Çeviri: 1977'deki Meşhur Elektrik Kesintisinin, Hip-Hop'ın Doğuşuna Etkileri



(Hip-hop'ın ortaya çıkışının 50. yıldönümü sebebiyle blogda çeviriler paylaşacağız. İlki bu. Jonathan Abrams'ın geçenlerde çıkan kitabı 'The Come Up'tan bir kesit. Aslı şurada. İyi okumalar.) 


LİMONLARDAN LİMONATA


Bronx, New York -- 1973-79 

Clive Campbell, 1960'ların başında ailesiyle birlikte Jamaika'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti ve siyasi istikrarsızlık içerisindeki bir ülkeden başkasına geldi. Kingston'da Campbell, taşınabilir dev ses sistemlerinden gelen reggae ve dub müziklere aşık olmuş, enstrümental şarkılar üstüne insanlara kadeh kaldırtan ve sohbet eden DJ'lere hayran olmuştu. Campbell, Bronx'a insana kendini iyi hissettiren disco müziğinin hakimiyeti sırasında geldi; sivil haklar dönemiyle, azalan bir nüfus ve işçi huzursuzluğuyla karşı karşıya olan bir New York'un korkunç mali sıkıntılarıyla karşılaştı. Ayrıca --Philadelphia'da başlayıp oraya gelen-- şehirdeki yükselen graffiti akımına da dahil oldu ve Kool Herc adını aldı.  

11 Ağustos 1973'te Campbell, Batı Bronx'ta yer alan, Sedgwick Bulvarı'ndaki 1520 numaralı evde, kızkardeşi Cindy'nin okula dönüşü için bir bağış toplama partisine evsahipliği yaptı -- ve o gün, hip-hop'ın doğduğu gün olarak kabul ediliyor. Genç Campbell o gün, James Brown ve Incredible Bongo Band'den seçmeler içeren eklektik bir plak koleksiyonuyla birlikte kendi devasa ses sistemini bir araya getirmişti. Partide, mahalleli gençlerden oluşan memnun bir dinleyici kitlesinin önünde DJ Kool Herc, iki pikap arasında geçiş yaparak, şarkıların breakbeat bölümlerini izole eden ve uzatan "Atlıkarınca" tekniğini kullandı. 

DJ Kool Herc, partileri gittikçe daha büyük kalabalıkları çektiği için Bronx'ta bir halk kahramanı haline geldi. Popüler sokak partilerine evsahipliği yaptı ve Clark Kent ile birlikte Kool Herc & the Herculoids'i yarattı. B-boy, B-girl ve breaker olarak bilinen akrobatik dansçılar (medya sonunda onları "break-dansçılar" diye niteledi, bu terim bugün halen yaygın şekilde kullanılmaktadır) dans çevrelerinde rekabet etmek için DJ Kool Herc'in partilerine akın etti -- dans edilecek kısa anlar için uzun şarkıları beklemeye gerek yoktu artık.  DJ Kool Herc, hip-hop'ın ilk MC'si olarak kabul edilen arkadaşı Coke La Rock'tan yardım istedi. La Rock, kadeh kaldırma âdetini, arkadaşlarının adlarını zikretme ve partiye gelenleri dans etmeye teşviğe uyarlıyordu.

Zamanla, Afrika Bambaataa ve Grandmaster Flesh, çığır açan katkılar sağlayan, hip-hop'ın gelişmesi ve yayılması için temel oluşturan Bronx DJ'leri olarak DJ Kool Herc'e katıldılar.



 

DJ Charlie Chase (Crush Cold Brothers): Bronx [60'ların sonunda ve 70'lerde] yoksulluğun merkez üssüydü; enerji dolu, enerjiyle ne yapacağını bilemeyen, pek fazla etkinliği olmayan, hiçbir şeyi olmayan, rol modeli olmayan çocukların merkez üssüydü. 

