farklı okula gittim. Pek çok farklı mahallede, iyi mahallelerde, kötü mahallelerde, daha kötü mahallelerde yaşadım. Ve Miami'nin kozmopolit bir yer olması, farklı tür ve kültürlerle ilgilenmemi sağladı. Yani sana İngilizce ve İspanyolca bir şeyler söyleyebilir, onlara <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/17331191">yerel ağzı</a> ekler, hattâ biraz da <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/59256655">Creole</a> katarım. </p><p style="text-align: left;">Bir öğretmen hayatımı değiştirdi. Adı Hope Martinez ve bana DMX'in klip çekimi için davetiye verdi. Orada Ruff Ryders ekibinden <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/14646832">Drag-On</a> isimli biriyle kapıştım. Sekiz tur sürdü. Ben işimi yaptım, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Irv_Gotti">Irv Gotti</a> beni kenara çekti ve sordu: "Baksana, müzik yazar mısın?" Hayır, dedim, sadece freestyle. Şöyle dedi: "Evet, freestyle güzeldir ama para getirmez." </p><p style="text-align: left;">Kardeşlerim, Eric B. & Rakim, Pete Rock & CL Smooth, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Black_Moon_(group)">Black Moon</a> gibi isimleri çok fazla dinlerdi -- hip-hop'la yakın ilişkileri vardı. Ama asıl ilgim, Nas'in 'Illmatic'ini duyduğum zaman uyandı: "<i>Got my first piece of ass, smokin’ blunts with hash/Now it’s all about cash in abundance.</i>" Bilirsiniz, bunlar bir bağ kurabileceğiniz sözler, mahallemde yaşanan şeyler. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #ffd966;">B.I.G. harika bir hikaye anlatıcısıydı. Pac bir devrimciydi, Snoop daha önce hiç duymadığımız bir flow'a sahipti ve Jay-Z o dönemin en üst düzey iş adamı/girişimcisiydi ve ben birçok girişimcinin etrafında büyüdüm. Yeni başladıkları işler vardı. Yatırımcı arıyorlardı. Ellerinde farklı bir ürün vardı. Buna kokain deniyordu.</span></p><p style="text-align: left;">Latinler, graffiti ve break-dans günlerinden beri her zaman hip-hop ile ilgilenmişlerdir. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/17737242">Mellow Man Ace</a> vardı, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/110254949">Kid Frost</a> vardı. Hattâ, Interscope Records'ı gerçekten uçuran <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Gerardo_(musician)">Gerardo</a>'muz vardı. Hem Meksika'nın, hem Küba'nın temsil edildiği bir Cypress Hill'imiz vardı. Fat Joe vardı, sonra <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Big_Pun">Big Pun</a> vardı. Pun muhtemelen hip-hop tarihindeki en iyi rapçilerden biriydi. Kendisini kanıtlamak için zamanı olmadı. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/126714306">Merengue</a> ve salsa ile büyüdüğümü hesaba katın. Sonra dancehall reggie ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6979699">reggaeton</a> var, tüm bunları rap ile beraber bir kabın içine atıyorsunuz. Sınırların ötesinde düşünmekten hiç çekinmedim. İnsanlar güvenilirliklerini zedeleyebileceği için böyle şeylere yanaşmıyor. Ben de diyorum ki, güvenilirliğiniz konusunda endişeleniyorsanız, en başta hiçbir zaman güvenilir olmamışsınızdır.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #ffd966;">Beni gerçekten kenara çeken kişi, 2002 gibi olmalı, Lil Jon'du. "İspanyolcada daha fazla rap yapmalısın. Nasıl değiştirdiğini görüyorum. İki dil arası nasıl geçiş yaptığını görüyorum ama İspanyolcada daha fazla rap yapman gerekiyor."</span> Yani bunu gerçekten gören ve burada bir damar olacağını söyleyen oydu. Ve tabii ki bu damar, hip-hop, crunk ve reggaeton'un ortasında patladı. Ben de oradaydım. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx1TN54Hycf8YWMB3jJ_q561UVwBDjZ1dUXyvvPSoK0s3eEJRRugrsX8j8DP-zmgyg6S_SVbFbIi-LLJvzWiHXhp2E2cxTqAZs3-sOgVofnEd_TUGZbyxuvM7iFRAsMSCAaPIQ-K0DLV63qcK_r-3_Yl9ZIS53-M6smalrkQKAIrNVYz8gZeBaLyxZI8E_/s362/HIPHOP50-PROJECTPAT-jcgk-tmagSF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="355" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx1TN54Hycf8YWMB3jJ_q561UVwBDjZ1dUXyvvPSoK0s3eEJRRugrsX8j8DP-zmgyg6S_SVbFbIi-LLJvzWiHXhp2E2cxTqAZs3-sOgVofnEd_TUGZbyxuvM7iFRAsMSCAaPIQ-K0DLV63qcK_r-3_Yl9ZIS53-M6smalrkQKAIrNVYz8gZeBaLyxZI8E_/w444-h355/HIPHOP50-PROJECTPAT-jcgk-tmagSF.jpg" width="444" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Project Pat</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/6OFd6I37HFfOLurIha8soQ?si=415a0726a0be4e1f">Memphis, 1972</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">En eski anım, LL COOL J ve bazı New York'lu rapçiler. Ve elbette N.W.A ve ICE CUBE. Ama Scarface ve Geto Boys, abi. Face başkaydı. Ne söylediğini gözümde canlandırabiliyordum. Kimsenin Güney'de yaşamak üstüne bir hikaye anlattığını duymamıştım. Bir cümlede, evlerde nasıl uyuşturucu satıldığından bahsediyordu ve ben bunu Memphis'te görmüştüm.</p><p style="text-align: left;">DJ Squeeky ile büyüdüm -- kulübü sallardı. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/8Ball_%26_MJG">8Ball &MJG</a> dinlerdim. Ve Cash Money'den çıkan her şey. Onlar bizim adamlarımız, olayı büyütmeden önce de onları dinlerdik. Paul ve Juicy, patlamadan önce onların peşindeydiler. </p><p style="text-align: left;">İlk mixtape'imi yaptığımda bir soygun suçlamasıyla uğraşıyordum. Bana 30 yıl vermeye çalışıyorlardı, o yüzden rap işinde bir gelecek görmüyordum. Ama erkek kardeşim ve ben her zaman bir kafiye yapabiliriz. <span style="background-color: #ffd966;">Sokaklarda bir sürü pezevengin yanında büyüdüm. Onlara kullandıkları kelimeleri sorardım. Bunları aklıma kazır ve şarkılarımda kullanırdım. Pezevenkler en büyük ilham kaynağımdı. </span> </p><p style="text-align: left;">Eskiden New York'ta, oralardan olmayan rapçiler kabul edilmezdi. Yani Funkmaster Flex şarkım hakkında bir şeyler söylediğinde, başardığımı biliyordum. Bir keresinde New York'taydım ve bu, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=lOWKGXpl9E0">'Sippin' on Some Syrup'</a>un patladığı zamandı. Three 6 Mafia o albümden iki milyon adet satmıştı. Flex, 'Sippin' on Some Syrup'u övdü. Sonra dönüp <a href="https://www.youtube.com/watch?v=-XaUiMcDFZs">'Chickenhead'</a>i çaldı ve onun hakkında da bir şeyler söyledi. İnanamamıştım. </p><p style="text-align: left;">Sonra 2010'da New York'ta bir konser verdim ve tüm <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/42184846">ASAP Rocky</a> ekibi oradaydı. Buna inanamadım. Sahneye son çıkacak kişi bendim ve tüm biletler satılmıştı. <span style="background-color: #ffd966;">Ve Cardi B, o <a href="https://www.youtube.com/watch?v=ZTPhNIKeKgw">'Bickenhead'</a> şarkısını <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Bickenhead#Background_and_production">yaptığında</a>, Tanrı'nın bir lütfuydu. Bizden sonra gelen tüm farklı sanatçıları seviyoruz -- bizi hayatta tutuyorlar. </span> </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLUYb7ecyZmIZrCA3USG8s7vRvk7dH_Orkxyg2CEcfKaHzz9tzjRhuLixQD8jc21xrONyXqqKK5-FeOju1U8rX9MK-dKwaoTbK7GH-qj0DgUNkjSh6kU2ervzdG70mMZQvWDANotGFTewlOSR7qe2ZXAJptknBebDJ6L93IVKJFOPxJmkFt1Xak9GebgXF/s500/HIPHOP50-QTIP-btvf-slide-v3.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="511" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLUYb7ecyZmIZrCA3USG8s7vRvk7dH_Orkxyg2CEcfKaHzz9tzjRhuLixQD8jc21xrONyXqqKK5-FeOju1U8rX9MK-dKwaoTbK7GH-qj0DgUNkjSh6kU2ervzdG70mMZQvWDANotGFTewlOSR7qe2ZXAJptknBebDJ6L93IVKJFOPxJmkFt1Xak9GebgXF/w383-h511/HIPHOP50-QTIP-btvf-slide-v3.jpg" width="383" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Q-Tip (A Tribe Called Quest)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/0eEXcw3JLVXcRxYrVYMy68?si=330864879dd14ee2">Queens, 1970</a></p><p><br /></p><p>Kız kardeşim, Sweet Tee'nin en iyi arkadaşıydı -- <a href="https://www.youtube.com/watch?v=M3MyvP5Au6M">'It's My Beat'</a> şarkısını yapmıştı. Ben çok küçükken plaklar hakkında konuştuklarını hatırlıyorum: Treacherous Three'nin şu şarkısını duydun mu? Bense onların süper kahraman falan olduğunu düşünüyorum. </p><p>Linden Bulvarı'nda, evimin hemen yukarısında bir plakçı vardı -- adını unuttum. Oraya parasız şekilde, sadece plakları görmeye ve onlar hakkında soru sormaya giderdim. Ve benim için çalarlardı. Yeni ortaya çıkmaya başlayan yüzlerce <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4020796">12 inçlik</a> vardı. O zamanlar hâlâ disko kültüründen geliyordu -- 'Rapper's Delight,' Fatback Band, '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=ojQqAnlrW_M">King Tim III (Personality Rock)</a>,' Ronnie Gee, '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=82NaXbyTbY4">Raptivity</a>.' </p><p><span style="background-color: #ffe599;">'Rapper's Delight'ı duyduk ve hiç unutmam, Phife şöyle dedi: Biz de yapabiliriz! Şarkının yeniliği ufkumuzu genişletti, ilham ve umut verdi. </span></p><p>Treacherous Three'ye, Grandmaster Flash and the Furious Five'a, Fearless Four'a bakıyorsunuz, herkesin bir grubu var. Yani tüm vokalistler vokalleri paylaşıyor. Ve eğer bu konuyu biraz daha merak edersen, eski <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/14339734">doo-wop</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=FaOZdCFBRNY">street-corner harmony</a>'ye dek gidiyor. RUN-DMC bu yöntemi iki kişiyle uyguladı ve dünya çapında sergiledi. Ve tabii ki onlar gibi olmak istedik. </p><p>LL Cool J, KOOL MOE DEE, T La Rock ve Treacherous Three'den <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/LA_Sunshine">L.A. Sunshine</a>'ın büyük hayranıydım. Bu adamların hepsinin kelime dağarcığı biraz daha geniş. Rick çok büyüktü -- sound'u, tonu, sesi ve özgüveni, anlıyor musun?</p><p>Açıkçası, Jungle Brothers, De La Soul ve tüm Native Tongues ile birlikte insanları biraz daha düşündürmek istedik. Ve az önce adı geçen tüm ikonik figürler, bizi tramplenden gülle atabileceğimizi bildiğimiz bir noktaya getirdi. Ama daha da ileriye gitmek, Earth, Wind & Fire ve Parliament-Funkadelic gibi olmak istediğimizi hatırlıyorum. Bunu gerçekten denemek ve o bayrağın dalgalanmasını sağlamak gibi.</p><p><span style="background-color: #ffe599;">Bizim olayımız ikisini, müziği ve sözlerin içeriğini birleştirmekti.</span> Ve birlikte çalıştığımız kişiler arasında bile fark yaratmak. Ve etrafımıza bakınca, aynı şeyi yapan N.W.A. var. Dre'nin yaptığı müzik, konuya mükemmel bir şekilde uyuyordu. Tazeydi, daha yeniydi ve müziği duygusallaştırabilmek heyecan vericiydi. </p><p>Dre ve ben sürekli konuşuruz. O benim kardeşim. Müzikal açıdan kafalarımız çok uyuşur. Tabii ki LL de. De La elemanlarıyla hâlâ konuşuyorum elbette. Latifah'yı orada burada yakalıyorum. Büyük bir kısmımız hâlâ devam ediyor. Lauryn'le hâlâ konuşuyorum. Her zaman saatlerce konuşmuyoruz belki ama yine de devam ediyoruz. Yıllar önce Snoop'la konuştuğumuzu hatırlıyorum, şöyle demişti: "<a href="https://www.youtube.com/watch?v=F3PW2dXh0dk">'Back in the days in the boulevard'</a> şarkısını yaptığınızda ben ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/41028230">Warren</a> size rap yapardık."</p><p>Sanırım 1991'di, GETO BOYS ile beraber bir tura çıktık. Onlardan önce çıkacaktık -- orada epey meşhurlardı. Muhtemelen en alakasız iki grup, değil mi? Ama çok eğlendik ya. Onların büyük hayranıydık; biz onlar gibi rap yaptık, onlar da bizim gibi rap yaparak cevap verdiler. İnanılmazdı. Çok erken dönemde <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11242646">DJ Quik</a> ve KRS ile <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/46372103">Compton</a>'da bir konser verdiğimizi ve tüm <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Bloods">Bloods</a> üyelerini gördüğümüzü, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=WILyWmT2A-Q">'El Segundo'</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=6xE6ZWwJezg">'Bonita'</a>da nasıl eğlendiklerini hatırlıyorum, müzik böyle birleştirici bir şey işte. </p><p>O zaman bu kadar fazla isim ya da grup olmadığı için, piyasaya girdiğinde iyi olmak zorundaydın. İyi olmak ortalamaydı. Bence o zamanlar herkesin devam etmek için mücadele içinde olması, hepimiz arasında empati yaratan bir unsurdu. Böylece birbirimizi gördüğümüzde, nasıl başardığımıza dair korkunç hikayeler anlatabildik. "Siz de mi? Houston'da bile? Cali'de? Miami'de dahi?"</p><p><span style="background-color: #ffe599;">Bunu yaparken kendi gezegeninizde hissediyorsunuz, değil mi? Ama sonra insanlar konuyu araştırdığında ve başka insanların bizim yaptıklarımızdan ilham aldıklarını görmeye başladığınızda, bir şeylerin peşinde olduğumuzu anlamamızı sağladı ve eğer bu mantıklıysa, dünyayı biraz daha az korkutucu hale getirdi. </span></p><p>Bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3555129">Digable Planets</a> veya Arrested Development, bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/92191964">Pharcyde</a> veya <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/36645236">Souls of Mischief</a> ya da the Roots gördüğünüzde, kişisel olarak benim için harika bir tevazu ve minnettarlık ânı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/85060213">Badu</a>'ya, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/126028957">Fugees</a>'e gidebilirsin. Ve tarzın büyük yayıcısı, ona kendi güzel niteliklerini bahşeden Dilla.</p><p>Benim çok gurur duyduğum bir şey bu, tüm bu gençlerin devam ettiğini ve dürüstçe bizim yaptığımızdan daha iyisini yaptıklarını, bizim için daha fazla iz bıraktıklarını görebiliyorum. "Hadi, devam edelim."</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9yeMnAVRqOtgNeOAClhB4XSL4GB6pGNLHNF1F1B4dUAjsVn611Wv_lmLzFcH8yZpLhlpt_Sl296ZwpjPo4T_-uvHsphW7YTV-iY2RgzLzUCFzzZV2jGmwnfpP_kClUHWOLuopHW9b6nbIHCSh-a4ZmX_w2O1V2gyqCACMrFa4ArsCtB5leZcc5jhzrFoh/s362/HIPHOP50-ROC-klzp-tmagSF-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="362" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9yeMnAVRqOtgNeOAClhB4XSL4GB6pGNLHNF1F1B4dUAjsVn611Wv_lmLzFcH8yZpLhlpt_Sl296ZwpjPo4T_-uvHsphW7YTV-iY2RgzLzUCFzzZV2jGmwnfpP_kClUHWOLuopHW9b6nbIHCSh-a4ZmX_w2O1V2gyqCACMrFa4ArsCtB5leZcc5jhzrFoh/w453-h362/HIPHOP50-ROC-klzp-tmagSF-v2.jpg" width="453" /></a></div><br /><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/126187300">Roc Marciano</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://soundcloud.com/theundergroundcrates/thugs-prayer">Hempstead, New York; 1975</a></p><p><br /></p><p>Break-dans yapardık -- küçük kartonumuzu yere sererdik, büyük hoparlörlerden RUN-DMC çalıyordu: “Peter Piper picked peppers.” Parkta yürüyen bir çocuk olarak, hoparlörden bunları duyduğumu hatırlıyorum. Kulağa yabancı geliyordu, hayatımızda hiç duymadığımız bir şey. </p><p>Nasıl giyindiklerine baktığınızda --deri ceketler, Adidas'lar ve süet Puma'lar-- bununla gerçekten özdeşleşiyorsunuz, çünkü elemanların mahallede ne giydiğini görüyorsunuz. Ondan önce, şov dünyasındaki kişileri takım elbise içinde beklerdiniz -- biraz daha kostüm gibi. </p><p>Sahip olduğum ilk albüm bir Noel hediyesiydi ve <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Follow_the_Leader_(Eric_B._%26_Rakim_albümü)">'Follow the Leader'</a> idi. Rakim'in yeni videosunun çıkacağını söyledikleri için, okuldan eve mümkün olan en kısa mesafeden koşarak gittim. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=ALPH86ybA6U">'Let the Rhythm Hit 'Em'</a>in videosu, adam Rolls-Royce'ta oturuyor, film gibiydi valla. </p><p>Rakim, hip-hop'ı, katılabileceğimi hissettiğim bir şekilde sundu. Şovmence bir şekilde sunmuyordu. Daha havalı ve rahattı. Zekasını sergileyen iç sesiyle kafiye yaptığı söylenebilir. Bir MC olabileceğimi hissettim. </p><p>Şarkı yapmayı düşünmüyordum. O zamanlar daha çok cypher, kapışma ve kimin en iyi kafiyeyi söylediği gibi şeylerdi. O yaşta, şarkı yapacak beat'iniz bile olmuyor. </p><p>BUSTA'nın küçük kardeşiyle aynı okula gittim. Şehirde kafiye yapmakla ünlüydüm. Yani BUSTA kendi şirketini geliştirmeye başladığında, Flipmode'u başlattığında, yardım eli uzatmıştı.</p><p><span style="background-color: #b4a7d6;">Busta'nın yanındayken, eğlence sektöründe başarılı olmanın ne denli zor olduğunu öğrendim. Adam tam bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13482163">cyborg</a> gibi. Uyku nedir bilmez.</span> Her gün çalışır, her gece stüdyoda, düşünsene? Ne zaman bu adam ünlü ve zengin olmayı kutlayacak diye düşünüyordum. Başarı bir varış noktası değil, sürekli bir yolculuktur. </p><p>İnternet her şeyi değiştirdi. İnsanlar müziklerini paylaşıyor ve muhtemelen bir noktada yapacağınız gibi bazı şeyleri bastıramazsınız. Bilirsin, sadece sevdiğin bir kişinin, onun hoşuna giden bir şeyi paylaşması yeterli, ve sonra tamam, anladın? </p><p>İnternetin işin içine daha çok girmesinden sonraki geçiş bana gerçekten fayda sağladı, çünkü o sıralarda Flipmode ile olan durumdan sonra büyük bir şirketle anlaşma imzalayamadım. Artık bir aracıya ihtiyacımız yoktu. Sadece müziğimizi yükleyebilir ve hayranların ne ile dans edeceklerine karar vermelerine izin verebiliriz. </p><p>Sadece ben değil -- birçoğumuzun kahraman olmasına yardımı dokundu. Adamım Brunson, Ka, Westside and Griselda, Hommy, Currensy -- çoğunun faaliyete geçmesinde etkili olduğumu söyleyebilirim. Karşılıklı saygı bu. LIL B mesela, anladın? O kesinlikle bağlantı kurduğum ve muhtemelen insanların büyük bir hayranı olmamı beklemeyecekleri biri. Korkusuz olmasını seviyorum. </p><p>Young Thug da öyle. Thug piyasaya çıktığında, bir dahi olduğunu söylemiştim. Sanki James Brown 3000! Ne dediğini bilmiyorum, ama kulağa <i>funky</i> geldiğini biliyorum. </p><p>Var ya, hayatımın büyük bölümü New York'ta geçti ve MF Doom'u bir kez dahi radyoda duymadım. Ve o bir efsane. Bağlantının kesildiğini görmek mümkün. Doom bu bağımsız kalarak ilerleme çabasını hepimizden önce veriyordu. </p><p><span style="background-color: #b4a7d6;">Long Island'dan çıkan sanatçıların, bir dereceye kadar hafife alındıklarını söyleyebilirim. Rakim, EPMD, De La Soul, MF Doom, ben -- Long Island'dan az adam çıkmamış, anladın? </span>Ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Prodigy_(m%C3%BCzisyen)">Prodigy</a>, Long Island'dan. Dile getirilmediğini söylemek doğru olmaz diye hissediyorum. Ama Brooklyn veya Queens'te doğsaydık, işimiz kesinlikle daha kolay olurdu. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixFCe7ZkR2RppCsBuBdyIn9JftVGbmF_M0DG21M8qlrcmPIenWaa4N5B2EMoWGjTIHOhOLzQ3awj7j6ZGhCxLzMM8wBqVnf3sNFdpgulanE5mAKGGrWvHooL6QsFSX9Y3S4I7jOvN3W6QZuJ8mAXssUZ89Fp3QVo7iX1wTksWkeQgyiDZXx3B5Vdl2qU-w/s500/HIPHOP50-ROXANNE-mclw-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="512" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixFCe7ZkR2RppCsBuBdyIn9JftVGbmF_M0DG21M8qlrcmPIenWaa4N5B2EMoWGjTIHOhOLzQ3awj7j6ZGhCxLzMM8wBqVnf3sNFdpgulanE5mAKGGrWvHooL6QsFSX9Y3S4I7jOvN3W6QZuJ8mAXssUZ89Fp3QVo7iX1wTksWkeQgyiDZXx3B5Vdl2qU-w/w384-h512/HIPHOP50-ROXANNE-mclw-slide-v2.jpg" width="384" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Roxanne_Shante">Roxanne Shante</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/0CHUTgM898cBTfLhZg02Eu?si=be39c7d9538948b9">Queens, 1970</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8319443">Nipsey Russell</a> her zaman, her şey hakkında kelimeleri kafiyeli hale getirme yeteneğine sahip bir komedyendi. Onu ilk kez <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8309392">'Hollywood Squares'</a>te mi ne gördüm ve programa başladığı andan ayrılana dek öyle devam etti. "Evet, bunu yapabilirim," dedim.</p><p style="text-align: left;">Yataktan kalktığım andan, dişlerimi fırçaladığım âna, mutfakta bulaşıkları âna kadar tüm gün boyunca bunu denediğimi hatırlıyorum ve günün sonunda iyice aklıma kazımıştım. Sanırım Roxanne Shante böyle başladı. </p><p style="text-align: left;">Ben, Queensbridge Toplu Konutları'nda --dünyanın en büyük toplu konut projesi-- parklardaki, mahalle DJ'lerinin ekipmanlarını ve hoparlörlerini çıkardığı park <i><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/22434">jam</a></i>'lerinde büyüdüm. Şu cümleyi ilk kez orada duymuştum: "Bertha da orada olacak!" Bu yüzden, partiyi düzenleyen kişinin bir kadın olduğunu sanıyordum. Daha sonra Bertha'nın aslında bir hoparlör olduğunu öğrendim. </p><p>Queensbridge'te bir park <i>jam</i>'ine gittiğinizde, bu sizin içinizde olan bir şeydi. Gençken bir karate filmini izleyip sinemadan çıkmak gibi, birdenbire her şeyi tekmelemek, bir şeyleri doğramak istiyorsunuz. Bunu yapabilmeniz gerektiğini hissediyorsunuz. </p><p>Konutlardaki koridor akustiği de biraz onu yansıtıyor. Nedense toplu konutlarda duvara vurduğunuzda, bir merdiven korkuluğuna vurduğunuzda, hattâ asansöre vurduğunuzda ses gerçekten iyi geliyor. Sadece kafiye yapardık, buna Nipsey Russell sendromu diyorum, çünkü bazen duramıyorsun. </p><p>Hip-hop başladığında ben 3 yaşındaydım. Bronx'taki MC'leri görme şansım olmadı. Benim için her şey Queens'ti. Bronx'a filan gitmedik. Bence her ilçenin kendine özgü bir hip-hop kökeni var.</p><p><span style="background-color: #cc0000;"><span style="color: white;">Ben bir kapışma rapçisi olarak başladım. 15 yaşına geldiğimde artık MC yarışmalarına girmeme izin vermiyorlardı: "Diş teli olan küçük kız mı o? Hayır, giremez." Aslında evimiz için bir gelir kaynağı haline geldi. El ilanları bulurduk. "Evet, gidip şu parayı alalım." Benim gibi başka kadın yoktu, çünkü erkek ya da kadın, kim gelirse gelsin savaşmaya hazırdım. </span></span></p><p>Bu yüzden ilk kaydım bir kapışma kaydı ve aynı zamanda UTFO'nun <a href="https://www.youtube.com/watch?v=VWpUtOwJsf8">'Roxanne Roxanne'</a>ine bir cevap kaydı oldu. Toplu konutlar boyunca herkes bunu çalıyordu ve beat'e bayılmıştım çünkü elinizle duvarda yapabileceğiniz kolay bir ritm: Boom, boom, boom-boom. </p><p><span style="background-color: #cc0000;"><span style="color: white;"><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Roxanne%27s_Revenge">'Roxanne's Revenge'</a> için konuşacak olursam, aslında bir şarkı kaydetmeye çalışmıyordum. Çamaşır yıkamaya gidiyordum ve tesadüfen çamaşırhanenin üst katında oturan hip-hop yapımcısı Marley Marl şöyle dedi: "Bak şimdi, evime gelmen gerekiyor. Kafiye yapabildiğini duydum. Uzun sürmeyecek."</span></span></p><p>Ben de, "Haklısın, çok uzun sürmeyecek. O yüzden izin ver de, elimdekileri çamaşırhaneye bırakayım," dedim. Evine gittiğimde 'Roxanne Roxanne'in enstrümantalini çaldı, ben de Nipsey Russell sendromunu kullanarak üstüne freestyle yaptım. Bitirdim, aşağıya indim ve çamaşırı yıkadım. Hiçbir zaman şarkı kaydetmek ya da hip-hop kariyeri yapmak istemedim. Bunların hiçbirini yapmak istemedim.</p><p>Sadece Roxanne Shante için yapılmış 86'dan fazla <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Answer_song">yanıt kaydı</a> vardı ve bir daha asla böyle bir şey olmayacak. O dönemde, özellikle <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Roxanne_Wars">Roxanne Savaşları</a> sırasında ve sonrasında sesimi duyurmamın kesin yollarından biri, Roxanne Shante hakkında bir şarkı kaydetmekti, çünkü o kişiye cevap verecekti. Herkesle kapışacaktı.</p><p>Bir çift western stili Sergio Valente kot pantolon almam gerekiyordu çünkü Marley Marl o fabrikada çalışıyordu. Toplu konutlarda büyürken, bir kot pantolon için her şeyi yaparsın. Bu adil bir değiş-tokuş gibi göründü ama Sergios'u hiç almadım. Bunu söylemem gerek: Harika bir kariyerim oldu ama o kotu asla alamadım. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi43BU_OyU4ikJ6YvMYLngOti4jYagLQsRNvn3l0WgwBGYHISbTIrybPaqGp36QtFGjTO-2itX7LRPrvMedI0_Tz5cqd3RGzJSd8Lz_VlpPMrbZjqUz0MiCycA42uXLNWeHNY9Xcmx7RxzGYYR5hBPek1qoiG_Xsb6LdAsE0LH4xmz46tniHDx20Cns6UsY/s500/HIPHOP50-RZA-slide-v3.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="511" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi43BU_OyU4ikJ6YvMYLngOti4jYagLQsRNvn3l0WgwBGYHISbTIrybPaqGp36QtFGjTO-2itX7LRPrvMedI0_Tz5cqd3RGzJSd8Lz_VlpPMrbZjqUz0MiCycA42uXLNWeHNY9Xcmx7RxzGYYR5hBPek1qoiG_Xsb6LdAsE0LH4xmz46tniHDx20Cns6UsY/w383-h511/HIPHOP50-RZA-slide-v3.jpg" width="383" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Rza (Wu-Tang Clan)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=R0IUR4gkPIE">Staten Island, 1969</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">1976 yazı: Kuzey Carolina'dan yeni dönmüş genç bir çocuk, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/9334846">Staten Island</a> sokaklarında. Yerel bir DJ tarafından verilen bir sokak partisi vardı, sanırım DJ Quincy'ydi. DJ sokak lambalarının elektriğini çekmiş, sistemi çalıştırmış ve müziğini çalıyordu. Ve orada olmaması gereken bir çocuk olarak --yatma saati gelmişti-- oradaydım. Müzik, pikapta plağı ileri-geri döndürmesi, mikrofondaki adam sözleri okuyor, DJ Punch. Hemen aşık oldum. 7 yaşında olmalıyım. </p><p style="text-align: left;">Şu sözleri söylediğini hatırlıyorum: "<i>Dip, dip, dive/so socialized/you clean out your ears and you open your eyes.</i>" Bu sözlere baktığınız zaman, gerçekten çok mantıklı geliyor. </p><p style="text-align: left;">Hayatımı değiştiren bir yıldı benim için. O yaz New York'ta kaldım ve sonra Güney'e geri döndük. 1977'de New York'a geri dönmek zorunda kaldım ve o zamandan beri burada sıkışıp kaldım.</p><p style="text-align: left;">O zamanlar Staten Island'da yaşayan kuzenim <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21647512">GZA</a>'nın Queens ve Bronx'ta kuzenleri vardı. Bronx'taki <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Soundview,_Bronx">Soundview</a> Toplu Konutları, hip-hop'ın kurucu mekanlarından biridir. Benden birkaç yaş büyük olduğu için GZA beni Bronx'a götürürdü ve MC'leri orada duyardım. Tarzımızın Bronx'a kadar uzandığını söyleyebiliriz çünkü bize en çok ilham veren, Soundview Konutları oldu. Ve elbette <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/19863705">Jamaica, Queens</a>. </p><p style="text-align: left;">11 yaşında neredeyse yetişkinsinizdir, özellikle de yoksulsanız. L Treniyle Park Hill, Staten Island'dan, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/49901136">Bushwick</a>'teki Wilson durağına gitmekten bahsediyorum ve bunu her sabah yaptım. New York hayatı işte. </p><p style="text-align: left;">GZA zaten bir MC idi. O ne derse onu okur, kopyalardım. 9 yaşında ilk kez kendi sözlerimi yazdım. Okulda oturup bütün gün sadece şarkı sözü yazardım. Bendeki böyle bir beyindi.</p><p style="text-align: left;">Sugarhill Gang radyoya çıkmadan önce elimizde sadece kasetler vardı. COLD CRUSH, Fantastic Freaks'e karşı; Cold Crush, Force MC's'e karşı; <a href="https://www.youtube.com/watch?v=am9C2_DZ7s4">Busy Bee, Kool Moe Dee'ye karşı</a>. Bu kasetler, Harlem World kasetleri, mahallelerde dolaşan Bronx kasetleri, bunlar bizim öğretmenlerimizdi. </p><p style="text-align: left;">Ama onları radyoda duyunca, bir gün sesimin orada duyulacağına inandım. Ben, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21288542">O.D.B.</a> ve GZA bu işin peşinden gittik. Yeteneğimizi göstermek için bulabildiğimiz her fırsatta New York'u baştan başa gezerdik.</p><p style="text-align: left;">Kötü anlaşmalarımız vardı. İlk sözleşmeyi iyi ki imzalamamışım. GZA ve Ol' Dirty imzaladı -- 15, 16 yaşında falandık ve işe yaramadı. İlk sözleşmem elbette Tommy Boy ile oldu ve bu da olmadı. Şirket tarafından yalnız bırakılmış hissettim. Anladım ki, kendi işini kendin göreceksin. </p><p style="text-align: left;">Önce kendi şirketimi, Wu-Tang Productions'ı kurdum, sonra da araba bagajlarında albüm satmaya başladım. Sonra <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Loud_Records">Loud</a> bizden haberdar olup anlaşma teklif ettiğinde, şöyle dedim: "Hayır. Bu ekibin her üyesini tek bir yere bağlayamam. Bu ekip büyük ve kanatlarımızı açmalıyız. Yeteneğimizi alıp sektöre yaymalıyız." Tüm bu enerjinin tek bir musluktan çıkmasının imkansız olacağını hissettim. "Hayır, daha fazla tıkaca ihtiyacım var." </p><p style="text-align: left;">Hip-hop'ın, köklerini kaybettiğini düşünüyordum. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;">Ve ben, GZA, Ol' Dirty, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21679360">Method Man</a> ve Ghost'un <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2598283">pürist</a>ler olduğumuzu biliyordum. Planım sektöre sızmaktı. Kültürün saflığı 90'larda zaten zarar görüyordu ve arenaya girmemiz gerektiğini hissettim ama onu <a href="https://www.urbandictionary.com/define.php?term=36%20CHAMBERS">36 odaya</a> yaymamız gerektiğini hissettim. Odalarımızın her yerde olmasını istiyorduk. </span></p><p style="text-align: left;">Bizden önceki 60'lar ve 70'leri düşününce, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/12600584">Elijah Muhammad</a>'in ülke çapında farklı mabetler yaptığını görürsünüz. Ya da Marcus Garvey bize Siyah erkekler ve kadınlar olarak ayağa kalkıp asil olmamız ve bayraklarımızı dikmemiz, hayatımızı tasarlamamız gerektiği fikrini veriyor. Bunlar bir girişimci ve bir sanatçı olarak kafamın bir köşesindeydi. </p><p><span style="background-color: #e06666;">Sektöre girmeden önce Eric B. & Rakim, KRS-One, Run-DMC, Big Daddy Kane, LL Cool J'in söyledikleriyle bir bağ kurabiliyorduk -- 1985 ve 1988 yılları arasında hip-hop'ta güçlü, ilham verici ve hâlâ saf bir dönem vardı. Ve sonra 89, 90, 91'de seyrelmeye başladı. </span></p><p>Sonra biz gelince, o saflığı geri getirdiğimizi hissettik, akranlarımız da aynı şekilde: Biggie Smalls, Nas, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11649454">Mobb Deep</a>, Busta Rhymes, Outkast. İlk konserlerimize Outkast ile beraber Chicago'da çıkmıştık. Ice Cube muhtemelen headliner'dı ve biz de ilk çıkan gruptuk. Ve listelere tam olarak ulaşmayan, yeraltından birkaç akran: <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Brand_Nubian">Brand Nubian</a>, elbette, De La Soul, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13880514">Duck Down</a>. </p><p>Hip-hop bir spordur. Wu-Tang elbette, dokuz bencil MC'den oluştuğu için, karşımızdakiler bizim akranlarımız olmasına rağmen en iyisi olduğumuzu hissettik. Wu-Tang'i kimsenin yenemeyeceğini hissettik. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Wu-Tang_Clan">Wu-Tang</a> ruhu budur. </p><p>97 yazında country ve rock sanatçılarını geçerek listelerde bir numaraya ulaştığımızda, "Vay be, başardık," dedik. Güzel olan tarafı, poplaşmadan bu işi başarmamızdı. Öyle Top 40'a girmiş falan değildik yani. Bu sadece kültürün kendisiydi, yürüdüğümüz yoldu. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb7iEdyaLexqrovfrbY9WazApObrNTCWv-8jqX0urP3_Q4DdztYK5y0UritNnCOlz3iEZ2Q4u_wdG_d3aLk3eFV4PG1_bybhOOJyfOlUrKPqbei5lVyq6Zq_-HBLNi37ZafIWXhtkZQpQNYYDmfCK19gZr6tmVn42-sNalP36Mv8a6lel8gzWk5aG0sPm1/s362/HIPHOP50-SCARFACE-lqzw-tmagSF-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="289" data-original-width="362" height="340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb7iEdyaLexqrovfrbY9WazApObrNTCWv-8jqX0urP3_Q4DdztYK5y0UritNnCOlz3iEZ2Q4u_wdG_d3aLk3eFV4PG1_bybhOOJyfOlUrKPqbei5lVyq6Zq_-HBLNi37ZafIWXhtkZQpQNYYDmfCK19gZr6tmVn42-sNalP36Mv8a6lel8gzWk5aG0sPm1/w427-h340/HIPHOP50-SCARFACE-lqzw-tmagSF-v2.jpg" width="427" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /></b></p><p style="text-align: center;"><b>Scarface (Geto Boys)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/4CadSQom3l9euZLl3JNxB0?si=faf984d9c41444da">Houston, 1970</a></p><p><br /></p><p>Sanırım en eski anılarım, 1979'da Sugarhill Gang'in 'Rapper's Delight' şarkısını ve ardından <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Soulsonic_Force">Soul Sonic Force</a>'un <a href="https://www.youtube.com/watch?v=9J3lwZjHenA">'Planet Rock'</a> şarkısını duymaktı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1302331">Kurtis Blow</a>'un <a href="https://www.youtube.com/watch?v=EFb3dg3GKMA">'Way Out West'</a> adlı bir şarkısı olduğunu hatırlıyorum -- "<i>Way out West from way back East/Coming from the place you’d expect the least/There came a stranger dressed in black/from a Harlem town a long way back/Had a Stetson hat with a band of gold.</i>" Bugün hâlâ hatırlıyorum. Kurtis Blow'un hip-hop üstünde böyle bir etkisi vardı işte.</p><p>Çok genç yaşlarda New York'a gitmeye başladım ve radyoda WBLS dinleyerek hip-hop'ın gerçek unsurlarını duymaya ve görmeye başladım. Şehir dışındaki kuzenim bana kasetler gönderirdi, bu yüzden her zaman yeni şarkıları erkenden duyma fırsatım olurdu. </p><p>Houston'da 90.9 frekansında 'Kidz Jamm' isimli bir hip-hop programı vardı. Orada Darryl Scott adında yerel bir DJ de vardı. Hip-hop'a tam olarak böyle giriş yaptım. Duyduğum ilk yerel sanatçı <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/20917173">Captain Jack</a>'ti. Bir DJ'di ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=SncJwKASLZw">'Jack It Up'</a> isimli bir şarkısı vardı. </p><p>Ben önceleri DJ'dim. Asıl ilham kaynağım Jam Master Jay'di, DJ'lerin en iyisi. Sonra rap yapabilen bir DJ geliyordu: Whodini'den <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3545675">Grandmaster Dee</a>, değil mi? Rap de yapabiliyordum, o yüzden Grandmaster Dee ile kapışmak zorunda kalırsam onu alt edeceğimi biliyordum. DJ'lik kariyerime böyle hazırlandım işte: Grandmaster Dee ile kapışarak.</p><p>Eric B. & Rakim'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=6N3fHjTu3nI">'Eric B. Is President'</a>ini ve Beastie Boys'un <a href="https://www.youtube.com/watch?v=oB0NM6reiRE">'Hold It Now, Hit It'</a> şarkılarını kesmeyi severdim. Ben daha çok, plağı geri çekip sonra devam ettiren tarz DJ'dim -- daha sonra nasıl dönüşeceğimi öğrenmeye başladım. Ama zaman geçtikçe daha çok kafiye yazmaya ve üretmeye yöneldim. </p><p>Geto Boys ilk zamanlarında <a href="https://www.youtube.com/watch?v=gPH1gWza5OU">'Car Freak'</a> isimli bir şarkı yapmıştı ve ben, ünlü olduklarını düşünüyordum, anladın? Fakat Jukebox, Ready Red, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/22434545">Bushwick Bill</a> ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Willie_D">Willie D</a> ile bir araya gelene dek müzik sektörünün gerçeklerini bilmiyordum. Prince Johnny D gruptan ayrılmıştı ve Jukebox da ayrıldığında sadece ben, Will ve Bill kalmıştık. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=t70nVuAOdIc">'Grip It! On That Other Level'</a>ı yaptığımız zamandı bu. Bütün sözleri Ben ve Willie yazdık, Bill için de yazmıştık. </p><p><span style="background-color: #38761d;"><span style="color: white;">İnsanlara hep Ice Cube, Chuck D ve Big Daddy Kane'in bir karışımı olduğumu söylüyorum.</span></span> CUBE gibi hikaye anlatabilmeyi isterdim. Kane gibi lirikal olmayı isterdim. Ve Chuck gibi, karşısındakine lafı koyan biri olmak istedim. Nas ve Jay-Z'ye ne kadar saygı duysam da, eğer kafiye oluşturmadaki o önceki yoğunluk seviyesi olmasaydı, ben bu adam olmazdım. </p><p><span style="background-color: #38761d;"><span style="color: white;">LL Cool J, annemle Yeni Müzik Semineri sırasında telefonda konuştuğu için minnettarım.</span></span> Bu, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=IJtHdkyo0hc">'Mind Playing Tricks On Me'</a>den birkaç ay önceydi, rap yapmaya ilk başladığım zamanlar. Geto Boys ilk kez New York'ta konser verme fırsatını bulmuştu, 90 yılı falan olmalı. LL ile ne konuştular bilmiyorum ama annemle ankesörlü telefondaydım ve çok mutluydum. Ve Geto Boys yuhalandı!</p><p>Sanırım bizi yuhalayan bazı sanatçılar vardı. Diğer grup üyelerinden bazıları bunun muhtemelen <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/A_Tribe_Called_Quest">A Tribe Called Quest</a> olduğunu düşünüyor. Yok, şaka yapıyorum, çünkü ben ve Q-TIP iyi anlaşırız. New York'taydı bu, tanıştığımız yerde. Ve beraber turladık tabii. </p><p><span style="background-color: #38761d;"><span style="color: white;">Q-Tip ile harika bir arkadaşlık kurduk. Sizi arar ve şöyle der: "Dostum, seni sevdiğimi söylemek için aramıştım..." Pekala, ben de seni seviyorum Tip. Bu çok farklı bir uyum.</span></span></p><p>Bu manik depresif zihniyetle doğmuş ve ruhsal bozukluğa sahip biri olarak, müzik aracılığıyla bir çıkış yolu buldum. Başarılı olduğumu gördünüz. Başarısız olduğumu gördünüz. Hip-hop'ın beni kurtardığını biliyorum. Ama aynı zamanda iyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir evlat, iyi bir amca olmamı da elimden aldı. Müzik beni olmam gereken şeyden alıkoydu ama yine de, eğer mantıklıysa, olabileceğim her şey oldum bu sayede. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhma29XQmRipi5uzZIE4uvM6nIZlDlqzOA1mhU2fDhvZNpEGH6Ev_TBYnIUyLxC2AdqaRmu6GQefRBU4DO7rjv7aAOJg1Mbt3vTYkj2DTT-wzqRfQXaaULjjSyC2uLku64XfVSLQh6I3CCiig5rEaban-gshGDMf1loToRkZDJshx50BisMCBCKjfrrpCrV/s362/HIPHOP50-SLUG-gvmq-tmagSF-v4.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="346" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhma29XQmRipi5uzZIE4uvM6nIZlDlqzOA1mhU2fDhvZNpEGH6Ev_TBYnIUyLxC2AdqaRmu6GQefRBU4DO7rjv7aAOJg1Mbt3vTYkj2DTT-wzqRfQXaaULjjSyC2uLku64XfVSLQh6I3CCiig5rEaban-gshGDMf1loToRkZDJshx50BisMCBCKjfrrpCrV/w433-h346/HIPHOP50-SLUG-gvmq-tmagSF-v4.jpg" width="433" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/70722165"><br />Slug</a> (Atmosphere)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/0SKqViT1NwtnMJD0MJcgnp?si=0a84249cdba64ab3">Minneapolis, 1972</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">'Rapper's Delight'tan haberdar olduğumda, babamın müziğiydi o. Arabasında, Earth, Wind & Fire ile birlikte o da çalıyordu. Bana biraz <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/747505">'Susam Sokağı'</a>nı hatırlattığını anımsıyorum. RUN-DMC çıkana dek bunun, babamın müziği olmadığını düşünüyordum. Belki de o bunu sevmiyordu? Ve bu beni harekete geçirip, "Bunu sevmiyor musun?" dedirtti. Bayıldım. </p><p style="text-align: left;">Melle Mel'i ölesiye seviyorum. Muhtemelen ilk favori rapçim. Ama benim için yaşlı bir adamdı. Run-DMC üyeleri de benden büyük olmalarına karşın, o duygu yoktu. Bana doğru bağıran ergenler gibilerdi. Onların sayesinde plak almaya başladım. Beni Güney Minneapolis'te 11 yaşında tam zamanlı bir avukat olmaya zorladılar.</p><p style="text-align: left;">Tüm harika albümlerin çıktığı, altın yıl olan 88'de bir sandık dolusu iyi plağım vardı. Nasıl miks yapılacağını biliyordum, bu yüzden okuldakiler için karışık kasetler yapıyordum. Yine 88'de yetenek yarışmalarında rap yapmaya başladım ama rapçi olmak istediğimden değil. Sadece gözler daha çok üzerimdeydi. Bir break-dansçı olabilirdim. Senin için yedek dansçı olurdum. </p><p style="text-align: left;">DJ'i olmamı isteyen, benden büyük, Spawn adında bir rapçi vardı. Bir ara bana şöyle dedi: "Sen hâlâ rap yapıyor musun? Neden sadece DJ olmak yerine benimle bir şarkı yapmıyorsun?" Onunla rap yaptığım ilk şarkı, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/21005558">Das EFX</a> stilindeydi. Prodüksiyonu <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/40549543">Beatnuts</a>'tan çok etkilenerek yaptı. Ben de ikilemeli bir şeyler söyledim. Henüz sesimi bulamamıştım. Hâlâ ikilemelerin etkisi altındaydım, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/26253887">Sadat X</a> gibi yüksek sesli söyleyebilirim, ICE CUBE gibi doğrudan yazmayı bilirim. Sevdiğim tüm bu kişilere kendi yorumumu getirebilirim. Sonradan tanınmaya başladığım şeyden çok uzaktı ama.</p><p style="text-align: left;">Ben ve Spawn, kapışmalara giderdik. Ben biraz daha gençtim. Daha alıngandım. O zamanlar beni hedef olarak görürlerdi. Kazanmak umrumda olmazdı ki bu en tehlikeli kapışma türüdür, çünkü feci kaba, sert veya aşağılayıcı [küfür] söylerdim ve kafiyeli olup olmamasını umursamazdım bile. Yani aynı zamanda rakipler de yaratıyordum ve bu da, en az seyirciden gelen onay kadar bana bunu yapmam gerektiğini pekiştiren bir rol oynuyordu.</p><p style="text-align: left;">O zamanlar perakende işinde çalışıyordum. Ve böylece, şehirde epey bir kişiyle bağlantı kurdum. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Rawkus_Records">Rawkus</a>'a bakıyordum, işin arkasında hiç lafını etmedikleri bir para vardı. L.A.'i ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3555111">Freestyle Felllowship</a>'in yaptıklarını, oradaki ortamı gördük, hepsi muhteşem sanatçılar, çok fazla ilgi gördüklerini biliyorlar. Sevilen ama yeteri kadar ticari başarı kazanmayan kişiler. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #ffd966;">Tüm bunlara bakıp, gerçek bağımsızlığın ne olduğunu bilmediklerini düşündüm. Burada, kimsenin bakmadığı Minneapolis'teyiz. Bizden daha bağımsız olan tek şey, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/19389762">Des Moines</a>'daki bir rapçidir.</span> Misal, önceki gece uyuduğum kıyafetlerle ertesi gün gelip 20 dakika rap yapmak için Dallas'ta senin kanepende uyurdum. Gerçekten [küfür] değildi. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #ffd966;">Bu bana kimsenin dinlemediği özgürlüğünü verdi, böylece Tommy Boy ile sözleşme imzalamış olsaydım, belki de alamayacağım riskleri alabilirdim.</span> Tommy Boy dediğim için memnunum çünkü bu beni, almak istediğim risk türleri üzerinde büyük etkisi olan De La'ya getiriyor. </p><p style="text-align: left;">Sanki her zaman şöyle düşünen insanlara yöneldim: Kasıtlı olarak nasıl öne çıkabilirim? Kendimi nasıl, istediğim gibi ifade ederim ve yine de kulağa hoş gelir? </p><p style="text-align: left;">Eskiden bir rap ekibi bir albüm çıkardığında, "Aman Tanrım, Good Puba çok iyi," falan derdi. Ben de, "Ne?" derdim. Hayır, Sadat X'ti o. Kool Keith ne anlatıyor? Ne hakkında konuştuğu umrumda değil -- dinleyin onu. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/85773153">Zev Love X</a>, yazım stili. De La, yazım stilleri, özellikle <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Kelvin_Mercer">Posdnuos</a>, ama aynı zamanda <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/David_Jolicoeur">Trugoy</a>. A Tribe Called Quest'e bayılırım. Q-Tip'in tarzı hakkında sevdiğim şey, daha önce kimsenin söylemediği bir şekilde söylemenin yolunu bulmasıydı. </p><p style="text-align: left;">Sonunda yapmaya başladığım duygusal hikaye anlatımının bir izleyici kitlesinden çok, ne tür bir hayat deneyimine sahip olmaya çalıştığımla ilgisi vardı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/418084">Charles Bukowski</a> gibi insanların romantizminden yoğun bir şekilde etkilenmiştim. İçenler ve trajediler. Partilerden pek hoşlanmazdım ama mağaraları severdim. Bir-iki kişinin kendini kaybettiği, güneş doğana kadar konuşulan, sonra ertesi gün uyanıldığında nerede olduğunu hatırlamadığın yerleri sevdim. <span style="background-color: #ffd966;">Uyanıp nerede olduğumu bilmemekten besleniyordum. Birkaç yıl bulanıktı ama çok etkiliydi çünkü aynı zamanda kariyerim de ilerlemeye başlıyordu.</span> </p><p style="text-align: left;">İnsanlar yazdığım [küfür] onaylıyordu ve bana rap yapmamla değil, şarkılar hakkında değil, kelimeler hakkında bir şeyler söylüyorlardı. Bütün bunlar egomu besliyor ve iyi hissettirdiği için buna dayandım. Ve çünkü, bilirsin, basitçe, çocukken yaşadığım travmaların üstesinden gelinmesi gerekiyordu. Bu benim kendi kendime ilaçla tedavimdi. En kolay boyanan renklerin daha koyu renkler olduğunu henüz bilmiyordum. </p><p style="text-align: left;">Tesisatçı olsaydım da böyle olurdu. Pasaklı bir tesisatçı olurdum. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRfNtkxFEBO43YxBQkEnpHvLtpouIt-MTh510sAnfq2wHWUodInlQsOWnpdFMhFCAFJ7Kl9yU79n0zTLRUuYQoStrm3NTA6o8RmOdFiPhRTh6HHGWA29P211MGIUH3jVj_daaqvyGk3cCH_mrtVekZomPFZIXDrus6xy1hjdgSAd_6NhoM3kXcUbSXGxf5/s500/HIPHOP50-STIC-vzkw-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="512" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRfNtkxFEBO43YxBQkEnpHvLtpouIt-MTh510sAnfq2wHWUodInlQsOWnpdFMhFCAFJ7Kl9yU79n0zTLRUuYQoStrm3NTA6o8RmOdFiPhRTh6HHGWA29P211MGIUH3jVj_daaqvyGk3cCH_mrtVekZomPFZIXDrus6xy1hjdgSAd_6NhoM3kXcUbSXGxf5/w386-h512/HIPHOP50-STIC-vzkw-slide-v2.jpg" width="386" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br /><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Stic.man">Stic</a> (Dead Prez)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/1VpaGT3qRCT4jaqYw7o9IH?si=6100caee9bd14e56">Tallahassee, Florida; 1974</a></p><p><br /></p><p>Benden sekiz yaş büyük olan abim, eve bazı plaklar getirmişti ve benim hiç duymadığım şeylerdi. Shadeville'deydik biz, Florida'nın taşrası. Bronx'ta değildik. Abim anlatıyordu: "Buna hip-hop denir. Bir DJ var, bir de rapçi var, MC yani." "Hip-hop yapacağız," diyordu. Ben 8, 9 yaşındaydım daha. Grubun adı Whistle'dı. '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=BtHbF7Ps7wQ">Just Buggin</a>.' Pekala. Hadi. Sonra da çalışmaya başladım işte. </p><p><span style="background-color: #b4a7d6;">Bir deftere LL Cool J'in, KRS-One'ın, Big Daddy Kane'in kafiyelerini yazardım.</span> O zaman teknik terimlerden habersizdim ama bunları nefes almaya dayalı olarak yapardım. "Tamam, burada nefes almalıyım." Sonra başka bir cümleye geçerdim. </p><p>New York dışındaki yerlerden de müzikler dinledim. TOO SHORT'un üzerimde büyük etkisi vardı. Yazdığı cümlelerin hepsini hatırlamaya çalışırdım. </p><p><span style="background-color: #b4a7d6;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/148386903">Siyah Tarihi Ayı</a> toplantısında rap yaptığım için okuldan atıldım. İsyana teşvik olduğunu söylediler. </span></p><p>Küçük rapçi oğlan olarak biliniyordum ve dokuzuncu sınıftaki öğretmenim Bayan Green, okul sisteminde gördüğüm doğal bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4875676">afro saçı</a> olan tek Siyah kadındı. Bir gün beni koridorda durdurdu ve şöyle dedi: "Bu okulun tüm tarihi boyunca, bu ırkçı kurumda, bir tek Siyahi tarih toplantısı bile yapılmadığını biliyor musun?"</p><p>"Sana bir fırsat vereceğim: Yeteneğinle bir şeyler yapabilirsin. Siyahların tarihi için bir rap yazarsan, bu okulun gördüğü ilk Siyah tarihi toplantısında sahne almana izin vereceğim." Ben de şöyle demiştim: "Rock mı yapacağım? Kesin yaparım..."</p><p>Beni kütüphaneye götürdü ve --hatırlıyorum çünkü öğle yemeğini es geçmiştim-- üç kitap aldı oradan. İlk sayfayı açtım ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Huey_P._Newton">Huey Newton</a>'ı gördüm. "Bu kim ya?" dedim. Çünkü kuzenim Carlo'ya benziyordu.</p><p>Sonunda 'Olabildiğince Siyah' isimli bir şarkı yazdım. Şu sözlerle sorunları var gibi göründü: “I ain’t no Uncle Tom/To hell with Uncle Sam.” Ben bu cümleleri söyledikten sonra sesi kestiler, ışığı kapattılar. Sonra ortalık karıştı tabii. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMdrrS1Qz85pJfpsqlZjkeI-tepIR-xUov7euOUaoRaJXI4rRtswaEujo7uQIDoXz5KFubtV1G88Lw8ym9vI8a27zvLYhpYv-CuylIqJn3yreaHq6XYuK4MC5HRZxgyBSf7t6O3nSBYbze7RA8ZAnRbTqv1_yA3ZMpQsXjmkEPRqnfiMCKPVsVGAn3PN4d/s500/HIPHOP50-STYLESP-ktlq-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="491" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMdrrS1Qz85pJfpsqlZjkeI-tepIR-xUov7euOUaoRaJXI4rRtswaEujo7uQIDoXz5KFubtV1G88Lw8ym9vI8a27zvLYhpYv-CuylIqJn3yreaHq6XYuK4MC5HRZxgyBSf7t6O3nSBYbze7RA8ZAnRbTqv1_yA3ZMpQsXjmkEPRqnfiMCKPVsVGAn3PN4d/w369-h491/HIPHOP50-STYLESP-ktlq-slide.jpg" width="369" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Styles P (The Lox)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=p6TrQzNTrRA">Yonkers, New York; 1974</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">O dönem, 80'lerin sonu ve 90'lar, rapçilerin <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/90573">Marvel Universe</a>'ü gibiydi -- aynı evren, farklı kahramanlar. Sahip olduğumuz şeyin büyümesine, gelişimine tanık oluyor gibiydik. </p><p style="text-align: left;">Native Tongues'u her zaman harika buldum: De La Soul'dan A TRIBE CALLED QUEST'e, Queen Latifah'ya ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Black_Sheep_(group)">Black Sheep</a>'e dek. İnsanların farklı olmak için bu kadar özgüvene sahip olması --özellikle de 80'lerde, 90'ların başında, oldukça zor geçen o dönemde-- her zaman harika bir şeydi. Bu, onların ne kadar harika olduğunu daha net gösteriyor, çünkü çoğu insan sadece revaçta olana meylediyor. Bence De La ve Tribe, özellikle mahallede uyuşturucu satmak istemeyen genç arkadaşlar için iyiydi, anladın? Sakin olabileceğimi ve şiddete bulaşmayacağımı bilmek. Bunun, yapılan işlere eklenmesi gereken önemli bir unsur olduğunu düşündüm. </p><p style="text-align: left;">Bizim kulvarda <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/16318407">Mobb Deep</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/M.O.P.">M.O.P.</a> ve Wu-Tang'e bakıyorduk, bu üçü hemen akla geliyor. Nas bizim nesle, neler olup bittiği ve gençlerin dışarıda neler yaşadığına dair yol gösterdi denebilir. Ona <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/14717962">grandmaster</a>'ların çocuğu diyebilirim. Kesinlikle Kane, Hool G Rap, KRS-One ve Rakim'in bir ürünüydü ama o sırada dışarıda olup bitenlere karışmıştı. Arabalar, zincirler ve güzel ekipmanlar alıyoruz ve bunların hepsini sokaklar sayesinde alıyoruz ama kafiyelerimizi de yazıyoruz. <span style="background-color: #ea9999;">Bize Altın Çağ bebekleri demek hoşuma gidiyor. Bundan öncesi ve sonrası, o dönem kadar rekabetçi değildi bana kalırsa. </span></p><p style="text-align: left;">Kool G ve Kane, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=XbsPTkwqWCI">'The Symphony'</a>de birlikteler ama Kane ve KRS'in birlikte söylediği bir şarkı yok, Kane ve Rakim'in de. 90'larda ise aynı şarkıda yer alır, farklı mahallelerden ve farklı yerlerden insanlarla işbirliği yapardınız. O dönemde kötü olamazdınız -- tanınamazdınız yoksa. Benden önce gelenlere asla saygısızlık etmem ama Rakim, Kane, Kool G Rap, KRS, EPMD, Jungle Brothers ortalıktayken piyasaya çıkan insanlar vardı ve bu kişiler kötü olmalarına karşın yine de tanındılar, saygı gördüler ve sevildiler. Mobb Deep, Wu, biz, Nas, Hov, Big, Rae, Ghost varken kötü bir <i>verse</i> söyleyemezdiniz, yoksa hemen etiketi yerdiniz. Tüm kariyerimiz bu rekabetle geçti. İnsanların bizi şarkılarına dahil etmeye korktuklarına kesinlikle inanıyorum. </p><p style="text-align: left;">Ama albümleri aradan çıkaralım. <span style="background-color: #ea9999;">Mixtape konusunda her zaman bir numara olmak istersiniz. Mixtape dönemindeki <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/The_Lox">Lox</a> hakkında bir şey bilmek istiyorsanız, her zaman bir numara olduğumuzu söylemek gerek.</span> DJ Clue'nun performanslarına gittiğimizi, orada farklı sanatçıları gördüğümü ve, "Ah, kesinlikle en kötü albümü yapacağız," dediğimi hatırlıyorum. Mixtape yayınlandığında bir numara olmalıydı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1838139">Stretch Armstrong</a>'un freestyle yaptığını hatırlıyorum, "Bu adamı bitirmeliyiz," demişlerdi. Stretch bu. Duyuluyor. </p><p style="text-align: left;">Ve o dönemden sonra herkes arkadaş canlısı oldu. <span style="background-color: #ea9999;">İnternet şöhreti, Instagram ve Twitter ve bunların hepsi, saçmalık. Ünlüler diğer ünlülerle birlikte iş yapmayı sever ama mikrofonda kimseyi gömmeye çalışmıyorlardı.</span> Tüm dönemin suçlu olduğunu söyleyemem -- Cole sizi bitirmeye çalışacak, Kendrick sizi bitirmeye çalışacak. Ama bütünü temsil etmiyor bu. Birbirleriyle yanyana durmayı, fotoğraf çekinmeyi, iyi geçinmeyi, stüdyoya girmeyi, akılda kalıcı bir şarkı yapmayı tercih ediyorlar ama birbirlerini gerçekten gömmeye çalışmamayı tercih ediyorlar. Yani hip-hop'ta mümkün olabilecek en rekabetçi dönemden geldiğimiz için kendimi şanslı hissediyorum. </p><p style="text-align: left;">Ben, Lox'tanım. Bir gruptaysanız, doğal bir rekabet duygusu ortaya çıkar. Grup için en iyisini istersiniz, ama kimse de ikinci planda kalmak istemez. Birisi sizi yesin istemezsiniz. Asla. Bir <i>verse</i> yazınca, kötü bir şey çıkmasını istemem. Asla. Her zaman en iyi <i>verse</i>'ü isterim. Eğer olmazsa, ben iyiyim ve rahatım, neyse o. Oyuncuların sahaya çıkması gibi. Evet, kendi takımındasın ve takımın kazanmasını istiyorsun ama kim, "Onun MVP'yi kazanmasını istiyorum," der. Hiç kimse. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiULsAq97fA8pyurBYRLnYOIITJrJvciurLwxWiGvDddgt0kAA-EDKCF-W_VdrvuVOhens5OLTQUboAEs94s3fNx0wqiml8RxOxFgRty64cLw_rGXGlSlxeegwuLoVyrQchzWAKeI-jSl1yzML9tTKrqMHnFTUEK5HlC_K2jSDRIE20OsAB6J9-TCq-tHhp/s362/HIPHOP50-TOOSHORT-ltwc-tmagSF-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="289" data-original-width="362" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiULsAq97fA8pyurBYRLnYOIITJrJvciurLwxWiGvDddgt0kAA-EDKCF-W_VdrvuVOhens5OLTQUboAEs94s3fNx0wqiml8RxOxFgRty64cLw_rGXGlSlxeegwuLoVyrQchzWAKeI-jSl1yzML9tTKrqMHnFTUEK5HlC_K2jSDRIE20OsAB6J9-TCq-tHhp/w452-h360/HIPHOP50-TOOSHORT-ltwc-tmagSF-v2.jpg" width="452" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Too Short</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/3B6WDceNe6lUQnczntRIuf?si=4f9255c3383c4db4">Oakland, California; 1966</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Dördüncü veya beşinci sınıfa kadar James Brown, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1330465">Bootsy Collins</a>, George Clinton, Parliament-Funkadelic'le filan ilgilenirdim. 'Rapper's Delight'tan önce, biraz hip-hop havası içeren ama bu ismi taşımayan pek çok şarkı vardı. Rap denmezdi onlara. Ama biraz daha büyüdükten sonra geri dönüp bakana ve çocukluğunuzun şarkılarını dinleyene dek bunun farkına bile varmıyorsunuz. James Brown konuşuyor ve bilirsin, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Breakdown_(music)">breakdown</a>'ın yaklaştığını söylüyor -- sizi heyecanlandırıyor. İşte orada. </p><p style="text-align: left;">Bunun 70'lerdeki New York sokaklarıyla falan ilgili olup olmadığını bile bilmiyorum, ama disko ve funk plakları üzerinden sözler ve ahenkli cümleler söylendiğini biliyorum. Ama bilirsiniz, 'Rapper's Delight' patlayınca, hip-hop zehri kanıma girdi. O saatten sonra bu müzikten kopamayacaktım.</p><p style="text-align: left;">13 yaşındayım, 14 olacağım. Oturma odasında babamın çok güzel bir stereo sistemi var. 79 senesinden bahsediyorum, eğer <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/690342">odyofil</a>seniz, ki o öyleydi, belli bir alanda oturup harika bir müzik deneyimi yaşamak için hoparlörünüzü kurmak isterdiniz. Okuldan gelmemin ardından, babam işten dönene kadar iki saatlik bir boşluk vardı. O iki saatlik aralıkta aleti bağırtırdım. 'Rapper's Delight' favorimdi ve o sıralarda çıkan başka bir şarkı vardı, Parliament-Funkadelic'ten <a href="https://www.youtube.com/watch?v=_20BvG3H6DY">'(Not Just) Knee Deep'</a>. 'Rapper's Delight,' <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Twelve-inch_single">12 inçlik plak</a>ta 15 dakika falan sürüyordu ve 'Knee Deep' de neredeyse aynıydı. O iki plağı arka arkaya çalardım -- bunları iki kere çalınca bir saat geçiyordu zaten, anladın? </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #cc0000;"><span style="color: white;">Müzik yapmak konusunda kendime bir kimlik seçmeden önce her şeyim George Clinton'a dayanıyordu. Parliament-Funkadelic ile ilgili herhangi bir alaka, müziğin nasıl olması gerektiği, davul ritminin nasıl gitmesi gerektiği, basın nasıl ilerlemesi gerektiği, breakdown'ın nasıl olması gerektiği konusunda ilham kaynağı oldu.</span></span> Her zaman James Brown'a bakardım, bilirsin, New York'lular çoktan o sulara girmişlerdi. En iyi sample'ları alıyorlardı ve bu trene binmekte geç kalmıştınız. Fakat birçok kişi Parliament-Funkadelic'i tanımıyordu ve funk'a başka bir çehre kazandırmışlardı. </p><p style="text-align: left;">Beni derinden etkileyen ilk rapçiler, Spoonie Gee ve Melle Mel'di. Spoonie Gee yağ gibi akıtırdı --o bir <a href="https://www.urbandictionary.com/define.php?term=Player">çapkın</a>dı, mikrofonu eline alan ilk değilse bile ilk çapkınlardan biriydi-- ve insanlarla iletişime girerek o günün hikayelerini anlatırdı. Benim favorimdi o. O şarkılar, partiler, arkadaşlarla takılmak ve böbürlenmek hakkındaydı -- ilk günler, Sugar Hill Records. Sonra birdenbire, şunu diyen biri çıkıyor: Şu kadınla tanıştım, benim yerime götürdüm ve onu [küfür]. Adamım ya. </p><p style="text-align: left;">Ve Melle Mel, 'The Message,' New York yaşamını çok iyi yansıtan bir şarkıydı. <span style="background-color: #cc0000;"><span style="color: white;">'The Message' çıktığında ben zaten rap yapıyordum ama yaptığım şeyin özü yoktu. Şehrim hakkında şarkılar yazmaya başlamam için beni motive etti. Ve bu, her şeyi değiştirdi.</span></span></p><p style="text-align: left;">Albümlerimde en son argo kelimeleri kullanıyorum. Mahalledeki popüler kişilerin isimlerini zikrediyorum. Güncel olaylardan bahsediyorum, gerçekten bizimle alakalı olan şeylerden. 1982, 83'ten bahsediyoruz. "<i>Rap is hot, but we got our kid right here. Too Short, he’s ours.</i>" Oakland'ın tüm doğu yakası bizi biliyordu, çünkü sokaklarda kaset satıyorduk. Sokaklarda dolaşıp kaset satmaya başladığımızda, sadece torbacılara satış yapıyorduk. Torbacıların durduğu noktalardan oluşan bir rotamız vardı. </p><p style="text-align: left;">Kafiye yazdığım bir sürü küçük defterim vardı ve annem bunları buldu. Ne okuduğunu bilmiyorum. Bana hiçbir şey demedi. Sadece uzun bir mektup yazdı: "Seni böyle büyütmedim. Umarım bunlara inanmıyorsundur. Neden bunu yapıyorsun?" Birini ağlatmak için gayet yeterliydi. </p><p style="text-align: left;">James Brown'ın annesinin şöyle diyeceğini mi sanıyorsun: "Oğlum, şöyle dönüp durmayı kes." Ya da <a href="https://velvele.net/2020/05/11/little-richardin-ardindan-queer-bir-ikon-muydu-yoksa-bir-hain-mi/">Little Richard</a>'ın annesi? Bilmiyorum. Yeni jenerasyon. Ve benim kuşağım, 18 yaşındaki rapçilerin görünüşünü ve uyandırdığı hisleri anlamıyor. Gel gör ki, adamın videosu 300 milyon izlenmiş. Birileri beğeniyor işte. </p><p style="text-align: center;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGFDMqUt3KwhD0KLsCV4TjAzKcOdCQ7qUI2RIoytvDUWAH5YC38yW5u8QUuXMddNFfgPxA8c5TOzyufZsFVZXzzXG5OgFz04yJ3N4HW5vQjhLzvPVkcGyMRRqlgisjnnyogg3Wk6zzsHoIeE3YO7fWJ70SYy8PJ8uRSkrpsJcwv9J-TvP2hJM7xUwzeiod/s500/HIPHOP50-TRINA-jpcw-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="375" height="539" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGFDMqUt3KwhD0KLsCV4TjAzKcOdCQ7qUI2RIoytvDUWAH5YC38yW5u8QUuXMddNFfgPxA8c5TOzyufZsFVZXzzXG5OgFz04yJ3N4HW5vQjhLzvPVkcGyMRRqlgisjnnyogg3Wk6zzsHoIeE3YO7fWJ70SYy8PJ8uRSkrpsJcwv9J-TvP2hJM7xUwzeiod/w405-h539/HIPHOP50-TRINA-jpcw-slide.jpg" width="405" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Trina</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/7kI7suSLXLxvYANvR6IgjI?si=f43b6b6b7a874600">Miami, 1974</a></p><p><br /></p><p>Queen Latifah, MC LYTE, Salt-N-Pepa'yı izleyerek başladım. Onları çok seviyordum. Kuzeyden geldikleri ve bol giyindikleri için farklıydılar. Onlar kızdı ve harikaydılar. Onları TV'de gördüm ve kafama taktım. </p><p>Beni Salt-N-Pepa'nın Miami'deki konserine götürmesi için anneme yalvardığımı hatırlıyorum. 14, 15 yaşında olmalıyım. Saçlarımı asimetrik kestirmiştim, üzerimde küçük renkli ceketim ve uzun tulumum vardı. Tıpkı onlar gibi giyinmiştim. Onlardan biri olduğumu sanıyordum. </p><p>Konserde afallamıştım çünkü gerçekten çok iyilerdi. Dans ediyor, şarkı söylüyor, rap yapıyorlardı ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/DJ_Spinderella">DJ Spinderella</a> oradaydı. Vay canına, harika, demiştim. Ve hepsi kız. </p><p>İlk kaydımı <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Trick_Daddy">Trick Daddy</a> ile bir iyilik olsun diye yapmıştım. Bunun bir şarkı olacağını bilmiyordum. Sadece onunla atıştığım, bir şeyler konuştuğum ve arkadaşlarımla tartıştığım bir intro olduğunu düşünmüştüm. Ama oraya gittiğimde ve o da bu şarkıyı çaldığında, "Buna ne diyeceğim?" diye düşündüm. Çok gergindim. </p><p>Ama yanımda arkadaşlarım vardı ve onlar daha girişkendiler. Bana gaz veriyorlardı: "Ah, hayır, onu çıkarmalıyız burdan. Biz hallederiz." <span style="background-color: #e06666;">Hepimiz kabindeydik ve şöyle diyorlardı: "Şarkıda onu öldürmelisin. Daha sert olmalısın." Bir şeyler yazıp çiziyordum, sonra beğenmeyip kağıtları atıyordum. Onlar ise, "Hayır, daha sert. Daha sert olmalıyız," diyorlardı.