Diktatörün Silahı Kara Mizah

Sacha Baron Cohen, bu sefer de bir 'Diktatör' olarak karşımızda. 'Çok sevdiği ve bu yüzden baskı altında tuttuğu ülkesine demokrasi gelmesin diye hayatını tehlikeye atan' bir diktatörü canlandırıyor.

Diktatör'ün 'Wadiya' adlı bir ülkedeki mücadelesini konu alan filmin ilk fragmanı, ABD Başkanı Barack Obama, ABD Başkan Yardımcısı Hillary Clinton ve İngiltere Başbakan'ı David Cameron'un Libya'nın 'devrilen ve öldürülen' diktatörü Kaddafi hakkında söylediği sözlerden oluşan bir video kolajla açıldığı için Wadiya'nın Libya olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerek...

'Borat' ve 'Brüno'yu da yöneten Larry Charles'ın yönettiği Diktatör, ikilinin daha önce birlikte çalıştığı diğer yapımlar gibi bir 'melgesel' değil. (Belgesel kelimesinden türetilen ve sanki bir belgeselmişçesine kurgulanan 'sahte belgeseller', İngilizcesi 'mockumentary') Diktatör'ün 'özgürlük mücadelesinde' Megan Fox, Ben Kingsley, Anna Farris ve John C. Reilly gibi üst düzey oyuncular da rol alıyor ve nispeten daha büyük bir prodüksiyon.

ELEŞTİRMENLERE İŞKENCE
Bu yılki Oscar töreninde kırmızı halıda 'Diktatör'ün başkarakteri 'Amiral General Diktatör Alaeddin' kılığında, iki seksi korumayla yürüyen (Kadaffi'nin Amazon Korumaları mı yoksa!) Cohen, sunucu Ryan Seacrest'e de ölen Kuzey Kore lideri Kim Jong-Il'in 'sözde küllerini' dökmüş ve aslında George Clooney'nin üstüne dökmeyi planladığını söyleyerek durumdan hoşnut olmayan Seacrest'in gönlünü almaya çalışmıştı. Daha sonra onu, ABD'li NBC Kanalı'nın efsane şov programı Saturday Night Live'da ünlü sinema eleştirmenleri Roger Ebert ve A.O. Scott'a filmine iyi yorum yapmaları için işkence ederken gördük...

Filmde Amiral General Alaeddin nükleer silah yaptığı suçlamalarına cevap vermek için New York'a gidiyor fakat kaçırılıyor ve sakalı kesildikten sonra kimsenin tanıyamadığı bir diktatör olarak ülkesine dönüşün yollarını arıyor...

Filmin mönüsünde politik doğruculuk yok. Hatta Alaeddin'in despotizmin iyiliği ve Amerikan 'demokrasi'si hakkındaki konuşmasında, Charlie Chaplin'in 'Büyük Diktatör'ündeki repliğin tam zıttı sayılabilecek bir konuşması var, söylemi direk absürdizmle veriyor Diktatör. Cohen Diktatör'de de süregelen kendine has stilini korumaya devam etmek amacında.

Kariyerinin başlarında İngiltere'de irili ufaklı projelerde boy gösteren Cohen, 'Da Ali G. Show' adlı televizyon programıyla farklı mizahi dilini geniş kitlelere duyurma fırsatı buldu. Programda Ali G. adlı beyaz bir rap yıldızı, Borat adında Kazak bir haberci ve Brüno adlı Avusturyalı homoseksüel modacı çeşitli zaman dilimleri içinde boy gösterdiler. O da bu karakterlere bürünerek, kendinden şüphelenmeyen insanlara yanaşıyor ve bunun bir şov olduğunu belli etmeden 'kafa buluyordu'. Bu üç karakter de televizyonda çok ilgi görüp sevilince beyazperde yolculuğuna çıktı.