MC Debbie D (sanatçı): Güney Bronx yoksullukla boğuşuyordu -- suç, çeteler, gecekondu sahipleri, her yerde terk edilmiş binalar. Böylece Bronx'u "Harabe Bronx" diye anmaya başlamışlardı. Ve gençler için güvenli olacak yerlere para dökmezlerdi. Dışarıda müzik varsa, siz de oraya giderdiniz; binlerce çocuk olurdu oralarda. Yapacak başka bir şeyimiz yoktu.

Michael Holman (gazeteci): Pek çok genç, [Patti] LaBelle, James Brown, Funkadelic gibi sanatçıların canlı performanslarını izlemek için şehir merkezine gidiyor, aynı zamanda ünlü diskolara gidiyor, en iyi kıyafetlerini giyip en yeni dansları icra ediyor ve mahalledeki serseriler ile tüm o sorunları arkalarında bırakıyorlardı. Geride kalan, daha genç insanlardan oluşan bir kitle ve tüm dansları icra edebilen ergenler -- bazen en yaratıcı kişiler ve en iyi dansçılar onlar oluyordu. 

Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör): Hip-hop'ın büyük bir parçası break-danstır, b-boying'dir. Dans, hip-hop'tan önce vardı; gerçek dans stili, [Kool Herc'ün kullandığı] soul şarkılar ve playlist'lerden geliştirildi.

Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers): Herc mahallede efsanevi bir figürdü. Onu görmeden önce hakkında bir şeyler duyardınız.

Sadat X (sanatçı, Brand Nubian): Herc'ün çok büyük bir figür olduğunu hatırlıyorum -- sadece kaslar ve gözlük. İnsanları yöneten bir komutandı o. 

MC Debbie D (sanatçı): Kool Herc ortaya çıkıp çalmaya başladığında ve ardından diğer önemli DJ'ler --[Afrika] Bambaataa, [Grandmaster] Flash, L Brothers-- kendilerini göstermeye başladıklarında hepimiz bu partilere gider olduk. 

Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör): Duymak istediğimiz müziği çalıyordu. B-boy şarkılarından, break-dans şarkılarından oluşan özel bir listesi vardı --  şu anda 10 tanesini sayabilirim: James Brown'dan "Give It Up or Turnit a Loose", Isley Brothers'tan "Get Into Something", Baby Huey'den "Listen to me, Booker T. & M. G.'s'den "Melting Pot." Dennis Coffey ve Detroit Guitar Band'dan "Scorpio" vardı. "Shaft in Africa." Michael Viner's Incredible Bongo Band'den "Apache." "Soul Power", "Sex Machine", "Escape-ism" ve "Make It Funky" gibi birkaç James Brown şarkısı daha -- ve bunlara benzer şarkılar.   



 

Bu şarkıları çalarken B-boy'lar ortaya çıkar ve kalabalığın içinde çemberler oluştururlar. O çemberlerin içinde yarışılırdı; akrobasi, takla, bükülme ve her tür hareketi yapıyorlardı ve James Brown gibi ayak hareketleri sergiliyor, o zamana dek gördüğüm en iyi dansçılar gibi ayak hareketleri yaparak yere iniyorlardı. Ve elbette, elinde ekolu bir mikrofon vardı: "Genç hanımlar, hi-hi-hiçbir vücudu incitmeyin. Mikrofonda Kool Herc-Herc-Herc. Herculoids-loids-loids. So-so-so-son noktaya kadar gidiyor." Aynı zamanda hem gizemli, hem de sihirliydi. Diskoydu ama getto diskosu. 

Rahiem (Grandmaster Flesh and the Furious Five): O zamanlar Bronx'ta çalıp da onun seviyesine ulaşmayı arzulayan tüm DJ'lerin gözü onun listesindeydi. Kool Herc'ün hip-hop'a olan katkısı kendi playlist'iydi. 


