Sözlü Tarih: 'Parks and Recreation'un Ortaya Çıkış ve Gelişim Hikayesi

 



Parks and Recreation'ın bir boşluğu doldurmak üzere ortaya çıkması çok mantıklıydı. 7 yıl ve 125 bölümün ardından Leslie Knope ve Pawnee'nin sevimli, tuhaf ve genellikle çılgın sakinleri, iki bölümlük bir finalle ekranlara veda etmişti. Parks and Recreation'ın başardığını -- yani hem benzersiz ve absürd karakterler yaratıp geliştirmek, hem de onlar sanki arkadaşlarımız ve ailemiz olacak kadar gerçekmiş gibi hissettirmeyi başarmak, diğer komedi dizileri için çok zor olacak. 

9 Nisan 2009 tarihinde yayınlanan ilk bölüme bakacak olursanız, ilk sezondan bu yana karakterler çok değiştiği için Leslie, Ron Swanson, Tom Haverford ve April Ludgate'i tanıyamayabilirsiniz. Parks and Rec'in zıt kişiliklere sahip küçük bir kadrodan yola çıkıp vicdanlı, biraz obezite ve bir sürü garip tipi barındıran bir şehre nasıl dönüştüğünü anlamak için, diziyi Amerikan bölümlük hikaye anlatımının sevilen ama yeterince hakkı verilmeyen bir örneğine dönüştürmede etkili olan bazı isimlerle konuştuk. 



Kanalın İstediği Dizi ve Ellerine Geçen Dizi





The Office'te canlandırdığı Karen Filippelli rolünün bitmesiyle Rashida Jones, yükselişte ama aynı zamanda boşta bulunan bir yıldız konumundaydı. Aynı dönemde NBC, The Office'in baş yapımcısı Greg Daniels'ın bir yan ürün geliştirmesini sağlayarak yeni bir Frasier yaratmaya çalışıyordu ve Jones'un müsait durumuna çomak sokup da seyirciye Dunder Mifflin'in yeni bir versiyonunu sunmanın ne anlamı vardı? Neyse ki Daniels bir spin-off çıkacağını hissetmiyordu, bu yüzden farklı türde bir mockumentary yaratmak için The Office yazar ve yapımcısı Michael Schur ile birlikte çalıştı. 


Greg Daniels (Dizinin yaratıcılarından ve yapımcı): The Office'in spin-off'unun çekilmesi için baskı vardı ve bu, üçüncü sezonda Stamford şubesi, Ed Helms ve Rashida Jones ile geri döndüğümüzde başlamıştı. Eski NBC eşbaşkanı Ben Silverman şöyle demişti: "Bu kendi başına bir dizi olabilir, çok da güzel olur. Neden bir spin-off olarak çekmiyorsunuz ki?" The Office'i suladırma konusunda endişeliydim, o yüzden uzunca bir süre direndim. Ama eninde sonunda "Kesinlikle başka bir diziye ihtiyacım olacak ve bir şeyler yapmalısın" tavrıyla karşılaştım. 

Mike Schur ve ben, bir yıl boyunca her sabah, Woodman'daki Sherman Yolu'nda yer alan Norm's Diner'da buluştuk. Öne çıkan iki fikir vardı. Biri, mockumentary şeklinde çekilecek bir aile dizisi; diğeri ise West Wing'in mockumentary versiyonu. The Office'te özel sektör işlenirken, burada kamu kuruluşu olacaktı. 

Michael Schur (Dizinin yaratıcılarından ve yapımcı): Greg ve ben 2008'de diziyi tasarlarken, Obama-McCain yönetimi de tam gaz ilerliyordu. Özerklik çöküyordu. Sahip olduğumuz genel fikir, hükümetin, insanların hayatında olumlu ya da olumsuz, büyük bir rol oynayacağıydı. Devasa bir kurtarma operasyonu vardı ve insanların hayatları için Büyük Buhran dönemindeki gibi müdahaleler yapılacağı şeklinde konuşmalar mevcuttu. Bunun daha ortak versiyonunun, insanların hayatlarına çok ufak düzeyde hükümet müdahalesine odaklanmak olacağını düşündük. İnsanların, dünya ekonomisinin çökmesiyle ilgilenmediği bir yerel yönetim düzeyinde gibi ama işte o noktada bir durmalıydık.

Daniels: Herhangi bir rolü kimin oynayacağını bilmeden önce tüm karakter fikirlerine soyut olarak sahiptik. Yönetim hakkında anlatabileceğim iki farklı klasik mizah türü olduğunu düşünüyordum. Bunlardan birinde çıkarcı herifin teki başkanlığı yürütüyordu. Diğeri ise, her şeyi imkansız hâle getiren bir bürokrat hakkındaydı. 200 yıl geriye gidip bu karakterler hakkında yazılmış komediler bulabilirdiniz, o yüzden tam olarak bunları yapmak istemedik. Bu, Obama ve Hillary'nin başkanlık için yarıştığı, çok fazla heyecan ve iyimserlik olduğu sıralardaydı. 

Schur: Temel fikir, dizinin proje bazlı olmasıydı. Bu, klasik, bir ofiste çalışan insanların, bir ailenin ya da aynı şeyi yapan insanların bir arada bulunduğu tipik bir sit-com yerine farklı kesimlerden insanları dahil etmeye çalışacaktık.

Daniels: Yeni dizinin ne olabileceğine dair birkaç farklı versiyonumuz vardı. Mockumentary şeklinde olmasını istedik, çünkü öncelikle komedi açısından bizi özgürleştirmesi çok hoşumuza gitti. Ancak aynı zamanda bunun yalnızca bir işyeri dizisi değil, diğer dizi tiplerine de uygulanabileceğini hissettik. Bu ilk fikirlere dair bazı notların bulunduğu laptopuma bakıp duruyordum.

Schur: Fikir, burasının tam bir Bizans dünyası sinir bozucu bir ortam olduğunu söylemekti ancak bu çok karmaşık ve sinir bozucu olurdu ve bunun ortasına çok iyimser, girişken birini koyup, küçük ya da orta boy bir kasabada fark yaratma çabalarını göstermek eğlenceli gelirdi. İşte Leslie Knope böyle yaratıldı. 

Daniels: Bu fikri seçmemizin nedeni, Mike'ın Saturday Night Live'da çalışan Amy Poehler ile hâlihazırda iyi arkadaş olmasıydı. Dizi için iki fikrini de ona sundu, o da politik olanı seçti. Amy'nin dizinin başrollerinden biri olması çok büyük avantajdı. Onu ekibe kattığımız için çok heyecanlıydık. Ayrıca, The Office'ten sonra yine bir mockumentary çekip farklı bir istikamete sahip olması açısından da onun varlığı olumluydu. Kadın bir başrol oyuncusunun olması, The Office'e daha az benzemesini sağlardı. 

Amy Poehler (Leslie Knope ve aynı zamanda dizinin yapımcısı; Yes Please isimli kitabından): Mike evinin balkonunda sigara içerken beni aradı... Bana, Greg'le birlikte yarattığı Leslie Knope adındaki karakterden bahsetti. Düşük seviyeli bir Park ve Bahçeler Müdürlüğü çalışanıydı ve büyük hayalleri vardı... Sonra senaryoyu yolladı ve Leslie Knope'un benim için yazılmış en iyi karakter olduğunu anlamam sadece beş dakika sürdü.

Schur: Açıkçası Amy Poehler imza attığında beklentimiz büyük ölçüde arttı çünkü o çok zeki, ışıltılı, neşeli, pozitif ve enerjik bir insan. Böylece imza attıktan sonra Amy ve Leslie iç içe geçti. 

