Çeviri: Bojack Horseman'ın Sözlü Tarihi


(Orijinali için şuradan.)

22 Mart 2010 tarihinde Raphael Bob-Waksberg'den Lisa Hanavalt'a giden e-posta şöyleydi: "Hey, senin şu at adamlardan birinin, tek başına bir fotoğrafı var mı? Hazırlamak istediğim bir dizi için şu fikri buldum. Bana düşünceni söyle: Depresif Konuşan At, Bojack."

Lisa Hanavalt: Ben "Kulağa çok depresif geliyor bu. Daha eğlenceli ve muzip bir şey yapabilir misin?" diyordum. O da "Spruce Moose ve Juice Caboose'a ne dersin?" diye karşılık veriyordu. Ben de "Harika, Spicy Mice isimli kadın garsonları olabilir" dedim. Bence bunu hâlâ yapabiliriz. Çocuklar için.

Raphael Bob-Waksberg: Palo Alto'ya, 2010 sonbaharında, lise öğrencilerine oyun yazarlığı atölyesinde ders vermek üzere gitmiştim; geri döndüğümde (Tornante yapımcısı) Steven A. Cohen benimle buluşmaya çok istekliydi. Görünüşe bakılırsa, o Los Angeles'ta benim müsait hâle gelmemi beklerken, menajerim Joel Zadak'tan, elinde ne varsa yollamasını isteyip durmuş: birkaç 'ilk bölüm', bir hikaye, bir ayrıntılı senaryo -- bira eşliğinde ne yazdıysam o yani. Ona blogumun bir linkini yollayabilirdi. İlk toplantı bir "Seni tanıyalım bakalım" toplantısıydı.

Noel Bright (yapımcı): Bir telefon görüşmesi yapıyordum, o arada Raphael geldi ve önce Steve ile konuşmaya başladı. Steve'in ofisi benimkinin yanındaydı, eğer bir görüşme önemliyse veya acil bir durum varsa ama görüşmeyi bölemiyorsa, duvara şiddetli biçimde vururdu. Bu bizim tatbikatımız gibiydi: Duvara vurmak, "Buraya gel" anlamındaydı. Böylece ben de telefonu kapadım ve bir şey yokmuş gibi Steve'in odasına yürüdüm. Steve beni tanıttı. Bu, benim oturup konuşmam gerektiği anlamına geliyordu, ve açıkça, bu görüşmenin iyi geçeceğine işaretti.

Steven A. Cohen (yapımcı): Neden bu 'heyecan verici'ydi? Şimdiden pişman olduğum bir tanım. [Gülüyor.] Özellikle Bojack ile ilgili miydi bilmiyorum ama muhtemelen Raphael ile ilgiliydi. İnsanlar bir şey okuduklarında çok eğlenceli bulurlar, her sayfada "Bu harika" diye düşünürsün; ardından onlarla beş dakika geçirirsin ve "İlginç..." dersin. Bu şehirde her gün yeni bir şey söylemeye veya yeni bir şekilde söylemeye çalışan birileriyle görüşürsünüz, ve bunu yaptıklarında hemen hissedebilirsiniz. Heyecan verici.

Noel Bright: Beyninde neler olup bittiğini herhangi bir adımda heyecan verici, zekice ve tutarlı bir öyküye yönlendirebilen çok az yaratıcı vardır. Raphael bunu yapmakta çok becerikli. İyi bir konuşmacı ve belli şeyleri, belirli şekillerde zorlamayı seviyor.



Raphael Bob-Waksberg: Genel ilk görüşmenin ardından, menajerim beni arayıp "Seni cidden sevdiler. Seninle tekrar buluşmak istiyorlar çünkü ellerinde sana paslayacakları bir şey var" dedi. Ben de geri döndüm, benim geliştirmem için elde tuttukları bu işi bana sundular, ben de "Bilmiyorum, düşünmem gerek" dedim. Sonra menajerim beni aradı, ben "Bilemiyorum. Benlik bir şey değil bu" dedim. O da "Tamam, güzel, Steve tekrar aradı ve sende ne olduğunu görmek istiyor." Ben hemen "Ayyyy, şimdi kendi fikirlerimi mi sunmalıyım? Onların teklifine evet demeliydim!" [Gülüyor.] Bu şehirde yaşadığınızda bir sürü görüşmeye gidersiniz, ve birçoğu sonuçsuz kalır. Ama bazen de cidden hazırlık yapmanız gerekir.

Karşılarına beş tane fikirle çıktım --ki hepsi animasyon projeleriydi-- bir tanesi Bojack'ti. Tekrar gittim ve onlara sundum, Steve bana, benim için en ilgincinin hangisi olduğunu sordu. "Atlı olanı gerçekten beğeniyorum" dedim. Sonra bana ortada yazılmış bir şey var mı diye sordu, inceleyecekleri ve etrafa gösterebilecekleri bir taslak. Ben de "Tamam... Size getireceğim!" dedim. Ardından "Şimdi daha fazla çalışmalıyım!" diye dertleniyordum. [Gülüyor.] Sonra unuttum gitti.