</span></p><p>Trick'i aradık ve geri gelip şarkıyı duyunca delirdi. Şirketin sahibini çağırdı, onu küçüklüğümden biliyordum. "Trina kim?" dedi. Trick de, "Trina -- sadece Trina," dedi. "Hayır, değil." "Evet, öyle." Ve stüdyoya geldiğinde şöyle dedi: "Ah, hayır, seninle bir albüm anlaşması imzalıyoruz." Oradan ayrıldım ve haftalarca beni takip ettiler. </p><p>Beni ararken annemin evine geldiler. Ben ilgilenmiyordum. Emlakçı olacaktım. Belgemi henüz almıştım. Mümkün değildi. Trick'in doğum günü partisine gittim ve beni kandırdılar. Sahne almamı istiyordu ama ben çok utangaçtım. Sahneye çıktım, müziği verdiler, ben hiçbir şey diyemedim. Gözlerim kapalıydı. Tek kelime edemedim ama kulüpteki tüm kızlar şarkıyı söyledi.</p><p>Sonraki hafta Tallahassee'de bir doğum günü partisi vardı. Çıktım ve ortalığı dağıttım. Korkmuştum ama ondan sonra artık konserlere hazırdım. </p><p><a href="https://www.youtube.com/watch?v=1ChZvoISCg4">'Nann'</a> kaydını yaptıktan hemen sonra, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2947834">Atlantic Records</a> ile sözleşme imzaladım. Onun ardından bir Ludacris kaydı, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=R1Hh8oHbHjE">'What's Your Fantasy'</a>nin remiksi için çağırıldım. Yani bu iki şarkı aynı anda patlamıştı.</p><p>Trick'le stüdyoda çok zaman geçirdim. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8582293">Money Mark</a>, C.O., <a href="https://soundcloud.com/treplus6">Tre+6</a> ve <a href="https://www.instagram.com/duecepoppi/">Duece Poppi</a> vardı. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Plies">Plies</a> ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Rick_Ross">Rick Ross</a> vardı. Ross'u takip ettim diyebilirim. Onaylamadığı hiçbir şarkıyı teslim etmezdim. Bu da bana, kayıtları nasıl bir araya getireceğim konusunda bir güven verdi.</p><p>Daha sonra, yapmak istediğim bazı şarkılar için şirketlerle mücadele ettim, çünkü 'Nann' gibi şarkıları artık arkamda bırakmıştım ama onlar da bu tip şeyler istiyorlardı. Gerçekten nasıl hissettiğimi anlatan bu şarkıları yapmak istiyordum. Bu tür şeylerin yumuşak kaçtığını ve hayranların öyle olmadığını düşündüler. Sağlam durmalı, hissettiklerimi yapmalı ve onları, inandığım müziği yapabileceğime ikna etmeliydim.</p><p>'Nann' eğlenceliydi. Harikaydı. Trick'in fikriydi. Ben geldim, kendi bölümümü söyledim. Ama ben Trina'yım, Trina bir kadın ve artık 19 yaşında değil. Büyüyor ve bir sürü şey yaşadı. Ve işe yaradı.</p><p><span style="background-color: #e06666;">23 yıl sonra buradayız. O kadar çok kız var ki artık, saymak mümkün değil. Bir zamanlar hiç kız yoktu, o yüzden bu muazzam bir şey.</span> 4-5 tane falandık. Şimdi daha fazla çok yönlülük var -- <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/91246130">City Girls</a> var, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Flo_Milli">Flo Milli var</a>, Lady London, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/KaMillion">KaMillion</a>, Coi Leray, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/147940367">GloRilla</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Doechii">Doechii</a>. Kadınlar Mainesi gibi hissettiriyor.</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9dBU6riiYn201Jy7Dl8HIuC2DMdHsVXalPZKqzLZyQCFJVgqzNSsxUErTLUNMmqb1wQvsxm7QUvI_qTjj_clvkB1HcRQIiC9opjcOpKF8rUS78d8CSqHwP7HUcK6q-mfDYvhuNMnVIMmC_-6FCNKuFQtNcyVXEKCMojzbZ_tvJfoeOVIwUMDqEcBfaBqX/s362/HIPHOP50-TRIPPIE-wthq-tmagSF.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="362" height="362" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9dBU6riiYn201Jy7Dl8HIuC2DMdHsVXalPZKqzLZyQCFJVgqzNSsxUErTLUNMmqb1wQvsxm7QUvI_qTjj_clvkB1HcRQIiC9opjcOpKF8rUS78d8CSqHwP7HUcK6q-mfDYvhuNMnVIMmC_-6FCNKuFQtNcyVXEKCMojzbZ_tvJfoeOVIwUMDqEcBfaBqX/w453-h362/HIPHOP50-TRIPPIE-wthq-tmagSF.jpg" width="453" /></a></div><br /><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/72391767">Trippie Redd</a></b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/0AICBlLzFCTpUqmAbtzB2z?si=6db33a431f8e46dd">Canton, Ohio, 1999</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Tupac, Biggie, Jay-Z, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/46485846">Ja Rule</a> gibi daha duygusal sound'lu eskileri dinlerdi annem. Babam ise o dönemden daha yeraltı isimleri dinlerdi. <a href="https://open.spotify.com/artist/5QDNC7d83GlaTl7Jy9djQ1">Rich the Factor</a>, Jadakiss, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=X9E3_ZNV8sM">the Jacka and Ampichino</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Fred_the_Godson">Fred the Godson</a>. Amcam da WAYNE, Drake, Thug gibi daha yeni isimleri dinlerdi. Yalnızken, Youtube dönemi başladıktan sonra <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Kiss">Kiss</a> ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Red_Jumpsuit_Apparatus">the Red Jumpsuit Apparatus</a> gibi rock gruplarını dinlerdim. Eskiden <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/37191274">Saints Row</a> oynardım, oyunda bir parçaları vardı ve sonra hayranları oldum. </p><p style="text-align: left;">Erkek kardeşim ben küçükken vefat etti, bu da bende müzik yapma isteği uyandırdı. Büyükannemin evinde merdivenlere oturur, saatlerce rap yapardım, tamamen freestyle. Okulda yazı yazmamız gereken küçük organizasyonlar olurdu, ben de bu konudaki yeteneklerimi gösterirdim. <span style="background-color: #e06666;">Okul projelerimi daha havalı hale sokardım. Mesela, Drake'e mektup yazdım. Resmen bunu yaptım. Drake için rap yazdım. Yedinci sınıftaydım.</span> </p><p style="text-align: left;">Auto-tune ile denemeler yapmaya ve kendi sesime ulaşmaya başladım. Auto-tune ve bunun gibi şeyler beni SoundCloud'a soktu. Süper yeraltı evresinin başlangıcı gibiydi bu; Ugly God, Playboi Carti ve Lil Uzi Vert gibilerle aynı dönemde müzik yapmaya başladım. Ama <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/66871735">XXXTentacion</a> ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/98839558">JUICE WRLD</a> dönemine dek çıkış yapamadım. X ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/72325200">Lil Peep</a>'i severim. Eğer Soundcloud hesabıma bakarsan, en çok dinlediklerim X, Lil Peep ve Uzi'ydi.</p><p style="text-align: left;">Lil Peep biraz depresif havalardaydı. Bu zordu. Bunu severim. Sadece depresyon, üzüntü ve acı. O zamanlar ben de o durumdaydım, o akımın çıkışta olduğunu hissediyordum. Sanki tam olarak benim hayal ettiğim şeyi yapıyorlarmış gibi. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #e06666;">Yine de çok fazla rock dinliyorum. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Deftones">Deftones</a>'tan <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Chino_Moreno">Chino</a>'yu seviyorum. Vokaliyle tutkulu bir karaktere sahip.</span> Belirli notalara basmak için belirli hareketler ve belirli mimikler yapmanız gerekiyor gibi. Bazen bir melodiden nefes alıp vermeye geçiyor ve kulağa aynı geliyor, sanki melodi ve nefes alma bir aradaymış gibi. Bana çok zor geliyor.</p><p style="text-align: left;">Ben tam olarak bir rapçi değilim. Ben tuhaf adamım. İnsanlar beni rapçi sanıyor ve sonra bu beni kısıtlayacak. O yüzden kalıplarda sıkışmamanın yolu, beni bunun dışında tutacak bir müzik yapmaktan geçiyor. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCNdxM3bSuX736H1TxplKagR9ltTpz-ARoD0dH_36D38KsXXqQXnhxXOVckoshUW8JWp6jC62ah6hobcrk0PJHGoOIqMvQoVJgKHLGpgkuI8dj9m937y70ACw4VtGLut0OzlLx4Va6FXr8iji3fh-IeLQKec2mPy8L9Mpcs8Q_CQtQVyFcajSt3fYIiIIv/s500/HIPHOP50-UNCLELUKE-hbfk-slide-v2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="515" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCNdxM3bSuX736H1TxplKagR9ltTpz-ARoD0dH_36D38KsXXqQXnhxXOVckoshUW8JWp6jC62ah6hobcrk0PJHGoOIqMvQoVJgKHLGpgkuI8dj9m937y70ACw4VtGLut0OzlLx4Va6FXr8iji3fh-IeLQKec2mPy8L9Mpcs8Q_CQtQVyFcajSt3fYIiIIv/w388-h515/HIPHOP50-UNCLELUKE-hbfk-slide-v2.jpg" width="388" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Uncle Luke (2 Live Crew)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/3EgvmOhP3NQUHY7d6PDOUg?si=725a323066c243c3">Miami, 1960</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Radyoda ilk kez rap duymam, Jimmy G isimli bir DJ aracılığıyla oldu. Enstrümantal çalarken üstüne okudu: "<i>One day of victory, one day of defeat/Got to learn to take the bitter with the sweet.</i>" Dönüp baktığın zaman, 'Rapper's Delight'tan önce rap yaptığını görüyoruz. </p><p style="text-align: left;">Sugarhill Gang, T La Rock, <a href="https://www.discogs.com/artist/21703-Divine-Sounds">Divine Sounds</a>, Cold Crush Brothers ve Furious Five çalardı. Bir <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Music_pool#:~:text=A%20music%20pool%20or%20DJ,festivals%20and%20on%20the%20radio.">plak havuzunun</a> üyesiydim ve bu plakları almaya başladım. Sanatçıyı seçerdin ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/People_Express_Airlines_(1980s)">PEOPLExpress</a>'le gelirlerdi, sonra gençlik diskoları ve club'larda çıkarlardı. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mantronix">Mantronix</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Dr._Jeckyll_%26_Mr._Hyde_(group)">Dr Jeckyll & Mr. Hyde</a>. Jazzy Jay, ki ilk uçuşuydu. Run-DMC, onları da getirdim, 1.200 dolar ödedim. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #ffd966;">2 Live Crew'i getirdiğimde --o zamanlar California ekibiydi-- plak şirketi yöneticisi olmakla ilgilenmiyordum. Güney'de kimse hip-hop yapmıyordu, ben de</span> plak dükkanında staj yapıyordum, DJ arkada kokain çekerken plakları ben çalıyor, aynı zamanda reklamlarımı da bedavaya paylaşıyordum.</p><p style="text-align: left;">Benim eşsiz DJ'lik tarzım mikrofonla konuşmak, kalabalığı heyecanlandırmak ve tüm tezahüratları yapmaktı. Ve beni gruba dahil olmaya davet ettiler. İlk şarkının adı <a href="https://www.youtube.com/watch?v=1d6Y7LxhGMg">'Throw the D'</a> idi. Partide yarattığımız bir danstı. Bu, Miami'nin ilk bass şarkısıydı. </p><p style="text-align: left;">Ama bana göre, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Original_Concept">Original Concept</a>'in <a href="https://www.youtube.com/watch?v=oxhPIxZTJV4">'Can You Feel It?'</a>i ve T La Rock'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=LjiSQDla_Dc">'It's Yours'</a>u bass şarkılarıydı. 'It's Yours' bence ilk bass şarkısıdır. Miami'li bir DJ'in, şarkısında isteyeceği her şey vardı. Yavaştı ama partide herkesin çaldığı, gürleyen bir basa sahipti.</p><p style="text-align: left;">Başlangıçta kimse gerçekten anlayamadı, herkese yabancı bir şeydi. Orlando ve Jacksonville'den elemanlar bunu kopya etmeye başladılar. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=eAWy0CSmDJM">'Dazzey Duks'</a>ı çıkaran elemanlar. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7519200">Fort Lauderdale</a>'deki bu diğer plak şirketi, bizimle aynı dönemde şarkılar yapmaya başladı, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/MC_Shy_D">MC Shy D</a> oradaydı. Sonra Lil Jon, bu işin R&B versiyonunu yapmaya başladı. Ve ardından Atlanta'daki elemanlar da yapmaya başladı, Kizzy Rock ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mr._Collipark">DJ Smurf</a>. </p><p style="text-align: left;">İnsanlar o dönemde Güney'de hip-hop diye bir şey olmadığının farkında değil. Sıfır. Teksas yok, Georgia yok, Memphis yok, hiçbir şey yok. Atlanta'ya konsere giderdim ve radyolarında New York'tan gelen DJ'ler olurdu. <span style="background-color: #ffd966;">Yani insanlara Güney'de hip-hop'ı benim yarattığımı söylüyorum. İnsanların beni Miami'yle kısıtlama şeklinde bir eğilimi var. Hayır, ben herkese ilham verdim. Söylesene bana, bizden önce kim vardı? </span></p><p style="text-align: left;">İnsanlara bağımsız olmaları için de ilham verdim. Master P, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=doyWp1I7jL8">'Ice Cream Man'</a>i çıkartmıştı, onunla anlaşmaya çalıştım, "Senin yaptığını yapmak istiyorum," dedi. Saygı duyduğumu söyledim. Oakland'a, TOO SHORT ile anlaşma imzalamaya gittim ve orada benim gibi, arabanın bagajında albüm satıyordu. "Hayır, ben bu işi kendim yapacağım," dedi ve buna saygı duydum. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXylNxy7Y1294tVaKzrRTHWccWy3jNdEDmw5enGoKyL-6c08eqAMWrRIetcDVncmlcxvOcWXY1uguHRTgTXqiavyNItVz0OLS6WFXv7MW6WcK1b5K4oIz2WOlQl3ywxNPVew8XwymYPLZ-XiC5ECfzN8u-DRacQ38P3rdijmxlswoobbdqUNmGipgI1GtD/s500/HIPHOP50-VANILLAICE-vkjm-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="554" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXylNxy7Y1294tVaKzrRTHWccWy3jNdEDmw5enGoKyL-6c08eqAMWrRIetcDVncmlcxvOcWXY1uguHRTgTXqiavyNItVz0OLS6WFXv7MW6WcK1b5K4oIz2WOlQl3ywxNPVew8XwymYPLZ-XiC5ECfzN8u-DRacQ38P3rdijmxlswoobbdqUNmGipgI1GtD/w417-h554/HIPHOP50-VANILLAICE-vkjm-slide.jpg" width="417" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><b><br />Vanilla Ice</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://open.spotify.com/track/3XVozq1aeqsJwpXrEZrDJ9?si=c499f0b3912b499a">Miami, 1967</a></p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">Dünyadaki ilk küresel çapta hip-hop sanatçısıyım. Önüme ya da ardıma kimi koyarsan koy, birinci benim. Rap müziği, bunu hiç düşünmemiş, duymamış insanların önüne çıkardım.</span></span> Suudi Arabistan'a gittim, kardeşim. İran'da konser verdim. Taliban ve Hizbullah'ın karşısında çaldım ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=rog8ou-ZepE">'Ice Ice Baby'</a>yi söylediler. Size karşı Amerikan nefretini yansıtmıyorlar. "Vanille Ice bu," der gibi bakıyorlar. Kraliyet ailesi muamelesi çekiyorlar. </p><p style="text-align: left;">Şiirle büyüdüğümü anlamanız gerek. Yedinci sınıftayken kız tavlamaya çalışırken onlara aşk notları yerine aşk şiirleri yazardım. Ve işe de yarıyordu. Şiirin kariyeirme öncülük edeceğinden habersizdim elbette. Ama tutku asla bitmedi. Artarak devam etti. </p><p style="text-align: left;">Annem de bu konuda çok iyiydi. Tek cümlede taşı gediğine koyardı. Ben de bu konuda iyiyimdir: “Drop that zero, get with the hero.” “If there’s a problem, yo, I’ll solve it.” Başkanlığa adaylığımı koyabilirim ya. "Amerika'yı tekrar 90'lara döndürelim." </p><p style="text-align: left;">'<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1230856">Beat Street</a>,' <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Breakin'_2:_Electric_Boogaloo">'Electric Boogaloo'</a> ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1232937">'Breakin'</a> isimli filmlerde yer aldım. Bir break-dansçıydım ben. Alışveriş merkezinde, bir kartonun üstünde, bir hoparlörle kafamın üzerinde dönerek günde 40 dolar kazanırdım. Kızları kovala, biraz pizza ye, biraz bozukluk kalsın. </p><p style="text-align: left;">Liseyi Dallas'ta okudum ve tüm yazlarımı Miami'de geçirirdim. Herkesin hatırladığı, 80'lerin sonundaki, bütün milletin kalçalarını salladığı o Miami henüz yoktu. Modeller yoktu, Kardashian'lar, Versace'ler yoktu, 2 LIVE CREW bile yoktu. Miami'de beni etkileyen kimse olmadı. </p><p style="text-align: left;">80'lerde Dallas'ta hip-hop, Miami'den daha gelişmiş durumdaydı. Ülke çapında tüm beyazların aynı müziği dinlediğini sanırdım ama öyle değildi. Ben tektim. Bir abim vardı -- <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8905769">Aerosmith</a>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6554932">Foghat</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%B6tley_Cr%C3%BCe">Mötley Crüe</a> dinlerdi. Nefret ederdim. Bende break-dans yapma isteği uyandırmazlardı. Rap bana <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/69066381">O.J.</a>'in eldiveninden daha çok uydu. Gerçekten. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Scott_La_Rock">Scott La Rock</a>, KRS-One, Mantronix. </p><p style="text-align: left;"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/24572733">D.O.C.</a> ile büyüdüm -- bu işlere <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3663690">Fila Fresh Crew</a> ile girmişti ama kimse bilmez ve bu Dallas'taydı. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=B9hgzMWONWQ">'Whirlwind Pyramid'</a> isimli bir hiti vardı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/19684177">'The Chronic'</a>teki tüm sözleri onun yazdığını herkes biliyor. Bir korsan radyo istasyonu olan KNON Radyo çok önemliydi. <a href="https://www.discogs.com/artist/200520-Dr-Rock">Dr. Rock</a>, Big Al. Direkt kendi çatı aralarından yayın yaparlardı. Çok acayip bir hip-hop'tı ve çok kültürlüydü.</p><p style="text-align: left;">Abimin sahte kimliğiyle gittiğim, City Lights diye bir yerimiz vardı. Yetenek yarışmasına katıldım çünkü ben bir kapışma rapçisiyim, freestyle yapıyorum. En iyisi olduğumu hissediyorum. Kim olduğun umrumda değil -- EMINEM, ICE CUBE, Ice-T. </p><p style="text-align: left;">Ayrıca, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/3532065">keg partileri</a> yaptığımız bir hırdavat dükkanının arkasında, Handy Dan's isimli bir yere giderdik. Arkasına park edersin ve polisler seni göremez. Diğer okullarla rap kapışmalarını orada yapardık. Oraya gidip parlamalıydım, anladın?</p><p style="text-align: left;">O zamanlar herhangi bir <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/19213908">FruityLoops</a>, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Pro_Tools">Pro Tools</a> veya bilgisayarımız yoktu. Akıllı telefon bile yoktu. Stüdyoya girmek para meselesiydi. Çok fazla öz disipline sahibim ve motokrosta çok iddialıyım çünkü 8 yaşından beri yarışıyorum. Gittim ve motokros pistinde haftada 1.500 dolar kazandım. Houston'da, küvetinde tanesi 2 dolara ecstasy hapı yapan bir adam buldum, ki o zamanlar legaldi bu arada, ve onları 20 dolara sattım. Parayı arabama harcamak yerine şimdi stüdyoya harcıyorum, umarım işe yarar. </p><p style="text-align: left;">Her şeyi patlattım, dostum. Ice-T, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13410215">Stetsasonic</a>, EPMD, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/17532431">Sir Mix-A-Lot</a> ile Stop the Violence turnesindeydim. O dönemde onlar rap tanrılarıydı. Ben ilk çıkacak olan kişiydim. O kadar erkenden gittim ki, diğer sanatçılar halen otellerindeydi. </p><p style="text-align: left;">10 dakikalık bir setim vardı, ben ve break-dans ekibim. Birkaç şarkım vardı -- 'Ice Ice Baby,' <a href="https://www.youtube.com/watch?v=zNJ8_Dh3Onk">'Play That Funky Music'</a> ve hiç yayınlanmamış, 'My Car Goes Boom' isimli bir şarkı. Hayatım boyunca hiç bu kadar ilgi görmemiştim. Sanırım orada beyaz bir çocuğun performansı duyuluyor ve insanlar da konsere daha erken gelmeye başlıyor. O kadar çok ilgi çektik ki, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/25943757">headliner</a> olan Ice-T'ye kadar gitti olay. Onu orada, ekipman kutularının üstünde beni izlerken gördüm. Diğerlerine, "Gelip bu beyaz çocuğu görmelisiniz. Fena kıvırıyor," diyen oydu. Ve ertesi akşam Chuck D de Ice-T ile beraber ekipman kutularının üstünde oturuyordu. </p><p style="text-align: left;">Beni asıl keşfeden Chuck D'dir. İlk albüm anlaşmamı Atlanta'dan Ichiban Records ile imzalamıştım. Curtis Mayfield ile oradaydım. Albümün adı 'Hooked'dı, 'To the Extreme' ile aynı şarkılardı, sadece tekrar mikslenmişlerdi. Sonra Chuck D, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/843648">Def Jam</a>'i aradı. Her şeyi sıraya dizmiştik. New York'a gidiyordum, anlaşmayı imzalamaya hazırdım, tüm hayaller gerçek olmak üzereydi. Ve menajerimden gelen bir telefon: "Def Jam ile imzalama."</p><p style="text-align: left;">Geldi ve bana EMI Records'tan Charles Koppelman diye bir adamın benimle tanışmak istediğini söyledi. Bir müzisyenin başına gelebilecek en çılgınca şey. 'Ice Ice Baby'yi yaptım ve üç sene göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Kendi başına bir ömrü oldu.</p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">Kitlenizi seçemezsiniz kardeşim, onlar sizi seçer. Ve ben de seçildim. İster beğenin, ister beğenmeyin, bunu durduramazsınız.</span></span> Beni raftaki bir ürün olarak kullandılar. '<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/153675059">In Living Color</a>,' '<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/6954441">Saturday Night Live</a>,' <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/70759754">Arsenio Hall</a> Show' gibi her türden, eğlenceli programlar. Büyük bir eğlence dalgasıydı. Eğer onu tanımadıysanız ya da kullanmadıysanız, reytingleriniz düşük gelecek demekti. Vanilla Ice, reyting demekti. Gezegendeki en tartışmalı sanatçı. </p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #8e7cc3;"><span style="color: white;">Yüzleşmek zorunda kaldığım sıkıntı, muhtemelen dünya tarihindeki herhangi bir beyaz rapçiden daha fazla. Bana "beyaz rapçi" diyen birine her zaman gücenmişimdir. Bunu diyorsan ırkçısın demektir. Müziğin rengi olmamalı.</span></span> Jimi Hendrix'e Siyah rock'çı mı diyorsun? Kimse ne renk olduğumu bilmeden önce şarkım listenin tepesindeydi. Hip-hop'tan etkilendim. Ondan etkilenmeyen hiçbir türe, herhangi bir kişiye veya etnik kökene isim veremezsiniz.</p><p style="text-align: left;">Unutmayın, bugünkü büyük rapçilerin çoğu Vanilla Ice'tan etkilendi, tamam mı? Nipsey Hussle bunu kabul ediyor. Kobe Bryant lisedeyken <a href="https://www.youtube.com/shorts/xQFDbaQCoTw">benim dans hareketlerimi yaparak bir dans yarışması kazanıyor</a>. Bunun etkisi ve nüfuzu inkar edilemez. Muhtemelen müzik tarihinde <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1525419">Elvis</a> ve Beatles'tan sonra popüler müzik üzerindeki en büyük etkidir. </p><p style="text-align: left;"> </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiI9XoPdM0OrG8l8zD6wyZozC_ef0ubhh9t6w8jVNgjlL6nUkjlzIbhGnRJFXRgSNHJ1oHT2zwfMvgjiVaJeAp02PtNdPS7CQ13C00efX3o2wWFFyj1l3U871vyzsv1eastmFmNhF8WrkSsmuCpr9xTbqtoQM3Ir0-9bFXCTsacqgOrXhC9g-oikFQtXV9l/s500/HIPHOP50-VIOLENTJ-SUB-vqtj-slide.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="376" height="513" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiI9XoPdM0OrG8l8zD6wyZozC_ef0ubhh9t6w8jVNgjlL6nUkjlzIbhGnRJFXRgSNHJ1oHT2zwfMvgjiVaJeAp02PtNdPS7CQ13C00efX3o2wWFFyj1l3U871vyzsv1eastmFmNhF8WrkSsmuCpr9xTbqtoQM3Ir0-9bFXCTsacqgOrXhC9g-oikFQtXV9l/w387-h513/HIPHOP50-VIOLENTJ-SUB-vqtj-slide.jpg" width="387" /></a></div><br /><p><br /></p><p style="text-align: center;"><b><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Joseph_Bruce">Violent J</a> (Insane Clown Posse)</b></p><p style="text-align: center;"><a href="https://m.youtube.com/watch?v=0dqZIhlSqRA">Detroit, 1972</a></p><p><br /></p><p>Yedinci sınıfta, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/92319183">I.C.P.</a>'nin orijinal üyesi olan, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/8678554">Shaggy</a>'nin abisi John Utsler'la tanıştım. Bana 'Roxanne, Roxanne'i ve yaptıkları kapışmaları gösterdi. Bana Eazy-E'yi dinletti. Bir yedinci sınıf öğrencisi bu plakları nasıl kopyalıyordu ve onları nereden buluyordu? İnternet falan yok daha. Doğaüstü bir şeydi bu neredeyse. Belki geceleri WJLB'de Wizard'ı falan dinliyordu.</p><p>Bir saatliğine <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2631733">'Yo! MTV Raps'</a>i izlerdik. Bir de yerel bir kanal olan Kanal 62'deki 'The New Dance Show' isimli programda, yerel rapçilerin videolarını izlerdik. Ucuza çekilmiş yerel rapçi videoları, ama onlar kahramanlarımızdı: <a href="https://history.hiphop/detroits-godfather-of-rap-awesome-dre/">Awesome Dre</a>, <a href="https://hip-hop-music.fandom.com/wiki/AWOL">A.W.O.L.</a>, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Detroit%27s_Most_Wanted#:~:text=Detroit's%20Most%20Wanted%20is%20an,did%20not%20achieve%20national%20success.">Detroit's Most Wanted</a>, Smiley, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=qZs8DEapwRw">Prince Vince and the Hiphop Force</a>, <a href="https://www.discogs.com/artist/5588660-The-Merciless-Ameer">Merciless Ameer</a>, <a href="https://www.discogs.com/artist/442320-Kaos-Mystro">Kaos & Mystro</a>, <a href="https://www.allmusic.com/artist/duncan-hines-mn0001527754">DJ Duncan Hines</a>. </p><p>Awesome Dre'nin 'You Can't Hold Me Back' albümü ve <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Straight_Outta_Compton">'Straight Outta Compton'</a>, CD çalardan çıkmazdı. Bunlar yüzünden güreş sevgimiz elimizden uçtu gitti, ki amacımız buydu. Ama artık inkar edemezdik abi. Hip-hop yapmak istiyorduk. Flow açısından asıl üç adamım ICE CUBE, Awesome Dre ve <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1223621">Esham</a>'dı. Eazy-E'nin sesini çok seviyorum ama <a href="https://www.youtube.com/watch?v=BRjNcTmcVq4">'Dope Man'</a>deki Ice Cube tam bir canavar. İçeriden geliyor, çok sert. </p><p>İnsanlar bize <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1910555">horrorcore</a> sanatçıları dedikleri için, hip-hop'ta korku hakkında bilgi edinmek istedim. Kendi kişisel araştırmam beni Houston'a, Prince Johnny C'ye götürdü. İlk GETO BOYS kaydı, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=jKB7-iMBqxw">'Assassins'</a> adlı şarkı hariç tamamen normaldi: "<i>My father was a priest, cold blooded he’s dead/Hypocrite, I caught him basin’, so I shot him in the head/Poured on the holy water, ‘Bless the dead’ is what I said/Then heard the demon screaming as his body bled.</i>" Kimse böyle konuşmuyordu. Benim yaptığım ve Esham'ın yaptığı şey, Prince Johnny D'nin orijinal fikrinden geliyor.</p><p>Eskiden yerel rapçi kasetleriyle dolu kaset kutularım vardı. Eğer piyasaya sürülmüş bir şey gördüysem, ona sahip olmalıydım. Bir müzik markete giriyorum, Esham adında bir adam var, bir albüm ve iki EP'si çıkmış. Şimdiye dek duyduğum en korkunç [küfür] hakkında rap yapıyor. Şeytan, 666 ve üstünde İsa bulunan haç hakkında rap yapıyor. Manyakça bir şeydi. Ve sesi şeytana benziyor. En büyük ilham kaynağımız oydu. CD'leri çalarken gökyüzü kırmızıya boyanırdı sanki.</p><p><span style="background-color: #ffd966;">Detroit'e baktık, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Kid_Rock">Kid Rock</a>'ı videosunda traktöre binerken gördük. Too Short'un yaptığı parçaları vardı.</span> Ice Cube ile birlikte turluyordu. 32 Mil Yolu hakkında rap yapıyordu, ki [küfür] bir yol. Kendine hastı, farklıydı. <span style="background-color: #ffd966;">"Vay be, çocuk çıkmış, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1889806">redneck</a> stiliyle rap yapıyor." Esham'a bakıyorsun, tabutun içinde sahneye çıkıp, şeytanla ilgili rap yapıyor.</span></p><p><span style="background-color: #ffd966;">Şöyle diyorduk: Detroit'in yaptığı budur -- tiyatro.</span> Ayrıca güreş hastasıyız biz. İlk EP'mizden sonra yüzümüzü boyadık. Kiss'in rock müzikte yaptığı gibi, biz de rap'te yaptık, anladın? Doğal hissettirdi. Garip değildi. O zamandan beri de yapıyoruz. </p><p>En başından itibaren, her şeyi kendimiz yaptık. CD'leri kendimiz bastık, tanıtımımızı kendimiz yaptık. Detroit'in iki büyük rapçisi olan Esham ve Kid Rock'la ilk CD'mizde yer almaları için anlaşmıştık. Michigan bizdeydi. Ohio'nun bir kısmı ve Toledo da. Bir konserde 3.000 kişiden bahsediyorum. Pittsburgh'da pek bir [küfür] yiyemedik ama.</p><p>95'te, Onyx ve Das EFX'in turneye çıktığını hatırlıyorum. Bir şekilde biz de katıldık. Her akşam yuhalandık, bazen ağır şekilde. Her konserimizde muhtemelen 400 kişi falan olurdu. Michigan'a gittik, 2.200 kişi vardı, biletler tükenmiş. Onyx bize geldi ve dedi ki... Son çıkan grup biz olduk. Üç konserde böyle oldu -- Detroit, Flint ve Toledo. </p><p>İlk turnemizdi. </p><p><span style="background-color: #ffd966;">95'ten sonra durmadan turladık, ama diğer rap gruplarıyla turne yapma deneyimimiz çok az. Birçok sebebi var ama başlıcası <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/26272028">Faygo</a>.</span> Ekipmanları oradaysa eğer, her yer ıslanacak. Mesela Snoop Dogg ile birlikte konser var, ama önce o çıkacak, ki berbat bir şey, insanlar alandan ayrılacak. Ama biz sahneyi Faygo ile sahneyi berbat ettikten sonra çıkmayacaktı.</p><p>94'te, Toledo'daki bir rap konserine katılmamız istendi. Outkast, Coolio vardı, daha bir sürü grup. Böyle isimlerle bir arada olmaktan onur duyduk. Neyse, konsere çıktık, sonra Outkast elemanları gelip gazoz muhabbeti yüzünden söylendi. Bu yüzden temizlik falan için onlara bir sürü para ödemek zorunda kaldık. İnsanlar bize kızıyordu ve biz de bunun tersi için bir çaba göstermiyorduk. Sadece kendi olayımızı sergiliyorduk. </p><p>Biliyorsunuz, bulunduğumuz konumda olmamızın birçok sebebi var. Bu bir avantaj, çünkü <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11205359">Juggalo</a>'lar [küfür] ve bizi çok destekliyorlar. Ama millet onlara insan değilmiş gibi bakıyor. Sadece Juggalo'ların bizim [küfür] beğendiğini söylüyorlar. Juggalo'lar ne? Onlar da insan!</p><p>Bu hip-hop turlarından birine çıkıp, kendi kitlemizin dışındaki insanlara karşı performans sergileme fırsatını elde etmeyi çok isterim, böyle insanlar, "Bu adamlar bayağı iyiymiş ya," diyebilirler. Bir keresinde ICE CUBE'a bir <i>verse</i> söylemesi için 100.000 dolar teklif ettik, kabul etmedi, yıllar sonra saygısından bedavaya yaptı bunu. Manyak bir şey, değil mi?</p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-75583040337056181732023-06-13T00:16:00.000+03:002023-06-13T00:16:41.325+03:00Çeviri: Weimar İstanbul <p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWVfKK7iaDT_ypCdlWiIDKJowhzUqSHoJDOF1E6o3YbfRnVZkS9DQm3xUQnoau6em_Nhln5GWMitHkDhasPPVfWkTCISO9wt0fOCE3ssiQ0D0ubITbsoS30srupwQCw__rsVuoRIdVYVz-yNjzxV9pBZWTZj8XPmADAbwOOmpiBccCoRm_TmBV1LFbHw/s480/20_4-cb1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="320" data-original-width="480" height="315" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWVfKK7iaDT_ypCdlWiIDKJowhzUqSHoJDOF1E6o3YbfRnVZkS9DQm3xUQnoau6em_Nhln5GWMitHkDhasPPVfWkTCISO9wt0fOCE3ssiQ0D0ubITbsoS30srupwQCw__rsVuoRIdVYVz-yNjzxV9pBZWTZj8XPmADAbwOOmpiBccCoRm_TmBV1LFbHw/w473-h315/20_4-cb1.jpg" width="473" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p>(2010'da <a href="https://twitter.com/ClaireBerlinski">Claire Berlinski</a> tarafından kaleme alınmış olan <a href="https://www.city-journal.org/article/weimar-istanbul">bu yazı</a>, geçenlerde Twitter'da çokça paylaşıldı ve şaşkınlıkla karşılandı tabii. Çevirilmesi gerektiğini düşündük, Rafet ile birlikte giriştik.)</p><p><br /></p><p>Şehir hızla büyüdü, ebat ve nüfus olarak ülkedeki diğer şehirleri cüceleştirdi. Kokain gibi uyarılan sokaklar; kornalar çalıyor, kalabalık yükseliyor, sinirler geriliyor. Dışarıya çıkmak, kükreyen renklerin, parlak ışıkların ve akan trafiğin palyaçolarıyla heyecanlanmaktı. Hazza çağıran gece kulüpleri, şafağa kadar ve ondan sonrasında da gürültü yaptılar; her bulvarda, her sokakta, her saatte garip ve sapkın manzaralar bulunacaktı, eski mimarinin çakma baroku ve yeni mimarinin şok edici çirkinliği tarafından artırılan medeniyet ve barbarlık arasındaki çelişki estetiği. Travestiler sinsice dolaşıyor, hırsızlar işlerini görüyor ve modaya uygun kafelerde entelektüeller öfkeyle sigara içip amaçsızlıktan yakınıyorlardı.</p><p>Eski Dünya ve onunla birlikte tarım ekonomisi, güven verici sınıf ayrımları ve toplumsal düzeni ortadan yok olmuştu. Yerine yabancı ve kırılgan bir siyasi düzen dayatılmıştı. Deneysel müzik, sanat ve sinema gelişti; ütopyacılık, falcılık, mistisizm, komünizm ile büyülenmeye başladı insanlar. </p><p>Ama hemen paranoyak bir ruh hali, yaklaşan bir kıyamet duygusu vardı. Şehrin büyük imparatorluk geçmişinin işaretleri, düşüşü kanıtlarken eski ihtişamını çağrıştırıyordu. Çağın sanatı, yaklaşan kriz ve çöküş korkusuyla besleniyordu. Yoz Amerikan kültürü açgözlülükle taklit edildi, tutkuyla kınandı. Ressamlar gerçekten göze hoş gelen eserler ürettiler; yazarlar, cinayet tehditlerine yol açacak kadar burjuva hassasiyetlerine saldıran romanlar yazdılar. Kültürel ve politik tartışmalara kadın düşmanı bir korku hakim oldu: Modernite, onların erdemlerini yok mu etmişti?</p><p>Şehir artık, bölgenin sanayi ve ticaretinin tartışmasız merkeziyse, hepsi ömür boyu süren sıkı çalışmanın meyvesini yok eden hiperenflasyonun dehşetini hatırladılar ve beceriksiz yönetimleri, milleti felakete sürükleyen kan davalı koalisyon hükümetlerini hor gördüler??? Ülkenin borcunu büyük ölçüde artıran denizaşırı kredilerle finanse edilen ekonominin yakın zamandaki büyümesi baş döndürücü ama istikrarsızdı. İşsizlik arttıkça arttı. Yeterince anlaşılmayan bir küresel ekonomik kriz, karanlık komplo teorilerini körükledi. Günlük siyasi şiddet yüzünden, havada yaygın bir tehdit hissi vardı. Gazeteler sağ propagandayla dolup taşıyordu. Çığlık çığlığa manşetler, sokaklarda şiddetli çatışmalar olduğunu söylüyordu. Aydınlar katledildi. </p><p>Anayasa yeni ve zayıftı, meşruiyetten yoksundu ve yıkılmaya açıktı. Şehirdeki birçok kişi, yabancı güçlerin milleti zayıflatmak ve aşağılamak için komplo kurduğuna inanıyordu. Çoğu, demokratik denemeler konusunda alaycıydı; hepsi siyasi partilerinin bencilliği ve yolsuzluklarına isyan etti. Sanayicilerin ve iş insanlarının korkaklığı, kapitalizmin kendisine karşı yaygın bir tiksinti uyandırdı. Birçoğu daha otoriter bir hükümet için can atıyor, birçoğu da açıkça talep ediyordu. Avrupa, Amerika ve özellikle Yahudiler --o uğursuz, son derece güçlü büyücüler-- şehrin hoşnutsuzluğundan sorumlu tutuldular. </p><p>Bir zamanlar aşırılık yanlısı görüşleri nedeniyle tutuklanan, bağırıp çağıran bir demagog, şimdi iktidarı elde etmenin yasal yöntemlerine odaklanmış durumdaydı. Milleti eski ihtişamına kavuşturacağına söz veriyordu. Entelektüeller onun bir kabadayı ve soytarı olduğunu düşünüyordu.</p><p>Şehir gururluydu: yeni öncüydü, dünyanın en büyük metropolü! Utanmıştı: kaybolan şeye bak, şehir ne kadar çirkinleşmişti! Şehir "çokça sevindi, bazılarını korkuttu, ama kimseyi kayıtsız bırakmadı ve canlılığıyla, gördüklerini abartmak için belli bir eğilim uyandırdı." Böylece Peter Gay, Weimar'ı tarif etti.</p><p>Ama onun betimlemeleri, bütün bunlar gibi, içinde yaşadığım İstanbul hakkında yazılmış olabilir. Yaklaşan bir siyasi felaketin merkez üssündeki bir şehirde yaşamanın ürkütücü, korku dolu bir yanı var, ama aynı zamanda şaşırtıcı bir canlılık da mevcut -- ekonomik, yaratıcı ve sanatsal. Kendine özgü ve tarihle tanışan herkes için tanıdık bir ruh hali. </p><p>Görünüşe bakılırsa, Weimar Şehri gibi bir fenomen var. </p><p><br /></p><p>Bir Weimar Şehri nedir? Tarih ve kültür açısından zengin bir şehir, siyasi istikrarsızlık ve geçmişten son dönemde kopuşla canlanan, kitlesel kentleşme ve sanayileşmeyle şok edici bir çatışmayla canlanan; ani liberalleşmenin sosyal ve politik hayal gücünü serbest bıraktığı, ancak otoriter gericilik tehdidinin daima havada olduğu bir şehir. </p><p>Weimar Şehirleri hilkat garibeleri değillerdir. Belirli sosyal, politik ve tarihsel koşullar altında ortaya çıkmaları beklenebilir. Birinci Dünya Savaşı hem İmparatorluk Almanyası'nı, hem de Osmanlı İmparatorluğu'nu yok etti. Her iki devletin kalıntıları kendilerine yabancı yeni toplumsal düzenleri ve kırılgan demokrasi denemeleri empoze etmeyi başardılar. Türkiye Cumhuriyeti'nin ömrü Weimar Cumhuriyeti'nden çok daha uzun oldu, ancak hikayeler temelde farksız; bunlar yalnızca toplumsal olaylar tarafından iç içe geçmiş veya genişletilmiştir.</p><p>2002'de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesiyle Türkiye Cumhuriyeti yeni bir sarsıntı yaşadı. AKP, Pandora'nın Siyasal İslam kutusunu açtı. Reformlarını bir liberalleşme alıştırması olarak sundu. Bu bir bakıma doğru: Siyasi bir güç olarak din, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana bastırılmıştır. Başka bir anlamda da bu hiç doğru değil: Bu özel siyasi güç, doğası gereği nihayetinde liberal reformları silme eğiliminde olan bir güçtür. Şimdinin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, 1995 yılında "Demokrasi bir tramvay gibidir," demişti. "Durağınıza geldiğinizde inersiniz."</p><p>Türkiye şimdilerde iki devrimin sancıları içinde. Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülük ettiği toplumsal dönüşümler henüz özümsenmemiş; aynı anda yeni --ve eski-- bir şey, onlara meydan okumak için acele etti. Kadim düzen böylece iki kez ortadan kayboluyor. Görünüşe göre kültürler, eski düzenlerin ortadan kalkmasına belirli şekillerde tepki veriyor. Weimar Şehirlerinin ateşli özellikleri tam da böyle zamanlarda, arada kalan zamanlarda ortaya çıkar. Ateş, bir hastalık belirtisi olduğu gibi, toplumsal bir alt-üst olmanın da işaretidir.</p><p>Weimar Şehirleri tarih boyunca ortaya çıktı, parladı ve öldü. Roma'nın yağmalanması ve İmparatorluğun düşüşü, Augustine'i, çağı belirleyen kaygı ve yaratıcılığın simgesel bir karışımı olan <i>Tanrı'nın Şehri</i>'ni yazmaya sevk etti. Düşmeden önce Konstantinopolis, şeytani kehanetlerde ve Bizans kültürünün şanlı olduğu kadar ölüme de mahkum olduğuna dair sağlam temellere dayanan korkuyla doluydu. Benzer bir ruh hali, Charleston'ın abartılı derecede kibar seçkinlerine sirayet etmişti. 1917'de Moskova ve Saint Petersburg, tarihin güçlerinin yakında bir şekilde geçmişi silip süpüreceği inancına eşlik eden kinetik yaratıcı enerjinin damgasını vurduğu bu türden şehirlerdi. Yüzyılın başında Viyana'nın eziyetli entelektüel gelişimi, orada yaşayan herkesin kendi ellerinde olmadığını anladığı, şehrin kaderi hakkındaki çaresizlik duygusuyla yakından bağlantılıydı. 2002'deki döviz krizi, Buenos Aires'te yaratıcı bir gelişmeye yol açtı. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/1074756">Aşk Yazı</a> boyunca San Francisco bir Weimar Şehri'ydi, Hunter S. Thompson'ın ünlü <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Fear_and_Loathing_in_Las_Vegas#The_%22wave_speech%22">Wave Speech</a>'i karakteristik bir imzaydı: "Her yönde, her saatte delilik vardı. Körfez'in karşısında değilse Golden Gate'ten yukarıya veya 101'den <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/71551938">Los Altos</a>'a veya La Honda'ya gidin... Her yerde kıvılcım çakabilirsin." </p><p>Hepsi şehvetli aşırılık, heyecan ve korkunun damgasını vurduğu şehirlerdi, ancak arketip elbette yirmili yıllardaki Berlin'di. Diplomat <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/43845370">Harold Nicolson</a>, "Dünyada Berlin kadar huzursuz başka bir şehir yok diye anımsıyordu: </p><p></p><blockquote>Her şey hareket halinde. Trafik ışıkları durmaksızın kırmızıdan altın rengine ve ardından yeşile dönüyor. Işıklı reklamlar, kıyıdaki bir deniz fenerinin acıklı tekrarı gibi yanıp sönüyor. Tramvaylar sallanıp tıngırdıyor. ... <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/7905799">Tiergarten</a>'de küçük lambalar, küçük ağaçların arasında titreşiyor ve çimler, binlerce sigaranın ateş böcekleriyle yıldız gibi parlıyor. Trenler şehrin iç kısımlarından hızla ilerliyor ve şehri taçlandıran bölgelerden geçerek yollarına devam ediyorlar. Hayvanat bahçesindeki gerçekten yatma vaktinin geldiğini düşünen jaguar tekrar ayağa kalkar ve hücresinde gezinir. <a href="https://de.wikipedia.org/wiki/Kaiser-Wilhelm-Ged%C3%A4chtniskirche">Gedachtniskirche</a>'nin kulelerini bile heyecanla titreten gece havasında, zonklayan bir beklenti duygusu var. Berlin'in her gece yeni bir maceraya uyandığını herkes bilir. Beklenen ya da beklenmeyen gerçekleşmeden önce yatağa giderse yazık olacağını herkes hisseder. Ne olursa olsun, ertesi sabah yeniden doğmuş gibi hissedeceklerini herkes bilir. </blockquote><p></p><p><br /></p><p>Tehlikesiz böyle bir heyecan olabilir mi? Şüpheliyim. Weimar Cumhuriyeti hiçbir zaman düşmanları tarafından meşru görülmedi ve laik devlet de buradaki düşmanları tarafından hiçbir zaman meşru görülmedi. Her iki toplum da sırasıyla solcu yıkım, sağcı milisler, suikastler, sonu gelmeyen darbe planları, protesto ve grevlerin vahşice bastırılmasıyla istikrarsızlaştırıldı. Naziler, tıpkı Türkiye'deki AKP hükümeti gibi, restore etmeyi teklif ettikleri toplumsal ve ahlaki bir geçmiş için nostalji uyandırdılar. Diplomatlar, "Osmanlı İmparatorluğu'nun haritasına bakın," diyor. "Türkiye hak ettiği yere dönüyor." </p><p>Yirmilerde Berlin çok dilli bir şehirdi, göçmenleri özümsemek için mücadele ediyordu: Doğudan gelen Yahudiler, devrimden kaçan Ruslar. Doğudan gelen kitlesel göç, büyük Kürt nüfusu ve yakınlardaki birçok çatışma bölgesinden gelen mültecilerle şişen İstanbul da aynı şekilde: Irak, Balkanlar, Afganistan, Çeçenistan. Berlin çok sınırlı bir asimile etme gücüne sahipti; etnik şiddet her zaman yüzeye yakındı. Buradaki son manşetlerin işaret ettiği gibi, ne aynı potada eriyenlerin olduğu bir yerdi, ne de İstanbul: STRATEJİ UZMANI ETNİK ÇATIŞMALARA KARŞI UYARDI. ETNİK OLARAK KUTUPLAŞMIŞ TOPLUMLAR PROVOKATÖRLER İÇİN KOLAY HEDEFLERDİR.</p><p>İki savaş arası Berlin'inin büyük tarihçisi Christopher Isherwood, edebiyat dünyasına, eski rahatlıklarının hasretini çeken ve kaybolmuş bir çağa özlem duyan küçük burjuva mensubu Fraulein Schroeder'i dahil etti. Yeni şehir ona kaba, terbiyesiz, istila edilmiş gibi geldi. Kendisi İstanbul için de tanıdık bir yüzdür; burada birçok Fraulein Schroeder ile tanıştım. Bu kültürsüz kalabalıklar üstüne karınca gibi çökmeden önce bu şehrin ne kadar medeni olduğunu anlatıyorlar.</p><p>Berlin nasıl ki özgür aşktan vejetaryenliğe kadar sonsuz sayıda siyasi grup, hareket ve dava tarafından karakterize edildiyse; çıplaklıktan yogaya kadar sayısız deney; ve neue Sachlichkeit'tan <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/5282587">12 ton müziğine</a> kadar sayısız sanat akımı; İstanbul da öyle. E-posta kutum Vipassana meditasyon kurslarına, Reiki inzivalarına, konserlere, yeni galeri açılışlarına ve hepsinden önemlisi mitinglere katılım davetleriyle dolu -- transseksüellerin özgürlüğü için mitinglere, Gazze'nin kurtuluğu için mitinglere, hayvanlara (ve her şeye) tecavüze karşı mitingler. Ve tüm bu mitinglerde, polisin <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/13069117">centurion</a>'lar gibi kuşanmış, copları, kalkanları ve gaz maskeleriyle hazır olduğunu görürsünüz. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6qK3XaUU1wC9iF_gQT8_AQveHnRAOgIXHWqHxlz601WlNdrTOpIx4ijblP5x8sPnFphwTK4QI6neBG7Dk4O8u8s2wqVgWKVzwsBLdioR3OcqYKM5HpVlOVkMe2PV_--nx23MOdI27F5MgZjQfXqvBv_hYQDnBm75yMlHqvFeb8e-nPJmCdzPJT46p2Q/s480/20_4-cb3.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="217" data-original-width="480" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6qK3XaUU1wC9iF_gQT8_AQveHnRAOgIXHWqHxlz601WlNdrTOpIx4ijblP5x8sPnFphwTK4QI6neBG7Dk4O8u8s2wqVgWKVzwsBLdioR3OcqYKM5HpVlOVkMe2PV_--nx23MOdI27F5MgZjQfXqvBv_hYQDnBm75yMlHqvFeb8e-nPJmCdzPJT46p2Q/w481-h218/20_4-cb3.jpg" width="481" /></a></div><br /><p><br /></p><p>1980 askerî darbesinin ardından Türkiye'nin sivil yönetime dönmesinden bu yana, bireysel haklar, ekonomik ve siyasi faaliyetler ve sivil toplum kuruluşları üzerindeki kısıtlamalar gevşetildi. AKP döneminde Kürtçe yayın yasağı kaldırıldı. İdam cezası kaldırıldı. Milli Güvenlik Kurulu'nun çoğunluğu sivillerden oluşmaya başladı ve rolü azaltıldı. Uluslararası insan hakları sözleşmelerine, Türk iç hukukuna göre öncelik verilmiştir. </p><p>Bu reformların çoğu, eleştirmenlerin uzun süre suçladığı ve benim de giderek daha fazla kabul ettiğim gibi AKP'nin, ordunun gücünü ortadan kaldırma özlemiyle motive edilen bir Truva atı olabilir ve dolayısıyla partinin, Türk toplumunun her yönü üzerindeki hakimiyetinin önündeki başlıca engel olabilir. Yine de, iyi ya da kötü, şişeden bir cinin salındığı hissini uyandırdılar.</p><p>Yine de AKP bir eliyle verirken diğer eliyle geri alıyor: medyanın, hükümet yandaşlarının elinde yoğunlaşması, tıpkı hükümetin gazetecilere yönelik zulmü ve muhalif unsurları hizaya getirmek için cezai vergilendirmeyi kullanması gibi, basın özgürlüğünü de önemli ölçüde daralttı. Buradaki herkes, telefonunun dinlendiğine inanıyor. Öğle yemeğinde hükümeti eleştirenlerle buluştuğumda cep telefonlarının pillerini çıkartıyorlar. Casusların onları duymasının bu şekilde daha zor olduğunu düşünüyorlar.</p><p>Genişleyen Ergenekon davası, sabaha karşı tutuklama dalgalarıyla sonuçlandı. Ergenekon'un, bir dizi bombalı saldırı, gazeteci Hrant Dink suikastı, Danıştay'a silahlı saldırı ve sol görüşlü bir gazeteye düzenlenen bombalı saldırının arkasındaki karanlık bir aşırı milliyetçi grup olduğu söyleniyor. Hükümet, Ergenekon'un, darbe bahanesi olarak başbakana suikast düzenlemeyi, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'u öldürmeyi, Yunan savaş uçaklarını düşürmeyi ve ibadet edenlerle dolu camileri bombalamayı planladığını iddia ediyor. Yüzlerce yazar, general ve muhalif siyasetçi, bu muğlak komploya karıştıkları şüphesiyle tutuklandı. Birçoğu yargılanmadan yıllarca içeride kaldı.</p><p>Sanıklar, Ergenekon'un hayal ürünü olduğunu söylüyor. Bir sanığın avukatı, "Yüzde yüz siyasi," dedi. "Hepsi; hükümet ve emperyalist güçler, CIA, Mossad, Yahudi lobisi ve Avrupa Birliği tarafından Türk milliyetçiliğini ortadan kaldırmak için uyduruldu." Bu parçalanmış toplumu birleştiren tek inanç, Yahudilerin bir şekilde suçlu olduğudur. Ergenekon gerçek mi, yoksa Erdoğan'ın Reichstag Yangını'na cevabı mı, bilemiyorum; birçoğunun tutuklandığı ve çok daha fazlasının dehşete kapıldığı kesinlikle doğru. </p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Otoriter bir toplumun liberalleşmesinin işleri kırılgan bir hale soktuğuna şüphe yok. Kırılgan çünkü demokratik siyasi kavramlar yeni ve yabancı geliyor. Kırılgan çünkü deneyimsiz demokrasiler, tersliklerle karşılaşmaya yatkınlar. Kırılgan çünkü Weimar Almanya'sının ve modern Türkiye'nin durumlarında demokratik deneyimi ortaya çıkışında ciddi ve belki de ölümcül hatalar var. Bu hatalar her iki ulusun da zayıf ve tartışmalı anayasalarında göze çarpıyor. İki kültür de bastırılmışlıklarının üstüne gelen liberalleşme ve demokratikleşme adımlarıyla enerji patlaması yaşıyor. Dolayısıyla ortaya olağanüstü bir canlılık ve yaratıcılık çıkıyor. Güçlü duygular güçlü bir sanata ilham veriyor. Bu politik şartlar altında duygular da normal sınırların ötesinde yaşanıyor ve hayat daha dramatik koşullarda algılanıyor.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Resmi sansürün gevşetilmesi İstanbul sanat camiasında Lale Devri'ni andıran bir bahar havası estiriyor. Her gün yeni galeriler açılıyor. Müzayedelerdeki fiyatlar şaşırtıcı seviyede. Son sekiz yılda müzayede piyasası dört kat büyümüş. Avangart galeri x-ist'in sanat direktörü Kerim Güleryüz, bu durumu "Türkiye'nin 'the next big thing' olması çok normal geliyor" diye açıklıyor ve ekliyor: "Bu kazara olmadı. Önümüzdeki 25 yılda dünyanın yaşaması muhtemel sorunların çözümü bizde. Bir imparatorluk kalıntısıyız, dünyanın kavramak zorunda olduğu devasa bir problemin izlerini taşıyoruz. Doğu-Batı çarpışmasının temelindeyiz."</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Türk ve Alman kültürünün zenginliği ortada. Doğru şartlar altında sıradışı bir dinamizme kavuştuklarını tarih bize gösteriyor. Ne de olsa bir şeyler inşa etme geleneğine sahipler. Öte yandan iki ulusun da tarihi ve kolektif siyasi çatışmaları aşırı milliyetçilik, otoriterleşme ve Anti-Semitizm karşısında çaresiz kaldıklarını da gösteriyor. Özellikle havada "dış mihraklar" ile "yozlaşmış güçlerin" kokusu duyulmaya başladığı anlarda... Psikanalistler iki kültürün de aile yapılarına bakıp, bu durumun güçlü baba figürüyle ortaya çıktığını açıklayabilirler. Ancak bu teorileri ispatlamanın kolay olmadığı bir gerçek.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><br /><br />İki savaş arasındaki Almanya ile otoriterleşme tehdidi altındaki herhangi bir ulus arasında benzerlik kurmak çok kolay. Ancak Türkiye'nin durumunda işler sıradan benzerlik paterninin ötesine geçiyor. İki ülke de Birinci Dünya Savaşı sonunda imzaladıkları antlaşmaların haksızlığı konusunda ürkütücü bir takıntıya sahip. Almanlar, Versay Antlaşması'yla bu sarmalın içine düştüler. Türkler ise Osmanlı İmparatorluğu'nu paramparça eden ve İtilaf devletlerine peşkeş çeken Sevr Antlaşması'yla savaştan çıktılar. İstanbul'da sanki o küçük düşürücü antlaşma daha dün imzalanmış gibi.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Bir başka önemli benzerlik de enflasyon canavarının sevimsiz anılarında yatıyor. Bu öyle bir travma ki artık ihtimali dahi kalmadığında demokrasileri korkusuyla sallantıya düşürebiliyor. Weimar'daki enflasyon heyulası 1921-23 arasında, Hitler'in iktidara gelmesinden tam on yıl önce sahnedeydi. 1923'te rentenmark'ın piyasaya sürülmesiyle enflasyon tamamen ortadan kalktı. Ne var ki Hitler'in enflasyon üstünden yarattığı korku dolu manipülasyonlar iktidara gelmesinin temel unsuru oldu. Türkiye'de de birbiriyle didişen ve kendi çıkarını düşünen siyasi partilerin büyüttüğü enflasyon canavarı, AKP'yi iktidara taşıdı. Sanılanın aksine insanlar İslami bir iktidar umuduyla değil ekonomiyi stabil hale getirmesi için AKP'ye oy verdiler. Neticede seçmenler haklı çıktı. Tek başına iktidarı alan ve mecliste ezici bir çoğunluk elde eden AKP, enflasyonu düşürdü ve 2001'de uygulamaya geçirilen iktisadi kurtarma programını devam ettirdi. Geçmişte yaşanan ekonomik sıkıntıların hayaletinin günümüzde Türkiye'de yaşananları açıklamaktaki önemi burada yatıyor.<br /><br />Ama tıpkı Weimar'daki gibi, hükümetin kağıt üstündeki hünerleri sokaklardaki kaosu maskelemeye yetmiyor. AKP yönetimi gösteriş üzerine kurulu. Mahallemde Osmanlı'dan kalma bir çeşme, restore edildikten sonra üstüne "AKP BELEDİYESİ TARAFINDAN YENİLENMİŞTİR" yazılı bir tabela asıldı. Ne var ki çeşmeden su akmıyor... Tipik AKP. İstanbul yalnızca politik olarak değil coğrafi olarak da bir fay hattının gerilimini taşıyor. Kaçınılmaz deprem gerçekleştiğinde İstanbul'un büyük bölümü yıkılacak çünkü AKP yozlaşmış, laçkalaşmış ve tehlikeli imar uygulamalarını düzeltmek için çok az şey yaptı. Hükümetin deprem hazırlık planları özensiz ve günü kurtarır mahiyette.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Ortada paralel bir kurgu olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Türkiye, Weimer Almanyası'nın karşı konulamaz kaderine koşmuyor. Tarihteki hiçbir şey kaçınılamaz değildir. Modern İstanbul'un yaratıcılığının Weimar kadar tarihi öneme sahip olduğunu da düşünmüyorum. Tıpkı onun gibi ateşli ve üretken ancak dehaya onun kadar yakın değil. Tabii ki Erdoğan'ın da yeni Hitler olduğu fikrinde değilim. Rahatsız edici bir figür olduğu doğru ancak henüz 'o seviyede' değil. Anlatmaya çalıştığım şey İstanbul'u saran korku ve gerginlikten dolu ruh halinin Weimar'dakiyle benzerlikler taşıdığı; bu ruh halinin kazara ortaya çıkmadığı.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Weimar Almanyası'nda yaşamak nasıl bir histi? Alt sokağımda lüks bir şarap dükkanı açan komşularımın iyimserliğini düşünün. Devasa bir mahzeni elden geçirmek için kim bu kadar para yatırır? İslami bir devrimin ortasında ithal şampanyalar ve şeriler ithal etmek akıl karı mı? Ülkenin nüfusu artmasına rağmen içki satış ruhsatları hızla azalıyor. Şehrin çoğu yerinde içki yasakları yayılıyor. Yine de komşularım, taş döşemeli, cilalı ahşap ve mermer dolu bu göz alıcı butiği açabiliyorlar. 1200'den fazla çeşitle dolu parlak vitrinleri, mermer kokteyl masaları ve tadım kitleri var. Tüm bu çabayı görünce Türkiye'nin Batı kültürüne yenik düştüğünü söyleyebilirsiniz. Ancak biraz daha ilerleyip, köşeyi dönünce tüm söylediklerimi yutuyorum! İşte sakallı ninjalarla dolu bir minibüs caddeden geçiyor. 'Cihat-mobil'i dolduran adamlar Filistin'e özgürlük sloganları atıyorlar. Yaya geçidine gelmeden önce bu ikiliğin yarattığı kafa karışıklığıyla bilmem kaçıncı kez yüzleşiyorum.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Antik-modern çatışması ve ona verilen reaksiyonu her yerde görebiliyorsunuz. Özellikle de küçük, ilginç ayrıntılarda. Ekonomik büyümeye işaret eden beton mikserlerinin sesi seyyar satıcıların bağırışlarına ve müezzinlerin namaz çağrısına karışıyor.<br />Osmanlı'dan kalma kışla, otel yapılmak üzere satılmış. W Hotel'in deniz mavisi aydınlatmalar içeren dekorunda neo-Osmanlı ve neo-Stanley Kubrick karışımının baş döndürücü etkisi göze çarpıyor. Adeta 1453: A Space Odyssey! Her odada içinde kondom da olan "aşk kiti" var. Belki de hükümet otelde kalan yabancıların sperm kalıntılarını toplamak istiyordur! Ne de olsa sperm bankasından hamile kalmak için yurtdışına çıkan kadınlar hakkında soruşturma başlatılıyor.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">İstanbul'un etkileyici siluetini saraylar, camiler ve minareler süslüyor. Bu silueti yakından gören teras katı gece külüplerinde ise şehrin zengin çocukları babalarının parasını eziyor. İstanbul'un elit, seküler sınıfının hafifmeşrepliğine Batı'da çok az yerde rast geldim. Devrim olduğunda vurulacaklarına şüphe yok. Yine de bazı kadınlar birlikte oldukları adamların ertesi gün onları aramamasından gözyaşları içinde şikayet ediyorlar. Zavallılar, bu yaşantıya hiç alışkın değiller.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Haliç'im kuzeyinde, şehrin Avrupa yakasında, kalabalık sokaklarda bir film ekibinin yanından geçmeden yürümek imkansız gibi bir şey. Türk yapımcılar solgun, karamsar, ciddi ve Türkiye'nin hızlı toplumsal dönüşümüyle derinden meşguller. Şehirdeki üniversitelerde yer alan sinema bölümleri dolup taşıyor. Türk film sektörü geçen yıl yüzde 10 büyüdü. Tüm filmler iyi değil, ancak bir Weimar Şehri'nin deneysellik güdüsü karakteristiği ile birleşiyorlar. </span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US"> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbL0e0QFd1OfYv9FfIGRNmAn6M_UuUwg0qPNCxZ3xaZapUPTdHDZ-YRGXCLlhn8joi0hTvNL8LNf0apf8p2EXmYAZacmKzH590XwKYZar6GB4061CYYIDp9UJlpLFa1iuK6IqTBsVvUkCYf1Ru_1AF9GYzfCTQbCvMvpFZPu71bs-3-QQtbSqd18ylqw/s606/20_4-cb2.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="606" data-original-width="480" height="431" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbL0e0QFd1OfYv9FfIGRNmAn6M_UuUwg0qPNCxZ3xaZapUPTdHDZ-YRGXCLlhn8joi0hTvNL8LNf0apf8p2EXmYAZacmKzH590XwKYZar6GB4061CYYIDp9UJlpLFa1iuK6IqTBsVvUkCYf1Ru_1AF9GYzfCTQbCvMvpFZPu71bs-3-QQtbSqd18ylqw/w341-h431/20_4-cb2.jpg" width="341" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><p class="MsoNormal"><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/11236453">Plato Film Okulu</a>'nda araştırma görevlisi olan Esen Kunt; İslam, din, cinsiyet ve Türkiye'de mahremiyetin dönüşümü hakkında belgesel filmler yapmak istediğini söylüyor. Türk sosyolog Nilüfer Göle'nin bir kitabını masaya koyuyor ve <a href="https://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/search&filter_name=nil%C3%BCfer%20g%C3%B6le">Göle'nin çalışmalarının</a> kendisini derinden etkilediğini anlatıyor. "Türk sinemasındaki güncel yaklaşımları analiz etmeye çalışırsak sinemanın, toplumsal cinsiyet kimliği ve hegemonik erkeklik merceğinden Türk siyasi ve kültürel dönüşümünün '<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/4782460">camera obscura</a>'sı olduğunu görebiliriz. Türk sineması, kültürel hafızayı ve kültürel direniş tarihini simgeler. Özellikle son on yılda Türk yönetmenler modernleşme ile gelenek, görenekler, cinsiyet kimliği ve ideolojinin hegemonik erkekliği arasındaki mücadeleyi eleştirmeye çalıştılar. Sanat, özellikle sinema, Türk kültür tarihinin kültürel ikilemlerini ve melez anlatılarını anlamanız için size büyük bir fırsat sunuyor." Kunt'un sözleri --evet, gerçekten onun adı bu ve evet, bunu gerçekten söyledi-- Türk filmlerinin neden yurtdışında gişe rekoru kıramadığını açıklamaya bir nebze olsun yardım ediyor. </p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Film rönesansının diğer ürünleri, Nazi propagandacılarını gururlandıracak işler. 2006'da büyük ses getiren <i><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Kurtlar_Vadisi_Irak">Kurtlar Vadisi: Irak</a></i>, <i>Wall Street Journal</i> tarafından yerinde bir şekilde <i>American Psycho</i> ve <i><a href="https://eksisozluk1923.com/entry/153295078">Siyon Liderlerinin Protokolleri</a></i> karışımı olarak tanımlandı; diğer iğrençliklerin yanı sıra, İsraillilere satmak için Iraklı savaş esirlerinden organ toplayan Yahudi bir doktoru konu alıyor. Türkiye başbakan yardımcısı Bülent Arınç, filmi "kesinlikle muhteşem" olarak değerlendirdi. Yapımcılar şimdi, <i>Kurtlar Vadisi: Filistin</i> isimli bir devam filmi çekiyor. <br />
<br />
İstanbul'un sanat kültürünün Weimar Berlini'ndeki parlaklık düzeyine ulaştığı söylenemezse de, burada özellikle Weimar Şehirlerinde görülen, işkenceye maruz kalmış türden bir başarı var. <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/704578">İnci Eviner</a>'in 2009 tarihli başyapıtı <i>Harem</i>, <a href="https://eksisozluk1923.com/entry/38192916">Antoine Ignace Melling</a>'in ondokuzuncu yüzyıl gravürlerine dayanan bir video enstalasyonu. Eviner'e göre harem, Batılı bir şehvet fantezisi değildir. Kadınlar anlamsız, ritüelleştirilmiş faaliyetlerde bulunuyorlar -- bazıları bariz bir sonu olmayan emek harcıyorlar; bazıları belirsiz ama açıkça çarpıtılmış ve tatmin edici olmayan cinsel eylemlerde bulunuyor. Orijinal Alman gravürlerine yapılan atıflarda Eviner'in sitemi hissediliyor: <i>Siz Avrupalılar, haremin renkli ve çok Doğulu olduğunu düşünebilirsiniz ama size şunu söyleyeyim, tekrar oraya girmeye zorlandığınızda o kadar da egzotik değil.</i> <br />
<br />
<a href="https://eksisozluk1923.com/entry/2144794">Taner Ceylan</a>'ın tabloları geçtiğimiz günlerde müzayedelerde çok yüksek fiyatlara satıldı. Onun internetteki galerisinin bulunduğu siteyi Anadolu'nun Ortasındaki Hiçlik'ten gelen, geleneksel bir Türk kadını olan temizlikçinin önünde açtım. Fotoğraflar yüklendiğinde yüzünü görmek, modern İstanbul'un gerilimini anlamak demekti. Doğduğu köyün, " hiper gerçekçiliğin şaşırtıcı teknik başyapıtlarına" atıfta bulunurken "sanatsal avangart ve derisever S&M çevrelerine" ve aynı zamanda "insanın pastoral geleneğine atıfta bulunan, sevişme sancıları içindeki iki erkeğin estetik idealleştirmesinin altını çizmek için doğanın görkemi bağlamında tasvir edilmesine" çok fazla saygı gösterilen bir yer olmadığını varsayıyorum.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Peki günlük hayat? Boğaz kıyısındaki Aşşk Cafe, Kuzey California-Akdeniz füzyon menüsü sunar; mekanın ismi, California'ya sinema okumaya giden ama sonradan oradaki marketlerde çalışan tipik bir maceracı Türk olan Petek Mermillon'un icadı. Ancak kafeden çıktığınızda havada pek aşk yoktur. Günlük gazetelerde polisin, İstanbul'da düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası finalinin ardından başbakanı yuhalayan protestocuları aradığı yazıyor. Görünüşe bakılırsa saldırganlar, salondan alınan güvenlik görüntüleriyle tespit edilmiş. <br />
<br />
Hayır, aslında havada o kadar da aşk yok. Aşırı milliyetçi bir Kürt örgütü olan PKK, yaz aylarını bombalar patlatarak geçirdi. Öfkeli Türk milliyetçileri, linç edecek Kürt bulma umuduyla karşı saldırıya geçtiler, dükkanlar ve binalara saldırdılar, güvenlik güçleriyle çatıştılar, resmî araçları yaktılar ve polis karakollarına saldırdılar. Bu huzursuzluğu kışkırtan kim? Kime sorduğunuza göre değişir. AKP destekçileri, AKP'den kurtulmak için bir iç savaşı kışkırtmaya çalışanın, --Ergenekon'un kökleri olan-- sözde Derin Devlet olduğunu söylüyor. AKP'nin muhalifleri, doğal olarak, kendilerinden kurtulmak için bir iç savaş kışkırtmaya çalıştığını iddia ettikleri AKP'yi suçluyorlar. İÇ SAVAŞ PROVALARI -- bir yerel gazete böyle söylüyor. Fakat 1984 yılından bu yana PKK'ya karşı savaşta kırk bin kişi can verdi. Eğer bu bir provaysa, asıl performansı görmek istemem.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Hepsi çok Weimar. Hepsi çok İstanbul.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">Tarihçi Eric Hobsbawm, ölmekte olan Weimar Cumhuriyeti'nin dönüşünü şöyle anımsıyordu:</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">"<a href="https://www.marylebonegrammar.co.uk/">Old Philologians</a>'taki arkadaşlarıma şöyle dedim: 'Kendinizi Manhattan'da yaşayan ve editörünüz tarafından Nebraska eyaletinin Omaha kentine gönderilen bir gazete muhabiri olarak hayal edin. Weimar Cumhuriyeti'nin inanılmaz derecede heyecan verici, sofistike, entelektüel ve politik açıdan patlayıcı Berlin'inde neredeyse iki yıl geçirdikten sonra İngiltere'ye geldiğimde böyle hissettim. Orası korkunç bir hayal kırıklığıydı.'" </span></p><p class="MsoNormal"><span lang="EN-US">
