Çeviri: "N'apıcaz Edebiyatı?"



Yazar: Isaac B. Singer

Zaman zaman kendime sorarım: Edebiyata kimin ihtiyacı var?  Doğa ve hayat birçok tuhaf olaya yol açarken, neden bir şeyler yaratma ihtiyacı duyuluyor? Çünkü --hayal gücümüzün asla gerçeğin olgusal ve psikolojik sürprizlerine ayak uyduramaması dışında-- en büyük ustanın kalemi bile, belgelerde anlatılan ya da mahkemede yargılanırken ortaya çıkan gerçek bir tarih kadar doğru ve tutarlı olamaz. Nasıl ki cennet ve dünya, mükemmel cinayet diye bir şeyin olmadığını düşünürse, mükemmel bir roman da asla var olamaz. Anna Karenina ve Madam Bovary bile arızalara, her kurgu eserde görülen bildik tutarsızlıklara sahiptir. Ben şahsen, bir gazete haberinin ya da herhangi bir konunun tarihini anlatan kitabın, edebî bir eserden daha çok ilgimi çektiği noktaya geldim. Duygularla ilgili hiçbir şeyi netleştiremedikleri zaman tüm bu psikolojik açıklamalar neden? Hakikat takdim gerektirmiyorken, bir yalanı kanıtlamakla niye uğraşalım?

Bazen insanlığın er ya da geç benimle aynı sonuca varmasından korkuyorum: Kurgu okumak zaman kaybıdır.

Ama neden korkmalıyım? Şahsen kurbanlardan birisi olduğum için mi?

Hayır, sadece bu değil. Şimdilerde Everest Dağı'na bir helikopterle inebilsek de, artık zirveye tırmanmaya kalkışmamak üzücü olur. Edebî kurgunun değeri sadece okuyucuları eğlendirme ve onlara bir şeyler öğretme kapasitesi değil, aynı zamanda bir spor olma niteliği bulunmakta -- entelektüel bir meydan okuma. Bize Raskolnikov, Madam Bovary veya Anna Karenina'nın bütün deneyimlerini tam olarak bildirecek bir makine icat etsek bile, bunun kağıt ve kalemle yapılıp yapılamayacağını bilmek yine de ilginç olurdu.

Edebiyata bu yaklaşım, henüz böyle bir makinenin bulunmadığı gerçeğiyle tam olarak ilgili değildir. Ancak bir dizi kuvvet, yavaş yavaş bu makineyi birleştiriyor. Modern okuyucular psikoloji hakkında gittikçe daha fazla şey biliyorlar ve onlar için bir yazarın açıklamaları genellikle gereksiz, yanlış veya eski moda görünüyor. Bolca okuyorlar ve hiçbir tema onları şaşırtacak kadar şoke edici değil. Gerçekleri gazetelerden, dergilerden, radyo-televizyon veya filmlerden alırlar. Dünyanın her köşesine bağlılar -- ve zihin tarafından icat edilen hiçbir şey, gerçekte var olanlarla kıyaslanamaz. Günümüzde insanlığın aya ya da diğer gezegenlerden birine ulaşma şansı hâlâ var. "Bilim-kurgu" olarak adlandırılan tüm fanteziler, ay veya diğer gezegenlerde çekilen görüntülerle karşılaştırıldığında solgunlaşacaktır.

Bu şekilde, edebiyat hâlâ bir entelektüel spor olarak varlığını sürdürecektir. Ancak, sadece spor yapan insanların yanı sıra birkaç amatörün de ilgisini çekecek bir spor olurdu. California'ya yürüyen bir adam bizde hayranlık uyandırabilir, ancak yürüyüşü bir iletişim aracı olarak ciddiye alınmazdı. Bu nedenle, edebiyatın bir spor haline gelmesinden korkuyorum. Bana öyle geliyor ki zaten bu noktadayız. Aslında kendi Yidiş dilimiz de dahil, bu zaten şiirde gerçekleşti. Şiir, şimdilerde neredeyse sadece şairler tarafından okunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük ve zengin bir ülkede, şiir kitapları genellikle 500 kopya halinde yayımlanır ve bunların büyük bir kısmı yazar tarafından arkadaşlarına dağıtılır. Dram henüz şiirin üzücü durumuna ulaşmadı ama aynı yönde gidiyor.

Edebî düz yazıya gelince, çoğu zaman iyi gittiğini hissediyoruz. Nesir kitapları hâlâ yüzbinlerce kopya halinde satın alınmaktadır. Ancak konunun biraz daha derinine baktığımızda, günümüzde "edebî kurgu" dediğimiz şeyin çoğu zaman edebî kurgudan uzak olduğunu görüyoruz. Eserler genellikle, aslında dörtte üçü ya da yüzde yüz gazetecilik olan "roman" etiketi altında satılmaktadır.