Bir ay sonra Steve beni Facebook'ta bulup "Hey, Bojack nasıl gidiyor?" diye sordu. [Gülüyor.] Ben de "Neredeyse bitti!" dedim. Sonra "Şunu bitirmeliyim! Bitirmeliyim!" diye telaşa kapıldım. Sonra bunu yazıp yolladım. Orijinal halinde bir erkek menajer ve eski kız arkadaş vardı. Sunum için hazırlık sürecinde ben ikisini birleştirip eski kız arkadaş-menajeri oluşturdum. Bazı karakterlerin ismi farklıydı, bu tip başka şeyler de olmuştu. Diane, kitabının hayalet yazarı olmadan önceki dönemde Bojack'e yardım eden bir kanal yöneticisiydi. Ama bu çok başlardaydı. Tornante'ye sunmadan da önce. Bunların hepsini hallettim.

Sonra Michael Eisner'le buluştuk, ben işte o zaman "Peki, iş şimdi ciddiye biniyor" dedim. [Gülüyor.]

Michael Eisner (Tornante Company'nin sahibi): Bana Steven Cohen'in ofisinde, saygın bir genç yazarla görüşme ayarlandığı söylendi, görüşme bitince koridorda kaldım. Bir dakikalık ayak üstü bir konuşmada, bana üç fikir söylendi. Bir tanesi şuydu: Bu, bir insan vücudu ve bir atın kafasına sahip olan birini konu alan bir animasyonla ilgili." Bunun, içinde bulunduğumuz zaman için ilginç, orijinal ve teatral olduğunu düşündüm -- yine de bu beni, gençliğimdeki Mr. Ed'e, 60'lardaki konuşan atı hatırlamaya itiyor. "Evet, bunu yapıyoruz" dedim.

Noel Bright: Biz 'Evet' alana dek Eisner'le görüşmeler bu seviyeye gelmemişti. Bu görüşme şu manaya geliyordu: "Bu projeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Bir senaryo yazmak istiyoruz ve normal olarak bir sunum yapmak istiyoruz -- kendi başımıza bir pilot bölüm veya deneme çekimi yapıp bir kanal veya dağıtıcıya satmak. Fikre inandık, bizce harika ve gerekeni duymalısınız -- bunu doğrudan Raphael'den duymalısınız." Bu toplantılar, sadece biz savaşmaya hazır olduğumuzda gerçekleşti.

Raphael Bob-Waksberg: Soru şuydu: "Sporla ilgili olabilir mi? Eski bir sit-com aktörü yerine, eski bir yarış atı olabilir mi? Ve böyle olursa neye benzer?" Bu konudan anlardım, hikayenin nasıl değişebileceğinden de, ama şöyle dedim: "Şov dünyası açısından bakmayı severim ve bu yüzden..."

Steven A. Cohen: Bence Michael'la ilgili en harika şeylerden birisi, gelip bir şeyleri belli bir yere itmeye çalışması -- veya belki fikre ne kadar inandığını görmek için, Raphael'i ilk kez itmeye çalışmıştır. Bence Raphael'in tutumundan etkilenmişti ve Raphael istediğini aldı.

Raphael Bob-Waksberg: Fikirden çok, "Oh, bu düşünceli bir adam, ne yaptığını biliyor. Zekice seçimler yapabilir; diziyi doğru şekilde yapabilir" durumu vardı. Ki bu iyi, çünkü şimdi bu durumdayız, eğer spor versiyonunu seçmiş olsaydık, nasıl yapacağımızı bilmiyorum! [Gülüyor.] Spor veya at yarışları hakkında hiçbir şey bilmiyorum!

Mike Hollingsworth (Süpervizör): Eski bir aktörsen, hâlâ oynayabilirsin. Fakat eski bir sporcuysan... bu biraz "Pekala, 60 yaşında NFL'e dönüyorum" demek gibi.

Raphael Bob-Waksberg: Bütün Secretariat muhabbeti --"Çemberin içinde koşmaktan yorulmuştu."-- Bojack'in çemberde koşmaktan yorulduğunu ve bir şeyler yapmak istediğini söylediğinden bahsettiğimiz, Michael'la yapılan toplantıdan çıkmıştı. Yani işe yaradı. [Gülüyor.]

Devam etmek için Michael Eisner'den yeşil ışık gelmişti. O arada New York'ta ise...  

Lisa Hanawalt: Raphael'den ilk Bojack e-postasından sonraki altı ay boyunca ses çıkmamıştı, sonra bana "Çizimlerini Michael Eisner'e gösterdim" yazan bir e-posta yolladı. "Daha önce Disney'in başında olan Michael Eisner mi? Ne?" diye düşündüm. Sonra Steve ve Noel 2011 yazında beni, sunum için tasarım önerisinde bulunmak üzere bir toplantıya çağırdılar. Hâlâ New York'ta yaşıyor, Los Angeles'a git-gel yapıyordum. Ne kadar iş olduğunu bilmiyordum, söz verme konusunda sorun yaşayan birisi olduğum için de, "Hayır" dedim.