Daniels: Her eyalete baktık ve onların klişe özelliklerini tarttık. Indiana'nın, insanların pek duymadığı bir Ortabatı eyaleti olduğu sonucuna vardık. Ulusal açıdan pek klişeleri yok diye düşündük. Esasen Knope karakterinin inanılmaz tutku ve iyimserliğiyle tezat oluşturacak, gerçekten zıt birini bulmaya çalışıyorduk. Mockumentary'nin özü, kişilerinn düşündükleri gibi tasvir edilmemesi, yönetmenin sesi ve özneler arasında karşıtlık olması, yönetmenin yalan söylenirken yakalayıp yakalamadığı ya da konuşan kişinin, durumun farkında olup olmadığı üstünedir. Bunların çoğunu Parks'ın ilk sezonuna dahil ettik. Knope çok iyimser birisi olduğu için bunu küçümser mahiyette şakalar yapılıyordu bize. Ya daha deneyimliydiler ve gözlerini deviriyorlardı ya da iyi niyetinden faydalanmaya çalışıyorlardı. Tom'un yaptığı gibi. 

Alan Yang (yazar): Mike'ın diziye yazım açısından getirdiği harika şeylerden biri, karakterlerin genelde anlaşıp doğru olanı yapmak istediklerinde de ortaya komedinin çıkabilmesiydi. Birçok komedi, olumsuzluk ve çatışma üzerine kurulu görünüyor ve bu tip şeyler de gerçekten komik olabilir fakat bazı dizilere bakarsanız, karakterler birbirine sadece kaba davranabiliyor. Dizide karşılaşacağımızı umduğum zorluklardan biri, karakterlerin farklı görüşleri sebebiyle değil, kişilik tiplerine dayalı çatışmalar yaşayan arkadaşlar olmasıydı. 

Poehler (kitabından): Birkaç bölümden sonra ritm bulmaya başladım. Oyuncu kadrosunun yetenekli olmanın ötesinde olduğunu ve sonunda aile gibi olacağını fark ettim. Gergin olduğumda sürekli Mike'ın yüzünü aradım. Ama iyi hatırladığım şey, pilot bölümdeki ufak bir sahnem. Yağmur yağıyor ve Leslie ayakta, ofis penceresinden dışarıya bakıyor. İç sesi, bu park projesinin ne kadar uzun süreceğini, ama buna değeceğini anlatıyor.



Sadece Çevresindeki Drone'lar Kadar Komik





Poehler'ı tamamlayacak doğru aktörleri bulmak çok önemliyken, Daniels ve Schur'un yeni proje için anlaştıkları ilk isim, Aziz Ansari'ydi. Rashida Jones, sorumlu vatandaş Ann Perkins rolünü üstlenirken Ansari, Tom Haverford rolünü üstlenecekti. Ron Swanson rolü için gelen çeşitli aktörlerin ardından Schur, vaktiyle The Office'teki bir rolü reddeden birini hatırladı. Diğer roller, bir şans peşinde koşan isimsiz oyunculara kalmıştı. 


Norm Hiscock (yazar): Başlarda karakterlerle ne yapmak istediğimize dair fikirlerimiz vardı ama bunlar değişti. İlk sezonun ardından Leslie'nin siyasete daha meyilli ve bu konuda daha bilgili olacağını düşündük. Ama sonra bunun Amy'ye pek uymayacağını fark ettik. Politika yoluyla iyi şeyler yapmak ve yönetimde iyi işlere imza atmak isteyen biri olması daha eğlenceli gibi görünüyordu. Bu bize daha çok hikaye sunabilirdi ve kanal da "Neden herkes onun kadar çalışmıyor?" diye düşündü. "Evet, neden öyle değil?" diye düşündük biz de. İkinci sezonda bunu daha çok benimsedik. İlk altı bölümden sonrası bir keşif süreci gibiydi. İkinci sezonda onu sürekli iyilik yapan, işini seven ve belediye yönetiminin iyi yüzünü simgeleyen biri olarak sunmaya karar verdik. 

Jim O'Heir (Jerry Gergich): İnsanlar, Leslie Knope karakterinin, The Office'ten Michael Scott'a biraz fazla benzediğini düşündü. Niyet bu değildi. Leslie tuttuğunu koparan biri. The Office'i benden daha çok seven biri yoktur ama Michael Scott sadece birilerini etkilemek ve övülmek isteyen bir aptaldı. Kimse Leslie'den daha çok çalışamaz. Onu çok şapşal yapmamalarına sevindim. İşleri batıracaktı ama elinden geleni de yapmış olacaktı. Bence bu, dizi için inanılmaz bir değişiklikti ve tüm havayı değiştirdi.

Schur: Leslie'nin ofisinde, mesela Tom Haverford gibi çalışanlar vardı ve bu karakteri Aziz Ansari için, erken yaşta belediyede temaslar kurmak ve kendi ticari çıkarlarını geliştirmek için uğraşmak adına bu işe giren bir tür gayretli genç olarak hayal ettik. 

Daniels: Onun bir tarafı, Blackadder gibi çizdiğimiz, gerçekten entrikacı bir karakterdi -- daha dizinin ne olacağı belli olmadan, işe alınan ilk kişi Aziz Ansari'ydi. 

Schur: Aziz sevdiğimiz ve komik bulduğumuz bir kişiydi. Aklımıza hangi fikir gelirse gelsin, onun kadar komik birine yer bulabilirdik. Aubrey Plaza gibi bazıları, ajanslar yoluyla bulundu. Alison Jones ve Nancy Perkins bu işe bakıyordu ve Alison bizi arayıp "Delaware'de çok tuhaf biriyle tanıştım.23 yaşında ve bence gerçekten çok özel" dedi. O noktada pilot bölümün bir taslağı hazırdı, ancak daha yeni başlamıştık. Çok ilginç ve havalı olduğu için onun rolünü yazdık ve komik bir ekleme olacağını düşündük.

Daniels: Dizinin başlarında, Aziz'in daha karanlık ve entrikacı olduğunu göreceksiniz. Departmandaki görevinden mümkün olduğunca kazanç sağlamaya, işadamlarıyla anlaşmalar yapmaya çalışıyor. Aynı zamanda oyuncu da olan, çok yaratıcı bir yazara sahip olduğunuzda, kendileri ve karakterleri hakkında ufak-tefek şeyler bulmaya ve düşünmeye devam ederler. Aziz süslenip dikkat çekme konusundan bahsetmeye başladı. The Game isimli kitapta, kadınları etkilemenin bir yolu olarak bu anlatılıyordu. Bununla ilgili çok komik şeyleri vardı. Karakteri uğursuz biri olmaktan uzaklaşıp, daha metroseksüel bir tavra büründü. 

Schur: Nick Offerman, üç yıl önce yazdığım bir The Office bölümünün seçmelerine katılmıştı. Aşırı  komik olduğu için onu kadroya almayı çok istemiştik ama o, Will & Grace'te olmayı çoktan kabul etmişti. Ben o zaman bilmiyordum, karısı o dizideymiş. Ben de habersiz, "Orada ne işi var? Neden The Office'e tercih ediyor?" diyordum. Sonra hem eşi, hem de iyi bir dizi olması sebebiyle bunu yaptığını anladım. Ama The Office yerine Will & Grace'e gitmesine sinirlenmiştim. Bu yüzden adını bir yere yazdım ve bilgisayarıma yapıştırdım. "Bir gün o adamla ne yapacağımı bulacağım" dedim.