Sık sık neden İstanbul'da kaldığım sorulur. Bunu çoğu zaman ben de kendime sorarım. Ama nihayetinde, çok açık değil mi? Buradan sonra başka bir yer, beni anlamsızca sıkardı. Hangi meraklı tarih öğrencisi böyle bir şeyi kendi gözleriyle görme şansına karşı koyabilir ki? Bundan sonra ne olacağını kim bilmek istemez ki?<br />
<br />
<br />(Alakalı izleme ve okuma önerileri: <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Babylon_Berlin">Babylon Berlin</a>, <a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/weimar-kulturu/637059.html&filter_name=weimar+k%C3%BClt%C3%BCr%C3%BC">Weimar Kültürü</a>, <a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/bir-almanin-hikayesi-hatirladiklarim-19141933/464283.html&filter_name=sebastian+haffner">Bir Alman'ın Hikayesi</a>, <a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/weimar-cumhuriyetinin-kisa-tarihi/370868.html&filter_name=weimar+cumhuriyeti">Weimar Cumhuriyeti'nin Kısa Tarihi</a>.)<br /></span></p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-56673813716435559572023-04-02T20:49:00.004+03:002024-01-14T20:35:24.977+03:00Çeviri: 1977'deki Meşhur Elektrik Kesintisinin, Hip-Hop'ın Doğuşuna Etkileri <p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG50JmRHoFO9tyNb-gekuEfoeVvj6X5nBymKOB5YqsFsaD7ARSb63qGtIxqjibXzDuwsMtslCt2R19MOQFattIkcvBJMBOxx9kQGdOO6InaM4sd6P9O-TtHOk_KpB0VZsGV0FTUsaVr63qV3eIBlnfK2Nz4_u53PWWy2kgGouI00DlqlgMeODET_qAhQ/s1581/Kool-Herc-Joe-Conzo.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1054" data-original-width="1581" height="304" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG50JmRHoFO9tyNb-gekuEfoeVvj6X5nBymKOB5YqsFsaD7ARSb63qGtIxqjibXzDuwsMtslCt2R19MOQFattIkcvBJMBOxx9kQGdOO6InaM4sd6P9O-TtHOk_KpB0VZsGV0FTUsaVr63qV3eIBlnfK2Nz4_u53PWWy2kgGouI00DlqlgMeODET_qAhQ/w457-h304/Kool-Herc-Joe-Conzo.webp" width="457" /></a></div><br /><br />(Hip-hop'ın ortaya çıkışının 50. yıldönümü sebebiyle blogda çeviriler paylaşacağız. İlki bu. Jonathan Abrams'ın geçenlerde çıkan kitabı '<a href="https://www.amazon.com.tr/Come-Up-Jonathan-Abrams/dp/1984825135/ref=sr_1_5?__mk_tr_TR=%C3%85M%C3%85%C5%BD%C3%95%C3%91&keywords=jonathan+abrams&qid=1680457597&sr=8-5">The Come Up</a>'tan bir kesit. Aslı <a href="https://www.rollingstone.com/music/music-features/new-york-city-1977-blackout-history-of-hip-hop-1234610435/">şurada</a>. İyi okumalar.) <br /><br /><br /><p></p><p><span style="font-size: medium;">LİMONLARDAN LİMONATA</span></p><p><br /></p><p><b>Bronx, New York -- 1973-79 </b></p><p><i>Clive Campbell, 1960'ların başında ailesiyle birlikte Jamaika'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti ve siyasi istikrarsızlık içerisindeki bir ülkeden başkasına geldi. Kingston'da Campbell, taşınabilir dev ses sistemlerinden gelen reggae ve dub müziklere aşık olmuş, enstrümental şarkılar üstüne insanlara kadeh kaldırtan ve sohbet eden DJ'lere hayran olmuştu. Campbell, Bronx'a insana kendini iyi hissettiren disco müziğinin hakimiyeti sırasında geldi; sivil haklar dönemiyle, azalan bir nüfus ve işçi huzursuzluğuyla karşı karşıya olan bir New York'un korkunç mali sıkıntılarıyla karşılaştı. Ayrıca --Philadelphia'da başlayıp oraya gelen-- şehirdeki yükselen graffiti akımına da dahil oldu ve Kool Herc adını aldı. </i></p><p><i>11 Ağustos 1973'te Campbell, Batı Bronx'ta yer alan, Sedgwick Bulvarı'ndaki 1520 numaralı evde, kızkardeşi Cindy'nin okula dönüşü için bir bağış toplama partisine evsahipliği yaptı -- ve o gün, hip-hop'ın doğduğu gün olarak kabul ediliyor. Genç Campbell o gün, James Brown ve Incredible Bongo Band'den seçmeler içeren eklektik bir plak koleksiyonuyla birlikte kendi devasa ses sistemini bir araya getirmişti. Partide, mahalleli gençlerden oluşan memnun bir dinleyici kitlesinin önünde DJ Kool Herc, iki pikap arasında geçiş yaparak, şarkıların <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Breakbeat">breakbeat</a> bölümlerini izole eden ve uzatan "Atlıkarınca" tekniğini kullandı. </i></p><p><i>DJ Kool Herc, partileri gittikçe daha büyük kalabalıkları çektiği için Bronx'ta bir halk kahramanı haline geldi. Popüler sokak partilerine evsahipliği yaptı ve Clark Kent ile birlikte Kool Herc & the Herculoids'i yarattı. B-boy, B-girl ve breaker olarak bilinen akrobatik dansçılar (medya sonunda onları "break-dansçılar" diye niteledi, bu terim bugün halen yaygın şekilde kullanılmaktadır) dans çevrelerinde rekabet etmek için DJ Kool Herc'in partilerine akın etti -- dans edilecek kısa anlar için uzun şarkıları beklemeye gerek yoktu artık. DJ Kool Herc, hip-hop'ın ilk MC'si olarak kabul edilen arkadaşı Coke La Rock'tan yardım istedi. La Rock, kadeh kaldırma âdetini, arkadaşlarının adlarını zikretme ve partiye gelenleri dans etmeye teşviğe uyarlıyordu.</i></p><p><i>Zamanla, Afrika Bambaataa ve Grandmaster Flesh, çığır açan katkılar sağlayan, hip-hop'ın gelişmesi ve yayılması için temel oluşturan Bronx DJ'leri olarak DJ Kool Herc'e katıldılar.</i></p><p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioSawYgl275QLTUfZMspsV-riRHea9s6x8XaneUUKcb9WJrymIupqjQm9ui3cTtAZY0DV6WTyQWM5P1Js4LmGe01se3nOsBPFpodqMY0VTfNiQhMfCWVdZnk8MxGBTG-1GvDhtmSXn68OzkwVl4ZrYnfRqFjUxh5S0dr52zhx2IXOVeiaPwBchtbDbhA/s1024/oral-history-of-rise-hip-hop.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="683" height="439" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioSawYgl275QLTUfZMspsV-riRHea9s6x8XaneUUKcb9WJrymIupqjQm9ui3cTtAZY0DV6WTyQWM5P1Js4LmGe01se3nOsBPFpodqMY0VTfNiQhMfCWVdZnk8MxGBTG-1GvDhtmSXn68OzkwVl4ZrYnfRqFjUxh5S0dr52zhx2IXOVeiaPwBchtbDbhA/w292-h439/oral-history-of-rise-hip-hop.webp" width="292" /></a></div><br /> <p></p><p><b>DJ Charlie Chase (Crush Cold Brothers):</b> Bronx [60'ların sonunda ve 70'lerde] yoksulluğun merkez üssüydü; enerji dolu, enerjiyle ne yapacağını bilemeyen, pek fazla etkinliği olmayan, hiçbir şeyi olmayan, rol modeli olmayan çocukların merkez üssüydü. </p><p><b>MC Debbie D (sanatçı):</b> Güney Bronx yoksullukla boğuşuyordu -- suç, çeteler, gecekondu sahipleri, her yerde terk edilmiş binalar. Böylece Bronx'u "Harabe Bronx" diye anmaya başlamışlardı. Ve gençler için güvenli olacak yerlere para dökmezlerdi. Dışarıda müzik varsa, siz de oraya giderdiniz; binlerce çocuk olurdu oralarda. Yapacak başka bir şeyimiz yoktu.</p><p><b>Michael Holman (gazeteci):</b> Pek çok genç, [Patti] LaBelle, James Brown, Funkadelic gibi sanatçıların canlı performanslarını izlemek için şehir merkezine gidiyor, aynı zamanda ünlü diskolara gidiyor, en iyi kıyafetlerini giyip en yeni dansları icra ediyor ve mahalledeki serseriler ile tüm o sorunları arkalarında bırakıyorlardı. Geride kalan, daha genç insanlardan oluşan bir kitle ve tüm dansları icra edebilen ergenler -- bazen en yaratıcı kişiler ve en iyi dansçılar onlar oluyordu. </p><p><b>Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör):</b> Hip-hop'ın büyük bir parçası break-danstır, b-boying'dir. Dans, hip-hop'tan önce vardı; gerçek dans stili, [Kool Herc'ün kullandığı] soul şarkılar ve playlist'lerden geliştirildi.</p><p><b>Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers):</b> Herc mahallede efsanevi bir figürdü. Onu görmeden önce hakkında bir şeyler duyardınız.</p><p><b>Sadat X (sanatçı, Brand Nubian):</b> Herc'ün çok büyük bir figür olduğunu hatırlıyorum -- sadece kaslar ve gözlük. İnsanları yöneten bir komutandı o. </p><p><b>MC Debbie D (sanatçı):</b> Kool Herc ortaya çıkıp çalmaya başladığında ve ardından diğer önemli DJ'ler --[Afrika] Bambaataa, [Grandmaster] Flash, L Brothers-- kendilerini göstermeye başladıklarında hepimiz bu partilere gider olduk. </p><p><b>Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör):</b> Duymak istediğimiz müziği çalıyordu. B-boy şarkılarından, break-dans şarkılarından oluşan özel bir listesi vardı -- şu anda 10 tanesini sayabilirim: James Brown'dan "Give It Up or Turnit a Loose", Isley Brothers'tan "Get Into Something", Baby Huey'den "Listen to me, Booker T. & M. G.'s'den "Melting Pot." Dennis Coffey ve Detroit Guitar Band'dan "Scorpio" vardı. "Shaft in Africa." Michael Viner's Incredible Bongo Band'den "Apache." "Soul Power", "Sex Machine", "Escape-ism" ve "Make It Funky" gibi birkaç James Brown şarkısı daha -- ve bunlara benzer şarkılar. </p><p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLzgp4cwMpMYuwTx5QwU933IO5eV3mQDMMbjQWnP9fGaG-sJ0L58cTl4QuUt3qxRKSxM9b2HKalAUZDxDGPEk3tQLR-22mKoEjKf9CMNc-9j-dXbPP4qArky3nAiFaLCNT8xjtdHWuRyjURgdlkx0FAfANn52vhykgBvmVG6E8BaBmAFIAZF4IjnLDpw/s1024/b-boys-brooklyn.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="324" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLzgp4cwMpMYuwTx5QwU933IO5eV3mQDMMbjQWnP9fGaG-sJ0L58cTl4QuUt3qxRKSxM9b2HKalAUZDxDGPEk3tQLR-22mKoEjKf9CMNc-9j-dXbPP4qArky3nAiFaLCNT8xjtdHWuRyjURgdlkx0FAfANn52vhykgBvmVG6E8BaBmAFIAZF4IjnLDpw/w487-h324/b-boys-brooklyn.webp" width="487" /></a></div><br /> <p></p><p>Bu şarkıları çalarken B-boy'lar ortaya çıkar ve kalabalığın içinde çemberler oluştururlar. O çemberlerin içinde yarışılırdı; akrobasi, takla, bükülme ve her tür hareketi yapıyorlardı ve James Brown gibi ayak hareketleri sergiliyor, o zamana dek gördüğüm en iyi dansçılar gibi ayak hareketleri yaparak yere iniyorlardı. Ve elbette, elinde ekolu bir mikrofon vardı: "Genç hanımlar, hi-hi-hiçbir vücudu incitmeyin. Mikrofonda Kool Herc-Herc-Herc. Herculoids-loids-loids. So-so-so-son noktaya kadar gidiyor." Aynı zamanda hem gizemli, hem de sihirliydi. Diskoydu ama getto diskosu. </p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flesh and the Furious Five):</b> O zamanlar Bronx'ta çalıp da onun seviyesine ulaşmayı arzulayan tüm DJ'lerin gözü onun listesindeydi. Kool Herc'ün hip-hop'a olan katkısı kendi playlist'iydi. </p><p><br /></p><p><i>Hip-hop olarak bilinen şey, 1970'lerin başında, DJ Kool Herc ile yaklaşık aynı dönemde faaliyet gösteren, güçlü ses sistemlerine sahip DJ'lerin ortaya çıkmasıyla doğdu. Paradise Gray'in bir kat üstünde oturan Disco King Mario, Chuck Chuck City isimli ekibiyle birlikte hip-hop'ın ilk partilerinden bazılarına imza attı. Disco King Mario ve Afrika Bambaataa, Black Spades çetesinin eski üyeleriydi ve Mario, Bambaataa'nın ilk dönem setleri için ekipman ödünç verdi. </i></p><p><i><br /></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwoojiN10z4zb4kWp5oS1hS_RG6pzLVkwGVOqP4ZPYTXvcTzJEMC-leFLz_K6WR_6Q1cQ1aKIOTmdReTrOFpX8xdUm0M3w3xtFWnslnndLx0bYXCnEEUFID-oODxV53HOhztUcUTUxuvuk-_OY7F_t71H70t2QW1gaS16_wKjawwgq-x8aXTfGh4hrxg/s1024/afrika-bambaataa-hip-hop.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwoojiN10z4zb4kWp5oS1hS_RG6pzLVkwGVOqP4ZPYTXvcTzJEMC-leFLz_K6WR_6Q1cQ1aKIOTmdReTrOFpX8xdUm0M3w3xtFWnslnndLx0bYXCnEEUFID-oODxV53HOhztUcUTUxuvuk-_OY7F_t71H70t2QW1gaS16_wKjawwgq-x8aXTfGh4hrxg/w481-h320/afrika-bambaataa-hip-hop.webp" width="481" /></a></div><br /><p><i>Kuzey Carolina'dan gelen biri olan Pete DJ Jones, Manhattan'daki mekanlarda popülerdi. Kurtis Blow da dahil olmak üzere birçok kişinin, iki pikap ve aynı plağın kopyalarıyla çaldığını gördükleri ilk DJ'di. Ki bu stil, funk ve soul şarkıların '<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Break_(music)">break</a>' kısımlarını uzatarak DJ'liğin temeli haline gelmişti. Pete DJ Jones ayrıca, Grandmaster Flesh'a akıl hocalığı yaptı. </i></p><p><i>Brooklyn'in Grandmaster Flowers'ı, aynı anda funk ve disko kayıtlarını mikslediği ve büyük sokak partileri verdiği için hip-hop'ın en eski öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir. 1969 yılında Yankee Stadyumu'nda James Brown'dan önce çaldığı bile olmuştu.</i></p><p><i>Maboya ve DJ Plummer gibi diğerlerine, hip-hop'ın ortaya çıkması için bir taslak hazırlarken katıldılar ancak sonradan oluşan ilgiyi, övgüyü veya beklenmedik finansal getiriyi asla toplayamadılar. </i></p><p><br /></p><p><b>Daddy-O (sanatçı, prodüktör, Stetsasonic):</b> Bence insanlar bazen, ilk ekipman ortaya çıktığında ve sokak lambalarına bağlandığında, bunun hip-hop olduğunu düşünüyorlar. Doğru değil bu. Ses sistemlerini ilk kez gördüğünüzde disko çalıyorlardı: Grandmaster Flowers, adamım Pete DJ Jones. Bir de Lone Ranger, Sly&Robbie, Bob Marley and the Wailers falan çalan reggae'ci elemanlar vardı. Sokakta gördüğünüz ilk ses sistemleri, disko ve reggae ses sistemleriydi. </p><p><b>Paradise Gray (Latin Quarter'in menajeri, X Clan):</b> Anneme "Hip-hop'ın anası" derim, çünkü ilk plaklarım, oturma odamızdan gelmişti. Beni George Clinton, James Brown, Maceo [Parker], Bootsy [Collins] ve Sly and the Family Stone ile tanıştıran oydu. Yani, bir sürü 'breakbeat'. Sonunda Herc, Flowers ve Bam'i duyduğumda, bende zaten o kayıtların olduğunu fark ettim. </p><p><b>DJ Mister Cee (prodüktör):</b> Bu, pek çok DJ'in DJ'lik zanaatına girip, büyük ve harika hoparlörler aldığı zamandı -- böyle diyorum, çünkü hoparlörün üzerinde 'Harika' yazan bir çıkartma vardı. O dönemde DJ'ler dışarıda çalar ve elektrik direğini açarlardı. Bugünlerde orada bir çıkış oluyor. O zamanlar elektrik direğini açar, kabloları birleştirir ve bir uzatma kablosuna bağlardık. Elektriği böyle sağlıyorduk. </p><p><b>Paradise Gray (Latin Quarter'ın menajeri, X Clan):</b> Hip-hop'la alakalı her şey illegaldi. Ortalama bir sokak partisi yapmak için kaç tane kanun çiğnendi, haberiniz var mı? Elektrik direklerini kırardık. Kabloları keser ve tüm elektriği çekerdik. <a href="https://eksisozluk.com/entry/7733972">Özel hizmet</a> bu. Dışarıda, sokaklarda parti yapmak için iznimiz yoktu. Kendi ekipmanımızı getirir ve yapardık. Polise, bizimle uğraşması için meydan okurduk. </p><p><b>Sadat X (sanatçı, Brand Nubian):</b> DJ'in gelişini görme beklentisi; plak kasalarını taşıyan 2-3 kişi olurdu. Onların masaları açıp turntable'ları koymalarını izlersiniz, sonra birileri gelir, bazıları yemek yapar. Birdenbire müzik başlardı. Karnaval havası vardı. </p><p><b>DJ Mister Cee (prodüktör):</b> Bunların hepsi Bronx'tan, Kool Herc'ten geldi ve Brooklyn'de olan bize kadar aktarıldı. </p><p><b>Paradise Gray (Latin Quarter'ın menajeri, X Clan):</b> Bronx'un hip-hop anlatısının biraz kusurlu olduğunu düşünüyorum. Ve bunu söylerken, şunu demek istiyorum: Yemek, hip-hop ise, şef de Bronx'taydı. Ancak malzemeler, yemekten çok önce vardı. </p><p>Benim için, [Disco King] Mario, havanın, tarzın ve lezzetin özüydü. Yaşayan ve nefes alan, binanızdaki Super Fly-Shaft'tı. Çok iyi giyinen, karizmatik, dans etmesini bilen biriydi. Ve Pete [DJ Jones]'un, evimden bir blok ötede bir barı vardı. Topluluğumuzdaki harika bir siyah işadamıydı. DJ'liğe getirdiği ciddiyet ve bir siyah erkek olarak örnek teşkil etmesi, benim için anlatılamaz öneme sahipti. </p><p><b>Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör):</b> [Kool Herc] bu listeyi çalmaya başladığında, hip-hop'ın babası oldu. İşte o zaman popüler oldu ve duymak istediğimiz müziği çaldığı için tüm B-boy'lar onun mekanına akın etmeye başladı. </p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> Bu partilere dans etmek için giderdiniz. Ve birisi, bir rakip, sizinle çembere girdiğinde, eğer bir B-boy ya da B-girl iseniz, o zaman niyetiniz, karşıdakini yakmaktı. Yani onları dans kapışmasında yenmek. Ve B-boy kültürü göçebeydi. Bir yerde bir DJ'in çıkacağını biliyorlarsa, kalkar oraya giderlerdi. Ve 1973'ten 1978'e dek Bronx'a has bir şeydi bu. </p><p><b>Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers):</b> Herc'ü ilk gördüğümde 15 yaşımda falandım. Ses sistemini ve partisini ilk kez görüşümde aklım başımdan gitmişti. Onu kulüpte görmem, hip-hop'a gönül vermem açısından çok önemli bir andı. </p><p><b>DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers):</b> Herc ile birlikte katıldığım ilk partide Herc harikaydı. Büyük bir seti vardı ve benim ilgimi çeken şey, setinin büyüklüğüydü. [Herculiods'ten] Clark Kent de onunla beraberdi. Ve mikrofondan anonslar yapıyorlardı. </p><p><b>Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör):</b> Coke La Rock, mikrofondaki adamdı. Daha çok sokaktaki bir adam, bir köşebaşı torbacısı gibiydi. Yani geveze biriydi ve karşısındakini diliyle alt ederdi. Herc, Jamaika'dandı. Bronx'a yeni gelmişti ve Coke La Rock'la tanışmıştı. Coke La Rock yerel ağza hakimdi. Böylece arkadaş ve ortak oldular. </p><p><b>Michael Holman (gazeteci):</b> Geceleri parkta parti veren Herc, Bambaataa, Grandmaster Flash, Jazzy Jay gibi deneyler yapan DJ'leriniz var. Bronx River konutlarında Bambaataa ve Zulu Nation hakimdi. Diğer mahallelerde, örneğin Sedgwick Bulvarı'nda Kool Herc var ve şöyle diyorlar: "Şimdi, [Patti] LaBelle bu akşam şehir merkezinde çıkacağı ve herkes oraya gideceği için, aynı anda bir parti vereceğim ve şehir merkezine gidemeyen tüm çocuklar, parktaki benim partime gelecek." </p><p>İnsanlar DJ'in plakları döndürmesiyle parti yapıyor, dans ediyor, birçok nedenden dolayı şehir merkezine gidemeyen bu ortaokul çocukları için disko hitlerini çalıyor ve hazır bir izleyici kitlesine sahipler. Ama o, merkezdeki bir mekan tarafından işe alınmamıştı ve ne çalıp çalmayacağı söylenmiyordu. İstediğini çalardı, çünkü onun partisiydi bu. Kimse ona bunun için para ödemiyordu. Eğlence için. Sevgi için. </p><p>Yani, artık sadece disko plakları çalmaya bağlı değiller, 10 yıl öncesinden James Brown gibi dans hitleri de çalıyorlar. Çoğu zaman Jamaika veya Karayip hitleri, dub hitleri çalarlardı. Sonra, 'Plakların Kralı' olarak anılan, Bambaataa gibi çılgın bir kişi, varoşlarda yapılan ve siyahlarla latinlerin organize ettiği bir partide asla çalınmayacak bir plağı koyardı mesela. Çünkü inkar edilemeyecek kadar iyi bir şarkı olurdu, mesela <a href="https://www.youtube.com/watch?v=szECpTGoXFk"><i>I Dream of Jeannie</i>'nin jenerik şarkısı</a> ya da Monkees'in '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=AMNize7s8nc">Mary, Mary</a>'si gibi. </p><p><br /></p><p><i>Hip-hop'ı yaratan unsurlar, Güney Bronx'ta, çevredeki karmaşa ve kurumsal ihmal yoluyla yükseldi. Şehir plancısı Robert Moses'ın vizyonu olan pahalı Cross Bronx Otoyolu, muazzam bir tahribat ve gönül yarası ortaya çıkardı. 15 yıllık inşaat sürecinin ardından 1963'te tamamlanan, bir kentsel alan boyunca inşa edilen ilk otoban, Bronx'u ikiye ayırdı ve çoğunlukla Afro-Amerikan ve Porto Rico kökenli vatandaşlardan oluşan toplulukları yok etti ve yerlerinden etti. Bölge sakinlerinin çoğu, büyük toplu konutlara taşındı. </i></p><p><i>Güney Bronx'un ekonomisi çökmüştü. Gayrimenkul değerleri düştü. Kundaklamalar yaygınlaştıkça, yangınlar bölgeyi kasıp kavurdu. Yanmış, içi boşaltılmış ve terk edilmiş binalar, bloklar boyunca uzanıyordu. Uyuşturucu tüketimi artmıştı. Göç yüzünden kamu programları azaldı. Ekim 1975'te başkan Gerald R. Ford, New York'a federal yardım teklif etmemeye karar verdi ve New York Daily News'in meşhur manşeti ortaya çıktı: "FORD'DAN ŞEHRE: GEBERİN"</i></p><p><i>1960'lar boyunca, Bronx'taki yozlaşma arttıkça, Black Spades, Ghetto Brothers, Savage Skulls ve Seven Immortals gibi çeteler ön plana çıktı. Çoğunlukla bir arada olma ve korunma arayışındaki genç siyah ve latinlerden oluşuyorlardı. Aralık 1971'de iki çete arasındaki kavgayı yatıştırmaya çalışan, Ghetto Brothers'ın bir üyesi olan Cornell 'Black Benjy' Benjamin'in öldürülmesinin ardından birkaç çete, Hoe Bulvarı'ndaki barış toplantısında ateşkes kararı aldı. Ateşkes, birçok kişi tarafından, hip-hop'ın ortaya çıkışının hayati bir bileşeni olarak görülüyor. Bazı çete liderleri, bir araya gelme ve dostluk kurmanın yolu olarak, sokak partileri düzenledi. Uzun süre devam eden barış pek güven vermiyorken çete üyeleri, birbirlerine şiddet kullanmamaları yönünde teşvik edildi. Bazı ekipler, bunun yerine B-boy savaşlarına girdi. </i></p><p><br /></p><p><b>Lady B (Philadelphia'lı sanatçı, radyo DJ'i):</b> Siyah toplumu için korkunç zamanlardı. Ne yazık ki, şimdilerde olduğu gibi, çete işlerine kapılmıştık. Ama hip-hop hayatları kurtardı. Silah ve bıçaklarla kavga etmeyi bırakıp, mikrofon ve pikaplarla savaşmaya başlamıştık. </p><p><b>Paradise Gray (Latin Quarter'ın menajeri, X Clan):</b> Ben çocukken Disco King Mario ekipmanlarını çıkarıp Bronxdale toplu konutlarında DJ'lik yaparken herkes bir araya gelip yemek yapar, bira içer, müzik dinler, kızlarla dans ederdi. Ve eğer partiyi ya da gösteriyi mahvettiysen, gangsterlerden dayağı yerdin.</p><p>Çeteler, ilk günden beri hip-hop'ın bir parçasıydı. .Bir ayar çekmen gerekirdi. Eğer sokakta sana güvenilmiyorsa ve bir adın yoksa ekipmanınla gelemezdin, çünkü evine ekipmanınla dönemezdin. </p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> Her bloğu temsil eden ekiplerin çoğu, eski çete üyesiydi. ve çeteler azalmaya başlasa da, çete unsuru hâlâ fazlasıyla mevcuttu -- tek yaptıkları, kendilerine çete yerine 'tayfa' demekti. Ama çoğu, hâlâ bir çete üyesiymiş gibi davranıyordu. </p><p>Mesela bizim güvenliğimize, yani Grandmaster Flash and the Furious Five'ın güvenliğine Kazanovalar denirdi. Ve onların hepsi, eski Black Spaders üyesiydi. Tıpkı Bambaataa'yı koruyan Zulu Nation gibi. Bu adamların çoğu, eski Black Spades üyesiydi. </p><p><br /></p><p><i>Lance Taylor adıyla doğan Afrika Bambaataa, yükselişte olan hip-hop kültürünün bileşenlerini --yani DJ'lik, MC'lik, graffiti ve B-Boy'luk-- bir araya getiren ve onları tek bir toplulukta birleştiren Black Spades isimli çetenin eski bir üyesiydi.</i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmvWS-NwXTsx9yijwFSY-dFuuFbEfxAtdg_OmXuOgIeH2qTtRUlGCAXKyiiAuTMXEuxjs_TGsJZoKSm8CG6cxrdgaW2nkF2kKNXDc4KpxhEyiQo3XjexdanUcuI4CllDhLgjrYckDl30tBoYoTTBqlLrnYvsTsG2vaeB3F86xm1MGB05nr3ro0lmH-Uw/s1024/afrika-bambaataa-and-kool-herc.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="294" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmvWS-NwXTsx9yijwFSY-dFuuFbEfxAtdg_OmXuOgIeH2qTtRUlGCAXKyiiAuTMXEuxjs_TGsJZoKSm8CG6cxrdgaW2nkF2kKNXDc4KpxhEyiQo3XjexdanUcuI4CllDhLgjrYckDl30tBoYoTTBqlLrnYvsTsG2vaeB3F86xm1MGB05nr3ro0lmH-Uw/w442-h294/afrika-bambaataa-and-kool-herc.webp" width="442" /></a></div><br /><p><br /></p><p><br /></p><p><i>Bambaataa, Soundview'ın Bronx River Evleri'nde büyüdü ve ilhamını Güney Afrika'nın Zulu halkının bölünmezliğinden aldı. Eskiden çete üyesi olanlar, Bambaataa'nın kanatları altında, DJ, B-boy, B-girl ve graffiti sanatçısı oldu. Bambaataa, 1970'lerin ortalarından sonlarına kadar, Bronx Nehri Halk Merkezi'nde ve Doğu Bronx'taki sokak partilerinde sahne aldı. Hard rock'tan funk'a ve klasik müziğe dek her şeyi çalan geniş ve çeşitlilik sahibi bir koleksiyon derleyerek 'Plakların Efendisi' namını kazandı. Kool Herc gibi o da plakların adını silerek 'breakbeat'lerin kaynağını saklıyordu. Zulu Nation'ın ilk günlerinden --the Jazzy Five (Master Ice, Mr. Freeze, Master Bee, Master Dee ve AJ Les) ve the Soulsonic Force (Mr. Biggs, Pow Wow ve G.L.O.B.E) gibi-- bir dizi öncü DJ ve iki mühim sanatçı grubu çıktı. </i></p><p><br /></p><p><b>MC Shy D (sanatçı, prodüktör):</b> Benim için eğlenceli günlerdi, çünkü gençtim; ve Bambaataa, hoparlörü pencerenin önüne dayar, herkes binanın etrafında toplanırdı ve iyi vakit geçirirdik. </p><p><b>Afrika Islam (DJ, Zulu Nation):</b> Plak taşıma kısmı zordu. [Grandmaster] Flash ya da [Grand Wizzard] Theodore, onar kasa plakla gelirlerdi, ama biz 42 ya da 50 taneyle geldiysek asla bir kaydı tekrar çalamazdık. Sürekli gelir ve çalardık. </p><p><b>Afrika Islam (DJ, Zulu Nation):</b> O zamanlar kendine DJ demen için, plaklarının olması gerekiyordu. 13-14 yaşlarında her şeyin yeni olduğunu unutmaman gerek. Bu aşamada herhangi bir sınır yok. Yani yaptığımız her şey, her seferinde yaratıcı bir şekilde yeniydi. Ve her hafta baştan uyum sağlıyordunuz; bu işe yaradı, bu yaramadı vs. </p><p><b>Aaron Fuchs (Tuff City Records başkanı):</b> Bambaataa, plak koleksiyonunu görmeme izin vermişti... [DJ] Red Alert, birkaç ay önce bana bu koleksiyonun çok nadir olduğunu söyledi. Coca-Cola'nın formülünü öğrenmiş gibiydim. </p><p>Neydi, şöyle bir şeydi: Amerikan siyah müziği ile birlikte ada müziğinin ve go-go, Haiti müziğinin küçük parçaları ve salsa gibi bir dizi daha çok ayrıma tabi olmuş Amerikan siyahi müziğinin eşi-benzeri görülmemiş karışımı. O zaman bunu biliyordum ve önemli bir bilgiyi koruyor gibiydim. </p><p><br /></p><p><i>Asıl adı Joseph Saddler olan Grandmaster Flash; Kool Herc ve Afrika Bambaataa'nın DJ'liğe incelik ve teknik ekleyerek başlattığı zanaatı geliştirdi. 1960'larda ailesiyle birlikte Barbados'tan Güney Bronx'a taşınmıştı. Babasının geniş (ve yasak) plak koleksiyonunu inceledi ve elektronik aletlerin nasıl çalıştığını, parçalarına ayırıp yeniden birleştirerek öğrendi. Ritmi sürdürme yöntemini bulmaya çalışırken DJ Kool Herc'i inceledi ve 1970'lerde, ilerde L Brothers'ı oluşturacak olan DJ Mean Gene Livingston ile DJ ortaklığı yaptı. </i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjq5bl2hrrZTdx1__lDzTE-VSWmdYTKJy6T9B_HmcmbyZ4Mwk3V0ME3nnl2oiCO7XCuSqz0fyWr-xWHxnA2t9NAijeiym1L_qbebS_YrZUn8ubCmAKDUtCFGZzPYPq45YUAybj_68t9AvUeeX10q9uG9ZPDDiwBI2SO76dI874JAWy4Ng9RF17Wy7GVpg/s1024/grandmaster-flash.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="690" height="471" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjq5bl2hrrZTdx1__lDzTE-VSWmdYTKJy6T9B_HmcmbyZ4Mwk3V0ME3nnl2oiCO7XCuSqz0fyWr-xWHxnA2t9NAijeiym1L_qbebS_YrZUn8ubCmAKDUtCFGZzPYPq45YUAybj_68t9AvUeeX10q9uG9ZPDDiwBI2SO76dI874JAWy4Ng9RF17Wy7GVpg/w318-h471/grandmaster-flash.webp" width="318" /></a></div><br /><p><br /></p><p><i>Grandmaster Flash'in birçok katkısı arasında, hip-hop için omurga görevi gören bir keşif olan "çabuk miksleme" teorisi de vardı. Aynı plağın iki kopyasını kullanarak, birinde breakbeat çalabilirken, mikseriyle ikincisinde breakbeat aradı ve ilki biter bitmez onu çalmak üzere senkronize edebileceğini keşfetti. Pikaplarını bir müzik aletine dönüştürmüş ve sonunda plakların üzerindeki boşlukları elle işaretlemişti. </i></p><p><br /></p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> 1976 ve '77 arasında Grandmaster Flash adında bir DJ, pikaplarda bu tekniği yarattı. Ve her şeyi değiştirdi.</p><p>Grandmaster Flash dikkatleri çekmeden hemen önce, hevesli DJ'lerin iki pikap ve bir miksere sahip olmadığı bir dönem vardı, çünkü o zamanlar oldukça pahalılardı. </p><p><b>Afrika Islam (DJ, Zulu Nation):</b> 16 yaşındaki kaç kişi, tam teçhizat bir ses sistemi alacak parayı bulabilir ki?</p><p><b>Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör):</b> Kool Herc partilerinin en önemli özelliği, B-boy'luktu. Bir Flash partisi ise daha çok onunla ilgiliydi ve sahnenin önünde durup turntable'la yaptıklarını izlerdiniz.</p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> Bir Kool Herc partisine gitmekle Grandmaster Flash partisine gitmek arasındaki fark, [Kool Herc]'ün, plakları ileri-geri oynatmamasıydı. İğneyi plağa yerleştirir ve plakların çalmasına izin verirdi, B-boy ve B-girl'ler de breakbeat çaldığı zaman dansa başlardı.</p><p>Grandmaster Flash yalnızca beat'in harika olduğunu düşündüğü kısmı, yani 'break' denen kısmı çalardı. Ve böylece, bunun bir sonucu olarak ve pikaptan pikaba ileri-geri ritmi yakalama becerisinin sonucu olarak, aktivitede ve heyecanda hiçbir zaman durgunluk olmuyordu, çünkü sürekli plağı kesip çiziyordu.</p><p><b>Bill Stephney (Bomb Squad, Def Jam):</b> Hip-hop'ın 70'lerin sonunda ortaya çıkma şekli nispeten aniydi ve turntable'ın ve uzatılmış beat'lerin kullanımıyla her şeyden çok farklıydı. Bronx'un dili, kıyafeti ve çeşitliliği ile de ilgilidir; özellikle siyahların, Latinlerin ve hattâ bir avuç beyaz çocuğun da partilere gitmesi ve bunun üstüne ikinci kez düşünmemesiyle de ilgili, ki 1-2 sene önce orada çete savaşları vardı. Hepsi belirgin hale gelmişti. </p><p><b>DMC (sanatçı, Run-DMC):</b> Erken dönem rap şarkılarına bakarsanız, herkes disko kullanır. Diskonun ne kadar alakalı olduğu, hip-hop'ın melez bir biçimi olduğu veya hip-hop'ın kuzeni gibi olması, insanlara inanılmaz geliyor. Ama insanlar <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Fat_Boys">Fat Boys</a>'un ilk çıktığı zaman Disco 3 diye anıldığını unutuyor. Yani her şey diskoyla alakalıydı, çünkü olay kayıtlar ve müzikle ilgiliydi.</p><p><b>Kool Moe Dee (sanatçı, Treacherous Tree):</b> Bu olurken sekiz-dokuz yaşındasın, bunun farkındasın ama tam olarak iştirak edemiyorsun. Zaman geçti ve 14 yaşımdayken, Lovebug Starski'yi bir sokak partisinde değil, New York'taki Renaissance isimli bir mekanda duydum. Benim gözümde o ilk DJ/MC idi, çünkü DJ'in hip-hop breakbeat ve R&B'nin kombinasyonunu yapacak bir mikrofonu vardı. </p><p><br /></p><p><i>WBLS-FM'in program direktörü olarak efsanevi DJ Frankie Crocker, popüler müzik üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip ve belki de farkında olmadan, hip-hop'ın evrimi ve gelişiminde büyük pay sahibi. Crocker, 1970'lerin başında WBLS'ye geldiğinde zaten New York'ta tanınıyordu. Kentsel çağdaş formatı tanıtarak ve disko, R&B ve hip-hop dahil olmak üzere çok çeşitli türlerden şarkılar çalarak istasyonun reytinglerini yükseltti. Crocker, yayında taklit edilebilir tekerlemeler söyleyerek ve her gece '<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Moody%27s_Mood_for_Love">Moody's Mood for Love</a>'ı çalarak, geleceğin sanatçıları için bir örnek teşkil etti ve karizmatik seremoni ustasını tanımladı.</i></p><p><i>Yeni bir türün çıkışı konusunda ihtiyatlı olsa da Crocker, hip-hop müziğin popülaritesini inkar etmedi. En eski hip-hop rekorlarından bazılarını kırdı ve hip-hop'ıjn çığır açan radyo DJ'i Mr. Magic'i WBLS'e kiraladı. </i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv5virEnzgvq72nH3cNQ1UUcvdwTUk9vCgIahYtBzWFZjXPVzgj7YKZ01noLzGGn9t6S6SDX9mo2FMHRiSEZm9e0KKTRaeYh85QdzcA0Zt3z2X4YzkYLOIi0Ue7AmJAEypbG5I60ro87Ir0ZuTaI7kZ5i25TUDymesOEcafHki0yW5gFDPaQ_bwNz_lQ/s1023/RUN-DMC-RS488.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1023" data-original-width="909" height="506" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv5virEnzgvq72nH3cNQ1UUcvdwTUk9vCgIahYtBzWFZjXPVzgj7YKZ01noLzGGn9t6S6SDX9mo2FMHRiSEZm9e0KKTRaeYh85QdzcA0Zt3z2X4YzkYLOIi0Ue7AmJAEypbG5I60ro87Ir0ZuTaI7kZ5i25TUDymesOEcafHki0yW5gFDPaQ_bwNz_lQ/w449-h506/RUN-DMC-RS488.webp" width="449" /></a></div><p><br /></p><p><b>DJ Mister Cee (prodüktör):</b> Eğer radyoya çıkmak istiyorsanız ve 70'lerin sonu, 80'lerin başı gibi New York City'de yaşadıysanız, Frankie Crocker idollerinizden biridir. </p><p><b>Bill Stephney (Bomb Squad, Def Jam):</b> Muhtemelen bugün tanımladığımız şekliyle hip-hop değildi ama, kültürünün kendisinin bir nevi mafya gibi olduğu bir nokta vardı. <i>La Cosa Nostra</i>, sanırım 'Bizim olan şey/bizim şeyimiz' demek ve Bronx'tan, Harlem'den, New York bölgesinden gelişen hip-hop böyle bir şeydi. DJ odaklı bir parti kültürüydü. Ve ister bir MC olarak DJ Hollywood, ister diğer rapçiler olsun, hepsi Frankie Crocker'dan ton, ifade ve tavır olarak etkilenmiştir. Kelimenin tam anlamıyla MC, yani 'master of ceremony' terimi, Frankie Crocker'ın radyoda, partilerde veya konserlerde yaptıklarına dayanmaktadır. </p><p><b>DJ Mister Cee (prodüktör):</b> Her şeyden önce, Frankie Crocker'ın sesi çok farklıydı. O zamanlar tam bir New York radyosuydu. Siyah radyosu denmezdi; sadece bir radyo. Yani Michael Jackson duyardın, üstüne bir Madonna şarkısı dinlerdin, ardından Prince gelir, sonra da Hall & Oates çıkardı. Hiçbir şeye ayrımcılık uygulamazdı. Siyahlar ne seviyorsa, sanatçı ne renk olursa olsun, Frankie Crocker onu çalardı. Bu da çok büyük bir hadiseydi -- bu yüzden, o dönemden birçok beyaz sanatçı, siyahlar tarafından takdir edilmiştir. </p><p><b>Jeff Sledge (A&R, Jive Records):</b> Program direktörüydü, bu yüzden ne hissediyorsa onu çalardı. Önceki gece bir kulübe gitmiştir, '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=IHknoSQZibU">Holiday</a>' isimli şarkıyı söyleyen kızı, Madonna'yı dinlemiştir. Ertesi gün onu çalar. "Bu şarkıyı dün kulüpte duydum. Acayip bir şey." Deneme baskılarını çalardı ve sadece büyük plak şirketlerine bağlı olmayan plakları çalardı. İyi olanı çalardı. </p><p><b>Bill Stephney (Bomb Squad, Def Jam):</b> Pek çok açıdan, New York'ta Frankie Crocker olmadan ve Frankie Crocker, siyahi bir program direktörü olarak herhangi bir radyo istasyonunun sunabileceği en çeşitli müzik formatını tasarlarken çaldığı müzik çeşitliliği olmadan hip-hop doğar mıydı, bilmiyorum. Instant Funk'tan 'I Got My Mind Made Up', Herbie Hancock'tan 'Stars in Your Eyes', ve Frank Sinatra'dan 'New York, New York' gibi parçaları çalan biri var ve Brooklyn'li 15 yaşındaki çocuklar bunları dinyleyebiliyordu. </p><p>Ve 70'lerin sonunda, 80'lerin başında katıldığımız partilerde bu çeşitliliği görebiliyordunuz. Bam, Herc, Flash, Spectrum City, Pete DJ Jones, King Charles, the Disco Twins, Infinity -- DJ'lik yapan tüm bu insanlar, Frankie'nin yaptıklarının incelikli bir halini yansıtıyorlardı. Bunu başka hiçbir yerde duyamazdın. </p><p><br /></p><p><i>NEW YORK CITY, 1977 yazında uçurumun eşiğine geldi. Ekonomik durgunluk ve artan işsizlik, şehri felç etti. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/David_Berkowitz">Sam'in Oğlu</a> olarak bilinen seri katil, kurbanlarını takip ederken, bunaltıcı bir sıcak hava dalgası, beş ilçeyi kasıp kavurdu. </i></p><p><i>13 Temmuz akşamı, art arda gelen yıldırımlar, bölgenin aşırı yüklü elektrik şebekesini zorladı ve şehrin büyük bölümünü zifiri karanlığa boğdu. Karışıklık hızla baş gösterdi. İnsanlar sokaklara döküldü ve bazı dükkanlar yağmalandı.</i></p><p><i>Bir günden uzun süre boyunca, ışıklar kapalı kaldı. 1500'den fazla işyeri tahrip edildi. Şehrin elektrik sağlayıcısı Consolidated Edison, kesintiyi "Tanrı'nın işi" olarak nitelendirdi. Bir kongre araştırması, hasar ve kayıpların toplamının 300 milyon dolardan fazla olduğunu tahmin ediyor. </i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOHMolGbZf5awKuEkKdrc-szNsBGjvKytyfoZGhAhVMvF-9sCKO0FgnLRjdRMmIdkkgwpOgNDvWQUtRDk52mh6j8hnWZXsp6WSnW1i715pKFd61X0icuKQVRl7ajgsrcZSDeC9-034NM166H7U_OYHAYJCCDaXNFmzs1xNKqxozXt03kJa45AzK6pJkw/s1024/blackout-newspaper.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="805" height="462" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOHMolGbZf5awKuEkKdrc-szNsBGjvKytyfoZGhAhVMvF-9sCKO0FgnLRjdRMmIdkkgwpOgNDvWQUtRDk52mh6j8hnWZXsp6WSnW1i715pKFd61X0icuKQVRl7ajgsrcZSDeC9-034NM166H7U_OYHAYJCCDaXNFmzs1xNKqxozXt03kJa45AzK6pJkw/w364-h462/blackout-newspaper.webp" width="364" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><i>Çoğu insan yemek ve ev eşyası ararken, bazıları da dikkatlerini elektronik mağazalarının kapılarını kırmaya ve ekipmanları kapmaya yöneltti. Onlar için karanlık, sonunda kendi ses sistemlerini kurma ve ikinci el satışlardan kâr elde etme fırsatı sağladı. Bir gecede ve karanlıkta, bölgeyi yeni DJ'ler doldurmaya başladı. Uyumlu bir sistem oluşturmak için edinilen ekipmanı karıştırıp eşleştirdikten sonra ekipler kurulmaya başlandı.</i></div><div><i><br /></i></div><div><i>Bazıları elektrik kesintisinin, hip-hop'ın ortaya çıkışı için bir tetikleyici olduğu, türün bileşenlerinin zaten dolaşımda olduğu ve kaynaştığı, türün kıvılcımlanmasına yardımcı olan bilgilenme sürecinin çok derli-toplu bir anlatı olduğu fikrini reddediyor. Kesinti sırasında New York'ta yaşayan diğerleri, bu olayın, hip-hop'ın erken döneminin hızlı bir başlangıç yapmasına yardımcı olduğunda ısrar ediyor. </i></div><div><br /></div><div><br /></div><div><b>DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers):</b> 77'deki [elektrik kesintisinden] bir gece önce bir grupla beraberdim ve Brooklyn'de konserimiz vardı. Ertesi gün o kadar yorgundum ki, hayatımda hiç yapmadığım bir şey yaptım ve eve erkenden gittim. Evde, yatakta uzanıyordum. Televizyon izlediğimi hatırlıyorum. Ve birdenbire: <i>Puf</i>.</div><div><br /></div><div><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> Büyüdüğüm sitenin arka bahçesinde basketbol oynuyordum ve sokak lambaları yeni yeni yanıyordu. Şut atmak için çıkmıştım ve tam sahaya girerken ışıklar birer birer sönmeye başladı. O anda hiçbir şey düşünmedik, sonra yukarıya baktık ve gördüğümüz hiçbir binada ışık olmadığını fark ettik. </div><div><br /></div><div><b>Easy A.D. (Cold Crush Brothers):</b> Herkes bir an donakaldı ve sonra "Elektrik gitti," dediler. </div><div><br /></div><div><b>MC Debbie D (sanatçı, Güney Bronx):</b> Sonra insanlar, hava çok sıcak olduğu için yangın musluklarını açmaya başladılar. Elektrik kesintisinin nedeni, 11 günlük sıcak hava dalgasıydı. Bu onbirinci güne geldiğimizde New York'ta elektrik o kadar çok kullanılıyor ki, kesinti yaşanıyor. </div><div><br /></div><div><b>DJ Mister Cee (prodüktör):</b> [Brooklyn'deki] toplu konutlarda yer alan bizim binanın önündeki yangın musluğunu açtık. Bütün gün uğraştığımız tek şey, orada su savaşı yapmaktı. Gün boyu birbirine su atmak. Sonra konutların orada bir patlama oldu. </div><div><br /></div><b>Easy A.D. (Cold Crush Brothers):</b> İnsanlar hemen kapıları zorlayıp mağazalara girmeye başladı. Dürüstçe söyleyebilirim ki, annemden çok korkuyordum; çünkü eve senin olmayan bir şey getirirsen, bu büyük bir sorun olurdu. Bu yüzden mağazaya girmedim. <br /><p><b>Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers):</b> Elektrik kesintisi çok korkunçtu. Başka bir tayfayla parkta DJ'lik yapıyorduk ve aniden ışıklar söndü. Elektrik direğine bağlı olduğumuz için, bizim yüzümüzden gitmiş olabileceğini düşündük. Ama sadece bize gelen değil, tüm blokta elektrik gitmişti. Tüm Bronx'ta elektrik gitmişti. Bundan sonrası tam bir kargaşaydı. Sanki herkes aynı anda fark etmiş gibiydi: "Hasiktir. Elektrik gitti. Mağazalara koş." Ve herkes farklı yönlere doğru, mağazalara koşmaya başladı. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8amnIX5ykJ7QYoH31A0T1CRSuEtXr1e53rQzGvY0vsOisbhoIaSSkDiUAENDCZPln3nRMM5uJ2K6ULmyXWQfO6wm2D51Lm5wrvi9CgaNMXzGwqAYKQwwZrT_zOlMMMM_5E_-nx8_WLZlbzXrKfcBZ9JJ2Qt25mmv_ud5Occ4TbMtxmtSN4g9BYsHOcQ/s1024/1977-blackouts-store.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="303" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8amnIX5ykJ7QYoH31A0T1CRSuEtXr1e53rQzGvY0vsOisbhoIaSSkDiUAENDCZPln3nRMM5uJ2K6ULmyXWQfO6wm2D51Lm5wrvi9CgaNMXzGwqAYKQwwZrT_zOlMMMM_5E_-nx8_WLZlbzXrKfcBZ9JJ2Qt25mmv_ud5Occ4TbMtxmtSN4g9BYsHOcQ/w455-h303/1977-blackouts-store.webp" width="455" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> Mahalledeki süpermarkete gittik ve vitrinden içeriye baktık; herhangi bir çalışan görmedik, ışıklar kapalıydı. Bu yüzden oradan büyük bir çöp tenekesi aldık ve pencereden içeriye fırlattık, hepimiz girdik. Ve 30 kişi falan vardık. Bir balyoz aldık, kasayı yerden sökene dek vurduk. Bu kasayla bizim apartmana kadar yürüdük ve bodruma koyduk. Peacemakers isimli çeteyle birlikte olan birkaç serseri kasayı kırdı ve parayla yemek kuponlarını paylaştılar. 14 yaşındaydım ve hatırladığım kadarıyla bana 1600 dolarlık yemek kuponu ve 1200 dolar da nakit verdiler. Benim payım buydu. </p><p>Parayı ve yemek kuponlarını eve götürdüm, birazını anneme verdim, kalanını klimanın oraya sakladım ve sonra Sneaker King isimli mağazaya gittim çünkü o mağazanın yağmalandığını duydum ama ancak acele edersem beleşe spor ayakkabı bulabilecektim. Sneaker King'e girdim, ayakkabı numarama göre ayakkabı kutularıyla dolu iki büyük boy çöp torbasıyla çıktım.</p><p><b>Muhammad Islam (A Tribe Called Quest'in güvenlik sorumlusu):</b> Mahallede büyük bir fakirlik içindeydik. Bir pantolon ya da bir televizyon almak için fırsat elinize geçerse, durum ne olursa olsun, alırdınız. </p><p><b>DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers):</b> GLI, ses ekipmanı [satan] bir şirkettir. O zamanlar çok popüler bir şirketti. Evimin hemen aşağısında bir mağazaları vardı. Fena daldılar. Camları kırdılar ve her şeyi aldılar. Vitrinlerde acayip aletler vardı ve mağazayı tamamen boşaltmışlardı. Caz'ın o gece uğradığını söylediği yerlerden biri, orasıydı. </p><p><b>Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers):</b> Pek fazla şey alamadım, çünkü sokaktaki kendi ekipmanımı korumaya çalışıyordum ama köşeyi dönüp ilk DJ setimi aldığım yere koştum. Hemen o dükkana gittim, kapıyı indirmeye yardım ettim, camı falan tekmeledim ve oradan bir mikser çıkardım. </p><p><b>DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers):</b> Şimdi bir sürü şerefsizin GLI hoparlörü var. </p><p><b>DJ Clark Kent* (prodüktör):</b> İşte o zaman ilk turntable setimi aldım. Ben DJ'lik yapmayı derinlemesine öğrenmeye çalışan bir çocuktum ve hiç kendi setim olmamıştı. Sadece ekipmanım olsun istiyordum. Kendi turntable'ım olsun istiyordum. O zamanlar yeterince akıllı olsaydım, "Evet, bir amplifikatöre ve birkaç hoparlöre de ihtiyacın olacak," diye düşünürdüm. Ama sadece ben ve kuzenim vardık, hepsini alamazdık. </p><p>(*DJ Kool Herc and the Herculoids ile çıkan Clark Kent değil, bir başkası.) </p><p><b>MC Shy D (sanatçı, prodüktör):</b> Mağazaları dağıtıyorlardı. Bronx nehrinin oradaki Bambaataa'da ana ekipmanlar, büyük şeyler vardı ama siz daha 15-16 yaşındasınız ve küçük setlerle başlıyorsunuz. Bambaataa herkesi etkilemişti ama o elektrik kesintisinde herkes delirmişti. İnsanlar bir sürü şey aldılar. </p><p><b>DJ Clark Kent (prodüktör):</b> Kesinlikle bana yardımı dokundu. Olaylar sırasında bir pikap ve bir mikser aldım. Yoksul bir mahalleden geliyorum ve yapabileceğimiz, yapmak istediğimiz her şeyi yaptık. Mahallede hayat böyledir. </p><p><b>MC Debbie D (sanatçı, Güney Bronx):</b> Başka nasıl alabilecektiniz? </p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> Eskiden güvenebileceğimiz, top oynayabileceğimiz, okul ödevleri için ekstra destek alabileceğimiz okul sonrası programlarımız vardı. Ancak bu programlar için federal fonun tamamı kesildi. Ve sonuç olarak, bu çocuklar sokağa bırakıldı. İşte bu yüzden çete şiddeti bu kadar yaygınlaştı. Ama sonrasında hip-hop, insanlara başka seçenekler sundu.</p><p><b>Paradise Gray (Latin Quarter'in menajeri, X-Clan):</b> Elektrik kesintisinden önce, Bronx'takilerin korkunç ses sistemleri vardı. Queens ve Brooklyn'de başlangıçta iyi sistemler vardı yine. Ama Bronx'ta pek az insan, kesinti öncesinde büyük ses sistemleri alacak imkanlara sahipti. Sonra herkes kaliteli sese kavuşmuş oldu.</p><p><b>Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five):</b> 1977'deki elektrik kesintisi, çok sayıda hip-hop heveslisinin ortaya çıkmasına yardımcı olan şeydi, çünkü bundan önce, meraklı DJ'lerin çoğunun iki pikap ve bir mikser veya hoparlörü yoktu. Yani kesinti olduğunda, görünüşe bakılırsa herkes aynı anda aynı fikre sahipmiş. Ve New York'ta ışıklar tekrar yandığında, herkesin DJ ekipmanı vardı. </p><p><b>MC Debbie D (sanatçı, Güney Bronx):</b> Elektrik kesintisine geldiğinizde, oradan hip-hop'a varırsınız. Bu çok önemli bir an, çünkü bir hafta sonra falan, herkes DJ olmuştu. Herkes. </p><p><b>Easy A.D. (Cold Crush Brothers):</b> Hissettiklerimizi değiştirecek bir şeye ihtiyacımız vardı. O zamanlar buna hip-hop demiyorduk ama müzik, kafiye ve yaratıcı zihin ortaya çıktı. Böylece çekici olmayan bir şeyden zarif, olağanüstü ve çığır açıcı bir şey ortaya çıktı.</p><p>Hayal edebileceğiniz her seviyede, dünyayı alt-üst etti. Bronx, çürümekten kurtulup güzel bir yere dönüştü. Müziğin titreşimi ve tüm bu unsurları bir araya getirmenin birleşimi -- bunu hissetmek için orada olmanız gerekiyordu çünkü insanlar çoğu zaman müziği yalnızca deneyimliyor. Ancak tüm bu unsurları tek bir yerde bir araya getirdiğinizde hip-hop kültürünün özünü anlarsınız. </p><p><b>Afrika Islam (DJ, Zulu Nation):</b> Limonlardan limonata yaptık. Sanırım yürekten gelerek eğleniyorduk, gerçekten söyleyebileceğim tek şey bu. İçimizden gelerek eğleniyorduk ve müziğin keyfini çıkarıyorduk çünkü bedavaydı. </p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-82831560053635193292023-02-04T19:11:00.001+03:002023-02-04T19:11:29.280+03:00Çeviri: Seinfeld'in 'Yarışma' Bölümünün Sözlü Tarihi<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_s8CppXSZKjGT1L8iaJo7frOxsgd7zdgMxhMlJPlXUhmDwQTlLBzQ2mPhOI0WXu4eXF66hzuJlBi5e3_rjzC9ny-LfrNruxymHB7m9AzzUnY4pDmeu5uOYM4z8rpNuBphnsHQn7PoePsNXfJj5bZV4oN-fa8JqumcoO-2Y6q6YjY9IIXXi8ZIKxtkqw/s1200/5d1cbd971e87ea82de49cd64040f6372f7-24-contest-1.2x.h600.w512.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1024" height="433" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_s8CppXSZKjGT1L8iaJo7frOxsgd7zdgMxhMlJPlXUhmDwQTlLBzQ2mPhOI0WXu4eXF66hzuJlBi5e3_rjzC9ny-LfrNruxymHB7m9AzzUnY4pDmeu5uOYM4z8rpNuBphnsHQn7PoePsNXfJj5bZV4oN-fa8JqumcoO-2Y6q6YjY9IIXXi8ZIKxtkqw/w369-h433/5d1cbd971e87ea82de49cd64040f6372f7-24-contest-1.2x.h600.w512.webp" width="369" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p><i>Bundan otuz yıl önce, 18 Kasım 1992'de, mükemmel New York sitcom'u </i>Seinfeld<i>'in mükemmel bölümü, NBC'de ilk kez yayınlandı. Bölümün adı 'Yarışma'ydı ve dört ana karakteri, 'en uzun süre mastürbasyon yapmama' temalı bir irade savaşında karşı karşıya gelirken gördük. Bu iddia ve sonuçları, yarım saat boyunca 'mastürbasyon' kelimesi hiç kullanılmadan kapsamlı şekilde tartışıldı. </i></p><p><i>Birkaç sebepten, dizinin tarihindeki önemli bir bölümdü: Larry David, senaryo dalında Emmy kazandı; Tom Cherones, bu bölümdeki yönetmenliği için Amerika Yönetmenler Birliği tarafından ödüllendirildi; ve </i>Seinfeld<i>'in komedi dalında Emmy kazanan tek sezonundaki en heyecan verici bölümdü. Ayrıca Estelle Harris'in Estelle Costanza olarak, George'un annesi rolünde oynadığı ilk bölümdü; ki bu rol, sonraki bölümlerde daha belirgin hale gelecek ve Jerry Stiller'ın, George'un babası Frank olarak kadroya katılmasını sağlayacaktı. </i></p><p><i>Daha da önemlisi, insanların gerçekten </i>Seinfeld<i> hakkında </i><a href="https://eksisozluk.com/entry/70104445" style="font-style: italic;">konuşmasını sağlayan</a><i> bölümdü. Birdenbire, ertesi sabah iş arkadaşlarınızla kahve içerken tekrarlanan şakalara kaynaklık eden dizi haline gelmişti. Nielsen'e göre 'Yarışma', ilk yayınlandığında 18.5 milyon kişi tarafından izlendi. 29 Nisan 1993'te Cheers dizisi sonrasında perşembe gününe kaydırılmasının ardından tekrar yayınlandığında, 28.8 milyon kişi tarafından izlenerek, o hafta ABD'de en çok izlenen üçüncü program oldu. </i></p><p><i>Ve her şey George Costanza'nın, ailesinin evindeyken bir </i>Glamour<i> nüshasını karıştırmak için eline almak gibi yanlış bir karar vermesiyle başladı. Aslında, hayır: Teknik olarak her şey, Larry David'in 1980'lerde New York'ta yaşarken bir iddiaya girmesi ve kendi alanında uzman olduğunu kanıtlaması ile başladı. </i></p><p><b><br /></b></p><p><b>Larry David (bölümün yazarı):</b> Bu yaşımda bunu konuşmak zorunda olduğuma inanamıyorum. [Gerçek yarışmaya] katılan yalnızca bir kişi daha olduğunu söyleyebilirim. Adını anmam gerekir mi? Valla tam da -- arkadaşım Frank Piazza. İddianın ne olduğunu bile hatırlamıyorum. İşin içinde bir miktar para vardı sanki. Çok bir meblağ değil. [Yarışma] iki gün sürdü. Belki üç. Pek uzun sürmediğini hatırlıyorum ama. Bu kadar çabuk bitmesine şaşırdım. Kolayca kazandım, evet.</p><p><b>Kenny Kramer (Larry David'in arkadaşı ve 'gerçek' Kramer):</b> Ben [yarışmada] yoktum çünkü asla kazanamayacağımı biliyordum.</p><p><b>David:</b> Bu arada, [fikir] bir süredir defterimdeydi ve Jerry'ye [Seinfeld] bundan hiç bahsetmedim, çünkü bunu yapmak isteyebileceğini düşünmedim ve bunu ulusal kanalda göstermenin herhangi bir yolu olduğunu sanmıyordum. Bundan Jerry'ye bahsetmem bile birkaç yılımı aldı, çünkü bunun bir ihtimal olduğu aklıma bile gelmemişti. Jerry ise dünden razıydı. </p><p><b>Warren Littlefield (dönemin NBC başkanı):</b> Dizide neler olacağını hiç tahmin edemiyordunuz, ki Jerry ve Larry kurallara hiç uymadı, değil mi? Kendi kurallarını yarattılar.</p><p><br /></p><p><i>Bölüm için yapılan okuma provaları esnasında hiç kimse konuyu önceden bilmiyordu. Program yetkilisi Rick Ludwin olacaklardan habersizdi. </i></p><p><i><br /></i></p><p><b>David:</b> NBC yetkilileri orada bulunduğu için gergin olduğumu hatırlıyorum. Kafamda gerçekten şöyle bir şey vardı: <i>Eğer bunu beğenmezlerse diziyi bırakacağım.</i> Gerçekten kafamda oluşturmuştum: <i>Bunu kabul etmelerinin hiçbir yolu yok ve kabul etmezlerse diziyi bırakıyorum. </i></p><p><b>Michael Richards (Kramer):</b> Larry işini tehlikeye atacaktı. Larry'yi <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Fridays_(TV_series)">Fridays</a> günlerimizden beri tanırım ve o Larry David. Bir şeye inanıyorsa, onun için savaşacaktır. </p><p><b>David:</b> Okumaya giriştikten sonra kahkahalar yükselmeye başladı. Kocaman ve tatmin edici kahkahalar. [Yöneticilerin] yüzlerine baktım ve bundan hoşlanıyor gibi görünüyorlardı. Çok özel bir dizi olduğunu hissedebilirdiniz. Sonra hepimiz ofislerimize döndük ve sanırım bir ya da iki NBC yöneticisi oradaydı ve hiçbir sorun görünmüyordu. "Çok komikti," dediler yalnızca. Resmen şoke oldum. </p><p><b>Littlefield:</b> Okudular ve çok hoşlarına gitti. Bir NBC yöneticisi olarak Rick, "başımıza bela aldığımızı" biliyordu. Orada bulunan yayın standartları yöneticisi, "O neydi lan?" dedi. Rick de "Valla haberim yoktu!" diye cevap verdi. </p><p>Sonra, senaryo masama geldi tabii. Hemen okudum, sesli güldüm ve şöyle dedim: "Harika bir şey bu." Yayın standartlarının başındaki kişi olup New York'ta çalışan Dr. Roz Weinman telefondaydı. Yayın standartları, programlamaya bağlı değildi, bu yüzden şirketin bana cevap vermeyen başka bir koluyla uğraşıyordum. Lafa şöyle girdi: "Ne yapıyorsunuz siz? Bu uçağı kim uçuruyor? Nasıl haberimiz olmaz?" Şöyle dedim: "Roz, kişisel algılama. <i>Seinfeld</i> bu. Asla ne olacağını bilemiyoruz, korkunç derecede tahmin edilemez bir şey. Onların bir parçası bu, onların kültürü. Bu hikayeyi saklamış olabileceklerini düşünüyor muyuz? Mümkün, ama bu aynı zamanda kendi harika kaosları." </p><p><b>Kramer:</b> [Los Angeles'a] birkaç kez gittim ve beyaz tahtayı gördüm. Her ne kadar 'Yarışma' asla orada olmasa da. Bunu sana o mu söyledi?</p><p><b>David:</b> Ofiste o silinebilir tahtalardan vardı ve gelecek bölümleri oraya yazardık. Yöneticiler ofise geldiklerinde, "Ah, bu bölüm ne hakkında?" diye sorarlardı. 'Yarışma'yı oraya yazmadım bile, çünkü bana onunla alakalı soru sormalarını istemiyordum.</p><p><b>Littlefield:</b> [Weinman] şöyle dedi: " Ve hatırladığım kadarıyla, senaryonun içinde mastürbasyon kelimesi hiç yoktu. "Alanımın efendisi" vardı mesela. Harika <a href="https://eksisozluk.com/entry/3816489">örtmece</a>ler vardı ama asla mastürbasyon geçmiyordu. </p><p><b>David:</b> En başından beri Jerry'nin fikri buydu. Kelimeyi kullanmamızı istemedi. Harika bir fikir olduğu ortaya çıktı. İlk taslağa ben koymuştum ama o çıkardı. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOXLvu-_5gwSO2Sgb5334VMn9jqdsn70bm4bcDPvSlNlh8UrakHv00b9HLQiS1uNJ4LoAOL_rXkja4KEYrDUjQrTHIlp-Kq2TAjb2O8h_pNNy_UiMcqsYtRx4vL5EwdaDOh1RCKOJORpWOUUeaP37FEuLvTcyqm_G3mPeMvZ39NTBADLMaxnr3djD5LA/s710/c178d58ab53112d19e1719df79c8ab163d-24-seinfeld-contest.rhorizontal.w710.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="473" data-original-width="710" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOXLvu-_5gwSO2Sgb5334VMn9jqdsn70bm4bcDPvSlNlh8UrakHv00b9HLQiS1uNJ4LoAOL_rXkja4KEYrDUjQrTHIlp-Kq2TAjb2O8h_pNNy_UiMcqsYtRx4vL5EwdaDOh1RCKOJORpWOUUeaP37FEuLvTcyqm_G3mPeMvZ39NTBADLMaxnr3djD5LA/w434-h289/c178d58ab53112d19e1719df79c8ab163d-24-seinfeld-contest.rhorizontal.w710.webp" width="434" /></a></div><br /><p><b>Tom Cherones (bölümün yönetmeni):</b> İlk taslakta, George'un "biraz <a href="https://eksisozluk.com/entry/88417566">çekişme</a> oldu," şeklinde bir cümlesi vardı ama sonra bundan vazgeçildi, gerek olmadığı belliydi. </p><p><b>David:</b> [Kesmek zorunda kaldığım] birkaç şey vardır belki. Ama ısrar edeceğim şeyler değillerdi. </p><p><b>Littlefield:</b> Weinman şöyle dedi: "Bakın, bu bölümü ve yeniden yazılan yerleri izleyeceğiz, hem de çok dikkatli bir şekilde izleyeceğiz. Ama temelde bunun, bir akşam saati komedisi olarak, seyirciyle kurduğu anlaşmanın bir ihlali olmadığını düşünüyoruz." Bu sözleri söylediğinde, bölümü çekeceğimizi anlamıştım. </p><p><b>Richards:</b> Bölüm hakkında konuşurken, bunun harika bir şeye dönüşeceğini biliyorduk. Hiçbirimiz, "Umarım bu başarılı olur," veya, "Umarım son bölüm kadar iyi olmuştur," demedik. Hiçbir şekilde. Dizinin iyi gittiğini biliyorduk. Parayı masaya koyduğumda ve "Ben yokum," dediğimde, özellikle çok hızlı olduğu için buna gülüneceğini söylemem, kibirle alakalı bir şey değil. Ve ilk [dışarıya çıkan] kimdi? Kramer, değil mi? Beni çok güldürmüştü!</p><p><b>David:</b> Bir kükreme koptu. Kramer'in içeriye girmesi büyük bir andı. Sette kopan en büyük kahkahalardan biriydi, sanırım.</p><p><b>Cherones:</b> Bir komedide genellikle kurgu odasında ya da bölümün bitmiş miksajında yapıldığı gibi kahkahaları arttırmadık. Yıllar geçtikçe, kahkaha eklemekten çok, cümleleri örten kahkahaları çıkardık. Yani hepsi gerçekti. O anda oluverdi. </p><p><b>Pete Holmes (yapımcı, yazar ve HBO'nun <i>Crashing</i> dizisinin yıldızı):</b> Daha önce televizyonda böyle bir şey yapılmamıştı ve dürüst olmak gerekirse, o zaman bölümün yasallığını düşündüğümü hatırlıyorum. İzlerken, o yaştaki erkeklerin mastürbasyon yapması çok garip gelmişti. </p><p><b>Jessi Klein (komedyen ve <i>Inside Amy Schumer</i>'ın yazarı):</b> O özel bölümü ilk ne zaman izlediğimi hatırlamıyorum. Ama [ilk seferde] mastürbasyon yaptığım için kaçırmış olmamın da mümkün olduğunu hissediyorum. </p><p><b>Holmes:</b> Ayrıca bölümün garip bir şekilde tanıdık geldiğini hatırlıyorum. Ciddi bir Hristiyan genç olarak, sürekli mastürbasyon yapmamaya çalışıyordum. Aslında hayatımdaki en önemli sorun buydu. Öyle ki, bunu yapmadan ne kadar dayanabileceğimi görmek için arkadaşlarımla bahse girerdim. Para için değil, İman için. Bu yüzden, George'un bunu yaptığını görmek tuhaftı. Ve Elaine! KADINLARIN DA BUNU YAPTIKLARINI BİLMİYORDUM.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiOT6yiOhRd6D_vHlFxqLA3gEqvQtC4tUPNSTjhwzA_hnSyIYqBjUHDBmcfb3yQr_b-AoDWWC7EigubAlikiw1NP7-VlldB__xr_eqbuRX6E8bD33zwcovOpTlAmnLM-eQPtf9KhUfiDttXe7lyXqdx8w-PDpLTou-EehXzsVa5LuW61BKaim0XuHuug/s320/Seinfeldthecontestquiz.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="239" data-original-width="320" height="293" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiOT6yiOhRd6D_vHlFxqLA3gEqvQtC4tUPNSTjhwzA_hnSyIYqBjUHDBmcfb3yQr_b-AoDWWC7EigubAlikiw1NP7-VlldB__xr_eqbuRX6E8bD33zwcovOpTlAmnLM-eQPtf9KhUfiDttXe7lyXqdx8w-PDpLTou-EehXzsVa5LuW61BKaim0XuHuug/w393-h293/Seinfeldthecontestquiz.webp" width="393" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>Andrew Goldberg (<i><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Big_Mouth_(American_TV_series)">Big Mouth</a></i>'un yaratıcılarından ve <i><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Family_Guy">Family Guy</a></i> yaratıcı ve yazarlarından):</b> Elaine vazgeçtikten sonra "Senin bahara kadar dayanacağını düşünürdük" diye reaksiyon vermeleri, benim için erken bir "demek kızlar da azabiliyormuş" ânıydı. "Vay be. Elaine. <i>Pekala</i>."</p><p><b>Jennifer Keishin Armstrong (<i><a href="https://www.amazon.com.tr/Seinfeldia-About-Nothing-Changed-Everything/dp/1476756112">Seinfeldia</a></i> kitabının yazarı):</b> Elaine için kırılma anlarından biri bu bölümdü, çünkü o da yarışmadaydı ve dürüst olmak gerekirse dörtlü içinde en iyi hikayeye sahip. John F. Kennedy olayı çok komik. Bence bu, tam da New York City'de gerçekleşecek türden bir olay. John F. Kennedy Jr.'ın aerobik sınıfınızda olması gayet mümkün. </p><p><i>Seinfeld</i>, 1998 yılında sona erdi, <i>Sex and the City</i> ise o yıl başladı ve o da New York'ta geçiyordu. Elaine'in <i>Sex and the City</i> kızlarıyla tanışmasını istediğim bir fantezim var hâlâ. Bence onlarla daha iyi zaman geçirirdi. O grubun mükemmel olduğunu söylemiyorum ama bence bu heriflerle takılmaktansa onun için daha iyi bir hayat tercihi olurdu. </p><p><b>David:</b> Ulusal bir kanalın bu konuda öncülük yapması tam bir tabuydu. Daha önce yapılmamış bir şeyi yaptığınızda, sanırım bir akor vuruyor. </p><p><b>Littlefield:</b> Satış departmanı şöyle demişti: "Siz ne içiyorsunuz ya? Hiç reklam alamayacağız!" Ben de, "Şaka mı yapıyorsun sen?" diye cevap verdim. Onlar, "Pekala, o zaman bazı oyuncuları kadrodan çıkartacağız," deyince, ben de şu yanıtı verdim: "Bakın, eğer bu içerikten dolayı <i>Seinfeld</i>'de bir-iki yer açılırsa fiyatı yüzde 30 arttırıp halka açılmak istiyorum. Diziyi destekleyen reklamverenler, Seinfeld'de görünmek için can atıyor. Bil bakalım, ne oldu? <i>Seinfeld</i>'de bu hafta, reklam için birkaç boş yer var. Hadi ama, bu yüzden batacak falan değiliz. Böyle bir şey olmayacak. <i>Seinfeld</i>'de oynamak için can atan birini bulacaksınız ve bu içerik umurlarında bile değil. Buna bayılacaklar." Ve evet, aslında böyle oldu. Satışlar düşmedi ve nihayetinde dizinin muhteşem, şoke edici, harika ve klasik bir bölümü olarak yayına girdi. </p><p><b>John Carmody (23 Kasım 1992 tarihli Wahington <i>Post</i> TV'deki köşe yazısından):</b> "Bir NBC sözcüsü, cuma günü New York'taki santrallerinin, yalnızca çarşamba günü yayınlanan <i>Seinfeld</i> bölümüyle ilgili 62 izleyici şikayeti kaydettiğini söyledi. Programın, kanalın 'standartlar ve uygulamalar birimi' tarafından onaylandığına işaret eden NBC başkan yardımcısı Curt Block'a göre de 32 kişi, bölümün 'harika olduğunu söyledi." </p><p><b>David:</b> [Dizi] her zaman popülerdi ama bence bu bölümden sonra başka bir seviyeye ulaştı. O yıl yaptığımız başka bölümler de vardı -- <a href="https://eksisozluk.com/entry/14269054">'The Outing'</a> onlardan biriydi. O iki bölüm çok iyiydi ve sanırım biraz heyecan yarattılar. </p><p><b>Holmes:</b> Bu bölümü bu kadar özel yapan şey, Mastürbasyon yapmakla ilgili ancak ulusal kanal sınırları içinde çok daha eğlenceli çünkü yazarları gerçek bir hikaye yerine çok ilginç bir sansür oyunu oynamaya zorladı -- ve bölüm bu yüzden daha iyi.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1tGyyXI3gWj1t4McW3QMjFZrs1_ZSkrizgBrArlj-_nWL2w_2PsU6NHIHnIGMDlQiCb58ajRuYNiZL791sjA9VAeusDHID6RlOt1ovoT3DbTGtRN1W6-FMyW-burDXB7Y62-gfojsaOoDbvNV33x1y86ULX7grgvypPxm6xuR86Jhe4AVu36pkgYINg/s1197/screen-shot-2017-10-25-at-9-05-07-am-1508936801.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="1197" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1tGyyXI3gWj1t4McW3QMjFZrs1_ZSkrizgBrArlj-_nWL2w_2PsU6NHIHnIGMDlQiCb58ajRuYNiZL791sjA9VAeusDHID6RlOt1ovoT3DbTGtRN1W6-FMyW-burDXB7Y62-gfojsaOoDbvNV33x1y86ULX7grgvypPxm6xuR86Jhe4AVu36pkgYINg/w445-h223/screen-shot-2017-10-25-at-9-05-07-am-1508936801.png" width="445" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>Littlefield:</b> Her şey George'un, ailesiyle aşadığı utanç verici anla başlıyor. Yetişkin bir erkek, annesi tarafından yakalanıyor. Ebeveynleri diziye dahil edip konuyu genişleterek ve bu tür bir bölüm yaparak dar bir tabanın dışına çıktık. </p><p>Artık izleyiciler için daha geniş bir alana giriyorsunuz. Evet, 18 ila 49 yaş arası kitle bu dizinin müptelasıydı ama [şimdi] gençleşiyor ve çok daha yaşlanıyorduk. Herkesi çadıra davet ediyorduk. Böylece her düzeyde, her grupta ana akım bir iş haline geldi, çünkü herkes için bir şeyler vardı. Bu aslında ironik bir şey, çünkü ilk zamanlarda dizinin fazla Yahudi ve fazla New York olduğu düşünülüyordu. </p><p><b>Klein:</b> Bence [bölümde] New York'u hatırlatan şeyler var. Kimin en kötü zamanı geçirdiğine dair rekabetçi bir ruh var.</p><p><span>O şehirde A noktasından B noktasına fiziksel ve mecazi olarak gitmenin ne kadar inanılmaz derecede zor olduğuna dair tepetaklak bir gurur var. Sanki metroda kustuysanız, sanki tüm arkadaşlarınız bundan haberdar olacak gibi. Çünkü benim en kötü günümdü o. Bu arada metroda kustum, bunu bilmenizi istiyorum ve lütfen buraları çıkarmayın.</span><br /></p><p><b>Goldberg:</b> Bu, Batı Yakası'ndaki pasif-agresif rekabetin zıttı bir Doğu Yakası rekabetçiliğiydi. </p><p><b>David:</b> Ben asla yapmayacaklarını düşünürken bölümü yayınladıkları için NBC'ye minnettarım. En şaşırtıcı nokta buydu.