Noel Bright: Lisa öyle bir durumda bekleyeceğinizin tam tersi bir reaksiyon verdi: "Yani bu işi yapıyoruz, bunun bir parçası olmanı çok isteriz!" Lisa ise şöyleydi: "Emin değilim... Biraz meşgulüm." [Gülüyor.]

Lisa Hanawalt: İlk kez "Hayır" dediğimde, Steve e-posta ile cevaben "İyi şanslar" yazmıştı. Ben "Hasssssssiktir..." çekmiştim. [Gülüyor.]

Steven A. Cohen: Sadece "İyi şanslar" demiş olmam mümkün mü sence?

Lisa Hanawalt: Herhangi bir fikrim yoktu, bana "Hollywood tarzı siktir git" gibi gelmişti.

Noel Bright: Bu yüzden insanlara e-posta atmıyorum.

Lisa Hanawalt: Cümle sonunda ünlem işareti yerine nokta vardı.

Raphael Bob-Waksberg: Bence ünlem işareti samimiyetsiz bir şey: "İyi şanslaaAARrr!"

Lisa Hanawalt: Başka bir şey olabilirdi.

Mike Hollingsworth: En kötüsü soru işaretiyle olurdu: "İyi şanslar?"

Lisa Hanawalt: Bunun sebeplerinden birisi, çizimini henüz bitirdiğim bir çocuk kitabıydı ve bu çok kötü bir tecrübeydi. Altı ayımı aldı ve bitmeyecek gibiydi; başka bir proje için söz vermek istemedim. İyi bir şeye atlamama hatasını yaptım.

Noel Bright: Ama bu tam bir hata değildi çünkü o anda hazır değilseniz, bu işi yaparken mutlu olmazsınız. Nihayet kabul ettiğinde, hazırdın.

Lisa Hanawalt: Altı ay sonra geri döndüğünüz için şanslıydım. Çünkü başkasıyla anlaşabilirdiniz.

Raphael Bob-Waksberg: [Gülüyor.] Aslında yaptık...

Lisa Hanawalt: Kimse atı doğru çizemedi, değil mi?

Noel Bright: Tonu doğru ayarlayamadık.






Aslına bakılırsa, Lisa'nın teklifi reddetmesinden sonra bir gelişme yaşanmıştı. Birkaç deneyimli Hollywood animasyon uzmanı, Bojack'in ana karakterleri için çizimleri netleştirmekle uğraştı. Lisa'nın, özellikle animasyon alanında, çalışmasını benzersiz kılan özellikler, hâlâ e-postaların ve tekliflerin öncülüğünde herkesin hayal gücüne mıhlanmış at-adam çiziminin bir parçasıydı. Hiçbir şey, bu işi Lisa'nın bağımsız çizgileri kadar iyi yapamayacak gibi görünüyordu -- bunlar yalnızca Lisa Hanawalt evreninden gelebilirdi.

Raphael, başından beri yazmaya devam ediyordu -- çalışmaktan memnun olarak, ama zihinsel olarak hazırlanarak ve en kötüsünü umarak.

Raphael Bob-Waksberg: Şöyle düşünüyordum: "En azından bu senaryo için para alacağım, ama bunun varacağı bir yer yok. Kimse bunu almayacak. Kimse istemeyecek bile."

Lisa Hanawalt: Herhangi bir şeyi yaratmadan önce, her seferinde böyle hissediyorum.

Raphael Bob-Waksberg: "Tamam, artık kariyerim böyle; asla tamamlanmayan şeyler yazacağım, hayatımın geri kalanı boyunca gelişmek için zamanımı boşa harcayacağım" diye düşünüyordum.

Lisa Hanawalt: Noel ve Steve'in beni altı ay sonra aramaları ve benim de reddetmemin üstüne, bir süre sonra "Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama... soruyu bir kere daha alabilir miyim?" kafasına girmiştim.  Greenpoint'te ortak kullanıma sahip bir stüdyodaydım ve New York Times için illüstrasyon yapıyordum: Çok sıkılmıştım ve "Evet" dedim.

Raphael Bob-Waksberg: Tereddüt etmemdeki sebepler, işin nasıl olacağı hakkında gergin olman, zaman taahhüdünün ne şekilde olacağı ve kimsenin düzgün bir cevap verememesiydi. O zaman şunu demiştik: "Hadi şu sunumu birlikte yapalım, ve ortada bir program varsa, sizin neyi üstlenmeniz gerektiğini çözeceğiz." Sunumdan ayrılmak isterlerse bunu yapabileceklerini bile söyledik.

Lisa Hanawalt: Sonra benim menajerim belli şeylerin çerçevesini çizdi: Mesela "Her karakter yalnızca iki kere gözden geçirilecek" gibi -- sonradan bunlar yalan oldu tabii. Sırf Todd için 10 kere gözden geçirmeye başvurduk; önemli değildi... Durumdan rahatsız olma ihtimalime karşılık beni koruyacak ayarlamalar yapılmıştı.

Noel Bright: Menajerinle yapılan konuşmaları hatırlıyorum: "Sadece bir tur gözden geçirme yapacak." "Tamam, peki burnun rengini değiştirmek istersek, bu revizyona girer mi?" Seni rahat ettirmek istiyorduk.