Hip-hop olarak bilinen şey, 1970'lerin başında, DJ Kool Herc ile yaklaşık aynı dönemde faaliyet gösteren, güçlü ses sistemlerine sahip DJ'lerin ortaya çıkmasıyla doğdu. Paradise Gray'in bir kat üstünde oturan Disco King Mario, Chuck Chuck City isimli ekibiyle birlikte hip-hop'ın ilk partilerinden bazılarına imza attı. Disco King Mario ve Afrika Bambaataa, Black Spades çetesinin eski üyeleriydi ve Mario, Bambaataa'nın ilk dönem setleri için ekipman ödünç verdi.  



Kuzey Carolina'dan gelen biri olan Pete DJ Jones, Manhattan'daki mekanlarda popülerdi. Kurtis Blow da dahil olmak üzere birçok kişinin, iki pikap ve aynı plağın kopyalarıyla çaldığını gördükleri ilk DJ'di. Ki bu stil, funk ve soul şarkıların 'break' kısımlarını uzatarak DJ'liğin temeli haline gelmişti. Pete DJ Jones ayrıca, Grandmaster Flesh'a akıl hocalığı yaptı. 

Brooklyn'in Grandmaster Flowers'ı, aynı anda funk ve disko kayıtlarını mikslediği ve büyük sokak partileri verdiği için hip-hop'ın en eski öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir. 1969 yılında Yankee Stadyumu'nda James Brown'dan önce çaldığı bile olmuştu.

Maboya ve DJ Plummer gibi diğerlerine, hip-hop'ın ortaya çıkması için bir taslak hazırlarken katıldılar ancak sonradan oluşan ilgiyi, övgüyü veya beklenmedik finansal getiriyi asla toplayamadılar. 


Daddy-O (sanatçı, prodüktör, Stetsasonic): Bence insanlar bazen, ilk ekipman ortaya çıktığında ve sokak lambalarına bağlandığında, bunun hip-hop olduğunu düşünüyorlar. Doğru değil bu. Ses sistemlerini ilk kez gördüğünüzde disko çalıyorlardı: Grandmaster Flowers, adamım Pete DJ Jones. Bir de Lone Ranger, Sly&Robbie, Bob Marley and the Wailers falan çalan reggae'ci elemanlar vardı. Sokakta gördüğünüz ilk ses sistemleri, disko ve reggae ses sistemleriydi. 

Paradise Gray (Latin Quarter'in menajeri, X Clan): Anneme "Hip-hop'ın anası" derim, çünkü ilk plaklarım, oturma odamızdan gelmişti. Beni George Clinton, James Brown, Maceo [Parker], Bootsy [Collins] ve Sly and the Family Stone ile tanıştıran oydu. Yani, bir sürü 'breakbeat'. Sonunda Herc, Flowers ve Bam'i duyduğumda, bende zaten o kayıtların olduğunu fark ettim. 

DJ Mister Cee (prodüktör): Bu, pek çok DJ'in DJ'lik zanaatına girip, büyük ve harika hoparlörler aldığı zamandı -- böyle diyorum, çünkü hoparlörün üzerinde 'Harika' yazan bir çıkartma vardı. O dönemde DJ'ler dışarıda çalar ve elektrik direğini açarlardı. Bugünlerde orada bir çıkış oluyor. O zamanlar elektrik direğini açar, kabloları birleştirir ve bir uzatma kablosuna bağlardık. Elektriği böyle sağlıyorduk. 

Paradise Gray (Latin Quarter'ın menajeri, X Clan): Hip-hop'la alakalı her şey illegaldi. Ortalama bir sokak partisi yapmak için kaç tane kanun çiğnendi, haberiniz var mı? Elektrik direklerini kırardık. Kabloları keser ve tüm elektriği çekerdik. Özel hizmet bu. Dışarıda, sokaklarda parti yapmak için iznimiz yoktu. Kendi ekipmanımızı getirir ve yapardık. Polise, bizimle uğraşması için meydan okurduk. 