Daniels: Ron Swanson'ın, Leslie'nin zıttı olması gerekiyordu. Leslie görebileceğiniz en iyimser ve enerjik insan. Ron ise onun patronu, onu engelleyici ve bürokrasi karşıtı bir kişi. Düşündük ki, özgürlükçü olsa ve hükümete inanmasa, komik olmaz mıydı? Araştırmamızı yaparken ve belediyelerdeki toplantı yapılan yerlere göz atarken, bunun nasıl bir şey olduğuna bakmak için Burbank'teki şehir planlamacısının ofisine gittik. Orada bir kadın vardı ve şöyle dedim: "Bu karakteri senin üzerinde denemek istiyorum, inandırıcı olup olmadığını bana söyle. Parklar bölümünde çalışıyor ama bir özgürlükçü. Böyle bir birimin olması gerektiğine inanmıyor." Güldü ve şöyle dedi: "Evet, ben bir özgürlükçüyüm ve aslında bir şehir planlama departmanımız olması gerektiğini düşünmüyorum." 

Dan Goor (yazar): Başlarda Ron'u çözmekte zorlandık. Nick Offerman'ın çok özel biri olduğunu biliyorduk. Ron için oluşturulan orijinal fikir --ki buna sadık kaldık-- yönetimi devirmek isteyen, ama aynı zamanda onun içinde yer alan biri olmasıydı. Greg ve Mike'ın ilginç ve zekice bulduğu bir şeydi bu. Ama böyle bir patron için hikayeler yaratmak zordu. Genel olarak patronlar, hikayeler için riskleri yaratır ve patron, yönetimin başarısız olmasını istediğinde, işiniz çok zorlaşır. 

Ron'la ilgili düşünebildiğimiz tek şey, onu tembel bir patron olarak yaratmaktı. En kolay çözüm buydu ve Greg odaya gelip "O böyle birisi değil. Bir felsefesi var onun. Bu felsefenin nasıl işlediğini anlamak ve bu hikayeleri yazmak zor olabilir ama görev bu" diyip duruyordu. Sonunda onun için gerçekten harika hikayeler bulduk ama zor bir dönemdi gerçekten.

Schur: Ayrıca bu dizinin, Leslie'ye dışarıdan gelen bir projeyle başlaması gerektiğini düşündük. Bu yüzden Rashida için, bir sorunu için belediyeye gelen bir karakter çizdik. Belediye de bu sorunu çözmeye çalışacaktı. Bu, iki kadın arasında gelişen bir arkadaşlık hikayesi için giriş teşkil edecekti. Bir de onun erkek arkadaşı, Andy Dwyer vardı. Bu proje üstünde çalışmak için belediyede veya vatandaşlar arasında, farklı noktalarda bir araya gelecek değişik karakterlere sahiptik. 

Sonra daha da dallanıp budaklandı. Bir projenin hikayesini anlatacaksak, medyadaki insanları, gazete ve televizyon muhabirlerini, diğer politikacıları, restoran ve işletme sahiplerini ve toplum içindeki kanaat önderlerini de dahil etmemiz gerektiğini düşündük. İşte bu, tüm kasabayı dizinin odak noktası olarak kurmanın başlangıcıydı.



Gerçek Deliler Diziyi Keşfediyor





Jerry Gergich ve Donna Meagle, baştan beri ana karakterler olmasalar da, dizi boyunca onlardan rol çalacak olan destekleyici karakterlerin ön safında yer aldılar. Parks and Recreation ile ilgili özel bir şey, tam olarak doğru oyunculara ihtiyaç duyan tüm karakterlerin, adeta ilahi bir müdahaleyle onları bulması. Belki de daha gerçekçi bir açıklama, Schur'un doğru oyuncuları bulma konusunda harika olmasıdır. 


Dorian Frankel (casting direktörü): Onlar için yazılmış rollere sahip, o dünyanın önemli parçaları hâline gelen kişiler vardı, bir de seçmelerle gelen kişiler vardı. Benim işim, Perd Hapley'ler, Joan Callamezzo'lar, Jessica Wick'ler ve muhasebeci Barney'ler gibi diğer karakterlerin dünyasını doldurmaktı -- bir bölümde görünen tüm insanlar yani. Seçmelerin çoğu, bir bölümdeki ufak bir sahne için yapılırdı. Eğer o dünyanın bir parçası olurlarsa, tekrar çağırılırlardı.

Schur: Veda partimizde, dizide ne kadar çok komik oyuncunun yer aldığına ve ne kadar komik olduklarına hayret ettik. Jenny Slate o yıl Mona-Lisa Saperstein olarak bir-iki bölüm daha çekti ve harika bir iş çıkardı. Talk şov sunucusu Joan Callamezzo'yu oynayan Mo Collins, çok komik birisi. Ve Jason Montzoukas ve Jason Schwartzman ve Henry Winkler. Hepsi çok komik ve harika insanlar. 

Bu dizide anlatılan dünyayı zenginleştiren şey, çok sayıda yıldızın misafirimiz olması ve kasabanın dokusunun birer parçaları olmalarıydı. Meclis üyesi Jamm'i canlandıran Jon Glasser -- gerizekalı, korkunç meclis üyesi Jamm. Megan Mullally, Patricia Clarkson, dizide görünen tüm o insanlar. Diziyle ilgili en sevdiğim şeylerden biri, birçok tanınmış sima ve şov dünyasından kişinin yer alması. 

Frankel: Her zaman o dünyaya uyacağını düşündüğüm insanlar arıyordum. Her karakter için açıkça farklı gereksinimler vardı. Bir senaryo okursunuz ve karakter hakkında bilgi edinirsiniz. Benim işim, dizinin yaratıcılarının vizyonunu gerçekleştirmek, zaman geçtikçe dizinin duyarlılığı için bir his geliştirmek ve buna doğal bir eğilimi bulunan gerçekten zeki oyuncular bulmaktı. Benim işim mükemmel seçenekler sunmaktı ve Mike Schur, Greg Daniels ve Amy Poehler harika bir zevke sahipler. Seçmeleri izledikleri zaman, seçtikleri kişiden her zaman memnun kalıyorum. Çünkü nihai seçimi onlar yapıyor.

Daniels: Birkaç kez çuvallamadık değil. Pilot bölümde, Amy ile birlikte UCB'yi kurmuş olan Ian Roberts vardı ve onu kaç bölümde izleyeceğimizden emin değildik, bu yüzden kasabada olmasını sağladık. Üstünde daha çok düşünmüş olsak, onu kasaba toplantısındaki bir manyaktan daha önemli bir rol için ayarlamış olurduk. Çünkü bir kasaba toplantısı için birini ortamın manyağı olarak seçtiğinizde, sonraki bölümlerde de onunla çalışmanız gerek. 

Schur: Her zaman Bill Murray'nin dizide olmasını istedik ama bunu başarmak çok zor. Fotobomb yapmak için ülkeyi dolaşan gezgin bir ruh çünkü kendisi. Louis CK bizim hayalimizdi, dizide oynadı; Jon Hamm hayalimizdi, dizide oynadı. Hayalini kurduğumuz insanların çoğu sonunda gerçek oldu, ki bu gerçekten şaşırtıcı. Bu açıdan kendimizi gerçekten şanslı hissediyoruz. Paul Rudd da bir diğeri. "Paul Rudd şu bölüm için mükemmel olur" diye düşünüyorduk. Geldi ve oynadı, mükemmeldi.

Frankel: Bazen birileri için bir şeyler yazarlar. Bazen akıllarında bir karakter olur ve bazı fikirler bulup kimin müsait olduğuna bakarız. Louis CK'nin oynadığı rol için aslında çok sayıda insanı denedik. Hiçbiri onun gibi değildi. Sanırım bu Amy'nin fikriydi ve haklıydı. Bence o oyuncuların çoğu müthişti ama o, sadece kendisine has harika bir şey kattı. Patricia Clarkson'a teklif gittiğini biliyorum. Catherine Hahn da aynı şekilde. 