</p><p><b>Keishin Armstrong:</b> Benim için <i>Seinfeld</i>'in zirve noktası budur diyebilirim. Bunu hep söylerim. Eğer bir bölüm izleyecekseniz ve oradaki her şeyi anlayacaksanız, o bölüm budur. </p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/IQKpTH2W1b0" width="320" youtube-src-id="IQKpTH2W1b0"></iframe></div><br /><p><br /></p><p>(Orijinali için <a href="https://www.vulture.com/2017/10/seinfeld-the-contest-oral-history-larry-david.html">şuradan</a>.)</p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-14370886798518203752022-04-23T02:42:00.000+03:002022-04-23T02:42:07.913+03:00Çeviri: Saul Goodman Karakterinin Ortaya Çıkışı ve Better Call Saul'a Uzanan Serüveni<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEbzFq-rAYZGZdxYs7gy1BlK72J-drDNIfYfJkUL0G4yAmzJt8Nj8kJKe4pBVHyjk0RZqNp-YhYazXGYiWqSoJKf6C30dWlxWkR1abzGRg44q4S4OYj7-3CSLTaV5opneQOk-4xiP1VZLFLlacvTWMLkAoDaSI3-cW3ZD4W27cVzzXBmh6AlRzWTL6pQ/s1820/NEWBetter_Call_Saul.7.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="1820" height="306" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEbzFq-rAYZGZdxYs7gy1BlK72J-drDNIfYfJkUL0G4yAmzJt8Nj8kJKe4pBVHyjk0RZqNp-YhYazXGYiWqSoJKf6C30dWlxWkR1abzGRg44q4S4OYj7-3CSLTaV5opneQOk-4xiP1VZLFLlacvTWMLkAoDaSI3-cW3ZD4W27cVzzXBmh6AlRzWTL6pQ/w545-h306/NEWBetter_Call_Saul.7.webp" width="545" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p><i>Saul Goodman</i> adında bir avukat mı? Bob Odenkirk, bu role uygun olmadığını düşündü. <i>Breaking Bad</i>'in yaratıcısı Vince Gilligan, 2009 yılında ona bu teklifle gittiğinde neredeyse reddediyordu.</p><p>"Karakter hakkında konuşmaya başladı" diyor Odenkirk. "Ve ben hemen 'Ooo, bir dakika. Saul Goodman?' Şöyle dedim: 'Yani, bir Yahudi olmadığımı biliyorsunuz. Hollywood'da birçok iyi Yahudi aktör var. Bence başka birini bulabilirsiniz.'"</p><p>Odenkirk'ün bilmediği ve Gilligan'ın açıkladığı şey, Goodman'ın, müşterileri çekmek için seçilmiş aptalca bir takma soyadı olduğuydu. "Ha, kendisi Yahudi değil. İrlandalı," diye açıkladığını hatırlıyor, aktör, yazar, komedyen ve yapımcı Odenkirk. "Ben de 'Ah, peki. Ben de öyleyim,' dedim. Yarı İrlandalıyım da."</p><p>Odenkirk, Saul'un gerçek kökenini öğrendikten sonra daha mühim konulara geçti. "Sonra Bob, Saul'un saçı hakkında konuşmaya başladı," diyor, <i>Better Call Saul</i>'un yaratıcı ve yapımcılarından olan ve aynı zamanda o gün telefonla onlara katılan Peter Gould. "Ve böylece, Bob'un hiç bilmediğim ama şimdi çok mantıklı gelen bir tarafıyla tanıştım. Bob, oynadığı karakterin görünümü konusunda bir dahidir. Özellikle de saç hususunda." </p><p>Saul Goodman'ın peruğu vardı. Renkli takım elbise giyiyordu ve pembemsi bir yüzük takmıştı. Ve kocaman bir Cadillac kullanıyordu. Görünüşe bakarsanız o bir çizgi film avukatıydı -- Odenkirk'ün 90'larda <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Mr._Show_with_Bob_and_David">David Cross ile birlikte yarattığı</a> sevilen skeç dizisi <a href="https://eksisozluk.com/entry/3784320"><i>Mr. Show</i></a>'da ortaya çıkabilecek türden. Yine de Saul'da bundan çok daha fazlası vardı. </p><p>Ama başlarda kimse bunu görememişti. En başında Saul Goodman'ın, meth kralı Walter White ve ortağı Jesse Pinkman'ı yasal bir çıkmazdan kurtaracak kadar uzun süre dizide kalması garantiydi. Ondan sonra nereye varacağı belirsizdi -- belki New Mexico Çölü'nde bir yerlerde, sığ bir mezarda. Aslında Gould, Odenkirk'ün ona, yazarların Saul'u hemen öldürüp öldürmeyeceklerini sorduğunu bile hatırlıyor.</p><p>"'Hayır, sanırım bu adamı seviyoruz' dedim" diyor Gould. "Saul'de biraz eski zamanların adamı havası var. Adamda biraz klasik Hollywood dolandırıcısı esintisi var, martini-bardağı-ve-<i>Playboy</i>-dergisi türünden bir adam o." </p><p>Saul, <i>Breaking Bad</i>'in ikinci sezonunun ortasında ilk kez sahneye çıktıktan kısa bir süre sonra, onun yalnızca bir komedi öğesinden fazlası olduğu açıkça ortaya çıktı. Dizi bitmeden önce bile Gilligan ve Gould, Saul Goodman odaklı bir proje hakkında konuşuyorlardı.</p><p>"İlgi çeken, inandırıcı ve merak uyandıran bir yazar ekibi tarafından yazılan, oturmuş bir diziye damgasını vurmayı başardı," diyor, <i>Breaking Bad</i>'in yıldızı Bryan Cranston. "Bob'u ve bu karakterin diziye kattıklarını gördüklerinde daha da derine daldılar ve 'Ooo, dahası da var' dediler. 'Dahası da var. Biraz daha var. Daha da fazlası var.' Ve böylece karakter genişlemeye devam etti. İşte bu, Bob'un pastadan payını alma yeteneği sayesinde, <i>Better Call Saul</i>'un doğuşu oldu." </p><p><i>Better Call Saul</i> bu ay altıncı ve son sezonuna girerken, kahramanının yaratılış hikayesini anlatmanın zamanı geldi. Bob Odenkirk, Albuquerque'nin en sevilen ceza avukatını, televizyonun en ikonik karakterlerinden birine işte böyle dönüştürdü.</p><p><br /></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOH1eCjI2WFlMahAlzOJzIUS3YMI9jFZKc57KYjDEENPO_GGLZeS9zMdj1waSy9b6k7ZtYqB3pkI4Jzu15dD-WAPpot_oj8TQHtuceIvCYbOKFVOKkZQgmfBdIkSWS8vf4OK3WbZUpQPrE-mIsgS2kotqu7OvcEEQBI1MftKynFo2D-0euvq2lMTTidA/s1000/Photo_by_Ursula_Coyote__AMC2.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="667" data-original-width="1000" height="324" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOH1eCjI2WFlMahAlzOJzIUS3YMI9jFZKc57KYjDEENPO_GGLZeS9zMdj1waSy9b6k7ZtYqB3pkI4Jzu15dD-WAPpot_oj8TQHtuceIvCYbOKFVOKkZQgmfBdIkSWS8vf4OK3WbZUpQPrE-mIsgS2kotqu7OvcEEQBI1MftKynFo2D-0euvq2lMTTidA/w487-h324/Photo_by_Ursula_Coyote__AMC2.webp" width="487" /></a></div><div><br /></div><br /><p><b><span style="font-size: medium;">1. Bölüm: "Yani, Bir Avukat Ararsın"</span></b></p><p><i>2008'in ocak ayında Breaking Bad'in ilk bölümü yayınlandığında Odenkirk çoktan efsanevi bir komedi yazarı ve komedyen olarak kendini kanıtlamıştı. Ayrıca oyuncu, yönetmen ve yapımcılık yönleriyle de takdir toplamıştı. Ama yine de </i>Mr. Show<i> günlerinden beri yakalayamadığı, tutkuyla bağlanabileceği bir projenin peşindeydi.</i></p><p><br /></p><p><b>Bob Odenkirk (Saul Goodman/Jimmy McGill):</b> O ara menajerim aradı ve "Sana <i>Breaking Bad</i>'de bir rol teklif edecekler, reddetme. Emmy kazandıran türden bir rol bu," dedi. Ben de "Pekala, güzel, bir dakika düşüneyim," diye cevap verdim. Sonra bir arkadaşımı, <a href="https://www.imdb.com/name/nm0365829/">Reid Harrison</a>'ı aradım ve "<i>Breaking Bad</i> isimli dizi hakkında herhangi bir şey biliyor musun?" diye sordum. "Aman Tanrım, televizyonlardaki en iyi dizi." Çok az kişi izlemişti. Tanıdığım kimse bu diziden bahsetmiyordu.</p><p><b>Reid Harrison (komedi yazarı):</b> Ânında şu şekilde tepki vermiştim: "Pekala, öncelikle telefonu kapat; şu anda benimle konuşmamalısın. Hemen onları geri aramalı ve tekifi kabul etmelisin."</p><p><b>Peter Gould (<i>Breaking Bad'</i>in yapımcılarından ve <i>Better Call Saul</i>'un yaratıcılarından):</b> İkinci sezonun oldukça başlarında, Walt ve Jesse'nin, ürettikleri malları kendilerinin satmaları gerektiği fikri ortaya çıktı. Uyuşturucu için bir çanta dolusu nakit verecek Tuco'ya sahip değillerdi. Ve tabii ki, ardından aklımıza şu geldi: "Eh, uyuşturucuyu Jesse'nin salak arkadaşlarına sattırmaya başlarsan, yakalanırlar. Peki onlardan biri yakalandığında ne olacak? Yani, bir avukat ararsın." Ve böylece, bir problem-çözücü olarak hikayeye katıldı.</p><p>Bir gün Vince içeriye girdi ve "Peki ya gittikleri avukat 'Saul Good' adında bir adamsa ve biraz da dolandırıcıysa," dedi. Sonra diğer yazarlardan biri "Pekala, Saul Goodman," dedi. Sonra bir başkası "Peki '<a href="https://cdn.shopify.com/s/files/1/1015/7033/products/LWYRUP_1024x1024.png?v=1501005056">LWYRUP</a>' şeklinde bir plakası olsaydı?" dedi. Ve bu karakter hakkında konuşurken eğlenmeye başladık. Çok geçmeden bir sürü fikir ve girebileceği durumlar somutlaşmaya başladı ancak bunların hepsi Walter White'ın hikayesine hizmet ediyordu. Onu diziye dahil ederken, eğlenceli bir <a href="https://eksisozluk.com/entry/14599677">spin-off</a> karakteri olarak düşünmedik.</p><p><b>Bryan Cranston (Walter White):</b> Şaibeli, hızlı konuşan, kurnaz ve beceriksiz türden bir karakter bu.</p><p><b>Harrison:</b> Bob çok kendine has bir şekilde komiktir. Gerçekten zekice ve tahmin edilemez şekilde. Bu rol onun için hakikaten mükemmeldi. </p><p><b>Gould:</b> Bir liste yaptık, karım listenin başına 'Bob Odenkirk' yazdı. Onu listesinin başına yazan başkaları da vardı, mesela dizinin casting'iyle uğralan Bialy/Thomas. Ve Vince ve ben, özellikle <i>Mr. Show</i>'dan beri Bob'un büyük hayranıydık. </p><p><b>Odenkirk:</b> <i>Mr. Show</i>'da bir aktör olarak biraz beceri, kendimi kaybetme yeteneği ve bir dereceye kadar biçim verme ve hassasiyet gösterdiğimi söyleyebileceğim birkaç sahne var, ama çok fazla değil. Genelde skeç komedisiydi. Ve skeç komedisinde çok fazla rahat davranabilirsin. Hattâ skeç komedisinden çıkabilirsin ve seyircinin umrunda olmaz.</p><p><b>Cranston:</b> <i>Mr. Show</i>'u iyi biliyordum, güzel bir yapımdı. Benim de geçmişimde komedi konusunda gelişim gösterdiğim bir dönem var. Aslında dokuz ay gibi bir süre stand-up da yapmıştım. Ama vasatı aşamadım. Ve belli bir noktada bunu pek sevmediğimi fark ettim, bu yüzden bıraktım.</p><p><b>Bill Burr (Patrick Kuby):</b> <i>Mr. Show</i>'un çekimlerine gittim. Hayatım boyunca skeç komedi izlemiştim ve bir skecin başka bir skeci doğurduğunu hiç görmemiştim. Ve şarkı söyleniyordu. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=zA6Z0LGqkkA">David Cross'un bir redneck olarak</a> şarkı söylediğnini hatırlıyorum. Çıta bu kadar yüksekken böyle bir şeyden etkilenmenin harika bir şey olduğunu düşünmüştüm.</p><p><b>Odenkirk:</b> Beni şaşırtan, rolü bana <i>Mr. Show</i> sebebiyle vermeleriydi. Düşündüm ve bu konuda tek kelime bile etmedim çünkü ortalığı karıştırmak istemiyordum. Bu rolü, <i><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Larry_Sanders_Show">Larry Sanders</a></i>'taki ajan Stevie Grant rolü sayesinde aldığımı tahmin ettim. </p><p>Bir gün beni <i>Larry Sanders</i>'ta nasıl gördüğünü anlatacağından emindim ve ona fikri veren de buydu. Ama gerçek şu ki, Saul'un yer aldığı ilk bölümü Peter yazdı. Ayrıca birçok karakterin hikayesini, Saul'un konuşmalarının ve komik sahnelerin çoğunu yazdı. </p><p><b>Burr:</b> Artık dramlarda da oynayan birçok komedyen var. Breaking Bad'in bu konuda ön planda olduğunu hissediyorum. Harika bir stand-up'çı olan Lavell Crawford ve Bob Odenkirk'le bir gün aynı sahnede oynadığımızı hatırlıyorum. Goodman'ın o ikonik avukatlık bürosundaydık. Benim için Seinfeld'deki kafe gibiydi orası. Orada oturduğuma inanamıştım. Ve sahnenin zirvesinde bir vardık. Bay White gelmeden önce sadece üçümüz görünecektik ve "Bu sahnenin ilk 30 saniyesinde üç stand-up'çı, televizyondaki en iyi dramada görünecek," diye düşünmüştüm. "Ulan amma havalı ha."</p><p><b>Gould:</b> Her iki dizide de her zaman biraz komedi unsuru vardı. Bunun fıstık ezmesi ve çikolata gibi olduğunu söyleriz. Birbirlerini daha lezzetli kılıyorlar. Ve eğer bu iki dizinin de gizli bir sosu varsa, bence bunun kesinlikle bir parçası olduğunu düşünüyorum. Çünkü drama, komediyi daha komik hâle getiriyor. Her iki dizide de komedinin tek başına komik duracağını düşünmüyorum, ancak komedi, dramayı kesinlikle daha dramatik hâle getiriyor.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikvf4l78GY8JnqtxhsYDvx8S9GklAMovSfk61dF5kEueoeCfN5SBQXSLOKCch5Hv1tfclyxQ1EDufPvHRCe5rS6zgWzLubU02LqTT21-Jpec2UolQWa-tCz1ZXC_kNYjjkp_T9xIjcUhnRfHUAIgEz9RPjUN3Mqu5z37CfWznfy4Q4dnZeyD9FzF1ALQ/s1000/Photo_by_Ursula_Coyote__AMC_2011.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="664" data-original-width="1000" height="306" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikvf4l78GY8JnqtxhsYDvx8S9GklAMovSfk61dF5kEueoeCfN5SBQXSLOKCch5Hv1tfclyxQ1EDufPvHRCe5rS6zgWzLubU02LqTT21-Jpec2UolQWa-tCz1ZXC_kNYjjkp_T9xIjcUhnRfHUAIgEz9RPjUN3Mqu5z37CfWznfy4Q4dnZeyD9FzF1ALQ/w462-h306/Photo_by_Ursula_Coyote__AMC_2011.webp" width="462" /></a></div><div><br /></div><br /><p><b><span style="font-size: medium;">2. Bölüm: "Ne Yaptığımıza Bir Bak!"</span></b></p><p><i>Saul Goodman orijinal bir karakterdi. Ancak karaktere girebilmek için Odenkirk'ün biraz ilhama ihtiyacı vardı. Bunu da, ünlü Hollywood yapımcısı Robert Evans'ın </i><a href="https://www.amazon.com.tr/Cocuk-Resimde-Kaliyor-Robert-Evans/dp/0571219314/ref=sr_1_1?__mk_tr_TR=%C3%85M%C3%85%C5%BD%C3%95%C3%91&crid=6TUY5OXLAGH7&keywords=robert+evans&qid=1650316506&sprefix=robert+evan%2Caps%2C161&sr=8-1">The Kid Stays in the Picture</a><i> isimli anı kitabında buldu.</i></p><p><br /></p><p><b>Odenkirk:</b> Hâlâ karavanımda Evans'ın sesini taklit ederek prova yaparım. Replikleri ezberledikten sonra bunları Evans olarak okurdum. Bunun performansıma ne kadar katkıda bulunduğunu bilmiyorum, çünkü Robert Evans kimliğine bürünmeye çalışmadım sonuçta. Ama kitabını iki kez okumuştum. İki kez baştan sona teypten dinlemiştim. Durmadan konuşan ve sizi gerçekten eğlendirebilen bir adam. Kırılma noktalarında, merak ettirme anlarında ve duraksamalarda çok başarılı. </p><p>Beş sayfalık konuşmamı dinleyecekseniz, ilginç bir şey yapıyor ve ilginç bir şey söylüyor olmalıyım; ama aynı zamanda o materyal üzerinde çalışmam gerekiyor. Yani Evans benim için eğlenceli bir konuşmacıydı ve sözlerinin ve ton değişimlerinin ilginizi çekecek şekilde uyumunun nasıl sağlanacağını biliyordu. Belki, umarım, bundan bir şey kapmışımdır. En azından kendimi eğlendirdim.</p><p><b>Jonathan Banks (Mike Ehrmantraut):</b> Bobby ile ilgili ilk izlenimlerim mi? Biraz gergin olduğunu düşündüm. Ama karaktere yakıştı bu. Bu <i>kesinlikle</i> Saul'du. </p><p><b>Cranston:</b> Kendini bir cümleden diğerine bağlamak için ekleyebildiği şeyler, küçük kancalar, küçük bağlantı hatları vardı. Bu, bir aktörün düşünceleri birbirine bağlayabilme konusunda kendisine güvenmesi için gerçekten her zaman iyidir. Gevezelik kabiliyeti bunu sağladı. </p><p><b>Banks:</b> Bobby'nin şaşkın ve mağdur "Ne yapacağımı bilmiyorum. Bundan nasıl kurtulurum?" karakterini oynamasına bayılıyorum. Benim için iyi oluyor, çünkü o zaman tek yapmam gereken, onun karşısında dikilip "Bunu bir daha yaparsan diz kapaklarını kıracağım," demek. İşimi kolaylaştırıyor.</p><p><b>Odenkirk:</b> İlk çekimim Saul'un <a href="https://www.youtube.com/watch?v=wqnHtGgVAUE">reklamıydı</a> ki, aslında <i>Mr. Show</i>'dan bir kesit gibiydi. Gürültülü bir reklamdı. Saul abartılı davranan yüksek sesli bir avukatı oynuyor; bunu bilerek ve isteyerek yapıyor. Bu yüzden aşırılığının farkında olduğu için neredeyse komik bir performans olmasına izin verildi.</p><p><b>Gould:</b> Bu karakteri yazmayı çok sevdik. Ve o, Walter White evreni için çok faydalı oldu. Walt'a açıklamamız gereken her şeyi o açıklayabilirdi. <a href="https://eksisozluk.com/entry/124719439">'Ortadan kaybolan'</a> gibi fikirleri sunabilirdi. Mike ile ve nihayetinde Gus Fring ile bağlantıyı kuran kişi gibi davranabilirdi. Çok kullanışlıydı. Tam bir İngiliz anahtarı.</p><p><b>Odenkirk:</b> Çekimlere başlamadan önce <i>Breaking Bad</i>'i pek izlememiştim, sadece uçakta birkaç dakika bakabilmiştim. Ve Bryan beni yerime çiviledi. Yani, beni gerçekten etkiledi.</p><p><b>Cranston:</b> Sanırım bana söylediği ilk şey, "Diziyi hiç izlemedim," olmuştu. Ben de "Peki, tamam. Diziyi hiç izlemedin. Pekala. Haklısın," dedim. Bu yüzden ona biraz bilgi vermiştim.</p><p><br /></p><p><i>Odenkirk ve Cranston'ın birlikte ilk sahnesi, Saul'un ofisinde geçiyor. Pilot tarzı güneş gözlükleri ve şapkasıyla düşük profilli biri izlenimi vermeye çalışan Walter, Badger'ın endişeli amcası rolünü oynuyordu. Jesse Pinkman'ın salak arkadaşı, meth satmaktan tutuklanmıştır ve Walter onun ötmediğinden emin olmak ister. </i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/yULxy5rdPYI" width="320" youtube-src-id="yULxy5rdPYI"></iframe></div><br /><p><br /></p><p><b>Cranston:</b> O sahneyi hatırlıyorum. Özellikle Jesse Pinkman'ın beni onunla, sevimsiz ofisinin dışında tanıştırdığını hatırlıyorum. "Sen bir ceza avukatı istemiyorsun. Bir <i>ceza</i> avukatı istiyorsun" dedi. "Ah, evet. Anladım..."</p><p><b>Odenkirk:</b> Sadece onunla biraz oturup konuşarak diziyi tanımama yardımcı oldu. Dediğim gibi, pek izlememiştim diziyi. Bir drama olduğunu biliyordum. Ne kadar ağır olduğunu bilmiyordum. Her şey yalnızca Bryan'a uyum sağlamakla ilgiliydi, bu da size oyunculuk konusundaki yaklaşımım hakkında biraz bilgi verebilir -- o mekanı elimden geldiğince iyi okumak.</p><p><b>Gould:</b> Başladığımızda Bob, bana ve Vince'e şunu demişti: "Bana yumuşak davranmayın. Her şeyi olabildiğince zorlaştırın ve beni fiziksel olarak rahatsız pozisyonlara sokun." </p><p><b>Cranston:</b> Diziye katıldığı ilk zamanlarda onu kaçırdığımız bir sahne vardı. O gece çok soğuktu ve rüzgar çok fenaydı. 10 derecenin altında vardı herhalde.</p><p><b>Odenkirk:</b> O sahnenin sevdiğimiz tarafı, senaryonun aşırılığı ve bunu nasıl gerçekçi bir şekilde yapabildiğimizdi. Çöldeydik. Yeşil ekranın önünde değildik. Gecenin ortası. Yeni kazılmış bir mezarın önünde diz çökmüştüm. Anladın?<br /></p><p><b>Gould:</b> Görüntülerde anlaşılmıyor ama acayip bir kum fırtınası vardı. Oyuncuların ağzı-burnu hep kum dolmuştu.</p><p><b>Cranston:</b> Ve donuyoruz. Ona silah doğrultmuşum. Vücudum titriyor. Onun, kardeşliğin bir parçası olduğunu biliyorum. O tür insanlardan biri. "Ne yaptığımıza bir bak! Burada kıçımız donuyor belki ama karnımızı bu şekilde doyuruyoruz." Ve şöyle düşünüyorum: "Buna inanabilir miyiz?" Bunun zorluğunu benimsemekten gerçekten heyecan duyuyordu. Anlık rahatsızlık kabul edilir, çünkü hikaye anlatıcılığı yaparak hayatınızı kazanmanın keyfi üstün gelir.</p><p><b>Odenkirk:</b> Parçası olduğum en iyi senaryolardan biriydi; hiçbir şekilde hileli, sahte veya yetersiz imkanlarla çekilmiş değildi. Ama aslında büyük ve çok sahici bir duyguyla oynandı. Çünkü gerçekti. Ve hepsi, birdenbire parçası olduğum bu büyük ve görkemli dramaya kendisini ödünç verdi.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/99qwe2yGfp0" width="320" youtube-src-id="99qwe2yGfp0"></iframe></div><br /><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">3. Bölüm: "Olabilecek En Kötü Şey, Başarısız Bir Deney Olur"</span></b></p><p><i>Walter White, </i>Breaking Bad<i>'in beş sezonluk serüveninden sağ çıkamamış olabilir, ama Saul Goodman bunu başardı. Ne de olsa her konuda konuşabilen bir hamamböceği o. Dizinin sonraki sezonlarında popülaritesi patladığında, Saul üstüne bir dizinin bahsi geçmeye başladı. Önce ufak ufak. Sonra ciddi şekilde. Odenkirk başlarda bu fikrin tutacağına ikna olmamıştı. </i></p><p><br /></p><p><b>Gould:</b> Önce odadaki bir şakaydı sadece: "Ah, bu fikir çok saçma. Bunu Saul Goodman'ın dizisinde yapacağız." Ve bunu hiç ciddiye almadım, çünkü <i>Breaking Bad</i> zaten tanrılardan bir hediye gibi görünüyordu. Devam etmek ya da bunun gerçek olabileceğini düşünmek bile kibir gibi görünüyordu, ama Vince gerçekten bunu yapmak istedi. İkimiz de karakteri çok sevdik. Yazar odasındaki herkes karaktere bayıldı. Hepimiz Bob ile çalışmayı sevdik.</p><p><b>Cranston:</b> Bob'un Breaking Bad'e neler katabileceğini hissediyordunuz. Onda kırılmış bir insanın geçmiş hissiyatı vardı. Onun hakkında derin bir arka plan keşfine girmek için <i>Breaking Bad</i>'de yeterince alan yoktu. Sanırım Vince ve Peter şunu hissetti: "Sanırım bir buzdağı durumumuz var ve bunu daha yeni atlattık. Aşağıda keşfedilmemiş bir sürü hazinemiz var."</p><p><b>Gould:</b> Burbank'te yürüyüşe çıkar, birkaç bira alır ve bunun nasıl bir şey olabileceği hakkında konuşurduk. Ve sonuçlanmayan pek çok fikrimiz vardı. Aslında AMC ve Sony ile bu konuyu ilk konuştuğumuzda "Yarım saat olacak" demiştik. Basit bir sebepten dolayı yarım saat ayırmak hiç içime sinmedi, o sebep de gerçek bir komedi yazmanın bir sanat ve başlı başına bir zanaat olmasıdır. Gerçek komedi yazarları ayrı bir tür. Benden tamamen farklı bir yetenekleri var. Ve eğer yarım saatlik çekersek, gerçekten komik olan yarım saatlik dizilerle karşılaştırılacağımızdan endişelendim.</p><p><b>Odenkirk:</b> Vince ve Peter, Breaking Bad'den farklı bir şeyin peşindeydiler ama aynı dünya içinde bir proje için çalışıyorlardı. </p><p><b>Gould:</b> Asıl soru, bunu yapmaya istekli olup olmadığıydı; çünkü Bob, bir baba olarak, sorumlulukları arasında parçalanmış hissettiği gerçeğini gizlemedi ve o, çocuklarıyla son derece ilgili bir baba. Onlardan uzak kalmakla ilgili olarak kafası karışıkmış gibi görünüyordu. Sanırım bu konuda konuşmamız gereken ilk öğle yemeğinde bunun, onun için bir aksilik olduğunu anlamıştım. </p><p><b>Odenkirk:</b> O zaman küçüklerdi, 13 ve 15 yaşlarındaydılar. Sonraki altı yıl boyunca babaları yarım sene ya da daha uzun süreliğine ortadan kayboldu. Ama zamanla beni orada ziyaret etmekten hoşlanmaya başladılar. </p><p><b>Gould:</b> Bu konuda farklı sinyaller alıyorduk. Onunla buluşur, bu işin olacağını hisseder, sonra da dedikodular aracılığıyla, belki de olmayacağını duyardık.</p><p><b>Odenkirk:</b> Kızım bana sormuştu: "Eğer kötü olursa, ne kadar kötü olur?" Ben de şöyle dedim: "Yani, kötü olmaz. Olabilecek en kötü şey, başarısız bir deney olur." Elbette, eğer başarısız bir deneme olsaydı, bunu büyük bir fiyasko olarak değerlendirecek olan çok sayıda insanın bulunduğunu biliyorum.</p><p>Ama gerçek şu ki, bir bütünlük veya amaç olmadan özensiz bir şekilde yapılacağını hiç düşünmedim. "İşe yaramayabilir, ama hakkını teslim etmelisin," diye düşündüm. Olabilecek en kötü şey bu olurdu.</p><p><b>Gould:</b> Kendini verdikten sonra bizi heyecanlandırmaya başladı.</p><p><br /></p><p>Better Call Saul<i>'un çekimleri başlamadan önce Odenkirk, Cranston'la buluşmak istedi. Odenkirk, anılarını içeren yeni kitabı </i><a href="https://www.amazon.com.tr/Comedy-Drama-Memoir/dp/0399180516/ref=sr_1_2?__mk_tr_TR=%C3%85M%C3%85%C5%BD%C3%95%C3%91&crid=O473OENW7YUK&keywords=bob+odenkirk&qid=1650376661&sprefix=bob+odenkirk%2Caps%2C309&sr=8-2">Comedy Comedy Comedy Drama</a><i>'da buluşmayı şöyle anlatıyor: "Dışarıda oturduk, çünkü kafenin içinde senaryo yazan 10 kişi vardı ve eğer tanınan biriyseniz etrafta görünmek iyi değildir."</i></p><p><br /></p><p><b>Odenkirk:</b> Buradaki lider ben olacaktım. Ve bu bir karakterin bir parçası olmayacaktı, ufak bir parça değildi. Bryan'dan, yapabileceğim işe benzeyen bir şey duymaya ihtiyacım vardı. Herhangi bir ipucu ya da hile olup olmadığını bilmek istedim. Bilirsin? Onunla orada oturduk.</p><p><b>Cranston:</b> Ona <i>Malcolm in the Middle</i>'da oynadığım dönemi anlattım. Dizinin yıldızı Frankie Muniz, genç bir oğlandı. Diğer yıldız ise Jane Kacmarek'ti ve oyuncu kadrosuna liderlik etmek istemiyordu. Böylece bir boşluk olduğunu gördüm ve "Eh, birinin bunu yapması gerekiyor" diye düşündüm. Devreye girdim, toplantılar ve ele alınan konularda oyuncu kadrosuna bir nevi önderlik ettim.</p><p><b>Odenkirk:</b> Sanırım tereddüt ettiğimi veya manevi bir desteğe ihtiyacım olduğunu düşündü. Ama gerçekten, sıkı çalışmak ve işin özüyle alakalı bir şey duymak istiyordum. Ve bana verdiği şey buydu. "Ah, sürekli çalışmak zorundasın" dedi.</p><p><b>Cranston:</b> Başkaları şöyle derler: "Sen bir yıldızsın, şöyle büyük adamsın." Ben hemen bunu savuşturup reddederim: "Hayır, hayır, hayır. Ben yalnızca işine bakan bir aktörüm." Fark etmediğim şey, bana bunu yakıştırmak isteyen dış faktörlere karşı bu pozisyonu inkar etmek için çok fazla çaba harcamamdı. Bu hikayeyi Bob'a anlatırken ona şöyle dedim: "Sektördeki bu sorumluluğu, bu pozisyonu ortadan kaldırmak için belki çok fazla enerji harcadığımı fark ettim. Ve sonra kendi yoluma saptım," dedim. Bu yüzden yoldan çekildim ve bunu kabul ettim. Ve ona "Seni bekleyen de bu. Bunu kabul etmeni öneririm," dedim.</p><p><b>Odenkirk:</b> Beni büyük ölçüde rahatlattı. Bakın, ben oyunculuk okumadım. Bryan muhtemelen böyle yaptı ve sonra da hayatı boyunca bir aktör oldu. Gününü ve haftasonunu, senaryoyu nasıl işleyeceklerini ve nasıl çalışacaklarını didik didik ederek planlamış. Prova yaparsın ve bulduğun her fırsatta odaklanırsın. Sete gittiğinde bu şekilde hazır olursun. Ben bunu yapabilirdim.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvr9TuD3vYVd35ySfw8THGb9vfeEIFMAzfJyMec6-xCpS1g_IPyrGjSafrgg7OAtjVLC1MogRr_CC77wTEDrjOYnzPp4YI18bfHEzY774GM_h_xDhHjPK6nHg0pKsoWg--S5etQg3UqzRiywhTOFD7yLGWVKhOMJzCf1hc2I2elq4DRg5cF01oDL9V7Q/s1000/Photo_by_Ursula_Coyote_AMC.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="664" data-original-width="1000" height="299" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvr9TuD3vYVd35ySfw8THGb9vfeEIFMAzfJyMec6-xCpS1g_IPyrGjSafrgg7OAtjVLC1MogRr_CC77wTEDrjOYnzPp4YI18bfHEzY774GM_h_xDhHjPK6nHg0pKsoWg--S5etQg3UqzRiywhTOFD7yLGWVKhOMJzCf1hc2I2elq4DRg5cF01oDL9V7Q/w451-h299/Photo_by_Ursula_Coyote_AMC.webp" width="451" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">4. Bölüm: "Ah, Saul Goodman Onun Gerçek Adı Bile Değildi"</span></b></p><p><i>Şubat 2015'te yayınlanan </i>Better Call Saul<i>'un ilk bölümü, </i>Breaking Bad<i>'in bıraktığı yerden başlıyor. Walter White'ın aranan bir suç ortağı olan, Odenkirk'ün karakteri şimdi Nebraska'da saklanıyor ve Gene Takavic adında bir Cinnabon yöneticisi olarak çalışıyor. Sonra geçmişe dönüyoruz. Ara sıra gelecek yıllara atılan bakış bir yana, dizi çoğunlukla Saul Goodman karakteri oluşmadan önceki yıllara dayanıyor.</i></p><p><i>Şimdilerde küçük çaplı bir Albuquerque'li avukat olan Jimmy, aslında küçük çaplı bir Chicago'lu dolandırıcı olan Jimmy McGill'dir. Dizide </i>Breaking Bad<i> dünyasından çok fazla motif ve karakter var. Sorun çözücü Mike Ehrmantraut ve uyuşturucu baronu Gus Fring ortaya çıkıyor. Ayrıca Jimmy'nin başarılı abisi Chuck McGill ve Jimmy'nin romantik partneri Kim Wexler dahil olmak üzere yeni bir karakter kadrosu vardı. Odenkirk, başrol oyuncuları ve yazarlar, Jimmy karakterinin arka planını ortaya çıkarmaktan keyif aldılar.</i></p><p><br /></p><p><b>Gould:</b> Bob'u izleyerek Jimmy hakkında çok şey öğrendik. Ve gördüğünüz şeylerden biri, Bob'un bu inanılmaz enerjiye ve başka hiç kimsede görmediğim bir odaklanmaya sahip olduğu.</p><p><b>Odenkirk:</b> İlk sezonda o kadar çok malzeme ve o kadar çok Saul Goodman gevezeliğiyle karşılaştım ki, neredeyse yapamıyordum. Neredeyse bir haftaya sığmayacak kadar fazlaydı. Ve belirli bir noktada, yaklaşık dört ya da beş hafta sonra ek süre istedim ve verdiler.</p><p><b>Banks:</b> Gördüğüm şey, kendisini adamış bir adamdı. Ve Bobby Odenkirk akıllı biri. Üzerine yüklenen diyalog miktarı çok fazlaydı. Ve kendi sesini kaybediyordu. Yani bir kedi kadar gergindi. Ve yine söyleyeyim, bu benim bakış açım. Ama bu işin üstesinden geldi.</p><p><b>Gould:</b> Onu izlemeye devam ederken, Jimmy'nin başarısız olması o kadar da komik görünmüyordu. Tam bir <a href="https://eksisozluk.com/entry/53989664">Willy Loman</a> karakteristiğine sahip olmaya başladı. Dönüşümden geçmiş bir süreç var burada.</p><p><b>Rhea Seehorn (Kim Wexler):</b> İlk senaryoyu aldım ve sonra Bob'un bu Arthur Miller veya <a href="https://eksisozluk.com/entry/1200200">Glengarry Glen Ross</a> karakterini senaryolarla birlikte yaratmasını izledim. Ama izlemesi güzel olan başka bir şeye dönüştü. </p><p><b>Cranston:</b> Breaking Bad'deki performansını izlerken, Saul Goodman'a yaralı kuş zihniyeti ve duyarlılığı getirdiğini hissettim. Better Call Saul'u izlemeye başladığımda şunu fark ettim: "Ah, Saul Goodman onun gerçek adı bile değildi." Orada koca bir geçmiş var ve "Bu çok mantıklı," diyorsunuz. Sürekli o başarılı abisinin itibarına layık olmaya çalışıyor ve hep başarısız oluyor.</p><p><b>Michael McKean (Chuck McGill):</b> Bryan ile birlikte <i><a href="https://eksisozluk.com/entry/60712580">All the Way</a></i> için Cambridge ve New York'ta birlikte sahneye çıkmıştık. New York'ta oyunu sergilerken bir prequel çekeceklerini duymuştum ve çok havalı bir fikir gibi görünüyordu, çünkü Bob'u, bu diziyi ve karakteri seviyordum. Bir akşam sahneye çıkmadan önce Bryan, "Bence onun kardeşini oynamalısın," dedi. Ben de, "Evet, tamam. Bazı aramalar yapmalıyım," dedim. Ve bundan çok kısa bir süre sonra Vince ve Peter'dan telefon aldım.</p><p><b>Seehorn:</b> Bir spin-off çekeceklerini duyurduklarında, pek çok kişi gibi, nasıl bir ayarda çekileceğini merak etmiştim -- cesur bir komedi mi olacaktı, yoksa sürekli maskaralık yapan şerefsizin tekini mi izleyecektik?</p><p><b>Gould:</b> Bob ve Rhea arasındaki uyumu görebiliyordunuz.</p><p><b>Odenkirk:</b> O kimyayı, ilk prova okumasından itibaren hissettik.</p><p><b>Seehorn:</b> Üçüncü sezonun ilk bölümüydü -- beni gecenin bir yarısı arıyor ve uyandırıyor. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=bPZ2YeJmPeo">Kettleman davası</a> hakkında bilgi almaya çalışıyor. Ve benim bununla ilgili "Vakaları tartışmıyoruz," gibi çok net bir sınırım var. </p><p>İnanılmaz bir yakınlık var gibiydi. Bunun çok uzun bir arkadaşlık mı, eski bir flört mü, yoksa yeni bir başlangıç mı olduğu belli değildi. Ama orada bir şeyler oluyordu.</p><p><b>Odenkirk:</b> Bunun gerçek bir bağ olup olmadığını veya o gün doğru hissettirip hissettirmediğini asla bilemezsiniz ve bu, ileride bir sorun olacaktır. Ama o gün doğru geliyordu.</p><p><b>Seehorn:</b> Bir an için biraz mesafeli göründü ama sonra bize prova yapmamız söylendi. İkimiz hariç herkes odayı terk edecekti: "Neden rahat hissedip hissetmediğinizi görmek için sahneyi bir gözden geçirmiyorsunuz?" Herkes odadan çıktığında fark ettim ki, Bob ayakkabılarına bakıyor. Beyninizin bir kısmı şöyle diyor: "Pekala, belli ki benden hoşlanmıyor ve bu iş iyi gitmeyecek. Ve bu, hayatımdaki en kötü prova olacak." Ama başka bir kısmı da şöyle diyordu: "Ya da şu anda tek gerçek, ayakkabılarına bakıyor olmasıdır. O zaman buradan başlayalım."</p><p>"Hey, ayakkabıların bağcıksız mı geldi, yoksa onları sen mi çıkarttın?" diye sordum. Çünkü ayağında bağcıksız Vans'lar vardı ya da belki başka bir modeldi, emin değildim. Ama bağcık yoktu yani. Bana baktı ve şöyle dedi: "Böyle geldiler. Bunları karım benim için aldı." Sonra da ne kadar endişeli olduğundan bahsetti.</p><p>Hiçbir zaman insanlarla okuma provası yapması gereken; işlerinin, umutlarının ve hayallerinin onun okumasına bağlı olduğu ve önceden hazırlanan biri olmamıştı. Ve saygılı görünme konusunda çok endişeliydi ama ne fazla şıktı, ne de aşırı günlük giyinmişti. Eşi Naomi harika birisi ve ona çok yardım ediyor. Onun tamamen dürüst olduğu o an harikaydı <span> Ama oraya varabilmek için, onun ne düşündüğüne kafa yormak yerine dürüst olmam gerekti. İşte oradan sonra sahneyi okumaya başladık ve harika oldu. Yani, hayatımın geri kalanında bunu tekrarlar mıyım, bilmiyorum.</span></p><p><b>Odenkirk:</b> Hayatımda bazı harika ilişkilerim oldu. Öncelikle eşim, Naomi. David Cross ve ben yıllarca birlikte çalıştık. Rhea ve ben aynı frekanstayız, birbirimize uyuyoruz. Önceliklerimiz uyuşabilir; öyle ki, bu kadar zaman ve emeği, paylaştığımız bu şey için harcayabiliriz ve buna rağmen birbirimize uyuz veya gıcık olmayabilir, birbirimizin yanında daralmayabiliriz. Şans meselesi. </p><p><b>Gould:</b> Tek bildiğimiz, Jimmy ile bağlantısı olan bir avukat olduğuydu. Ve ikinci sezona dek bu konuda pek derinlemesine düşünmedik. Ve Tanrım, şimdi olay nereye geldi. Aptal bir avukatın, çılgın müvekkillerine yardım etmesini konu alan bir komedi, yürek burkan bir aşk hikayesine dönüştü.</p><p><br /></p><p><i>Jimmy ve Kim'in ortaklığı, </i>Better Call Saul'<i>un yüreği. Ama Jimmy'yi harekete geçiren kilit nokta, abisi ile olan ilişkisi. 90'ların başında </i><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Fi0NKXT_xA8" style="font-style: italic;">iğrenç bir şaka</a><i> Jimmy'yi neredeyse hapse attırır. Güçlü bir New Mexico avukatı olan Chuck, bir şartla onu beladan kurtarmayı teklif eder: Jimmy hayatını düzene sokacaktır.</i></p><p><i>Bir süreliğine bunu yapar da. Albuquerque'ye taşınır. Önce Chuck'ın firmasında posta odasında çalışır, sonra da hukuk diploması alır. Bir yandan da elektromanyetik duyarlılığa sahip olan abisiyle ilgilenir. Aralarındaki gerginliğin yükselmesi uzun sürmez.</i></p><p><i>McKean; Gilligan ve Gould'un, Chuck'ın durumuna ona açıklamasını hatırlıyor.</i></p><p><br /></p><p><b>McKean:</b> Bana karakterden ve genel olarak rahatsızlığından bahsettiler. Kulağa çok ilginç geldiğini söyledim, üzerinde biraz araştırma yaptım ve böyle bir şeyin gerçekten var olduğunu öğrendim; ne olursa olsun gerçek bir şeymiş gibi davranmam gerektiğini öğrendim. Bu arada bana, zihinsel sorunları olan bir adamı oynadığımı söylemeyerek büyük bir iyilik yaptılar. Gerçekten etkilendiğimi sandım bir ara.</p><p><b>Gould:</b> Bob'un karakterinin, Michael McKean'in karakterinin Chuck'ın karakterine nasıl dönüştüğünü oldukça erkenden görebiliyorduk. Ve bu biraz sürpriz oldu. Sanırım Chuck'ın Jimmy'ye tolerans gösterdiğini düşündük ve sonra McKean, karakteri büyük bir gururla oynadı. Ve Bob, abisini memnun etmek için büyük bir çaresizlik içinde; biz de bu küçümseme, çaresizlik ve iki karakterin sürekli içine girdiği kaçma ve kovalamayı yazmaya başladık.</p><p><b>McKean:</b> İki kardeş birbirine bu kadar uzakken ve biri diğerinden daha başarılıyken... Biri 14 yaşında liseyi, 23 yaşında Hukuk Fakültesi'ni bitiriyor. Durum tahmin edebileceğinizden çok daha karışık.</p><p><b>Odenkirk:</b> Bence bu, herkesin sahip olabileceği derin bir elem kuyusu.</p><p><br /></p><p><i>İlk sezonun sonlarında Jimmy, şirkette işe alınmasını engelleyen kişinin Chuck'ın ortağı Howard değil, Chuck olduğunu anlar. Bu, Chuck'ın, Jimmy'nin gerçek bir avukat olmadığını düşündüğünü nihayet itiraf ettiği bir yüzleşmeye yol açar -- özellikle de kendisiyle kıyaslandığında.</i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/IgUQJztC4gM" width="320" youtube-src-id="IgUQJztC4gM"></iframe></div><br /><p><br /></p><p><b>McKean:</b> Jimmy'nin aslen dalavereci olan ruhu ile başarılı olma hırsı farklı şeyler.</p><p><b>Odenkirk:</b> Benim için önemli bir sahneydi, ilk sezonun en önemli sahnesiydi ve gerçekten tüm dizi için önemli bir sahneydi. Benden en çok istenen, kendime ulaşmam ve karşıdaki karakterle bağlantı kurmam istendi. Kardeşlerime karşı böyle bir duygum yok. Biz arkadaşız ve size bahsedebileceğim bir rekabetimiz falan yok.</p><p>Ayrıca sezonun o noktasında bu karaktere yeterince bürünmüştüm; kardeşini kazanmak için gerçek bir çaba sarf etmesini ve kardeşinin onu mahkum eden kişi olduğunu keşfetme konusundaki gerçek deneyimini anlıyordum. Ve bence bu birlikte çalışmak için yeterliydi: Jimmy ol ve bunun nasıl hissettireceğini düşün.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigBwW6LYvNJLR3b0RWeGd-f0ahn9-t-mf0VbyQMoKUx2KKvtiIry8JJhbw2EsNVS-nDA8EL_5YQwgNlbgUOcooYJONWG8KEpYD2cvFggbSfRSkEV0O5r5wVqNW-gYbSEZ97VmcvyNkaxnD4zDJRuA5YA7AwlMEcVG-Cm4vEhjHacsB7xDDsNJEs8mg_Q/s1000/Photo_by_Michele_K._Short_AMC.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="667" data-original-width="1000" height="278" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigBwW6LYvNJLR3b0RWeGd-f0ahn9-t-mf0VbyQMoKUx2KKvtiIry8JJhbw2EsNVS-nDA8EL_5YQwgNlbgUOcooYJONWG8KEpYD2cvFggbSfRSkEV0O5r5wVqNW-gYbSEZ97VmcvyNkaxnD4zDJRuA5YA7AwlMEcVG-Cm4vEhjHacsB7xDDsNJEs8mg_Q/w418-h278/Photo_by_Michele_K._Short_AMC.webp" width="418" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">5. Bölüm: "Valla Ölmemişim"</span></b></p><p>Better Call Saul<i>'un son sezonu yaklaşırken, Jimmy'nin geleceği konusunda Chuck'ın endişeleri gerçek olmuştu. Saul Goodman suçla dolu bir hayata tamamen bulaştıktan sonra kurtarılabilir mi? Kim Wexler'ın başına bir şey gelecek mi? Seehorn, "Kim için endişelenmek gerekli," diyor. Ne olursa olsun, kesin olan bir şey var: Odenkirk'ün emin olmadığı deney işe yaradı.</i></p><p><br /></p><p><b>Odenkirk:</b> Sanırım hepimiz aynı noktadaydık: "Dürüst bir çaba göstereceğiz. Kendimizi zorlayacağız ama işe yaramayabilir." Ve eğer yeterince uzun süredir bu işin içindeyseniz, sonucun bu olmasını beklemelisiniz. Ve bu yüzden, bu projenin tutmasına ve yeteri kadar insanın Breaking Bad'den farklı bir atmosfere uyum sağlamasına çok şaşırdım.</p><p><b>Gould:</b> Öğle yemeğinde Vince ve bana söylediği ilk şey şuydu: "Sadece benim kullanacağım bir karavana gerek yok. Başka biriyle paylaşabilirim." Ve örnek bir kişi olarak, elindeki tüm ayrıcalıkları kullanmıyor. İşi için orada.</p><p><b>Seehorn:</b> Şöyle dedi: "Bryan ile konuştum ve şöyle dedi: 'Senin bir tane varsa, diğer insanların da olmalı. Ve her bir karavan eklendiğinde o kişinin sete katılması için 15 dakika ekle. Sonra da bana, yeterince uyuyabilmek için eve vaktinde varmayı ne kadar çok istediğini söyle.'" Şöyle düşündüm: "Ah, bu çok iyi." </p><p><b>Ed Begley Jr. (Clifford Main):</b> Ne zaman ihtiyacınız olsa ya da olması gerekse iyi bir liderdi, ama aynı zamanda da bir takım oyuncusuydu. Yeteneğinin geniş omuzlarında kolayca taşıyabilirdi. Her hafta rehberlik için ona bakıyor olurduk.</p><p><b>Gould:</b> Sadece bir günlüğüne, bir haftalığına ya da küçük bir rol için orada bulunan oyunculara yardım etmeyi ve arkadaş olmayı kendine görev belledi. İkinci bölümde yer alan ve yerel bir oyuncu olarak tüm dizi boyunca favori karakterlerimizden biri olan DDA Oakley'yi oynayan Peter Diseth mesela. Çocuğuna bakmak zorunda olduğundan Bob'la provaya gelemediği bir gün vardı. Böylece Bob, prova yapmak için Peter'ın evine geldi. </p><p><b>Burr:</b> Orada gerçek bir sıcaklık vardı ve benimle stand-up hakkında sanki onun kadar iyiymişim gibi konuştuğu bir alçakgönüllülük vardı. "Bu adam gerçekten benim için dizinin nasıl gittiğini mi soruyor?" diye düşündüm. Çünkü ben sadece "Benim rolümde senin yaptığın işe dokunabilecek hiçbir şey yok" kafasındaydım. </p><p><b>McKean:</b> Bence başarılı bir yapımda yer almayı seviyordu, hepimiz seviyorduk ve sevdik. Ama şöyle bir şey de vardı: "Ah, bu fikir sadece işe yaramakla kalmadı, diğer insanlar da öyle düşündü ve burada iyi bir iş çıkardık." </p><p><b>Seehorn:</b> Bir ara David Carr, son yazısı için bizim sete gelmişti. Bir ofis koltuğuna kurulmuş, Michael ve Bob'la konuşuyordu, onlar da hikayeler anlatıyordu ve samimi bir sohbet vardı. Ve Michael, Bob gibi, asla bir şeyler yapacak bir yer aramıyor. O asla tek bir kişiye bakmaz. Farklı dönemlerden ve türlerden sekiz kitabı karşılaştıran bir sohbetin içindelerdi. İnanılmaz miktarda referans ve gönderme uçuşuyordu. Yanlarından geçiyorum, onları duyabiliyorum ve dinlemeye çalışıyorum. "Rhea, çeksene bir sandalye." </p><p><b>Banks:</b> Çölde yaptığımız şeyleri seviyorum. Bir sahne çekiyorsunuz, ikiniz de yorgunsunuz, terliyorsunuz ve gerçekten çok sıcak. Ve birdenbire bir köpek çıkıyor. Uyuz bir köpek. Geliyor ve bizimle birlikte gölgede çalıların altına giriyor. Birden her şey duruyor ve kamyondan su indirmeye başlıyorlar. Bu sahneyi seviyorum, çünkü tam biz kötü adamları ortadan kaldırmadan önce ve kamyonet sağa-sola dönüp şekilli hareketler yapıyor.</p><p>Bobby köpeği aldı ve eve götürdü. Köpek hamileydi ve sekiz yavru doğurdu. Ve hepsi için yuva bulundu. O an, o gün, yemin ediyorum, açık ara --çünkü çok alakasız şeyler oluyordu-- en sevdiğim sahneydi. </p><p><br /></p><p>Breaking Bad<i> ve </i>Better Call Saul<i>, Odenkirk için daha dramatik rollere geçiş sağladı ve böylece, 2021 yılında </i>Nobody<i> isimli filmde oynadı. Ancak geçen yıl onun için birdenbire kabusa dönüştü. Temmuz ayında </i>Better Call Saul<i> setinde bayıldı. Rol arkadaşları Patrick Fabian ve Rhea Seehorn düşüşünü izledi ve bir doktor çağırdı. Kalp krizi geçirmişti. Odenkirk, </i><a href="https://www.nytimes.com/2022/02/09/magazine/bob-odenkirk-better-call-saul.html">The New York Times<i>'a</i></a><i>, kalbini tekrar ritmine döndürebilmek için üç kez defibrilatör şoku gerektiğini söyledi. Bir ambulans onu hastaneye götürdü ve burada, kalbindeki lekeyi temizlemek için bir prosedür uygulandı. Olayın ardından tedavi bir hafta sürdü; hatırlamadığı bir olay. </i></p><p><br /></p><p><b>Odenkirk:</b> Benim için tam bir boşluk. Sanki bir zaman boşluğuna düşmüşüm ve yaklaşık bir buçuk hafta sonra biraz sersemlemiş gibi, ama tamamen kendim olarak, hiçbir şeyi hatırlamadan ve tuhaf, rahat bir tavırla "Hadi işe geri dönelim. Hey, neden herkes bu kadar üzgün?" diyordum. "Çünkü neredeyse ölüyordun." "Öldüm mü? Ah, tamam. Valla ölmemişim. İyiyim. Hadi işe koyulalım. Gidip diziyi çekelim."</p><p><b>Seehorn:</b> Karavanına gitmiş olsaydı, farklı bir sonuca varılacaktı ama sette kalmayı seçti ve Patrick ve benimle takılıyordu. Tanrıya şükür.</p><p><b>Gould:</b> Bunun gerçekten üzücü olduğunu biliyorum, ekipteki herkes üzgün ve sarsılmış durumdaydı. </p><p><b>Cranston:</b> Başının ne kadar belada olduğunu bilmiyorduk, sonrasında onun için endişeleniyorsunuz tabii. Tanrım; o, hastanede ve ben onu arıyorum. Ardından arkadaşının arkadaşına falan güvenip "Bob'dan haber var mı?" diye soruyorsunuz.</p><p><b>Banks:</b> Ve sonra beklersin. İyi ya da kötü, neler olacağını bekliyorsun. </p><p><b>McKean:</b> "Aman Tanrım, neler oluyor?" dedim. Sanırım Rhea ile iletişime geçmeye çalıştım ve Peter ile Vince'ten "Dinleniyor, her şey yolunda," şeklinde cümleler duydum. </p><p><b>Odenkirk:</b> Olanları duymak, düşünmek, etrafımda toplanan arkadaşlarımı hayal etmek, o günün nasıl geçtiğini ve karımın neler yaşadığını hayal etmek için çaba sarf etmem gerekiyordu. Sürreal olan kısmı, herkesin bana karşı yönelttiği hassasiyet ve nezaketleriydi. Ve bunun nedeni onların travmatize olmalarıydı, benim değil. </p><p><b>Gould:</b> İyi olacağını öğrendiğimiz gün, harika bir gündü. </p><p><b>Seehorn:</b> Birini kaybettiyseniz --ki çoğumuz kaybetmişizdir-- ertesi gün "Boşver, ikinci bir şansın olabilir," demek, yaşayabileceğiniz en harika şeylerden biridir. Böyle bir olayın ardından vefat görmemek, küçümsenemez bir hediye. Ne de olsa benim hayatım için bir lütuf o. Ağlamamaya çalışarak söylüyorum -- ona ve ailesine çok yakınım, travmatik bir olaydı bu. Ve Tanrıya şükür, setten ayrılmadı. </p><p><b>Cranston:</b> Onu kucaklayabilmemiz ve "İyi olmana sevindik, Bir kurşundan kaçtın ve buna bağlı olarak biz de kaçtık" dememiz önemliydi. </p><p><b>Begley:</b> Sonrasındaki sevgi patlaması, onun için <i><a href="https://eksisozluk.com/entry/605031">It's Wonderful Life</a></i> <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/James_Stewart">Jimmy Stewart</a> ânıydı. Ne kadar sevildiğini ve insanlar için ne ifade ettiğini görmek onun için harikaydı. </p><p><b>McKean:</b> Sadece bana öyle gelmiş olabilir ama, ilk krizi atlattıktan sonra her zamankinden daha iyi olacağını biliyordum; bu tip adamlardan biri o. Gayet sorumlu, kendisine iyi bakıyor. Ne yapılması gerektiğini anladı. </p><p><b>Gould:</b> Aslında geri döneceğini öğrendiğimizde biraz endişelendik çünkü hep endişeleniyorsunuz. Acaba çok mu erken dönüyor? İyileşme sürecinde Bob beni arayıp "Senaryoları göndersene. Okumak için zamanım var," dedi. Arka planda karısı Naomi'nin sesi geliyordu: "Hayır, sana okumamanı söylediler. Oturup senaryoları okuyamazsın. Bir süre kendini yormaman gerekiyor." Bu yüzden belki de olması gerekenden önce gitmek için can atıyordu. </p><p><b>Odenkirk:</b> Bu diziyi çekmeye başladıktan sonra hepimiz birbirimizle yakınlaştık. Kimi zaman günde 14 saat beraber olduk, bazen daha fazla. Birlikte çok yorulduğumuz oldu. Birbirimizi kutladık. <i>Better Call Saul</i> gibi bir diziyi çekme aşamasında çok yakınlaştık..</p><p><b>Gould:</b> Bu sezon gördüğünüz ilk sahnesi aslında sonradan çekildi ve kusursuz bir şekilde kesiliyor. ve harika olan şey, onun kesinlikle kendisi olduğunu görmekti. Tüm o enerjisi, tüm o iyi niyeti. Her zaman cömert, kibar insan ve harika bir işbirlikçi olduğunu söyleyebilirim, ancak şimdi ona karşı ekstra bir cömertlik, yardımseverlik ve açıklık var. </p><p><b>Odenkirk:</b> Ailem, ekibim ve oyuncu arkadaşlarım üzerindeki etkimin o kadar büyük olduğunu düşünüyorum ki, geri sekerek beni de etkiledi bu. Bu, kalp krizinden daha etkili oldu. Ve sonra sosyal medyadaki insanlardan, yabancılardan ve hayranlardan gördüğüm nezaket, benim için açıklanamaz bir şey. Nedenini tam olarak anlamış değilim. Bunun için minnettarım ve buna hayranım. Ve buna ayak uydurmaya çalışmaktan başka ne yapacağımı bilmiyorum.</p><p>En kibar, en cömert insan olduğumu düşünmüyorum. Ve böylece içimden taşan sevgiyi aldım ve sormak zorunda kaldım: "Bunu hak etmiyorum -- Bob Odenkirk'ü yine mi yanlış anladılar?"</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/wqnHtGgVAUE" width="320" youtube-src-id="wqnHtGgVAUE"></iframe></div><br /><p>(Orijinali için <a href="https://www.theringer.com/tv/2022/4/12/23021122/better-call-saul-goodman-oral-history-breaking-bad-bob-odenkirk?utm_campaign=theringer&utm_content=chorus&utm_medium=social&utm_source=twitter">şuradan</a>.)</p><p><br /></p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-52349467782803536902021-11-14T20:47:00.000+03:002021-11-14T20:47:20.794+03:00Sözlü Tarih: 'Parks and Recreation'un Ortaya Çıkış ve Gelişim Hikayesi<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPWpb9dCV1vIZegCMw2rgD3WiTUoSUen5S2wF_uxjrzTA4MHHxjnOLLAdhIy8ZSJBLzqnWOqdQ_gypuSK58_oy2UcXJiQlWEK0alRLZ_wQVw2g4LFeAJSjU5EpCyEEN9m9tj2RLwkuxhDr/s2000/image.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1333" data-original-width="2000" height="332" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPWpb9dCV1vIZegCMw2rgD3WiTUoSUen5S2wF_uxjrzTA4MHHxjnOLLAdhIy8ZSJBLzqnWOqdQ_gypuSK58_oy2UcXJiQlWEK0alRLZ_wQVw2g4LFeAJSjU5EpCyEEN9m9tj2RLwkuxhDr/w499-h332/image.jpg" width="499" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p><i>Parks and Recreation</i>'ın bir boşluğu doldurmak üzere ortaya çıkması çok mantıklıydı. 7 yıl ve 125 bölümün ardından Leslie Knope ve Pawnee'nin sevimli, tuhaf ve genellikle çılgın sakinleri, iki bölümlük bir finalle ekranlara veda etmişti. <i>Parks and Recreation</i>'ın başardığını -- yani hem benzersiz ve absürd karakterler yaratıp geliştirmek, hem de onlar sanki arkadaşlarımız ve ailemiz olacak kadar gerçekmiş gibi hissettirmeyi başarmak, diğer komedi dizileri için çok zor olacak. </p><p>9 Nisan 2009 tarihinde yayınlanan ilk bölüme bakacak olursanız, ilk sezondan bu yana karakterler çok değiştiği için Leslie, Ron Swanson, Tom Haverford ve April Ludgate'i tanıyamayabilirsiniz. <i>Parks and Rec</i>'in zıt kişiliklere sahip küçük bir kadrodan yola çıkıp vicdanlı, biraz obezite ve bir sürü garip tipi barındıran bir şehre nasıl dönüştüğünü anlamak için, diziyi Amerikan bölümlük hikaye anlatımının sevilen ama yeterince hakkı verilmeyen bir örneğine dönüştürmede etkili olan bazı isimlerle konuştuk. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Kanalın İstediği Dizi ve Ellerine Geçen Dizi</span></b></p><p><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAxlQMWRk2MXFDSTdMpf_sqLy3ejbiYxBAQzHFysTl8C9zlIgBRHvX8cKjvdpA02lqFB8z58UtQLbGtXhBFCjsw82bHG4Gk34p9PNEdeaQ8FHnf0FHP_T1G76rUffrz9laltQF3SXVRLCU/s650/parks-and-rec-oral-history-michael-schur-and-greg-daniels.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="650" height="236" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAxlQMWRk2MXFDSTdMpf_sqLy3ejbiYxBAQzHFysTl8C9zlIgBRHvX8cKjvdpA02lqFB8z58UtQLbGtXhBFCjsw82bHG4Gk34p9PNEdeaQ8FHnf0FHP_T1G76rUffrz9laltQF3SXVRLCU/w427-h236/parks-and-rec-oral-history-michael-schur-and-greg-daniels.jpg" width="427" /></a></b></div><b><br /><span style="font-size: medium;"><br /></span></b><p></p><p><br /></p><p><i>The Office'te canlandırdığı Karen Filippelli rolünün bitmesiyle Rashida Jones, yükselişte ama aynı zamanda boşta bulunan bir yıldız konumundaydı. Aynı dönemde NBC, The Office'in baş yapımcısı Greg Daniels'ın bir yan ürün geliştirmesini sağlayarak yeni bir </i><a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Frasier" style="font-style: italic;">Frasier</a><i> yaratmaya çalışıyordu ve Jones'un müsait durumuna çomak sokup da seyirciye <a href="https://eksisozluk.com/entry/11409370">Dunder Mifflin</a>'in yeni bir versiyonunu sunmanın ne anlamı vardı? Neyse ki Daniels bir </i><a href="https://eksisozluk.com/entry/1278161">spin-off</a><i> çıkacağını hissetmiyordu, bu yüzden farklı türde bir </i><a href="https://eksisozluk.com/entry/8902364">mockumentary</a><i> yaratmak için The Office yazar ve yapımcısı Michael Schur ile birlikte çalıştı. </i></p><p><br /></p><p><b>Greg Daniels (Dizinin yaratıcılarından ve yapımcı):</b> The Office'in spin-off'unun çekilmesi için baskı vardı ve bu, üçüncü sezonda Stamford şubesi, Ed Helms ve Rashida Jones ile geri döndüğümüzde başlamıştı. Eski NBC eşbaşkanı Ben Silverman şöyle demişti: "Bu kendi başına bir dizi olabilir, çok da güzel olur. Neden bir spin-off olarak çekmiyorsunuz ki?" The Office'i suladırma konusunda endişeliydim, o yüzden uzunca bir süre direndim. Ama eninde sonunda "Kesinlikle başka bir diziye ihtiyacım olacak ve bir şeyler yapmalısın" tavrıyla karşılaştım. </p><p>Mike Schur ve ben, bir yıl boyunca her sabah, Woodman'daki Sherman Yolu'nda yer alan Norm's Diner'da buluştuk. Öne çıkan iki fikir vardı. Biri, <i>mockumentary</i> şeklinde çekilecek bir aile dizisi; diğeri ise <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_West_Wing">West Wing</a>'in <i>mockumentary</i> versiyonu. The Office'te özel sektör işlenirken, burada kamu kuruluşu olacaktı. </p><p><b>Michael Schur (Dizinin yaratıcılarından ve yapımcı):</b> Greg ve ben 2008'de diziyi tasarlarken, Obama-McCain yönetimi de tam gaz ilerliyordu. Özerklik çöküyordu. Sahip olduğumuz genel fikir, hükümetin, insanların hayatında olumlu ya da olumsuz, büyük bir rol oynayacağıydı. Devasa bir kurtarma operasyonu vardı ve insanların hayatları için <a href="https://eksisozluk.com/entry/365854">Büyük Buhran</a> dönemindeki gibi müdahaleler yapılacağı şeklinde konuşmalar mevcuttu. Bunun daha ortak versiyonunun, insanların hayatlarına çok ufak düzeyde hükümet müdahalesine odaklanmak olacağını düşündük. İnsanların, dünya ekonomisinin çökmesiyle ilgilenmediği bir yerel yönetim düzeyinde gibi ama işte o noktada bir durmalıydık.</p><p><b>Daniels:</b> Herhangi bir rolü kimin oynayacağını bilmeden önce tüm karakter fikirlerine soyut olarak sahiptik. Yönetim hakkında anlatabileceğim iki farklı klasik mizah türü olduğunu düşünüyordum. Bunlardan birinde çıkarcı herifin teki başkanlığı yürütüyordu. Diğeri ise, her şeyi imkansız hâle getiren bir bürokrat hakkındaydı. 200 yıl geriye gidip bu karakterler hakkında yazılmış komediler bulabilirdiniz, o yüzden tam olarak bunları yapmak istemedik. Bu, Obama ve Hillary'nin başkanlık için yarıştığı, çok fazla heyecan ve iyimserlik olduğu sıralardaydı. </p><p><b>Schur:</b> Temel fikir, dizinin proje bazlı olmasıydı. Bu, klasik, bir ofiste çalışan insanların, bir ailenin ya da aynı şeyi yapan insanların bir arada bulunduğu tipik bir sit-com yerine farklı kesimlerden insanları dahil etmeye çalışacaktık.</p><p><b>Daniels:</b> Yeni dizinin ne olabileceğine dair birkaç farklı versiyonumuz vardı. <i>Mockumentary</i> şeklinde olmasını istedik, çünkü öncelikle komedi açısından bizi özgürleştirmesi çok hoşumuza gitti. Ancak aynı zamanda bunun yalnızca bir işyeri dizisi değil, diğer dizi tiplerine de uygulanabileceğini hissettik. Bu ilk fikirlere dair bazı notların bulunduğu laptopuma bakıp duruyordum.</p><p><b>Schur:</b> Fikir, burasının tam bir Bizans dünyası sinir bozucu bir ortam olduğunu söylemekti ancak bu çok karmaşık ve sinir bozucu olurdu ve bunun ortasına çok iyimser, girişken birini koyup, küçük ya da orta boy bir kasabada fark yaratma çabalarını göstermek eğlenceli gelirdi. İşte Leslie Knope böyle yaratıldı. </p><p><b>Daniels:</b> Bu fikri seçmemizin nedeni, Mike'ın <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Saturday_Night_Live">Saturday Night Live</a>'da çalışan Amy Poehler ile hâlihazırda iyi arkadaş olmasıydı. Dizi için iki fikrini de ona sundu, o da politik olanı seçti. Amy'nin dizinin başrollerinden biri olması çok büyük avantajdı. Onu ekibe kattığımız için çok heyecanlıydık. Ayrıca, The Office'ten sonra yine bir <i>mockumentary</i> çekip farklı bir istikamete sahip olması açısından da onun varlığı olumluydu. Kadın bir başrol oyuncusunun olması, The Office'e daha az benzemesini sağlardı. </p><p><b>Amy Poehler (Leslie Knope ve aynı zamanda dizinin yapımcısı; <a href="https://www.amazon.com.tr/Yes-Please-Amy-Poehler/dp/006226835X">Yes Please</a> isimli kitabından):</b> Mike evinin balkonunda sigara içerken beni aradı... Bana, Greg'le birlikte yarattığı Leslie Knope adındaki karakterden bahsetti. Düşük seviyeli bir Park ve Bahçeler Müdürlüğü çalışanıydı ve büyük hayalleri vardı... Sonra senaryoyu yolladı ve Leslie Knope'un benim için yazılmış en iyi karakter olduğunu anlamam sadece beş dakika sürdü.</p><p><b>Schur:</b> Açıkçası Amy Poehler imza attığında beklentimiz büyük ölçüde arttı çünkü o çok zeki, ışıltılı, neşeli, pozitif ve enerjik bir insan. Böylece imza attıktan sonra Amy ve Leslie iç içe geçti. </p><p><b>Daniels:</b> Her eyalete baktık ve onların klişe özelliklerini tarttık. Indiana'nın, insanların pek duymadığı bir Ortabatı eyaleti olduğu sonucuna vardık. Ulusal açıdan pek klişeleri yok diye düşündük. Esasen Knope karakterinin inanılmaz tutku ve iyimserliğiyle tezat oluşturacak, gerçekten zıt birini bulmaya çalışıyorduk. <i>Mockumentary</i>'nin özü, kişilerinn düşündükleri gibi tasvir edilmemesi, yönetmenin sesi ve özneler arasında karşıtlık olması, yönetmenin yalan söylenirken yakalayıp yakalamadığı ya da konuşan kişinin, durumun farkında olup olmadığı üstünedir. Bunların çoğunu Parks'ın ilk sezonuna dahil ettik. Knope çok iyimser birisi olduğu için bunu küçümser mahiyette şakalar yapılıyordu bize. Ya daha deneyimliydiler ve gözlerini deviriyorlardı ya da iyi niyetinden faydalanmaya çalışıyorlardı. Tom'un yaptığı gibi. </p><p><b>Alan Yang (yazar):</b> Mike'ın diziye yazım açısından getirdiği harika şeylerden biri, karakterlerin genelde anlaşıp doğru olanı yapmak istediklerinde de ortaya komedinin çıkabilmesiydi. Birçok komedi, olumsuzluk ve çatışma üzerine kurulu görünüyor ve bu tip şeyler de gerçekten komik olabilir fakat bazı dizilere bakarsanız, karakterler birbirine sadece kaba davranabiliyor. Dizide karşılaşacağımızı umduğum zorluklardan biri, karakterlerin farklı görüşleri sebebiyle değil, kişilik tiplerine dayalı çatışmalar yaşayan arkadaşlar olmasıydı. </p><p><b>Poehler (kitabından):</b> Birkaç bölümden sonra ritm bulmaya başladım. Oyuncu kadrosunun yetenekli olmanın ötesinde olduğunu ve sonunda aile gibi olacağını fark ettim. Gergin olduğumda sürekli Mike'ın yüzünü aradım. Ama iyi hatırladığım şey, pilot bölümdeki ufak bir sahnem. Yağmur yağıyor ve Leslie ayakta, ofis penceresinden dışarıya bakıyor. İç sesi, bu park projesinin ne kadar uzun süreceğini, ama buna değeceğini anlatıyor.</p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Sadece Çevresindeki Drone'lar Kadar Komik</span></b></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8M4qxhd1bfD_JkVVW4hF65jb80Px7LYYWBuH_DGCq24OLtUbA_lMIBR6V5_0wVDnapU1SF9JWoGqQrjTHMWWOCzsIbANut8F2KRfcQpCacByS66OVL5Fy-5ZAipZg4BYMY1YQ5hI0rPIg/s800/parks-and-rec-header-800x533.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" height="257" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8M4qxhd1bfD_JkVVW4hF65jb80Px7LYYWBuH_DGCq24OLtUbA_lMIBR6V5_0wVDnapU1SF9JWoGqQrjTHMWWOCzsIbANut8F2KRfcQpCacByS66OVL5Fy-5ZAipZg4BYMY1YQ5hI0rPIg/w386-h257/parks-and-rec-header-800x533.jpeg" width="386" /></a></div><br /><p><br /></p><p><br /></p><p><i>Poehler'ı tamamlayacak doğru aktörleri bulmak çok önemliyken, Daniels ve Schur'un yeni proje için anlaştıkları ilk isim, Aziz Ansari'ydi. Rashida Jones, sorumlu vatandaş Ann Perkins rolünü üstlenirken Ansari, Tom Haverford rolünü üstlenecekti. Ron Swanson rolü için gelen çeşitli aktörlerin ardından Schur, vaktiyle The Office'teki bir rolü reddeden birini hatırladı. Diğer roller, bir şans peşinde koşan isimsiz oyunculara kalmıştı. </i></p><p><br /></p><p><b>Norm Hiscock (yazar):</b> Başlarda karakterlerle ne yapmak istediğimize dair fikirlerimiz vardı ama bunlar değişti. İlk sezonun ardından Leslie'nin siyasete daha meyilli ve bu konuda daha bilgili olacağını düşündük. Ama sonra bunun Amy'ye pek uymayacağını fark ettik. Politika yoluyla iyi şeyler yapmak ve yönetimde iyi işlere imza atmak isteyen biri olması daha eğlenceli gibi görünüyordu. Bu bize daha çok hikaye sunabilirdi ve kanal da "Neden herkes onun kadar çalışmıyor?" diye düşündü. "Evet, neden öyle değil?" diye düşündük biz de. İkinci sezonda bunu daha çok benimsedik. İlk altı bölümden sonrası bir keşif süreci gibiydi. İkinci sezonda onu sürekli iyilik yapan, işini seven ve belediye yönetiminin iyi yüzünü simgeleyen biri olarak sunmaya karar verdik. </p><p><b>Jim O'Heir (Jerry Gergich):</b> İnsanlar, Leslie Knope karakterinin, The Office'ten Michael Scott'a biraz fazla benzediğini düşündü. Niyet bu değildi. Leslie tuttuğunu koparan biri. The Office'i benden daha çok seven biri yoktur ama Michael Scott sadece birilerini etkilemek ve övülmek isteyen bir aptaldı. Kimse Leslie'den daha çok çalışamaz. Onu çok şapşal yapmamalarına sevindim. İşleri batıracaktı ama elinden geleni de yapmış olacaktı. Bence bu, dizi için inanılmaz bir değişiklikti ve tüm havayı değiştirdi.</p><p><b>Schur:</b> Leslie'nin ofisinde, mesela Tom Haverford gibi çalışanlar vardı ve bu karakteri Aziz Ansari için, erken yaşta belediyede temaslar kurmak ve kendi ticari çıkarlarını geliştirmek için uğraşmak adına bu işe giren bir tür gayretli genç olarak hayal ettik. </p><p><b>Daniels:</b> Onun bir tarafı, <a href="https://eksisozluk.com/entry/4123636">Blackadder</a> gibi çizdiğimiz, gerçekten entrikacı bir karakterdi -- daha dizinin ne olacağı belli olmadan, işe alınan ilk kişi Aziz Ansari'ydi. </p><p><b>Schur:</b> Aziz sevdiğimiz ve komik bulduğumuz bir kişiydi. Aklımıza hangi fikir gelirse gelsin, onun kadar komik birine yer bulabilirdik. Aubrey Plaza gibi bazıları, ajanslar yoluyla bulundu. Alison Jones ve Nancy Perkins bu işe bakıyordu ve Alison bizi arayıp "Delaware'de çok tuhaf biriyle tanıştım.23 yaşında ve bence gerçekten çok özel" dedi. O noktada pilot bölümün bir taslağı hazırdı, ancak daha yeni başlamıştık. Çok ilginç ve havalı olduğu için onun rolünü yazdık ve komik bir ekleme olacağını düşündük.</p><p><b>Daniels:</b> Dizinin başlarında, Aziz'in daha karanlık ve entrikacı olduğunu göreceksiniz. Departmandaki görevinden mümkün olduğunca kazanç sağlamaya, işadamlarıyla anlaşmalar yapmaya çalışıyor. Aynı zamanda oyuncu da olan, çok yaratıcı bir yazara sahip olduğunuzda, kendileri ve karakterleri hakkında ufak-tefek şeyler bulmaya ve düşünmeye devam ederler. Aziz süslenip dikkat çekme konusundan bahsetmeye başladı. <i><a href="https://eksisozluk.com/entry/21048354">The Game</a> </i>isimli kitapta, kadınları etkilemenin bir yolu olarak bu anlatılıyordu. Bununla ilgili çok komik şeyleri vardı. Karakteri uğursuz biri olmaktan uzaklaşıp, daha metroseksüel bir tavra büründü. </p><p><b>Schur:</b> Nick Offerman, üç yıl önce yazdığım bir The Office bölümünün seçmelerine katılmıştı. Aşırı komik olduğu için onu kadroya almayı çok istemiştik ama o, Will & Grace'te olmayı çoktan kabul etmişti. Ben o zaman bilmiyordum, karısı o dizideymiş. Ben de habersiz, "Orada ne işi var? Neden The Office'e tercih ediyor?" diyordum. Sonra hem eşi, hem de iyi bir dizi olması sebebiyle bunu yaptığını anladım. Ama The Office yerine Will & Grace'e gitmesine sinirlenmiştim. Bu yüzden adını bir yere yazdım ve bilgisayarıma yapıştırdım. "Bir gün o adamla ne yapacağımı bulacağım" dedim.</p><p><b>Daniels:</b> Ron Swanson'ın, Leslie'nin zıttı olması gerekiyordu. Leslie görebileceğiniz en iyimser ve enerjik insan. Ron ise onun patronu, onu engelleyici ve bürokrasi karşıtı bir kişi. Düşündük ki, özgürlükçü olsa ve hükümete inanmasa, komik olmaz mıydı? Araştırmamızı yaparken ve belediyelerdeki toplantı yapılan yerlere göz atarken, bunun nasıl bir şey olduğuna bakmak için Burbank'teki şehir planlamacısının ofisine gittik. Orada bir kadın vardı ve şöyle dedim: "Bu karakteri senin üzerinde denemek istiyorum, inandırıcı olup olmadığını bana söyle. Parklar bölümünde çalışıyor ama bir özgürlükçü. Böyle bir birimin olması gerektiğine inanmıyor." Güldü ve şöyle dedi: "Evet, ben bir özgürlükçüyüm ve aslında bir şehir planlama departmanımız olması gerektiğini düşünmüyorum." </p><p><b>Dan Goor (yazar):</b> Başlarda Ron'u çözmekte zorlandık. Nick Offerman'ın çok özel biri olduğunu biliyorduk. Ron için oluşturulan orijinal fikir --ki buna sadık kaldık-- yönetimi devirmek isteyen, ama aynı zamanda onun içinde yer alan biri olmasıydı. Greg ve Mike'ın ilginç ve zekice bulduğu bir şeydi bu. Ama böyle bir patron için hikayeler yaratmak zordu. Genel olarak patronlar, hikayeler için riskleri yaratır ve patron, yönetimin başarısız olmasını istediğinde, işiniz çok zorlaşır. </p><p>Ron'la ilgili düşünebildiğimiz tek şey, onu tembel bir patron olarak yaratmaktı. En kolay çözüm buydu ve Greg odaya gelip "O böyle birisi değil. Bir felsefesi var onun. Bu felsefenin nasıl işlediğini anlamak ve bu hikayeleri yazmak zor olabilir ama görev bu" diyip duruyordu. Sonunda onun için gerçekten harika hikayeler bulduk ama zor bir dönemdi gerçekten.