Lisa Hanawalt: Daha önce böyle bir şey yapmamıştım, o yüzden istismar edilmekten çok korkuyordum.

Noel Bright: Hedefimiz bir sunum yapabilmekti. Eğer bunu becerip, oyuncuları seçip, çekersen, bu size en iyi şansı verir. Raphael'e senaryo işini vermek (ve ona para ödeyerek "zamanını boşa harcamak"[gülüyor])  aynı zamanda onunla çalışmanın nasıl bir şey olduğunu da öğrenmeye başlamaktı. Biz bağımsız bir stüdyoyuz, yani bu doğrudan işbirlikçi bir süreçti; sunumu onun sesiyle yapmak ve işi batırmamak istiyorduk.

Raphael Bob-Waksberg: Tornante için bir taslak yazmam gerekiyordu, ve ben bir tv dizisi bölümü taslağının neye benzediğini tam anlamıyla bilmiyordum. Ellerine iki sayfalık bir şey tutuşturdum. Klasik bir taslak, 10-15 sayfa filan olur. Şöyle bir baktılar, "Imm... peki... Imm... [gülüyor] Evet, bilmiyorum... Pek bizim alışık olduğumuz taslaklara benzemiyor..." Ama hiç tecrübem yoktu ki. [gülüyor.] Taslağın taslağı gibiydi. Ama daha komiği --çünkü ben nasıl taslak yazılacağını bilmiyordum, hiç anlamıyordum-- benim tam bir senaryo yazıp, onun taslağını çıkarmaya çalışmam. [Gülüyor.] Bir bölüm yazdım, menajerime yolladım, o da "Onlara yollayayım mı?" diye sordum. O da "Hayır... Kademe kademe alacaksın paranı. Yani taslağı yolla, taslağın parasını al" dedi. Senaryodaki sahnelere baktım ve şöyle dedim: "Peki, neler oluyor? Sanırım şu oluyor, sonra o oluyor, ardından bu oluyor." Taslağımda, gerçekleşen her şey için küçük bir paragraf vardı.

Noel Bright: Sonuçta elimizde iki senaryo ve bir sunum senaryosu vardı. Sonraki adım, animasyon stüdyolarıyla görüşmekti.

Tornante'nin kendi animasyon prodüksiyon tesislerine sahip olmaması sebebiyle, Bojack sunumuu ve potansiyel dizileri hayata geçirmek için bir stüdyonun işin içine katılması gerekiyordu. Noel ve Steve daha önce çalıştıkları  --Robot Chicken ile tanınan-- ShadowMachine'e döndüler.  

Alex Bulkley (ShadowMachine): Noel ve Steve bize Bojack senaryosunu yolladıkları zaman, malzemeye ani ve duygusal bir tepki verdik. Noel'i arayıp "Varız! demek beş saniyemizi falan aldı.

Corey Campodonico (ShadowMachine): Çok az proje böyle güçlü bir izlenim bırakır. Lisa ve Raphael'in bir arada yıllar boyunca şekil verdiği şeyin üstünde ilerleyebilecek bir yönetmen bulmamız gerektiğini biliyorduk.


Alex Bulkley: Pilot bölümü çekmesi için bir sürü yönetmenle görüştük, ama hiçbiri Hollingsworth'ün yaptıklarının yanından bile geçemezdi.

Lisa Hanawalt: Sunum üstünde çalışırken -- henüz Mike'la tanışmamıştım-- sürekli telefonda, karakterler ve arka plan hakkında konuştuğumuzu hatırlıyorum. Mike bana arka plan hazırlamayı öğretti, yani etraftan bir eşyayı kullansan da, orası sabit kalacaktı. Ben her şeyi düz çiziyordum, çünkü ben bir ilüstratördüm, animasyoncu değil...

Mike Hollingsworth: Evet, eğer birinin kanepenin arkasına yürümesi gerekirse...

Raphael Bob-Waksberg: Bojack'in evinin ilk hâlini hatırlıyorum --

Lisa Hanawalt: Ufak bir daire gibi çizilmişti.

Raphael Bob-Waksberg: Evet, ve şöyle demiştik: "Bojack çok zengin, ama bu senin evine benziyor. [Gülüyor.] Düşünelim... Bak, burada bazı zengin evlerinin fotoğrafları var."

Noel Bright: Mike'ın gelmesinden sonra, dizinin özel bir bakış açısına sahip olduğunu hissettiğimiz, çok iyi yazılmış, doğru işlenişe, bakış ve hisse sahip olduğu bir noktaya gelmiştik -- hepsi doğru hissettiriyordu. Olay biraz "Tamam, bunu gerçekten yapıyoruz" seviyesine gelmişti. Yani sonraki iş, oyuncu seçimiydi.

Bojack için oyuncu seçimi yaklaşımı, ikili hedeflere ulaşabilecek, büyük isimli yetenekleri elde etmekti; eğlenceli ve dinamik performanslara ulaşmak, ilk etapta diziyi satmaya yardımcı olmak.