Başka hiçbir zaman, gazetecilik ve edebiyat arasındaki sınır, şimdilerde olduğu kadar ince ve bulanık olmamıştır. Bana öyle geliyor ki, modern eleştirmenler amneziden muzdarip. Oyunun edebiyat denilen kurallarını unutmuşlar. Bir satranç oyununda, başlangıçtan itibaren bir oyuncu diğerinden daha fazla taş alırsa veya oyunun kuralları her turda değişirse büyük zaferler kazanmak hiç de kolay değildir.

Her amnezinin gizli amacı vardır ve zamanımızın edebî amnezisi sadece rastgele bir tür hastalık değildir. Eğilimleri, hedefleri var. Büyük yayıncılar, büyük baskı makineleri, okuma-yazma bilmeyenlerin tasfiyesi sayesinde gelen okuyucu kitleleri -- bunlar artık tek bir nesilde doğan az sayıdaki gerçek yetenek tarafından sunulamaz. Buna ek olarak, gerçek yetenekler artık bir ya da iki nesil önceki, okuyucuları etkileme gücüne ya da araçlarına sahip değil. Edebiyatta bir kriz olduğunu ve gazeteciliğin edebiyat, edebiyat eleştirmenleri, yayıncılar ve çoğu zaman yazarların kendilerinin bilinçli ve daha sık bilinçdışı olarak kavramı değiştirdiğini kabul etmek yerine, görünüşte genişlettiler ama gerçeklik sadece kafasını karıştırdı ve unuttu. Koşu yapan birinin aniden bir bisiklete atlaması gibiydi. Bu, alanı zenginleştirmek yerine onu fakirleştiren ve tasfiye eden bir devrimdir.

Tam olarak bizim büyük uzmanlık dönemimizde --her bilim, bir bilim insanının tam dikkatini talep etmesinin basit bir nedeni için çeşiltli alt alanlara ayrıldığında-- edebiyat tüm güçlerinin birleşmesini deneyimledi. (Sonuç olarak) karışık yöntemlerin ve sadece yalana değer veren medyanın bir bileşimi ortaya çıktı: Hile. Sanatsal nesir kavramını genişletmedik, sadece gerdik ve sakatladık. Modern bir edebi kurgu çalışması genellikle psikoloji ve psikanaliz hakkında amatörce makaleler içerir; gazetelerde, dergilerde veya ansiklopedilerde kolayca bulabileceğimiz pek çok gazetecilik bilgisi; her tür popüler ve sahte bilimsel teori ve gerçekler; çoğu zaman kritik makaleler bile; edebi hicivcilerin şakaları ve hikmetleri; politik görüşler ve mesajlar; seksolojiden gerçekler; ve benzerleri. Ne yazarların, ne de eleştirmenlerin edebiyatın ne olduğu ve ne olmadığı hakkında hiçbir fikri yoktur; ne yaratıldı ve ne ödünç alındı; yazarlar kendi güçleri altında yürüdüklerinde ve başka birinin vagonuna vurduklarında. Bir koşucunun yaya olarak koşması ya da bisiklete binmesi ne fark eder? Önemli olan tek şey, bitişe diğerlerinden daha hızlı ulaşmak. Modern eleştirinin sadece bir ölçüsü vardır: Etkisi, edebi eserin tartışmasız okuyuculara kışkırtıcılığı ve aynı eserin bir televizyon şovuna veya filme uyarlandığında sahip olabileceği etki.

Flaubert ile aynı temayı kullanan, bir çeşit yeni Madam Bovary yazan ancak arka plan olarak 2. Dünya Savaşı'nı kullanan bir yazar hayal etmeye çalışın. Roman sadakatsiz bir kadının hikayesine ek olarak Hitlerizm'in hikayesini, Stalin'in tasfiyelerini, altı milyon Yahudinin imhasını, Hiroşima ve Nagazaki'de atılan atom bombalarını, Bayan Edward'ın Bayan Wallis Simpson uğruna çekilmesini, Çin'deki devrimi ve başka kimbilir neleri anlatıyor. Böyle bir romanı kolayca oluşturabileceğinizi söylememe gerek yok. Modern bir Madam Bovary, küçük bir kasabada oturmak zorunda değildir. Bir uçakta uçabilir. Ek olarak, bir Sovyet casusu veya ikili, hatta üç taraflı çalışan bir ajan bile olabilir. Yetenekli bir yazar tüm bunları mantıklı bir şekilde toparlayabilir -- gerçekler birbiriyle bağlantılı olabilir. Böyle bir çalışmanın, okurları kocasına ihanet eden bir taşralı eşin hikayesinden çok daha fazla heyecanlandıracağını söylemek gereksizdir. Doğru, 2. Dünya Savaşı ve diğer tüm dehşet ve kabuslar başkaları tarafından tasvir edildi ve bir yazar buna hiçbir şey ekleyemez. Ancak ne okuyucu, ne de çağdaş eleştirmen, edebiyat kurgusunun tanımında oyunun kurallarıyla ilgilenmez. Yorum yapanlar bu tür çalışmalara sık sık "Bütün gece uyuyamadım ve kitabı elimden bırakamadım", "Heyecan verici", "Asla unutmayacağım" gibi tepkiler verir. Bu eserlerin sayısının artmadığını söylediğimde abartmıyorum. Bu tür eserler ödüller alır. Bu tür yazarlar edebî dahiler olarak adlandırılır.