Yang: Gerçekten şanslıydık. Retta ve Jim O'Heir -- ilk sezonda onları fark ediyorsunuz, bir nevi arka plandalar ama bir şekilde etrafta gizleniyorlar ve kıdemli figüranlar gibi görünüyorlar. Ama hepsinin gerçekten komik ve yetenekli oyuncular oldukları ortaya çıktı. Rollerine alışmalarını izlemek inanılmazdı. Jerry'nin herkesin şamar oğlanı olmasından kaynaklanan tökezlemeyi aştıktan sonra her şey yoluna girdi. Sonra karakterleri ortaya çıktığında, onları bir hikayeye yerleştirebiliyorsunuz. Jerry'nin ana hikayelerde ve yan hikayelerde kaç kez işe yaradığına ve kadronun geri kalanına yardım ettiğine inanamazsınız. Yani evet. Şanslıydık. 



Zavallı Jerry, Larry, Terry, Barry ve Garry





Dizideki hiçbir karakter Jerry Gergich kadar düzenli olarak eziyet görmedi ve bunların hepsi, ikinci sezonun dördüncü bölümü olan 'Practice Date'deki basit bir şakadan kaynaklanıyor. O bölümün öncesinde Jerry'nin pek bir amacı yoktu, ama yakında, televizyondaki en gülünç derecede beceriksiz karakterlerden biri hâline gelecekti. Yazarlar durumu biraz daha dengelemek gerektiğini düşünene dek yani.


O'Heir: Ben ilk önce Ron Swanson rolü için denemelere katılmıştım, ki bu rol sadece Nick Offerman tarafından canlandırılabilir. Bence şehirdeki çoğu insan, bir noktada bu rol için denemelere gelmiştir. Sonuçta hep Nick'i istediklerini düşünüyorum ama formalite gereği herkesi görmelisiniz. Denemelere katıldım, iki hafta sonra menajerim beni arayıp şöyle dedi: "Seni farklı bir role istiyorlar, bunu ister misin?" Ben de "Elbette" dedim ve Jerry rolü için geri döndüm.

Oldukça dürüstlerdi, Jerry'nin aslında kim olduğunu ve karaktere ne olacağını bilmiyorlardı. Seçmelere gittiğimde, rol için gelen bir sürü farklı insanla aynı odadaydım. Orada biraz oynadık, biraz da doğaçlama yaptık ve sanırım bundan bir hafta sonraydı, menajerim arayıp, "Seni Parks and Recreation için istiyorlar" dedi. Bunlar The Office'i yaratan adamlardı ve bu dizide de arka plandaki karakterler oradaki gibi muamele görecekse, benim için düşünecek fazla bir şey yoktu. "Hadi o zaman" dedim. 

Schur: Jerry'nin karakteri hakkında fikrimiz yoktu, hattâ adı bile belli değildi. Retta'nın kim olduğunu bilmiyorduk. Pahalı zevkleri olduğunu ve Ginuwine'in kuzeni olduğunu filan bilmiyorduk. "Hadi bu ikisini alalım ve ofise koyalım" dedik sadece. Komik görünüyorlar ve onları sonra devreye sokacağız. İkinci sezonun ilk bölümlerinden birinde şöyle bir an vardı: İkinci hikaye, herkesin şehirdeki bir politikacı skandalından bahsetmesi ve dolaplarında iskelet olduğu için kimsenin gerçekten seçilemeyeceği üstüneydi. Birbirlerinin pisliklerini ortaya çıkarıyorlardı ve Mark Brendanawicz, Jerry'yi evlat edinen ebeveynlerin esrar bulundurmaktan tutuklandığını öğrenmişti. Jerry ufak bir tepki verdi ve Mark, "Ah, bilmiyor muydun?" dedi. Jerry de "Evlatlık olduğumu bilmiyordum" diye yanıtladı. Ofisin kum torbası oluvermişti. O andan itibaren, olay Jerry'yi aşağılama yarışına döndü. 

O'Heir: İşte o zaman Jerry'nin kim olduğu anlaşıldı. Ofisin salağı. Olan biten hiçbir şeyi anlamayan adam. Yapımcılardan biri olan Dan Goor'un hakkını vermem gerek -- bu fikir biraz da ondan çıktı. Geçen akşam onu veda partisinde gördüm ve "Dan, sonsuza dek sana minnettarım" dedim. Belki başka bir şey olabilirdi, Jerry'ye başka bir açıdan bakılabilirdi, ama seçilen açı buydu. Çünkü eğer bir karakter ofisteyse ve herhangi bir farklı yönü yoksa, hayatta kalma şansı hiçbir şekilde yok. Etrafta olmaları için hiçbir sebep yok. Bu yüzden bu konuda Dan Goor'a hakkını teslim ediyorum.

Katie Dippold (yazar): Jerry ile alakalı bir hikaye beni her zaman heyecanlandırmıştır. Belki de çok uzun süre gizemli kaldığı için. Tanrım, şu anda gerçek adının ne olduğunu bile hatırlayamıyorum. Ama ev hayatının nasıl olduğu hakkında büyük tartışmalar yapılırdı. Orada işlerin iyi olması önemliydi; bu yüzden iş ortamını berbat edebilirdin ama sonra eve ve harika karına kavuşacağını bilmek sorun olmazdı. Bazen birisi onun adına güzel bir şaka yazardı, ama o zaman da dışarıdaki hayatı üzücü hâle gelirdi. O yüzden bunu kesmek zorunda kaldık.

Schur: Bunu yapmaya başladığımızda, bu adam ofistekiler arasında en iyi hayata sahip olmadıkça, üzücü duracağını düşündük. "Tamam. Christie Brinkley ile evli olsun, buna ne dersiniz?" Ve görebileceğiniz en güzel üç kız evlada sahip. Ailedeki herkes birbirini çok seviyor, çok mutlular ve kocaman bir penise sahip. O adamın ofis haricindeki hayatı bundan daha iyi olamaz. Onun hikayesinin bu kısmını kurduğumuzda herkesin kaba davrandığı, beceriksiz ve aynı anda hem eğilip pantolonunu yırtan ve hem de osurabilen o adamın durumunu dengelemiş olduk.

O'Heir: Sette çok doğaçlama yaptık ama şunu söylemeliyim ki, gördüklerinizin yüzde 95'i yazılanlar. Yazarlara danışabilirdik ama nihayetinde onlara güveniyordum. Çünkü bu diziyi farklı kılan şey --bu konuda herkesin önyargılı bir bakışı var, ben hep sit-com seven biri oldum-- normalde böyle dizilerde birkaç sezon sonra yaratıcılık açısından sorun çekilmesi ama Parks için bu söz konusu olmadı. Parks and Recreation'ın bu açıdan başarısız olduğunu hiç sanmıyorum. Bence her yeni sezonda her şey güçlenerek devam etti. Yedi sezonun ardından bunu söylemek çok büyük bir şey. Ben yazarlara güveniyordum, "Şurada şöyle düşünüyoruz, sen ne diyorsun?" şeklinde fikirler verdikleri oluyordu. Ben de "Aman Tanrım, harika" diyordum. "Yok, bence öyle olmaz" dediğim bir an bile hatırlamıyorum.



Senaristler Olmadan Asla





Daniels ile konuştuğumuzda, dizinin ilk yazarının asistanı Greg Levine ile konuşmamızı şiddetle tavsiye etti. Çünkü o, "dizinin tarihçisi gibi"ydi. Dizideki karakterlerin ne kadar iyi geliştirildiğine odaklanmaya karar verdik ve onları, bu oldukları kişi hâline getiren sürecin ne olduğunu bilmeyi istedik. Öğrendiğimiz şey, bunun aslında kapsamlı, zaman alıcı bir süreç olduğuydu; ancak dizinin parçası olan insanlar, her adımda başka bir seviyeye çıktılar. 


