(...) Dört yıl sonraydı, İstanbul'dayım artık, Milliyet'e geliyor, hedefinde beni yemeğe götürmek var, içeri girerken "kalk" diye sesleniyor, "çıkıyoruz". Sorgusuz sualsiz peşine takılıyorum tabii, Kalyon'a gidiliyor, yemekleri ısmarlıyoruz, önüme bir çek uzatıyor, üzerinde 5 Milyon TL yazan bir çek (aylığım 120 bin lira o sırada), bir romanını tefrika olarak --yanılmıyorsam Güneş gazetesine-- satmış o sabah: "Bu para senin. Bir şartla: Hemen gazeteden ayrılacaksın. Benim kanımı emdiler, şimdi senin kanını emecekler." Gözlerim yaşarıyor. Üç-dört yıllık bir burs anlamına geliyor çekin karşılığı, sıkışmış hayatımı düze çıkaracağı kesin. Kabul etmediğim için yıllar yılı sayacak bana. Oysa, edebiyat tarihimiz açısından, yaklaşımı benzersiz, benzeri belki hiç olmayacak bir yaklaşım.
Enis Batur'un, İstanbul Art News'in Nisan sayısı Edebiyat ekinde yer alan Yaşar Kemal dosyasındaki yazısından.
(İki ay sonrası notu: Fotoğraf için Oğuzhan'a teşekkürler.)
Yorumlar
http://www.nilufer.bel.tr/i/fotogaleri/2442/4.jpeg