Edebiyat ve başarılarıyla gerçekten ilgilenenler için bu tür çalışmalar, trajik bir gerilemenin, insanların övünme, yanlış tedaviler, zararlı enjeksiyonlar ve ilaçlarla örtbas etmeye çalıştığı bir hastalığın işaretidir. Tanımları o kadar genişlettik ve herkesin oynayabileceği, herkesin kazanabileceği kuralları deforme ettik. Gerçek bir yeteneğin ne kadar nadiren doğduğunu ve orijinal olmanın --yazı sanatında kendi başına bir şey keşfetmenin-- ne kadar zor olduğunu anlayan herkes açıkça ilerleme ile uğraşmadığımızı, bir tür edebî anarşiyle gerilediğimizi açıkça görebilir. Bu sadece büyük yayıncılar, matbaalar, televizyon ve Hollywood için iyidir.

Kural olarak, parazitler hasta olan bir vücutta en iyi şekilde büyür ve gelişir. Paraziti suçlamak yerine, hasta bedenin neden savunmasız kaldığını incelemeliyiz.

Şiir neden bugünkü durumuna ulaştı? Dramadaki sorun ne? Ve edebî nesrin okurlarına hitap etmek için doğal sınırlarının ötesine geçmesi ve stil ile gerçeklerin karmakarışık olması nasıl bir şey?

Bunun sebebi, edebiyatın özünün --karakterlerin tasviri, bireylerin ifadesi-- hiçbir zaman fazla meraklı olmamasıdır. En iyi zamanlarda bile, edebiyat okuyucuları asıl şeyi değil, ikincil öneme sahip unsurları aradılar -- ve buldular. Yapmaları gerektiğini düşündükleri için resimleri görmek üzere bir müzeyi ziyaret eden ya da orada biriyle tanışmak istedikleri için müzeye gidenler her zaman çoğunluktadır. Eski günlerde büyük gazeteler, ulusal dergiler olmadığında, tarih kitapları bile nadir ve kötü yazılmış olduğunda kurgu okurları, edebi eserde yazarın amaçladığı şeyden çok daha fazlasını buldu. Örneğin Savaş ve Barış, bu tür okuyucular için Napolyon Savaşları hakkında tarihî bir eser, Rus askerleri ve aristokratların tanımı, bir seyahat anlatısıydı. Okuyucular sık sık romanlardan görgü kurallarını, insanların birbirlerini nasıl sevdiklerini, zamanlarını nasıl harcadıklarını, nasıl giyindiklerini vs. öğrenirler. Edebî kurgu eserleri bir zamanlar okuyucuların psikolojiyle ve birçok durumda psikanalizle karşılaşabilmelerinin tek yoluydu. Birçok okuyucu sözdizimi ve dil bilgisi öğrenmek için sadece edebî metinleri kullandı. Ve tüm bunlar tiyatro oyuncuları için daha da böyleydi.

Yeni çağ, bir bakıma radikal bir değişim getirdi. Okuyucular radyodan, filmden, basından televizyondan sonsuz bilgi alıyor. Psikoloji ve psikanaliz üzerine konferanslar duyuyorlar. Seyahat programları izliyorlar, genellikle yeterince seyahat ederler ve dünya hakkında bilgi sahibi olurlar. Edebî kurgu ve tiyatro eski rollerini oynamaya devam edecek olsaydı, diğer tüm yan ürünlerden ve dışsal kaygılardan bağımsız olarak insan karakteri ve bireysellik ile yakından ilgilenen bir kitleye ihtiyaç duyacaklardı. Gerçek ve saf sanat uzmanları neredeyse gerçek ve saf sanatçılar kadar nadirdir.

Bugün insanlar tam olarak her alanla ilgili bilgi denizi tarafından çevrelenmiş olduğundan, gerçek modern sanatçılar daha fazla sanatsal saflık, daha fazla madde, karakter ve bireysellik tasvirine daha fazla odaklanmak zorundadır. Ancak bunun için olağanüstü hediyeler olması gerekir. Basitçe söylemek gerekirse, yeni yollarla özgün ve yaratıcı olmak her zamankinden daha zor.

(Yazıyı şuradan gördüm, ismi de oralarda atılmış bir menşından ödünç aldım.)

Yorumlar