Greg Levine (yazar ve dizi için işe alınan ilk kişi): İnsanlara yazım sürecini her zaman üç adımda anlatırım. İlk Adım, etrafa savrulan mantar panolar, not kağıtları ve kalemlerin uçuştuğu, daire oluşturan bir sürü kanepenin yer aldığı bir hikaye yaratım odasıdır ki -- bu oda, merkezdir. Yani herhangi bir konuşma, hikaye için fikir yaratabilir aslında. Bir bölüm için fikriniz vardır, odadakiler bunun için farklı bir yol açar ve kartlara farklı düşünceler yazılır. Örneğin, Hasat Festivali'nden bahsettiğimizi varsayalım: Li'l Sebastian'ın mısır tarlasında kaybolmasından, Andy ya da April'in "Seni Seviyorum" demesine uzanan bir sürü fikir. Tüm bu farklı kartlar yazılır ve hepsini kullanma konusunda endişe etmeyeceksiniz. Mike Schur'un hep söylediği şey, birbirleriyle çelişen fikirlerdi. Ortaya attığınız fikrin, başka birinin fikrinden farklı olması sorun değildi. Tüm fikirleri ortaya çıkarmak mesele. 

Dippold: Yazmaktan daha çok, fikir bulmaya zaman harcıyorduk. Bunun en sevdiğim örneklerinden biri şuydu: Hepimiz yazar odasındaki kanepelerde oturuyorduk, projeksiyondan yansıtılan bir fotoğraf albümüne bakarken, önceki gün de aynı yerlerde oturduğumuzu fark ettik. Mike kurgudan döndü, ne yaptığımızı gördü, şöyle bir iç çekti ve ofisine gitti. Ortam sessizdi, sanırım Alan şöyle demişti: "Bu albüme ikinci kez baktığımızın farkında bile değil."

Levine: O kart destesini almak eğlenceliydi, doğal olarak gelişen bir hikaye ve neyin atılması ve neyin kalması gerektiğini görüyorsunuz. Bazen kartlar sonraki bölümlerde geri gelirdi. Ya da iyi olduğunu düşündüğünüz hikaye, sandığınız kadar güçlü çıkmaz. "Ah, mısır labirentinde Li'l Sebastian ile ilgili sahip olduğumuz fikre ne dersiniz?" Hikaye oluşturma odası heyecan vericiydi çünkü bölümün iskeletinin oluştuğu yer orasıydı ve bundan sonra İkinci Adım başlıyor: O bölüme atanan yazar, üzerinde 50-60 kart bulunan panoya bakıp bir taslak yazar. Bu taslağa daha sonra yazarlardan notlar eklenir ve ardından senaryoyu yazmaları için yollanır . 

Dippold: Dan Goor bir keresinde bir deney yaptı. Ne olacağını görmek için haftasonu boyunca bir bardak kolanın içine bir kalem ya da başka bir şey bıraktı. Yılın geri kalanında yazar odası karıncalarla doluydu. 

Goor: İki haftalık aradan önce, bir bardak Red-Bull'un içine bir kalem koydum. Geri döndüğümüzde olay istilayı da geçmişti. Ofisimdeki pencerenin pervazı kararmıştı ve "Neden buralar siyah?" diye kendime sordum. Sonra orada hareketlenmeler başladı. Karıncalar ofisimizi işgal etmişti. Hiç bu kadar çok karınca görmemiştik. David Attenborough filmi gibiydi. Çılgınlık.

Brooklyn Nine-Nine'daki ofisimizde de benzer bir istila yaşandı ve bu, karıncaları dondurmaya çalıştıkları bir soğuğa sebep oldu.

Levine: Bu metin, Üçüncü Adım olan yeniden yazmanın gerçekleştiği çerçeve olan yeni iskelet hâline gelirdi. Hikayeyi ve senaryoyu uzun bir masa, bir bilgisayar ve bu bilgisayara bağlı bir sürü ekran bulunan, sıkıcı görünümlü bir konferans salonuna benzeyen ikinci bir odaya götürürler. Ve sonra yeniden yazım gerçekleşir -- yeni şakalar geldiğinde ya da taslak aşamasında işe yaradığını düşündüğünüz hikayeler yazıldıktan sonra işe yaramazsa, onları orada düzeltmeniz gerekirdi. Bazen senaryo o kadar şişerdi ki, 33 sayfalık normal bir senaryo, farklı şakalarla 50 sayfaya dek genişlerdi. Sahnelerin tonlarca farklı alternatif versiyonu ve ardından yeniden yazım bir hafta boyunca gerçekleşti ve ardından bir taslak oluştu; sonra oyuncular, masa okumasını gerçekleştirdi. Garip bir şekilde, fikirden çekim aşamasına geçmek iki ay sürdü. 

Dippold: Dişinle ezdiğinde ağzını kan içinde bırakan o sahte kapsüllerden getirmiştim. Mike kurgudayken önce diğer yazarlara verdim, sadece birkaç damla geldi ve insanlar garip görünüyordu ama mühim değildi. Sonra Mike geldiğinde tekrar denedim, bu kez daha fazla kan geldi. Sanki ağzımdan kan fışkırıyordu ve o da dehşete düşmüştü. Ona bunun bir kapsül olduğunu göstermek için yanına gitmeye çalıştım ama şimdi bunun muhtemelen bir korku filmi sahnesi gibi göründüğünü anlıyorum. "Şaka yapıyorum" demeye çalıştım ama bunu yaparken ağzından kan gelen bu kadının neden şaka yaptığını tekrarlayıp durduğunu anlamadı. Onun için kafa karıştırıcı anlardı.

Levine: Televizyon yazarlığı ortaklaşa yürütülen bir süreç. Bir komedi odasında olmaktan daha fazla deneyimim var ve komedi yazmanın o kadar ortak bir deneyim olduğunu biliyorum ki, o bölümün yazarı kesinlikle o taslağın, ilk şakaların ve ilk metnin dilinde bir ize sahiptir. Ancak son versiyon, grup çalışmasıyla ortaya çıkar. Bu dizinin başındaki kişi, sektörde tanıdığım en komik, en zeki ve en iyi adam olan inanılmaz Mike Schur'dur. Dolayısıyla Parks and Rec'in sesi olan kişi o ve son sesi yaratmak için hep birlikte çalışıyoruz.

Dippold: "Game of Thrones!" diye bağırmayı çok severdik. 

Levine: Birbirine çok yakın, harika bir gruptuk. Sezon sonunda ufak bir kutlama yemeği düzenledik ve insanlar şöyle diyip duruyordu: Bu harika bir şey. Müthiş bir şov için, birlikte oturmak istediğiniz harika oyuncular ve harika yazarlarla çalışıp aynı odada 12 saat zaman geçirmek pek sık görülmez. Ben de bunu düşünürken odayı temizliyordum. Hepimiz ayrılırken oradan bir şeyler aldık ve mümkün olduğunca uzun süre hatırlamak istedik. 

Yang: Kulağa gereksiz yere bencilce gibi gelecek ama şöyle çılgınca bir şey var: Yedinci sezonda yazar olan, uzun süredir senarist asistanlığı yapan Greg Levine, inanılmaz biriydi. Bilgisayarında, her sabah bir radyo dj'i gibi kullandığı bir soundboard vardı. Bir noktadan sonra ekipteki her yazarın kendine özel bir şarkısı oldu ve ondan sonra kendinize has bir şey söylerseniz ya da bir şaka yaparsanız hemen o şarkıyı çalmaya başladı. İnanılmaz keyifliydi. Böylece tüm bir iş günü, insanların şakalar yaptığı ve onun müzikleri yönettiği bir tür sirk hâline geldi. Sonra size özel şarkınızı duyuyordunuz. Bunlardan bazıları insanları ayağa kaldırıp dans ettiriyordu. Orada olmak isteyeceğiniz gerçekten eğlenceli bir odaydı, bu yüzden odayı bu kadar eğlenceli hâle getirdiği için ona teşekkür ederiz. 

