Operasyon: Argo/Argo (2012)



Argo, 2013 Oscar Ödüllerinde En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Kurgu ödüllerini kazandı. Sonuçlardan yola çıkarsak Argo’yu kısaca çatısı iyi oluşturulmuş, başarılı bir atmosfere sahip ve sürükleyici bir sinema filmi şeklinde tanımlayabiliriz. Buraya kadar mutabıkız. IMDB’de şu anda 8 puanda görünüyor ki bence IMDB kullanıcıları ilk kez bir filme tam ederine göre puan vermişler. Film hakkında daha ayrıntılı bir şeyler yazmadan önce çok çok kısa olarak İran’a dair biraz ön bilgi vermek istiyorum. Filmi seyretmeyenler için atmosferin doğru oluşturulmasına dair yardımı olacağını düşünüyorum. Haydi bakalım.

İran 6000 yıllık bir medeniyet. Ancak kendisini çevresindeki diğer ülkelerden özellikle Türkiye'den ayıran şu ki, İranlılar daha doğrusu Farslar (Farsi-Acem) 6000 yıldır İran coğrafyasında yaşıyor. Hayatları boyunca başka bir yere topluca göç etmemişler. İran'ı Türklerden, Araplara, Kürtlerden Makedonlara kadar pek çok farklı millet yönetmiş. Topraklarının büyüklüğü İngiltere, Fransa, İspanya ve Almanya’nın yüzölçümleri toplamı kadar. Bugün nüfusunun 5’te 1’ni başta Azerbaycan Türkleri olmak üzere Türkler oluşturuyor. Dağlık bölgelerinde Kürtlerin yoğun bir hakimiyeti var. Halkın %40’ı ki buna Mahmut Ahmedinejad dahil Türkçe konuşabiliyor. Şii olmalarına rağmen Namaz, Oruç, Abdest gibi İslami kelimeler Türkçe'ye Farsça’dan geçmiş. Selçuklu ve Osmanlı Sultanları şiirlerini ekseriyetle Farsça ile yazmayı tercih etmişler. İran İslam Cumhuriyeti’nin şu andaki dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in babası Azerbaycan Türkü. Kendisinin gayet duru okuduğu Türkçe şiiri şuradan dinleyebilirsiniz. Oturaklı bir medeniyet olarak kendini arayan medeniyetimiz üzerinde “iyi-kötü” çok büyük etkileri olmuş. İran dediğiniz yer aslında bize sandığınızdan çok daha yakın bir yer.

Peki bugünkü İran nasıl bir yer? Her şeyden önce sandığınızdan çok daha fakir bir memleket İran. Nüfusunun %25’i işsiz. Ülkedeki ambargolar yüzünden özel sektör namına hemen hiçbir şey yok. Makineli tarım hemen hemen sıfır. Çok az olan ithalatını da Türkiye, Rusya ve Suriye üzerinden Arap Dünyası üzerinden yapıyor. Ülkenin ekonomisini doğalgaz, petrol ve binlerce yıllık Kapalı Çarşıları yönetiyor. Rejim akıl almaz şekilde tüm parayı Tahran ve Tebriz Kapalıçarşılarına sürüyor, sıcak para oralardan halka dağılıyor. Bu döngü de aslında “İran Rejimi” denilen şeyi ayakta tutan yegane şey. İran İslam Devriminde Şah’ı gönderenler Humeyni’nin silahlı askerleri veya üniversite öğrencileri değildi. 3 gün boyunca kepenkleri kapatarak ekonomiyi işlevsiz hale getiren Kapalıçarşı Esnafıydı. Bugün rejimin ayakta durmasını sağlayan bu güçlü esnaf dayanışması. Zira rejim çökerse ve dolayısıyla serbest bir ekonomiye geçilirse ülkeye dışarıdan yatırım girecek. Bu Türkiye’de olduğu gibi Kapalıçarşı’ların ölmesi demek. Batılı Devletler henüz askeri müdahalede bulunamıyorlar çünkü bölgede Doğalgaz ve Petrol hatları konusunda İran’ı saf dışı bırakarak tek hami olarak Rusya’yı bırakmak istemiyorlar. Bu yüzden ABD-İsrail deyin Batılı Devletler deyin İlluminati deyin fark etmez; bu adamlar Ortadoğu ve Kafkaslardaki kontrolü %100 ele geçirdiği gün İran’a saldıracaklardır, bunu bir kenara yazabilirsiniz. Yoksa Uranyum’a, yaptıklarını iddia ettikleri lakin bence uydurma olan uçaklarına ve füzelerine aldanmayın. İran büyük bir devlet geleneğine sahip, Ortadoğudaki en büyük insani istihbarat (Bu da Farsça bir kelime zaten) gücüne sahip ülke. Ama savaşmayı bilen bir ülke değil. İsrail’in 4 ay içinde eline vereceği bir ülke.

