Oblivion (2013)


Unutulmuş dünyanın kurtarıcıları kim?



Büyük bir görsel yetkinle çekilen ‘Oblivion’ insanların artık terk ettiği dünyadaki iki kişilik bir bakım takımına verilen görevin hikâyesi. Tabii işler bekledikleri gibi gitmiyor. Aktörlükteki 30. yılına giren Tom Cruise’un başrolünde olduğu bu kıyamet-sonrası filmi bilimkurgu sevenleri yine memnun edecek bir yapım.

Kaan Kavuşan

Bomboş kalmış bir gezegen. Mavisi nükleer savaşla sarıya boyanmış; çöle dönmüş, uzaylı bir ırk tarafından istila edilmiş bir dünya. Gerçeklik içinde kaybolmuş görünen çorak topraklar ve çorak toprakların üzerinde gezen, yeni umutları yeşertmek için köşede bekleyen bembeyaz bulutlar arasına saklanmış gök istasyonları. Dünyayı tekrar yaşanabilir bir yer yapmak için çalışan tesisler ve bakım personeli olarak çalışan iki sevgili; dünyadaki son insanlar; Tom Cruise’un canlandırdığı Jack Harper ve Andrea Riseborough’un canlandırdığı Victoria. Ve Jack Harper’ın rüyalarında sürekli gördüğü Julia yani Olga Kurylenko. İşte Oblivion’da tasvir edilen kıyamet sonrasındaki yalnız dünya, böyle bir dünya.

Büyük oranda geçmişin kalıntıları arasında dolaşan Jack Harper, bulduğu kitapları topluyor, eşyaları yanına alıyor ama hatırladıkları şeyler de var. Hem de savaştan 60 yıl sonra olmasına rağmen… Tabii bu arada ‘Yağmacılar’ adı verilen uzaylı gurubuna yakalanmaması gerek ve onu öldürmek yerine neden yakalamak istediklerini anlamak… Ve pek tabii rüyalarında sürekli gördüğü Julia’nın gizemini çözmek…

Joseph Kosinski’nin aynı isimle kendi yazdığı çizgi romandan uyarladığı ‘Oblivion’ ikinci filmi ve yine bir bilimkurgu. ‘Tron Legacy’nin yönetmeni’ sıfatıyla afişte yer alan Kosinski, büyük bilimkurgu filmlerinden izler taşıyan, onların mirasını harmanlayan bir anlayışla filmi oluşturmuş. ‘Moon-Ay’, ‘Omega Man-Son Adam’ ve hatta Matrix’ten izler taşıyan bu film, oldukça dinamik kamera hareketleri ve görsel açıdan kuvvetli mekân tasarımlarıyla destekleniyor. IMAX teknolojisi sayesinde özellikle Jack Harper’ın kullandığı uçuş aracı ve güvenlik dronlarının (sadece göz ve silahtan oluşan güvenlik robotları) uçuşları sanki siz de onlarla beraber uçuyormuşsunuz hissi veriyor. İlk dakikalarda tempo biraz düşükken bu görüntüleri sıkça ekrana getiren yönetmen sıkmamayı bu hissi vererek başarıyor. Ayrıca Olga Kurylenko’nun da aracın içinde olduğu anlara dikkat etmek isteyebilirsiniz. Çünkü Kurylenko çekimler sırasında araçtan çok korktuğu için gerçek ifadeleri kameraya yansımış.

Filmin ilk yarım saatinin ardındansa tempo oldukça yükseliyor, Jack Harper’ın savaşı başlıyor. “Ancak görsel efektli filmleri sinemada izlerim” diyenler Oblivion’dan istediğini gani gani alacaktır.

Aktörlükteki 30. Yılına giren 51 yaşındaki Tom Cruise’un vasat mimiklerine rağmen, hâlâ bu kadar hareketli olabilmesi de ayrıca ilginç. Yıllardır karşımızda olmasa bu performansla orta yaşlarına yeni girmiş 30’larında bir adam olmadığına kimse bizi inandıramazdı. Olga Kurylenko oldukça saf suratı ve güzelliğiyle filme bir hüzün katmayı başarmış. Andrea Risenborough ise tam da ‘gözleri fettan güzel.’

Filmin senaristi Michael Arndt ise son yılların en parlayan senaristlerinden biri. Oyuncak Hikayesi 3 ve Küçük Günışığım filmlerin yazarı ve ilerleyen günlerde Açlık Oyunları’nın 2. filminin dışında yedinci Yıldız Savaşları filminin de senaryosunu yazacak.

Filmle ilgili mutlaka bahsedilmesi gereken şeylerden biri de müzikler. M83 grubundan Anthony Gonzales’in Joseph Trapanase ile birlikte yazdığı film müzikleri filmin rüya vari atmosferine gerçekten çok uyumlu ve gösterim sırasında da oldukça beğenildi. Eleştirmenlerse bilimkurgu sevenlerin bu filmi de beğeneceği fikrinde.

Yorumlar