Sadat X (sanatçı, Brand Nubian): DJ'in gelişini görme beklentisi; plak kasalarını taşıyan 2-3 kişi olurdu. Onların masaları açıp turntable'ları koymalarını izlersiniz, sonra birileri gelir, bazıları yemek yapar. Birdenbire müzik başlardı. Karnaval havası vardı. 

DJ Mister Cee (prodüktör): Bunların hepsi Bronx'tan, Kool Herc'ten geldi ve Brooklyn'de olan bize kadar aktarıldı. 

Paradise Gray (Latin Quarter'ın menajeri, X Clan): Bronx'un hip-hop anlatısının biraz kusurlu olduğunu düşünüyorum. Ve bunu söylerken, şunu demek istiyorum: Yemek, hip-hop ise, şef de Bronx'taydı. Ancak malzemeler, yemekten çok önce vardı. 

Benim için, [Disco King] Mario, havanın, tarzın ve lezzetin özüydü. Yaşayan ve nefes alan, binanızdaki Super Fly-Shaft'tı. Çok iyi giyinen, karizmatik, dans etmesini bilen biriydi. Ve Pete [DJ Jones]'un, evimden bir blok ötede bir barı vardı. Topluluğumuzdaki harika bir siyah işadamıydı. DJ'liğe getirdiği ciddiyet ve bir siyah erkek olarak örnek teşkil etmesi, benim için anlatılamaz öneme sahipti. 

Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör): [Kool Herc] bu listeyi çalmaya başladığında, hip-hop'ın babası oldu. İşte o zaman popüler oldu ve duymak istediğimiz müziği çaldığı için tüm B-boy'lar onun mekanına akın etmeye başladı. 

Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): Bu partilere dans etmek için giderdiniz. Ve birisi, bir rakip, sizinle çembere girdiğinde, eğer bir B-boy ya da B-girl iseniz, o zaman niyetiniz, karşıdakini yakmaktı. Yani onları dans kapışmasında yenmek. Ve B-boy kültürü göçebeydi. Bir yerde bir DJ'in çıkacağını biliyorlarsa, kalkar oraya giderlerdi. Ve 1973'ten 1978'e dek Bronx'a has bir şeydi bu.  

Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers): Herc'ü ilk gördüğümde 15 yaşımda falandım. Ses sistemini ve partisini ilk kez görüşümde aklım başımdan gitmişti. Onu kulüpte görmem, hip-hop'a gönül vermem açısından çok önemli bir andı. 

DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers): Herc ile birlikte katıldığım ilk partide Herc harikaydı. Büyük bir seti vardı ve benim ilgimi çeken şey, setinin büyüklüğüydü. [Herculiods'ten] Clark Kent de onunla beraberdi. Ve mikrofondan anonslar yapıyorlardı. 

Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör): Coke La Rock, mikrofondaki adamdı. Daha çok sokaktaki bir adam, bir köşebaşı torbacısı gibiydi. Yani geveze biriydi ve karşısındakini diliyle alt ederdi. Herc, Jamaika'dandı. Bronx'a yeni gelmişti ve Coke La Rock'la tanışmıştı. Coke La Rock yerel ağza hakimdi. Böylece arkadaş ve ortak oldular. 

Michael Holman (gazeteci): Geceleri parkta parti veren Herc, Bambaataa, Grandmaster Flash, Jazzy Jay gibi deneyler yapan DJ'leriniz var. Bronx River konutlarında Bambaataa ve Zulu Nation hakimdi. Diğer mahallelerde, örneğin Sedgwick Bulvarı'nda Kool Herc var ve şöyle diyorlar: "Şimdi, [Patti] LaBelle bu akşam şehir merkezinde çıkacağı ve herkes oraya gideceği için, aynı anda bir parti vereceğim ve şehir merkezine gidemeyen tüm çocuklar, parktaki benim partime gelecek."   

