Silverberg, Camdan Kule ve camdan yansıyanlar

24. yüzyılda geçen bu romanda, ünlü iş adamı Simeon Krug insanlara hizmet etmeleri için androidleri yaratır. Dünyanın en zengin adamlarından biri haline dönüşür, fakat şirketinin araştırmacıları tarafından aldığı bir sinyalin sırrı onu meraklandırır. Bir nebuladan şablonlar şeklinde gelen, akıllı canlılara ait sinyalin peşine düşmeyi kendine amaç edinen Simeon Krug, bu yüzden camdan bir kule yaptırmaya karar verir. Kanada Tundrasındaki bu “anıt” sadece dış görüntüdür. Dünyanın en uzun kulesinden, gizlice, diğer alıcılara yakalanmadan, bu nebuladan gelen sinyallerle haberleşme imkânı aranacaktır.

Bu kule elbette Babil Kulesi'ni akıllara getiriyor. İnsanın göklere ulaşması hep birilerini kızdırmıştır. Dini gazap Babillilerin üzerine olduğu gibi Krug'un kulesinin üzerine de gelmek istemektedir.

Kule inşaatın başındaki android Thor Watchmen ise Krug’a tapınmaya dayanan gizli bir dinin mensubudur. Androidleri çalıştırmaktadır, fakat inancının temelinde Yüce Krug’un bir gün onları insanlarla eşit haklar tanıyacağı, kölelikten kurtulacakları inancı vardır. Fakat ya Krug'un başka planları varsa? Tanrısı ona ihanet mi edecektir? Tanrısı başka bir Tanrı mıdır? Tanrısı acımasız mıdır? Bir bildiği mi vardır yoksa?

Bu sırada Anroid Eşitlik Partisi ise olayın dini yönünden bağımsız bir siyasi hak mücadelesi olduğunu düşünmekte, hareketlerini buna göre belirlemekte fakat destek görememektedir. İnsanın kendine güvenmeyişinin, yansıması andoidlerin üzerinde yani. Aslında android olan kim peki? Fakir sokakların çalışkan insanları mı? Dinine bağlı cefakar alt gelirliler mi?

İçerdiği sorgulamalar bir kitabı kitap yapan şeylerden biridir. Bu kitabı okuyan da Tanrısal olanın sorgulanması, dinin motivasyonları ve eşitlik kavramı hakkında bilimkurgunun altında bir metin bulacak. Android eşitlik hareketini, herhangi bir politik eşitlik hareketinden ayrı değerlendirmek yersiz, yine aynı şekilde dinin (herhangi bir dinin) ve insanın inanmaya olan ihtiyacının android dini üzerinden konuşturulduğu ortada. Karakterler de hiç sığ değil...

Kitabın dili de oldukça akıcı. Sıkılmadan okunuyor, sayfa sayısı çok değil. Yabancı kitap sitelerinde 5 üzerinden 3’ün altında aldığı az. Ben de helalinden 4 yıldız veririm.

Yıllar önce İthaki için okumuş ve raporlamıştım. Gayet iyi kitaptı ama Türkçesi basılmadı.
İnşallah basarlar, bastıkları an kütüphanemdeki yerini alır.

Yorumlar