Levine: Her zaman yazar odası eğlencelerine katılmak istemişimdir, bu yüzden günün birinde tüm yazar ve yöneticilere özel şarkılar vermek gibi bir fikrim vardı. İlk şarkıyı, tanıyacağınız en iyi insan ve kesinlikle en iyi cümleleri yazan kişi olan Morgan Sackett'a vermiştim. Yaazar odasına her girdiğinde The Omen filminin müziğini çalmanın komik olacağını düşündüm. Bu tutunca ben de başka arayışlara girdim. Yazarların kişiliğine ve tavrına uygun şarkılar seçmeye çalıştım, böylece bu şarkıları duyduğunuzda "Evet, onun şarkısı bu" diyecektiniz. 

Misal, Joe Mande'ninki NBC'nin NBA maçlarına giriş müziğiydi, Aisha Muharrar'ınki ise Project Runway'in ilk sezonunda kullanılan Doggy Fun isimli bir şarkıydı. Mike Scully'ninki Bruce Springsteen'den Born to Run'dı. Muhtemelen en çok gurur duyduğum seçim, Chelsea Peretti'ye verdiğim, Güney Koreli pop grubu Girls' Generation'ın Boyfriend isimli şarkısıydı.   

Hiscock: Benimki bir Cat Stevens şarkısıydı, çünkü ben yumuşak huylu bir adamdım. Bu beni biraz sinirlendirdi çünkü anlıyorum, ama aynı zamanda alternatif müzikleri de severim. Bu yüzden sanki daha çağdaş ve daha havalı bir şey seçebilirdi. Chelsea'ninki her zaman harikaydı. Tam bir dans müziği. Ne zaman çalsa kalkıp dans ederdi ama biraz da ruh hâline bağlıydı tabii. O gün nasıl hissettiğine bağlı olarak bazen sadece yerinde oturup dans eder ya da kalkıp tüm odayı dolaşarak dans ederdi.  

Frankel: Yazarlar çok iyi ve karakterler bir senaryo içinde görüldüklerinde daha iyi anlaşılıyor. Jay Jackson, Perd Hapley olmanın özel bir yolunu bulmuştu. İnsanlar, oyuncular için yazıyor; ancak bir kişiyi görüp tanıdıklarında, o zaman oyuncu için bir şeyler hissediyorlar. Her dizide böyle olur, o zaman güçlü yanlarına yönelmeye başlarlar. Yani, solucan dansı yaptığı bir bölüm vardı mesela. Yazar odasından değilim, bu yüzden bunun nereden çıktığını bilmiyorum. Bu dansı yapabileceğini bilmiyordum. Helen Slayton-Hughes, Ethel Beavers'ı oynadı. Harika bir karakter, ona bir şeyler eklemeye devam ettiler, çünkü... başından beri o karakter gibiydi ve onu o kadar güzel canlandırdı ki, dizide onun için bir yer olmaya devam etti.



Pawnee Hızını Alıyor


Parks and Rec'in ilk sezonunu, yedinci sezonun ardından izlemek, Sue's Salads ve Paunch Burger arasında karar vermeye çalışmak gibi. Gece ve gündüz kadar farklı ve bu, karakterlerin evriminden kaynaklanıyor. Jerry departmanın kum torbası; Donna da sıradan bir baş belası hâline geldi. Ron aşk, mizah ve sabır gibi yeni şeyler keşfetti, Ann ve April ise 'Time After Time'ın bir ofis yorumuyla arkadaş olabileceklerini fark ettiler. 

 

Daniels: Bir dizide çalışmanın eğlenceli kısmı, ilk birkaç yıl için, neredeyse her hafta daha da iyiye gitmesidir. İkinci sezonun ilk bölümü, yani hayvanat bahçesi bölümü büyük bir sıçramaydı. Fred Armisen'in oynadığı, Venezuela'daki kardeş şehrin işlendiği bölüme bayıldım. Favorilerimden biriydi. Adam Scott ve Rob Lowe'un, ikinci sezonun sonlarında diziye katılmasıyla başka bir büyük adım daha atıldı. Bu muhtemelen en büyük dönüştürücü hamleydi. Bir sürü eğlenceli şey, birçok harika bölüm ortaya çıktı onların gelişiyle. 

Muharrar: Gidişatı değiştiren şey, Adam Scott ve Rob Lowe'u diziye eklemek oldu. İkisi de çok komikti ve Leslie ile Ann için harika partnerler oldular. Ben hakkında yazmak çok hoşuma giderdi. Şahsen hayatın birçok alanında gergin bir 'nerd'üm ve sürekli Star Trek'ten bahsedip hayran teorilerine kafayı takmış bu yeni karakteri işlemek çok eğlenceliydi. Diğer karakterlerle keşfedemediğimiz yeni bir dünya açıldı. Rob'la da aynı şekilde. Chris Traeger, Leslie'den bile daha iyimser olan, inanılmaz ve benzersiz bir karakter. Keşke ikisine daha fazla hikaye yazabilseydik; ama ne zaman bunu denesek, bu iki aşırı mutlu ve pozitif insanın aralarında ciddi bir çatışma olmadığını fark ettik. 

Hiscock: İkinci ya da üçüncü sezonda artık karakterleri tanıyorduk ve setteki herkes de az-çok uyum içerisindeydi. Tüm oyuncular bu durumu benimsedi ve karakterlerini iyi tanıyorlardı. İşte o zaman her şey tamamdı. 

Yang: Planlama ve tesadüfün bir bileşimi bu. Çokça bahsettiğimiz bir örnek, misal: "Av Gezisi' adlı bölümde April ve Andy karakterlerini, ikinci hikayede bir araya getirmek, bizim açımızdan büyük şanstı. Hikayede kelimenin tam anlamıyla ofiste dolaşıp duruyorlardı ve sonra inanılmaz bir kimyaya sahip olduklarını gördük. "Belki de bu iki karakter bir ilişki geliştirmeli" diye düşündük. Bu ilişki, başımıza gelen tesadüfi bir şeyin hoş bir örneğidir ve sonra da işte yazarlar, oradan bir şeyler üretirler. 

Goor: Benim yazdığım ve Greg Daniels'ın yönettiği 'Av Gezisi' isimli bölümde inanılmaz bir şey oldu. Hikayenin amacı Andy ve April'i romantik bir rotaya sokmaktı ve bu da senaryoda çok belli-belirsiz şekilde yer alıyordu. Çünkü iki karakter için bir olay örgüsü oluşturduğunuzda kimyalarının uyuşacağından asla emin olamazsınız. Biz çekimdeyken diğer tüm karakterler av köşkündeydi, bu yüzden stüdyoya döndüğümüzde sadece Chris ve Aubrey vardı.

Çekime başlamadan hemen önce Chris Pratt, Greg ve bana dönüp "Onu kendime aşık edeceğim" dedi. Ve yaptı; yaptılar. Muhteşemdi. Karakterler bu kimyaya sahipti. Bunu görmek çok güzeldi.

Muharrar: Romantizmi severim ve Adam'ı 'Ben' rolünde diziye eklediğimizde Leslie'nin hikayesi değişti; onu gerçekten anlayan bir suç ortağı ortaya çıktı. Diğer karakterler gibi Ann de onun yanındaydı ama o ve Ben tam bir ruh ikizi. Bunu diziye dahil etmemiz harika oldu.