İnsanlar DJ'in plakları döndürmesiyle parti yapıyor, dans ediyor, birçok nedenden dolayı şehir merkezine gidemeyen bu ortaokul çocukları için disko hitlerini çalıyor ve hazır bir izleyici kitlesine sahipler. Ama o, merkezdeki bir mekan tarafından işe alınmamıştı ve ne çalıp çalmayacağı söylenmiyordu. İstediğini çalardı, çünkü onun partisiydi bu. Kimse ona bunun için para ödemiyordu. Eğlence için. Sevgi için. 

Yani, artık sadece disko plakları çalmaya bağlı değiller, 10 yıl öncesinden James Brown gibi dans hitleri de çalıyorlar. Çoğu zaman Jamaika veya Karayip hitleri, dub hitleri çalarlardı. Sonra, 'Plakların Kralı' olarak anılan, Bambaataa gibi çılgın bir kişi, varoşlarda yapılan ve siyahlarla latinlerin organize ettiği bir partide asla çalınmayacak bir plağı koyardı mesela. Çünkü inkar edilemeyecek kadar iyi bir şarkı olurdu, mesela I Dream of Jeannie'nin jenerik şarkısı ya da Monkees'in 'Mary, Mary'si gibi. 


Hip-hop'ı yaratan unsurlar, Güney Bronx'ta, çevredeki karmaşa ve kurumsal ihmal yoluyla yükseldi. Şehir plancısı Robert Moses'ın vizyonu olan pahalı Cross Bronx Otoyolu, muazzam bir tahribat ve gönül yarası ortaya çıkardı. 15 yıllık inşaat sürecinin ardından 1963'te tamamlanan, bir kentsel alan boyunca inşa edilen ilk otoban, Bronx'u ikiye ayırdı ve çoğunlukla Afro-Amerikan ve Porto Rico kökenli vatandaşlardan oluşan toplulukları yok etti ve yerlerinden etti. Bölge sakinlerinin çoğu, büyük toplu konutlara taşındı. 

Güney Bronx'un ekonomisi çökmüştü. Gayrimenkul değerleri düştü. Kundaklamalar yaygınlaştıkça, yangınlar bölgeyi kasıp kavurdu. Yanmış, içi boşaltılmış ve terk edilmiş binalar, bloklar boyunca uzanıyordu. Uyuşturucu tüketimi artmıştı. Göç yüzünden kamu programları azaldı. Ekim 1975'te başkan Gerald R. Ford, New York'a federal yardım teklif etmemeye karar verdi ve New York Daily News'in meşhur manşeti ortaya çıktı: "FORD'DAN ŞEHRE: GEBERİN"

1960'lar boyunca, Bronx'taki yozlaşma arttıkça, Black Spades, Ghetto Brothers, Savage Skulls ve Seven Immortals gibi çeteler ön plana çıktı. Çoğunlukla bir arada olma ve korunma arayışındaki genç siyah ve latinlerden oluşuyorlardı. Aralık 1971'de iki çete arasındaki kavgayı yatıştırmaya çalışan, Ghetto Brothers'ın bir üyesi olan Cornell 'Black Benjy' Benjamin'in öldürülmesinin ardından birkaç çete, Hoe Bulvarı'ndaki barış toplantısında ateşkes kararı aldı. Ateşkes, birçok kişi tarafından, hip-hop'ın ortaya çıkışının hayati bir bileşeni olarak görülüyor. Bazı çete liderleri, bir araya gelme ve dostluk kurmanın yolu olarak, sokak partileri düzenledi. Uzun süre devam eden barış pek güven vermiyorken çete üyeleri, birbirlerine şiddet kullanmamaları yönünde teşvik edildi. Bazı ekipler, bunun yerine B-boy savaşlarına girdi.        


Lady B (Philadelphia'lı sanatçı, radyo DJ'i): Siyah toplumu için korkunç zamanlardı. Ne yazık ki, şimdilerde olduğu gibi, çete işlerine kapılmıştık. Ama hip-hop hayatları kurtardı. Silah ve bıçaklarla kavga etmeyi bırakıp, mikrofon ve pikaplarla savaşmaya başlamıştık.  