Filme dair anlamsız ve en büyük eleştiri “emperyalizm propagandası”, “ABD Reklamı” teraneleri. Bunu savunanların bir kısmı kendi görüşlerini yansıtmayan her filme böyle yaptıklarından onları ciddiye almak yersiz, geçiyorum. Ayrıca sinema dediğiniz şey bunun için yapılmaz mı abi? Yönetmenlik demek filme biraz da olsa filme kendi görüşünü katmak demek değil midir? Bu filmde Amerikan Propagandası yapılıyorsa Esaretin Bedelinde “Umut propagandası” yapılıyor, mevzu bu kadar basit. Propaganda diye ağlaşanlar yüzünden son zamanlarda dünya sineması orta yolcu ve kofti filmlerle doldu taştı. Bu Akademinin dikkat ettiği bir hassasiyet. Neyse ki Argo’da propaganda ya da değil ama verilmeye çalışılan bir mesaj var.



Gelelim filme…Uyarımızı yapalım bundan sonrası filmi izlememiş olanlar için SPOİLER içerebilir. Şimdiden uyaralım. Argo, CIA’in arşivlerinde kayıt numarasına sahip, tamamen gerçek, başarılmış ve Amerikalıların “soft war” dedikleri gerçek bir operasyonu anlatıyor. Olay, İran Devriminin henüz başarıldığı bir zaman diliminde geçiyor. Şah’ı deviren Devrim Yanlıları ve Devrimin sokak gücünü oluşturan Medrese Talebeleri yani Üniversite Öğrencileri Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliğini basarlar ve 52 kişiyi rehin alırlar. Ancak bu karmaşa içinde 5 Amerikan Vatandaşı kaçmayı başarır ve Kanada Konsolosunun evine sığınırlar. Konu İran Devrim Muhafızlarına intikal eder ve bu 5 kişi aranmaya başlanır. CIA Merkezi ise kurtarma planlarına başlamıştır bile…

Filmde yakalamasını bilenler için ilk güzel ayrıntı burada veriliyor. CIA’deki toplantıda 5 kişinin bisikletle Türkiye sınırına geçebileceğine dair gülünç bir plan hazırlanıyor. Bu bile CIA’in üst kademesinin coğrafya hakkındaki bilgisizliğini anlatıyor. Deneyimli bir ajan olan Tony Mendez ise sahte bir film çekimi planı öneriyor. Plana göre Tony Mendez, Kanadalı bir film şirketini temsilen Tahran’da geçecek bir fantastik film için saha araştırması yapmak için Tahran’a gidecek ve 2 gün sonra geri dönecektir. Tabii ki hazırlanan film ekibinde Kanada Konsolosunun evine saklanan 5 kişi de vardır. Düzmece tezgahta Tahran’a tek kişi olarak giren Tony Mendez, 6 kişi olarak önce İsviçre'ye oradan Kanada'ya oradan da Amerika'ya geçecektir.

Ancak bunun için düzmece bir film oluşturmak gerekiyordur. CIA o ünlü “iliştirilmiş” yapımcılarından yardım ister. Senaryolar yazdırır, posterler hazırlatır, oyuncular bulunur ve reklamlar hazırlatılır. Bu yalana Hollywood bile öylesine inanır ki o dönem yeni yeni ismi duyulan Steven Spielberg bile bu film için yazdığı senaryoyu yapımcı kılığındaki Tony Mendez’e gönderir.

Nihayetinde Tony Mendez kucağında senaryo ve yapım dosyasıyla Tahran’a uçar ve İran Kültür Bakanlığından gerekli izni alarak film için mekan bakmaya başlar. Filmde orijinal hikayeyle farklılaşan bir yer daha var. Filmde Tahran’da film çekim izni alırken karşılarına pek çok engel çıkıyor, lakin gerçekte İran Kültür Bakanlığı kendilerine fazlasıyla yardımcı oluyor ve Mendez’in otel parasını bile kendileri ödüyorlar.

Operasyonun riskleri ise çok gayet güzel resmedilmiş. Filmde çok başarılı bir gerilim atmosferi var. Ha, İran Devrim Muhafızları filmde anlatılan kadar “Talibanik” unsurlar barındırmıyordu. Ne onlar kadar yargısız infaz yapıyorlardı, ne de yöntemleri onlar kadar vahşiydi. Ayrıca Devrimin ilk yıllarında devrimi destekleyenler arasında sosyalistler, liberaller ve bilim insanları da vardı. Filmde tamamı AK-47’li terörist imajıyla verilmiş. Filmin diğer eksisi ise vizyonunun dakikalar ilerledikçe küçülmesi. Film geniş bir siyasi vizyonla başlıyor, konu siyasi bir bağlantıyla kuruluyor. Ancak filmin sonlarına doğru olay 7 kişinin hayatta kalma mücadelesine dönüyor. Ben Affleck’in sonlara doğru ipin ucunu biraz kaçırdığı muhakkak.