</p><p><b>Schur:</b> Ayrıca bu dizinin, Leslie'ye dışarıdan gelen bir projeyle başlaması gerektiğini düşündük. Bu yüzden Rashida için, bir sorunu için belediyeye gelen bir karakter çizdik. Belediye de bu sorunu çözmeye çalışacaktı. Bu, iki kadın arasında gelişen bir arkadaşlık hikayesi için giriş teşkil edecekti. Bir de onun erkek arkadaşı, Andy Dwyer vardı. Bu proje üstünde çalışmak için belediyede veya vatandaşlar arasında, farklı noktalarda bir araya gelecek değişik karakterlere sahiptik. </p><p>Sonra daha da dallanıp budaklandı. Bir projenin hikayesini anlatacaksak, medyadaki insanları, gazete ve televizyon muhabirlerini, diğer politikacıları, restoran ve işletme sahiplerini ve toplum içindeki kanaat önderlerini de dahil etmemiz gerektiğini düşündük. İşte bu, tüm kasabayı dizinin odak noktası olarak kurmanın başlangıcıydı.</p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Gerçek Deliler Diziyi Keşfediyor</span></b></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA-AhrdatKNdF6yFseX6-WW_Gz6-rRgE-zOzPyf0hYbHOmbZRPDTfsoF-r8SioGgwBGyq1mp3055IoF1lxCm2gqH8Ks-GPxQ5iH7m7aJNMD1ssIvx4Jb9bpDAYgrkSMHuR19g04VL3glyi/s450/Season_1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="360" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA-AhrdatKNdF6yFseX6-WW_Gz6-rRgE-zOzPyf0hYbHOmbZRPDTfsoF-r8SioGgwBGyq1mp3055IoF1lxCm2gqH8Ks-GPxQ5iH7m7aJNMD1ssIvx4Jb9bpDAYgrkSMHuR19g04VL3glyi/s320/Season_1.jpg" width="256" /></a></div><br /><p><br /></p><p><br /></p><p><i>Jerry Gergich ve Donna Meagle, baştan beri ana karakterler olmasalar da, dizi boyunca onlardan rol çalacak olan destekleyici karakterlerin ön safında yer aldılar. </i>Parks and Recreation<i> ile ilgili özel bir şey, tam olarak doğru oyunculara ihtiyaç duyan tüm karakterlerin, adeta ilahi bir müdahaleyle onları bulması. Belki de daha gerçekçi bir açıklama, Schur'un doğru oyuncuları bulma konusunda harika olmasıdır. </i></p><p><br /></p><p><b>Dorian Frankel (casting direktörü):</b> Onlar için yazılmış rollere sahip, o dünyanın önemli parçaları hâline gelen kişiler vardı, bir de seçmelerle gelen kişiler vardı. Benim işim, Perd Hapley'ler, Joan Callamezzo'lar, Jessica Wick'ler ve muhasebeci Barney'ler gibi diğer karakterlerin dünyasını doldurmaktı -- bir bölümde görünen tüm insanlar yani. Seçmelerin çoğu, bir bölümdeki ufak bir sahne için yapılırdı. Eğer o dünyanın bir parçası olurlarsa, tekrar çağırılırlardı.</p><p><b>Schur:</b> Veda partimizde, dizide ne kadar çok komik oyuncunun yer aldığına ve ne kadar komik olduklarına hayret ettik. Jenny Slate o yıl Mona-Lisa Saperstein olarak bir-iki bölüm daha çekti ve harika bir iş çıkardı. Talk şov sunucusu Joan Callamezzo'yu oynayan Mo Collins, çok komik birisi. Ve Jason Montzoukas ve Jason Schwartzman ve Henry Winkler. Hepsi çok komik ve harika insanlar. </p><p>Bu dizide anlatılan dünyayı zenginleştiren şey, çok sayıda yıldızın misafirimiz olması ve kasabanın dokusunun birer parçaları olmalarıydı. Meclis üyesi Jamm'i canlandıran Jon Glasser -- gerizekalı, korkunç meclis üyesi Jamm. Megan Mullally, Patricia Clarkson, dizide görünen tüm o insanlar. Diziyle ilgili en sevdiğim şeylerden biri, birçok tanınmış sima ve şov dünyasından kişinin yer alması. </p><p><b>Frankel:</b> Her zaman o dünyaya uyacağını düşündüğüm insanlar arıyordum. Her karakter için açıkça farklı gereksinimler vardı. Bir senaryo okursunuz ve karakter hakkında bilgi edinirsiniz. Benim işim, dizinin yaratıcılarının vizyonunu gerçekleştirmek, zaman geçtikçe dizinin duyarlılığı için bir his geliştirmek ve buna doğal bir eğilimi bulunan gerçekten zeki oyuncular bulmaktı. Benim işim mükemmel seçenekler sunmaktı ve Mike Schur, Greg Daniels ve Amy Poehler harika bir zevke sahipler. Seçmeleri izledikleri zaman, seçtikleri kişiden her zaman memnun kalıyorum. Çünkü nihai seçimi onlar yapıyor.</p><p><b>Daniels:</b> Birkaç kez çuvallamadık değil. Pilot bölümde, Amy ile birlikte <a href="https://eksisozluk.com/entry/40854122">UCB</a>'yi kurmuş olan Ian Roberts vardı ve onu kaç bölümde izleyeceğimizden emin değildik, bu yüzden kasabada olmasını sağladık. Üstünde daha çok düşünmüş olsak, onu kasaba toplantısındaki bir manyaktan daha önemli bir rol için ayarlamış olurduk. Çünkü bir kasaba toplantısı için birini ortamın manyağı olarak seçtiğinizde, sonraki bölümlerde de onunla çalışmanız gerek. </p><p><b>Schur:</b> Her zaman Bill Murray'nin dizide olmasını istedik ama bunu başarmak çok zor. <a href="https://eksisozluk.com/entry/16253700">Fotobomb</a> yapmak için ülkeyi dolaşan gezgin bir ruh çünkü kendisi. Louis CK bizim hayalimizdi, dizide oynadı; Jon Hamm hayalimizdi, dizide oynadı. Hayalini kurduğumuz insanların çoğu sonunda gerçek oldu, ki bu gerçekten şaşırtıcı. Bu açıdan kendimizi gerçekten şanslı hissediyoruz. Paul Rudd da bir diğeri. "Paul Rudd şu bölüm için mükemmel olur" diye düşünüyorduk. Geldi ve oynadı, mükemmeldi.</p><p><b>Frankel:</b> Bazen birileri için bir şeyler yazarlar. Bazen akıllarında bir karakter olur ve bazı fikirler bulup kimin müsait olduğuna bakarız. Louis CK'nin oynadığı rol için aslında çok sayıda insanı denedik. Hiçbiri onun gibi değildi. Sanırım bu Amy'nin fikriydi ve haklıydı. Bence o oyuncuların çoğu müthişti ama o, sadece kendisine has harika bir şey kattı. <a href="https://eksisozluk.com/entry/3933372">Patricia Clarkson</a>'a teklif gittiğini biliyorum. Catherine Hahn da aynı şekilde. </p><p><b>Yang:</b> Gerçekten şanslıydık. Retta ve Jim O'Heir -- ilk sezonda onları fark ediyorsunuz, bir nevi arka plandalar ama bir şekilde etrafta gizleniyorlar ve kıdemli figüranlar gibi görünüyorlar. Ama hepsinin gerçekten komik ve yetenekli oyuncular oldukları ortaya çıktı. Rollerine alışmalarını izlemek inanılmazdı. Jerry'nin herkesin şamar oğlanı olmasından kaynaklanan tökezlemeyi aştıktan sonra her şey yoluna girdi. Sonra karakterleri ortaya çıktığında, onları bir hikayeye yerleştirebiliyorsunuz. Jerry'nin ana hikayelerde ve yan hikayelerde kaç kez işe yaradığına ve kadronun geri kalanına yardım ettiğine inanamazsınız. Yani evet. Şanslıydık. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Zavallı Jerry, Larry, Terry, Barry ve Garry</span></b></p><p><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlcOiNDylM3Ul1e3nSNpnZGTY1O9ARXqTeCh_qkBss43VwAFCPzlL-eRIXcuwNRBUqPzUL8eirL89b6SYuVIUCg3nJM5x-UDiwC7CRHXhy0AK9BxJbTtVxRDX3H6nR5VG2GMDSD5GxuGXo/s1260/MV5BMTNjODBmOWMtYTdiZi00ZGViLWI5MmEtZTc0NWI2ZDA2NjExXkEyXkFqcGdeQXVyMjg2MTMyNTM%2540._V1_.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="945" data-original-width="1260" height="301" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlcOiNDylM3Ul1e3nSNpnZGTY1O9ARXqTeCh_qkBss43VwAFCPzlL-eRIXcuwNRBUqPzUL8eirL89b6SYuVIUCg3nJM5x-UDiwC7CRHXhy0AK9BxJbTtVxRDX3H6nR5VG2GMDSD5GxuGXo/w401-h301/MV5BMTNjODBmOWMtYTdiZi00ZGViLWI5MmEtZTc0NWI2ZDA2NjExXkEyXkFqcGdeQXVyMjg2MTMyNTM%2540._V1_.jpg" width="401" /></a></b></div><b><br /><span style="font-size: medium;"><br /></span></b><p></p><p><br /></p><p><i>Dizideki hiçbir karakter Jerry Gergich kadar düzenli olarak eziyet görmedi ve bunların hepsi, ikinci sezonun dördüncü bölümü olan 'Practice Date'deki basit bir şakadan kaynaklanıyor. O bölümün öncesinde Jerry'nin pek bir amacı yoktu, ama yakında, televizyondaki en gülünç derecede beceriksiz karakterlerden biri hâline gelecekti. Yazarlar durumu biraz daha dengelemek gerektiğini düşünene dek yani.</i></p><p><br /></p><p><b>O'Heir:</b> Ben ilk önce Ron Swanson rolü için denemelere katılmıştım, ki bu rol sadece Nick Offerman tarafından canlandırılabilir. Bence şehirdeki çoğu insan, bir noktada bu rol için denemelere gelmiştir. Sonuçta hep Nick'i istediklerini düşünüyorum ama formalite gereği herkesi görmelisiniz. Denemelere katıldım, iki hafta sonra menajerim beni arayıp şöyle dedi: "Seni farklı bir role istiyorlar, bunu ister misin?" Ben de "Elbette" dedim ve Jerry rolü için geri döndüm.</p><p>Oldukça dürüstlerdi, Jerry'nin aslında kim olduğunu ve karaktere ne olacağını bilmiyorlardı. Seçmelere gittiğimde, rol için gelen bir sürü farklı insanla aynı odadaydım. Orada biraz oynadık, biraz da doğaçlama yaptık ve sanırım bundan bir hafta sonraydı, menajerim arayıp, "Seni Parks and Recreation için istiyorlar" dedi. Bunlar The Office'i yaratan adamlardı ve bu dizide de arka plandaki karakterler oradaki gibi muamele görecekse, benim için düşünecek fazla bir şey yoktu. "Hadi o zaman" dedim. </p><p><b>Schur:</b> Jerry'nin karakteri hakkında fikrimiz yoktu, hattâ adı bile belli değildi. Retta'nın kim olduğunu bilmiyorduk. Pahalı zevkleri olduğunu ve <a href="https://eksisozluk.com/entry/2146493">Ginuwine</a>'in kuzeni olduğunu filan bilmiyorduk. "Hadi bu ikisini alalım ve ofise koyalım" dedik sadece. Komik görünüyorlar ve onları sonra devreye sokacağız. İkinci sezonun ilk bölümlerinden birinde şöyle bir an vardı: İkinci hikaye, herkesin şehirdeki bir politikacı skandalından bahsetmesi ve dolaplarında iskelet olduğu için kimsenin gerçekten seçilemeyeceği üstüneydi. Birbirlerinin pisliklerini ortaya çıkarıyorlardı ve Mark Brendanawicz, Jerry'yi evlat edinen ebeveynlerin esrar bulundurmaktan tutuklandığını öğrenmişti. Jerry ufak bir tepki verdi ve Mark, "Ah, bilmiyor muydun?" dedi. Jerry de "Evlatlık olduğumu bilmiyordum" diye yanıtladı. Ofisin kum torbası oluvermişti. O andan itibaren, olay Jerry'yi aşağılama yarışına döndü. </p><p><b>O'Heir:</b> İşte o zaman Jerry'nin kim olduğu anlaşıldı. Ofisin salağı. Olan biten hiçbir şeyi anlamayan adam. Yapımcılardan biri olan Dan Goor'un hakkını vermem gerek -- bu fikir biraz da ondan çıktı. Geçen akşam onu veda partisinde gördüm ve "Dan, sonsuza dek sana minnettarım" dedim. Belki başka bir şey olabilirdi, Jerry'ye başka bir açıdan bakılabilirdi, ama seçilen açı buydu. Çünkü eğer bir karakter ofisteyse ve herhangi bir farklı yönü yoksa, hayatta kalma şansı hiçbir şekilde yok. Etrafta olmaları için hiçbir sebep yok. Bu yüzden bu konuda Dan Goor'a hakkını teslim ediyorum.</p><p><b>Katie Dippold (yazar):</b> Jerry ile alakalı bir hikaye beni her zaman heyecanlandırmıştır. Belki de çok uzun süre gizemli kaldığı için. Tanrım, şu anda gerçek adının ne olduğunu bile hatırlayamıyorum. Ama ev hayatının nasıl olduğu hakkında büyük tartışmalar yapılırdı. Orada işlerin iyi olması önemliydi; bu yüzden iş ortamını berbat edebilirdin ama sonra eve ve harika karına kavuşacağını bilmek sorun olmazdı. Bazen birisi onun adına güzel bir şaka yazardı, ama o zaman da dışarıdaki hayatı üzücü hâle gelirdi. O yüzden bunu kesmek zorunda kaldık.</p><p><b>Schur:</b> Bunu yapmaya başladığımızda, bu adam ofistekiler arasında en iyi hayata sahip olmadıkça, üzücü duracağını düşündük. "Tamam. Christie Brinkley ile evli olsun, buna ne dersiniz?" Ve görebileceğiniz en güzel üç kız evlada sahip. Ailedeki herkes birbirini çok seviyor, çok mutlular ve kocaman bir penise sahip. O adamın ofis haricindeki hayatı bundan daha iyi olamaz. Onun hikayesinin bu kısmını kurduğumuzda herkesin kaba davrandığı, beceriksiz ve aynı anda hem eğilip pantolonunu yırtan ve hem de osurabilen o adamın durumunu dengelemiş olduk.</p><p><b>O'Heir:</b> Sette çok doğaçlama yaptık ama şunu söylemeliyim ki, gördüklerinizin yüzde 95'i yazılanlar. Yazarlara danışabilirdik ama nihayetinde onlara güveniyordum. Çünkü bu diziyi farklı kılan şey --bu konuda herkesin önyargılı bir bakışı var, ben hep sit-com seven biri oldum-- normalde böyle dizilerde birkaç sezon sonra yaratıcılık açısından sorun çekilmesi ama Parks için bu söz konusu olmadı. <i>Parks and Recreation</i>'ın bu açıdan başarısız olduğunu hiç sanmıyorum. Bence her yeni sezonda her şey güçlenerek devam etti. Yedi sezonun ardından bunu söylemek çok büyük bir şey. Ben yazarlara güveniyordum, "Şurada şöyle düşünüyoruz, sen ne diyorsun?" şeklinde fikirler verdikleri oluyordu. Ben de "Aman Tanrım, harika" diyordum. "Yok, bence öyle olmaz" dediğim bir an bile hatırlamıyorum.</p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Senaristler Olmadan Asla</span></b></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgugBY3uIw0C06P7ahqbOjvAZIBwc_Ygoz0ijDVppFNVSafG2S9W2hhWA-iaycghOuk_CJLRXrIbZLfXFJscK35cmHa1rKxJvAd2UYjeLhTFZ2YJ4X4nPzJDnY321EYbmE6FOjFNJrwD8ID/s800/1587796970059-ce-lumfi-b-lr-dbx-jm-800-x-450-no-pad.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgugBY3uIw0C06P7ahqbOjvAZIBwc_Ygoz0ijDVppFNVSafG2S9W2hhWA-iaycghOuk_CJLRXrIbZLfXFJscK35cmHa1rKxJvAd2UYjeLhTFZ2YJ4X4nPzJDnY321EYbmE6FOjFNJrwD8ID/w446-h251/1587796970059-ce-lumfi-b-lr-dbx-jm-800-x-450-no-pad.jpg" width="446" /></a></div><br /><p><br /></p><p><br /></p><p><i>Daniels ile konuştuğumuzda, dizinin ilk yazarının asistanı Greg Levine ile konuşmamızı şiddetle tavsiye etti. Çünkü o, "dizinin tarihçisi gibi"ydi. Dizideki karakterlerin ne kadar iyi geliştirildiğine odaklanmaya karar verdik ve onları, bu oldukları kişi hâline getiren sürecin ne olduğunu bilmeyi istedik. Öğrendiğimiz şey, bunun aslında kapsamlı, zaman alıcı bir süreç olduğuydu; ancak dizinin parçası olan insanlar, her adımda başka bir seviyeye çıktılar. </i></p><p><br /></p><p><b>Greg Levine (yazar ve dizi için işe alınan ilk kişi):</b> İnsanlara yazım sürecini her zaman üç adımda anlatırım. İlk Adım, etrafa savrulan mantar panolar, not kağıtları ve kalemlerin uçuştuğu, daire oluşturan bir sürü kanepenin yer aldığı bir hikaye yaratım odasıdır ki -- bu oda, merkezdir. Yani herhangi bir konuşma, hikaye için fikir yaratabilir aslında. Bir bölüm için fikriniz vardır, odadakiler bunun için farklı bir yol açar ve kartlara farklı düşünceler yazılır. Örneğin, Hasat Festivali'nden bahsettiğimizi varsayalım: Li'l Sebastian'ın mısır tarlasında kaybolmasından, Andy ya da April'in "Seni Seviyorum" demesine uzanan bir sürü fikir. Tüm bu farklı kartlar yazılır ve hepsini kullanma konusunda endişe etmeyeceksiniz. Mike Schur'un hep söylediği şey, birbirleriyle çelişen fikirlerdi. Ortaya attığınız fikrin, başka birinin fikrinden farklı olması sorun değildi. Tüm fikirleri ortaya çıkarmak mesele. </p><p><b>Dippold:</b> Yazmaktan daha çok, fikir bulmaya zaman harcıyorduk. Bunun en sevdiğim örneklerinden biri şuydu: Hepimiz yazar odasındaki kanepelerde oturuyorduk, projeksiyondan yansıtılan bir fotoğraf albümüne bakarken, önceki gün de aynı yerlerde oturduğumuzu fark ettik. Mike kurgudan döndü, ne yaptığımızı gördü, şöyle bir iç çekti ve ofisine gitti. Ortam sessizdi, sanırım Alan şöyle demişti: "Bu albüme ikinci kez baktığımızın farkında bile değil."</p><p><b>Levine:</b> O kart destesini almak eğlenceliydi, doğal olarak gelişen bir hikaye ve neyin atılması ve neyin kalması gerektiğini görüyorsunuz. Bazen kartlar sonraki bölümlerde geri gelirdi. Ya da iyi olduğunu düşündüğünüz hikaye, sandığınız kadar güçlü çıkmaz. "Ah, mısır labirentinde Li'l Sebastian ile ilgili sahip olduğumuz fikre ne dersiniz?" Hikaye oluşturma odası heyecan vericiydi çünkü bölümün iskeletinin oluştuğu yer orasıydı ve bundan sonra İkinci Adım başlıyor: O bölüme atanan yazar, üzerinde 50-60 kart bulunan panoya bakıp bir taslak yazar. Bu taslağa daha sonra yazarlardan notlar eklenir ve ardından senaryoyu yazmaları için yollanır . </p><p><b>Dippold:</b> Dan Goor bir keresinde bir deney yaptı. Ne olacağını görmek için haftasonu boyunca bir bardak kolanın içine bir kalem ya da başka bir şey bıraktı. Yılın geri kalanında yazar odası karıncalarla doluydu. </p><p><b>Goor:</b> İki haftalık aradan önce, bir bardak Red-Bull'un içine bir kalem koydum. Geri döndüğümüzde olay istilayı da geçmişti. Ofisimdeki pencerenin pervazı kararmıştı ve "Neden buralar siyah?" diye kendime sordum. Sonra orada hareketlenmeler başladı. Karıncalar ofisimizi işgal etmişti. Hiç bu kadar çok karınca görmemiştik. David Attenborough filmi gibiydi. Çılgınlık.</p><p>Brooklyn Nine-Nine'daki ofisimizde de benzer bir istila yaşandı ve bu, karıncaları dondurmaya çalıştıkları bir soğuğa sebep oldu.</p><p><b>Levine:</b> Bu metin, Üçüncü Adım olan yeniden yazmanın gerçekleştiği çerçeve olan yeni iskelet hâline gelirdi. Hikayeyi ve senaryoyu uzun bir masa, bir bilgisayar ve bu bilgisayara bağlı bir sürü ekran bulunan, sıkıcı görünümlü bir konferans salonuna benzeyen ikinci bir odaya götürürler. Ve sonra yeniden yazım gerçekleşir -- yeni şakalar geldiğinde ya da taslak aşamasında işe yaradığını düşündüğünüz hikayeler yazıldıktan sonra işe yaramazsa, onları orada düzeltmeniz gerekirdi. Bazen senaryo o kadar şişerdi ki, 33 sayfalık normal bir senaryo, farklı şakalarla 50 sayfaya dek genişlerdi. Sahnelerin tonlarca farklı alternatif versiyonu ve ardından yeniden yazım bir hafta boyunca gerçekleşti ve ardından bir taslak oluştu; sonra oyuncular, masa okumasını gerçekleştirdi. Garip bir şekilde, fikirden çekim aşamasına geçmek iki ay sürdü. </p><p><b>Dippold:</b> Dişinle ezdiğinde ağzını kan içinde bırakan o sahte kapsüllerden getirmiştim. Mike kurgudayken önce diğer yazarlara verdim, sadece birkaç damla geldi ve insanlar garip görünüyordu ama mühim değildi. Sonra Mike geldiğinde tekrar denedim, bu kez daha fazla kan geldi. Sanki ağzımdan kan fışkırıyordu ve o da dehşete düşmüştü. Ona bunun bir kapsül olduğunu göstermek için yanına gitmeye çalıştım ama şimdi bunun muhtemelen bir korku filmi sahnesi gibi göründüğünü anlıyorum. "Şaka yapıyorum" demeye çalıştım ama bunu yaparken ağzından kan gelen bu kadının neden şaka yaptığını tekrarlayıp durduğunu anlamadı. Onun için kafa karıştırıcı anlardı.</p><p>Levine: Televizyon yazarlığı ortaklaşa yürütülen bir süreç. Bir komedi odasında olmaktan daha fazla deneyimim var ve komedi yazmanın o kadar ortak bir deneyim olduğunu biliyorum ki, o bölümün yazarı kesinlikle o taslağın, ilk şakaların ve ilk metnin dilinde bir ize sahiptir. Ancak son versiyon, grup çalışmasıyla ortaya çıkar. Bu dizinin başındaki kişi, sektörde tanıdığım en komik, en zeki ve en iyi adam olan inanılmaz Mike Schur'dur. Dolayısıyla <i>Parks and Rec</i>'in sesi olan kişi o ve son sesi yaratmak için hep birlikte çalışıyoruz.</p><p><b>Dippold:</b> "Game of Thrones!" diye bağırmayı çok severdik. </p><p><b>Levine:</b> Birbirine çok yakın, harika bir gruptuk. Sezon sonunda ufak bir kutlama yemeği düzenledik ve insanlar şöyle diyip duruyordu: <i>Bu harika bir şey. Müthiş bir şov için, birlikte oturmak istediğiniz harika oyuncular ve harika yazarlarla çalışıp aynı odada 12 saat zaman geçirmek pek sık görülmez.</i> Ben de bunu düşünürken odayı temizliyordum. Hepimiz ayrılırken oradan bir şeyler aldık ve mümkün olduğunca uzun süre hatırlamak istedik. </p><p><b>Yang:</b> Kulağa gereksiz yere bencilce gibi gelecek ama şöyle çılgınca bir şey var: Yedinci sezonda yazar olan, uzun süredir senarist asistanlığı yapan Greg Levine, inanılmaz biriydi. Bilgisayarında, her sabah bir radyo dj'i gibi kullandığı bir <a href="https://eksisozluk.com/entry/11138638">soundboard</a> vardı. Bir noktadan sonra ekipteki her yazarın kendine özel bir şarkısı oldu ve ondan sonra kendinize has bir şey söylerseniz ya da bir şaka yaparsanız hemen o şarkıyı çalmaya başladı. İnanılmaz keyifliydi. Böylece tüm bir iş günü, insanların şakalar yaptığı ve onun müzikleri yönettiği bir tür sirk hâline geldi. Sonra size özel şarkınızı duyuyordunuz. Bunlardan bazıları insanları ayağa kaldırıp dans ettiriyordu. Orada olmak isteyeceğiniz gerçekten eğlenceli bir odaydı, bu yüzden odayı bu kadar eğlenceli hâle getirdiği için ona teşekkür ederiz. </p><p><b>Levine:</b> Her zaman yazar odası eğlencelerine katılmak istemişimdir, bu yüzden günün birinde tüm yazar ve yöneticilere özel şarkılar vermek gibi bir fikrim vardı. İlk şarkıyı, tanıyacağınız en iyi insan ve kesinlikle en iyi cümleleri yazan kişi olan Morgan Sackett'a vermiştim. Yaazar odasına her girdiğinde The Omen filminin <a href="https://www.youtube.com/watch?v=JY8jWXH-L7A">müziğini</a> çalmanın komik olacağını düşündüm. Bu tutunca ben de başka arayışlara girdim. Yazarların kişiliğine ve tavrına uygun şarkılar seçmeye çalıştım, böylece bu şarkıları duyduğunuzda "Evet, onun şarkısı bu" diyecektiniz. </p><p>Misal, Joe Mande'ninki <a href="https://www.youtube.com/watch?v=0Pnl1ulaG5k&t=">NBC'nin NBA maçlarına giriş müziği</a>ydi, Aisha Muharrar'ınki ise <a href="https://eksisozluk.com/entry/6411780">Project Runway</a>'in ilk sezonunda kullanılan Doggy Fun isimli bir şarkıydı. Mike Scully'ninki Bruce Springsteen'den <a href="https://www.youtube.com/watch?v=IxuThNgl3YA">Born to Run</a>'dı. Muhtemelen en çok gurur duyduğum seçim, Chelsea Peretti'ye verdiğim, Güney Koreli pop grubu Girls' Generation'ın <a href="https://www.youtube.com/watch?v=q8EmZK9sY4s">Boyfriend</a> isimli şarkısıydı. </p><p><b>Hiscock:</b> Benimki bir Cat Stevens şarkısıydı, çünkü ben yumuşak huylu bir adamdım. Bu beni biraz sinirlendirdi çünkü anlıyorum, ama aynı zamanda alternatif müzikleri de severim. Bu yüzden sanki daha çağdaş ve daha havalı bir şey seçebilirdi. Chelsea'ninki her zaman harikaydı. Tam bir dans müziği. Ne zaman çalsa kalkıp dans ederdi ama biraz da ruh hâline bağlıydı tabii. O gün nasıl hissettiğine bağlı olarak bazen sadece yerinde oturup dans eder ya da kalkıp tüm odayı dolaşarak dans ederdi. </p><p><b>Frankel:</b> Yazarlar çok iyi ve karakterler bir senaryo içinde görüldüklerinde daha iyi anlaşılıyor. Jay Jackson, Perd Hapley olmanın özel bir yolunu bulmuştu. İnsanlar, oyuncular için yazıyor; ancak bir kişiyi görüp tanıdıklarında, o zaman oyuncu için bir şeyler hissediyorlar. Her dizide böyle olur, o zaman güçlü yanlarına yönelmeye başlarlar. Yani, solucan dansı yaptığı bir bölüm vardı mesela. Yazar odasından değilim, bu yüzden bunun nereden çıktığını bilmiyorum. Bu dansı yapabileceğini bilmiyordum. Helen Slayton-Hughes, Ethel Beavers'ı oynadı. Harika bir karakter, ona bir şeyler eklemeye devam ettiler, çünkü... başından beri o karakter gibiydi ve onu o kadar güzel canlandırdı ki, dizide onun için bir yer olmaya devam etti.</p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Pawnee Hızını Alıyor</span></b></p><p><br /></p><p>Parks and Rec<i>'in ilk sezonunu, yedinci sezonun ardından izlemek, Sue's Salads ve Paunch Burger arasında karar vermeye çalışmak gibi. Gece ve gündüz kadar farklı ve bu, karakterlerin evriminden kaynaklanıyor. Jerry departmanın kum torbası; Donna da sıradan bir baş belası hâline geldi. Ron aşk, mizah ve sabır gibi yeni şeyler keşfetti, Ann ve April ise 'Time After Time'ın bir ofis yorumuyla arkadaş olabileceklerini fark ettiler. </i></p><p> </p><p><b>Daniels:</b> Bir dizide çalışmanın eğlenceli kısmı, ilk birkaç yıl için, neredeyse her hafta daha da iyiye gitmesidir. İkinci sezonun ilk bölümü, yani hayvanat bahçesi bölümü büyük bir sıçramaydı. Fred Armisen'in oynadığı, Venezuela'daki kardeş şehrin işlendiği bölüme bayıldım. Favorilerimden biriydi. Adam Scott ve Rob Lowe'un, ikinci sezonun sonlarında diziye katılmasıyla başka bir büyük adım daha atıldı. Bu muhtemelen en büyük dönüştürücü hamleydi. Bir sürü eğlenceli şey, birçok harika bölüm ortaya çıktı onların gelişiyle. </p><p><b>Muharrar:</b> Gidişatı değiştiren şey, Adam Scott ve Rob Lowe'u diziye eklemek oldu. İkisi de çok komikti ve Leslie ile Ann için harika partnerler oldular. Ben hakkında yazmak çok hoşuma giderdi. Şahsen hayatın birçok alanında gergin bir 'nerd'üm ve sürekli Star Trek'ten bahsedip hayran teorilerine kafayı takmış bu yeni karakteri işlemek çok eğlenceliydi. Diğer karakterlerle keşfedemediğimiz yeni bir dünya açıldı. Rob'la da aynı şekilde. Chris Traeger, Leslie'den bile daha iyimser olan, inanılmaz ve benzersiz bir karakter. Keşke ikisine daha fazla hikaye yazabilseydik; ama ne zaman bunu denesek, bu iki aşırı mutlu ve pozitif insanın aralarında ciddi bir çatışma olmadığını fark ettik. </p><p><b>Hiscock:</b> İkinci ya da üçüncü sezonda artık karakterleri tanıyorduk ve setteki herkes de az-çok uyum içerisindeydi. Tüm oyuncular bu durumu benimsedi ve karakterlerini iyi tanıyorlardı. İşte o zaman her şey tamamdı. </p><p><b>Yang:</b> Planlama ve tesadüfün bir bileşimi bu. Çokça bahsettiğimiz bir örnek, misal: "Av Gezisi' adlı bölümde April ve Andy karakterlerini, ikinci hikayede bir araya getirmek, bizim açımızdan büyük şanstı. Hikayede kelimenin tam anlamıyla ofiste dolaşıp duruyorlardı ve sonra inanılmaz bir kimyaya sahip olduklarını gördük. "Belki de bu iki karakter bir ilişki geliştirmeli" diye düşündük. Bu ilişki, başımıza gelen tesadüfi bir şeyin hoş bir örneğidir ve sonra da işte yazarlar, oradan bir şeyler üretirler. </p><p><b>Goor:</b> Benim yazdığım ve Greg Daniels'ın yönettiği 'Av Gezisi' isimli bölümde inanılmaz bir şey oldu. Hikayenin amacı Andy ve April'i romantik bir rotaya sokmaktı ve bu da senaryoda çok belli-belirsiz şekilde yer alıyordu. Çünkü iki karakter için bir olay örgüsü oluşturduğunuzda kimyalarının uyuşacağından asla emin olamazsınız. Biz çekimdeyken diğer tüm karakterler av köşkündeydi, bu yüzden stüdyoya döndüğümüzde sadece Chris ve Aubrey vardı.</p><p>Çekime başlamadan hemen önce Chris Pratt, Greg ve bana dönüp "Onu kendime aşık edeceğim" dedi. Ve yaptı; yaptılar. Muhteşemdi. Karakterler bu kimyaya sahipti. Bunu görmek çok güzeldi.</p><p><b>Muharrar:</b> Romantizmi severim ve Adam'ı 'Ben' rolünde diziye eklediğimizde Leslie'nin hikayesi değişti; onu gerçekten anlayan bir suç ortağı ortaya çıktı. Diğer karakterler gibi Ann de onun yanındaydı ama o ve Ben tam bir ruh ikizi. Bunu diziye dahil etmemiz harika oldu.</p><p><b>Dippold:</b> Mike bir gün geldi ve şöyle dedi: "Andy ve April'i evlendirsek ve muratlarına erip eremeyeceklerini düşünmek yerine onları doğrudan evlendirsek nasıl olur?" Onların yapacağı bir şey gibi görünüyordu. Sonra hepimiz, Andy'nin ailesi ve April'in tuhaf arkadaşlarına bakarak, bu düğünün nasıl görüneceğini ve ne tür garip yemekler sunacaklarını düşünerek beyin fırtınası yaptık. Kimin şakası olduğunu hatırlamıyorum ama en sevdiğim Andy ve April sahnelerinden biri, daha sonraki bir bölümde Ben'in, yemek yerken tek bir çatalı paylaştıklarına dikkat çektiği andı.</p><p><b>Yang:</b> Dizinin en iyi yanlarından biri, oyuncuların mizaçlarını, ilgi alanlarını ve bunların eğlenceli hallerini karakterlere dahil etme şeklimizdi. Bu dizi; yazarlar, oyuncular ve yapımcılar arasındaki işbirliğinin harika bir örneğiydi. Nick Offerman'ın ahşap işçiliği ve viskiyle ne kadar ilgili olduğu ve Aziz'in havalı kıyafetler ve yiyecekleri ne kadar çok sevdiği gibi bariz örnekler var. Ancak her dizide, özellikle de bir komedide, yazdıkça karakterleri buluyor ve onları daha iyi tanıyorsunuz. Yani ilk sezondan yedinci sezona dek, onları iyi bir şekilde ele aldığımız, harika bir noktayı gördük diyebilirim. O zaman da ne olacağı hakkında sıfırdan bir şeyler uydurmak yerine bu karakterleri yazabilmek bir zevk hâlini alıyor.</p><p><b>O'Heir:</b> <i>Parks</i>'ın en iyi bölümlerinden biri, Aziz ve Retta'nın "Kendine İyi Davran"ıydı. Çünkü onlar eşyalarını çok seven, materyalist insanlar. Chris Pratt karakteri, bir çukurda yaşamaktan, April Ludgate ile evlenmeye, kibar ve tatlı bir adam olmaya uzandı. Nick Offerman'ın karakteri, kimseyle hiçbir şey yapmak istemeyen huysuz bir özgürlükçüden, ailesine hayran, harika bir babaya dönüştü. Her karakter kendi sesini buldu. Final bölümünde yaptıkları şeyi daha önce bir sit-com'da hiç görmemiştim -- ki iyi bir sit-com izleyicisiyim. Her karakter hak ettiğini aldı. Senaryoyu okudum ve ağladım -- son birkaç haftada zaten buna meyilliydim. Çünkü sadece mutlu değildim, aynı zamanda bu karakterlerin ortaya çıkış şekliyle de gurur duyuyordum. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Jean-Ralphio'yu Nasıl Yazarsınız? </span></b></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcA51cqTDC0dUZ6Yuk6jg2eyzEqeiEe7bcmIGl_sbqhBl85YWljoiT76i3nZpoe-9sjMMegdR6Bz5ox2N140FIQvMAwi8C0oNVP8-gBHBFKJ6q-Ag2lb-v1HxOi128vL_Mgi0k9OqVYFb-/s1200/B-qMuYSUEAAdgfC.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="691" data-original-width="1200" height="232" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcA51cqTDC0dUZ6Yuk6jg2eyzEqeiEe7bcmIGl_sbqhBl85YWljoiT76i3nZpoe-9sjMMegdR6Bz5ox2N140FIQvMAwi8C0oNVP8-gBHBFKJ6q-Ag2lb-v1HxOi128vL_Mgi0k9OqVYFb-/w403-h232/B-qMuYSUEAAdgfC.png" width="403" /></a></div><br /><p><br /></p><p><i>Diğer pek çok kişi arasında, meclis üyesi Jeremy Jamm ve Jean-Ralphio Saperstein gibi yardımcı karakterlerin varlığı, ana karakterleri sürekli olarak daha iyiye götürdü. Bu nedenle dizide nihayet taşlar yerine oturduğunda, herkes bundan faydalandı. Tammy 2'nin aşırı çıplaklığı ve Perd Hapley'nin basit haber sunumunu yazmanın her zaman bir nimet olduğunu varsayabilirsiniz ancak bu hep böyle değildi. </i></p><p><i><br /></i></p><p><b>Goor:</b> İlk dönemdeki birçok karakter birdenbire ya da şaka olarak ortaya çıktı. Mesela Ron'un ilk ve ikinci karısının adının Tammy olması, ve hattâ annesinin adının da Tammy olması gibi. Sonradan Tammy'lerle tanışmanın ilginç olabileceğini düşündük; Mike, Megan Mullally'yi kadroya almaktan bahsetmişti epeyce. Dizi oturdukça, yazarlarımız ya da Mike, birlikte çalışmak istedikleri komik insanlar tanıyordu. Mesela Ben Schwartz ile tanışan ve Jean-Ralphio fikrini bulan oydu. </p><p><b>Levine:</b> Herkes için, her zaman daha kolay bir ses ya da yazması daha kolay bir karakter vardı. Şahsen, oturup da benim yazdığım ikinci bölüm olan 'Ben'in Ebeveyenleri'ni kaleme almak zorunda kaldığımda, Tom ve Jean-Ralphio'nun sahnelerini sona sakladım, çünkü onları yazarken çok gergindim. Chris, Andy&April ve Ann hikayelerini becerebileceğimi düşündüm. Tom ve Jean-Ralphio'nun sesini bulmak için beynimi değiştirmem gerektiğini biliyordum. Kişisel olarak çok daha kolay olan ve bazıları çok daha zor olan karakter sesleri var. Ama bence konu, hikaye fikirleri olduğunda, karakterlerden bağımsız olarak bu fikirleri almak eğlenceli. </p><p>Jean-Ralphio asla söyleyemeyeceğim şeyler söyleyen ve beynimin normalde gittiği yerden biraz farklı bir sesi olan, korkunç derecede saldırgan ama sevimli bir insan. Benim komedi anlayışım daha çok Leslie-Ben ikilisi ya da Chris ya da Andy-April ikilisi çizgisinde ve biraz değişmem gerektiğini hissettim. Jean-Ralphio'yu yazmak benim için çok zordu. Ayrıca o roldeki Ben Schwartz'ın inanılmaz derecede komik ve şaşırtıcı olduğunu düşünüyorum ki, onun söyleyebileceği şakalar yazmak istedim ve bu baskıyı hissettim.</p><p><b>Muharrar:</b> Kendine has karakterlere sahip olmak harika bir şey. Asla sıkılmıyorsunuz. Gerçi Ron Swanson için ahşap işçiliği hikayeleri yazdığımızda, senaryoya "Bunu Nick'e sorun" ya da "Nick hangisini derse, kullanılacak en iyi ağaç odur" gibi notlar koyuyorduk. Hani doktorlu dizilerde uzmanlık gerektiren bir şeyi gidip doktorlara sorarsınız ya, onun gibi. Ancak bu, Ron hakkında yazmamızı zorlaştırmadı -- sadece hiç de becerikli olmadığımızı ve Nick'in yardım etmekten her zaman memnun olduğunu ortaya çıkardı. </p><p><b>Hiscock:</b> Öncelik, birincil hikayenin Leslie üstüne olması, sonra da Greg Daniels'ın The Office'te yaptığı gibi, her karakter ötekinin hikayesine dahil olsun. Hangisine verileceğinizden emin değilsiniz. Yani bu bir ekip çalışması ve en iyi hikayeyi kurmaya çalışıyorsunuz; sonra size veriliyor ve onu yazıyorsunuz. Bazen sadece çekiliş şansınız oluyor. </p><p>Yazmayı en sevdiğim sahneler, Ron ve Leslie'nin bulunduğu sahneler. Bu dizideki en sevdiğim ilişki onlarınkiydi ve bir çeşit Bay Grant/Mary Tyler-Moore hissi veriyorlardı. Belediye meseleleri söz konusu olduğunda zıt cephelerde durmalarına rağmen tatlı olmalarına ve birbirlerine saygı duymalarına bayılıyordum.</p><p><b>Yang:</b> Perd Hapley benim favorim. Sanırım tüm karakteri şöyle bir replikten doğdu: "Sırada, gelişmeye devam eden bu haber hakkındaki gelişmeler var." Yani adam, mevcut her repliği bir haber spikeri gibi okuyor ve bu çok sağlam bir komedi uygulaması. Tüm replikler birbirine geçmiş vaziyette. Bu gerçekten tuhaf yan karakterleri oluşturmaya başladık. </p><p>Jean-Ralphio ve Dennis Feinstein gibi harika karakterlerimiz vardı, ancak yazarların en sevdiği karakterlerden biri, beşinci sezona dek görünmeyen ve kasabadaki rehin dükkanının sahibi olan Herman Lerpiss. Leslie ve Ben'in alyans aldıkları sahnede ortaya çıkıyor -- bir sürü dövmesi olan, garip bir yan karakter. Bu noktadan sonra onu her bölümde bir yerlere eklemeye çalıştık. Simpsonlar'ın kasabası Springfield gibiydi -- sadece karakterleri değil, yazdıkça kasabayı da yaratıyorsun. Bu da yazarlar için keyifli bir iş. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><b><span style="font-size: medium;">Sonsuza Dek Mutlu</span></b></p><p><br /></p><p><i>Altıncı sezonun son bölümü 'Moving Up,' mükemmel bir dizi finali için gereken her şeye sahipti, ta ki şaşırtıcı şeyler yaşanana kadar. Yedinci ve son sezonu üç yıl ileriye sarmak, oyuncu ve yazarlar için cesaret gerektiren bir işti, çünkü sezon başında 2017 yılı seçildiğinde, karakterler çok değişmişti. Ancak daha önce tüm aktörlerin doğru rollere düşmesi gibi, yine şans yüzlerine güldü ve şimdi yapılacak tek şey, karakterleri Pawnee'nin o güzel günbatımına doğru göndermekti. </i></p><p> </p><p><b>Yang:</b> Yedinci sezonun galasında üç yıl ileriye atmalayı tartıştık. Bunu yapmak isteme sebeplerimizden biri de, çok heyecan verici görünmesiydi. Burada hakkını vermek gerek: Mike, karakter oluşumundaki değişiklikten çekinmiyor. Dizi, yarım saatlik bir sit-com'da görmeye alışık olduğumuzdan daha agresif bir değişikliğe gitmişti. Sonra 'Moving Up'ı topluca okuduk ve gerçekten iyi gitti, hepimiz heyecanlandık. </p><p><b>Levine:</b> Leslie'nin, yeni ofisine arkadaşlarının fotoğrafını astığı sezon finalini izlediğimde "İşte bu" dediğimi hatırlıyorum. İşte mükemmel bir dizi finali. Buradan sonra daha ne yapabilirsiniz?</p><p><b>Yang:</b> NBC'den Lauren Anderson gerçekten iyi notlar verdi: "Bu senaryoyu seviyorum, bence toplu okuma harika geçti. Şakalar komik, performanslar iyiydi. Biraz dizi finali gibi hissettiriyor." Ve biz, dizi bitmiş gibi hissettirmememiz gerektiğini düşündük. Sanırım toplu okumadan sonra o toplantıda önerildi: Altıncı sezonun finalini, sonraki sezonun geçeceği 3 yıl sonrası ile bitirerek, sezonu "Dizi bitmiş" havasından kurtarmaya ve izleyicileri yeni sezon için heyecanlandırmaya çalıştık. Bence işe yaradı. Sadece garip bir ileri sıçrayış ve --sabit kamera çekimleri, Jon Hamm orada-- kasıtlı olarak kafa karıştırması gerekiyordu. İnsanlarda yankı buldu ve açıkçası insanların son sezondan heyecan duyduğunu düşünüyorum. </p><p><b>Levine:</b> Dizinin gerçek finali yazıldı ve yaratıldı; bunun gerçek final olduğunu düşünmekle mallık ettim. Senaryoya, masa okumasına ve çekimlere dayanarak iyi olacağına dair büyük ümitlerim var. Bence gerçekten muazzam olacak ve çok güldüğümüz ve içimize işleyen anlara sahip, etkili bir noktada bitirdik. Çok seviyorum. </p><p><b>O'Heir:</b> Pek çok insan bana, "Jerry'nin sonunu yazsaydın nasıl bir şey olurdu?" diye sordu. Siz sonunu görmeden bu cevabı verdiğimi biliyorum ama Jerry için müthiş bir son yazmışlar. Cidden bundan daha iyisini düşünemezdim Jerry için. Neler olacağına dair bir şeyler duymuştum. Sonra düşüncelerimi almak için bana sundular ve çok etkilendim. Çok saygılı bir davranış. Çünkü Jerry aptal biri olsa da, aynı zamanda birçok harika yönü de var. Güzel bir ailesi, onu seven bir ailesi var. Hepimiz için Jerry'ye harika bir uğurlama, harika bir final sundular. </p><p><b>Schur:</b> Bu konuda ne yapıldığına dair anılarımızı tazelemek için, yıl boyunca senarist odasında bir sürü dizi finali izledik. Ve benim için en tatmin edici olanları, dizi bitip de son isimler de geçtikten sonra gerçekten ileriye dönük bir proje oluşturabileceğimiz, herkesin nerede olduğunu ve insanlara ne olduğunu hayal etmenizi sağlayanlar gibi geldi. Son sahneden sonra tahmin yürütebilirsin böylece. </p><p><b>Daniels:</b> Bence duygusal açıdan, yıllar içinde yapılanların hakkı veriliyor ama belirli bir şey söylemeyeceğim. </p><p><b>Schur:</b> Bölüm, aslında karakterlerin bazı açılardan birbirlerine ve tabii ki izleyicilere veda etmesiyle ilgili. Bunun da ötesinde, hikayenin tasarımı, diziyi seven kişiye, herkesin ne yaptığını ve herkese ne olduğunu hayal edebileceğinizi hissettirmeye çalışmaktır. Bence karakterle özdeşleşirseniz ve karakteri severseniz, hepsinin iyi olacağını bilmek istersiniz. Hikayeyi oluştururken asıl amacımız, o insanları her hafta izleyemediğimiz zamanlarda da iyi olacaklarını herkese göstermekti. </p><p><b>O'Heir:</b> Maalesef ağladığım fotoğraflar internete düştü. O yüzden inkar edemem. Zordu. Sonun yaklaştığının hepimiz farkındaydık. Ama bir açıdan sevindim, çünkü bizim için çok şey ifade ediyor. Bizim için herhangi bir dizi, yapıp bitirdikten sonra öylece başka bir yapıma geçeceğimiz bir proje değildi. Çok özel bir iş olduğu için ayrılma düşüncesi korkunçtu ama bunu atlattık. Her birimiz kendi bireysel vedamızı sunduk -- zordu. Sonra veda partisi verildi ve orada tamamen dağıldık. Chris Pratt ve Nick Offerman, gitarlarını alıp '<a href="https://www.youtube.com/watch?v=WEv0bl7oodU">Bye Bye Little Sebastian</a>'ı söylediler, ki harikaydı. Sonra Amy ve Mike Schur birer konuşma yaptılar. Hepimizin bir daha benzerini tecrübe etmeyeceğimizi söylediğimiz, özel bir dizi. Bir daha böyle bir grup insanla bağlantı kurma ihtimalinin zor olduğunu düşünüyorum. </p><p><b>Schur:</b> Çok duygusaldı. Programımızı, son sahnede tüm oyuncu kadrosuyla, aynı anda sette bulunacak şekilde ayarladık. Böylece dizinin son anlarında bir arada olabildik. Çok güzeldi ve olması gerektiği gibiydi. Oyuncular, yapımcılar, herkes çok üzgündü. Ama mümkün olan en iyi şekilde üzgün. Ve kendimize, bu kadar üzgün olmamızın, harika yıllar geçirdiğimiz anlamına geldiğini hatırlatıp durduk. Dünyadaki en kötü şey, dizinin son gününü de bitirip "Beni buradan çıkarın" demek olurdu. Çok daha üzücü bir senaryo olurdu bu. Her şey çok güzeldi ama üzücü türden güzeldi. Üzülmenizin sebebinin, harika bir şeyin bitiyor olduğunu fark ettiğinizde, üstesinden gelebileceğiniz bir duygudur bu. </p><p> </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkVc_sL4CqYzAW7oz86KpHi70NssX0bhECmZwiaMpZdEOO_7mwDUALoD_Fiv6YSrVsoPfTc_Yf29cYM3F54JWOoSJeGEvHLHaSCFFwJKSm9YpKLuFrWkYPjY9Edb2VCRXowomQHTm-TMyC/s631/bc2fc480de4db68ef03af19ade311f6d.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="631" data-original-width="500" height="416" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkVc_sL4CqYzAW7oz86KpHi70NssX0bhECmZwiaMpZdEOO_7mwDUALoD_Fiv6YSrVsoPfTc_Yf29cYM3F54JWOoSJeGEvHLHaSCFFwJKSm9YpKLuFrWkYPjY9Edb2VCRXowomQHTm-TMyC/w330-h416/bc2fc480de4db68ef03af19ade311f6d.jpg" width="330" /></a></div><br /><p>(Orijinali için <a href="https://uproxx.com/feature/parks-and-recreation-evolution-oral-history/">şuradan</a>. Yardımları için İpek'e teşekkürler.)</p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-47901995153579643042021-05-08T17:03:00.003+03:002021-05-08T18:16:49.625+03:00Replikas Hakkında<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4CWkCzDEs6lrIsCEiBtbrv9wqnSmz4QoPcikE_8CH-YOUXVXg_u6kf9AXIUpq_kX-Ffhj-fxXOFukF_0zNeVTc8Kob_V2I9AihyKKtPTYq_iuWTPV587yrunpd694b9i3357F9Ld-jB6X/s650/l-replikas-a33c18aa.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="408" data-original-width="650" height="269" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4CWkCzDEs6lrIsCEiBtbrv9wqnSmz4QoPcikE_8CH-YOUXVXg_u6kf9AXIUpq_kX-Ffhj-fxXOFukF_0zNeVTc8Kob_V2I9AihyKKtPTYq_iuWTPV587yrunpd694b9i3357F9Ld-jB6X/w429-h269/l-replikas-a33c18aa.jpg" width="429" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Replikas'ın grup olarak kaydedip dinleyiciyle buluşturduğu son ürünler, 2013'ün Kasım ayında İstanbul Modern'in 'Hitchcock 9' isimli etkinliğinde, Blackmail filmiyle eşzamanlı olarak çalınan <a href="https://replikas.bandcamp.com/">şu</a> 7 şarkıydı. Bu yedi şarkılık toplamı da bir albüm saymışlar ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8XQRbNLoDuk">Alfred Hitchcock's Blackmail</a> ismiyle 2014'ün 24 Şubat'ında yayınlamışlardı. Önceki yıl EP No: 1 çıkmıştı. Bu EP ile birlikte Köledoyuran ve Dadaruhi'nin <i>remastered</i> versiyonlarını da içeren bir <i>box set</i> çıkarmışlardı. Ondan önceki yılın başlarında da bir 'köklere saygı' albümü olarak nitelendirilebilecek olan Biz Burada Yok İken piyasa çıkmıştı. Yani faal olduklarını bildiğimiz son 3 yılda, dinleyicilerin epey hoşuna gidecek ölçüde bir verim var ve üçü de farklı farklı üretimler. Bunun ardının gelmediğini düşündüğümüzde bir yandan da üzücü tabii. 2010'dan bu yana grubu dinleyen biri olarak, Biz Burada Yok İken ve EP No: 1 sonrasında hep bir haber bekledim ama, o arada bir baktık ki tâ 2021 gelmiş. </p><p>Grupla alakalı son hareket belirtisi, Netd'nin güzel projesi <a href="https://www.facebook.com/evdenuzaktamuzik/posts/10153795045340634/">Evden Uzakta'nın 18. bölümü</a> için 2014'ün başında yaptıkları kayıt. Bu performansı vaktiyle izledim ama link veremiyorum, çünkü ne Youtube'da, <a href="https://www.netd.com/netd-ozel/evden-uzakta/evden-uzakta-sezon-1/replikas-evden-uzakta-18-bolum">ne Netd'nin kendi sitesinde</a> yok. Diğer sanatçı ya da grupların videoları var etrafta ama Replikas'ınki görünmüyor -- sildirdiler mi acaba, diye de aklımdan geçmiyor değil. </p><p>Bundan sonrası ise yok. Epey bir bakınmama rağmen, 2014 ve sonrasında grubun toplu hâlde verdiği bir röportaja rastlayamadım internette. Son röportajlar <a href="http://www.agos.com.tr/tr/yazi/6241/replikasin-20-yillik-rock-seruveni">şu</a> ve <a href="https://egoistokur.com/replikas-bir-ruh-mistik-ve-tekinsiz-derin-bir-huznu-var/">şu</a> olsa gerek. Grup elemanlarının verdiği tekil röportajlara bakarsak, Temmuz 2014'te Gökçe Akçelik, <a href="https://m.bianet.org/biamag/yasam/157429-replikas-in-gokce-si">şu</a> röportajın son sorusuna verdiği cevapta grubun halen hayatta olduğunu belli eden cümleler kurmuş. İlave olarak Ekşi'de ilk "Sanırım tarih oldular" tiviti <a href="https://eksisozluk.com/entry/62120323">2016'nın ortasında</a> gelmiş. Yine Akçelik, 2018 yılı başlarında verdiği şu röportajda, grubun durumuna ait hiçbir şey söylemiyor. Barkın Engin, 2019 ortalarında verdiği <a href="https://www.diken.com.tr/muzisyen-akademisyen-barkin-engin-dijital-platformlara-gunde-40-bin-yeni-sarki-yukleniyor/">şu</a> röportajda geri dönüp dönmeyeceklerine dair soruya "Maalesef kişisel olarak çok mümkün görmüyorum" diyor. Mart 2020'de Back To The Sound'a verdiği <a href="https://www.backtothesound.com/video-roportaj-barkin-engin/">röportajda</a> ise grupla alakalı hiçbir şey söylemiyor. Zaman içinde bir vesileyle, bir yerlere konuşurken lafı geçerse, biraz daha aydınlığa kavuşur belki bu durum. </p><p>Grup, o arada, hiç beklenmedik bir şekilde popülerliğini artttırdı aslında. Pek meşhur dizimiz Çukur'un, grubun <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Q-y-c9vZqwk">Yaş Elli</a> ve <a href="https://www.youtube.com/watch?v=srkioP3r2qY">Bozuk Düzen</a> isimli şarkılarını dizide kullanması, hiç hesapta yokken isimlerini duyurdu. Bozuk Düzen o kadar değil ama, Yaş Elli'nin hem Youtube, hem de Spotify dinlenme sayıları inanılmaz: An itibariyle Spotify'da 4 milyona yakın, Youtube'da ise dört-beş farklı hesapta 7 milyona yakın bir dinlenme söz konusu. Spotify'da diğer tüm Replikas şarkılarını toplasanız herhalde 4 milyon dinlemeyi bulmaz. Öyle bir etki. Bu tabii, grubu eskiden beri bilen/tanıyan/dinleyenleri biraz sinir edecek bir gelişme, ama sektör/piyasa her şeyi malzeme etmeye meyilli olduğu için, grup da dağılıp gittiğinden, iyi tarafından bakmak zorundayız. O anlamda, <a href="https://eksisozluk.com/entry/72963176">şu</a> ve <a href="https://eksisozluk.com/entry/75415697">şunun</a> gibi örneklerin varlığını bilmek güzel. </p><p> </p><p style="text-align: center;">***</p><p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: left;">Replikas'ın son döneminden bahsetmişken, atlayamayacağımız bir nokta var. 2011 gibi, TRT 1'de <a href="https://eksisozluk.com/sessiz-olmaz--2715915">Sessiz Olmaz</a> gibi bir müzik-belgesel programı vardı. O dönemde olmasa da biraz sonrasında haberdar olmuştum ve birkaç bölümünü indirmiştim. İyi ki öyle yapmışım, çünkü şu anda koca internette, <a href="https://www.dailymotion.com/video/x1tvg3s">Selim Sesler bölümü</a> haricinde bu belgesel serisinden eser yok. İnanılmaz. Buraya yükleyeyim mi diye düşündüm ama başımıza bela alırız falan şimdi. Diyeceğim, böyle önemli bir grupla ilgili, merak edip araştıracak olsanız, belgesel namına yalnızca bu iş var -- ki eski Roll ekibi hazırladığı için, gayet iyi yapım. Ama o da ortalıkta yok. <a href="https://kiyimuzik.com/replikas-belgeseli/">Şurada</a> belgeselden bahseden bir yazı var. </p><p style="text-align: left;">Avaz albümünün yapım sürecinde çekilen görüntülerden oluşan ufak bir belgeselimsi var. Normalde albümle mi verildi bilmiyorum. <a href="https://www.youtube.com/watch?v=tIWlHDFtrjQ">O videoyu</a> Selçuk Artut'un hesabında bulmak mümkün. Ki Selçuk Artut'un <a href="https://www.youtube.com/channel/UCv1_QqzT2EH6nqvALA0sy0Q/videos">Youtube hesabı</a>, grubun internetteki arşivi açısından çok önemli. Ayrıca grubu özleyenler için de bir nebze olsun hasret gidermeye yardımcı olabilecek kayıtlar. Kendisi 2-3 yıldır eski videoları paylaşıyor. Hele de son bir yıldır paylaştıkları, inanılmaz önemli materyaller: Konserler, performanslar, radyo röportajları, deneysel işler...</p><p style="text-align: left;">Ek olarak, SoundCloud hesapları <a href="https://soundcloud.com/replikastr">halen açık</a> ve farklı dönemlerden bir grup kayıt oradan paylaşılmış durumda. <a href="https://replikas.com/">Resmî site</a> de açık ve bu parçalar orada da yer alıyor. Yani bunlardan haberdar olmayan Replikas hayranları için, yeni albüm etkisi yaratmasa da, bünyeye iyi gelecek bazı güzellikler orada duruyor -- şimdilik en azından.</p><p style="text-align: left;">Grubun 2010 yılından güzel bir <a href="https://avazavazdergi.com/roportaj-replikas/">röportajıyla</a> da postu bitirelim. Sözü bağlayacak bir yer yok. Her şeyin bir sonu var. Sessiz-sedasız ortadan kaybolmaları, ve hattâ grup üyelerinin sonraki söyle(me)dikleri ve tutumları, sürecin hoş sonlanmadığına işaret. Klişe ama, bu ülkede 20 yıla yakın böyle müzik yapıp ayakta kalmak zaten zor iş. Onları dinleyerek ve müteşekkir kalarak varlıklarını devam ettirebiliriz ancak. </p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-90958869471713114682021-05-05T16:16:00.004+03:002023-04-03T16:43:43.875+03:00Çeviri: Rap Tarihini Değiştiren Akşam<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFww1nAiQLqT9NA5HieW44qC9HM2uiN1yemC8BBIY-hrkSs2_ZB7jYG6gvquHYerMyHUfCtwjAJInhLJfArubbSi5aSgxU77nq7rPcQc51gJNS_wr5T2B0LCmOg-lIVoEWWPWZgpc_MO0O/s1920/Source_Awards_hnsfqx.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1279" data-original-width="1920" height="309" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFww1nAiQLqT9NA5HieW44qC9HM2uiN1yemC8BBIY-hrkSs2_ZB7jYG6gvquHYerMyHUfCtwjAJInhLJfArubbSi5aSgxU77nq7rPcQc51gJNS_wr5T2B0LCmOg-lIVoEWWPWZgpc_MO0O/w464-h309/Source_Awards_hnsfqx.jpg" width="464" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p><i>1988 yılında, Harvard'da eğitim görmüş Boston'lı iki beyaz genç tarafından kurulan The Source dergisi, 90'ların başlarında hip-hop basınının en çok rağbet gören yayınıydı ve her sayısı ayrı ses getiriyordu. Derginin rafları istila etmesiyle birlikte markayı daha da büyütecek bir fikir doğdu -- ödül vermek.</i></p><p><i>1991 yılında The Source, <a href="https://eksisozluk.com/entry/2631733">Yo! MTV Raps</a>'in özel bir bölümünde ödüller dağıtmaya başladı ve üç yıl sonra tam teşekküllü bir yapım, Madison Square Garden'daki Paramount Tiyatrosu'nda yapılan bir sahne şovuyla tamamlandı. Ertesi yıl The Source aynı yere geri döndü, ancak hip-hop ortamı inanılmaz oranda değişmişti. Tupac vurulmuştu ve hapisteydi, Bad Boy en ünlü şirket konumundaydı ve hepsinden öte, Doğu Yakası-Batı Yakası rekabeti hararetleniyordu.</i></p><p><a href="https://www.youtube.com/watch?v=mv2OMXngkEs"><i>"Sanatçı olmak isteyen, yıldız kalmak isteyen ve yapımcının videoda, kayıtlarda dans etmesi konusunda endişelenmesi gerekmeyen kim varsa -- Death Row'a gelin!" </i></a></p><p><i>Suge Knight'ın o gece söylediği meşhur sözleri, ölümcül bir savaşın ilk gerçek kurşunları oldu. Ama dahası vardı. Snoop Dogg'ın cümleleri de arkasından geldi: "<a href="https://www.youtube.com/watch?v=tNfx325Nw78">Doğu Yakası, Dr. Dre ve Snoop Dogg'a hiç sevgi göstermeyecek mi?</a>" Arkasından Diddy'nin atarlı cümleleri: "Ben Doğu'da yaşıyorum ve Doğu'da öleceğim." Outkast'ın yuhalanması ve Andre 3000'ın kehaneti: "<a href="https://www.youtube.com/watch?v=jyxaYc9F48Y">Güney'in de söyleyecekleri var</a>!" Ve ayrıca, o zamanlar pek bilinmeyen Boston'lı bir rapçi olan Raymond "Benzino" Scott'ın ilk dakikalarda görünüp ödüllerden birini takdim etmesi vardı -- onun perde arkasındaki varlığı, sonradan, derginin zayıf noktası olacaktı. </i></p><p><i>O gece olanlar, yıllar boyunca hip-hop dünyasında yankı buldu. Doğu-Batı çekişmesi gerçek bir rekabete dönüştü ve Tupac ile Notorious B.I.G.'nin ölümleriyle zirveye çıktı. Rap'in güç dengesi, geçici de olsa <a href="https://eksisozluk.com/entry/967557">Mason-Dixon Hattı</a>'nın güneyine kaydı ve The Source, daha fazla ödül töreni ve daha büyük rekabetle, iyice devasa bir güç merkezi hâline geldi. </i></p><p><i>Olaylı ödül töreninden 10 yıl sonra dergiyle yollarını ayıran eski sahipler, ilk kez bu konuda konuştular. </i></p><p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibpmBnx8v7qmzWh6XtWE08A9jhUYWVN3kJ81OmeUwj49uCQhS55vV8roe8pWO9GxDKosyI_i53LzY9hj-2z1_5MUp7GTbubedcZf0pD1IOdqiBRSt_Aq8AflbKe3uH3axBoItx85kx0Ou3/s1920/SOURCE-AD-2_e6xkcq.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1233" data-original-width="1920" height="297" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibpmBnx8v7qmzWh6XtWE08A9jhUYWVN3kJ81OmeUwj49uCQhS55vV8roe8pWO9GxDKosyI_i53LzY9hj-2z1_5MUp7GTbubedcZf0pD1IOdqiBRSt_Aq8AflbKe3uH3axBoItx85kx0Ou3/w461-h297/SOURCE-AD-2_e6xkcq.jpg" width="461" /></a></div><br /> <p></p><p><b>Source Ödülleri nasıl başladı? </b></p><p><u>David Mays:</u> The Source Ödülleri 1991 yılında başladı. <i>Yo! MTV Raps</i>'in yöneticileriyle bir anlaşma yaptım ve Source ödüllerini verdiğimiz bir öğleden sonramız oldu. Birçok farklı sanatçı ödül aldı, bizim uydurduğumuz ufak ödüller. Onları aradık, gelip ödüllerini aldılar. O zamanlar The Source'un olayı, hip-hop kültürünün hızla genişlediği, hızla ticarileştiği, hattâ küreselleştiği bir çağda onu savunmaktı. Ama aynı zamanda ana akım tarafından da çok dışlanıyordu. Medya ve politikacılar tarafından birçok olumsuz yorum ve saldırı geliyordu. Ödüller, kendi hip-hop tutkumdan, bu yetenekleri sergileme arzumdan, bu inanılmaz sanatçılardan, yapımcılardan, söz yazarlarından, müzisyenlerden ve dansçılardan, yani hip-hop'ın bir parçası olan tüm bu insanların bir kısmını bir araya getirme arzumdan ortaya çıkan doğal bir fikirdi. Sanırım 1988 gibi erken bir tarihte Grammyler'e rap kategorisi eklenmişti ve hip-hop dünyasında çok eleştirildi bu, çünkü adaylar Tune Loc, Will Smith ve Jazzy Jeff'ti. Böylece ana akım ödül törenleri için bir standart belirlenmiş oldu -- gerçek hip-hop'ı küçümseyen, televizyonda gösterilmeyen bir tören ve şüpheli aday gösterme süreci. <i>Yo! MTV Raps</i> ile ortaklıktan sonra kendi başımıza bir ödül töreni organize etmek için uğraştım ve ilkini 1994'te Paramount Tiyatrosu'nda yaptık. Televizyon yayını yoktu. Tupac oradaydı. Başka bir sürü kişi de vardı.</p><p><br /></p><p><b>İnsanlar ödül alma konseptinden heyecan duyuyorlar ve rap çok rekabetçi bir alan; bu açıdan <i>Yo! MTV Raps</i>'te ortam nasıldı -- insanlar bunlar üzerinde tartışıyor muydu? </b></p><p><u>Mays:</u> Birincisi ve en önemlisi, özgün olan bir şeyin heyecanıydı. Olay büyüdükçe, 1994'teki ilk büyük tören gibi, ardından tabii ki adaylar ve kimin hangi ödülü alması gerektiği tartışmaları ortaya çıktı. Zamanla daha resmî bir süreç hâline geldi. İlk birkaç yıl, adaylıkları belirlemek için The Source ekibi vardı, bazı oylamaları sektördeki farklı kişilerle birlikte yaptık. Tam anlamıyla hakiki bir işti. Daha önce hiç yapılmamıştı.</p><p><br /></p><p><b>Oy pusulaları kimdeydi?</b></p><p><u>Mays:</u> O zamanlar, radyoda çalışan ya da çalışmayan DJ'ler çok etkiliydi. Aile şirketi perakendecileri de o günlerde çok etkili oldular, çünkü halkın içinde çok ön plandaydılar. Yani perakendeciler ve DJ'ler. Böyle olmuştur. </p><p><br /></p><p><b>O erken aşamada bile, film stüdyolarının Oscarlar'da yaptığı gibi, şirketler adaylık için yarışıyor muydu?</b></p><p><u>Mays:</u> Kesinlikle ciddiye alınıyordu ve insanlar bunun bir parçası olmak istediler. Şirketler destekledi. The Source yeterince etki yaratmıştı. Bu da şirketleri, sanatçıları, menajerleri ve herkesi daha değerli kıldı. 1995 Source Ödülleri'ni açan The Death Row performansındaki sahne için Suge Knight 100 bin dolardan fazla para harcamıştı. Bu da insanların bu törene ne kadar bağlılık gösterdiğini ve neyi başardığımızı gösteriyor. </p><p><br /></p><p><b>94'te güvenlik endişeleri söz konusu muydu?</b></p><p><u>Mays:</u> Sigorta yaptırmamız gerektiğini biliyordum ama bunun büyük bir sorun olduğunu hatırlamıyorum. O tür bir mekanı güvenli tutabilirdik. Para konuşur! Düşünmeden söyleyeyim, büyük bir etkinlik için böyle bir mekana ne kadar depozito yatırırsınız -- 25-50 bin dolar? Önemli miktarda para karşılığında büyük bir sözleşme imzalıyorsunuz. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/hf4sphYfdTM" width="320" youtube-src-id="hf4sphYfdTM"></iframe></div><br /><p><br /></p><p><b>94'te Tupac ve Q-Tip arasında geçenleri anlatsana.</b></p><p>Mays: Hangi görüntüler var bilmiyorum ama, Tupac oradaydı. Yanında da bir sürü adam. Sanırım performansı için endişeliydi ve bir ara kulise gidip teknisyene gidip DAT kasedini ya da hangi şarkıyı söyleyecekse onu verdi. Kasıtlı olduğunu düşünmüyorum; yalnızca endişeli ve heyecanlı olduğunu ve oraya çıkmak istediğini düşünüyorum. Sonra kaset başladı, aynı anda sahneye çıktı ve o anda Q-Tip ile başka birileri bir ödül veriyor ya da kabul ediyordu. Müzik duyuldu, o da yanındakilerle birlikte sahneye fırladı ve şarkıya girdi. Podyumdaki insanlar, W-Tip ve yanındakiler de "Neler oluyor?" dediler. Şaşırdılar ve sanırım biraz da kırıldılar. Zulu Nation da orada Q-Tip'le beraberdi ve sanırım biraz atıştılar. Ama herhangi ciddi bir şey olmadı. </p><p><br /></p><p><b>94 ve 95 arasında Doğı-Batı çekişmesi büyüyordu.</b></p><p><u>Mays:</u> Yanılmıyorsam Pac'ın vurulmasıyla başladı, gerçek kökeni buydu. Şu ya da bu kişi, sıklıkla bu sebepten suçlanır ama bu şekilde başladı, evet. </p><p> </p><p><b>Ama 1995 ödüllerinde Tupac hapisteydi. Peki o akşama doğru aklından neler geçiyordu? </b></p><p><u>Mays:</u> Suge'un geleceğini biliyordum ve bir sürü insan da orada olacaktı. Puffy ve Biggie de geliyordu. Benim herkesle aram iyiydi, ortada bir sorun olacağına dair de beklenti bulunmuyordu. Pac vurulmuştu ve söylediğiniz gibi hapisteydi. Death Row ile tam olarak bir araya gelmemişti. Dışarıya çıktığında, Suge onun kefaletini ödeyip dışarıya çıkardığında mesele bir sonraki seviyeye geçti, çünkü Pac kiminle kavgaya tutuşmuşsa ya da nerede vurulmuş olursa olsun, olay bir nevi, onu tuzağa düşüren Doğu Yakası'na karşı verilen, Pac'ın da dahil olduğu bir Death Row savaşına dönüştü. Yani Suge oraya çıkıp o sözleri söylediğinde kesinlikle tansiyon yüksekti. Doğrudan söylemişti. Kendisi sahnedeydi, Puffy ve Biggie de ön sırada, sağında oturuyordu. Suge ve adamları, merkez kısmın solunda oturuyordu. Bu Puffy'ye doğrudan yapılmış bir hamleydi ve Puffy'nin yakınları da oradaydı. Daha sonra Snoop çıktı ve o meşhur cümleyi söyledi. Bir yandan ilk organizasyondaki gibiydi ama diğer taraftan da 10 kat daha büyüktü çünkü televizyonda yayınlanıyordu ve daha büyüktü. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/mv2OMXngkEs" width="320" youtube-src-id="mv2OMXngkEs"></iframe></div><br /><p><b>Ödül töreni New York'da düzenlendi. Yaşanan olaylarda şehrin nasıl bir rolü vardı?</b></p><p><u>Mays:</u> <i>The Source</i>, New York merkezli olmasına rağmen bakış açımızı New York merkezli tutmamaya gayret ettik. Çünkü New Yorklular hip-hop konusunda biraz kibirli. Sonuçta doğduğu yer orası. Ve bu konuda diğer bölgelerin üretimine tepeden bakıyorlardı. O sene ödül töreni New York'ta yapıldı. Tüm sanatçılar ve tüm şirketler geliyordu ama halka binlerce bilet satmıştık ve bu insanlar New York'tandı. Yani kalabalığın büyük çoğunluğu New York civarından kişilerdi. </p><p><br /></p><p><b>Bad Boy performansı esnasında Diddy şöyle bir demişti: "Doğu'da doğdum ve Doğu'da öleceğim." Burada Suge'a mı yanıt veriyordu? </b></p><p><u>Mays:</u> Evet, kesinlikle. Sonradan sahne aldılar. Herkes sakinleşmişti. Gerilim vardı ama kimse birbirine vurmamıştı ve herkes işine bakıyordu. Ama bir saat falan sonra, onların sahne sırası gelince, sanırım yapmak istediği şeye karar vermişti. O anda New York'taydı ve sanırım haysiyetini kurtarmak adına bir şeyler yapması gerektiğini hissetti. Ama ben bunun, akşamın erken saatlerinde söylenenlere doğrudan bir cevap olduğuna inanıyorum. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/JpgpS3ogvMM" width="320" youtube-src-id="JpgpS3ogvMM"></iframe></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p><b>Snoop çıkıp o sözleri söylediğinde, ortamdaki atmosfer nasıldı? </b></p><p><u>Mays:</u> İki türlüsü de vardı. Snoop çok tutkulu ve gösterişli bir çıkış yapsa da, bunun kalabalıktan gelen enerjiye karşı verilen bir reaksiyon olduğunu düşünüyorum. İnsanlar yuhalıyor, kötü şeyler söylüyorlardı. Ne hissediyorsa onu söyledi. Orası Grammy ödülleri değildi. O adamlar için bu törenin bir parçası olmak, bir rüyanın gerçeğe dönüşmesi gibi bir şeydi. Tüm gördükleriniz, o andaki duygular gerçekti. Orijinallik budur -- <i>The Source</i>'un da bir dergi olarak, ödül töreniyle ve diğer unsurlarla temsil ettiği şey buydu. Bu samimiyeti şimdi başka yerde bulamazsın. BET Ödülleri'nde veya başka bir yerde göremezsin.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/vwLG7aSYM3w" width="320" youtube-src-id="vwLG7aSYM3w"></iframe></div><br /><p><br /></p><p><b>Ödül kazandıkları açıklandığında OutKast yuhalanmıştı. Bugünkü konumlarına bakınca inanması çok zor.</b></p><p><u>Ray Benzino:</u> Andre 3000 ödülü kabul etti ve çok ciddi bir şekilde kalabalığa "Güney'in de söyleyecekleri var" dedi. N.W.A'in çok büyük olmasına ve Los Angeles'tan başlayan o akıma karşın, New York oraların şarkılarını pek çalmazdı. Yani Source Ödülleri'nin New York'a hip-hop'ın, ülkenin diğer bölgelerinde de canlı olduğunu ve kaliteli icra edildiğini tanıttığını düşünüyorum. </p><p><br /></p><p><b>O zamanlar sen aynı zamanda bir rapçiydin de. Puff veya Suge'u şahsen tanıyor muydun, onlarla ilgili fikrin neydi?</b></p><p><u>Benzino:</u> Yok, tanımazdım. O dönemde daha Biggie'yle bile tanışmamıştım; Suge'la da henüz tanışmamıştım. Pac'ın tüm ekibi Jersey'dendi. E. D. I. Mean ve başka bazı Batı Yakası'ndan kişiler de Jersey'lilerle takılırdı. Kardeşi de tabii. Pac, New York'la iyi geçinirdi. Özellikle <i><a href="https://eksisozluk.com/entry/829319">Juice</a></i> filminden sonra. Ve New York da onu benimsemişti. Ama Dave haklı: Pac vurulduktan sonra Suge kollarını açtı ve onu kurtardı, sonra da Pac şöyle dedi: "Bir dakika, ben Death Row'a bağlıyım ve Death Row da Batı Yakası'nda." Çok para harcamışlardı çünkü New York'a Death Row'un gerçekten kim olduğunu göstermek istiyorlardı. Herkes ciddiyetini takınmalıydı. Snoop bile. Belki Suge, New York rap'i için farklı yöntemlere sahip biriydi ama Snoop'un New York'lu rapçiler tarafından saygı gördüğünü ve takdir edildiğini söyleyebilirdiniz çünkü hepsi onu dinleyerek büyümüştü. Bu yüzden New York'a kim olduklarını gösterme konusunda heyecanlıydılar. </p><p><br /></p><p><b>Ödül töreninin ardından, bu işin patlayıp Doğu Yakası-Batı Yakası kavgasına dönüşeceğini hiç düşündünüz mü?</b></p><p><u>Benzino:</u> Suge o sözleri söyledikten sonra bunun devam edeceğini anlamıştım. O kadar ileri gideceğini bilemezdim ama sonunda Suge ve Puff'ın birbirine sarıldığını görmediniz. Seyirciler arasında Suge'la birlikte gelen 100'den fazla kişi vardı. Hepsi Los Angeles'tan gelen belalı adamlar. O zamana kadar New York'un çete olayını tam olarak kavradığını sanmıyorum. <a href="https://eksisozluk.com/entry/32960522">Bloods</a> ve <a href="https://eksisozluk.com/entry/3403284">Crips</a> gelmiş, New York City'de yan yana oturuyor -- sanırım ilk kez gerçekleşiyordu bu. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUhmnWeERRuqunevXxOPMNIL1gxhSxDoqrXmLY2pJRST9Ku10D6HrXU_6D_SuqjYJ7V7u-7K0nBeWn5CLmDIQIBUGJvmSLEWp_fCwkr5cQaC6bmmOXMO1hgURSn8IPuaHAXzTRhoe0229g/s1920/snoop-dogg-and-dr-dre_ioenem.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1279" data-original-width="1920" height="294" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUhmnWeERRuqunevXxOPMNIL1gxhSxDoqrXmLY2pJRST9Ku10D6HrXU_6D_SuqjYJ7V7u-7K0nBeWn5CLmDIQIBUGJvmSLEWp_fCwkr5cQaC6bmmOXMO1hgURSn8IPuaHAXzTRhoe0229g/w442-h294/snoop-dogg-and-dr-dre_ioenem.jpg" width="442" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>Bir yıl sonra Tupac ölmüştü. Aylar sonra da Biggie vefat etti. O noktadan sonra Source Ödülleri nasıl değişti?</b></p><p><u>Mays:</u> 95'teki törenden bir şey kazandığımızı sanmıyorum. Televizyonda yayınlanması için çok para harcadık ve bu da personelin ayrılmasından hemen sonraydı. Şirketi yeniden yapılandırıyor ve inşa ediyordum. Bunun da bir parçası olduğunu düşünüyorum. O yıllar, Tupac ve Biggie'nin ölümleriyle birlikte çok çalkantılı yıllardı ve bu olaylar biraz etkilemiş olabilir. </p><p><b><br /></b></p><p><b>Medyanın bugünkü durumuna bakıldığında <i>The Source</i>, bu farklı etkinlik deneyimleri ve marka uzantılarıyla --ödül törenleri, radyo programları, TV şovları, dergi, haftasonu tartışmaları-- zamanının çok ilerisinde görünüyordu. Hak ettiğiniz övgüyü aldığınızı düşünüyor musunuz?</b></p><p><u>Benzino:</u> Asla. Bir bok görmedik. Bunun için hakkımız verilmedi ve insanlar bunu dile getirmese de, zihinlerinin bir yerinde bu ödül olayını bizim başlattığımızı biliyorlar. Stephen Hill biliyor. BET biliyor. Fikri biz verdik. Kimse sokaklardan gelen bu adamları kutlamak ve onurlandırmak için ödül vermiordu. Bunu biz yaptık. </p><p><br /></p><p>(Orijinali için <a href="https://www.complex.com/music/2015/08/how-the-1995-source-awards-changed-rap-forever">şuradan</a>. Konuyla alakası olmayan birkaç soruyu kırptım.)</p>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-3440242531088776612020-05-01T19:45:00.003+03:002023-04-25T16:55:27.851+03:00Çeviri: Yaratıcılarının Ağzından 'The Infamous' – Yazım Süreci, Hikayeler, Detaylar<br />