Cohen, Yahudi bir ailenin ferdi olarak 'öteki' kavramını ve 'politik söylemi' tercih etmekten kaçınmamış. Cambridge Üniversitesi'nde tarih eğitimi almış... O kadar iyi bir öğrenciymiş ki okul tarihinin en yüksek notu, uzun süre ona ait kalmış. Çalışma hayatına ise modellik yaparak başlamış, sonra mizaha adım atmış.
Mizah yaparken agresif bir söylem tutturuyor. Her zaman tekdüze karakterler yaratıyor, onlara kaba bir görünüm; garip bir aksan veriyor. İnsanlar bunu gerçek sanıp röportaj veriyorlar. Bir Jamaikalı gibi konuşan beyaz rap yıldızı Ali G. karakterine bürünmüşken röportaj yaptığı eski bakana 'kenevir' uzatabilecek kadar cüretkar (Gerçek bir kenevirdi ve uzattığı kişi de içti)... 'Borat'ın galası sırasında katırların çektiği bir arabayla gelip, 'Merhaba beyler ve kaşarlar. Şovdan sonra içip çıplak güreşebiliriz' diyebilecek kadar kaba.


SÜREKLİ SUÇLANIYOR
Birçok kere ırkçılık suçlamasıyla karşı karşıya kaldı. Bir Yahudi olmasına ve dedesini Yahudi soykırımında kaybetmesine rağmen Borat karakterine anti-semitist bir söylem yükledi. "Borat bir aygıt sadece" diyor, "İnsanların gardını düşüren ve onların önyargılarını açığa vuran bir araç. Onların bastırdığı düşünceleri söyleyen bir adamla olunca politik doğruculuktan vazgeçiyorlar." Karakterlerini bir turnusol kağıdı olarak kullanıyor Cohen...

KABA VE KARA
Borat, ülkemizde en çok bilinen Cohen karakteri. Batı'nın Doğu'ya olan tipik bakışını kaba bir parodi şeklinde resmeden filmde, Batı'nın Doğu'da var olduğunu sandığı her şey vardı. Genelevde çalışan kız kardeş, fakir sokaklar, Yahudileri gulyabani benzeri bir yaratık sanan pos bıyıklı insanlar... Cohen, Borat ile aslında bambaşka bir Kazakistan yaratıyordu, orası haritalar üzerindeki Kazakistan değil, Borat'ın Kazakistan'ıydı ama bu melgelsel'de tüm Batı'nın ne kadar kolay manipüle edilebileceğini gösteriyordu. İşte Wadiya da Cohen'in Kuzey Afrika'sı.

Aslında Cohen'e günümüzün Andy Kaufman'ı ya da Peter Sellers'ı demek mümkün... Bunu kendisi de itiraf ediyor. Kara mizahını ciddiye alanlar için sıkıntı verici biri de olabilir. Brüno olarak Milano'daki moda defilesini basabilir! Ya da Borat olarak rodeo arenasında ABD ile dalga geçebilir. O, yozlaşan kültürel değerleri tam da komedisini belli etmeyecek şekilde ortaya koyuyor...

BU KEZ BEĞENDİLER
Film, şu ana kadar iyi eleştiriler alıyor. İnternet sitesi Rotten Tomatoes'ta yüzde 76 'taze' sınıflandırmasında. Eleştirmen Roger Ebert ise dört yıldız vermiş. Şöyle diyor: 'Diktatör komik ve saçma olmasının yanı sıra, iğrenç, kaba ve zalim. Cohen, bu filminde diktatörlük kavramını ve getirdiği acımasız politikaları satirik bir şekilde işlemiş.'

WADIYA RESMİ İNTERNET SİTESİ
Bu kurgusal ülkeye bir de kurgusal resmi site hazırlanmış. www.republicofwadiya.com adresine girdiğinizde Wadiya Cumhuriyeti'nin sitesindeki dost bağlantılar kısmında Kaddafi, Kuzey Kore, Iran, Hugo Chavez ve Fidel Castro gibi isimler var. Filmin başkahramanı Amiral General Alaeddin'in biyografisinde, İsviçre'deki bir okula boş yere gittiğini, çünkü tüm bilgilerin beyninde zaten yer aldığı bilgisini okuyabiliyorsunuz (!). İngilizce biliyorsanız, bakmaya değer. Bilmiyorsanız da görüntüler bile fikir vermeye yetecektir.

Yorumlar