Linda Lamontagne (Oyuncu seçimi sorumlusu): Üst düzey aktörlerin peşindeydik -- komedi ve dram oyuncuları. Birçok insan oyuncuları sınıflandırır: Eğer komedi oynuyorsanız, kesinlikle komiksiniz; eğer dram oynuyorsanız, kesinlikle dramatiksiniz. Oyuncu seçimini yapanlar da bu şekilde bakar. Bojack'i özel kılan, sadece bir komedi olmaması --gerçekten dramatik anlar da var-- ve insanlardan en iyi performansı elde ediyorsunuz. Lisa'nın tasarımlarına bayıldım. Yarı insan-yarı hayvan olayına, diğer bütün işlerden farklı olmasına bayıldım. Senaryo da çok zekiceydi. Okuduğum zaman oyuncu seçiminin çok eğlenceli olacağını anlamıştım. Projenin çapı ve içindeki insanlar sebebiyle, insanları dahil etmek çok zor olmayacaktı. Michael Eisner ismi olayı farklı hâle getiriyordu. Menajer, temsilci ve oyunculardan harika cevaplar alıyordum.

Will Arnett (Bojack Horseman'ın sesi): İlk pilot sunumu okuduğumda, Ralph'in komik birisi olduğunu anlamıştım. Birkaç bölüm geçene kadar, onun ne kadar derine dalmaya hazırlandığını fark etmemiştim.

Aaron Paul (Todd Chavez'in sesi): Hatırladığım kadarıyla, bana 7 ya da 9 sayfalık bir senaryo  verilmişti. Herhangi bir animasyon öğesi göremiyordum; sadece dizinin ne hakkında olduğuyla ilgili kesin olmayan şeyler duymuştum. Okudum, ve tabii, anında hastası oldum. Kurdukları dünya, çerçeve... Hollywood'da, sektörün içinde, insanlar ve hayvanlar bir arada, ve herhangi garip bir şey yok. Nasılsa öyle. Bunu okudum ve çok zekice olduğunu düşündüm. Raphael bana işin sadece komik olmasını değil, aynı zamanda ara sıra da inanılmaz trajik olmasını istediğini söyledi. Bunun çok cesurca, müthiş bir fikir olduğunu düşündüm.

Noel Bright: Raphael'in oyuncu seçimini nasıl yaptığımızı anlatmasına bayılıyorum:
"Şu kişiyi alabilir miyiz?"
"Tabii ki!"
"Bir saniye -- gerçekten onu alabilir miyiz?"
Biraz sonra, aniden: "Evet, o kişi kabul etti."

Steven A. Cohen: O konuda hep bahsettiğimiz hikayelerden bir tanesi, Raphael'in Tom Jumbo-Grumbo için senaryoda "Keith Olbermann tipi bir adam" demesi.

Raphael Bob-Waksberg: 'Keith Olbermann balinası', karakterin senaryoda çağırıldığı isimdi. O sadece karakteri tanımlamak içindi!

Steven A. Cohen: Evet. Onun Keith Olbermann olacağını düşünmüyorduk.

Raphael Bob-Waksberg: Linda "Hadi Keith Olbermann'ı getirelim! Bunu yapabiliriz!" dedi. İsmini not ettik, bütün cümleleri hazırladık ve sonra ona şöyle dedik: "Peki, şimdi senden biraz balina sesi alabilir miyiz?" O anda New York'tayız; telefondaydı ve şöyle dedi: "Mmmmmmwrrrrwrwrwwrwr!" [balina sesi] Biz delirdik: "Bu Keith Olbermann! Bizim küçük şapşik çizgi filmimiz için balina sesi çıkarttı!"

Mike Hollingsworth: Neredeyse "Kafanın arkasından su fışkırtıyor gibi ses çıkarabilir misin?" diyecektik.

Son sunumda, dizide yer alan ana aktörlerden üçü yer aldı: Bojack Horseman'ın sesi Will Arnett, Todd Chavez'in sesi Aaron Paul ve Princess Carolyn'in sesi Amy Sedaris. Dizi yapım aşamasına geçtiğinde Alison Brie, Diane Nguyen'in sesi olarak; Paul F. Tompkins de Mr. Peanutbutter'ın sesi olarak diziye katılınca, ekip tamamlandı.

Noel Bright: Her aktör için teklifimiz yalnızca şuydu: "Gelin ve bize katılın." Çünkü dizinin nereye satılacağını bilmiyorduk. Netflix o noktada işin içinde yoktu bile. Ama biz sunumu hazırlarken, House Of Cards'ı açıkladılar. Sunum aşamasına geldiğimizde Steve'i hatırlıyorum, ben şunu merak etmiştim: "Bunu Netflix'e vermeyi düşündüğümüz konusunda Raphael'i ikna etmek zor olacak mı?" Biz tanıtıma yaklaşmışken, bu onların yalnızca yedinci dizileri olacaktı; o dönemde nasıl bir içerikten yana oldukları hakkında az bilgimiz vardı, dizi oraya uymaz gibi görünüyordu.