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAqMV6I1rQJV4fCyUMAO58ksW6y-f9-nKhDjwcPEn_O7jGM_mEIlYk3sJZCIAFJ_ClURGmEJAnk2yt5ESgnDoepcMXFt7dLaH81TBdoht0lfsxyQiR2JcQk0A5l6zANbLGFm0AK_FxbQM/s1600/maxresdefault.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAqMV6I1rQJV4fCyUMAO58ksW6y-f9-nKhDjwcPEn_O7jGM_mEIlYk3sJZCIAFJ_ClURGmEJAnk2yt5ESgnDoepcMXFt7dLaH81TBdoht0lfsxyQiR2JcQk0A5l6zANbLGFm0AK_FxbQM/s400/maxresdefault.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit , serif;"><i>Artık efsanevi bir grup olarak görülmelerine ve ikinci albümleri <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/The_Infamous" target="_blank">The Infamous</a>'un çıkmasına öncülük etmelerine rağmen, Albert “<b>Prodigy</b>” Johnson ve Kejuan “<b>Havoc</b>” Muchita'nın bu kadar uzun ve verimli kariyerlere sahip olacakları belli değildi. Bekledikleri başarıya ulaşamadıkları, ilk albümleri <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Juvenile_Hell" target="_blank">Juvenile Hell</a>’de bir hit şarkıları vardı. Fakat sözü edilen ‘<a href="https://youtu.be/32LN93ujtBo">Hit It From The Back</a>’ parçası bile onların, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/4th_%26_B%27way_Records">4th & Broadway</a> kayıt şirketinden atılmalarına engel olamamıştı. Prodigy, otobiyografisi <a href="https://www.amazon.com/My-Infamous-Life-Autobiography-Prodigy/dp/1439103186" target="_blank">‘My Infamous Life’</a>ta kendisinin ve Havoc’ın söz yazma ile prodüksiyon işini yeterince ciddiye almadığını itiraf etmişti. O zamanlar, ikilinin çok genç olması, yaşananları kabul edilir kılıyordu.</i></span><br />
<i><br /></i>
<i>Fakat yaşananlar yapacakları yeni işler için bir dürtü olabilirse, bu kesinlikle iyi bir şeye sebebiyet verecekti. Juvenile Hell için ürettikleri sadece üç şarkı ile, <a href="https://twitter.com/CoededMarshall/status/1650847940062085120">The Infamous</a> albümü ile ulaşacakları o eşsiz tarzın temellerini atmışlardı. Karanlık, karamsar, düşünceli ve uğursuz tarzları, dinleyiciye adeta kıyamette yaşam sürme hissi veriyordu. Havoc ve Prodigy’nin sert ve ölçüsüz sözleri, New York’un Queensbridge bölgesinde büyümenin ne olduğunu anlatan siyah-beyaz bir portre çiziyordu (Evet, Prodigy, Long Island’ın Hempstead bölgesinde doğmuştu fakat hayatı boyunca hep Queensbridge’de bulunmuştu). Bu kadar genç bir ikilinin bu tür soğukkanlı düşüncelere sahip olması sinir bozucu olabilir, ancak reaksiyonlar çoğunlukla pozitif gelince, gerçeklik yankı bulmuş gibi görünüyordu. </i><br />
<i><br /></i>
<i>Albümde, “Shook Ones, Pt. II,” ve “Survival Of The Fittest,” gibi büyük parçalar vardı. Bu sayede ‘Dunn ’ sokak ağzını dünyaya tanıtmışlardı. [Çevirenin Notu: ‘Dunn slanguage’ ya da ‘Dunn language’; Mobb Deep, Big Noyd, Nas, Wu Tang, gibi East Coast MC/gruplar tarafından kullanılan New York’a has bir argo tarzıdır. ‘Dunn’ argosunun, Queensbridge toplu konut bölgesinden Prodigy’nin bir arkadaşının ‘son’ (evlat) kelimesini ‘dun’ diye telaffuz etmesiyle ortaya çıktığı bilinmektedir. Dunn argosu ile bağı olan diğer kelimeler; Slug (kurşun) ve crab’tir (korkak). Mobb Deep, ‘dunn language’ denildiği zaman akla ilk gelen oluşumlardan biridir. Mobb Deep’in, 'The Dunn Language' and 'The Dunn Language Part II', mixtape’leri bu argonun en yaygın kullanıldığı projelerdendir.] Günümüzde albümün yıldönümü kutlanıyor [ÇN: Çeviri sırasında tam da 25’inci yıldönümü kutlanmakta] ve biz de The Infamous albümünün yapımında adı geçen kişiler ile konuşmak istedik.</i><br />
<em><span style="border: 1pt none; color: black; font-family: "inherit" , serif; padding: 0cm;"><br /></span></em><em><span style="border: 1pt none; color: black; font-family: "inherit" , serif; padding: 0cm;">(Yazının orijinali için t<a href="https://www.complex.com/music/2011/04/the-making-of-mobb-deep-the-infamous/party-over">ıklayınız</a>.)</span></em><br />
<b><br /></b>
<b><br /></b>
<br />
<h2>
<b>"The Start of Your Ending (41st Side)"</b></h2>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br />
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Prodigy: </b>Hav'in Queensbridge'teki evinde ya da benim Long Island'a bağlı Hempstead'deki evimde kayıt alırdık. İşi şehrin farklı yerlerine yaydıkça daha iyi şeyler ortaya çıkıyordu. ‘The Start Of Your Ending’ büyük olasılıkla Platinum Island'da kayıt alındı. Orası, şarkıları bitirdikten sonra götürdüğümüz yerlerden biriydi. Albümün sonlarına doğru yer alan bir şarkıda da bunu yapmıştık.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
O zamanlar beat'leri Havoc ile birlikte yapardık. Bu şarkı ikimizin ortak prodüksiyonuyla meydana geldi. Ben beat'e biraz piyano ekledim, Havoc da bir şeyler eklemişti. Gecenin körüydü, bir litrelik şişelerden içiyor, azıtıyorduk. Her zaman olduğu gibi. Ortamda sigaralar ve fena ot vardı. Şarkının çok büyük bir kısmını bir oturuşta tamamladık. Çünkü zamanında gerçekten çok hızlıydık. Şarkıları evde yapardık, daha sonra stüdyoya geri dönerdik.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Havoc: </b>O zamanlar 19 ya da 20 yaşındaydım. Bir yıl önce Juvenile Hell albümünü çıkarmıştık. Juvenile Hell’in üzerinde çalışırken, ne zaman stüdyoya gitsek birçok insan bizi etkilemeye çalışıyordu. Artık emindik, “Sikeyim, tamam o zaman. Yapacağımız albüm için yeni sözleşme imzaladık. Bu insanlar bizden daha büyükler. Ne yaptıklarının farkındadırlar. Hadi o zaman, onlara şarkılar hazırlayalım” dedik. Orada burada birkaç beat yaptım –belki bir iki tane– ve mutluydum. Ama Juvenile Hell çıktığında, beklediğimiz tepkileri alamamıştık. Şimdi ise sırtlarımız duvara dayanmıştı. Çünkü bunun bizim son şansımız olduğunu biliyorduk. Şöyle durup geriye bakıyorum da, üzerimizde gerçekten çok baskı vardı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Tüm arkadaşlarımız stüdyoya gelirdi. Litrelik büyük şişelerden bira içer, ot tüttürürdük [gülüyor]. Stüdyoda 20 kişiye yakın olduğumuzu söyleyebilirim. Kontrolden çıkmış bir ortamdı. Eşyalar kırılıyor, kayboluyordu. Başkasının adını verip kendisi için dışarıdan yemek yiyecek söyleyenler de vardı [gülüyor]. Fakat bunlar aramızda sorun yaratmıyordu. Sonuçta biz toplu konular dışında başka bir yer görmemiş bir arkadaş grubuyduk – bunları yapmamız doğal [gülüyor].</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Saatli radyoyu ve mixer'in kolunu kıranlar vardı. Bira dökülmemesi gereken yerlere bile bira dökülmüştü. Olay, sonuçta mahalledeki insanların bir araya gelmesiydi, herkes bir diğer kişinin enerjisini hissediyordu. Yani o ortamda beat yaparsam herkes gaza gelebilirdi. Ben de tüm tayfayı stüdyonun içine çağırdım. “Sikeyim, tamam o zaman. Herkes mikrofonun başına geçsin. Kendinizi tanıtın” dedim. İşin, olabildiğince gerçekçi olması için çabalıyordum.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Beat’in bana rehber olmasına izin veririm [sözlerimi yazarken]. Beat’i dinlerken hissettiğim neyse, söz olarak yazdığım şey de o olurdu. Tayfamı sözlerimde anonim olarak tanıtırdım; “Evet, çıkar dök içindekileri adamım Y.G. gibi.” Sözünü ettiğim eleman mahalleden adı çıkmış birisiydi. Milletin malını çalar, kokain çeker ve azıtırdı. Herkes ondan korkardı ama onun da doğası böyleydi. Yani onu kafiyelerimden birine dahil etmeliydim.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Matty “Matty C” Capoluongo – (Matt Life olarak da bilinir) - (Yönetici Prodüktör ve Loud Records’un A&R görevlisi): </b>Schott’ın, kafiyelerin değerlendirilmesi konusunda Mobb Deep ile arası iyiydi. Ben ise işin prodüksüyon kısmında onlara yakındım. Onlarla ilgili aklıma gelen ilk şey şu: Mobb Deep, ilk albümlerinin (Juvenile Hell) özünü üzerinde kafa yoruyordu. Ben de o albümün ‘kaba ev-stüdyosu’ versiyonunun neye benzeyeceğini tasarlamaya çalışıyordum. </div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Kasette en başta, albümün çekirdeğini oluşturan beş ya da altı şarkı bulunuyordu. Bunlar, Survival of the Fittest,’ ‘Shook Ones,’ ‘Give Up the Goods,’ ve ‘Temperature’s Rising’ adındaki şarkıların orijinal versiyonlarıydı. Ortada albüme girememiş birkaç şarkı daha vardı. O şarkılarla ilgili en büyük sorun şüphesiz sample’lardaydı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Mobb Deep’in üzerinde çalıştığı yeni albümün ufak bir kısmı piyasaya sızdırılmıştı ve birçok insan kasetin demo olduğunu düşündü. Ama unutmayalım ki Mobb Deep’in yapımcı bir şirket ile anlaşması vardı. Yapımcı şirketleriyle daha önceden bir albüm çıkarmışlardı. Bu sızıntılardan sonra ortaya yeni bir şarkı çıkacaksa, o da Havoc’un yapım şirketiyle anlaştıktan sonra elinde <i><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/The_Source_(dergi)" target="_blank">The Source</a></i> dergisiyle yanıma gelmesiyle mümkün olacaktı. O şarkı 'Patty Shop'tı. Mobb Deep’in ikinci stüdyo albümü macerası işte böyle başlamıştı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Patty Shop’ı Stretch Armstrong’a vermiştim. O da şarkıyı radyoda çaldı. Stretch bu hareketiyle Loud Records’ın sahibi Steve Rifkind’ın dikkatini şarkı üzerine çekmişti. İlk başta, şarkının bu haliyle çıkmasını düşünüyorduk fakat daha sonra stüdyoya geri dönerek, şarkıyı daha temiz hale getirmeye karar verdik. Çünkü şarkı Mobb Deep’in ev stüdyosunda kaydedilmişti. Beat’teki davullar yarım saniye gecikmeliydi ve nakaratta <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Redman_(rapper)" target="_blank">Redman</a> vardı. İster inanın ister inanmayın Redman bir Mobb Deep şarkısındaydı. Şarkı hiçbir zaman istedikleri seviyeye ulaşamamıştı. Onlar da bu şarkıya albümde yer vermeme kararı aldı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/20bkKOXUZi8/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/20bkKOXUZi8?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Stüdyodan sorumlu kişiydim. Ses cihazları işinin yanında bütçeyi de idare etmem gerekiyordu. Projedeki rolüm, gereksiz harcamaları engellemek için gözlem yapmaktı. İlk başta bütçe oldukça azdı ama paramızı müzik dışında her şeye harcıyorduk. Dürüst olmak gerekirse bütçe 6 haneliden daha düşük bir paraydı. Stüdyolar, yiyecek bütçesi hakkında karar verme yetkisine sahipti. Konu Mobb Deep olunca iş, şu iğrenç ve baskıcı ilişkilerden birine dönüşüyordu.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Mobb Deep stüdyoya 20-30 kişiyle gelir ve 800 tavuk kanadı siparişi verirdi. Chung King adındaki yerin müptelasıydık. Onlar da bu batağa batmışlardı. Restoran, bir sonraki yıl iflas edecekti. Prodigy ve Havoc'a, bütçelerini nasıl yakmak istedikleri konusunda akıl vermeyi bırakmıştım. Çünkü artık işler olduğundan daha pahalı olmayacaktı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Schott 'Free' Jacobs (Yönetici Prodüktör ve Loud Records’un A&R görevlisi):</b> Mobb Deep’in anlaşması pek fazla değildi. Kesinlikle 70,000 dolardan daha az bir bütçeydi. Sanırım 60,000 dolar gibi bir şeydi. Mobb Deep devamlı gelip, “<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Q-Tip" target="_blank">Q-Tip</a> ile karşılaştık ve Tip, ‘size yardım etmek istiyorum’ tarzı cümleler kurdu” diyordu. Olaydan haberim bile yoktu. Sanrım Matty, <a href="https://eksisozluk.com/entry/30010718" target="_blank">Chris Lighty</a>’yi telefonla aramıştı ve işin sonunda oturup iş konuşmaya başladık. Fiyat aralığı hakkında müzakere ettik. Albümün mixing’i için tüm yetkileri Q-Tip’e devretmemiz oldukça iyi hissettirmişti. Bazı şarkılar tamamen hurdaya çıkmış gibiydi. </div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Albüm oldukça sıkı duruyordu fakat Tip stüdyoya girdiği andan itibaren şarkılarda farklı sesler duymaya başlamıştı. Kick’leri, zilleri ve onun gibi birçok şeyi değiştirdi. Ayrıca Havoc’ın Tip’ten yeni bir şeyler kapmasını izlemeye şansınız oluyordu. Tip bildiği her şeyi ona öğretiyordu. Beat yapma işindeki formatı, formülü gösteriyordu. Çifte kick’lerin nasıl yapıldığı konusuna kadar öğretiyordu. Tip’in bir anda ortaya çıması ve her şeyi gıcır gıcır parlatması acayip bir şeydi. Yaptığı etki daha çok beat alanındaydı. Bu şarklardan herhangi birisini kulüplerde çalarsanız, davullar ve diğer tüm enstrümanların sesi ortamı adeta sallar. Tip, şarkıların sesini devasa hale getirme konusunda her zaman bir ustaydı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
“Start of Your Ending” yapım sırasına göre en son tamamlanan şarkı olabilir. Bu şarkıyı hazırladığımız günlerde şarkı aralarındaki konuşmaları da tamamlamaya çalışıyorduk. Albüm büyük ölçüde tamamlanmıştı, bizimkilerin de kendine güvenleri tamdı. Şarkı aralarındaki sözlerde bunu hissedebilirsiniz. P (Prodigy) o şarkı arası sözünün kafiyelerini yarım saatte bitirmişti adamım. Oldukça hızlı ve de organik duruyordu. Böylece albümde kendisine yer buldu.<br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/5DGnlowf1fjT7VWsoeRDlb" width="300"></iframe><br />
<b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><br /></b></b></b></b>
<b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><br /></b></b></b></b>
<br />
<h2>
<b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;"><b style="text-align: center;">"[The Infamous Prelude]"</b></b></b></b></h2>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><b>Prodigy: </b>Tüm gece boyunca stüdyodaydık, kendimizce takılıyorduk. İçimdekileri dökmek için biraz kağıda bir şeyler karaladım. O an Juvenile Hell albümünü çıkarıyoruz gibi hissetmiştim ve işler iyi gitmemişti çünkü prodüksiyon ve sözlerde elimizden gelenin en iyisini ortaya koyamamıştık. Biraz para ve televizyonda görünmek isteyen genç çocuklardık. Sonuç olarak, satmayan bir albüm oraya çıkarmıştık. İnsanlar bu albümü içlerinde hissedememişti.</span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;">The Infamous albümünü yaparken, bu şarkı arasını hazırladım çünkü nasıl bir hayatımızın olduğunu insanlara anlatmak istiyordum. İnsanlar o zamanlar bunu bilmiyordu. Biz de bunu insanlara, “Adamım bizim olayımız bu. İşler burada böyle yürür. Diğer her şeyi sikeyim” şeklinde anlatmak istedik.</span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><a href="https://eksisozluk.com/entry/9732151" target="_blank">Keith Murray</a> şarkı arasındaki bu sözleri kendisine söylediğimi düşünmüştü [gülüyor]. Kendisi hakkında böyle şeyleri söylediğimi nasıl düşündüğünü bilmiyorum. Düşüncesi bile çılgınca geliyor bana. Eskiden ortada konuşan birkaç eleman vardı. Eğer üstüne alındıysan sanırım senin hakkında konuşuyorum demektir. </span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;">Ama aklımdan geçen şey zencilere, bizimle ortalıktaki diğer rapçiler arasındaki farkı anlatmaktı. Bizim bu boku yeme tarzımız da böyle ve diğer tarzlar bizim yaptığımız işle karşılaştırılmaz. Günümüzden, zamanında yapılan tüm o rap şarkılarına bakın ve sonra Mobb Deep’e bakın. İşte bu şarkı arasında, millete bunu göstermeye çalışıyordum. </span><br />
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV_Scq_ybQOHd0sQa-DSCQCiwxnBFLgfo5g67C3APkSvj0yM0rX2e4_-stVAWPSU0exQ6QWV09ne-Lry4MUTt65Wc9wVnzcO9_JPdz5pmlVd251IuOLxA-42lTf49zxgEup8an9Q7j55I/s1600/mobb_deep_and_crew_Queens_Bridge_1995_photo_by_Adama_Delphine_FAwundu_mr81ng.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="791" data-original-width="1080" height="292" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV_Scq_ybQOHd0sQa-DSCQCiwxnBFLgfo5g67C3APkSvj0yM0rX2e4_-stVAWPSU0exQ6QWV09ne-Lry4MUTt65Wc9wVnzcO9_JPdz5pmlVd251IuOLxA-42lTf49zxgEup8an9Q7j55I/s400/mobb_deep_and_crew_Queens_Bridge_1995_photo_by_Adama_Delphine_FAwundu_mr81ng.webp" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Havoc: </b>Stüdyoda sadece söz yazmak için bulunduğumuz anlar vardı. Bunun için farklı zamanlarda stüdyoya giderdik. O günlerden birinde P stüdyodaydı ve kendine has yaratıcı ruh haline bürünmüştü. Kendisini adeta kaynıyor gibi hissediyordu. Yazdığı şeyleri söyledi ve ortaya gerçekten klasik bir şarkı arası çıktı [gülüyor].</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;">Eğer yaratıcılık alanınıza geçiş yaparsanız, üreteceğiniz şey için ortaya sonsuz olasılık çıkar. Durum aynen şuna benziyordu: “Kim böyle bir şeyi yapar ki? Siktiğimin şarkı arasını iki-üç dakikalık bir konuşmayla hazırlamak da nedir? Çılgınca bir şey bu.”</span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><b>Matty C a.k.a. Matt Life:</b> “Evet, şarkı aralarını her şey bitince yapacağız” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Şarkıları mix’lerken bunu gerçekleşiremeyiz. Şarkı araları ses olarak kendisinden önce gelen şarkının bir parçasıymış gibi olmalıydı. Fakat her şey bittikten sonra düşünülmesi gereken bir konuydu. ‘The Infamous Prelude’ ve ‘Just Step Prelude.’ Böyle yapılmıştı.</span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><span style="border: 1pt none; font-family: inherit , serif; padding: 0cm;"></span></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;"><br /></span></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: inherit , serif;">Bu iki şarkı arasını, tüm parçalara son rötuşlarını attığımız anda ayarladığımızı hatırlıyorum. Şarkıları sıralama, mastering ve ufak şarkı aralarını bir araya getiriyorduk. Bu iki şarkı arasının da birbirine bu kadar benzemesi, onları dinlerken aynı şeyi hissetmeme neden olmuştu. Mutluluktan gözleri dolduracak bir tatmini mümkün kılan anlardı.</span><br />
<b style="text-align: center;"><br /></b>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/41sW9ZPxYJCUj0Bw0jfJTT" width="300"></iframe><br />
<b style="text-align: center;"><br /></b>
<b style="text-align: center;"><br /></b>
<br />
<h2>
<b style="text-align: center;">"Survival of the Fittest"</b></h2>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Prodigy: </b>Bu şarkıyı Hav’in Queensbridge’deki evinde yapmıştık. Beat’leri Hav’in evinde hazırlardık [ama kayıtları stüdyoda alırdık]. Bazen de beat’leri evde yaparken şarkını sözlerinin bir kısmını da tamamlardık, daha sonra stüdyoya gidip geri kalanını tamamlardık. Bu, Hav’in beat’ini sevmediği çalışmalarımızdan biriydi. Tüm şarkıyı silmek üzereydi. Bir sürü bomba beat’i beğenmediği için silmeye kalkışırdı ve bunu yapmaması için fikrini değiştirmeye çabalardık. Mahallenin bir yerinde takılıyordum, daha sonra eve geldim ve Hav beat’i çalıyordu.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
“Lanet olsun adamım, bu siktiğimin güzelliği de ne böyle?” demiştim. Hav ise, “Bu boktan beat’i çöpe atıp yenisi yapacağım” diyordu. “Hayır çöpe atma bunu zenci, sakin ol. Bırak da diğer zenciler duysun bunu” dedim. Ardından bizim zencileri çağırdım. Beat’i dinleyen herkes, “Yo, bu bok çok çılgınmış adamım” diyordu. Daha sonra ikimiz de sözleri yazmaya başladık ve oldukça güzel bir iş ortaya çıkmıştı. Tüm nakaratları bir günde tamamlamıştık. Yazdıklarımı saklamam gerekiyordu.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Hav’in babası DJ’di. Bu sayede Hav’in 70 ve 80’lere ait birçok albümü olmuştu. Aslına bakılırsa ikimiz de oldukça iyi bir plak koleksiyonuna sahiptik. Hav, onunla tanışmadan önce de plaktan dinliyordu. Kaset oynatıcının kayıt tuşuna basıp, ardından durdurma tuşuna basarak sample çıkarmaya çalışıyordu. Kayıt tuşu, durdurma tuşu, kayıt ve durdurma: Beat’leri bu şekilde yapıyordu. Tanıştığımız zaman ekipmanlarımızı getirip ortaya koyduk. İşte tam bu zamanlar ciddi anlamda beat yapma işine başlamıştı. Aslında, ona sample almayı, sekansları ayarlamayı ilk ben göstermiştim. İşi kaptıktan sonra olaya balıklama daldı ve çılgınca şeyler yapmaya başladı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/hIq4UTgqDAc/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/hIq4UTgqDAc?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b><br /></b></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Havoc:</b> Toplu konutlardaki evimde kendi başıma beat yapıyordum. ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=3vN-4Xwy-Cw" target="_blank">Shook Ones</a>’ı çıkarmıştık ve kendimize güvenimiz gelmişti. O zamanlar caz albümlerinden sample kesiyordum ve kayıtlardan birinde bir döngü bulmuştum. Döngüleri birleştirip sample’ı çıkardım. Stüdyoda kayıt alırken, beat’ten olabildiğince çıtırdama sesinin gelmesine çalıştım.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Kuzenim Ferg’ün stüdyoya girdiğini hatırlıyorum. Brooklyn’den biriydi. Sokaklarda takılan tehlikeli biriydi ve yaşı henüz on altıydı. “Yo, kayıt odasına gir ve nakarat kısmında sadece arkadan hafifçe mırıldan” dedim. “Evet, ‘Thug Life’ biz hâlâ bu hayatı yaşıyoruz” diye yanıt vermişti. Ve tüm bunlar Tupac henüz 'Thug Life' lafını kullanmaya başlamadan önceydi. Bu sözü ilk diyenlerden biri o muydu bilmiyorum. Fakat kalbinden gelerek bunu söylemişti. Bu işleri yaparken Tupac’tan haberimiz yoktu. Küçük kuzenim kayıt odasına girmiş [nakarat işini halletmişti] ve ortaya bomba gibi bir şey çıkmıştı. O zamanlar gerçek bir rapçi değildi. Onun daha önce birkaç kafiye yazdığını biliyordum ama onu bu yüzden kayıt odasına sokmamıştım. Onu oraya, o tarafsız ve yalın enerjiyi almak için yollamıştım.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
“[Timberland marka botlar ve ordu sertifikalı kamuflajlar üzerine sözler yazmıştım] bunu yapmaktan hoşlanıyorduk. Dümdüz mahalleden çıkmaydık. Zarif giyinen elemanların tarzını temsil etmiyorduk. </div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
“Yo, Timberland’leri çıkar oraya” kafasındaydım. Olabildiğince serttik. Aynanın karşısında yarım saatini harcayan siktiğimin adamlarından değildik. Bir hafta boyunca aynı pantolonu giyip dolaşırdık. Ayaklarda botlar, ellerde litrelik bira şişeleri ile mahalledeydik. On kereden dokuzunda bu iş böyleydi. Yalan yok. Biz böyle giyinirdik.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzlFNnWnJwZsIhyNjIYLDgGDC_BuuaLsIjFCRlH1Mul90DSm02T_tjucPZRqTVYHtfsyoCEyEeL3hCR6K4S_YE2ZIkbktrz8gVtuOgOfWoM1CJkmz5FJuSg4EpjmW78XbXVEfOzekZX4A/s1600/MobbDeep.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="447" data-original-width="500" height="357" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzlFNnWnJwZsIhyNjIYLDgGDC_BuuaLsIjFCRlH1Mul90DSm02T_tjucPZRqTVYHtfsyoCEyEeL3hCR6K4S_YE2ZIkbktrz8gVtuOgOfWoM1CJkmz5FJuSg4EpjmW78XbXVEfOzekZX4A/s400/MobbDeep.jpg" width="400" /></a></div>
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>Şarkının orijinal versiyonunun nakarat kısmında, James Brown’ın “Biz alttan gelmeden, Üstünden geç” dediği kısım vardı ve bu bölümün gitmesi gerekiyordu. Yayıncıların istekleri göz önünde bulundurulursa sample’daki bu küçük kısım değersizdi. İlk kez bu tür bir sorunla yüzleşmiştim ve "Kalmalı mı?" yoksa "Gitmeli mi?" konusundaki kararda gruba yardım etmiştim.<br />
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<b>Schott Free:</b> Ofisimden ayrılarak Havoc ile birlikte stüdyoya gittiğimi hatırlıyorum. Sample’ın bir kısmını kesip, davulları bir dakika kadar uzatırken binlerce sigara içiyordu. Beat’teki o harika piyano kısmını yakaladığı anı hatırlıyorum. O an bütün tayfa, “Oooo” demişti. Şarkının formatını, sözlerini ve her şeyini aynen böyle hazırlamıştı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
Sonra işin başına Q-Tip geçmişti. Beat’in döngü halinde akan kısmını Havoc’ın yaptığı gibi bırakmıştı. Fakat daha sonra beat’in içine sızarak davulları tamamen değiştirmişti. Bu değişiklik tüm şarkıya yansımıştı. Eğer bu şarkının orijinalini dinlediyseniz, bilirsiniz. Hâlâ kasvetli havası ve sokağın kokusunu hissedebiliyordunuz. Fakat orijinal versiyon, Tip’in davulları değiştirdikten sonraki hâlinin yanına bile yaklaşamazdı. Tip, Havoc’ın beat’indeki döngüyü almış ve davulların sesini beat’teki döngünün üstüne taşımıştı.<br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/7N1Vjtzr1lmmCW9iasQ8YO" width="300"></iframe><br />
<br />
<br />
<h2>
"Eye for a Eye (Your Beef Is Mines)" f/ Nas & Raekwon</h2>
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i>
<br />
<b>Prodigy: </b>O gece Staten Island’da Ghost (<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Ghostface_Killah" target="_blank">Ghostface Killah</a>) ve Rae (<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Raekwon" target="_blank">Raekwon</a>) ile takılıyorduk. Onlarla yeni tanışmıştık. Schott Free, bizi Staten Island’a getirmek istiyordu ve “Yo, size Wu’yu tanıtmak istiyorum” diyordu. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Wu-Tang_Clan" target="_blank">Wu-Tang</a>, Loud Records ile yeni anlaşmış bir gruptu. Schott Free, “Siz zencilerin birlikte müzik yapması gerek” demişti. Böylece bizi o gece Staten Island’a getirdi.<br />
Rae ve Ghost ile takılıyorduk. Ot tüttürüyor, litreliklerden bira içiyorduk. Toplu konutlarda kafamıza göre eğleniyorduk. O zencilerle takılırken, Rae, “Yo, bizi <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Nas_(rap%C3%A7i)" target="_blank">Nas</a> ile tanıştırın. Onunla şarkı yapmak istiyoruz” demişti.<br />
<br />
Biz de, “Tamam o zaman, ayarlayalım bu meseleyi” dedik. Rae, o gece bizi kendi toplu konularımıza bırakmıştı. Rae’ye “Yarın sizin için Nas’ın numarasını alacağız, böylece şarkı işini gerçekleştirmiş olacağız” demiştik. Ertesi gün Nas’a durumu anlattık.<br />
<br />
Nas’a, “Wu-Tang’ten Raekwon seninle şarkı yapmak istiyor. Stüdyoya gel, ikinizin de birlikte yer alabileceği bir şarkımız var” demiştik. O da stüdyoya geliverdi. İşte zenciler birbiriyle böyle tanışır. Bir sonraki gün ise kayıt almak için herkesi stüdyoda toplamıştık.<br />
<br />
Aslına bakılırsa, beat’i ve geri kalan her şeyi o stüdyo buluşmasında ayarlamıştık. Dört saat boyunca şarkıyı yapma işine kapanmıştık. Eskiden bu işlerde bir sekans yoktu, neyi hissediyorsan onu gerçekleştirirdin. Şarkıyı yapmak istediğin zaman başına oturur ve yapardın. Bu sadece yaratıcılıktı.<br />
<br />
‘Eye For A Eye’, albüm için hazırladığımız son şarkılardan biriydi. Şarkıyı tamamlamıştık. ‘Eye For A Eye’dan yaklaşık bir hafa sonra Rae, Nas ile birlikte <a href="https://www.youtube.com/watch?v=8YmxC7AFYNs">‘Verbal Intercours’</a> adlı şarkıyı yapmıştı.<br />
<b><br /></b>
<b>Havoc: </b>Beat’i ben yaptım, Prodigy de nakaratı yazdı. Sonra da herkes bu nakaratın rehberliğinde ilerledi. Şarkıya kitlendik, sözlerimizi yazdık, kendimizi verdik ve oraya şu yeraltı klasiklerinden biri çıktı.<br />
<br />
Stüdyoda deliler gibi ot tüttürüyor, likör içiyor ve küfürleşiyorduk. Kesinlikle Seagrams cini de içiyorduk. <a href="https://eksisozluk.com/entry/13338467" target="_blank">Hennessy</a> ve E&J de vardı [gülüyor]. Paha biçilemez bir andı. Herkes birbirine sevgisini gösteriyordu.<br />
<br />
Nas’ı altı yaşında gittiğim toplu konutlardaki okul öncesi kreşten tanıyorum. Aynı mahallede büyümüştük, herkes birbirini tanıyordu. Ergenlik çağımda Nas ile aramız daha sıkı olmuştu. Bir kayıt şirketiyle çoktan anlaşmıştı. Yani aslında biz hep onunla birlikteydik, sadece sınıflarımız farklıydı.<br />
<br />
<b>Corey “Reakwon” Woods:</b> Beni stüdyoya çağırmışlardı ve arkada beat çalıyordu. Sanırım o sıra Nas kayıt odasındaydı [Kendi dörtlüklerini okuyordu]. Hennessy içerek kafayı çekiyor ve rap piyasasını nasıl ele geçireceğimiz konusunda kendimizi gaza getiriyorduk. Sonra olan şey ise şuydu; Herkes kendi sözlerini şarkıya ekledikten sonra kayıt odasına girdim ve pastanın üzerine kirazı kondurdum. Şarkı için söylenen tüm sözlerin en üstüne kendiminkileri koymuştum.<br />
<br />
Herkesin kendi arasında özel bir ilişkisi vardı. Çünkü hepimiz aynı şirketle, Loud Records ile çalışıyorduk. Nas, Loud ile birlikte olmasa bile, o da Mobb Deep de Queens için ter döküyordu. (ÇN: Queens; Brooklyn, Bronx, Manhattan ve Staten Island ile birlikte New York şehrini oluşturan 5 ana bölgeden biri)<br />
<br />
“Bu zenciler gerçekten iyiler” diyorduk. Mahallelerinde aynı anda Capone, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/N.O.R.E." target="_blank">Noreaga</a>, Mobb ve Frim tayfası vardı. Biz de onlara destek olmak istedik, çünkü onlar da bizi destekliyordu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMswvSJeK4I-0dohE2rHW7EeSXBJhsTYGpByVxel4eNvVnMj_g2FRshPEVPsziz6Wh1WaNUt1NNZ48f9vdXyat_gJsONPyTd-i4BsnDi2k3iE0Xw8bhaGOEncDaOl2MxHPe4jQWsKopQY/s1600/NAS+x+MOBB+DEEP+x+RAEKWON.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="399" data-original-width="593" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMswvSJeK4I-0dohE2rHW7EeSXBJhsTYGpByVxel4eNvVnMj_g2FRshPEVPsziz6Wh1WaNUt1NNZ48f9vdXyat_gJsONPyTd-i4BsnDi2k3iE0Xw8bhaGOEncDaOl2MxHPe4jQWsKopQY/s400/NAS+x+MOBB+DEEP+x+RAEKWON.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<i>(Nas - Mobb Deep - Raekwon)</i></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<b>Matty C a.k.a. Matt Life:</b> 'Eye for an Eye' albüm için hazırladığımız son şarkılardan biriydi. Bütçenin çoktan üstüne çıkmıştık ve sample’lara fazla para harcıyorduk. Sonra Hav, <a href="https://eksisozluk.com/entry/1703878" target="_blank">Al Green</a>’in bir şarkısının nakaratından kestiği sample ile çıkageldi – fakat hangi şarkı olduğunu unuttum. Kayıt seansının ortasında, “Yo, bu Al’ın şarkısından bir sample yahu!” dediğimi hatırlıyorum. Al’ın sesini, nakaratın olduğu kısımdan temizleme konusunda emin değildik. Hav, sample’ı daha da kesmeye başladı. Sample’ın her bir yerini pad’teki tuşlara atıyordu.<br />
<br />
Öyle ince işlemişti ki, artık ortada temizlenmesi gereken ses kalmamıştı. Oldukça mutlu olmuştuk. Bir süreliğine ortada şarkının birkaç farklı versiyonu vardı. Sonra Nas kendi sözlerini söyledi ve böylece orijinal beat’e geri dönme kararı aldık. Oldukça sağlam işti, fakat beat’i yaratıcılıkla farklı şekillere sokmak, orijinal beat’in değerini sonradan fark etmemizi sağlamıştı. Sanırım Nas’ın aynı şarkının farklı bir beat’i için yazdığı ikinci bir söz dizisi vardı.<br />
<br />
<b>Schott Free</b>: ‘Eye For an Eye’ ile ilgili her şeyi tamamladıktan sonra, Ghostface geldi ve şarkıya bir şeyler ekledi. Kendi aramızda ‘Eye For an Eye (Remix)’i hakkında bir şeyler konuşuyorduk ve Ghost’u bu işe dahil etmek istedik.<br />
<br />
Bir gün tavsiyede bulunmak için Ghost’u aradım. “Yo, stüdyoya gel” dedim. Aşırı mutlu bir şekilde geldi ve kafiyeleriyle beat’i adeta becerdi. Tanrım, her şeyi bir dakikalığına durdurup, Ghost’un sözlerini şarkıya eklemeyi çok istemiştim. Fakat bu mümkün olmadı. Ghost, ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=lASyftKR-AY" target="_blank">Real Live Shit</a>’ şarkısında kullandığı kafiyeleri aslında ilk kez ‘Eye For an Eye’’ın beat’i üzerine söylemişti.<br />
Havoc, Al Green’in [<a href="https://www.youtube.com/watch?v=ktqYYzeHtjE">'I Wish You Were Here'</a>] şarkısından sample’ı çıkarmıştı. Bu sample daha sonra Nas’ın ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=C5SI3DG4coA" target="_blank">Shootouts</a>’ şarkısının beat’ine dönüştü. Aslına bakılırsa, elimdeki kasetlerin birinde bu beat’in birkaç değişik versiyonu vardı. Prodigy, bu kasetteki ‘Eye For an Eye’ beat’lerinin birkaçının üzerine okumuştu. Hepsi de bomba gibi olmuştu.<br />
<br />
Beat’in Al Green’li versiyonu üzerine tamamen farklı sözler yazmıştı. Sanırım Q-Tip beat’e birkaç dokunuşta bulunmuştu fakat çalışmanın büyük kısmı Hav’e aitti. Hav, sample’ı ufak parçalar şeklinde keserek gerçekten harika bir iş çıkarmıştı – böylece sample’ı tamamen temizlemek zorunda kalmamıştık.<br />
<br /></div>
</div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/0T2AYQdV9KRC8y8FC1jKq4" width="300"></iframe><br />
<br />
<br />
<h2>
"[Just Step Prelude]" f/ Big Noyd</h2>
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i>
<br />
<b>Prodigy: </b>Bu bok var ya, <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Big_Noyd" target="_blank">Noyd</a>’un her gün toplu konutlarda zencilere söylediği kafiyelerden biriydi. Bu onun en sevdiği dizeydi. Noyd dışarıda mal satıyordu ve biz de etrafına toplanıp, “Noyd hadi şu kafiyeni söyle oğlum” diyorduk. O da sözleri ağzından döküyor ve tüm mahalleyi çılgına çeviriyordu.<br />
<br />
Stüdyoya birlikte girdiğimiz bir gün, o sözleri kullanarak bir şarkı arası yapmak istedik. Noyd kendi sözlerini söyledi, ben de arkasından birkaç şey ekledim. Noyd o zamanlar rap yapma konusunda pek ciddi değildi.<br />
<br />
Sadece uyuşturucu satmak istiyordu, zira bu ona para kazandırıyordu. Rap işini pek ciddiye almıyordu çünkü kendi yeteneğinden haberdar değildi. Onu rap işine sokmak en başta kolay olmamıştı, fakat sonunda onu ikna ettiğimizde kendisindeki ışığı görmeye başladı.<br />
<br />
<b>Havoc: </b>Stüdyoda olmadığım zamanlardan biriydi. P, ben ortalıkta yokken bunu fırsat bilirdi ve bazı şeyleri kendi kafasına göre yapardı. Fakat bu işin içinde de bir güzellik vardı. Aramızdaki dengeyi böyle sağlıyorduk, çünkü ben stüdyoda olsam her şeyi önceden konuşulduğu gibi yapmaya çalışırdım. P ise doğaçlama takılmayı severdi.<br />
<br />
Bu güne kadar P’ye bu yüzden saygı duydum, çünkü ne zaman onun yanlış bir şey yaptığını düşünsem, geri adım atar ve, “Bir dakika dur, belki de haklıdır” dedim. Birçok şeyi doğaçlama yapardı. Ortada bir kural yoktu, P de bunu biliyordu ve öyle davranıyordu.<br />
<br />
<b>TaJuan “Big Noyd” Perry:</b> Eğer The Infamous albümüne bakarsanız, bütün arkadaşlarımızı görebilirdiniz ama ben orada değildim. Albüm için düzenlenen fotoğraf çekimlerini kaçırmıştım çünkü o sabah mahkemem vardı. Üç farklı adliyedeki üç farklı duruşma arasında koşuşturuyordum.<br />
<br />
Aslında üç farklı suçtan mahkemeye çıkmamıştım. Bir davam vardı o da uyuşturucudan yargılandığım davaydı. Duruşmaya çıktığımda hakim, adli sicil kaydıma bakmıştı. Ufak tefek suçlar işlerken yakalanmışlığım vardı. Hakim, “Hakkında iki farklı sabıka görüyorum, bunlar hafif suçlar kapsamında ama sen iyi bir çocuksun” demişti. Beni saldıklarında doğruca stüdyoya gitmiştim ve milleti gaza getiren o sözleri büyük bir hevesle okumuştum.<br />
<br />
<b>Schott Free: </b>Havoc, P’nin şarkılar için belirlediği temaya teslim olurdu. Havoc’ın ana fikrin kıvılcımını çaktığı nadir görülen bir şeydi. O, portre için tuvali temin ederdi ama konsept bulma işinde P’den daha geri plandaydı.<br />
<br />
P, Havoc’ın kulağına, sonunu kendisinin tamamlayabileceği bir ana fikir söylerdi. Havoc, P’nin gelip kulağına birkaç dize fısıldamasını beklerdi. P kulağına fısıldadıktan sonra Hav, gülümseyip kafasını sallayarak onay verirdi. P daha sonra kayıt odasına geçip herkesi şoke eden sözlerini birbiri ardına sıralardı.<br />
<div>
<br /></div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/29Wtd44rwt8wFimq3SQEx5" width="300"></iframe>
<br />
<b><br /></b>
<b><br /></b>
<br />
<h2>
<b>"Give Up the Goods (Just Step)" f/ Big Noyd</b></h2>
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Q-Tip</i><br />
<i><br /></i>
<br />
<b>Prodigy: </b>Bu şarkıyı yaparken Q-Tip’in evindeydik. Şarkı hakkında bir tema bulup ona gitmiştik. <a href="https://eksisozluk.com/entry/19863705" target="_blank">Jamaica</a> bölgesindeki Linden Bulvarı’nda yaşıyordu. Evinde otururken, Q-Tip beat’i yapmıştı ve hoşumuza gitmişti. "Bu bok var ya, müthiş” demiştik. O gece stüdyoya taşındık.<br />
<br />
Q-Tip, bir ayağımızı bu müzik endüstrisine sokanlardan biriydi. Onunla tanıştıktan sonra bizi <a href="https://eksisozluk.com/entry/843648" target="_blank">Def Jam</a>’in binasına getirmişti. Böylece insanlar yüzlerimizi görebiliyorlardı ve bizi tanımaya başlamışlardı. The Infamous albümünde istediğimiz ilerlemeyi kaydettikten sonra, "Tip’e bir uğramamız lazım” demiştik. Bizi bu rap işinin içine sokmuştu ve prodüksiyonu her zaman çılgıncaydı. Biz de ona danışalım dedik. Bize davullar ve şarkıdan gelen sesin netliği konusunda yardımcı olmuştu. Hepsi olmasa da albümdeki bir çok şarkıda onun eli vardı. “Yo, sanırım böyle yapmalısınız, şuraya ufak ziller ekleyelim, beat’in bu kısmını yavaşlatalım” gibi ufak tüyolar veriyordu. Değişiklikleri kulağa hoş geliyordu.<br />
<br />
Bu şarkının beat’i için Q-Tip bir plak çıkardı ve oynatmaya başladı [<a href="https://eksisozluk.com/entry/60440722" target="_blank">Esther Phillips</a>’in ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=G5oXBV8W2IU" target="_blank">That's All Right With Me</a>’ isimli parçası]. Bu sample, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/LL_Cool_J" target="_blank">LL Cool J</a>’in ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=8arEbwctrh0" target="_blank">Pink Cookies In A Plastic Bag Getting Crushed By Buildings</a>' şarkısında kullanılan sample’dı. Tip’te albümün orijinal hali vardı. Çaldığı bok bizi o kadar etkilemişti ki, “Hasiktir, bu zencide, o şarkının orijinal plağı var” gibi bir tepki verdik. “Sikeyim, tamam o zaman. Parçayı döndürelim ve aşırı sert bir beat yapalım” dedik. LL Cool J şarkısında pembe kurabiyeler ve plastik poşetlerden bahsetmişti, bu da bize tuhaf geliyordu. “Her şeyi siktir et, çok sert bir şey yapacağız” diyorduk. İşte beat’i böyle işlemiştik.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/qyMnON6tzpM/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/qyMnON6tzpM?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<b>Havoc: </b><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/A_Tribe_Called_Quest" target="_blank">A Tribe Called Quest</a>’in yaptığı müzik çılgın bir tazeliğe sahipti ve ses işinde oldukça profesyonellerdi. Yapmaya çalıştığmız beat’in sesi kulağa kaba ve atarlı geliyordu. Beat’in üzerine koymak için sadece bir zil sesine ihtiyacımız vardı. İşte Q-Tip işin içine o zaman dahil oldu. Q-Tip’in verdiği sözlü bir tavsiye yoktu. Onda daha çok, "Stüdyoya girdiğim zaman ne yaptığımı iyi izle” havası vardı. “Şu fikre ne diyorsun, bu değişikliğim hakkında ne düşünüyorsun?” tarzında cümleler kurardı. Aslında işin özü şuydu: Yaptığım işe bak, gözlemle, öğren ve uygula.<br />
<br />
<b>Q-Tip:</b> Mobb Deep ile, ilk albümleri üzerinde çalıştıkları zamanda tanışmıştım ve her zaman iletişim halinde kalmıştık. Havoc ile birkaç kez konuşmuştum. Bana “Stüdyoya gel, birlikte iş yapalım” demişti. Ben de stüdyoya uğradım. ‘Shook Ones’ üzerinde çalışıyorlardı. Tam olarak hatırlamıyorum. Üzerinden oldukça zaman geçti.<br />
<br />
Hangi şarkılar olduğunu unutmuş olabilirim ama onların birkaç şarkısını mix’lemiştim. Fakat Matty ve Havoc ile, şarkılarında nasıl bir mastering düşündükleri konusunda konuştuğumu hatırlıyorum. Eski şarkılarının mix’lerini yapan kişilerin ortaya çıkardığı işlere, pek umursamıyorlardı.<br />
<br />
Üstesinden gelebileceğimiz kadarını hesaplayarak, sesi en iyi haline sokma işinin üzerine gitmeye çalışıyordum. Havoc ile çalışmak istiyordum. Havoc gerçekten bir generaldi, ben ise sadece bir askerdim, öyleyse ona yardım elimi uzatmalıydım. Hükümdarlığı eline geçirmek isteyen biriyle birlikte iş yapmak oldukça havalı bir şeydi. A Tribe Called Quest ile yaptığımız işlerden farklı bir müzik tarzıydı bu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGNrAnYf5iqj3H0-LMIbbYkmiQjh4_OeOpeYICLmdQTZcWDesndTOGtxU4PJjrURwqfKyBtPMKY38lg70q2WJLQuA5b3zQC6cc9CNOD4ipImgKuywfJuIj_q579SMN2ic4RezJ-8EeYNI/s1600/MOBB+DEEP+%2526+RAPPER+NOYD.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="940" data-original-width="1400" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGNrAnYf5iqj3H0-LMIbbYkmiQjh4_OeOpeYICLmdQTZcWDesndTOGtxU4PJjrURwqfKyBtPMKY38lg70q2WJLQuA5b3zQC6cc9CNOD4ipImgKuywfJuIj_q579SMN2ic4RezJ-8EeYNI/s400/MOBB+DEEP+%2526+RAPPER+NOYD.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<i>(Mobb Deep - Big Noyd)</i></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<b>Big Noyd:</b> Bir kayıt şirketi ile sözleşmesi olan bir MC olmayı gerçekten hiç istememiştim. Fakat bir söz dizesi vardı ki, <a href="https://eksisozluk.com/entry/1476288" target="_blank">Tommy Boy</a> ile sözleşme imzalamama sebep olmuştu. Virgina’da turnedeydik ve kalabalığın arasında Tommy Boy’dan bir <a href="https://eksisozluk.com/entry/1679682" target="_blank">A&R</a> vardı. Mobb Deep kafalarına bandana bağlayan ilk rapçilerdendi. Bandanaların üzerinde ‘Mobb Deep’ yazdırmıştık. Konser için sözlerimi yazmıştım, sahneye çıktığımda dinleyenler çılgına dönmüştü. Bandanamı çıkartıp kalabalığa doğru fırlatmıştım. Hatunların şarkıyla coştuğunu gördüğümde, bu işten geri dönüşün olmadığını anlamıştım.<br />
<br />
Konserden sonra bizimkilerden biri, “Yo, birisi seninle tanışmak istiyor” demişti. Ben de, “Bunun için vaktim yok. Bandanamı attığımda, onu yakalamak için kapışan hatunlar gördüm. Kendime güzel kalçalı bir tanesini bulmam lazım” demiştim. Eleman, “Bu önemli bir konu ama” diyordu. “Buluşmayı, pazartesi New York’a döndüğümüz güne sarkıt” dedim bizimkine. İşin sonunda, beni Tommy Boy’dan bir A&R ile tanıştırmıştı. Görüşmenin sonunda sözleşmeyi imzaladım. ‘Give Up The Goods’ şarkısındaki söz dizelerim sayesinde bir anda 300,000 dolar kazanmıştım.<br />
<br />
Bazen, üzerine söyleyeceğim beat’i bile seçmem gerekmezdi. Stüdyoya giderdim ve içeride hangi beat çalıyorsa bana uyardı. Eğer o beat’in üzerine kafiye yazacaksam, o beat’in üzerine yazardım. Bazen P’ye, “Saygısızlık etmek istemem, bu bok güzel fakat daha iyisini yapabileceğini biliyordum” dedirten sözler de yazardım. Ben de yazdığım sözlere kitlenir ve başka bir şeyler yazardım. İş bazen, "Söyleme sırası sende, bu beat’in üstüne neler okuyabilirsin?"e dönerdi. Kimi zaman P ve Hav mola verirdi fakat ses mühendisliği yapanlar stüdyoda dururdu. Ben de böyle anlarda mikrofonun başına geçer bir şeyler söylerdim. Bazen bunları şarkılarda kullanmak için tutarlardı.<br />
<br />
P ile sohbet ettiğinizde, onun beyninden geçenleri asla bilemezdiniz. Kafasının içinde not alırdı. Sohbet ne olursa olsun, ağzından çıkanlar bir şarkının kafiyeli söz dizisine dönüşebilirdi. Konuşurken sözleri ters çevirir ve sırasını değiştirirdi. Böyle anlarda, onun sohbet olayından çıkıp çoktan rap yapmaya başladığını anlayamazdınız bile.<br />
<b><br /></b>
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>‘Give Up the Goods’un önceden hazırlanmış bir orijinal versiyonu vardı. Q-Tip’in beat’i ortada yokken hazırlanmış bir şeydi. Q-Tip işe dahil olmuştu. Perdenin arkasında yer alarak benimle birlikte işe dahil olma konusunda istekliydi. Mix’leri ve diğer her şeyi gözlemliyordu. Şarkının ilk haline gerçekten aşık olmuş gibiydi.<br />
<br />
İlk olarak davul seslerini düzeltilmesinde yardımcı oldu. İşin sonunda iki şarkıyı da tamamen değiştirmişti. Bu iki şarkı ‘Give Up the Goods’ ve ‘Temperature’s Rising’di. ‘Give Up the Goods’ ve ‘Temperature’s Rising’ aslında Mobb Deep’in bitmiş kayıtlarıydı. Q-Tip o şarkıları öyle bir yeniden tasarladı ki ortaya çıkan şarkılara ‘remix’ denilemezdi.<br />
<br />
<b>Schott Free:</b> Noyd ve Havoc ‘Give Up The Goods’ için yeni sözler yazmıştı. P ise şarkının orijinal versiyonunda söylediği sözleri kullandı.<br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/61VlApj8p2ZaP0WTunTrKT" width="300"></iframe>
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
<br />
<br />
<h2>
"Temperature's Rising" f/ Crystal Johnson</h2>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Q-Tip</i><br />
<i>Yan-Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i></div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
<b>Prodigy: </b>‘Temperature’s Rising’ üzerinde çalışırken Hav’in kardeşi [Killa Black] cinayetten aranıyor ve polisten kaçıyordu. Cinayet şube polislerinin onu yakaladığını, stüdyoya giderken öğrenmiştik. Biz de bu şarkıda, hayatlarımızda başımıza gelecek muhtemel şeylerden bahsetmeye karar verdik. Şarkıda söylediğimiz her şey gerçekti. Etrafımızda yaşanmış şeylerdi.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
“Lanet olsun, Black’i yakalamışlar” diyorduk. O gece stüdyoya gitmiştik ve gerçekten duygusal anlar yaşıyorduk, Black, Hav’in kardeşiydi. Hakkında ciddi bir suçlama vardı, biz de şarkıyı Killa Black’e adamak istedik. Olayların nasıl geliştiğini, polislerden nasıl kaçtığını ve nasıl yakalandığını anlattık. Şarkıya kulak kabartırsanız, direkt olarak yaşananları anlatmadığımızı bilirsiniz. Bu işlerin nasıl olduğundan bahsetmiştik.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
<b>Havoc: </b>Q-Tip kadın bir vokalist getirmişti. Onunla çalışmayı seviyordu, adı <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Crystal_Johnson_(singer)" target="_blank">Crystal Johnson</a>’dı. Şarkının adını çoktan ‘Temperatures Rising’ olarak belirlemiştim. Q-Tip, stüdyoya geldi ve beat’i baştan aşağı değiştirdi. Nakaratında, ‘Temperatures Rising’ cümlesi geçen halihazırda bir şarkım vardı. Beat’in o kısmını parçalara böldük, diğer kısımları en baştan elden geçirmesi için Q-Tip’e bıraktık.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
Tüm hislerimizi kağıda dökmüştük. Yazdıkça sözler kalemimden çıkarak adeta kağıda savruluyordu. Sanki, [Killa Black’e] “Kafanı dik tut, seni aklımızdan geçiriyoruz, her şey düzelecek” diyordum.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
Killa Black tutuklanmıştı ama sonunda davayı kazanmıştık. Suçlarından beraat etmişti. Fırsatını bulup şarkıyı dinlediğinde, "Ha siktir" gibisinden bir tepki vermişti. Pek bir şeyden zevk almadığınız zamanlardı. Eğer bu tür sorunlarla yüzleştiyseniz sizi heyecanlandıracak bir şey neredeyse yoktur. Önünüzdeki zorlukları aşmaya çalışıyorsunuzdur. Fakat daha sonra "Siz benim hakkımdan bir şarkı yapmışsınız” dedi. Bunu söylerken ‘teşekkür’ eder gibi de gözükmüyordu [gülüyor]. İşte bu da böyle bir anıydı.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
<b>Q-Tip:</b> [Orijinal versiyonunda, kimsenin yapamadığı ama Havoc’ın temizlemeyi başardığı Al Green sample’ı hakkında] Havoc’ın, “Evet, sample’ı ters çevirmek istiyorum ama bundan daha fazlasını da yapmak istiyorum” dediğini hatırlıyorum. Aynen söylediğim gibi, [Havoc’ın istediği] bu Queens tarzıydı. Bu Queens tarzı, <a href="https://eksisozluk.com/entry/6996536" target="_blank">Patrice Rushen</a>’ın ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=jtMHsNhQBvI" target="_blank">Forget Me Nots</a>’ şarkısının yarattığı etkiye benziyordu. [Editör notu: Mobb Deep’in Temperatures Rising’ isimli şarkısının beat’i, Patrice Rushen’ın ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=VSi6dBrYSvs" target="_blank">Where There Is Love</a>’ parçasından sample kesilerek yapılmıştı.]</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
Bu Queens tarzı, partideki senin içindedir. Saat sabahın dördü olmuştur ve herkes ot tüttürmekten kafaları güzelleştirmiştir. Bir hatun görürsün ve onunla konuşmak istersin fakat zenciler etrafına gelip seni sıkıştırır. Hepsinin elinde ot vardır ve arkadan bu şarkı çalar. ‘Forget Me Nots’ bunu anlatmak için harika bir şarkıdır. Gerçekten pürüzsüz bir ‘sabıkalı’ müzik tarzıdır.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8pQqveD4xZ0YfFE1blfn5OrZnFnS7D2zkEiaN3ACGi_iJ6gAtJTETDwhjktr348XJr3SrUUbReyFyMtv3zXaDvUcvaDNXdfPB0TkRWuW07zI8-M70cUA-udLqEJoawFd5Vzgqb0DV_v0/s1600/tumblr_nj9e6eQrhP1szbfero1_500.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="541" data-original-width="499" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8pQqveD4xZ0YfFE1blfn5OrZnFnS7D2zkEiaN3ACGi_iJ6gAtJTETDwhjktr348XJr3SrUUbReyFyMtv3zXaDvUcvaDNXdfPB0TkRWuW07zI8-M70cUA-udLqEJoawFd5Vzgqb0DV_v0/s400/tumblr_nj9e6eQrhP1szbfero1_500.png" width="368" /></a></div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
<b><br /></b></div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>Havoc’ın, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Quincy_Jones" target="_blank">Quincy Jones</a> sample’ı ile yaptığı orijinal beat’i çok sevmiştik. Dürüst olmak gerekirse orijinal beat’i neden kullanmadığımızı hatırlayamıyorum. Ya sample’ı temizleyemiyorduk ya da yapmamız gereken işlemler bize masraflı geliyordu. Q-Tip, beat’in orijinal halini beğenmişti. Tüm beat’i baştan yapmak istedi ve bunu gerçekleştirdi. </div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
Tip bizi, Crystal Johnson’la da tanıştırmıştı. <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Uptown_Records" target="_blank">Uptown Records</a> ile çıkardığı ‘<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Who%27s_the_Man%3F" target="_blank">Who’s the Man?</a>’in soundtrack albümü ile başarıyı yakalamış bir sanatçıydı. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Mary_J._Blige" target="_blank">Mary J. Blige</a> ve <a href="https://eksisozluk.com/entry/3825064" target="_blank">Faith Evans</a>’a şarkı söyleme teknikleri konusunda koçluk yapıyordu. Tip’in kendisiyle iyi iş ilişkisi vardı. Stüdyoya geldiğinde "Vay anasını!" demiştik. Çok profesyonel biriydi. Mikrofonun arkasında başarılı olduğu kadar, işin prodüksiyon kısmının da içindeydi.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
Hip-Hop’ın kırmızı tuğlalardan yaptığı tugayın ötesindeki diyarlara geçiyorduk. Güzel bir histi. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/The_Notorious_B.I.G." target="_blank">The Notorious B.I.G.</a> de öbür taraftaydı ve R&B işinin içine daha çok giriyordu. Bu durum bana biraz komedi geliyordu çünkü ben her zaman hip-hop’ın o sert ve öfkeli alanında kalmaya çalışıyordum. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Puff_Daddy" target="_blank">Puff Daddy</a>’ye, "Bu tarz müzik yapıyor diye onu gösterişli takım elbiselerin içine sokmayın. Kamuflajlı giysilere devam” bile demiştim.</div>
<div style="background: white; margin-bottom: 15.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 15pt; vertical-align: baseline;">
İşlere gerçekçi bakmak gerekirse, ‘sonraki seviye’ dedikleri yerde Mobb Deep’i görmek gülünçtü. Çünkü ‘Temperature’s Rising’ şarkısı, onları o seviyeye taşımıştı. Ben ve Biggie her gün birlikte takılırdık ve her zaman, “Yo, o single’ı çıkarmalısınız” diye bana baskı yapardı. Fakat Mobb Deep o tarz müzik yaparak, öyle bir yoldan gitmek istemiyordu. Biggie bahsi geçen rotayı kendisi belirlemek için doğmuş bir sanatçıydı.</div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/0Y1wsOHYGbNNNGeYjQJ8BL" width="300"></iframe>
<br />
<h2>
</h2>
<h2>
</h2>
<h2>
</h2>
<h2>
<br /></h2>
<h2>
"Up North Trip"</h2>
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i>
<br />
<b>Prodigy: </b>Bu şarkı, daha önce cezaevine girmiş ve dışarı çıkmış insanlara ithaf edilmişti. İçeri girmiş, evine dönmüş, tekrar içeri girip yeniden dışarı çıkmış birçok zenci vardı.<br />
<br />
Zenciler dışarıda mal satıyordu. Eğer mahallede uyuşturucu satıyorsan sık sık yakalanırsın. Bu işi yapıyorsan uzun süre dışarıda özgür olamazdın; özellikle bu işi, boş zamanında elbise ve ayakkabı parasını çıkarmak için yapma kafasındaysan.<br />
<br />
Muhtemelen, albüm için üzerinde çalıştığımız ilk şarkılardan biriydi. Toplu konutlarda, Hav’in evindeydik. Elimizde başlamak için birkaç şey vardı. İlk sample çıkartma makinemiz EPS 16 plus’tı. Oldukça büyük bir elektronik klavyeydi.<br />
<br />
Bir süreliğine bu aletle çalıştık. MPC piyasaya çıkınca, bir tane satın aldık ve hep onu kullandık. Ufak bir pikap, ufak bir mixer bulduk ve ihtiyacımız olan her şey buydu. Üzeri kumaşla kaplı, devasa boyutta ama en ucuzlarından bir hoparlörümüz vardı. Mahalle partilerinde kullanılan hoparlörlerdendi.<br />
<br />
<b>Havoc:</b> Ortada çalışacak iş yoktu, yemek bulmaya çalışıyordun. Kimsenin seninle oyun oynamamasını istediğin için sana kafayı takmış, kavgalı olduğun bir anasını siktiğimin adamı olabilirdi. Yani mahallede büyümek, tüm bu meydan okumalarla yüzleşmek demekti. Bu parça, tüm bu hakikatlerden bahseden şarkılardan biriydi.<br />
<br />
<b>Matty C a.k.a. Matt Life:</b> Q-Tip tüm davul seslerini geliştirmişti. ‘Up North Trip’i dinlerseniz basların beat’in üzerinde yavaşça sektiğini duyabilirsiniz. Baslar daha tok bir sese bürünmüştü. Beat’in ilk hali düşünülürse, Tip gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı. Bu şarkıda gerçekten geliştirmiş davul efektleri vardı.<br />
<br />
Tip aynı zamanda bana, mixing konusunda yetenekli ses mühendisleri öneriyordu. Hav ve P yaptıkları şarkıları kendileri kontrol ederdi. Hav her zaman <span style="background-color: white;">–</span>ben de her zaman onu bu konuda desteklerim<span style="background-color: white;">–</span> yaptığı işi bitirmeden önce, son bir kez daha kontrol eden bir prodüktör olmuştur.<br />
<br />
Tip’in projeye katkısı bu anlamda çok büyük olmuştu. Çünkü Tip, “Hey, ben bu şarkıya mixer’lık yapıyorsam adımın projede geçmesini istiyorum” demek için bizimle değildi. Kariyerinde çok başarılıydı ve bizi delicesine seviyordu.<br />
<br />
O sadece yardım etmeye gelmişti ve albümün düzgün bir şekilde çıkmasından emin olmak istiyordu. Tabii ki iyi de bir sözleşmesi vardı. Fakat Tip için asıl mesele, Hav’in dümeni eline alıp grubunu piyasaya taşımasını görmek istemesiydi.<br />
<div>
<br /></div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/7KQvT4YuzcmyogWg7Gq4Z5" width="300"></iframe>
<br />
<br />
<br />
<h2>
"Trife Life"</h2>
<br />
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<br />
<b><br /></b>
<b>Prodigy: </b>Hav, başka mahalleden bir hatunu görmeye gitmenin ne kadar tehlikeli olabileceğini anlatan bir şarkı yapmak istiyordu. Birçok insan bu durumu anlamaz. Örnek olarak; Queensbridge’den biri değilsiniz ve tanıştığınız hatun, “Evime gel" diyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Çünkü hatun Queensbridge’deki toplu konutlarda yaşıyor ve onun ne tür zencilerle takıldığını bilmiyorsunuz.<br />
<br />
Şarkının orijinal ismi, ‘Don’t Ever Go See A Bitch.’ti. [Kayıt aldık] oldukça hızlı çalışmıştık. Hızlı olmadığımız tek an ot tüttürüp dağıtırken şakalaştığımız anlardı.<br />
<br />
<b>Havoc: </b>Beat’i kendi evimde yapmıştım. Daha sonra stüdyoya geçtik. Beat’i açtık ve bize bir şeyler hissettirmesini sağladık. [Şarkıdaki sözlerimde bahsettiğim şeyler] başıma gelmeyen şeyler değildi fakat kendimi benzer durumların içinde bulmuştum. Bazen mahalle, başka şehirden elamanla takılan bir hatun görürdük. Önümüzden geçerlerdi, biz de birbirimize, “Kim bu amına koduğumun zencisi? Sikiyim onu. O zenciye yapışıp onu soyacağız” gibisinden laflar söylerdik.<br />
<br />
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>Şarkının orijinal versiyonuna bayılmıştım. Sanırım orijinalini Nasheim Myrick hazırlamıştı. Üzerinde çalıştığımız bu şarkı birçok süreçten geçmişti, çünkü ortada sample ile ilgili sorunlar vardı. Havoc en sonunda beat’i tekrardan yapmaya karar verdi. Ben de birkaç pürüzü giderdim. Şarkının <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Bmx2HQdTK2A" target="_blank">orijinal hali</a> hiç piyasaya çıkmadı. Stüdyoda tamamı bitmemiş bir şarkıdan ibaretti. Hav ve P de şarkının başka bir versiyonu albüme ekledi.<br />
<br />
Yanlış hatırlamıyorsam, kaydı <a href="https://eksisozluk.com/entry/104446394" target="_blank">Bad Boy</a>’un kullandığı stüdyo odasına almışlardı. O sıra Mobb Deep ile ilgilenen şirket yöneticisi, Bad Boy’dan Nasheim Myrick ile çıkıyordu. Bizimkiler içeri girip ufak bir demo hazırladı. Ben de, “Sağlam iş oldu! Belki o kadın bunu duyunca hiçbir iş yapmayan Nasheim ile takılmayı bırakır da bizim şarkımızla ilgilenir” diyordum.<br />
<br />
<b>Schott Free:</b> Albümü bitirmeye yaklaştıkça, zamanla şekillenen bir parça olmuştu. Havoc kendi tarzını yansıtmak istedi [bir prodüktör olarak]. Fakat Q-Tip işe dahil oldu ve daha iyi bir mixing yaptı. Davul seslerini daha iyi hale getirmek için uğraştığımızı hatırlıyorum, ne yazık ki istediğimiz gibi bir şey ortaya çıkmıyordu. Hav, beat’i çöpe attı ve yepyeni bir şey yarattı, daha sonra da Tip geldi ve ve sonra Tip, beat’i biraz daha süsledi.<br />
<div>
<br /></div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/7a2dsbIZcf5SAz7Uv4G0NR" width="300"></iframe>
<br />
<br />
<h2>
</h2>
<h2>
"Q.U. — Hectic"</h2>
<br />
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<br />
<b><br /></b>
<b>Prodigy: </b>Tüm tayfayı stüdyoya getirdiğimiz günlerden biriydi. Onlara, “Pekâlâ, bugün sen söyleyeceksin, sen söyleyeceksin, sen söyleyeceksin ve sen” diyordum. Zencilerin kafiye yapmasını istiyorduk ama zenciler repçi falan değildi. ‘Q.U.—Hectic’in orijinal versiyonunda birçok kişi söylemişti: İkizlerin ikisi de oradaydı <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Infamous_Mobb" target="_blank">[Twin Gambino ile Twin Scarface], Big Noyd, Gotti, Godfather, Ty Nitty</a> ve dahası da vardı.<br />
<br />
Oraya uzun bir şarkı çıkmıştı fakat elimizden geldiğince kısaltmaya çalıştık. Sonunda, içinde sadece ben ve Hav’in olduğu bir şarkıya dönüşmüştü. [Albümdeki versiyonunda] beat, orijinalinden biraz daha farklıydı. Daha sert bir havası olmasını sağladık, işimiz bittiğinde beat birazcık değişmişti.<br />
<br />
Bu şarkıyı yaptığımız günlerde gece kulübüne giderdik ve genelde içeri 50 ya da 60 kişi ile girerdik. Aslında kavga çıkarmak ve birilerini dövmek için orada olurduk. Bu şarkının konusu da tam olarak bu. Ne zaman gece kulübüne gidilse orada Queens temsil edilirdi.<br />
<br />