Paradise Gray (Latin Quarter'ın menajeri, X Clan): Ben çocukken Disco King Mario ekipmanlarını çıkarıp Bronxdale toplu konutlarında DJ'lik yaparken herkes bir araya gelip yemek yapar, bira içer, müzik dinler, kızlarla dans ederdi. Ve eğer partiyi ya da gösteriyi mahvettiysen, gangsterlerden dayağı yerdin.

Çeteler, ilk günden beri hip-hop'ın bir parçasıydı. .Bir ayar çekmen gerekirdi. Eğer sokakta sana güvenilmiyorsa ve bir adın yoksa ekipmanınla gelemezdin, çünkü evine ekipmanınla dönemezdin. 

Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): Her bloğu temsil eden ekiplerin çoğu, eski çete üyesiydi. ve çeteler azalmaya başlasa da, çete unsuru hâlâ fazlasıyla mevcuttu -- tek yaptıkları, kendilerine çete yerine 'tayfa' demekti. Ama çoğu, hâlâ bir çete üyesiymiş gibi davranıyordu. 

Mesela bizim güvenliğimize, yani Grandmaster Flash and the Furious Five'ın güvenliğine Kazanovalar denirdi. Ve onların hepsi, eski Black Spaders üyesiydi. Tıpkı Bambaataa'yı koruyan Zulu Nation gibi. Bu adamların çoğu, eski Black Spades üyesiydi. 


Lance Taylor adıyla doğan Afrika Bambaataa, yükselişte olan hip-hop kültürünün bileşenlerini --yani DJ'lik, MC'lik, graffiti ve B-Boy'luk-- bir araya getiren ve onları tek bir toplulukta birleştiren Black Spades isimli çetenin eski bir üyesiydi.





Bambaataa, Soundview'ın Bronx River Evleri'nde büyüdü ve ilhamını Güney Afrika'nın Zulu halkının bölünmezliğinden aldı. Eskiden çete üyesi olanlar, Bambaataa'nın kanatları altında, DJ, B-boy, B-girl ve graffiti sanatçısı oldu. Bambaataa, 1970'lerin ortalarından sonlarına kadar, Bronx Nehri Halk Merkezi'nde ve Doğu Bronx'taki sokak partilerinde sahne aldı. Hard rock'tan funk'a ve klasik müziğe dek her şeyi çalan geniş ve çeşitlilik sahibi bir koleksiyon derleyerek 'Plakların Efendisi' namını kazandı. Kool Herc gibi o da plakların adını silerek 'breakbeat'lerin kaynağını saklıyordu. Zulu Nation'ın ilk günlerinden --the Jazzy Five (Master Ice, Mr. Freeze, Master Bee, Master Dee ve AJ Les) ve the Soulsonic Force (Mr. Biggs, Pow Wow ve G.L.O.B.E) gibi-- bir dizi öncü DJ ve iki mühim sanatçı grubu çıktı. 


MC Shy D (sanatçı, prodüktör): Benim için eğlenceli günlerdi, çünkü gençtim; ve Bambaataa, hoparlörü pencerenin önüne dayar, herkes binanın etrafında toplanırdı ve iyi vakit geçirirdik. 

Afrika Islam (DJ, Zulu Nation): Plak taşıma kısmı zordu. [Grandmaster] Flash ya da [Grand Wizzard] Theodore, onar kasa plakla gelirlerdi, ama biz 42 ya da 50 taneyle geldiysek asla bir kaydı tekrar çalamazdık. Sürekli gelir ve çalardık. 

Afrika Islam (DJ, Zulu Nation): O zamanlar kendine DJ demen için, plaklarının olması gerekiyordu. 13-14 yaşlarında her şeyin yeni olduğunu unutmaman gerek. Bu aşamada herhangi bir sınır yok. Yani yaptığımız her şey, her seferinde yaratıcı bir şekilde yeniydi. Ve her hafta baştan uyum sağlıyordunuz; bu işe yaradı, bu yaramadı vs. 