Raphael Bob-Waksberg: Bojack'i sunmaya hazırken, House Of Cards'ın ilk, Arrested Development'ın ise dördüncü sezonu bitmiş, ve Netflix, iyi işler yapan bir şirket gibi hissetmeye başlamıştı. Ama şu ilginçti: Farklı yerler, ürünü nasıl sunacağımızı etkileyecekti. Netflix ile Netflix dizisi gibi sunacaktım. Dizinin izleyiciye hangi şekilde sunulacağı ve bunun ilk sezon boyunca nasıl kademeli olarak değişeceği hakkında konuştum; ki diğer kanallara yapılan sunumlarda bu konuda sesimi çıkartmamıştım. Farklı yerlere, farklı şekilde sunum yapıldı. En sonunda Netflix versiyonunun mümkün olan en iyi versiyon olduğunu düşünmüştüm.


Mike Hollingsworth: Animal Planet için sunum yaparken hayvan davranışlarını canlandırmanı hatırlıyorum. [Gülüyor.]

Noel Bright: Dizi eldeydi, sunum eldeydi, işi bitirmiş gibi hissettirecek her şey tamamdı -- herkes hazır hissediyordu. Zor kısmı, işi satmaktı. Bunun sebeplerinden birisi, Raphael'in tekrar New York'ta çalışmaya başlaması yüzünden bekliyor olmamızdı. Beklemeli ve işi bittiğinde diziyi yeniden vitrine çıkarmalıydık.

Raphael Bob-Waksberg: New York'ta, Us&Them adlı bir programda çalışmaya başladım. Mecburen New York'a döndüm yani. Ama henüz yayımlanmadan iptal edildi. Ben de haberleri duyar duymaz, Netflix'e Bojack'i sunmak üzere Los Angeles'a bir bilet aldım. 2013'ün Kasım ayıydı.

Noel Bright: İlginçtir, o dönem Netflix'le birkaç kesişime vardı. Öncelikle, Will Arnett ve Aaron Paul'ü kadroya katmıştık ve bu iki oyuncu da Netflix'in popüler dizilerinde (Arrested Development ve Breaking Bad) yer alıyorlardı.

Raphael Bob-Waksberg: O dönemde hâlâ Breaking Bad'in popülaritesinden yararlanıyorlardı. [Gülüyor.]

Noel Bright: Evet, doğru. O dönemde en çok izlenen programlarıydı. Projeye ilk katılan ve bu konuda hevesli olan Aaron ve Will'e sahiptik. Başlangıçta, satış sürecinde katkısı olması için, onlarla yapımcı olmaları hususunda konuştuk. Harikalardı.

Başlangıçta Netflix'in diziye bakmasını sağlayamadık, çünkü animasyon almıyorlardı. Hissettiğimiz şey, onların bir kere animasyonlu sunumu sevdikten sonra, şehirdeki her animasyon yapımcısından bir sunum görmek isteyeceği yönündeydi -- ve onlar bunun için kurulmamıştı; buna henüz odaklanamayacak denli yeniydiler. Netflix'te yöneticilik görevine yeni gelen Blair Fetter'la kişisel temas kurabildiğimiz için şanslıydık. Her projenin bir şampiyona ihtiyacı vardır, bizimkisi de çabucak Fetter olmuştu. Netflix kendi dizilerini yapmaya odaklanıp animasyonlarla pek ilgilenmese de, Blair pilot sunumu izlemeye karar vermişti.

Blair Fetter (Netflix): Raphael'in Tornante ile hazırladığı demo sunum inanılmaz eğlenceliydi. Sanki haftalardır ofisime kapanıp da bir oyuna takılmışım gibi hissetmiştim. Bunu yapan adamla tanışmak için ölüyordum. İsmi bile beni güldürüyordu.

Raphael Bob-Waksberg: Noel ve Steve, Bloodline'ın ilk 3 sezonunu ilk görüşmede sunduklarını duymuştu -- ilk üç sezonun olay örgüsü! Yani biraz "Bunun gibi bir şey yapın" durumu vardı. [Gülüyor.] Ben de şöyle dedim: "Beyler, elimde ilk sezon var, tamam -- ikinci ve üçüncü sezona da şimdiden başlamalı mıyım?"

Steven A. Cohen: Raphael bir masada oturmuş, önünde Bir seferde bir bölüm. Yalnızca küçük görseller değil, A, B ve C hikayeleri de vardı: Hem de daha ortada bir şey yokken.

Cindy Holland (Netflix): Raphael usta bir hikaye anlatıcısı ve anlatmak ve yönetmek istediği hikayeye olan tutkusu bulaşıcı. Klasik bir çizgi film olmayacağı kesindi -- bu, hep bir ağızdan, bizi insan (veya at, her neyse) yapan şeyin saçma ve ciddi keşfi olacaktı. Sunumun yarısı kadar sürede takıldık ve bu hikayeyi sevecek izleyiciyi bulabileceğimizi anladık.

Raphael Bob-Waksberg: Sunumda her bölümün B ve C hikayesi vardı! [Gülüyor.]