Dippold: Mike bir gün geldi ve şöyle dedi: "Andy ve April'i evlendirsek ve muratlarına erip eremeyeceklerini düşünmek yerine onları doğrudan evlendirsek nasıl olur?" Onların yapacağı bir şey gibi görünüyordu. Sonra hepimiz, Andy'nin ailesi ve April'in tuhaf arkadaşlarına bakarak, bu düğünün nasıl görüneceğini ve ne tür garip yemekler sunacaklarını düşünerek beyin fırtınası yaptık. Kimin şakası olduğunu hatırlamıyorum ama en sevdiğim Andy ve April sahnelerinden biri, daha sonraki bir bölümde Ben'in, yemek yerken tek bir çatalı paylaştıklarına dikkat çektiği andı.

Yang: Dizinin en iyi yanlarından biri, oyuncuların mizaçlarını, ilgi alanlarını ve bunların eğlenceli hallerini karakterlere dahil etme şeklimizdi. Bu dizi; yazarlar, oyuncular ve yapımcılar arasındaki işbirliğinin harika bir örneğiydi. Nick Offerman'ın ahşap işçiliği ve viskiyle ne kadar ilgili olduğu ve Aziz'in havalı kıyafetler ve yiyecekleri ne kadar çok sevdiği gibi bariz örnekler var. Ancak her dizide, özellikle de bir komedide, yazdıkça karakterleri buluyor ve onları daha iyi tanıyorsunuz. Yani ilk sezondan yedinci sezona dek, onları iyi bir şekilde ele aldığımız, harika bir noktayı gördük diyebilirim. O zaman da ne olacağı hakkında sıfırdan bir şeyler uydurmak yerine bu karakterleri yazabilmek bir zevk hâlini alıyor.

O'Heir: Parks'ın en iyi bölümlerinden biri, Aziz ve Retta'nın "Kendine İyi Davran"ıydı. Çünkü onlar eşyalarını çok seven, materyalist insanlar. Chris Pratt karakteri, bir çukurda yaşamaktan, April Ludgate ile evlenmeye, kibar ve tatlı bir adam olmaya uzandı. Nick Offerman'ın karakteri, kimseyle hiçbir şey yapmak istemeyen huysuz bir özgürlükçüden, ailesine hayran, harika bir babaya dönüştü. Her karakter kendi sesini buldu. Final bölümünde yaptıkları şeyi daha önce bir sit-com'da hiç görmemiştim -- ki iyi bir sit-com izleyicisiyim. Her karakter hak ettiğini aldı. Senaryoyu okudum ve ağladım -- son birkaç haftada zaten buna meyilliydim. Çünkü sadece mutlu değildim, aynı zamanda bu karakterlerin ortaya çıkış şekliyle de gurur duyuyordum. 



Jean-Ralphio'yu Nasıl Yazarsınız? 




Diğer pek çok kişi arasında, meclis üyesi Jeremy Jamm ve Jean-Ralphio Saperstein gibi yardımcı karakterlerin varlığı, ana karakterleri sürekli olarak daha iyiye götürdü. Bu nedenle dizide nihayet taşlar yerine oturduğunda, herkes bundan faydalandı. Tammy 2'nin aşırı çıplaklığı ve Perd Hapley'nin basit haber sunumunu yazmanın her zaman bir nimet olduğunu varsayabilirsiniz ancak bu hep böyle değildi. 


Goor: İlk dönemdeki birçok karakter birdenbire ya da şaka olarak ortaya çıktı. Mesela Ron'un ilk ve ikinci karısının adının Tammy olması, ve hattâ annesinin adının da Tammy olması gibi. Sonradan Tammy'lerle tanışmanın ilginç olabileceğini düşündük; Mike, Megan Mullally'yi kadroya almaktan bahsetmişti epeyce. Dizi oturdukça, yazarlarımız ya da Mike, birlikte çalışmak istedikleri komik insanlar tanıyordu. Mesela Ben Schwartz ile tanışan ve Jean-Ralphio fikrini bulan oydu. 

Levine: Herkes için, her zaman daha kolay bir ses ya da yazması daha kolay bir karakter vardı. Şahsen, oturup da benim yazdığım ikinci bölüm olan 'Ben'in Ebeveyenleri'ni kaleme almak zorunda kaldığımda, Tom ve Jean-Ralphio'nun sahnelerini sona sakladım, çünkü onları yazarken çok gergindim. Chris, Andy&April ve Ann hikayelerini becerebileceğimi düşündüm. Tom ve Jean-Ralphio'nun sesini bulmak için beynimi değiştirmem gerektiğini biliyordum. Kişisel olarak çok daha kolay olan ve bazıları çok daha zor olan karakter sesleri var. Ama bence konu, hikaye fikirleri olduğunda, karakterlerden bağımsız olarak bu fikirleri almak eğlenceli. 

Jean-Ralphio asla söyleyemeyeceğim şeyler söyleyen ve beynimin normalde gittiği yerden biraz farklı bir sesi olan, korkunç derecede saldırgan ama sevimli bir insan. Benim komedi anlayışım daha çok Leslie-Ben ikilisi ya da Chris ya da Andy-April ikilisi çizgisinde ve biraz değişmem gerektiğini hissettim. Jean-Ralphio'yu yazmak benim için çok zordu. Ayrıca o roldeki Ben Schwartz'ın inanılmaz derecede komik ve şaşırtıcı olduğunu düşünüyorum ki, onun söyleyebileceği şakalar yazmak istedim ve bu baskıyı hissettim.

Muharrar: Kendine has karakterlere sahip olmak harika bir şey. Asla sıkılmıyorsunuz. Gerçi Ron Swanson için ahşap işçiliği hikayeleri yazdığımızda, senaryoya "Bunu Nick'e sorun" ya da "Nick hangisini derse, kullanılacak en iyi ağaç odur" gibi notlar koyuyorduk. Hani doktorlu dizilerde uzmanlık gerektiren bir şeyi gidip doktorlara sorarsınız ya, onun gibi. Ancak bu, Ron hakkında yazmamızı zorlaştırmadı -- sadece hiç de becerikli olmadığımızı ve Nick'in yardım etmekten her zaman memnun olduğunu ortaya çıkardı. 

Hiscock: Öncelik, birincil hikayenin Leslie üstüne olması, sonra da Greg Daniels'ın The Office'te yaptığı gibi, her karakter ötekinin hikayesine dahil olsun. Hangisine verileceğinizden emin değilsiniz. Yani bu bir ekip çalışması ve en iyi hikayeyi kurmaya çalışıyorsunuz; sonra size veriliyor ve onu yazıyorsunuz. Bazen sadece çekiliş şansınız oluyor. 

Yazmayı en sevdiğim sahneler, Ron ve Leslie'nin bulunduğu sahneler. Bu dizideki en sevdiğim ilişki onlarınkiydi ve bir çeşit Bay Grant/Mary Tyler-Moore hissi veriyorlardı. Belediye meseleleri söz konusu olduğunda zıt cephelerde durmalarına rağmen tatlı olmalarına ve birbirlerine saygı duymalarına bayılıyordum.

Yang: Perd Hapley benim favorim. Sanırım tüm karakteri şöyle bir replikten doğdu: "Sırada, gelişmeye devam eden bu haber hakkındaki gelişmeler var." Yani adam, mevcut her repliği bir haber spikeri gibi okuyor ve bu çok sağlam bir komedi uygulaması. Tüm replikler birbirine geçmiş vaziyette. Bu gerçekten tuhaf yan karakterleri oluşturmaya başladık. 