Aaron Fuchs (Tuff City Records başkanı): Bambaataa, plak koleksiyonunu görmeme izin vermişti... [DJ] Red Alert, birkaç ay önce bana bu koleksiyonun çok nadir olduğunu söyledi. Coca-Cola'nın formülünü öğrenmiş gibiydim. 

Neydi, şöyle bir şeydi: Amerikan siyah müziği ile birlikte ada müziğinin ve go-go, Haiti müziğinin küçük parçaları ve salsa gibi bir dizi daha çok ayrıma tabi olmuş Amerikan siyahi müziğinin eşi-benzeri görülmemiş karışımı. O zaman bunu biliyordum ve önemli bir bilgiyi koruyor gibiydim. 


Asıl adı Joseph Saddler olan Grandmaster Flash; Kool Herc ve Afrika Bambaataa'nın DJ'liğe incelik ve teknik ekleyerek başlattığı zanaatı geliştirdi. 1960'larda ailesiyle birlikte Barbados'tan Güney Bronx'a taşınmıştı. Babasının geniş (ve yasak) plak koleksiyonunu inceledi ve elektronik aletlerin nasıl çalıştığını, parçalarına ayırıp yeniden birleştirerek öğrendi. Ritmi sürdürme yöntemini bulmaya çalışırken DJ Kool Herc'i inceledi ve 1970'lerde, ilerde L Brothers'ı oluşturacak olan DJ Mean Gene Livingston ile DJ ortaklığı yaptı.  




Grandmaster Flash'in birçok katkısı arasında, hip-hop için omurga görevi gören bir keşif olan "çabuk miksleme" teorisi de vardı. Aynı plağın iki kopyasını kullanarak, birinde breakbeat çalabilirken, mikseriyle ikincisinde breakbeat aradı ve ilki biter bitmez onu çalmak üzere senkronize edebileceğini keşfetti. Pikaplarını bir müzik aletine dönüştürmüş ve sonunda plakların üzerindeki boşlukları elle işaretlemişti.  


Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): 1976 ve '77 arasında Grandmaster Flash adında bir DJ, pikaplarda bu tekniği yarattı. Ve her şeyi değiştirdi.

Grandmaster Flash dikkatleri çekmeden hemen önce, hevesli DJ'lerin iki pikap ve bir miksere sahip olmadığı bir dönem vardı, çünkü o zamanlar oldukça pahalılardı.  

Afrika Islam (DJ, Zulu Nation): 16 yaşındaki kaç kişi, tam teçhizat bir ses sistemi alacak parayı bulabilir ki?

Kurtis Blow (sanatçı, prodüktör): Kool Herc partilerinin en önemli özelliği, B-boy'luktu. Bir Flash partisi ise daha çok onunla ilgiliydi ve sahnenin önünde durup turntable'la yaptıklarını izlerdiniz.

Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): Bir Kool Herc partisine gitmekle Grandmaster Flash partisine gitmek arasındaki fark, [Kool Herc]'ün, plakları ileri-geri oynatmamasıydı. İğneyi plağa yerleştirir ve plakların çalmasına izin verirdi, B-boy ve B-girl'ler de breakbeat çaldığı zaman dansa başlardı.

Grandmaster Flash yalnızca beat'in harika olduğunu düşündüğü kısmı, yani 'break' denen kısmı çalardı. Ve böylece, bunun bir sonucu olarak ve pikaptan pikaba ileri-geri ritmi yakalama becerisinin sonucu olarak, aktivitede ve heyecanda hiçbir zaman durgunluk olmuyordu, çünkü sürekli plağı kesip çiziyordu.