Noel Bright: Raphael o odada yalnızca tek fırsatın olacağı gerçeğini es geçmişti. Ve fiyat kırıyordu -- odada bizim ekibin harika bir dizi yapabileceğinden emin olan dört Netflix yöneticisi vardı. Baskıya bak...

Aaron Paul: Peter Friedlander'la iyi arkadaşımdır. Sunumdan sonra onu aradım ve projeye duyduğum sevgi ve tutkuyu anlattım. Ve bilirsiniz, projeyi odada kabul etmediler, ya o akşam telefonda konuşurken. Ama sunum bittiğinde hepimiz sevgi kelebekleri gibiydik.

Raphael'in derinlemesine sunumu tam ve kendinden emindi; yıldızlarla dolu kadronun proje için tutkusunun gücüyle hazırlanan paket, işi Netflix'e satmak için yeterliydi. Bir şartla.

Raphael Bob-Waksberg: Sonraki bir toplantıda "Dizi bu yaza hazır olur mu?" diye sordular. Biz "Yani, bilmiyoruz, bu yaz mı?" dedik. Onlar da "Ya bu yaz, ya da asla" çekti. Gayet açık bir şekilde. [Gülüyor.] Adamlara "Tabii ki yapabiliriiiizz..." cevabını verdik. Döndük, bizimkilere durumu anlattık. Mike'tan şu karşılığı aldık: "NE ZAMANA SÖZ VERDİNİZ?"

Alex Bulkley: O anları hiç unutmayacağım: Stüdyonun dışında Noel'le volta atıyor, 35 haftalık bir programla 12 yarım saatlik bölümü nasıl üreteceğimizi düşünüyorduk.

Cindy Holland: Ne zaman Bojack hakkında düşünsem, aklıma yaz mevsimi gelir -- öyle değil mi? Dizinin kendi zamanı içinde parlamasını, sonbahardaki yoğun TV programından uzak durmasını istemiştik. Tutkulu bir iş ortaya çıkacağını biliyorduk, ekibe inandık ve onlar da beklentileri karşıladılar.

Corey Campodonico: İlk sezon prodüksiyonunun hata payı çok azdı ve tüm ekibin ne kadar organize ve azimli olduğuna dair inanç, diziyi ayakları üstünde tutuyordu.







Lisa Hanawalt: Bir aile cenazesi için Los Angeles'a gitmeliydim, Bojack'in satıldığı haberini orada aldım ve New York'a gidip eşyalarımı toplamadan önce doğruca gidip çalışmaya başlamalıydım. Orada birkaç hafta çalıştım, Airbnb'lerde kaldım. Çılgın zamanlardı. Daha önce böyle bir şey yapmamıştım. Kendi başıma çalışıyordum, tamamen serbest, ve aniden bir ofiste çalışmaya başlıyor ve toplantılara katılıyordum, karakter tasarımcılarının karşısında durup "Yani bu, ımm, benim estetiğim, ve ımm, sevdiğim türden bir şey, hadi şuraya bir bulut çizelim ve ımm..." falan demeye başlamıştım.

Mike Hollingsworth: Lisa'nın kitaplarından birini, My Dirty Dumb Eyes'ı önlerine sunduk, usulden hani.

Lisa Hanawalt: Kimsenin baktığını sanmıyorum. Vakitleri yoktu. Birilerini işe almaya da vaktimiz yoktu. Sadece ShadowMachine'deki bir yapımdan bazılarını bizim tarafa çektik.

Noel Bright: Kağıt üzerinde onayı almamış olsak da, diziyle ilgili hazırlıkları düzene sokmalıydık. Raphael yazmaya başlamalıydı.

Raphael Bob-Waksberg: İlk iki bölümümüz yazılmıştı, üçüncü bölümü yazmaya bir ekip desteği olmadan başlamıştım: "Tamam, güzel, hadi hazırlanalım." Sonra bir senaryo ekibi oluşturmaya başladık. İlk hafta bir okuma masamız vardı artık; normalde olması gereken hiçbir hazırlığa sahip değildik.

Noel Bright: Bir haftalık bir hazırlanma süremiz vardı. Yeni gelen yazarlar vardı ve onlara haftaiçi her gün, haftasonları, ve geç saatte çalışabileceklerini ve tatil yapamayacaklarını, çünkü Şükran Günü'nden sonra başlayacağımızı söylemiştik. Tatilde çalışmanın üstüne kurulmuş bir programdı, çünkü Aralık ayının ilk ayında başlayacaktık ve Temmuz ayında işi teslim etmemiz gerekiyordu: 12 bölüm, dokuz ayrı dilde. [Gülüyor.]

Raphael Bob-Waksberg: Olmalıydı. İmzayı atmıştık! Yani benim açımdan işin bitmesi açısından bir sorun yoktu, ama mesele şuydu: "Ne kadar perişan olacağız?"

Lisa Hanawalt: Ve iyi olacak mıydı?

Mike Hollingsworth: Mümkün olan en iyi kalitede yapılmasını istiyorduk, biraz "Bu telaşenin sonucu ne olacak?" durumu vardı.