Jean-Ralphio ve Dennis Feinstein gibi harika karakterlerimiz vardı, ancak yazarların en sevdiği karakterlerden biri, beşinci sezona dek görünmeyen ve kasabadaki rehin dükkanının sahibi olan Herman Lerpiss. Leslie ve Ben'in alyans aldıkları sahnede ortaya çıkıyor -- bir sürü dövmesi olan, garip bir yan karakter.  Bu noktadan sonra onu her bölümde bir yerlere eklemeye çalıştık. Simpsonlar'ın kasabası Springfield gibiydi -- sadece karakterleri değil, yazdıkça kasabayı da yaratıyorsun. Bu da yazarlar için keyifli bir iş. 



Sonsuza Dek Mutlu


Altıncı sezonun son bölümü 'Moving Up,' mükemmel bir dizi finali için gereken her şeye sahipti, ta ki şaşırtıcı şeyler yaşanana kadar. Yedinci ve son sezonu üç yıl ileriye sarmak, oyuncu ve yazarlar için cesaret gerektiren bir işti, çünkü sezon başında 2017 yılı seçildiğinde, karakterler çok değişmişti. Ancak daha önce tüm aktörlerin doğru rollere düşmesi gibi, yine şans yüzlerine güldü ve şimdi yapılacak tek şey, karakterleri Pawnee'nin o güzel günbatımına doğru göndermekti. 

 

Yang: Yedinci sezonun galasında üç yıl ileriye atmalayı tartıştık. Bunu yapmak isteme sebeplerimizden biri de, çok heyecan verici görünmesiydi. Burada hakkını vermek gerek: Mike, karakter oluşumundaki değişiklikten çekinmiyor. Dizi, yarım saatlik bir sit-com'da görmeye alışık olduğumuzdan daha agresif bir değişikliğe gitmişti. Sonra 'Moving Up'ı topluca okuduk ve gerçekten iyi gitti, hepimiz heyecanlandık. 

Levine: Leslie'nin, yeni ofisine arkadaşlarının fotoğrafını astığı sezon finalini izlediğimde "İşte bu" dediğimi hatırlıyorum. İşte mükemmel bir dizi finali. Buradan sonra daha ne yapabilirsiniz?

Yang: NBC'den Lauren Anderson gerçekten iyi notlar verdi: "Bu senaryoyu seviyorum, bence toplu okuma harika geçti. Şakalar komik, performanslar iyiydi. Biraz dizi finali gibi hissettiriyor." Ve biz, dizi bitmiş gibi hissettirmememiz gerektiğini düşündük. Sanırım toplu okumadan sonra o toplantıda önerildi: Altıncı sezonun finalini, sonraki sezonun geçeceği 3 yıl sonrası ile bitirerek, sezonu "Dizi bitmiş" havasından kurtarmaya ve izleyicileri yeni sezon için heyecanlandırmaya çalıştık. Bence işe yaradı. Sadece garip bir ileri sıçrayış ve --sabit kamera çekimleri, Jon Hamm orada-- kasıtlı olarak kafa karıştırması gerekiyordu. İnsanlarda yankı buldu ve açıkçası insanların son sezondan heyecan duyduğunu düşünüyorum. 

Levine: Dizinin gerçek finali yazıldı ve yaratıldı; bunun gerçek final olduğunu düşünmekle mallık ettim. Senaryoya, masa okumasına ve çekimlere dayanarak iyi olacağına dair büyük ümitlerim var. Bence gerçekten muazzam olacak ve çok güldüğümüz ve içimize işleyen anlara sahip, etkili bir noktada bitirdik. Çok seviyorum. 

O'Heir: Pek çok insan bana, "Jerry'nin sonunu yazsaydın nasıl bir şey olurdu?" diye sordu. Siz sonunu görmeden bu cevabı verdiğimi biliyorum ama Jerry için müthiş bir son yazmışlar. Cidden bundan daha iyisini düşünemezdim Jerry için. Neler olacağına dair bir şeyler duymuştum. Sonra düşüncelerimi almak için bana sundular ve çok etkilendim. Çok saygılı bir davranış. Çünkü Jerry aptal biri olsa da, aynı zamanda birçok harika yönü de var. Güzel bir ailesi, onu seven bir ailesi var. Hepimiz için Jerry'ye harika bir uğurlama, harika bir final sundular. 

Schur: Bu konuda ne yapıldığına dair anılarımızı tazelemek için, yıl boyunca senarist odasında bir sürü dizi finali izledik. Ve benim için en tatmin edici olanları, dizi bitip de son isimler de geçtikten sonra gerçekten ileriye dönük bir proje oluşturabileceğimiz, herkesin nerede olduğunu ve insanlara ne olduğunu hayal etmenizi sağlayanlar gibi geldi. Son sahneden sonra tahmin yürütebilirsin böylece. 

Daniels: Bence duygusal açıdan, yıllar içinde yapılanların hakkı veriliyor ama belirli bir şey söylemeyeceğim. 

Schur: Bölüm, aslında karakterlerin bazı açılardan birbirlerine ve tabii ki izleyicilere veda etmesiyle ilgili. Bunun da ötesinde, hikayenin tasarımı, diziyi seven kişiye, herkesin ne yaptığını ve herkese ne olduğunu hayal edebileceğinizi hissettirmeye çalışmaktır. Bence karakterle özdeşleşirseniz ve karakteri severseniz, hepsinin iyi olacağını bilmek istersiniz. Hikayeyi oluştururken asıl amacımız, o insanları her hafta izleyemediğimiz zamanlarda da iyi olacaklarını herkese göstermekti. 

O'Heir: Maalesef ağladığım fotoğraflar internete düştü. O yüzden inkar edemem. Zordu. Sonun yaklaştığının hepimiz farkındaydık. Ama bir açıdan sevindim, çünkü bizim için çok şey ifade ediyor. Bizim için herhangi bir dizi, yapıp bitirdikten sonra öylece başka bir yapıma geçeceğimiz bir proje değildi. Çok özel bir iş olduğu için ayrılma düşüncesi korkunçtu ama bunu atlattık. Her birimiz kendi bireysel vedamızı sunduk -- zordu. Sonra veda partisi verildi ve orada tamamen dağıldık. Chris Pratt ve Nick Offerman, gitarlarını alıp 'Bye Bye Little Sebastian'ı söylediler, ki harikaydı. Sonra Amy ve Mike Schur birer konuşma yaptılar. Hepimizin bir daha benzerini tecrübe etmeyeceğimizi söylediğimiz, özel bir dizi. Bir daha böyle bir grup insanla bağlantı kurma ihtimalinin zor olduğunu düşünüyorum. 

Schur: Çok duygusaldı. Programımızı, son sahnede tüm oyuncu kadrosuyla, aynı anda sette bulunacak şekilde ayarladık. Böylece dizinin son anlarında bir arada olabildik. Çok güzeldi ve olması gerektiği gibiydi. Oyuncular, yapımcılar, herkes çok üzgündü. Ama mümkün olan en iyi şekilde üzgün. Ve kendimize, bu kadar üzgün olmamızın, harika yıllar geçirdiğimiz anlamına geldiğini hatırlatıp durduk. Dünyadaki en kötü şey, dizinin son gününü de bitirip "Beni buradan çıkarın" demek olurdu. Çok daha üzücü bir senaryo olurdu bu. Her şey çok güzeldi ama üzücü türden güzeldi. Üzülmenizin sebebinin, harika bir şeyin bitiyor olduğunu fark ettiğinizde, üstesinden gelebileceğiniz bir duygudur bu. 

 



(Orijinali için şuradan. Yardımları için İpek'e teşekkürler.)

Yorumlar