Filmin sanat yönetmenliği ise neredeyse kusursuza yakın. Bunda İstanbul’da çekilmiş olması çok büyük etken. Filmlerdeki eylem sahnelerinde kullanılan tüm dövizler 79’da kullanılan dövizlerin aynısı, filmdeki çoğu sekans özellikle Amerikan Büyükelçiliğinin basılma sahnesi gerçek görüntülerle birebir uyuşuyor. Benim gözüme çarpan sanat yönetmenliğindeki tek hata filmde kullanılan otomobiller. En az 2-3 yerde gözünüze Anadol ve Tofaş Serçe’ler çarpıyor. Ha İran tarihi boyunca dışarıya otomobil ihraç etmediği için ve Anadol ve Serçe’nin Türkiye dışında tanınmayan modeller olduğu için bunu anlayışla karşılayabiliriz.

Filmin sonu ise orijinal hikaye ile pek örtüşmüyor. En azından şöyle diyeyim gerçekte ekibin İran'dan çıkışları filmde gösterildiği kadar zorlu ve maceralı olmadı. Pasaport Memurlarına el altından rüşvet vererek, nispeten sorunsuz bir şekilde gerçekleşiyor. Son jenerik aktığında sakın salondan ayrılmayın zira son jenerikte Affleck’in bazı sürprizleri oluyor sabırlı seyircilere. 


CIA Ajanı Tony Mendez yaşadığı operasyonu "Argo: How the CIA and Hollywood Pulled Off the Most Audacious Rescue in History (Argo: CIA ve Hollywood Tarihteki En Cüretkar Kurtarma Operasyonunu Nasıl Başardı?)" kitabında “eğlenceli” denilecek bir dille gayet detaylı şekilde anlatıyor. Mendez’in operasyonunun o güne kadar gayet agresif bir dış politika izleyen CIA’in yöntemlerini biraz da olsa yumuşatmasında etkisi var.

Argo Operasyonu temelde çok basit ama istihbarat tarihi açısından muazzam başarılı bir işti. Hiç kuşku yok ki CIA geçmişindeki gizli operasyonlarını gelecekte açıkladıkça zaten halihazırda senaryo sıkıntısı çeken Hollywood tarafından bolca filme çevrilecek. Argo, 2013’ün Amerikan menşeli en iyi filmi mi? Muhtemelen değil. Ama bence çok iyi yazılmış, tempolu, klasik tabirle “derdini çok iyi anlatan” sıkı bir aksiyon filmi. Mutlaka izleyin derim.

Filme dair genel düşüncelerim bunlar. Peki ya Argo’ya İran’da nasıl bir tepki gösterildi? Tahmin ettiğiniz gibi Argo İran’daki herhangi bir sinema salonunda gösterilmedi. Ancak izleyenler korsan filmcilerden 30.000 Riyal'a yani 1 dolar civarındaki bir paraya bu filmi satın alıp izlediler. İran Hükümeti adına resmi yorumu Kültür Bakanı Muhammed Hüseyni yaptı: “Klasik bir anti-iran filmi, sanatsal açıdan eleştirecek kadar değerli görmüyorum. CIA’in uzun bir reklam filminden başka bir şey değil” Diğer bir eleştiri ise 1979’daki Büyükelçilik Baskınını yapan öğrenciler arasında olan ve bugün Tahran Şehir Konseyi üyesi olan Masoomeh Ebtekar’dan geldi: “Büyükelçilik baskınında aramızda teröristler yoktu, biz hepimiz öğrenciydik. Ancak yönetmen bizleri eli kanlı teröristler gibi göstermiş. Filmi çekmeden önce wikipedia’yı okusaydı keşke”



Yorumlar

Alpisbayram dedi ki…
Bu bir Iran Argo yazisidir..
via CNN
bir travesti ile evli bir zenci adam, cocugunu aglamayi kesmedigi icin öldürüyor ve sonra cöpe atiyor. Neden mi? cünkü seyrediyor seyretmeye mahkum edilmis, Militarist toplumun hastalikli bir bireyi.
************************
Gelelim bir diger hasta bireye bana.

Bu film benim icin hicbirsey ifade etmiyordu keza Oscar`da oyle ama izledim. izlerken 14 aylik oglum agliyordu, cok sinirliydim ama öldürüp cöpe atmadim onu.