Noel Bright: Bir süreç oluşturduk. Çılgıncaydı, çok hızlıydı ve ideal bir durumda değildik, ama bunun bir avantajı vardı -- birçok kez, bir pilot bölümü çekerken, yalnızca karar vermek zorundasınızdır ve genellikle bunların en fazla yarısı doğru olur. Verdiğimiz her karar çabucak verilmişti ve içgüdüseldi -- ikinci kez düşünmeye vaktimiz yoktu.

Raphael Bob-Waksberg: 15 dakika için 2.5 yıl harcayıp, sonra 7 ay içinde 11.5 bölüm üretmemiz çok komik.

Lisa Hanawalt: Sunum bölümünü yaptığımız için çok memnunum, çünkü orada birçok sorunu çözmüş olduk.

Raphael Bob-Waksberg: Bunu yapmasaydık çuvallayabilirdik.

Noel Bright: Başlarda, çekimlere giriştiğimiz zaman, "Güzel, en azından 12 dakikamız var. Bunu yeniden kullanabiliriz" diyip duruyordum.

Lisa Hanawalt: Evet, yeniden yapmamız gerektiğini bilmiyordun.

Noel Bright:  Birkaç hafta sonra "Ah, evet, hepsini baştan yapmalıyız" diyorlardı.

Lisa Hanawalt: Todd'u değiştirmeliydik.

Noel Bright: Sunumu muhtemelen iki yıldır filan izlememişimdir, ama o zaman bile eski Todd'u görmek garipti.

Lisa Hanawalt: Çirkindi. [Gülüyor.]








Bu yerinde duramayan stüdyo, pek zaman geçirmeden, 12 bölümün aynı anda yayımlanacağı ilk sezonu tamamlamak için yedi aylık bir çalışma temposuna girişti. 3 yıllık konuşma, yazma, çizme ve canlandırma sürecinin doruk noktası, Raphael'in 'Depresif Konuşan At'ının, 22 Ağustos 2014'te, dizinin geceyarısı seyirciye sunulmasıyla Bojack Horseman olmasıydı.

Aaron Paul: Dizi ilk kez yayımlandığında, insanlar ne döndüğünü anlamadı. Ve belki sezonu bile bitirmeden çok fazla eleştiri aldı, "Bu da nesi?" gibisinden. İlk sezonun muazzam olduğunu düşünüyorum, ki ben kendime eleştirel yaklaşırım: Eğer bir şeyi sevmediysem ve ben o işin içindeysem, onun berbat olduğunu söylerim. Bence ilk sezon gerçekten çok özeldi. Ama eleştirenlerin gözünde yeterli gelmemişti.

Paul F. Tompkins (Mr. Peanutbutter'ın sesi): İkinci sezonda daha geniş bir kitleye ulaştı ve o zaman eleştirenler "Ah, bu bizim düşündüğümüz şey değil" demeye başladılar. Bence bu sadece yaratıcı kanatta yer alanlar değil, tüketenler için de harika bir ders haline geldi. Düşündüğünüzden daha fazlası olabilir. Raphael diziyi, yetişkinler için daha komik bir çizgi film haline getirebilirdi ve bu muhtemelen daha iyi olurdu. Ama ben dizinin insanların algılarına meydan okuduğunu ve bunu çok cesur bir şekilde yaptığını düşünüyorum. Çünkü biliyor olmalıydı ki, "İnsanlar izlemeyi bırakabilir. Eğer bu tutumu üçüncü bölüme kadar koruyabilirsem, insanlar gelmeyebilir." Ama gerçek şu ki, siz

Aaron Paul: İlk sezondan bu yana çok eleştirilen bir yapım oldu. Ama bu aynı dizi. Birçok kişinin anlamadığını düşünüyorum, ya da şöyle oldular: "Tamam, bu komik değil. Komik gibi. [...] Peki o zaman kendimi neden kötü hisediyorum? Neler oluyor?" Anladın mı?

Alison Brie (Diane Nguyen'in sesi): Dizinin bu kadar zekice, komik ve dokunaklı olması beni çok etkiledi. Hollywood'daki yalnızlığın, şimdiye dek gördüğüm en iyi tasvir edilmiş hâliydi.

Aaron Paul: İlk kez yayımlandığımızda, Rian Johnson'dan (Star Wars: The Last Jedi, Breaking Bad, Looper, Brick gibi yapımların yönetmeni) bir e-posta aldım, şöyle diyordu: "Bojack Horseman'ın ilk sezonunu az önce ikinci kez bitirdim ve televizyonda verilen bir çizgi filmin neden beni ağlattığına dair hiçbir fikrim yok." Ve ardından ona dizide bir rol verdik [Bryan, ikinci sezondan.] Olayın bir parçası olması gerekiyordu. İnsanların tepkileri inanılmazdı. Bu çizgi filmden gerçekten kişisel olarak etkileniyorlar.

Michael Eisner: Hangimiz Raphael Bob-Waksberg'in parlak, zekice, komik ve duygusal bir senaryo yazıp da bunun bir diziye dönüşeceğini düşünürdü? Böyle yetenekler on yılda bir gelir.

Yorumlar