Büyükbabam bana plak koleksiyonunu bırakmıştı. Yüzlerce albüm vardı. Biz genelde bunun için alışveriş yapardık. Eski plak dükkanlarına iyi bir şeyler bulmak için araştırma yapardık, ellerimiz tozdan kirlenirdi. Birçok albümü Mobb Deep için almıştım. Aradığımız türden albümleri bulmak için [albümlerden sample bulmak için] bir taktiğim vardı. Plak dükkanına giderdim ve sadece belli yıl aralığındaki albümlere bakardım.<br />
<br />
Aradığım şey, 70’lerden herhangi bir albüm olabilirdi, çünkü o zamanlar gençtim. Baktığım grupların ne tür müzik yaptığını ve kim olduğunu bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Marvin Gaye ve James Brown’dı. Yani ortada, ayıklamanız gereken bir sürü albüm vardı. Ben de farklı bir teori ile işe yaklaştım. Çünkü 70’lerde çıkmış albümlerden sağlam sample çıktığını görmüştüm. Ben de plak dükkanına gider ve, “Bana 70’lerde çıkmış tüm albümleri ver” derdim.<br />
<br />
<b>Havoc: </b>[Farklı albümlerden sample çıkarttıkça] albümler farklı yerlerden elimize geçiyordu. Babam 70’lerde ve 80’lerin başında DJ’lik yapmıştı. Yani elinde bir sürü albüm vardı. Büyükannemin evinde de bir sürü albüm bulunuyordu. Prodigy’nin büyük bir plak koleksiyonu vardı çünkü büyükbabası caz müzisyeniydi. Caz albümlerini o şekilde temin etmiştik. P’nin büyükbabasının adı <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Budd_Johnson" target="_blank">Budd Johnson</a>’dı ve Quincy Jones ile araları iyiydi. Yani P’nin büyükbabasının koleksiyonunda oldukça fazla Quincy Jones albümü vardı. Bu şarkıda kullandığımız sample’ı Quincy Jones’un ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=kuqR6EuvPhI" target="_blank">Kitty With The Bent Frame</a>’ şarkısından kesmiştik.<br />
<br />
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>Ortada iki farklı şarkı vardı. Birisi ‘Q.U.’nun piyasaya sürülmemiş orijinal haliydi. Diğerinin adıysa ‘Hectic’ti. Sanırım ‘Hectic’, zamanla ‘Q.U.—Hectic’e dönüşmüştü. İçinde James Brown’ın [sample] ‘We about to go hectic’ dediği bir kasetim olduğunu hatırlıyorum. Fakat emin değilim. Şarkıdaki [‘Q.U.—Hectic’] esas kafiyeler sanırım, ‘Hectic’teki [orijinal versiyon] söz dizelerinden geliyordu.<br />
<br />
<b>Schott Free: </b>Beat’in tamamı Hav’in elinden çıkmıştı. Tip'in gelip beat’te değişiklik yaptığını sanmıyorum. Albümün sonlarına doğru Hav o seviyeye ulaşmıştı. Onun prodüksiyon alanındaki uzmanlığı artık en üst seviyeye yükselmişti.<br />
<div>
<br /></div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/0KwR2yIvknqi1V9BUFmZ2i" width="300"></iframe>
<br />
<br />
<h2>
</h2>
<h2>
"Right Back At You" f/ Raekwon, Ghostface Killah, & Big Noyd</h2>
<br />
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i>Yan-Prodüksiyon: Schott Free</i><br />
<br />
<br />
<b>Prodigy:</b> Bu şarkının tamamını Platinum Island’da tamamladık. Stüdyodaydık. İçeride, ben, Matty C, Schott Free ve bir sürü zenci vardı. Hav beat’i orada yapmaya başlamıştı. Ben, Hav ve Noyd sözlerimizi yazdık. Şarkıyı bitirmek üzereyken, Matty, “Ghost ve diğerlerini de şarkıya dahil etmeliyiz” dedi. Biz de, “Evet, bu güzel bir fikir” yanıtını verdik. Zencilere bir telefon açıldı, ardından Ghost ve Rae çıkageldi. O gün kendilerine ayrılan kısımları söylemişlerdi bile.<br />
<br />
Şarkıya en son Noyd’u koymak istedik, çünkü Noyd’un çılgınca bir tarzı vardı. Eğer konu gerçek şeylerden bahsedip rap yapmaksa, Noyd tam bir hiperaktifti. Kapanışı en güçlü şekilde yapmak için Noyd’u şarkının en sonuna koyduk.<br />
<br />
Ne kadar zaman aldı hatırlamıyorum ama gerçekten çok uzun sürmemişti. Şarkıyı çabucak bitirmiştik. Rae ve Ghost sıra sıra değişerek kendi kısımlarını söylemişti. Sanırım ikisi de aynı anda kayıt odasına girmemişti. İçeri ayrı ayrı girmişlerdi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/9Wbqn5lGBWk/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/9Wbqn5lGBWk?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<b>Havoc: </b>Bu şarkının sample’ını bana Schott Free vermişti. “Yo, bu sample’ı <a href="https://eksisozluk.com/entry/20529815" target="_blank">Les McCann</a>’den çıkardım, şuna bi ayar çekmelisin” demişti. “Tamam yaparım” demiştim. Ghostface ve Raekwon’ın şarkıya dahil olacağından haberim yoktu. Fakat elimde olsa tüm Wu-Tang’ı albüme dahil ederdik. Onların büyük bir hayranıydık.<br />
<br />
Schott Free’nin [bana sample’ı veren kişi] böyle bir şey yapması normal değildi. İlk kez bunu yapıyordu fakat çok memnun kalmıştık. Onların sadece bir A&R’dan daha fazlası olduklarını hissediyordum. Aramızda güzel bir dostluk vardı. Birbirimizin evinde içer ve ot tüttürürdük. Aramızdaki bir iş ilişkisi olsa da bir arkadaştık. Aynı anda iki farklı paylaşım var gibiydi; Bu sample’ı sana veriyorum çünkü biz arkadaşız – bu sample’ı sana veriyorum çünkü bundan harika bir iş çıkabilir. Eşi görülmemiş türden bir şeydi. Son A&R’larım masanın arkasından oturan ve hip-hop’tan çakmayan tiplerdi. Schott’ın arkadaşlık ilişkilerini, iş ilişkilerinin önüne koyması aramızdaki müzik dostluğunu pekiştirdi. Geçen hafta Schott ile birlikteydim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjft2NhNzYIy6gCq4N4Dzwl9d6SEvv6l4faPJ5IMJkuX8abrOnZoVxOgLT5EGKVVd6e_mwEPYOLfwlPqDoeVZpZnxJb6HgrI8600T_-qHZVpFHmorPUXuFp4PaWuLt-1WoBWFPZ7NzLneg/s1600/tumblr_nnh51da04l1szbfero1_640.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="544" data-original-width="547" height="397" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjft2NhNzYIy6gCq4N4Dzwl9d6SEvv6l4faPJ5IMJkuX8abrOnZoVxOgLT5EGKVVd6e_mwEPYOLfwlPqDoeVZpZnxJb6HgrI8600T_-qHZVpFHmorPUXuFp4PaWuLt-1WoBWFPZ7NzLneg/s400/tumblr_nnh51da04l1szbfero1_640.png" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Raekwon:</b> Kardeşlerimin [Mobb Deep] beni arayıp birlikte şarkı yapmak istediklerini söylediği başka bir andı. O zamanlar New York’u temsil edip yukarılara taşımaya çalışıyorduk. Beni aramalarının ardından, Ghost ile birlikte stüdyoya geçtik. Beat’i dinlettiler ve “Yo, işte sizinle bunu yapmak istiyoruz” dediler. Beat’e bayılmıştık. O sıralar Havoc inanılmaz beat’ler yapıyordu. Ben ve Ghost, “Sikeyim normal söylemeyi” dedik. Kayıt odasına girip iki tane 16’lık dize söylemek yerine sıra sıra değişerek söylemeye karar verdik.<br />
<br />
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>Schott Free bir MC’ydi ve bu sample’ı bodrum katında takılırken bulmuştu. Aslında ortada iki tane daha velet vardı. Staten Island’dan Unsigned Hype [ÇN: Sözleşmesi olmayan genç ve yetenekli rapçileri bünyesine katarak tanıtımlarını yapan bir oluşum] adında bir şirket vardı. Manis Harbor’lı bu iki veletin Red Eye adından bir grubu vardı ve Unsigned Hype’a bağlıydılar. Havoc’la da araları iyiydi. [Raekwon ve Ghost projeye dahil olmadan önce] Red Eye, beat’in ham hali üzerine söylemişti. Daha sonra Rae ve Ghost işe dahil olmuş ve albümde yer alan versiyonda bulunmuşlardı.<br />
<br />
Bu olağanüstü bir şeydi çünkü, The Infamous albümünün yapımı sürerken bir yandan da ‘<a href="https://eksisozluk.com/entry/16193581" target="_blank">Only Built 4 Cuban Linx...</a>’in [Raekwon’un ilk solo albümü] yapımına başlanmıştı. Wu-Tang üyeleri de "The Infamous’ın sorumluluğu bizde" mesajını veriyordu. Mobb Deep, Loud Records ile iş yapmak istiyordu çünkü Wu-Tang de Loud ile birlikteydi. Birbirlerinin arasında, paylaştıkça artan bir sevgi vardı. İki gurup da birbirine ilham veriyor ve oraya daha da güzel işler çıkıyordu.<br />
<br />
<b>Schott Free: </b>“Yo, şu Staten Island’dan gelen çocuklara şarkıda yer verelim” dediğimi hatırlıyorum. Çocuğun adı HDM yani Hype Da Madman’di. Hype, sözlerini yazıp söylemişti. Hav, Hype’ı sevmişti ve ona yer vermek istiyordu. Fakat P, “ Onun başka bir şeyler daha söylemesini istiyorum, çocuğu stüdyoya çağrın ve baştan söylesin” demişti. Hype, “Siktir et bunu, şarkı böyle bomba oldu, hiçbir boku değiştirmek istemiyorum” diye tavır alan birisiydi. Ben de, "Eğer o, bu şarkıda olmayacaksa o zaman Staten Island’dan başka birilerini dahil edelim. Rae ya da Ghost’u şarkıya koyalım” dedim. Mobb Deep teklifi kabul etti ve biz de onları aradık. Sözlerini değiştirip yenilerini yazsaydı adamım HDM’nin şarkıda yer aldığını görebilirdik. O zaman bambaşka bir hikaye ortaya çıkabilirdi. Fakat sözlerini değiştirmek istemedi.<br />
<div>
<br /></div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/5ZlKf4HlgrtzSGV1bowNla" width="300"></iframe>
<br />
<br />
<h2>
</h2>
<h2>
"[The Grave Prelude]" f/ Big Noyd</h2>
<br />
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<br />
<br />
<b>Prodigy:</b> Birisinin mahallede vurulmasıyla ilgili ufak bir şarkı arasıydı. Yağmurlu bir gündü, birisinin vurulma sesini duymuştuk. Bu şarkı arasında bahsedilen kişi Noyd’du. Noyd vurulmuştu ve bundan haberim yoktu. Bu şarkı arası için tüm yaşanan durumu canlandırmak istedik. “Hadi birini vurulduğu ve bir sonraki şarkı için zemin hazırlayan dramatik şarkı arası yapalım” dedik. Ben, Hav, Noyd ve bir ses mühendisimizi hazırlamıştı. Tek ihtiyacımız olan ufak bir yağmur efekti ve gök gürültüsüydü.<br />
<br />
<b>Havoc:</b> ‘Cradle to the Grave’ şarkısını bitirmiştik ve “Bir şarkının bitip diğerinin başladığı sıradan bir albüm yapmak istemiyoruz” diyorduk. Biz de, Noyd’un zorlukla nefes aldığı, P’nin de olay yerinden penceredeki kız kardeşimi çağırdığı bir sahneyi canlandırmak istedik. Bir sonraki parça için dinleyiciyi moda sokan bir şarkı arasıydı. Arkadaşlarımızdan birinin ne kadar basit bir şekilde vurulduğunu gösteriyorduk.<br />
<b><br /></b>
<b>Big Noyd:</b> Bu P’nin fikriydi. P’nin aklından geçenleri tahmin edemezdiniz. P, söz arasını seslendirmeye başlamıştı. Kayıtta, "Mika!" diye bağırmıştı ki, o da Hav’in kız kardeşiydi. Onu camdan çağırırken, adını söylemişti ki gerçekte de olan buydu. P’nin bu söz arasında hissettirdiği damı, vurulduğum anda gerçekten yaşıyordum. Tayfamızdaki en çılgın eleman değildim fakat hakkımda dava açılmıştı. "Neden vurulan kişi ben oldum ki?" sorusunu sorgulayamayacağınız gibi, Havoc ve P ile ilgili bir şeyi de sorgulayamazdınız. Bu hâlâ geçerli.<br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/63lCTHGh9eM46t7wTvyrny" width="300"></iframe><br />
<br />
<br />
<h2>
"Cradle to the Grave"</h2>
<br />
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<br />
<br />
<b>Prodigy: </b>Bu parçayı Hav’in dairesinde yapmıştık. Şarkı, o zaman toplu konutlar bölgesinde yaşanan belli başlı olaylar hakkındaydı. Başımızdan geçen, gerçekten yaşanmış bu olayları şarkıya dönüştürdük. Bu şarkıyı dinleyenlerin, neden bahsettiğimizi anlamadığına eminim. Şüphesiz ilginç bir hikayeydi fakat bizim için oldukça kişiseldi. Sözlerimizde anlattığımız her şey yaşanmış olaylardı. Hepsi gerçekti.<br />
<br />
Küçük kuzenimiz Ferg’ün, mahallenin dışında olduğu anlardan biriydi. Üzerinde kurşun geçirmez yelek ve makineli tabanca [Ingram Mac-10] vardı. Muhtemelen 15 ya da 16 yaşındaydı. Mahallede takılıyorduk ve Ferg’ün peşinde polis vardı. Onu kovalıyorlardı. Ferg, zencilerin binasına daldı, polis de arkasından içeri girdi. Kovalamaca merdivenlerde devam etti. Ferg, bir polisin göğsüne tekme atmıştı.<br />
<br />
Zencileri üzerinden atmak için onları merdivenlerden aşağı doğru tekmeledi. Ferg kaçmaya devam etti ve onu birden içeri aldık. Böylece polis, onun hangi eve girdiğini görememişti. Büyük olasılıkla yaralanmış ve gitmişlerdi çünkü polislerin kapıları çalarak bizimkini aradığını hatırlamıyorum. Onu yakalayamamışlardı. Bu olay bir-iki kere daha yaşandı. Zenciler milletin evine sığınıyordu çünkü polisler zencileri kovalıyordu.<br />
<br />
<b>Havoc: </b>Yaşayan, ardından da ölen bir şey hakkında bir şarkı yapmıştık. Hep yamayı düşündüğümüz, aklımızdan geçen bir şeydi. Kendimizi bu tonda anlatmak istemiştik. Beat, bize o hissi veriyordu. Karanlığı, uğursuzluğu ve siki tutmuşluğu hissettiriyordu. Beat’te sevimlilikten eser yoktu ve tam da durma uygundu.<br />
<br />
Toplu olarak depresif bir hava içindeydik [gülüyor]. Ama aynı zamanda da eğleniyorduk ki eğlenmek bizim için toplu konutlardan bir anlığına siktirip gitmek demekti. Yemek, içmek ve neşelenmek anlamına geliyordu. Fakat iyi bir ruh halinde olsak da hala bu tarz karanlık ve depresif şarkıları yapabiliyorduk.<br />
<div>
<br /></div>
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/2uCMts8MLE3GktieyAIeXu" width="300"></iframe>
<br />
<br />
<h2>
</h2>
<h2>
"Drink Away the Pain (Situations)" f/ Q-Tip</h2>
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Q-Tip</i><br />
<i>Yan-Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i>
<br />
<b>Prodigy: </b>Beat’i Q’tip’in evinde <a href="https://www.youtube.com/watch?v=u_pAAgHhBr0" target="_blank">yapmıştık</a>. O, bu iki beat’i de kendi mekanında yapmıştı [bunlardan biri ‘Give Up The Goods’un beat’iydi.] Kayıt alma işlemine başlıyorduk. “Yo, bu sample’ı Patrice Rushen’ın albümünden kestim. Şunu bi’ dinleyin" demişti. Q-Tip, büyük olasılıkla beat’in mix’ini de yapmıştı. Tahmin ediyorum ki, beat ilk başta iskelete benziyordu fakat sonradan düzeltmeleri yaparak ufak ses efektleri eklemiş olmalı.<br />
<br />
Platinum Island’a giderek stüdyoda kayıt aldık, Q-Tip de birkaç hafta sonra ayarlamaları çekti. Şarkı tamamlandıktan sonra Q-Tip’in sözlerini dinlemiştim ve, “Ne sikimden bahsediyor bu? Sözleri şarkıyla hiç uyuşmuyor. Likör ve giysilerden bahsediyor” demiştim. İlk başta hayal kırıklığına uğramış gibiydim fakat daha sonra insanlar, “Hayır, şarkı çok iyi olmuş oğlum” deyince, bir süre sonra sevmeye başlamıştım.<br />
<br />
Şarkıda “Polo benim dostum, Tommy Hill benim zencim” tarzı sözleri vardı. Tüm yaşananlar çılgıncaydı çünkü biz de likörlere, benzer sözler yazmıştık. Hennessy ve St. Ide’den bir kadını anlatır gibi bahsediyorduk. Sanki onlara aşıkmışız hissini aktarıyorduk. Arkadaşlarımız, “Yo, bu iş sizin için iyi değil. O kadınla sikişmeyi bırakın. En sonunda sizin canınızı yakar” diyorlardı.<br />
<br />
Şarkıda söylediğim sözleri bir parkta oturup siktiğimin OE’sini içerken bulmuştum. O gece adamım Gary ile Long Island’ın Hempstead bölgesinde bir parktaydık. Bir yerde oturmuş içiyorduk ve sarhoş olmaya başlamıştım. Freestyle’a başladım; “E&J adındaki kaltağa aşıktım/Artık onunla sikişmiyorum, şimdi Tanqueray ile takılıyorum.” Bu söylediklerim, bir şarkı sözüne dönüşmüştü.<br />
<br />
<b>Havoc: </b>Şarkının ilk başta garip bir sample’ı vardı. Üç söz dizesini okuyabileceğiniz bir sample döngüsüydü. Q-Tip bu tür şeyleri normale çevirme konusunda çok iyidir. Stüdyoda iyice dağıtmıştık [gülüyor]. Ne kadar içtiğimizi tarif bile edemem. Fakat bana güven, bir insanın kaldırabileceğinden çok fazlaydı. Stüdyoda galonlarca likör içmiş, çılgınlar gibi ot tüttürmüştük. Fakat inanılmaz bir şekilde şarkıyı bitirmiştik. Bizdeki açlık seviyesi işte böyleydi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJDYZdEsShAosFMX7fNWY1NwcsvtM9f4uVlB4ANgg9kSz83dg0uRpbMSHh4_0_W_yzGvNGPojP8yXW-LTahvmu14YqkD2q2jcIj_wAYNK9qtzxda0SzSPVq3yX4-gQ5YqsyABtSca5zM8/s1600/tumblr_os1nunAhiZ1w5fmmao2_1280.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1217" data-original-width="1242" height="391" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJDYZdEsShAosFMX7fNWY1NwcsvtM9f4uVlB4ANgg9kSz83dg0uRpbMSHh4_0_W_yzGvNGPojP8yXW-LTahvmu14YqkD2q2jcIj_wAYNK9qtzxda0SzSPVq3yX4-gQ5YqsyABtSca5zM8/s400/tumblr_os1nunAhiZ1w5fmmao2_1280.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Likör bizim şifamızdı. Likörü enerjiye çeviriyorduk ve aslında olumsuz bir tesiri olması gerekirken bunu yapabiliyorduk. Bir işi yapmaya kararlı birileri ile birlikte olduğunuzda, olumsuz olanlar olumluya dönüşürler. Fakat şunu da altını çizeyim ki likör o zamanlar benim en sevdiğim şeydi. Deliler gibi ot tüttürsem de kesinlikle likörü ottan daha fazla tüketirdim. Prodigy hep otu tercih ederdi. Ben ise her zaman likörcü olmuştum.<br />
<br />
<b>Q-Tip: </b>Beklendiği üzere hep likör içiyorlardı. Bu onların en sevdiği şeylerden biriydi. “Yo, içsene şu boktan biraz” diyorlardı. O zamanlar içki içiyordum fakat fazla kullanmıyordum. Kendimi zehirlemek için seçtiğim bir yol değildi. Ben de, “Yo, bu şarkının olmazsa olmazı olduğum için bırakın sonuna kadar işimi yapayım sonra kaldığımız yerden devam ederiz” demiştim. Şarkıyı işledim ve aslına bakılırsa en sevdiğim söz dizelerimden birini bu parçada söyledim.<br />
<br />
Bu şarkıyı yapmayı çok sevmiştim. Pürüzsüz, sabıkalı bir havası vardı. Sağlam bir şarkıydı ama o enerjiyi de içinde barındırıyordu. Çoğunlukla dinlediğiniz serseri tarzındaki albümlerin yanında bu parça sosis müziğiydi. [ÇN: Şarkıyı söyleyen sanatçıların, kadınlara olan düşkünlüklerini anlattığı ve sekten bahsedilen müzik tarzıdır. Metafor olarak bakıldığında ise, farklı bir aktiviteyi anlatırken, ondan seks gibi zevk veren bir şeymişcesine bahsetmektir. Q-Tip’in sosis tarzı (sausage music) benzetmesi; Kadınların, erkek penislerine olan düşkünlüğüdür fakat, metafor olarak bakıldığında alkolün kadınların yerine konulduğu ve verdiği zevki anlattığı düşünülebilir.] Sizin açınızdan, kadınların bu şarkıyı dinlemesine ihtiyacınız yoktur. O zaman iki şeyden birini seçmelisiniz: Şarkı için yazdığınız sözlerinizde ya kadınlara direkt olarak hitap etmelisiniz ya da sözlerinizi karanlık bir tarzda iletmelisiniz.<br />
<br />
Karanlık ve sert tarzın arasında bir fark vardır. Sert bir tarzda şarkı yaparsanız, bu kadınlar için fazla sosisimsi gelebilir. Bu erkeklerle konuşma şeklinizdir. Fakat şarkıyı karanlık tarzda yaparsanız, içine birçok duygu, hassasiyet ekleyebilirsiniz. Karanlık tarzda duygusallık ya da cinsellikten de bahsedebilirsiniz. İşte Mobb Deep’in bu tarz şarkıları vardı. Bu sayede albüm hem erkeklere hem de kadınlara ulaşabilmişti.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2MEVlHdMrzaQs9ziWWGOYgeFN_ORY5t4oldyxZdKOlZtT-ykdD8DljA5uxo2WJFN3VC2Lsm94xUEHKxuYn6iuqxcUlv6MmIV0KNbyIx32LnTNCCFrXQZdAH-kTfWmW1fF9yN4-oRHdT0/s1600/tumblr_os1nunAhiZ1w5fmmao1_1280.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1233" data-original-width="1242" height="396" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2MEVlHdMrzaQs9ziWWGOYgeFN_ORY5t4oldyxZdKOlZtT-ykdD8DljA5uxo2WJFN3VC2Lsm94xUEHKxuYn6iuqxcUlv6MmIV0KNbyIx32LnTNCCFrXQZdAH-kTfWmW1fF9yN4-oRHdT0/s400/tumblr_os1nunAhiZ1w5fmmao1_1280.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>Q-Tip, birçok farklı fikri kullanarak iş yapardı ve kararlı bir bakış açısına sahipti. Q-Tip’in yazdığı sözlere tanık olduklarında, onlar [Mobb Deep] için yaratıcılık hakkında endişe edecekleri bir şey kalmamıştı. Tip’in daha fazla söz yazdığı zamanlar da olmuştu fakat kendisi ince eleyip sık dokuyan biriydi ve aldığı paradan da çok memnundu. Bu büyük bir duruş sergilemek demekti ve sanırım P olayı anlamıştı.<br />
<br />
Stüdyoda ilginç bir şeyin yaşandığını hatırlıyorum. O zamanlar Q-Tip, dürüst ve doğrucu Müslüman karakterine bürünmüştü. Stüdyoda şınav çekiyordu. Plastik bardaklar ve şişeler dolusu likör içmezdi. Alkol onun tercih ettiği bir şey değildi. P daha bilinçli bir karaktere sahip olmaya başlamıştı. Rae ve Ghost’tan örnek alıyordu. İkinci albümlerinde ilerleme kaydettikçe bu kafa yapısına daha çok girmeye başladı. Tüm bunları öğrendiği için onun adına seviniyorum.<br />
<b><br /></b>
<b>Schott Free: </b>Eğer erkenden kalkıp stüdyoya gidiyorsan, Havoc’u Staten Island’daki evime çağırırdım. Orası benim kendi evimdi ama arada sırada annem eve uğrardı. Bir gün annem eve uğramıştı, Havoc ise elinde yarım litrelik likör şişesiyle dolanıyordu. Uyku mahmurluğunu üzenden atamamıştı. Sabaha olduğunda hala sarhoş olamamışsa, uyuyamazdı. O bu yaptığı şeye de kahvaltı derdi.<br />
<br />
Havoc, yüzünden uyku akar bir halde buzdolabına gitti ve likör şişesini aldı. O sıra annem eve giriyordu. Hav, “Nasılsınız efendim, Sizinle tanıştığıma memnun oldum” dedi [gülüyor]. Hemen ardından annem beni köşeye çekti ve, “Sabahın köründe evimizde bira içen bu çocuk da kimin nesi?” dedi. Ben de anneme, “O benim sanatçım” yanıtını verdim. İşte annem Mobb Deep fenomeniyle böyle tanışmıştı.<br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/4GdKi4F976XGtr8hedHEro" width="300"></iframe><br />
<br />
<br />
<h2>
"Shook Ones Pt. II"</h2>
<i><br /></i>
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i><br /></i>
<br />
<b>Prodigy:</b> Oldukça net hatırlıyorum. Bu şarkının sözlerini, apartmanda uyuşturucunun etkisi altında yazmıştık [gülüyor]. Sanırım biraz ot vardı belki biraz da toz. Litrelik biraları da içip kafayı çekmiştik. “Vhoa, Bu şarkı çılgın oldu. Acayip şarkı. Bu bok başka bir şey oldu oğlum. Bu normal değil” diyorduk. İyi bir şarkı yaptığımızı biliyorduk. Apartmanda birbirimize, “Bambaşka bir bok oldu bu” diyerek takılıyorduk.<br />
<br />
Şarkı, ‘Shook Ones’ın bir remix’iydi. Şarkının orijinali sağlam oluştu. Sonra yeni bir beat yaptık ve üzerine okuduğmuz sözler de orijinali için söylediğimiz dizelere benziyordu. Matt C ve diğer zenciler, “Bu şarkının adını ‘Shook Ones pt. II. koymalısınız’ demişti. Biz de öyle yaptık.<br />
<br />
Elimizde oldukça fazla şarkı vardı. Loud Records ile sözleşme imzaladığımızda 20 şarkılık bir demo kasetimiz bulunuyordu. Elimizdeki şarkıları elerken, yenilerini yapmaya başlamıştık. Eski demo’ları artık beğenmiyorduk [gülüyor].<br />
<br />
Beat’i Long Island’daki apartmanımda yapmıştık. Sample’ı Hav bulmuştu. Hav, plakları karıştırıp sample arıyordu ve “Bunu bir dinle” diyordu. Sample’ı dinlettiğinde, “Çılgın bir şey bu” demiştim. Beat’i yapmıştı ve üzerine koyduğu bas ve davul seslerini çok beğenmiştik. Sample’ın tamamını, <a href="https://eksisozluk.com/entry/530713" target="_blank">Herbie Hancock</a>’ın bir şarkısından çıkardıklarına tanık olmuştum. Çılgınca bir şeydi. İnsanlar için bu sample bir gizem mi barındırıyordu yoksa gerçekten dedikleri kadar ciddi bir olay mıydı bilmiyordum. İnsanlar gerçekten bu sample’ın nereden geldiğini anlamaya çalışıyorlardı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/yoYZf-lBF_U/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/yoYZf-lBF_U?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<b>Havoc: </b>[‘Shook Ones Pt. II’dan sonra albüm için yapılan kayıtlar] arasındaki büyük bir külçeydi. Loud ile imzaladıktan sonra, ‘Shook Ones’ yaptığımız ilk şarkılardan biriydi. "Boşluğun olduğu anlana imzamızı attık, bu bize biraz para getirdi. Şimdi işin içine girip biraz şarkı yapalım" düşüncesinin baskısı altındaydık. Biz de ‘Shook Ones’ı yaptık ve insanların ilgisini çekememiştik. Kendi kendimize, “Yine aynı boklar oluyor işte” diyorduk. Fakat bu şarkının elimizden kayıp gitmesine izin vermezdik, çünkü bomba gibi bir konsepti vardı. "O zaman hadi şarkının ikinci bölümünü yapalım” dedik. Biz de şarkının ikinci bölümü yaptık ve adeta patladı. Herkes şarkıyı dinliyordu. Kendimize olan güvenimiz yerine gelmişti.<br />
<br />
Beat’i, annemin Queensbridge’deki evinde yapmıştım. O ev bana oldukça fazla ilham veriyordu, çünkü dışarıda bir şeyler olabilirdi ve ben yukarı kata çıkıp beat yapabilirdim. “Üst kata çıkıp, şu anda nasıl hissediyorsam ona göre bir beat yapayım” düşüncesine bürünebiliyordum. Sample’ı açıp üzerinde çalışmaya başladım fakat neredeyse her şeyi siliyordum çünkü hiç beğenmemiştim [gülüyor]. O sıralar evde tek başımaydım ve devamlı beat yapıyordum. Etrafımda, birlikte iş yapacağım kimse olmadığında, “Siktir et, siliyorum bunu” diyordum. Fakat arkadaşlarım, “Hayır, çılgın olmuş bu beat” diyorlardı. Ben de beat’i silmeme kararı aldım. Tanrı’ya şükür silmemişim. Eğer silseydim büyük olasılıkla şu anda burada olamazdık.<br />
<br />
Eskiden plak satış buluşmalarına gider ve albümler ile breakbeat’ler alırdım. [ÇN: Breakbeat, ana ritmini genellikle funk, caz ve R&B tarzlarından sample'lar kesilerek hazırlanmış geniş kapsamlı bir elektronik müzik türüdür.] Beat’te kullandığım davul seslerini, Vinyl Dogs adında bir albümden bulmuştum. Vinyl Dogs, 90’lardandı ve neredeyse tüm davul ses efektlerine sahiptiler. Hip-hop’ı seven ve breakbeats’lerin içine dalarak, prodüktörlerin kullanması için davul sesleri ayıklayan iki beyaz çocuğun işiydi bunlar. Onların davul efektlerini aldım ve ‘Shook Ones’ için kullandım.<br />
<br />
The LA Times gazetesi, sample’ın hangi şarkıdan alındığını son günlerde fark etmişti. Çünkü şarkının çok ufak bir yerinden alınan bir sample’dı. Sample’ı kestim, tempoyu epey bi’ değiştirdim ve sample’ı elektronik klavyenin tuşlarına atadım. Önce tempoyu hızlandırdım, ardından da yavaşlattım. Sample’ın son halini dinleyen insanlar, “Ha siktir bu ne böyle? Bu alet gerçekten de böyle bir şey yapabiliyor muymuş?” diyordu. Şaşırıyorlardı çünkü diğer prodüktörler pervasızca sample kullanıyorlardı. Yaptığım işte yaratıcılık yoktu diyemem ama biraz düşününce bulamayacağınız bir şey de değildi.<br />
<br />
‘Shooks Ones Pt. II” klasik bir şarkıdır. “Bu siktiğimin sample’ı da ne böyle?” diye bir merak uyandırır [gülüyor]. Ve hangi sample’ı kullandığımı insanlara söyleyemiyorum çünkü hangi sample olduğunu unuttum [gülüyor]. Fakat ortada kesin bir sample vardı çünkü onu bir şarkıdan kestiğimi hatırlıyorum [gülüyor]. Fakat bu seninle benim aramda bir sır. <a href="https://www.thewrap.com/how-mobb-deep-created-hip-hops-most-mysterious-sample-for-shook-ones/" target="_blank">Sır</a> olarak kalması ise hem iyi hem de kötü bir şey. Çünkü sample’ın o gizeminden büyük keyif alıyordum fakat insanlar bunu bu kadar çok öğrenmek istiyorsa, bu onların şarkıyı ne kadar çok sevdiğini gösterir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO8Nuj6xwbpzYRi_-YaDDT6eu9BOT-_MDPlchxwfUmU3NkVazqFkKC4Oz2l5Aqpy356HjMF-jC8KpMco8sFKQx437mEKN9IbNISgl9MZ1gy-6kywznaP-60BBT1mPVOfJcanpWkfOPyTE/s1600/tumblr_nn9o02psML1szbfero1_500.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="540" data-original-width="500" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO8Nuj6xwbpzYRi_-YaDDT6eu9BOT-_MDPlchxwfUmU3NkVazqFkKC4Oz2l5Aqpy356HjMF-jC8KpMco8sFKQx437mEKN9IbNISgl9MZ1gy-6kywznaP-60BBT1mPVOfJcanpWkfOPyTE/s400/tumblr_nn9o02psML1szbfero1_500.png" width="370" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Matty C a.k.a. Matt Life:</b> Başımıza gelen en büyülü şeydi. Bahsedeceğim şey Hav ile benim gittiğim plak satış buluşmaları ile ilgili. Buluşmalarda, eski koleksiyoncular olarak bilinen bu adamlar, gerçekten nadir 45'liklerle derlemeler yapmışlardı. Oradaki derlemelerin içinden biri bu şarkıda kullandığımız orijinal davul efektlerine sahipti ve biz bu davulları alıp eve götürdük. Buluşma Roosevelt Hotel’deydi. Sabahın altısında daha mekan bile açılmadan, büyük prodüktörlerin oraya geldiğini görebilirdiniz.<br />
<br />
Ben ve Rob “Reef” Tewlow saat dokuzda buluşmaya gitmiştik ve o anasını siktiklerim çoktan alışverişlerini tamamlamışlar, dolu çantalarla dışarı çıkıyorlardı. <a href="https://eksisozluk.com/entry/24427616" target="_blank">Pete Rock</a> 8.000 dolar harcamıştı. <a href="https://eksisozluk.com/entry/44984131" target="_blank">Large Professor</a> ise hala oradaydı ve 600 dolarlık albüm almıştı. <a href="https://eksisozluk.com/entry/89336219" target="_blank">PM Dawn</a> ise tüm breakbeat’leri topluyor ve elde ettiği davul seslerini şarkıya çeviriyordu. Havoc ilk kez böyle bir atmosferin etkisi altına girmişti. Ben ise bu hissi <a href="https://eksisozluk.com/entry/40549543" target="_blank">The Beatnuts</a>, adamım Reef ve başka birçok plak koleksiyoncusu ile yaşamıştım. Fakat Havoc, plak satış buluşmalarına pek gelmezdi.<br />
<br />
Bu beat’teki şablon, ‘<a href="https://www.youtube.com/watch?v=Qjd7EbUUds8" target="_blank">One Love</a>’ [ÇN: Nas'ın ilk albümü, <a href="https://eksisozluk.com/entry/12049811" target="_blank">Illmatic</a>'te yer alan bir şarkı] şarkısındaki şablona çok benzer. Eğer kick, davul ve trampet şablonunu dikkatli dinlerseniz bunu fark edebilirsiniz. Her şey nasıl oldu ve bitti bilmiyorum bile. İşin başına oturduk ve beat’i ‘Shook Ones Pt. II.’nin beat’ine çevirdik. ‘Shook Ones Pt. I’i single olarak çıkarmıştık o şarkının beat’ini yaptıktan sonra, “Bomba gibi bir şey oldu! Şarkıyı hemen tamamlamalıyız!” demiştik. Hav’in de benimle aynı hislere sahip olduğunu biliyorum çünkü o plak satış buluşmasında bulduğumuz sağlam davul efektlerine sahip olduğumuzun farkındaydık.<br />
<br />
<b>Schott Free: </b>Radyoyu sikeyim. Radyo milletin sikini yalayanlarla dolu. Bu, Hot 97 için de geçerli. [ÇN: Hot 97, New York'ta bulunan ticari bir radyo istasyonudur. Stüdyoları Manhattan'ın Hudson Square semtinde, vericisi ise Empire State Binasında bulunmaktadır.] İsim vermeyeceğim. “Evet bizi duydun, biz resmi Queensbridge katilleriyiz” [ÇN: Shook Ones Pt. II’da Prodigy’nin söylediği söz dizelerinden birisi] gibi sözleri radyoda duyup, “Oh evet bu güzel şarkıymış. Tekrar tuşuna bas bir daha çalsın” diyemezsiniz. Bu ise sokakların söylediği şeydir; “Oh evet sevdik bu şarkıyı.” Bu hayatı yaşayan 15 yaşındaki gençlerin her gün çaldığı bir şarkıydı. Eğer o gençler arasında bu kadar popüler bir şarkıysa, radyonun bunu çalmaktan başka bir seçeneği yoktu. İşte ‘Shook Ones’ böyle bir şarkıydı.<br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/33ZXjLCpiINn8eQIDYEPTD" width="300"></iframe><br />
<br />
<br />
<h2>
"Party Over" f/ Big Noyd</h2>
<br />
<i>Prodüksiyon: Mobb Deep</i><br />
<i>Yan-Prodüksiyon: Matt Life</i><br />
<br />
<br />
<b>Prodigy:</b> Gece kulübüne gidiş, arkadaşlarla takılma, kavgaya karışma ve partinin bitişi. “Tayfanın geri kalanına söyle, o zencileri sikeceğiz bak. Bu sözlerimi ilet, çünkü kavga biter bitmez buradan çıkıp gideceğiz oğlum. Kimseyi arkada bırakmaya niyetimiz yok.” İşte bu şarkı tam olarak da bunu anlatıyor.<br />
<br />
[Şarkının prodüksiyonunu ben ve Havoc birlikte yapmıştık.] Sanırım melodiyi Hav bulmuştu ve böylece ana ritmin üzerinde çalışmaya başladık. Beat’e oradan-buradan bulduğumuz ufak ses efektleri ekledik. Sanırım beat’i stüdyoda yapmıştık. Noyd bizimle birlikte stüdyoda sözlerini söylemişti. “Evet, bunları beat’in üzerine oku. Kulağa hoş geliyor” demiştik.<br />
<br />
<b>Havoc: </b>Bu, albümü bitirmek için ihtiyacımız olan şarkılardan biriydi. Hayatta hiçbir noktaya gelememiş gençler olarak mahallemizi, en sert mahalle olduğunu düşünerek temsil ediyorduk. Nereye gitsek bundan bahsediyorduk. Sakince takılmak ya da eğlenmek için bunu yapmıyorduk. Bir yere gittiğimizde varlığımızın hissedilmesini istiyorduk.<br />
<br />
Karıştığımız sert kavgaları hatırlıyorum. Manhattan’da sahne aldığımız ilk konserlerimizden birinde <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Lost_Boyz" target="_blank">Lost Boyz</a> ile birlikteydik. Lost Boyz ile aramızda hiçbir problem yoktu. Fakat bir sürü genç adamı küçük bir gece kulübüne tıkarsanız egolar tavan yapar ve bir şeyler bir yerden patlak verir. Nasıl başladığını hatırlamıyorum ama bir anda 60 kişi birbirine girmişti. İnsanların bir yerleri kesilmiş, bıçaklanmış ve sokakta darp edilmişti. Övünülecek bir şey değildi. Boktan bir durumdu fakat üstesinden gelmemiz gereken şeylerden biriydi.<br />
<br />
Bu olaydan sonra Lost Boyz ile aramızda söz dalaşı başladı. Sonradan ise kendileriyle barışmıştık. Çünkü bak, biz de onlar da Queens’dendik <span style="background-color: white;">–</span> yani ne sikime yapıyorduk ki bunu? Lost Boyz kendi müziklerini yapıyorlardı ve tarzlarını seviyordum. Biz de kendi işimize bakıyorduk. Sonunda aramızdaki meseleyi kapattık. Mr. Cheeks [ÇN: Lost Boyz’un üyelerinden birisi] ile aram günümüzde çok iyidir. Aramızda yaşananlar, hayatta üstesinden gelmemiz gereken şeylerden biriydi.<br />
Geçmişe bakıp albümdeki şarkıları dinleyince, dışarı çıkıp “Evet, işte bu klasik bir albüm” diyebilirim. Albümü yaklaşık sekiz ay önce baştan dinledim. Bu konuda yalan söylemem [gülüyor]. Ufak bir ilhama ihtiyaç duyduğumda, uzun bir aradan sonra albümü tekrardan dinliyorum. Kendimi, albümü yaptığımız zaman diliminin içine koyuyorum. Albümü dinliyorum ve dinlerken, o şarkıları yaptığım zaman nasıl hissettiğimi ve şarkıları o kadar iyi yapan şeyin ne olduğunu hatırlamaya çalışıyorum. Bu benim hikayem ve bu yolda devam edeceğim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmI2fgzRA7SORL5jhKXzU37yZUtr4s3QLlT_TF3MF-1_1xliFnXpP_itUfzJeAJXOv-kvkOPHfqJIKQAFjBttw1HiwHtzAlGhpPxFBmYi2LpwxNKbEe4vIgPM2KjVgKcy2FcqEjFg2-VY/s1600/Memories_800.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="707" data-original-width="795" height="355" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmI2fgzRA7SORL5jhKXzU37yZUtr4s3QLlT_TF3MF-1_1xliFnXpP_itUfzJeAJXOv-kvkOPHfqJIKQAFjBttw1HiwHtzAlGhpPxFBmYi2LpwxNKbEe4vIgPM2KjVgKcy2FcqEjFg2-VY/s400/Memories_800.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Q-Tip:</b> Harika bir albüm ve kesinlikle gerçek bir hip-hop klasiği. Tüm zamanların <a href="https://www.albumoftheyear.org/genre/3-hip-hop/all/pitchfork/" target="_blank">en iyi 10 hip-hop albümünden</a> biri olduğu da apaçık ortada. O zamanların ruhunu yakalamış bir albüm. Albümde emeğim geçtiği için bunları söylemiyorum. İşin içine dahil olduğum için kendimi kutsanmış hissediyorum. Daha önce A Tribe Called Quest’e pek takılmamış fakat bu albüme kulak kabartmış tanıdıklarım vardı. Harika bir histi çünkü daha önce Nas ile Illmatic albümü için çalışmıştım ve aynı deneyimi Mobb Deep ile yaşamıştım. Bu projelerde elde ettiğim deneyimi kendi grubumla yaptığım işlerde hissettim. Harika bir şeydi. Beni insanların kafasında farklı bir yere koydu.<br />
<br />
<b>Big Noyd: </b>Albümü ambalajlanmaya başlarken tamamlanan bir şarkıydı. Şarkıyı dikkatli dinlerseniz arka planda bazı elemanların sesini duyabilirsiniz. Onlar artık aramızda değil, fakat birlikte oldukları hatunların isimlerini şarkıda bize söylüyorlar.<br />
<br />
<b>Matty C a.k.a. Matt Life: </b>Şarkının prodüksiyonunu yaparken, davul ve perküsyon sesleri üzerinde çalışmıştım. Buluşmalara gidiyor ve kendimi tanıtmak istiyordum fakat hiçbir zaman tanınan biri olmadım. Bu albümde bunu başarmak istiyordum. Tek yaptığım bir ses efekti eklemek ve hemen arkasına bir davul sesi koymaktı. Geriye dönüp baktığımda epey emek harcanmış bir iş görüyorum. Bu şarkı, ham halde ellerinde bulanan kayıtlardan biriydi. Yoğun bir programlama ile ortaya elle tutulur bir şey çıkarmaya çalışmıştım.<br />
<br />
<iframe allow="encrypted-media" allowtransparency="true" frameborder="0" height="380" src="https://open.spotify.com/embed/track/4cC7b7V5bSP7NHTAhr5efn" width="300"></iframe>Asendurhttp://www.blogger.com/profile/02407170567967178901noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-37723987498356886352019-12-31T13:12:00.000+03:002019-12-31T18:23:45.442+03:00Çeviri: "N'apıcaz Edebiyatı?"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6F-t6FFkDm3Wbm2EILM9ZVYeWRAz1OxZqjpp8X8DCAMUCEbXGGt2zCrtafxpLmmGx9fM7MLS6Dz9S0txIaoR6SEDpA3H71pcQR1qywKxK5pTYycWQEXAxr3DXJN_eSQJiFEbPan7MlmCE/s1600/phpThumb_generated_thumbnail.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="293" data-original-width="400" height="234" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6F-t6FFkDm3Wbm2EILM9ZVYeWRAz1OxZqjpp8X8DCAMUCEbXGGt2zCrtafxpLmmGx9fM7MLS6Dz9S0txIaoR6SEDpA3H71pcQR1qywKxK5pTYycWQEXAxr3DXJN_eSQJiFEbPan7MlmCE/s320/phpThumb_generated_thumbnail.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Yazar: Isaac B. Singer<br />
<br />
Zaman zaman kendime sorarım: Edebiyata kimin ihtiyacı var? Doğa ve hayat birçok tuhaf olaya yol açarken, neden bir şeyler yaratma ihtiyacı duyuluyor? Çünkü --hayal gücümüzün asla gerçeğin olgusal ve psikolojik sürprizlerine ayak uyduramaması dışında-- en büyük ustanın kalemi bile, belgelerde anlatılan ya da mahkemede yargılanırken ortaya çıkan gerçek bir tarih kadar doğru ve tutarlı olamaz. Nasıl ki cennet ve dünya, mükemmel cinayet diye bir şeyin olmadığını düşünürse, mükemmel bir roman da asla var olamaz. Anna Karenina ve Madam Bovary bile arızalara, her kurgu eserde görülen bildik tutarsızlıklara sahiptir. Ben şahsen, bir gazete haberinin ya da herhangi bir konunun tarihini anlatan kitabın, edebî bir eserden daha çok ilgimi çektiği noktaya geldim. Duygularla ilgili hiçbir şeyi netleştiremedikleri zaman tüm bu psikolojik açıklamalar neden? Hakikat takdim gerektirmiyorken, bir yalanı kanıtlamakla niye uğraşalım?<br />
<br />
Bazen insanlığın er ya da geç benimle aynı sonuca varmasından korkuyorum: Kurgu okumak zaman kaybıdır.<br />
<br />
Ama neden korkmalıyım? Şahsen kurbanlardan birisi olduğum için mi?<br />
<br />
Hayır, sadece bu değil. Şimdilerde Everest Dağı'na bir helikopterle inebilsek de, artık zirveye tırmanmaya kalkışmamak üzücü olur. Edebî kurgunun değeri sadece okuyucuları eğlendirme ve onlara bir şeyler öğretme kapasitesi değil, aynı zamanda bir spor olma niteliği bulunmakta -- entelektüel bir meydan okuma. Bize Raskolnikov, Madam Bovary veya Anna Karenina'nın bütün deneyimlerini tam olarak bildirecek bir makine icat etsek bile, bunun kağıt ve kalemle yapılıp yapılamayacağını bilmek yine de ilginç olurdu.<br />
<br />
Edebiyata bu yaklaşım, henüz böyle bir makinenin bulunmadığı gerçeğiyle tam olarak ilgili değildir. Ancak bir dizi kuvvet, yavaş yavaş bu makineyi birleştiriyor. Modern okuyucular psikoloji hakkında gittikçe daha fazla şey biliyorlar ve onlar için bir yazarın açıklamaları genellikle gereksiz, yanlış veya eski moda görünüyor. Bolca okuyorlar ve hiçbir tema onları şaşırtacak kadar şoke edici değil. Gerçekleri gazetelerden, dergilerden, radyo-televizyon veya filmlerden alırlar. Dünyanın her köşesine bağlılar -- ve zihin tarafından icat edilen hiçbir şey, gerçekte var olanlarla kıyaslanamaz. Günümüzde insanlığın aya ya da diğer gezegenlerden birine ulaşma şansı hâlâ var. "Bilim-kurgu" olarak adlandırılan tüm fanteziler, ay veya diğer gezegenlerde çekilen görüntülerle karşılaştırıldığında solgunlaşacaktır.<br />
<br />
Bu şekilde, edebiyat hâlâ bir entelektüel spor olarak varlığını sürdürecektir. Ancak, sadece spor yapan insanların yanı sıra birkaç amatörün de ilgisini çekecek bir spor olurdu. California'ya yürüyen bir adam bizde hayranlık uyandırabilir, ancak yürüyüşü bir iletişim aracı olarak ciddiye alınmazdı. Bu nedenle, edebiyatın bir spor haline gelmesinden korkuyorum. Bana öyle geliyor ki zaten bu noktadayız. Aslında kendi Yidiş dilimiz de dahil, bu zaten şiirde gerçekleşti. Şiir, şimdilerde neredeyse sadece şairler tarafından okunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük ve zengin bir ülkede, şiir kitapları genellikle 500 kopya halinde yayımlanır ve bunların büyük bir kısmı yazar tarafından arkadaşlarına dağıtılır. Dram henüz şiirin üzücü durumuna ulaşmadı ama aynı yönde gidiyor.<br />
<br />
Edebî düz yazıya gelince, çoğu zaman iyi gittiğini hissediyoruz. Nesir kitapları hâlâ yüzbinlerce kopya halinde satın alınmaktadır. Ancak konunun biraz daha derinine baktığımızda, günümüzde "edebî kurgu" dediğimiz şeyin çoğu zaman edebî kurgudan uzak olduğunu görüyoruz. Eserler genellikle, aslında dörtte üçü ya da yüzde yüz gazetecilik olan "roman" etiketi altında satılmaktadır.<br />
<br />
Başka hiçbir zaman, gazetecilik ve edebiyat arasındaki sınır, şimdilerde olduğu kadar ince ve bulanık olmamıştır. Bana öyle geliyor ki, modern eleştirmenler amneziden muzdarip. Oyunun edebiyat denilen kurallarını unutmuşlar. Bir satranç oyununda, başlangıçtan itibaren bir oyuncu diğerinden daha fazla taş alırsa veya oyunun kuralları her turda değişirse büyük zaferler kazanmak hiç de kolay değildir.<br />
<br />
Her amnezinin gizli amacı vardır ve zamanımızın edebî amnezisi sadece rastgele bir tür hastalık değildir. Eğilimleri, hedefleri var. Büyük yayıncılar, büyük baskı makineleri, okuma-yazma bilmeyenlerin tasfiyesi sayesinde gelen okuyucu kitleleri -- bunlar artık tek bir nesilde doğan az sayıdaki gerçek yetenek tarafından sunulamaz. Buna ek olarak, gerçek yetenekler artık bir ya da iki nesil önceki, okuyucuları etkileme gücüne ya da araçlarına sahip değil. Edebiyatta bir kriz olduğunu ve gazeteciliğin edebiyat, edebiyat eleştirmenleri, yayıncılar ve çoğu zaman yazarların kendilerinin bilinçli ve daha sık bilinçdışı olarak kavramı değiştirdiğini kabul etmek yerine, görünüşte genişlettiler ama gerçeklik sadece kafasını karıştırdı ve unuttu. Koşu yapan birinin aniden bir bisiklete atlaması gibiydi. Bu, alanı zenginleştirmek yerine onu fakirleştiren ve tasfiye eden bir devrimdir.<br />
<br />
Tam olarak bizim büyük uzmanlık dönemimizde --her bilim, bir bilim insanının tam dikkatini talep etmesinin basit bir nedeni için çeşiltli alt alanlara ayrıldığında-- edebiyat tüm güçlerinin birleşmesini deneyimledi. (Sonuç olarak) karışık yöntemlerin ve sadece yalana değer veren medyanın bir bileşimi ortaya çıktı: Hile. Sanatsal nesir kavramını genişletmedik, sadece gerdik ve sakatladık. Modern bir edebi kurgu çalışması genellikle psikoloji ve psikanaliz hakkında amatörce makaleler içerir; gazetelerde, dergilerde veya ansiklopedilerde kolayca bulabileceğimiz pek çok gazetecilik bilgisi; her tür popüler ve sahte bilimsel teori ve gerçekler; çoğu zaman kritik makaleler bile; edebi hicivcilerin şakaları ve hikmetleri; politik görüşler ve mesajlar; seksolojiden gerçekler; ve benzerleri. Ne yazarların, ne de eleştirmenlerin edebiyatın ne olduğu ve ne olmadığı hakkında hiçbir fikri yoktur; ne yaratıldı ve ne ödünç alındı; yazarlar kendi güçleri altında yürüdüklerinde ve başka birinin vagonuna vurduklarında. Bir koşucunun yaya olarak koşması ya da bisiklete binmesi ne fark eder? Önemli olan tek şey, bitişe diğerlerinden daha hızlı ulaşmak. Modern eleştirinin sadece bir ölçüsü vardır: Etkisi, edebi eserin tartışmasız okuyuculara kışkırtıcılığı ve aynı eserin bir televizyon şovuna veya filme uyarlandığında sahip olabileceği etki.<br />
<br />
Flaubert ile aynı temayı kullanan, bir çeşit yeni Madam Bovary yazan ancak arka plan olarak 2. Dünya Savaşı'nı kullanan bir yazar hayal etmeye çalışın. Roman sadakatsiz bir kadının hikayesine ek olarak Hitlerizm'in hikayesini, Stalin'in tasfiyelerini, altı milyon Yahudinin imhasını, Hiroşima ve Nagazaki'de atılan atom bombalarını, Bayan Edward'ın Bayan Wallis Simpson uğruna çekilmesini, Çin'deki devrimi ve başka kimbilir neleri anlatıyor. Böyle bir romanı kolayca oluşturabileceğinizi söylememe gerek yok. Modern bir Madam Bovary, küçük bir kasabada oturmak zorunda değildir. Bir uçakta uçabilir. Ek olarak, bir Sovyet casusu veya ikili, hatta üç taraflı çalışan bir ajan bile olabilir. Yetenekli bir yazar tüm bunları mantıklı bir şekilde toparlayabilir -- gerçekler birbiriyle bağlantılı olabilir. Böyle bir çalışmanın, okurları kocasına ihanet eden bir taşralı eşin hikayesinden çok daha fazla heyecanlandıracağını söylemek gereksizdir. Doğru, 2. Dünya Savaşı ve diğer tüm dehşet ve kabuslar başkaları tarafından tasvir edildi ve bir yazar buna hiçbir şey ekleyemez. Ancak ne okuyucu, ne de çağdaş eleştirmen, edebiyat kurgusunun tanımında oyunun kurallarıyla ilgilenmez. Yorum yapanlar bu tür çalışmalara sık sık "Bütün gece uyuyamadım ve kitabı elimden bırakamadım", "Heyecan verici", "Asla unutmayacağım" gibi tepkiler verir. Bu eserlerin sayısının artmadığını söylediğimde abartmıyorum. Bu tür eserler ödüller alır. Bu tür yazarlar edebî dahiler olarak adlandırılır.<br />
<br />
Edebiyat ve başarılarıyla gerçekten ilgilenenler için bu tür çalışmalar, trajik bir gerilemenin, insanların övünme, yanlış tedaviler, zararlı enjeksiyonlar ve ilaçlarla örtbas etmeye çalıştığı bir hastalığın işaretidir. Tanımları o kadar genişlettik ve herkesin oynayabileceği, herkesin kazanabileceği kuralları deforme ettik. Gerçek bir yeteneğin ne kadar nadiren doğduğunu ve orijinal olmanın --yazı sanatında kendi başına bir şey keşfetmenin-- ne kadar zor olduğunu anlayan herkes açıkça ilerleme ile uğraşmadığımızı, bir tür edebî anarşiyle gerilediğimizi açıkça görebilir. Bu sadece büyük yayıncılar, matbaalar, televizyon ve Hollywood için iyidir.<br />
<br />
Kural olarak, parazitler hasta olan bir vücutta en iyi şekilde büyür ve gelişir. Paraziti suçlamak yerine, hasta bedenin neden savunmasız kaldığını incelemeliyiz.<br />
<br />
Şiir neden bugünkü durumuna ulaştı? Dramadaki sorun ne? Ve edebî nesrin okurlarına hitap etmek için doğal sınırlarının ötesine geçmesi ve stil ile gerçeklerin karmakarışık olması nasıl bir şey?<br />
<br />
Bunun sebebi, edebiyatın özünün --karakterlerin tasviri, bireylerin ifadesi-- hiçbir zaman fazla meraklı olmamasıdır. En iyi zamanlarda bile, edebiyat okuyucuları asıl şeyi değil, ikincil öneme sahip unsurları aradılar -- ve buldular. Yapmaları gerektiğini düşündükleri için resimleri görmek üzere bir müzeyi ziyaret eden ya da orada biriyle tanışmak istedikleri için müzeye gidenler her zaman çoğunluktadır. Eski günlerde büyük gazeteler, ulusal dergiler olmadığında, tarih kitapları bile nadir ve kötü yazılmış olduğunda kurgu okurları, edebi eserde yazarın amaçladığı şeyden çok daha fazlasını buldu. Örneğin Savaş ve Barış, bu tür okuyucular için Napolyon Savaşları hakkında tarihî bir eser, Rus askerleri ve aristokratların tanımı, bir seyahat anlatısıydı. Okuyucular sık sık romanlardan görgü kurallarını, insanların birbirlerini nasıl sevdiklerini, zamanlarını nasıl harcadıklarını, nasıl giyindiklerini vs. öğrenirler. Edebî kurgu eserleri bir zamanlar okuyucuların psikolojiyle ve birçok durumda psikanalizle karşılaşabilmelerinin tek yoluydu. Birçok okuyucu sözdizimi ve dil bilgisi öğrenmek için sadece edebî metinleri kullandı. Ve tüm bunlar tiyatro oyuncuları için daha da böyleydi.<br />
<br />
Yeni çağ, bir bakıma radikal bir değişim getirdi. Okuyucular radyodan, filmden, basından televizyondan sonsuz bilgi alıyor. Psikoloji ve psikanaliz üzerine konferanslar duyuyorlar. Seyahat programları izliyorlar, genellikle yeterince seyahat ederler ve dünya hakkında bilgi sahibi olurlar. Edebî kurgu ve tiyatro eski rollerini oynamaya devam edecek olsaydı, diğer tüm yan ürünlerden ve dışsal kaygılardan bağımsız olarak insan karakteri ve bireysellik ile yakından ilgilenen bir kitleye ihtiyaç duyacaklardı. Gerçek ve saf sanat uzmanları neredeyse gerçek ve saf sanatçılar kadar nadirdir.<br />
<br />
Bugün insanlar tam olarak her alanla ilgili bilgi denizi tarafından çevrelenmiş olduğundan, gerçek modern sanatçılar daha fazla sanatsal saflık, daha fazla madde, karakter ve bireysellik tasvirine daha fazla odaklanmak zorundadır. Ancak bunun için olağanüstü hediyeler olması gerekir. Basitçe söylemek gerekirse, yeni yollarla özgün ve yaratıcı olmak her zamankinden daha zor.<br />
<br />
(Yazıyı <a href="https://twitter.com/okurkazar70/status/1196408988058955776" target="_blank">şuradan</a> gördüm, ismi de oralarda atılmış bir <a href="https://twitter.com/flenktir/status/1210199840837263360" target="_blank">menşından</a> ödünç aldım.)<br />
<br />Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-24489904936310138332019-09-16T19:40:00.000+03:002019-09-16T19:40:00.863+03:00An Gelir, Philip Roth Ölür<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<i><span lang="EN-US">Rafet
B. Eryılmaz<o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Şahsi okuma alışkanlığımın şekillenmesinde
çok büyük payı olan <a href="https://www.babil.com/rehavet-havasi-kitabi-deniz-arslan" target="_blank">Deniz Arslan</a>’ın bana en büyük hediyesi Philip Roth’tan
bahsetmesi oldu herhalde. Sekiz yıl önce, avare bir üniversite öğrencisi olarak
tanıştığım Arslan’la üç gün boyunca Berlin’de yaptığımız uzun yürüyüşlerde
devamlı bahsettiği Roth’a böylesine bağlanacağımı tahmin etmiyordum elbette.
Genç bir adamın edebiyata ve hayata bakış açısını yerle bir edecek bir yazarla
tanışmak üzere olduğumdan habersizdim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">“Bir kitap okudum ve hayatım değiştiği”
tekrarına düşmek istemiyorum ama hakikaten bir kitap okudum ve hayatım
değişti! Roth, benzer endişelerin, korkuların ve yalnızlıkların başkaları
tarafından da taşındığını gösteren bir isim oldu benim için. Dolayısıyla ona
dair bir yazıyı yazmam istendiğinde de o dönemki endişe ve korkularım depreşti.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Sizlere hakkını vererek bir Roth anlatısı
yaptığım iddiasında bulunmayacağım. Aşağıdaki satırlar yalnızca benim ona dair
merak edip, öğrenmek için peşine düştüğüm bilgileri içeriyor. Zaten detaylı bir
anlatım isteyen Roth okurları, sair İngilizce makaleye göz atabilir. Dilimizde
de Faruk Kalay’ın özenli çalışması Şu <a href="https://www.babil.com/su-philip-roth-ne-ister-kitabi-faruk-kalay" target="_blank">Philip Roth Ne İster?</a>, ciddi bir inceleme
arayanları doyuracak nitelikte. Tek amacım, yazının sonunda birilerinin
kafasında Arslan’ın benim dünyamda uyandırdığı merak duygusunu uyandırmak
olacaktır. Becerebilirsem ne mutlu!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbCCmHqlIolRT9zakg2c49pTQotw7gfi3xsssok5ZWGBS8tvO2Q8tta6jQ5VreSfoZIJKsdiK5o9zUkb8W_iEXOGEsMwPu9OhqvfTho7MILq1JQLt_But7j9JnFvye8dsMclnWdLHQPHWn/s1600/30188d5b-cbf8-4e58-9dae-c39099ba7685.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="520" data-original-width="780" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbCCmHqlIolRT9zakg2c49pTQotw7gfi3xsssok5ZWGBS8tvO2Q8tta6jQ5VreSfoZIJKsdiK5o9zUkb8W_iEXOGEsMwPu9OhqvfTho7MILq1JQLt_But7j9JnFvye8dsMclnWdLHQPHWn/s400/30188d5b-cbf8-4e58-9dae-c39099ba7685.jpeg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span lang="EN-US">Roth Anlatısının Doğuşu<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">26 yaşındayken ilk kitabı Elveda Columbus’u
yayımlayan Roth, güçlü anlatımı sayesinde edebiyat çevrelerinde hemen dikkat
çeker. ABD’deki Yahudi azınlığın içinden gelen bu çarpıcı anlatı, Roth’a 1960
yılında kurgu dalında Ulusal Kitap Ödülü’nü de kazandırdı. Ama ilk kitabıyla
Roth’un üstüne yapışan <i>self-hating Jew, </i>etiketi yazarlık hayatı boyunca
peşini bırakmadı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Ne var ki kitabın 30. yıl baskısı için
yazdığı sunuşta usta yazar, kitabının gördüğü ilgiden duyduğu şaşkınlığı
gizlemedi. Ona göre Elveda Columbus, 20’li yaşlarının başında, yüksek lisans
öğrencisi bir yedek subayın içinde doğduğu mahallenin korkularını,
hayranlıklarını, tabularını ve gıpta ettiklerini anlatmasından fazlası değildi.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Uzun bir novella ve takip eden beş kısa
hikayeden oluşan bu kitap, Roth’un gelecekte yapacaklarının da sinyalini içeriyor
aslında. Kurduğu güçlü atmosferle okuru içine çeken ve konuşulması güç konuları
günlük hayatın akışına başarıyla yediren Roth, merak duygusunu gıdıklamaktan
çekinmiyor. Kimliklerin günümüzdeki kadar ön plana çıkmadığı bir dünya
gündeminde yazılan Elveda Columbus’un okurdan ve eleştirmenlerden gördüğü teveccühün Roth’u
cesaretlendirdiğine kuşku yok.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span lang="EN-US">Sıkışmışlık ve Rutin</span></i></b><span lang="EN-US"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Roth’un genç bir yazar olarak başladığı
kariyeri boyunca, yalnızlığın ve kaygının cenderesine sıkıştığını
söyleyebiliriz. Kendisi de bu sıkışmışlık duygusunun peşini bırakmadığını
söyleyecek kadar kendini tanıyan birisi. “Yazarken daima yalnızım. Benim için
yazmak korku, yalnızlık ve kaygı dolu bir süreç” diyen Roth, bundan kaçmanın
pek yolu olmadığının da farkındaydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Bu sancılı süreci atlatması ise kendisi
için geliştirdiği disiplinli bir çalışma rutiniyle mümkün olmuş anlaşılan. Zira
Roth, pek çok mülakatında kendisiyle başbaşa kalmasının üretkenliğine olan
etkisinden bahsediyor. Hayatına yön vermeye çalışan genç bir adamın tüm
kaygılarından yazarlığı için faydalı şeyler devşirmesini rutin oluşturmaya bağladığını
söyleyebiliriz. Yazma eyleminin içerdiği tekrarın farkında olan Roth, yaşadığı
yerden ayrı bir çalışma ortamı kurmaya özen gösterdiğini belirtiyor. “Genelde
bütün gün yazıyorum” diyen Roth, “Eğlenceli olmak ya da oturma odasında
birilerini eğlemek için durmak zorunda değilim. Tüm programım bana ait” diyerek
de yalnızlığının kıymetini vurguluyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Öte yandan Roth’un yazma eylemini bir
mücadele olarak gördüğünü de anlıyoruz: “Kendimi acil servisteki bir doktor
gibi hissediyorum. Sabahın 5’inde uykum kaçtığında da masamın başına geçip
çalışıyorum. Ama bir doktor, işiyle mücadele içinde değildir. Çoğu meslekte
işiniz başlar, gelişir ve biter. Yazarlıkta ise her seferinde başlamaya
uğraşırsınız.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span lang="EN-US">Zuckerman, Kepesh ve Roth…<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Yukarıda bahsettiğimiz açmazdan ve
yalnızlıktan başarılı bir yazarlık kariyeri devşiren Roth’un en önemli
silahının alter-ego’ları olduğunu söylemek yanlış olmaz. 1972’de The Breast ile
başladığı David Kepesh romanları, orta yaş krizindeki erkeklerin iç dünyasına
dair eğlenceli bir bakışı barındırıyor. 30 yılı aşkın bir süreye yayılan Kepesh
üçlemesinin son kitabı <a href="https://www.babil.com/olen-hayvan-kitabi-philip-roth" target="_blank">Ölen Hayvan</a>’ın Penelope Cruz’un oynadığı bir film
uyarlaması da bulunuyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Roth’un üzerine yapıştırılan etiketlerle
dalga geçerek, önyargılara kafa tuttuğu bir diğer alter-ego’su Nathan
Zuckerman. İlk olarak 1974’te yayımladığı My Life as a Man’de ana karakterin
alter-ego’su olarak karşımıza çıkan Zuckerman, <a href="https://www.babil.com/pastoral-amerika-kitabi-philip-roth-yapi-kredi-yayinlari" target="_blank">Pastoral Amerika</a>, <a href="https://www.babil.com/bir-komunistle-evlendim-kitabi-philip-roth" target="_blank">Bir Komünistle Evlendim</a> ve <a href="https://www.babil.com/insan-lekesi-kitabi-philip-roth" target="_blank">İnsan Lekesi</a> romanlarında ise olayların tanığı olarak görev aldı.
Bir yazar olan Zuckerman’ın kariyerini ele alan Roth, hem bir mücadele olarak
yazarlığı hem de yazar-toplum ilişkisini bu serilerde gösterdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Bana göre Roth’un en keyif alarak yazdığı
eserleriyse kendisini bir kahraman olarak yerleştirdiği kitaplarıydı. 1988’de
The Facts: A Novelist’s Autobiography adıyla çıkardığı kitabında hayatına
dair<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>pek çok detayı eğip bükerek anlatan
Roth, karakteri Nathan Zuckerman’la mektuplaşarak da kendi yazarlığına bir
eleştiri getirmeyi başardı. Bu seriden Türkçeye çevrilmeyen The Plot Against
America ise bir çocuk olarak kendisini romana yerleştiren Roth’un, siyasi
çıkarımları ve tarihi eğlenceli biçimde saptırmasıyla ön plana çıkıyor.
Zamanında Ayrıntı Yayınları’nın bastığı <a href="https://www.babil.com/shylock-operasyonu-kitabi-philip-roth" target="_blank">Shylock Operasyonu</a> ise Roth’un Yahudi
kimliğiyle bir yüzleşmesi olarak yorumlanabilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjC4qM6BinpglsY3ejA6N6q2zbQX3E8prI5XR-krMw-EbfP6UXJS-jCwgjgeNBYa7rRH0UghhIVSXQZFap0PN-vinszCXpuu_7L8WHvyctEasQYPzppeAO8o5KZoxtxTgfsHJc9qCB7Elv7/s1600/p7-4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="414" data-original-width="736" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjC4qM6BinpglsY3ejA6N6q2zbQX3E8prI5XR-krMw-EbfP6UXJS-jCwgjgeNBYa7rRH0UghhIVSXQZFap0PN-vinszCXpuu_7L8WHvyctEasQYPzppeAO8o5KZoxtxTgfsHJc9qCB7Elv7/s400/p7-4.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span lang="EN-US">Yediği Yaftalar</span></i></b><span lang="EN-US"><br />
“20 yıl sonra kimse onun yazdıklarını okumak isteyen biri kalacak mı?” Bu soru
2011 yılında Philip<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Roth’un Man Booker
Ödülü’nü almasına tepki gösteren ve ödül komitesinden çekilen Carmen Callil’e
ait. Böylesi büyük bir iddianın dile getirilmesi şüphesiz Roth’u tanımayan
edebiyatseverlere bir anlam ifade etmeyebilir. Üstelik Callil, “Onu artık bir
yazar olarak kabul etmiyorum. Her kitabında aynı konuyu defaatle ele alıyor.
Onu okurken sanki birisi boğazıma çökmüş de nefes alamıyormuşum gibi
hissediyorum.” diyerek eleştirisine devam ediyor. Böylesi bir eleştiriden sonra
hevesli herhangi bir okurun Roth’a sıcak bakması düşünülebilir mi? Ne var ki
feminist yayın politikasına sahip bir yayınevinin sahibi de olan Callil’in bu
eleştirisi, tam da kimliklerle yargılama yapılan çağımıza uygun düşüyor.
Callil’in vurgulamak istediği noktanın Roth’un sözde kadın düşmanlığı mı, yoksa
yazarlığının yetersizliği mi anlamak çok güç. Böylece günümüz okurunun
imgesinde Roth, geçtiğimiz yüzyılın sıkıcı Amerikalı yazarlarından biriymiş
gibi canlanıyor. Huysuz, kadın düşmanı, geveze bir ihtiyar…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Roth’u yargılayanların pek çoğunun
<a href="https://www.babil.com/portnoyun-feryadi-kitabi-philip-roth-ayrinti-yayinlari" target="_blank">Portnoy’un Feryadı</a>’ndan yola çıktığını söylemeliyiz. 1969 yılında yayımlanan
romanında Roth, psikoanaliste içini döken karakteri Alexander Portnoy üzerinden
cinsellik, erkeklik ve genel ahlak anlayışına dair tespitlerini sıralıyor.
Elbette bu romanın görünen yüzü üzerinden yargıya varan insanların sayısı bir
hayli fazla. Öyleki aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok ülkede roman
sakıncalı bulunarak yasaklandığı dönemler geçirdi. Ancak ismi büyük
edebiyatçıların, Roth’un eserini sansürcü idarecilerle aynı perspektiften ele
aldığını görmek dehşet verici. Portnoy’un Feryadı üzerinden kadın düşmanı ve
sapık olmakla nitelenen Roth’un bunu hak etmediğini görmek zor değil. PF’den
bir önceki romanı olan When She Was Good’da hayata tam olarak karşı perspektiften
bakıyor örneğin. Türkçe’ye çevrilmeyen bu romanında Roth, hayatın her anlamında
erkekler yüzünden başı belaya giren bir kadının portresini kusursuzca çiziyor.
When She Was Good, PF’den daha sonra yazılmış olsaydı Roth’un günah çıkarmak
adına böylesi bir konuyu ele aldığı rahatlıkla söylenebilirdi. Fakat zamanın
lineer akışı bu tarz bir eleştiriyi de taca çıkarıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span lang="EN-US">Öğretmen Roth<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Yazarlık kariyerinin başlangıcında akademik
kariyerini de sürdüren Roth, ABD’nin pek çok farklı üniversitesinde dersler ve
konferanslar da düzenledi. Roth’un akademik ortamdaki varlığından keyif
aldığını ondan ders alanların sözlerinden anlıyoruz. Kitaplarında ele aldığı
konular yüzünden öğrencilerinin gözünde, arzuları uyandıran bir adam olarak
gözükse de bu duvarı yıkmayı başarmış.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">70’li yıllarda Pennsylvania
Üniversitesi’nde Roth’un verdiği bir seminere <a href="https://moonstationz.blogspot.com/2019/09/ceviri-bay-roth-ile-ingilizce-dersi.html" target="_blank">katılan</a> yazar Lisa Scottoline,
bir amfi dolusu kız öğrencinin ünlü yazarı etkilemeye yönelik heveslerinin
kursaklarında kaldığından bahsediyor. Ancak bunu öyle bir ustalıkla yapmış ki
Scottoline’a göre, Roth’un duymak istediklerini söylemeye hazır genç öğrenciler
bir anda kendi karakterlerine ve düşüncelerine sarılarak orijinal işler ortaya
koymayı başarmışlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Öte yandan Roth’un eserlerinin akademik
dünyada ele alınmasından duyduğu keyif de ortada. Central Connecticut State
Üniversitesi’nde İngilizce dersleri veren Aimee Pozorski, öğrencilerin Roth’a
olan yaklaşımının genel kanının aksine gayet olumlu olduğunu vurguluyor.
“Roth’u söyleyecek hiçbir şeyi olmayan, yaşlı, beyaz adam olarak görmüyorlar”
diyen Pozorski, usta yazarın öğretilmekten mutlu olduğunu söylediğini de
belirtiyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjteVo0FHwr9hl2O7pbGZhZG1SApswtl0neBavPgfEBpcAjxvnswDdCzj_vNIfBhnh_7KLLXhO81FcN9ei2YAlzw6EJWXzRFkpBEzj_a_Y4KXnV3MP_-fQ6frur5mk1uHo2z3BBFZiW0pnX/s1600/54d5abf5b3209_-_philip-roth-bench-1010-lg.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="518" data-original-width="460" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjteVo0FHwr9hl2O7pbGZhZG1SApswtl0neBavPgfEBpcAjxvnswDdCzj_vNIfBhnh_7KLLXhO81FcN9ei2YAlzw6EJWXzRFkpBEzj_a_Y4KXnV3MP_-fQ6frur5mk1uHo2z3BBFZiW0pnX/s400/54d5abf5b3209_-_philip-roth-bench-1010-lg.jpg" width="355" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span lang="EN-US">Tadında Bırakmak<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Sağlığında değeri bilinen ve pek çok ödüle
layık görülen Roth, Nobel Edebiyat Ödülü için adı geçse de bu payeye erişememişti.
Son kitabı Nemesis’i 2010’da yayımlayan Roth, edebiyat eleştirmeni Cynthia
Haven’a verdiği röportajda “Yazmak için hiçbir isteğim kalmadı. İnan bana
2009’dan bu yana kurmaca bir metin yazmadım” diyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-US">Yazarlık hayatından çekilen Roth, Nobel’e
dair fikrini açıkça söylemekten çekindi çoğu zaman. Yaşamının son yıllarını
yüzmeye, beyzbol maçlarını izlemeye ve arkadaşlarıyla zaman geçirmeye ayıran
Roth’un Nobel’e dair bir hırs taşımadığını düşünmek zor değil.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-32590751166239487972019-09-16T19:22:00.001+03:002019-09-16T19:34:21.144+03:00Çeviri: Bay Roth ile İngilizce Dersi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ-XlL14zjvaU6VJNguSnmIE962muA8r0s2727hx2ZG765VWsiHpjR73wvULgbUm6CBQviQ42aZENsegFYOrOH_zQzQiqO0PyWHC0BHWLFvabAX1m-pTg1TwABmTPBYl9ePLe2gRYBxJX0/s1600/04ROTH-jumbo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ-XlL14zjvaU6VJNguSnmIE962muA8r0s2727hx2ZG765VWsiHpjR73wvULgbUm6CBQviQ42aZENsegFYOrOH_zQzQiqO0PyWHC0BHWLFvabAX1m-pTg1TwABmTPBYl9ePLe2gRYBxJX0/s400/04ROTH-jumbo.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Philip Roth gibi bir hocaya sahip olmak nasıl bir şeydir, biliyor musunuz?</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Anlatayım.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Sizi 70'lere, Pennsylvannia Üniversitesi'nde okuduğum ve Philip Roth'un oraya, biri yaratıcı yazarlık, diğeri de karşılaştırmalı edebiyat olmak üzere, iki konuda ders vermek için geldiği günlere götüreyim. Yazar olmak gibi bir hayalim olsa da, özgüven eksikliği çekmekteydim; böylece bu edebiyat dersi için kayıt oldum: İngilizce 275. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Dürüst olmak gerekirse, ben sadece onunla aynı odada olmak istedim. İlaveten, hatırladığım kadarıyla dersin adı 'Arzunun Edebiyatı' idi. Kim Philip Roth'la edepsiz kitaplar okumak istemezdi ki?</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bana itimat edin, bu açıdan sınıftaki diğer 15 kişinin benden farkı yoktu; neredeyse oradaki tüm kızlar Philip Roth'a aşıktı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
İlk günü çok iyi hatırlıyorum, çünkü ondan sonraki her ders de neredeyse aynıydı. Erkenden sınıfa gelirdik, yeni duş almış ve kokular sıkmış, okumamız gereken kitapları okumuş şekilde. Masayla bir olmuş halde yerimize otururduk; sıralar U biçiminde, masasının etrafına dizilmiş haldeydi. Aramızda gergin gergin konuşuyorduk. Bacak bacak üstüne atıyor, sonra vazgeçiyorduk. Ben kaba bir tişört ve o zamanın modası olan bir kot etek giymiştim -- erkekleri delirttiğimden emin olmak için.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Tam olarak dersin başlama saatinde, yani hatırladığım kadarıyla saat 2'de, içeri girdi. Çok uzun, sıska bir adam, öne eğik biçimde yürüyordu; bedeninden önce yüzü odadan içeri girmişti ve bilgili bir zürafayı andırıyordu. Üstünde, neredeyse her derste giydiği bir kıyafet vardı: Hafif kolalanmış, ufak mavi-beyaz kareli bir gömlek; altında kahverengi deri kemer bağlı haki desenli bir pantolon ve kahverengi ayakkabılar. Bizimle çok az göz teması kurdu, ağzının kenarıyla bir "Merhaba" dedi ve yerine oturdu; bacak bacak üstüne attı ve saatini yavaşça çıkardı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Daha seksî olamazdı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Saatinin kayışı deriydi, onu çıkarıp kendisine dönük şekilde masaya koydu. Ona 'Bay Roth' dememizi istedi; diğer profesörler kendilerine isimlerile hitap etmemizi isterdi. Sonra o hafta belirlenen roman hakkında konuşmaya başladı: Sayfalar arasında gezinip belirli tema ve detayları işaret ediyor, güzel cümlelerin üstünde duruyordu. El yazısıyla yazılmış, ince siyah dosyasındaki notlara hiç bakmazdı. Ama tüm romanı kavramışcasına, düşünmeden anlatırdı. Bütün konular, bütün yorumlar. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Einstein'dan fizik öğrendiğinizi düşünün. Ama siz Bayan Einstein olmak istiyorsunuz. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Franz Kafka, Gustave Flaubert, Robert Musil, Milan Kundera, Yukio Mişima, Kobo Abe, Saul Bellow ve Bernard Malamud'un romanlarında aşk, romantizm ve seksi keşfettik; ama dersler öyle açıkça erotik geçmezdi. Dikkat çektiği kısımlar asla en ilgi çekici değil, daha ince yerlerdi. Madam Bovary'deki şu cümleyi sevdiğini hatırlıyorum: "Sol eliyle tuttuğu gümüş yaldızlı bir fincandan <a href="https://eksisozluk.com/entry/7227662" target="_blank">maraschino</a> buzu yiyordu, gözleri yarı açık, kaşık dişleri arasında." </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bu cümle üstünde çok zaman harcamıştık; ve orayı okudukça daha seksî geliyordu.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Deneyin bunu. Evde deneyin. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
(Orijinali içi <a href="https://www.nytimes.com/2014/05/04/opinion/sunday/english-class-with-mr-roth.html" target="_blank">şuradan</a>.)</div>
Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-38647465558833484582019-08-24T19:16:00.003+03:002020-08-26T06:29:02.017+03:00Mini Sözlü Tarih: The Wire'ın Oyuncuları Nasıl Seçildi?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOMukJDkzLmeGy9aUDkfk_FtJdNkjt0Yz1PG0ToZBGeiXOEbMPKzfitDxsoIJHYZF9dnXFfCmbLrbnQjDdfKLyJoZDueNzuSKOVN1vLwKsWKomqhxzshpFCt04KZdq5hS3cN0ky5FSJV8Y/s1600/1_q4bNRrKsaO0mm4tpmBacWA.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="420" data-original-width="1400" height="120" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOMukJDkzLmeGy9aUDkfk_FtJdNkjt0Yz1PG0ToZBGeiXOEbMPKzfitDxsoIJHYZF9dnXFfCmbLrbnQjDdfKLyJoZDueNzuSKOVN1vLwKsWKomqhxzshpFCt04KZdq5hS3cN0ky5FSJV8Y/s400/1_q4bNRrKsaO0mm4tpmBacWA.jpeg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<i>The Wire bir kurgu eser, ama gerçeklere dayanıyordu -- David Simon'ın gazetecilik, Ed Burns'ün ise polislik yaptığı günlere ve bilinen birçok meşhur karaktere dayanarak yaratılmıştı. Dizinin yaratıcıları, oynadıkları role ilham veren kişileri tanımayan oyuncuları seçtiler. Bu sözlü tarih, yapım sürecindeki oyuncu seçimi ve eşleştirme ile oyuncuların, oynadıkları rollerin gerçek hayattan alındığını yavaş yavaş fark etmelerini anlatıyor -- aynı zamanda dizide de oynayan gerçek Çavuş Jay Landsman karakterinden esinlenen kurgu Çavuş Jay Landsman karakteri dahil.</i><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd4zO75tBzf5fhdhCsWUA2B576F7l1E0-WcLFDxKQnJ8kyxo5M_02HbvsE_ZylLRxrWOcL4YWN2b47BFnymToIuaSCeoWiShw0IA8xozFIOhKGvUsNOdySSKLozcPwC9A_fslRK6Lii_lh/s1600/1_XwMxFfddLebDcmhVmqJ2Eg.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="525" data-original-width="800" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd4zO75tBzf5fhdhCsWUA2B576F7l1E0-WcLFDxKQnJ8kyxo5M_02HbvsE_ZylLRxrWOcL4YWN2b47BFnymToIuaSCeoWiShw0IA8xozFIOhKGvUsNOdySSKLozcPwC9A_fslRK6Lii_lh/s400/1_XwMxFfddLebDcmhVmqJ2Eg.jpeg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Michael Botts (Brother Mouzone):</b> Aslında ilk casting sürecinde Alexa Fogel beni Bubbles rolü için getirmişti. Bu gerçekleşmediği için memnunum, çünkü Andre Royo inanılmazdı. Harika bir iş çıkardığını söyleyebilirim, çünkü dizide ne olup biteceğini anlamak için oradan izlemeye başladım. Alexa insanları ikna edip bu dizinin oyuncularını bularak mükemmel bir işe imza attı.<br />
<br />
<b>Michael Kostroff (Maurice 'Maury' Levy)</b>: Benim hikayem çok kendine has, çünkü kız kardeşim yapımcılardan biriydi. Böyle olunca da insanlar benim deneme çekimlerine katılmamamı buna bağlamışlar, ama alakası bile yok. Kardeşim beni, bir bölümdeki ufak bir rol için önermiş. Ben de deneme çekimine katıldım, ama seçilmedim. Sonra da sanırım, David Simon beni Levy rolü için önermiş.<br />
<br />
<b>Doug Olear (FBI ajanı Terrance 'Fitz' Fitzhugh):</b> Beni işe almışlardı ama 11 Eylül'den önce seçmelere katılmıştım. 11 Eylül'den sonra FBI'ı değiştirdiler. David Simon'dan, rolümün biraz azaltılacağına dair bir telefon aldım, çünkü onlar artık terörizm karşıtlığına odaklanmışlardı, dizideki gibi uyuşturucu işine değil.<br />
<br />
<b>Frankie Faison (Komiser Ervin Burrell):</b> Ben aslında Daniels'ı okumuştum, çünkü bana daha ilginç gelmişti, tabii sadece pilot bölüm için; yani aslında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Günün sonunda Burrell'in benim için çok uygun olduğuna, Daniels'ın da Reddick'e göre olduğuna karar verdim. Her şey yolunda gitti.<br />
<br />
<b>Seth Gilliam (Çavuş Ellis Carver):</b> Ben aslında Stringer Bell rolünü okudum. İlk bölümü ve deneme çekimlerini yöneten Clark Johnson, benim çok zeki bir aktör olduğumu söylemişti. Aslında karakterlerden birinin fiziksel tanımına uymuyordum. Ben de senaryoyla ilgili farklı bir okuma yapıyordum. Ama evet, esasen Stringer'ı okudum, ve sonra beni Carver için çağırdılar. Sanırım o rol kısa ve sağlam olarak tanımlanmıştı, yangın musluğu gibi, kaslı bir tip. Bende hiçbiri yoktu.<br />
<br />
<b>Wendell Pierce (Detektif William 'Bunk' Moreland):</b> Gerçek Bunk, Oscar 'Rick' Requer'i biraz uzaktan gördüğümü hatırlıyorum. Sokağın karşısından ben ve McNulty'yi çekiyorlardı. Ağzında puroyla arabayı yanaştırdı. 15 metre falan ilerideydi, arabadan indi, kısık gözle bakarak sokağın karşısına geçti, neredeyse "N'apıyonuz burda amına koyim?"der gibi, şüpheyle kafasını yana doğru eğdi. Sonra da geri arabaya binip gitti. O gün dehşete düştüm ve beş yıl boyunca adamla konuşmadım. Arada mesajlaşıyorduk.<br />
"Nasıl gidiyor?" "İyi."<br />
Bu kadar. Onun yorumunu duymaktan korkuyordum. Hani böyle, "Ne yaparsam yapayım, bana berbat olduğumu söyleyecek" falan.<br />
<br />
Bir ara berberde "Duydunuz mu, gerçek Bunk emekli oluyormuş" gibi laflar döndü. Ben tabii hemen "Harbi mi? Ne zamanmış?" diye sordum. Bir tanesi "Yakında, o zaman burada olman lazım" dedi. Tek bildiğim buydu. Eleştiriyle yüzleşmek için tüm cesaretimi topladım --ki bekliyordum-- ve koridora girdim. Oradaydı, 15 metre ötemde, gözleri yine kısmış, kafa yanda. Ona doğru yürüdüm ve "Bunk, beni ünlü ettin" dedim. Kocaman bir gülümsemeyle geldi ve bana yaramaz oğluymuşum gibi sarıldı. Beni hemen programa dahil ettiler. Emeklilik partisinde bir konuşma falan yaptım. Ve o zamandan beri, diziyi çektiğimiz dönemkinden daha sık görüşüyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhim10CqnSkvMjdhCnLI18v_PuXMl_bTtvM680cBFVj-EckV6-RF5DVgaHIl2et6-QOTV5hehs557ayeaIlpoROeLhnhaXBnIds6uR6BgNBf2UfEKA_nBIsYZ2dGC1NuCkoloIigiwvOvZ8/s1600/1_lHDfpP7poc3eDNi5gl_eSg.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="402" data-original-width="600" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhim10CqnSkvMjdhCnLI18v_PuXMl_bTtvM680cBFVj-EckV6-RF5DVgaHIl2et6-QOTV5hehs557ayeaIlpoROeLhnhaXBnIds6uR6BgNBf2UfEKA_nBIsYZ2dGC1NuCkoloIigiwvOvZ8/s400/1_lHDfpP7poc3eDNi5gl_eSg.jpeg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<b>David Simon (dizinin yaratıcısı):</b> Planlı bir şey değildi. Olay yeri sahnesindeydik, şu ilk bölümdeki. Bakım görevlisinin öldüğü sahneyi çekiyorduk. Büyük Lincoln durdu ve Rick Requer arabadan indi. "Olaya bak, Bunk ile Bunk tanışacak." Eğlenceliydi. Birden oluverdi. Baltimore ufak bir şehir. Kesinlikle planlanmamıştı.<br />
<br />
<b>Clarke Peters (Detektif Lester Freamon):</b> Wendell'in onunla tanışmak istediğini ve buna ihtiyacı olduğunu biliyordum. Sanırım o ve gerçek Bunk biraz takılmış. Ben bunu yapmadığıma sevindim, çünkü karaktere kendi kişiliğimi ekleyerek ve yerel yönetimle ilgili kendi soruşturmalarımı yaparak Lester'a yakın bir şey ortaya koyabildim.<br />
<br />
<b>Deirdre 'Dede' Lovejoy (Savcı yardımcısı Rhonda Pearlman):</b> David Simon'a Rhonda karakterinin kimden esinlendiğini sordum, çünkü öyle birisi vardı, birkaç sezon sonra onunla tanışmıştım; ama bizim gerçek karakterlerle tanışmamızı istemiyordu. Önümüzde neyin olduğunu bilmemizi istemiyordu.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Onlar gibi olacaklardı ve bu bazen bir aktörü bitirir. Sizin yazmadığınız şeyleri benmserler. Olması gerektiğini düşündükleri karakter olmaları ve bunun peşinden koşmaları daha iyi. Bir tarihî dizi yapmadığınız sürece. Lyndon Johnson ya da Martin Luther King'i oynamadığınız sürece. Öyleyse, tamam, kasetler üzerinden çalış, çünkü herkesin tanıdığı birisini canlandıracaksın. Aktarabileceğiniz gerçek ve çekici bir şeyler bulun.<br />
<br />
<b>J.D. Williams (Preston 'Boadie' Broadus):</b> Sete ilk gittiğimde Nathan 'Boadie' Broadus hakkında biraz bilgi edinmiştim. Sonra, sanırım ikinci sezondu, kendisi sete geldi. Fırsat buldukça sete gelmeye başladı ve onunla vakit geçirme imkanı buldum, etrafta dolaştık. Çok neşeli, eğlenceli, akıllı bir adam. Bana dizidekine benzeyen ya da benzemeyen gerçek hikayeler anlattı, başka şeylerden bahsetti; bacağını nasıl kaybettiğini ve cinayetler için nasıl yargılandığını anlattı. Benim için harika bir deneyimdi. Birçok karakterin ondan izler taşıdığını bilmeme rağmen, onunla tanışmadan önce yarattığım Boadie'yi görmek benim içim çok güzeldi.<br />
<br />
<b>Jay Landsman Sr. (Teğmen Dennis Mello):</b> Delaney'yi sevmiştim. Yüzyüzeyken her şey iyiydi. Ama televizyondaki röportajlarda "Jay Landsman olayı anlamamıştı, çünkü profesyonel bir oyuncu değil" derken gördüm. Sette arkadaştık, bana hiç böyle bir şey demedi. Dürüst olmak gerekirse kendisi iyi iş çıkarmıştı. Ama buna anlam veremedim. Beni küçük düşürdü diyebilirim. Neden böyle bir şey yaptı ki? Bunu hak etmemiştim ve bence rolünde gayet iyiydi.<br />
<br />
<b>Delaney Williams (Çavuş Jay Landsman):</b> Bir aktör, Oyuncu seçiminden sorumlu olanlar "50 yaşlarında, beyaz, erkek" der. Ve sonra senaryodaki diğer açıklayıcı öğeler gelir. Eğer orada "50 yaş, beyaz, erkek" diyorsa --benim gibi yani-- orada benim bir şansım olmaz; çünkü yeter kadar açıklayıcı değil. Sonraki kelimeler, 'obez', 'geniş', 'tıknaz' gibi kelimeler veya 'kalp-krizine-az-kalmış', 'felaket' ya da 'aileye almayacağınız biri' falan olmalı. Bunun gibi bir şey. Daha açıklayıcı olmalı yani. Bu, bir şeyi söylemenin uzun bir yoludur; birinin ne olması gerektiğini önceden belirleyeceğini biliyorsun. Çalıştığım zaman böyle oynarım ve oynadığımda da iyi oynarım. Böylece uzunca bir süre, bu rolde iyi bir performans gösterdim.<br />
<br />
<b>Jay Landsman Sr.:</b> Jay Landsman karakteri sürekli porno dergi okuyor; şöyle diyeyim, ister inanın ister inanmayın, hayatımda öyle bir şey yapmadım. Belki namusluluk taslıyorum ama, hiç yapmadım. Ama bir gün, ofiste ayakta dururken, ellerinde Playboy dergisi vardı. Orta sayfada 50'li yaşlarda, 'Jake LaMotta'nın eşi' isminde biri vardı. Bunu biraz garip bulmuştum, çünkü hepimiz ayakta durmuş bir porno dergiye bakıyorduk ve orta sayfada Jake LaMotta'nın eşi vardı -- o da 50 yaşında falandı ama harikaydı. Orada ayakta dineliyorduk; tanrım, orta sayfayı geçer geçmez, koridordan amirin geldiğini gördüm ve o anda bir porno dergi okumaktaydım. İçimden "Tamam, panik yapmayacağım" dedim. Odaya girip de muhabbeti duyduğu gibi ben dergiyi katlayıp "Buyrun, derginiz" diyerek uzattım. Sonra o bile gülmeye başladı.<br />
<br />
<b>Delaney Williams:</b> Aynı frekansta değildik. Kafalar uyuşmamıştı.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Onu evcil bir kedi yaptık ama o aynı zamanda kendi adamlarını koruyan, hattâ bir noktaya dek McNulty'yi de koruyan biriydi. Dürüst bir görevli, dürüst bir bürokrat, dürüst bir karakter ve ayakta kalabilen biriydi. İşini hakkıyla yapan tüm bürokratlara saygım var. Şehir bürokrasisini, görevlilerin, işlerini maaşları için yerine getirdiğini öğrenecek kadar takip ettim. Şehrin yönetilmesini sağlayan budur. Jay, amirleri ve astları arasında bir nevi yarı-geçirgen bir engeldi ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.<br />
<br />
(Orijinali için <a href="https://medium.com/s/story/how-the-wire-was-cast-an-oral-history-4a6475943fb" target="_blank">şu</a> taraftan.)Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-63679258898266923952019-08-12T17:10:00.003+03:002023-04-03T16:47:53.202+03:00Çeviri: Hip-Hop'ın Doğduğu Parti <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHalMzJQwqnJdGxI6M2dYXBR3GANJwRLAd7Fq4t-gjz88rCSLcnhx7IPmGpqt-u8kNfTnyBWAYEjitm9UB3L1sz1ERxVNRajYbnyXit7YkpApBaCfx9HG768Lipf3Lde9AbMubWHViGkNZ/s1600/Kool-Herc.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="411" data-original-width="730" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHalMzJQwqnJdGxI6M2dYXBR3GANJwRLAd7Fq4t-gjz88rCSLcnhx7IPmGpqt-u8kNfTnyBWAYEjitm9UB3L1sz1ERxVNRajYbnyXit7YkpApBaCfx9HG768Lipf3Lde9AbMubWHViGkNZ/s400/Kool-Herc.jpg" width="400" /></a></div>
<br /><br /><div>
1973 yılının 11 Ağustos günü gerçekleşen bir olay, Hip-hop tarihinin başlangıcı sayılabilir. New York, Bronx'ta, Sedgwick Caddesi 1520 numarada verilen bir yaz partisi, yüzyılın en önemli müzikal akımlarından biri hâline gelecek olan hip-hop'ın doğduğu yer olacaktı.<br />
<br />
O günlerde Bronx'ta okul vakti yaklaşıyordu ve Cindy Campbell da ilk gün en etkileyici kız olma peşindeydi. Mahalledeki diğer kızların civardaki mağazalardan alışveriş yapacağını biliyordu ve sınıfındaki bir kızla pişti olma düşüncesi onu rahatsız etti. Cindy gardrobunun öne çıkmasını istedi ve bunun için Doğu Yakası butiklerine bakmaya niyetlendi.<br />
<br />
Bir işte çalışmadığı ya da zengin ebeveynlere sahip olmadığı için Cindy, istediklerine sahip olmak için bu parayı kendisi bulmak zorunda kalacaktı. Aklına harika bir fikir geldi: Bronx'taki apartmanın boş bir bölümünde 'Okula dönüş' partisi vermek. DJ olarak da 'Kool Herc' adıyla sahne alan kardeşi Clive'i ayarladı ve gün seçildi.<br />
<br />
'Bir Kool Herc partisi' yazılı, iyi vakit geçirmek adına girişin hanımlar için 25 sent, erkekler içinse 50 cent olduğunu yazan el yapımı ilanlar, şehrin her yerinde uçuşuyordu. Parti günü geldiğinde, tam 300 kişi oradaydı.</div><div><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib1MnW8mDSWeHIGGBYFEUE83avjZJ3MMX1Ah9kLkWrc-lOq4g1YTXh3PjEB7mvHUw7m16mBNL2LDMHFqnGMvYjwLBKQ3kUgs5kv2akzLK-DctOv7qrYlDy6wysRftl1uh35-FboZVilJLg/s1600/8b130b513bc29ee40b6479d5df556b68.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="214" data-original-width="374" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib1MnW8mDSWeHIGGBYFEUE83avjZJ3MMX1Ah9kLkWrc-lOq4g1YTXh3PjEB7mvHUw7m16mBNL2LDMHFqnGMvYjwLBKQ3kUgs5kv2akzLK-DctOv7qrYlDy6wysRftl1uh35-FboZVilJLg/s400/8b130b513bc29ee40b6479d5df556b68.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
O günden önce DJ Kool Herc, New York ortamlarında tanınmış bir isim değildi. 1973 yılında partilerde hâlâ Soul Train programında çalınan şarkılar ve disko topları temel alınıyordu ve B-Boylar ile break beat'ler henüz ortaya çıkmamıştı. Herc'ün o günkü seti, 70'lerdeki herhangi bir ev partisinde duyabileceğiniz her şeyin tam zıttıydı. Herc, ortamı hareketlendirmek ve milleti dans ettirmek için o dönemde müzik marketlere hakim olan saykedelik rock ve ana akım disco-pop yerine Jimmy Castor Bunch'tan James Brown'a kadar uzanan bir çizgide funk ve soul çalmıştı. Bu bir ilkti: Şehrin varoşları için yaratılmış alternatif bir disko dünyası. Bu yeni bir Rönesansın başlangıcıydı, ama bu kez Bronx'tan çıkıyordu.<br />
<br />
İlk Kool Herc partisi, Hip-hop'ın oluşmasını sağlayan domino etkisini başlatan olaydı. Her ne kadar müzik henüz ortaya çıkmamış olsa da, bu tip partilerle birlikte New York'ta olan-bitenden farklı bir ortam oluşuyordu. Kool Herc; break dans, graffiti, scratch ve rap'in ortaya çıkacağı bir evren yaratmıştı. Bu parti olmasa, hip-hop ateşinin yanmasını sağlayan o kıvılcım ortaya çıkmayacaktı. Eğer Cindy Campbell'ın birkaç dolar daha fazla paraya ihtiyacı olmasa, New York'un bu ünlü partilerinden ilhamla söz yazdığını söyleyen ünlü sanatçılar, mikrofonu ellerine alırlar mıydı? Bu parti, her ne kadar gözardı edilse de, gezegenimizdeki yaratıcı güçlerden biri hâline gelen bir yaşam tarzının başlangıcıydı. Onsuz, toplum nerede olurdu, kim bilir.</div><div><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/Qjnc-X-Vfyg/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/Qjnc-X-Vfyg?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
(Orijinali için <a href="http://thesource.com/2018/08/11/today-in-hip-hop-history-kool-hercs-party-at-1520-sedgewick-avenue-45-years-ago-marks-the-foundation-of-the-culture-known-as-hip-hop/" target="_blank">şuradan</a>.)</div>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-14443159209988167452019-07-19T02:24:00.003+03:002019-07-19T02:24:48.336+03:00Şiirsel Şiddet<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ2wkr5JroTr8Rzb2rMWfx4-j5gXTFZrqqt2BhNtxgnHNjA7WaYlsY7FP_n1PCV3ugOpGxq3yz3V0uj553gMIkr3GdEmDU1OvxadR7DcW7d-0sO9gQzXpQu3tu1R9gLTMs2mUV5TBazpim/s1600/dj-pirana-arabesk-rap.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="300" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ2wkr5JroTr8Rzb2rMWfx4-j5gXTFZrqqt2BhNtxgnHNjA7WaYlsY7FP_n1PCV3ugOpGxq3yz3V0uj553gMIkr3GdEmDU1OvxadR7DcW7d-0sO9gQzXpQu3tu1R9gLTMs2mUV5TBazpim/s1600/dj-pirana-arabesk-rap.jpg" /></a></div>
<br />
<br />
(...)<br />
<br />
<b>Arabeskin, köylerden gelip kentlerin kıyısında yaşayanların, "ne kentli ne köylü" olanların müziği olarak tanımlanması genel kabul görüyor, ama realite pek öyle değil galiba. Orhan Gencebay'ın kentli olması bir yana, arabesk başlangıcından beri Anadolu'da, şehirlerde olduğu kadar, köylerde de popüler...</b><br />
<br />
Orhan Gencebay kentli olabilir. Tıpkı Bob Dylan'ların da kentli olup kırsal müzik yapmaları gibi. Bu gayet normal. Arabesk tıpkı rap gibi otantik bir müzik. Ama rap'in de nötrleşmesi söz konusu... Arabesk lümpenlerin müziği olabilir.<br />
<br />
(...)<br />
<br />
<b>Kendini jiletleyen Müslümcüleri gördüğün zaman ne düşünüyorsun?</b><br />
<br />
Bilemiyorum tabii. Tasvip edilmez bir şeydir de diyemeyeceğim. Henüz hedefini görmemiş bir isyan, dışsallaşan bir öfke var orada. Onu kendi bedenine yansıtıyor. Şiirsel bir şiddete dönüşebilir o insanların öfkesi.<br />
<br />
<b>Rap'te o şiirsel şiddet var mı?</b><br />
<b><br /></b>
Var, kesinlikle var. Rap, siyah müziğin geldiği en önemli yer. Arabeskin rap'le kaynaşması gerekir aslında. Rap'in içinde atonal bir şey de var, çok ileri bir müzik. Pop müziğe atonaliteyi getiriyor, melodiyi yok ediyor. Sistemin temelini dinamitleyen bir şey. Bir de, pre-modern bir yönü var, siyah vaizlerin vaaz verme şekline benziyor. Rage Against The Machine'in söyleyiş tarzında da rap var. Öfkeyi çok şiirsel bir şekilde ifade ediyor.<br />
<br />
(...)<br />
<br />
<b>Gazi Mahallesi'nde polis takır takır insanları taradığında <a href="https://eksisozluk.com/entry/1113429" target="_blank">Crunch</a>'çılar buna "fuck you" diye mi tepki gösteriyorlar?</b><br />
<br />
Belki söz o kadar çok önemli değil. Müziğin kendisi önemli. İlle ingilizce yapacaklar diye bir şey yok. Ama ille Türkçe yapmaları gerek diye bir şey de yok bence.<br />
<br />
<b>Arabeskle rap nasıl kaynaşacak sence?</b><br />
<br />
Bir sonraki albümü Türkçe deneyebilirler. Ve ayrıca, rap'le arabeski buluşturan adam da İngilizce söyleyebilir.<br />
<br />
(...)<br />
<br />
<br />
<b>Rap için 'siyah vaizlerin geleneğinden' bahsettin. Yerli rock'un, rap'in bakacağı yer de aşık geleneği olamaz mı? </b><br />
<br />
Kültürel muhalefet geleneğinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Çok farklı gibi görünen iki şeyin yan yana durabileceğini düşünüyorum.<br />
<br />
...<br />
<br />
Roll, sayı 42, Halil Turhanlı röportajından. Rap, arabesk ve muhtemel arabesk-rap birlikteliği hakkında dikkat çekici sözler, tahminler. Şahsen arabesk ve rap arasındaki ilişkinin, ciltler tutacak kadar derin analizlere değecek bir alan olduğunu düşünüyorum. Belki bir gün yapılır.<br />
<br />
Belki ingilizce arabesk-rap olmadı ama, almancası var sayılır, biliyoruz. Hem de epey tutanından.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/_giW79RNQYc/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/_giW79RNQYc?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
<br />
<br />Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-77644230049969977722019-07-14T17:14:00.000+03:002020-06-11T20:02:17.480+03:00Çeviri: 'Game Day'in Sözlü Tarihi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<i style="text-align: left;">2002 yazının bunaltıcı bir gününde, Baltimore'un en iyi basketbolcularından bazıları, şehrin Doğu tarafında, Collington Square Park'ta bir maç için toplandı. Neredeyse bir All-Star maçı gibiydi. Ve milyonlarca insan bu maçı izledi.</i></div>
<i><br /></i>
<i>The Wire, bundan 16 yıl önce HBO'da başladı. 2002'den 2008'e kadar beş sezon sürüp çok beğenilen dizi, Amerikan kentinin düşüşünü, kurgusallaştırılmış Baltimore gerçekleri üzerinden anlatıyordu. Hikaye genel olarak kayıplar üzerinden tanımlanmıştı -- hayatın, endüstrinin, fırsatların ve kurumların kaybı.</i><br />
<i><br /></i>
<i>1973'te Baltimore bir şey daha kaybetmişti, NBA'i: Bullets, takımı Baltimore'dan Washington'a taşınmıştı. Ama basketbol, şehirde gelişmeye devam etti. Carmelo Anthony, Keith Booth, Michael Lloyd, Skip Wise, Sam Cassell, Muggsy Bogues ve başka pek çok oyuncuyu çıkaran kentin bir yönü bu. Basketbol olmadan, Baltimore'un hikayesi eksik kalırdı.</i><br />
<i><br /></i>
<i>The Wire'ın dokuzuncu bölümü, <a href="https://www.imdb.com/title/tt0749429/" target="_blank">"Maç Günü"</a>, polisin Barksdale organizasyonu hakkındaki soruşturmasını, Doğu ve Batı yakalarındaki uyuşturucu baronlarının organize ettiği basketbol maçına taşıyor. Bu sözlü tarihte, The Wire'ın meşhur basketbol maçının nasıl oynandığını ve Baltimore'un zengin basketbol kültürünün orada birkaç dakika içerisinde nasıl canlandırıldığını okuyacaksınız.</i><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSWn0ocgeWzfibeKNK7D1mZ9AYS7QMBZqf0GYFUT63ob29mrwn9oWsR8bBd8aegfsq6b895s-BHusm27r3ELcaDDwVebyL-wHI_3PBRecyr7yrM31z7QzpE1K3vopGEwjVKoeaAXP55i9A/s1600/Wire09.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="249" data-original-width="400" height="248" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSWn0ocgeWzfibeKNK7D1mZ9AYS7QMBZqf0GYFUT63ob29mrwn9oWsR8bBd8aegfsq6b895s-BHusm27r3ELcaDDwVebyL-wHI_3PBRecyr7yrM31z7QzpE1K3vopGEwjVKoeaAXP55i9A/s400/Wire09.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Christopher Clanton (Savino Bratten):</b> Baltimore, basketbolu kadar eroiniyle de bilinir. Zaten elde, bir mahalle hikayesinin klişesi olan, torbacı öyküleri var. Konu Baltimore'sa, bu öykülere basketbol yönünden de bakmak zorundasınız.<br />
<br />
<b>David Simon (dizinin yaratıcılarından):</b> Batı yakası ve Doğu yakası arasındaki doğal rekabetle ilgili bir şey yapmak istedik.<br />
<br />
<b>David Melnick (yazar):</b> Bu 'Doğu'ya karşı Batı' olayı gerçekten kendine hastı ve diziye yeni bir hava kattı, dizinin daha önce görmediği bir şey.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Bu fikri bulduğumuzda, "Hah, güzel" demiştik. Doğru şeyi bulmuştuk. Doğru yoldan gittiğimizi hissediyorduk.<br />
<br />
<b>David Melnick:</b> Sporun, özellikle de basketbolun, Baltimore kültürünün önemli bir parçası olduğunu düşünüyorum; 80'lerin başına geri dönersek, insanlar hâlâ, Mugsy Bogues'un da bir parçası olduğu, gelmiş-geçmiş en iyi kolej takımlarından biri olan Dunbar takımını sevgiyle anıyorlar. Bence basketbol bu kültürün, hikayeyi anlatmaya yardım eden, mühim bir bölümü. Ve bence, doğal olarak üstüne koyarak büyüyen ve tekrar tekrar vurgulamak gerekmeksizin, anlaşılır şekilde güçlenen bu rekabeti sunmanın tazeleyici bir yolu oldu.<br />
<br />
<b>Shamit Choksey (yazar):</b> Televizyon veya sinema için spor sahnesi yazıldığında, çoğunlukla daha önce görüldük şeyler ortaya çıkar. Bunun güzel örnekleri de var tabii. Ama bu, yapımcı, yazar ve yönetmen spor hakkında bildiklerimizin dışına çıkıp yeni bir tarafını gösterirse olur. Bana kalırsa Doğu-Batı maçı bir nevi, basketbolu anlamak için yeni bir alandı.<br />
<br />
<b>Milcho Manchevski (yönetmen):</b> Hâlâ basketbol oynarım, ama Yugoslavya'dayken lise takımında oynamışlığım var. Sanırım Bob Colesberry'ye (dizinin yaratıcılarından) bundan bahsettim, bölüm de böyle ortaya çıktı. Ama evet, basketbol çekeceğim için havalara uçuyordum.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Şehirde basketbol, halkın zaferi gibi. Bir şehir oyunu. Bunu Amerikan futbolu ile yaptığımızı hayal edemezsiniz -- doğru olmayacaktır. Beysbol absürd kaçar. Ancak Amerikan futbolu olsa bile Mash dizisinin sonundaki maç gibi olurdu. O anda içinde yaşadığımız şehir için sahici gelmişti. Dunbar, Melo ve Civic Center'da eski Bullets için gösterilen sevgi. Şu anda bir NBA takımı olmasa da, burası ilk NBA şehirlerinden.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2KeJRuOLd6MOgKyBmV7qkHZrZTNUQu2A6hFTkAAwnC0FcQdMe6jYPVIp-35LisfempiS4nq-sSP5y8zYtFHTa6N0nlfrDyvhJmiCshlq-UhQP1oOe0DhXO69jxwZ_IUZQw13Gto5-7x-k/s1600/the-wire-avon-barksdale-bench-basketball.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="983" data-original-width="1600" height="245" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2KeJRuOLd6MOgKyBmV7qkHZrZTNUQu2A6hFTkAAwnC0FcQdMe6jYPVIp-35LisfempiS4nq-sSP5y8zYtFHTa6N0nlfrDyvhJmiCshlq-UhQP1oOe0DhXO69jxwZ_IUZQw13Gto5-7x-k/s400/the-wire-avon-barksdale-bench-basketball.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>David Melnick:</b> Herc ile Carver çatıda oturuyorlardı ve etrafta kimse yoktu.<br />
<br />
<b>Shamit Choksey:</b> Etrafa bakıyorlar, sokaklar bomboş. Çatıdalar, gözetleme halindeler; ve birisi, diğerine "Belki biz kazandık" diyor.<br />
<br />
<b>David Melnick:</b> Uyuşturucu konusunda savaş var, mahallelerde savaş var ve bu, birbiriyle çatışan iki taraf olduğu fikrini veriyor. Bir anlamda, tüm bu takım konsepti dizinin basketbol kısmına geçti -- işte bu, "Belki biz kazandık"a geliyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/-Sgj78QG9Bg/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/-Sgj78QG9Bg?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<b>Manchevski:</b> Oraya gelen iki polis için, tüm maçı röntgenlermiş gibi bir bakış açısından görmek istedim, dışarıdan bakan birinin gözünden -- maçın ortasında gelmişlerdi, olaya yabancılardı ve kafaları karışmıştı.<br />
<br />
<b>Tray Chaney (Malik 'Poot' Carr):</b> O günü çok net hatırlıyorum. Güneşli, güzel bir gündü.<br />
<br />
<b>Clanton:</b> Çok sıcaktı. Güzel bir Baltimore günüydü. Ve Doğu Baltimore'un tam ortasındalardı. Collington Square isimli sahadaydık. Çok sayıda figüran olmasına rağmen atmosfer bozulmamıştı. İnsanlar her yerden akın akın geliyordu. Her çeşit insanı görebilirdiniz orada, neler döndüğünü merak etmişlerdi.<br />
<br />
<b>J.D. Williams (Bodie Broadus):</b> Dizinin başlarıydı ve biz daha şehri çok tanımamıştık, veya efsaneleri hakkında bilgimiz yoktu. Ama sahadaki o günü hatırlıyorum, iyi oyuncularla yüksek bir enerji yakalanmıştı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1N8aTnW5hyphenhyphenimA65G77S9g7Lr5qxT1oE9H2X24_l93SO258-AI-J6B_j6K5uolin0D3pSjS4QJ_Axt9KIdWGGaXjwAlljknNLKqtWTmzdowpJKgRTw-LZwn6OitOxPfqU1ISA9uVTyC4eN/s1600/bodie-poot-herc-the-wire-basketball.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="893" data-original-width="1600" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1N8aTnW5hyphenhyphenimA65G77S9g7Lr5qxT1oE9H2X24_l93SO258-AI-J6B_j6K5uolin0D3pSjS4QJ_Axt9KIdWGGaXjwAlljknNLKqtWTmzdowpJKgRTw-LZwn6OitOxPfqU1ISA9uVTyC4eN/s400/bodie-poot-herc-the-wire-basketball.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Manchevski:</b> Bir topluluk duygusu yaratmak önemliydi. Böylece inandırıcı figüranlar bulmak için çok zaman harcadım, kimisini maçı izlemeye katlanır sandalyelerle getirdik, oradan ayrılırken de onları yanlarına aldılar ve bu da sahneye biraz daha sahicilik hissi kattı.<br />
<br />
<b>Pat Moran (Baltimore oyuncu sorumlusu):</b> Diziyi şu insanlar izliyordu: The New York Times okuyanlar, polis, suçlular... ana seyirci kitlemiz bunlardan oluşuyordu. O hayatın içinde olanlar. O hayattan kaçanlar. Hayatından olacak kadar bağımlılığı deneyimlemiş insanlar.<br />
<br />
Bu yüzden gerçekçi olması gerekiyordu. Bir tek unsur bile yanlış olsa, tüm sahneyi öldürürdü.<br />
<br />
<b>Anthony Hemingway (Yönetmen yardımcısı):</b> O gün insanların çekime katılması için radyodan ödüllü yarışma düzenledik. Yani diziyi sevdikleri için aramızda belli bir hukukumuz vardı ve çekime katılmak istediler, ödüle de taliplerdi. Orada çok durmayabileceklerini biliyordum.<br />
<div>
<br /></div>
<b>Williams (Bodie):</b> Bence herkes, özellikle de Baltimorelular, bu sahnenin başarılı olmasını istediler.<br />
<br />
<b>Anthony Hemingway:</b> Beş sezon boyunca, oralardan birçok kişiye iş verdik. Bu büyük ölçüde insanî şartlar hakkında düşündüğüm, yüksek sesli ve Baltimore'un ötesine hitap eden bir hikaye; ama biz bu diziyi Baltimore'da, daha çok oraya has durumlar üstüne yaptık, hâliyle oradan insanları kullanmak istedik. Baltimore, belirli bir sese sahip olan, hatta giysi ve başka şeyler açısından da kendine has görünüşe sahip bir yer.<br />
<br />
<b>Melnick:</b> Baltimore bizim için yalnızca bir zemin değildi. Hikayedeki bir karakterdi de. Bu yüzden David Simon için bunu mümkün olduğunca sağlam ve gerçekçi hâle getirmek önemliydi.<br />
<br />
<b>Uta Briesewitz (görüntü yönetmeni):</b> Oyuncular oynamaya, figüranlar tezahürata başladı ve söyledikleriyle tamamen oyunun içindelerdi. Ve aniden hepsi gerçek ve sahici hâle geldi; gerçek bir şeyi yaşıyormuş gibi hissediyordunuz, fakat hepsi kurguydu. Bana göre, insanları bir araya getirdiğiniz, hele de o mahalleden kişilerin kullanıldığı ve tamamen doğal bir şekilde davrandıkları sahnelerin kendine has bir heyecanı vardır.<br />
<br />
<b>Moran:</b> Basketbol oynarken gördüğünüz kişiler, gerçek hayatta da o sahalarda, bu durumlarda basketbol oynayan kişilerdi.<br />
<br />
<b>Clanton (Savino):</b> Bazıları önde gelen lise ya da üniversiteli oyunculardı, hatta getirdikleri sokak oyuncuları bile epey katkı yapmıştı.<br />
<br />
<b>Seth Gilliam (Ellis Carver):</b> Maçta oynamaları için Baltimore'un hem Doğu yakasından, hem de Batı yakasından adamlar getirmişlerdi. Belli bir enerji ve duruş katmaları için.<br />
<br />
<b>Moran:</b> Ufak diyaloglar için profesyonel oyunculara ihtiyacınız yok. Ve böyle bir durumda yapmanız gereken, gerçekten bir Doğu yakası-Batı yakası maçındaymış gibi basketbol oynamak.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Coppin State ve Morgan State üniversitelerine, civardaki başka yerlere gözlemciler yolladık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkFli9E3wL5S8_RVfSujwxUByJw_krAzHuGH1AB398SDGGzizXJafpstdFXHWNcamfOvzkiFTpDWpqf46k6_AxpbLqKmYutDDJkNCmXZTKyhryb0WStPRT_-uig23f9ggtbE7BAoyezA1i/s1600/maurice-blanding-the-wire.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="792" data-original-width="1405" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkFli9E3wL5S8_RVfSujwxUByJw_krAzHuGH1AB398SDGGzizXJafpstdFXHWNcamfOvzkiFTpDWpqf46k6_AxpbLqKmYutDDJkNCmXZTKyhryb0WStPRT_-uig23f9ggtbE7BAoyezA1i/s400/maurice-blanding-the-wire.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Maurice Blanding (Barksdale'in oyuncusu):</b> The Wire'ın hikayesinin üstüne kurulduğu Lexington Terrace Konutları benim büyüdüğüm yer. İşi aldığımda yönetmenin bundan haberi yoktu -- bu çılgınca bir şey, çünkü daha önce güvenlik görevlisi olarak çalışmıştım. "Basketbol oynayabilecek birini arıyorlar, deneme çekimine gelmene ihtiyacımız var. İşi alabilirsin" demişti. Ben de "Pekala" demiştim. The Wire'ın bu kadar büyük bir iş olacağını düşünmüyordum, ama oldu.<br />
<br />
Coppin State'e gittim, yönetmen oradaydı. "Smaç vurabilir misin?" diye sordu. Top da potanın hemen altındaydı... Topu yerden aldım ve hemen sıçradım. O zamanlar 1 metre falan sıçrayabiliyordum, smacı vurdum. "İşi kaptın" dedi.<br />
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole (Prop Joe'nun oyuncusu):</b> Kwame Evans, George Washington Üniversitesi'nde dikkat çeken bir oyuncuydu, NBA görmesi gereken biriydi. 2 metre boyunda, şutör guard. George Washington'da okudu. Che Evans, Bowie State'de okudu. Bino Ranson. Maurice, Avrupa'da oynadı. Organize basketbol oynamış adamlarımız vardı yani. Bu öyle markette çalışan birini alıp da sahaya sürmek gibi değildi. Bu gerçek basketbol gibiydi -- millet dibine kadar trash-talk yapıyor falan.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieDbkgpqcr01_A8gb1GXKEPVwPRbCrxShpnkrrdhAonOvLtMEWUP0xrRP92Bmk1PaoRXLNRSFzD5LSqMSQbMTQOykedxzVFkrXDaqkqsAceF8qoGWBNvPEaqRJku1IUySg3R055oCwzH48/s1600/avon-barksdale-stringer-bell-bench-basketball-the-wire.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="897" data-original-width="1600" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieDbkgpqcr01_A8gb1GXKEPVwPRbCrxShpnkrrdhAonOvLtMEWUP0xrRP92Bmk1PaoRXLNRSFzD5LSqMSQbMTQOykedxzVFkrXDaqkqsAceF8qoGWBNvPEaqRJku1IUySg3R055oCwzH48/s400/avon-barksdale-stringer-bell-bench-basketball-the-wire.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Chaney (Poot):</b> Maç manyaktı.<br />
<br />
<b>Clanton (Savino):</b> Figüranlar için bir bölüm yapmışlardı ve geri kalan tüm kadro da oradaydı.<br />
<br />
<b>Gilliam (Carver):</b> Oyunlar ayarlanmış gibi değildi. Gerçek insanlar oynuyor gibiydi.<br />
<br />
<b>Bino Ranson (Basketbolcu):</b> Bayağı iyiydi, çünkü orada ciddi ciddi maç yapabileceğiniz kişiler vardı. Gerçekten oynuyordunuz. Avon Barksdale, Wee-Bey ve diğerleriyle bir arada olmak süperdi. Onların işi rol yapmaktı, bizimkisiyse basketbol oynamak. Oyunumuza karşı korkuyla karışık bir saygıları vardı.<br />
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> Çok sıcaktı, herhalde 50 derece falan. Collington Square Park bir tepede yer alıyor, bütün yolu çıktık, 30 metre filan olmalı. Güneş parıl parıldı. Asfaltın üstündesiniz, yanıyor. Ve o şekilde basketbol oynuyorsunuz. Baltimore oyuncuları olarak işimiz buydu. Hakikaten oynuyorduk.<br />
<br />
<b>Moran:</b> Çocukları Juilliard'da böyle oynatamazsınız.<br />
<br />
<b>Williams (Bodie):</b> Gerçekten o maçta yer almak istedim, ama oynadığım karaktere uymuyordu.<br />
<br />
<b>Wood Harris (Avon Barksdale):</b> Basketbolu severim. Çekim aralarında şut attığım, topla oynadığım olurdu. Sahaya giren diğerlerine bakıp "Sizden cacık olmaz. Gelin de hesabınızı alayım" derdim. Orada bayağı bir eğlendik diyebilirim.<br />
<br />
<b>Manchevski:</b> Bir film ya da dizi çekmekten çok, bir dansı yönetmek gibiydi.<br />
<br />
<b>Williams (Bodie):</b> Çok sahici görünüyordu.<br />
<br />
<b>Ranson:</b> Biz yalnızca basketbol oynuyorduk, yapımcı ya da her kimse, ne istediğini biliyordu. O yüzden sürekli çekimleri durdurup geri başlıyorduk.<br />
<br />
<b>Briesewitz:</b> 'Yapmacık' kelimesini kullanmak istemiyorum ama genelde filmlerde yer alan maçlar, görmeye alıştığımız gibi değildir, çünkü doğru kamera açıları mümkün değildir. Tabii ki onu daha heyecan verici ve sinemasal açıdan daha doğru kılabilir, ama size gerçekten bir basket maçındaymış, sadece orada oturup herkes gibi izliyormuş şeklinde bir deneyim sunamaz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNTVfU9EaSiF_RLauUB2L24G8oEd40OLq4m2WEs-T5OLkKucr0mLSUCDN7CH1pKNxyznXNjta1q0PpGMu30ZZD4YZUHt_jwiiybmc4iaOyPNXB1Vt06lRVDxuoCaDtlw3Ex8W9gSLOrn7R/s1600/prop-joe-robert-chew-the-wire.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="732" data-original-width="1299" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNTVfU9EaSiF_RLauUB2L24G8oEd40OLq4m2WEs-T5OLkKucr0mLSUCDN7CH1pKNxyznXNjta1q0PpGMu30ZZD4YZUHt_jwiiybmc4iaOyPNXB1Vt06lRVDxuoCaDtlw3Ex8W9gSLOrn7R/s400/prop-joe-robert-chew-the-wire.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Melnick:</b> Dizide uzun zaman sürdüreceği etkisi hakkında hiçbir fikrimizin olmadığı Proposition Joe karakterini sunarken büyük sorumluluk hissetmiştik. Ama yeni bir karakteri sunmanın getirdiği o harika his vardı. O ilk anlar tamamen bu adamın kim olduğu, motivasyonunun ve niyetinin ne olduğunu ortaya koyma üzerineydi.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Sette dolanırken Robert Chew'i görürsem, o günün güzel geçeceğini anlardım.<br />
<br />
<b>Moran:</b> Prop Joe, adamım.<br />
<br />
<b>Briesewitz:</b> Aşırı sıcaktı. Ama Prop Joe'yu oynayan Robert F. Chew, o sıcakta takım elbiseyle duruyordu. Diğer aklımda kalan şey ise hiç oturmaması. Çekimler arasında dinlenmek veya başka bir şey için asla oturmadı; sürekli o takım elbiseyle ayaktaydı. Ben de "Aman tanrım, bu sıcakta şimdi bayılacak" diye aklımdan geçiriyordum.<br />
<br />
<b>Harris (Avon):</b> Bir aktör ortaya çıkıp, yalnızca replikleri ezberleyip sahnenin sonunu bekleyebilir; bu çok amatörcedir. Ben ve Prop Joe'da bunu göremezdiniz. The Wire'da, oyuncular arası iletişimsizliği nadiren görürdünüz. Bir dinleyici olarak ona bağlıydım, bir dinleyici olarak o da bana bağlıydı ve hep karaktere bağlı kaldık.<br />
<br />
<b>Chaney (Poot):</b> Avon ve Prop Joe'nun kenarda bir oraya bir buraya gidiş-gelişini çok iyi hatırlıyorum Buna şahit olmak için tellere yapışmıştım.<br />
<br />
<b>Harris (Avon):</b> Nesin sen, Pat Riley mi? Takımları çekmişsin falan? Hadi siktir ordan. Taktik tahtan da var mı?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/3R4zDkv0slY/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/3R4zDkv0slY?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<b>David Simon:</b> Bunlar tamamen benim düşüncelerimdeki değişikliklerdi. Bir çizgi roman karesi gibiydi, Robert Chew harikaydı. Çok abartmadan oynadı. Can alıcı repliği söylemenin bir yolu var ve bunu mizah ile sunmak daha eğlenceli kılıyor. O çok iyi bir oyuncu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLubzsI3Qn4eese_92YcW2bnFmwCJzhyphenhyphenZ6BVH0QBMNhY0PFecbSJ8Fy9NO-dRQLXAGTIA-Audh5Vej0HAQUNPr3m6ML68arkxP-6xTfF1a0B0X_3F56zG35FmGdz2lpjji09Hn0wBK_YRp/s1600/screen_shot_2017-04-11_at_5.22.54_pm.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="894" data-original-width="1600" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLubzsI3Qn4eese_92YcW2bnFmwCJzhyphenhyphenZ6BVH0QBMNhY0PFecbSJ8Fy9NO-dRQLXAGTIA-Audh5Vej0HAQUNPr3m6ML68arkxP-6xTfF1a0B0X_3F56zG35FmGdz2lpjji09Hn0wBK_YRp/s400/screen_shot_2017-04-11_at_5.22.54_pm.png" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> Prop Joe her zaman bir şeyler yapmaya, iki tarafın da oynamasına yardımcı olmaya çalışıyordu; ama bunu dikkat çekmeden yapmaya uğraşıyordu. Aynı şeydi. Ve bu bir nevi, basketbol ortamına uygun hâle getirilmişti.<br />
<br />
<b>David Melnick:</b> Avon ve Stringer'ın oyuncu elde etme çabası ve sonra aniden Prop Joe'nun Batı'daki en iyi oyunculardan birini seçmesi fikri -- üstünde uğraşması ve düşünmesi çok eğlenceliydi.<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> Onun adı Andre Poole. Lakabı 'Silk' ve AND1 bünyesinde oynadı. Prop Joe'nun takımındaydı, acayip hareketler yapıyordu. Çok iyi oynuyordu. Tam bir canavardı.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> İnanılmaz bir crossover'ı vardı. Bu hareketi yaparken onu gördüğümüz ânı hatrlıyorum. "Tamam, bu olur" demiştik. Bütün o ânı izletir. Müthiş bir hareketti.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/YlYAAsM2V28/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/YlYAAsM2V28?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> Beni buldular ve maçın ikinci yarısında oturacağımı söylediler. Maurice sahada, işini yapıyordu. Prop Joe da oradan Avon'a "Altı haneli bahse var mısın?" diye soruyordu. Avon da "Tamam, varım" diye cevap veriyordu. Sonra dönüp bana "Vakti geldi" der gibi baktı. "Yen onu." Ben de girip oyunumu oynadım.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Üçlüğün oralarda yaptığı o hareketin harika olduğunu düşünmüştüm. Mükemmeldi. Orada Milcho'nun hakkını vermek gerek.<br />
<br />
<b>Bino Ranson:</b> Silk'in oradaki hareketi... tam da kameralar içindi. Bunun için para almıştık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWYf3H_i9Cvj9jRueLopB3OJEYB3JVHcDKzm6Zc-5uZPsHPKHVYd8vne_LNYf7s8Vh4CipkxUec84DLmxgBYkx5Iz6y_-fEMgFSkUM1rSfauqGr8pS4bq1CmRUfCklVj5slnHECj_QY0U1/s1600/the-wire-basketball-game-silk-bino-ranson.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="890" data-original-width="1600" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWYf3H_i9Cvj9jRueLopB3OJEYB3JVHcDKzm6Zc-5uZPsHPKHVYd8vne_LNYf7s8Vh4CipkxUec84DLmxgBYkx5Iz6y_-fEMgFSkUM1rSfauqGr8pS4bq1CmRUfCklVj5slnHECj_QY0U1/s400/the-wire-basketball-game-silk-bino-ranson.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Wood Harris:</b> Sanırım o zaman hakeme gitmiştim, o da kötü bir karar vermişti. Herifi gebertecektim.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Maç, birkaç sebepten temaya yardım etmişti. Prop Joe ve Doğu Yakası ile Barksdale'ler ve Batı Yakası arasındaki rekabete de. Sindirilmiş hakem fikri ve Barksdale'in hakemin bu hâline delirmesi, bize Avon'a yakından bakma imkanı veriyordu.<br />
<br />
<b>Wood Harris:</b> Yüzünü tamamen hatırlayabilirsiniz... Harika bir iş çıkarmıştı. Benden çok korkmuştu. Ben de bunun üstüne gittim. Benim o zorba hâlim, ekranda tam olarak önünüzdeydi. Benden aşırı korkmuştu. Ona dönüp gitmesini söylediğim an harikaydı -- benden gerçekten korktuğunu düşünmüştüm!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/0qT0nX6I6iA/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/0qT0nX6I6iA?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<b>Tray Chaney:</b> Wood Harris'in etrafında hayran hayran dolanıyordum, çünkü onu uzun süreden beri çok seviyordum. Bu bölümdeki bazı cümleleri bana <a href="https://www.imdb.com/title/tt0109035/" target="_blank">Above The Rim</a>'de Tupac ile birlikte yer aldıkları sahneleri hatırlattı.<br />
<br />
<b>J. D. Williams:</b> Bu seviyede, o ortamda, Wood Harris'le birlikte olmak -- o olağanüstü bir aktör, rolüne başkalarının katamayacağı şeyler katıyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinHR-ZiAztXV6BW1UeGySJhCxdhyphenhyphen0OOYq9jh0c4_YZL1pN75NuLLOnLve-JgRV8wchvQTEkTm00aURXAnz1ESue4FrXqTa2axXdlhywe1sPFdlE6163ozAl2OXEiaYuqYux0Yike9y_1lj/s1600/ref.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="446" data-original-width="801" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinHR-ZiAztXV6BW1UeGySJhCxdhyphenhyphen0OOYq9jh0c4_YZL1pN75NuLLOnLve-JgRV8wchvQTEkTm00aURXAnz1ESue4FrXqTa2axXdlhywe1sPFdlE6163ozAl2OXEiaYuqYux0Yike9y_1lj/s400/ref.png" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Wood Harris:</b> Basketbol en sevdiğim spor. Ben Chicago'da, Baltimore'a benzer bir ortamda büyüdüm. Baltimore tabii, oradan daha farklı ama nihayetinde ekonomik yapı aynı -- para yok. Mahallenin gangsterleri ele geçirmeden önce bu tip sahalarda bulunmuştum ve böyle maçlarda da oynamışlığım var. Yani benim için bu sahnelerde yer almak, kişisel bir deneyimle bağ kurmak anlamına da geliyordu. Bu yüzden basketbol sahasında olup da kenardaki bir gangsterin maça hükmetmeye çalışmasına veya sahadaki bir oyuncu veya koçu kontrol etme çabasına ya da birini dövmesine alışkındım. Bunları basketbol sahasında görmüştüm, o yüzden ister inanın ister inanmayın, kenara durup maça etki etmeye çalışmak benim için eğlenceliydi.<br />
<br />
<b>David Melnick:</b> Spor, hikaye anlatmak için iyi bir araç; ama bizim ve David'in açısından, karakter temelli bir dizi bu. Peki karakterler olan bitene nasıl tepki verecek? Karakterler bu sahnenin bir parçası olarak nasıl planlanıyor, çiziliyor ve ilerliyor? Shamit ve benim için bu şöyleydi: "Hikaye veya karakterin gelişimi için önemli değilse, her smaç, pas veya hareket için bir şey yazmamaya gayret edelim."<br />
<br />
<b>Seth Gilliam:</b> Eğer bir ortaklık, ortak bir olay varsa, karşıt taraflar bunun için bir araya gelecektir. Eğer bir ortak payda varsa, farklılıkları bir kenara koyup ortak noktaları paylaşabilirler. Bu, Herc ve Carver'ın kafalarında çakan bir şimşek gibiydi: "N'oluyor lan?" Çünkü onların aklına haydutluktan başka bir şey gelmiyordu. Onların başka bir mecrada yer alabileceklerini düşünemiyorlardı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3LgWAVvVw06WAjJGIkVsZVzjzfh0xBgIAISMaUgTCC-XlwBHPrZUhkBn8StTKeJM2mQwYdF1vNRtPrhZlEl7WXOqd-SRxmGp11HkKSR1jiG3bAsk7shzNyaBSbmpne4emZDIk_pE4tL6x/s1600/604059_wir_008.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1072" data-original-width="1600" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3LgWAVvVw06WAjJGIkVsZVzjzfh0xBgIAISMaUgTCC-XlwBHPrZUhkBn8StTKeJM2mQwYdF1vNRtPrhZlEl7WXOqd-SRxmGp11HkKSR1jiG3bAsk7shzNyaBSbmpne4emZDIk_pE4tL6x/s400/604059_wir_008.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Shamit Choksey:</b> Eğer tüm bölüme bakacak olursanız, basketbol bir nevi arka fon. Herkes bölümle ilgili olarak bunu hatırlasa da, diğer şeyleri bir arada tutan bir tutkal işlevi gördüğünü söyleyebiliriz.<br />
<br />
<b>Wood Harris:</b> Polis, Avon'u ilk olarak orada görmüştü. Bölümdeki en mühim şey bu. Bunun öncesinde polis onun neye benzediğini bile bilmiyordu. Onun kim olduğunu tam olarak çözememişlerdi. Ve maçta yaptıkları casuslukla, Avon Barksdale'e bir bakış atma imkanı buldular.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/BsLSX-RzQGk/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/BsLSX-RzQGk?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<b>David Simon:</b> Maç, etrafında bir sürü alt metin yaratabileceğiniz bir drama yaratmıştı: Oyuncuların standart iş ahlakına sahip olmaları fikri; biz açıkça ona destekleyici bir rol olarak daha az zaman ayırmışken Prop Joe'nun, Barksdale'in Batı'da sahip olduğu kadar güce Doğu'da sahip olması fikri. Barksdale'in o yoğun gururunun ortaya çıkma fikri. Kuralların herhangi bir anda savunmasız olabilecekleri fikri. Ve sonra gerçekten değer verdiği bu oyunun bile kurallarının savunmasız olduğu fikrine geri çekilip iğrenerek bakması -- hakemle olan didişme. Herc ve Carver'ın yerlerinden ayrılmaları fikri, aslında yapmak istedikleri iz sürme olmadığından, ekip içerisindeki konumlarını göstermiş oluyordu. Bu şekilde birçok şeyi halletmiş olduk.<br />
<br />
<b>Anthony Hemingway:</b> Benim için görsel olarak, sahayı şehrin ortasındaki yüksekçe bir yerde bulduğumuz an çok güzeldi ve orada Baltimore'u 360 derece görebilirdiniz.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Bölümü izlediğimde, figüranlara falan baktığımda, orada gerçek Baltimore'u hissettim. Doğru hissi almıştım. Kamera her yakınlaştığında, gurur duyduğum bir sürü dokunuş vardı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4bO0_1i86wZoo5Bbz68gqnafmDZsFvninG5sJfZxah7KBlp8i8V4VgK4WOHRdXbg8Z7LkWrEpkwAYG86hjcdi_qKPAABNY2Aunq26qq-X-gXtLwTPwcdaN250Sj-UfV8v4bC3iKKpPqLE/s1600/604059_wir_005.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1053" data-original-width="1600" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4bO0_1i86wZoo5Bbz68gqnafmDZsFvninG5sJfZxah7KBlp8i8V4VgK4WOHRdXbg8Z7LkWrEpkwAYG86hjcdi_qKPAABNY2Aunq26qq-X-gXtLwTPwcdaN250Sj-UfV8v4bC3iKKpPqLE/s400/604059_wir_005.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Christopher Clanton:</b> Doğu ile Batı arasındaki maçlar -- bunlar harbiden maçtı.<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> Bu bölüm, basketbolu tasvir ediyordu --veya sokak basketbolunu-- ve doğruyu söylemek gerekirse, bunu gerçeğe çok yakın şekilde yapmıştı. Patronlar kenarda, hocalar da orada. Oyuncular sahada. Bu konuda bilgiyi nereden aldılar bilmiyorum ama, sahanın etrafının dolması, tellere tırmanan izleyicilerle falan, çok iyi iş çıkarmışlardı. Ürkütücü bir atmosfer oluşmuştu. Tekrar Yaz Ligi'nde oynuyor gibi hissetmiştim.<br />
<br />
<b>Pat Moran:</b> Eğer 10 farklı yerde 10 sahneniz varsa ve sadece oynadıkları günlerde olanları kayda aldıysanız, seçtiğiniz şey asla sahte olmaz. Asla.<br />
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> Maurice Batı yakasındandı. Yani böyle maçları bilirdi. Maçın gerçeklik oranı yüzde 1000 falandı.<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> Uyuşturucu satıcıları hakkında konuştuğunuz zaman, bu gerçektir. Çünkü Yaz Ligleri'nde takımı olan Batı Yakası veya Doğu Yakası uyuşturucu satıcıları vardı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMsC8Wuf3sYReLU-hJANG-k2rRThnvngPndcDQANy7-w59NDUW3UlDhcx6MrIxURxKF7JIdAeeHViBBnfdaxexd1Rtiytx42wzI2220OFYKp47JAYc4vg3i4LCs3ile0yw9uL5LkctR1EM/s1600/the-wire-basketball-avon-prop-joe-stringer.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="883" data-original-width="1600" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMsC8Wuf3sYReLU-hJANG-k2rRThnvngPndcDQANy7-w59NDUW3UlDhcx6MrIxURxKF7JIdAeeHViBBnfdaxexd1Rtiytx42wzI2220OFYKp47JAYc4vg3i4LCs3ile0yw9uL5LkctR1EM/s400/the-wire-basketball-avon-prop-joe-stringer.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> Çoğu zaman sadece övünmelerine yarıyor. Gerçekten. İki eleman, bir yerde beraberler, bir şeyler yiyorlar. Sonra başlıyorlar: "Adamım Silk şöyle şöyledir." Diğeri de "Abi harika, o zaman bir takım kuruyoruz" diye gaza gelir, olay oradan başlar.<br />
- Tamam, bahsi belirliyoruz -- ne kadar?<br />
+ 10.000 diyorum.<br />
- Bu kadarcık mı? 30.000 olsun.<br />
<br />
Böyle böyle ilerler. Bir bakmışsın, yemek yerken olay üç gün içinde binlerce dolarlık maç kurmaya gelmiş. Sonra da herkese yayılır:<br />
"5.000 koyuyorum."<br />
"Benden de 5.000"<br />
"Beni de yaz."<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> Yemek yediğimizden emin olurlardı. Çünkü maç yaptığımız bazı adamların düzenli bir hayatı yoktu. Başlarında bir baba figürü olmazdı. Veya bir anne.<br />
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> Çok tuhaftır, bu tip kötü adamlar, her zaman oyuncularını korur-kollardı. Ve ilginç bir şekilde, bu tür bir kaos ortamında işe yarayan bir şeydi bu. Hep korumaya çalışırlardı: "Hayır, onları rahat bırakın. Onları bu işlere karıştırmayın." Anlatabildim mi? Yapmaya çalıştıkları şey için belirsiz bir araç olsak da, durum buydu.<br />
<br />
<b>Christopher Clanton:</b> Bunu onlar finanse ederdi. Evet. İşler böyle yürürdü. Dizi bu açıdan birçok gerçek konuya değiniyordu.<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> Gangsterlik dünyadaki en güzel şey değil, evet. Bunu anlıyorum. Ama bu adamlar bir taraftan da iyi insanlardı. İşlerini yürütüyorlar, kimi ölüyor, kimi hapse giriyor. Kimi bu mevzuları bırakıp 9-5 mesaili bir işe giriyor. Fakat o zamanlar işler böyle dönüyordu. Batı yakası takımlarıyla mücadele eden Batı yakası takımları. Ne zaman bir Doğu takımıyla oynayacak olsak, mümkün olan en iyi Batı takımını çıkarmaya çalışırdık.<br />
<br />
<b>Pat Moran:</b> O maçlar büyük olaylardı. Doğu yakası, Batı yakasına karşı; ya da bir mahalle, diğerine, fark etmez. Her zaman çok kişi izlemeye gelirdi ve önemli olaylardı.<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> Bence bu onların "Bakın, yaptığım bütün kötü işlere karşılık, bu benim yaptığım iyi bir şey" deme yoluydu. "Bu benim geri iade tarzım."<br />
<br />
<b>Christopher Clanton:</b> The Wire'ın her bölümünde o sahicilik hissi vardı. Hangi sahne olduğu fark etmez. Eğer Baltimore'dansanız, gösterdikleri belirli şeyleri anlayabiliyordunuz. Maçın dizide yer almasıyla, organize olmaları ve seçtikleri oyuncularla -- bence bu sayede o gerçekçi his oluştu, çünkü bu adamlar basketboldan başka bir şey bilmezdi.<br />
<br />
<b>Bino Ranson:</b> Tamam, burada Orioles, Ravens, Colts falan var. Ama basketbol, özellikle de söz konusu olan, şehrin varoşlarındaki gençlerse, tam bir vitrin. Basketbol, Baltimore'da birçok insanı bir araya getiriyor. Basketbolda insanları birbirine bağlayan şeyler var.<br />
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> Eğer Baltimore'dan çıkan oyunculara bakacak olursanız, buraların gördüğü en iyi oyuncudan başlarsınız, yani Skip Wise. Sonra ise Ernie Graham, Kurk Lee... Carmelo Anthony var. Juan Dixon, Reggie Lewis, Muggsy Bogues, Sam Cassell. Ve Baltimore'lu oyuncuların hepsinde var olan ortak özellik nedir, biliyor musunuz? Saygı görmeleri.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUgDLjjMQCYfmP2yxWBsI1gY67xY4ja86qKSZtjno1FvxS5LyKpUjeGmwovXbMAJ4Ugx0oiE6vJ73S-CgJb3AyJjzghnmDWUkmmhhR7vCyFV9CJr2My-3TMWiMEyszKk2-iNFh2588jpP2/s1600/77bd1301fe0a6c1990e8334e2d92da5a.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="445" data-original-width="800" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUgDLjjMQCYfmP2yxWBsI1gY67xY4ja86qKSZtjno1FvxS5LyKpUjeGmwovXbMAJ4Ugx0oiE6vJ73S-CgJb3AyJjzghnmDWUkmmhhR7vCyFV9CJr2My-3TMWiMEyszKk2-iNFh2588jpP2/s400/77bd1301fe0a6c1990e8334e2d92da5a.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Bino Ranson:</b> Ülkedeki herkes, her üniversite koçu bana gelip "The Wire'daki sen miydin?" diye soruyor. Bunu duymadan sokakta yürüyemez oldum. Purdue'nün koçu Matt Painter da mesela, dizinin hayranıymış, onunla bu konu hakkında konuşmuştuk.<br />
<br />
Aslına bakarsanız, oğlum da o gruba ait. O bile diziyi izledi ve beni görünce heyecanlandı: "Baba, seni The Wire'da gördüm! Smaç vuruyordun!"<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> İnanılmazdı. Kendimi üst düzey aktörlerden biriymiş gibi hissetmiştim.<br />
<br />
<b>Andre 'Silk' Poole:</b> O maç, basketbolun 'Kim Kimdir?'i gibi bir şeydi. O gün yıldız olmuştum.<br />
<br />
<b>David Simon:</b> Bir figüran için harika bir gündü. Orada Baltimore'dan birçok yüz vardı, çok hoşuma gitmişti.<br />
<br />
<b>Maurice Blanding:</b> Bence bu, The Wire'ın başarılı olmasında en büyük etkendi: Eski uyuşturucu bağımlılarını kullanmaları, eski basketbolcuları, öğretmenleri kullanmaları. Baltimore'dan olup da dizide oynayan herkesin ayrı bir hikayesi vardı. Bu, benim hikayem. Baltimore'da herkesin bir hikayesi vardır. Herkesin. Bana güvenin. <br />
<br />
(Orijinali için <a href="https://www.si.com/nba/2017/04/17/the-wire-oral-history-baltimore-basketball-nba" target="_blank">şuradan</a>. Ayrıca bu bölümle ilgili bir sözlü tarih daha var, onun da linkini <a href="https://theundefeated.com/features/the-wire-oral-history-game-day/" target="_blank">şöyle</a> bırakayım.)</div>
Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-28399085702359952932019-07-12T14:53:00.003+03:002019-07-13T16:39:26.136+03:00"Dayılar Önemlidir"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHQlScgk1r_a2CwsuRo0yiIZgZEHvg6ThBTo-6z8WnUKDWpZi6j6ytdcmkN6lOCJGhsjpzEhXpNgr5P7sLMWTY7Qn0f4Tvpc2PMkpEWP7LFwBjPVej8JGiUqnIukahQOlTWFfXMGzMY0Kr/s1600/sair-kucuk-iskender-hayatini-kaybetti_274.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="380" data-original-width="670" height="181" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHQlScgk1r_a2CwsuRo0yiIZgZEHvg6ThBTo-6z8WnUKDWpZi6j6ytdcmkN6lOCJGhsjpzEhXpNgr5P7sLMWTY7Qn0f4Tvpc2PMkpEWP7LFwBjPVej8JGiUqnIukahQOlTWFfXMGzMY0Kr/s320/sair-kucuk-iskender-hayatini-kaybetti_274.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
(...) Şu anda çok sevdiğim bir yeğen büyütüyorum. Biraz dünyayı gezmek istiyorum. Bu işlerim bitsin, hayatta kalırsam hızlanırım yine. Çünkü o zaman kaybedecek bir şeyim yok. Yeğenim de büyümüş olur.<br />
<br />
<b>Şimdi kaç yaşında?</b><br />
<b><br /></b>
İlkokul üçte, 10 yaşında. İki yeğenim var aslında da, biri daha iki yaşında. Öteki şöyle bir 17-18 yaşına gelsin, dayıyı bir reddetsin... Onu kocaman bir delikanlı olarak görmek istiyorum. O yüzden hız yapmak istemiyorum. Ben dayımı Ceyhun'un yaşındayken, erken kaybettim. Dayılar önemlidir. O acıyı yaşasın istemiyorum. Kız arkadaşıyla dayıya kaçamağa gelsin ya da dayıyla bir kadeh bir şey içsin. (...)<br />
<br />
<i>Roll, sayı 118, mayıs 2007, sayfa 23-24</i>Lhttp://www.blogger.com/profile/18370226179228305876noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2718761257670308009.post-67307859956275801342019-06-06T10:03:00.000+03:002019-06-19T13:58:05.700+03:00Çernobil dizisi ve anti-komünizm üzerine<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimD-2EOewHV8oZ8ZpkZm9yUeQgQuTq2ySnxE3iFy8X7fwG6mJT5xdZApKv-rpzwGY57JOzFM9TdKFz_66PYFA7q2VImEjopu-xp77qfK9Rtph6uGsIpTRcpjZON73AVy_k2WNoSW0RGyY/s1600/5cc86f98768b3e0534779532-750-421.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimD-2EOewHV8oZ8ZpkZm9yUeQgQuTq2ySnxE3iFy8X7fwG6mJT5xdZApKv-rpzwGY57JOzFM9TdKFz_66PYFA7q2VImEjopu-xp77qfK9Rtph6uGsIpTRcpjZON73AVy_k2WNoSW0RGyY/s1600/5cc86f98768b3e0534779532-750-421.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Game of Thrones treninden inen seyirciye bir meşguliyet gerekiyordu. Mâlum, dizi de çok rezalet bir final yaptı. Böylece herkes hemen bir başka HBO dizisi Çernobil’in peşine takıldı. Amerikalıların ve hatta Batı Avrupalıların reel sosyalizm dönemiyle ilgili yaptığı prodüksiyona şüpheyle yaklaşmak komünistlerin haklı bir önyargısıdır. O devri hakkıyla sadece biz eleştirebiliriz, geri kalanlar propagandaya kapılmıştır. Afgan mücahitlerin özgürlük savaşçısı olduğuna inanmışlardı, RTE’nin demokrasi getireceğine inanmışlardı, buna da inanırlar. Imdb notu 9.7 olan dizi, dün finalini yaptığında haklı şüphelerimiz bir kez daha doğrulanmış oldu.</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
İlk bölümde işler nispeten yolundaydı, buraya döneceğiz ama şunu iyi anlatmak lazım: Biz anti-komünizm dediğimizde, amacımız, bu felaketin yaşanmadığını, Sovyetler Birliği’nde yaşanan her şeyin ve yürütülen her politikanın mükemmel olduğunu vurgulamak değil. Aksine, Stalin hatta Lenin döneminin ardından gelen hemen hemen herkesi suçlayıp işin içinden çıkmak bizler için çok daha kolay olurdu. Oysaki gerçek bize bunu söylemiyor ve okların doğrultulduğu yer ne Gorbaçov ne de geç dönem “yozlaşmış Sovyet bürokrasisi.” Okların yol alırken hedef reel sosyalizm deneyiminin ta kendisi. O hatasıyla sevabıyla kabulümüz. Ama istenen, izleyene, bu felaketin sosyalizmin bir ürünü olduğunu anlatmak. Dizinin yaratıcısı Craig Mazin de bunu itiraf ediyor zaten röportajlarında.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yine not düşmek lâzım ki tabii ki “düğmeye bastık, Sovyetlere saldırıyoruz, çözülmüş bir ülkeyi kötüleyelim illa da” denmiyor. Bu sınıfsal bir refleks olarak karşımıza çıkıyor, inançlar ve eğilimler, kapitalist hayat görüşlerini savunmak olarak karşımıza çıkıyor. Bu yapılan işin ticari bir değeri de var ve bunun içine satan şeyi koymak da ayrıca makul.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>ÖZENLİ GERÇEKLİĞİN İÇİNE KONAN YALANLAR</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk bölümde dönersek, dizi reaktörün patlamasının ardından ortaya çıkan ortamı başarılı resmetti aslında. Özenli bir sanat yönetimine, o günkü Sovyet günlük hayatının fiziksel görüntüsüne verilen önem eşlik etmiş. Pek çok eski SSCB vatandaşı, giydikleri elbiseleri, oturdukları evleri, kullandıkları aletleri neredeyse birebir gördüklerini söylüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yapımcılar liberal yazar Svetlana Aleksiyeviç’in sözlü tarih (bu da selektivif bir yapıt demek) eseri <i>Çernobil’den Sesler</i> kitabını iyi hatim etmişler. Radyasyona maruz kalan itfaiyecinin eşinin hikayesi, daha sonraki bölümlerden birinde hayvanların vurulması hikayeleri birebir çekilmiş filme. Doğrudur, felaketler bunu yapar; dramlar oluşturur, çok sayıda insanın hayatını mahveder. Öte yandan sosyalizme yüzünü dönen kitleleri yüz çevirtecek en tehlikeli şey, bu fiziksel gerçekliğin içine saklanan yalanlardır. Çernobil’in her saat başı Hiroşima’nın 2 katı radyasyon verdiği ile başlıyoruz. İki üç kez daha Hiroşima ile karşılaştırma yapılıyor. Oysaki rakamlar doğru değil tabii. Üstelik bir kaza olmayan, canice bir eylem olan Hiroşima küçültülmüş oluyor. Peki, geçelim. Biraz kahramanlığın ardından o kadar değilmiş diyecekken, bir komite toplantısı sahnesi ortaya çıkıyor sonlara doğru. Bu sahnede radyasyondan, felaketten ziyade parti görevlisi olduğu belli olan bir yetkilinin aptalca sosyalizm tiradı yer tutuyor. Yani bir felaket var, insanlar oturup kararlar almıyor da Lenin’den ve komünizmden bahsediyor, hamaset yapıyor. Mümkün mü bu? Pek değil. Hadi sizin için olsun. Bu bizden.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>KURMACA KARAKTER EN ÖNEMLİ İŞLERİ YAPIYOR</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci bölümle birlikte anti-komünizm pedalına daha sağlam basılmaya başlanıyor. Çünkü “doğruluğun yılmaz savunucusu” anti-komünist Profesör Ulyana Komyuk devreye giriyor. Bir şeylerin saklandığı, örtbas edildiğine dair anlatıya dair ilk çabalar onunla başlıyor. Halbuki son bölümde öğreneceğiz ki bu karakter “kurgusalmış.” Erdemli, cesur ve fedakâr birçok insanın birleşmesinden oluşuyormuş. Bundan sonra dizinin anti-komünizminin büyük kısmı, bu kullanışlı aletle icra edilecek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aynı bölümde felaket ortamı resmedilirken yeterince serum yok, iyodinimiz bitmiş gibi şeyleri duyuyoruz. Bu Aleksiyeviç’in anlatısıyla kısmen uyumlu ama yardım gördüğünü belirten çok sayıda da insan var. Patlamadan iki ay sonra Sovyetler ile birlikte yardım çalışması yürüten ABD’li Dr. Gale, Sovyet doktorların elinden geleni yaptıklarını söyledikten sonra, “Eminim ki bu her ülkede yaşanabilirdi, Sovyet doktorlar da hemen yardım isteklerini iletirdi” diyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci bölümde Prof. Legasov da başka bir anti-komünizm kaynağı oluyor. Gorbaçov ve Şerbina’nın da olduğu toplantıda masaya yumruğunu vuruyor. Bu onun sistem karşıtı olduğu izlenimini vermek için, oysa Legasov çocukluğunda Komsomol (SBKP’nin gençlik örgütü) üyesi, daha sonra ise partili mücadele veren bir adam. Herkese doğruları anlatıyor. Gerçekten de bu sahnedeki birçok şey gerçek. Çünkü Legasov doğruları anlatsın diye çağırılıyor. Zaten suçluların santral görevlileri olduğu görüşü yaygın. Gorbaçov’un ful destek sunduğunu belirttiği de doğru.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra Şerbina ve Legasov nasıl oluyor bilinmez -çok uzak- helikopterle Moskova’dan Çernobil’e gidiyor. Oysaki normalde uçakla Kiev'e inip sonra arabayla Çernobil'e geçiyorlar. Sonra da sahnenin devamında “zalim” Şerbina, adı bilinen ve uluslararası kabul görmüş bir adamı helikopterden atmakla tehdit ediyor. Tarih sanki 1500, o da o yılların Çar’ı. Legasov’un konuşmaları dahil, tamamen hayali bir sahne bu. (Arabayla geldiklerini söylemiştik) Ardından kurgusal karakterimiz Ulyana, Belarus MK’ya gidiyor ve ısrarla sorun olduğunu söylüyor. Kendisi nükleer fizikçi ve karşısındaki işçi, bunu bildirmekten geri kalmıyor. “İşçi sınıfından gelme adamlar yönetici olamaz çünkü aptal olurlar ve nükleer fizikçilere bile kafa tutarlar.” Bu kadar aptallık herhalde, ancak sadece “sosyalist bürokrasi”de olur! Kurgusal sahne kurgusal karakterin ahlak dersiyle bitiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra Şerbina helikopterle ille de reaktöre uçun diye tutturuyor ki bu ölmeleri demek. Sonra da uçmakta tereddüt eden pilotu kurşuna dizilmekle tehdit ediyor. Yıl 1986 tekrar ediyorum. Sovyet halkının yaşamında böyle bir korku yok o zamanlar. Olsun drama bu değil mi? Sonra helikopterle su taşıma sahnesi orta çıkıyor. Orada bir helikopter düşüyor. Bilin bakalım ne olmuş, o helikopter 4 ay sonra başka bir sebeple düşmüş!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>SANSÜR VARDI, DOĞRU</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
Gerçek olan bir şey var. Gerçekten de SSCB Çernobil hakkında iki gün açık yayın yapmıyor. Çünkü bu hiç beklenmeyen bir kaza. Kimse çekirdeğin patlayabileceğini bile düşünmüyor. Sovyet otoriteler ve bilim adamlarından bahsetmiyorum, dünyadaki hiç kimse bunun olabileceğini bilmiyor. Fiziksel olarak imkânsız sanıyorlar. İşin boyutunu da kavrayamıyorlar. Yani bilerek insanları çıkarmıyor değiller. Ortaya çıkınca da tahliye başlıyor. Bu da “yabancı basın öğrendi, tahliye etmemiz gerek” çiğliğiyle veriliyor. Reaktöre su yoluyla girmeye çalışan üç gönüllü balık adam da “bir haftada ölecekler” denerek yollanıyor ölüme ki, son bölümde öğreniyoruz ki 2’si hala yaşıyormuş! Ama olsun, bu gerçeği sona bırakmak nefret birikimini arttırıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Üçüncü bölümde KGB olaya giriyor. Şerbina dahi izleniyor, oysa ki Şerbina SSCB’nin ikinci adamı olarak KGB başkanından çok daha güçlü. Böylece totaliter Sovyetler anlatısı başlıyor. Ama makaranın koptuğu sahne Kömür Bakanı’nın eli silahlı iki askerin tehdidiyle madencileri zorla çalıştırmaya çabalayıp madara olması. Drama bu tabii olur böyle şeyler! Madencilerin bakanın takım elbisesini kömürlemesi de dahil, tamamen uydurma bir sahne olduğunu söyleyerek geçelim. Madencilerinin şefinin Şerbina gibi gerçekten de sertliğiyle meşhur bir adama “posta koyması” da başka bir uyduru. Böylece biraz da tam bir liberal kafayla “devlet vs. siviller” meşruiyeti aranıyor. Madencilere vantilatör verilmediği için çıplak çalışmaya başlıyorlar ki böyle bir şeyin yaşandığına dair bir veri de yok…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dördüncü bölümde Merkez Komite’nin izniyle arşive giden Ulyana Komyuk sansürlü belgeler alıyor. Sovyetler Birliği’nde sansür tabii ki vardı ama burada hayali bir karakter üzerinden çorbaya tuz atılmış oluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="MsoNormal">
Çatı çalışması sahnesinde Batı
Almanya’dan gelen robot bozuluyor, ki burası doğru, ama tüm çalışma boyunca çoğu
Sovyet yapımı 60 robot deneniyor. Ermeni robot uzmanı Kemurciyan’ın geliştirdiği
modeli STR-1 olan robotlardan 4'ü sonuna kadar operasyonel kalıyor. Batı
Almanya ve Japonya’dan gelen robotlar başarısız oluyor. Doğru olmayan diğer bir
şey radyasyon numaraların yanlış verildiği. Bu totaliter Sovyetlere anlatısıyla
yakıştırılan bir şey. Bir diğer yalan ise robotlar konusunda ABD ile
anlaşılmadığı. Oysa Christopher Anderson’un 1990’da yayımlanan The
Scientist.com’daki haberine göre, durum bunun tam aksi; Sovyet bilim adamı Yuri
Semiolenko: “ABD elinde bu teknolojiyi geliştirmişti ama ABD’li bilim
adamlarının Sovyetler için özel makineler tasarlamalarının önüne, hassas
teknolojinin ABD’ye tehdit kabul edilen ülkelere geçmesinden duyulan endişe
sebebiyle geçilmişti” diye anlatılıyor. Doğru olansa çatının yüzde 80'inin elle
temizlendiği. Her asker 20 rem maksimum maruziyet dozuna maruz kalıyor. 21’de
sorunlar başlıyor ve aşan 2-3 asker oluyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
Ve son sahnede Ulyana tekrar bir bebeğin anne karnında tüm radyasyonu çektiği için öldüğünü söylüyor. Bu Aleksiyeviç’in kitabından alıntı; ama bilimsel değil, anne içinden böyle düşünüyor, oysa dizide bir bilim adamı bize bunu söylüyor dolayısıyla tamamen gerçek sanıyoruz. Drama için tabii ama bu drama nedense hep anti-komunist bir tat taşıyor. Şerbina da başka bir yerde onu vurdurmakla tehdit ediyor. Vay zalim vay.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>SON BÖLÜM FARS SEVİYESİNDE</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son bölümse tamamen yalan dolan. Anlıyoruz ki partinin gerçekten de söylememesini istediği bazı şeyleri açığa vurduğu (ki burası doğru) Legasov’un ünlü Viyana konuşmasını yaptıktan sonra KGB peşine düşmeye devam ediyor. “İkna ettin aferin” konuşmasının ardından, vaatler sıralanıyor. Legasov değişiklikler yapılmadı deyince, “kötü adamlarımız, kahramanlarımız ve yeni gerçeğimiz olacak” diyen KGB şefi, “reaktörlerle sonra uğraşırız” diyor. (UĞRAŞILIYOR DA)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hemen sonra Ulyana hemen bir mahkemeden bahsediyor. Burada yabancı basın, bilim insanları da olacak. “İtiraf et her şeyi” diyor kurgusal karakter. Hadi bunu da temsil ettiği biri söylemiş varsayalım şimdilik. Sonra mahkeme başlıyor. Şerbina ve Legasov konuşmalarını yaparken dava kapanıyor. Tam o sırada Legasov daha bitmedi deyip reaktörün ucuz malzemeden yapıldığı, liyakat esasına uyulmadığı ve esasında olayın sosyalizm olduğunu belirten şeyler söylüyor. Oysaki Dyatlov bile bilinen bir bilim adamı o dönemlerde. Bilin bakalım burada yanlış olan ne? Şu; böyle bir dava gerçekte yok, yaşanmadı, kurgusal yine...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Prof. Legasov aslında gerçek hayatta son konuşmasını Viyana’da yapıyor ve bütün bilim adamlarını ikna ediyor. IAEA (yani Uluslararası Atom Enerji Enstitüsü) Başkanı Hans Blix şöyle diyor: “Bir yandan faciaya santral personelinin olağan üstü hataları sebep olurken, öbür yandan, olay gerçekleşir gerçekleşmez Sovyet uzmanlar sıra dışı bir yeterlilik ve profesyonellikle ortaya çıkan sonuçları elemine etmek için müdahil olmuşlar.”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>LEGASOV’A VEFASIZLIK</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dizinin sonunda ise gerçek hayatla bir karşılaştırma yapılıyor. Profesör Legasov’un bir efsane olarak yayılan “gizli kayıtları”ndan bahsediliyor. Böyle kayıtların varlığından bahsedenler var (kaynağı pek belirsiz olsa da) ve çeşitli transkriptler dolaşıyor internette. Kızı ise Moskovski Komsomolets gazetesine pek çoğunun uydurma olduğunu söylemiş. Gerçi oradan yapılan alıntılara benzer bir şey olmadığı da yazılıp çizilmiş. Transkriptler çok uzun açıkçası okumadım ama Guardian bile kabul ettiyse doğrudur diye düşünüyorum. (Dileyen buradan hepsini okuyabilir: <a href="http://www.pseudology.org/razbory/Legasov/01.htm">http://www.pseudology.org/razbory/Legasov/01.htm</a>) Legasov ihtihar ederek ölüyor ama daha önce bir kez daha denemiş ve hastanedekiler onu kurtarmış. Burada bir “haksızlıktan” bahsedeceksek, bu Legasov’un Viyana’da itaatsizlik ettiği için madalya alamaması olabilir. Gorbaçov iki kere reddetmiş.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="MsoNormal">
Sonra, 400 madencinin tahminen
100’ünün 40 yaşına gelmeden öldüğü söyleniyor. Gerçekten “tahminen” deniyor.
“Demiryolu köprüsünden olayı izleyen hiç kimsenin hayatta kalmadığı bildirildi”
deniyor. Rakam yok. “Midnight in Chernobyl” kitabının yazarı Andrew
Higginbotham, böyle ölümlerin yaşandığına dair hiçbir şey öğrenemediğini, hatta
8-9 kez turlaya turlaya olayı izleyen bir adamla tanıştığını ve sağlık
durumunun harika olduğunu söylüyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sovyet raporlarında Çernobil
kazasında sadece 31 kişinin öldüğünü yazdığından bahsediliyor: SSCB ölümleri
küçülttü denmek isteniyor. Doğrudan radyasyon sebebiyle gerçekten de 31 kişi
ölüyor. Elbette ki binlerce hayat tehlikeli bir şekilde etkileniyor.
Higginbotham’ın araştırmalarına göre, ölümcül olabilecek kansere yakalanan
insan sayısı 9000 ila 15 bin arasında. (Hepsinin öldüğünü varsayamayız tabii
ki) 4000’e kadar düşen araştırmacı da var. Bunlar da büyük rakamlar,
küçükleştirmek gibi algılanmasın ama bir rapora “Şimdilik 31 kişi öldü ama
binlerce kişi daha ölebilir” yazamazsınız. Rapor rakamlara dayanır, tahmini
rakam verilemez. SSCB felaketten 5 sene sonra çözüldüğü için de rapor
güncellenmiyor. Ve bir hatırlatma: sürekli karşılaştırdıkları Hiroşima ve
Nagazaki’de 105 bin kişi ölüyor. Son olarak, bunlar anlatılırken arkada da
“sosyalizma” diye şarkı çalıyor…<o:p></o:p></div>
<br />
Daha yazmaya gerek var mı ki? Siz şimdi bu kadar şeye isterseniz “drama” deyin, biz “anti-komünizm” diyoruz. İsterseniz bir de “anti-komünizm benim için önemli değil ben komünist değilim ki” deyin, biz “yalan söylemek ve gerçeği çarpıtmak ayıptır” diyoruz. Keyfinizi kaçırdığım için özür dilerim ama yapacağımız onlarca muhabbette şimdi bize sosyalistlerin Çernobil’deki bütün “caniliklerinden” bahsedilecek. “Sonra da Çernobil’i izlemedin mi?” diye sorulacak. Biz de Sovyetler'in gerçekten de bu duruma hazırlıklı olmadığını, hatalar yapıldığını anlatırken bunları da terkarlayacağız.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama Fukuşima’nın hala sızdırdığı radyasyondan, Japonların kaynak yokluğundan sızıntıyı engelleyemediğinden bahsedilmeyecek. SSCB’nin tüm imkanlarını Çernobil’e gömdüğünden de. Amerikan Şikreti Union Carbide’in kimyasal salıntısı dolayısıyla 1984'te Hindistan’da 600 bin kişinin zehirlendiği, 20 bin kişinin öldüğü ve 150 bin kişinin durumdan ağır etkilendiğinden de kimsenin bilgisi olmayacak. Ama Çernobil’in sebebi sosyalizme yıkılmaya devam edecek. Diğerleri için fedakarlık hikayeleri dizilmeye devam ediyor ki Japon bilim adamlarının yaptığı büyük cesarettir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu yazı benim iki günümü aldı ama olsun. Yeter ki “birader komünistler de amma kafa siktiler” derken maddi temelleri belirttiğimizi ve sizin sikeceğiniz kafalara karşı önden konuştuğumuzu bilin yeter.</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com5