Bill Stephney (Bomb Squad, Def Jam): Hip-hop'ın 70'lerin sonunda ortaya çıkma şekli nispeten aniydi ve turntable'ın ve uzatılmış beat'lerin kullanımıyla her şeyden çok farklıydı. Bronx'un dili, kıyafeti ve çeşitliliği ile de ilgilidir; özellikle siyahların, Latinlerin ve hattâ bir avuç beyaz çocuğun da partilere gitmesi ve bunun üstüne ikinci kez düşünmemesiyle de ilgili, ki 1-2 sene önce orada çete savaşları vardı. Hepsi belirgin hale gelmişti. 

DMC (sanatçı, Run-DMC): Erken dönem rap şarkılarına bakarsanız, herkes disko kullanır. Diskonun ne kadar alakalı olduğu, hip-hop'ın melez bir biçimi olduğu veya hip-hop'ın kuzeni gibi olması, insanlara inanılmaz geliyor. Ama insanlar Fat Boys'un ilk çıktığı zaman Disco 3 diye anıldığını unutuyor. Yani her şey diskoyla alakalıydı, çünkü olay kayıtlar ve müzikle ilgiliydi.

Kool Moe Dee (sanatçı, Treacherous Tree): Bu olurken sekiz-dokuz yaşındasın, bunun farkındasın ama tam olarak iştirak edemiyorsun. Zaman geçti ve 14 yaşımdayken, Lovebug Starski'yi bir sokak partisinde değil, New York'taki Renaissance isimli bir mekanda duydum. Benim gözümde o ilk DJ/MC idi, çünkü DJ'in hip-hop breakbeat ve R&B'nin kombinasyonunu yapacak bir mikrofonu vardı.  


WBLS-FM'in program direktörü olarak efsanevi DJ Frankie Crocker, popüler müzik üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip ve belki de farkında olmadan, hip-hop'ın evrimi ve gelişiminde büyük pay sahibi. Crocker, 1970'lerin başında WBLS'ye geldiğinde zaten New York'ta tanınıyordu. Kentsel çağdaş formatı tanıtarak ve disko, R&B ve hip-hop dahil olmak üzere çok çeşitli türlerden şarkılar çalarak istasyonun reytinglerini yükseltti. Crocker, yayında taklit edilebilir tekerlemeler söyleyerek ve her gece 'Moody's Mood for Love'ı çalarak, geleceğin sanatçıları için bir örnek teşkil etti ve karizmatik seremoni ustasını tanımladı.

Yeni bir türün çıkışı konusunda ihtiyatlı olsa da Crocker, hip-hop müziğin popülaritesini inkar etmedi. En eski hip-hop rekorlarından bazılarını kırdı ve hip-hop'ıjn çığır açan radyo DJ'i Mr. Magic'i WBLS'e kiraladı.  



DJ Mister Cee (prodüktör): Eğer radyoya çıkmak istiyorsanız ve 70'lerin sonu, 80'lerin başı gibi New York City'de yaşadıysanız, Frankie Crocker idollerinizden biridir. 

Bill Stephney (Bomb Squad, Def Jam): Muhtemelen bugün tanımladığımız şekliyle hip-hop değildi ama, kültürünün kendisinin bir nevi mafya gibi olduğu bir nokta vardı. La Cosa Nostra, sanırım 'Bizim olan şey/bizim şeyimiz' demek ve Bronx'tan, Harlem'den, New York bölgesinden gelişen hip-hop böyle bir şeydi. DJ odaklı bir parti kültürüydü. Ve ister bir MC olarak DJ Hollywood, ister diğer rapçiler olsun, hepsi Frankie Crocker'dan ton, ifade ve tavır olarak etkilenmiştir. Kelimenin tam anlamıyla MC, yani 'master of ceremony' terimi, Frankie Crocker'ın radyoda, partilerde veya konserlerde yaptıklarına dayanmaktadır. 

DJ Mister Cee (prodüktör): Her şeyden önce, Frankie Crocker'ın sesi çok farklıydı. O zamanlar tam bir New York radyosuydu. Siyah radyosu denmezdi; sadece bir radyo. Yani Michael Jackson duyardın, üstüne bir Madonna şarkısı dinlerdin, ardından Prince gelir, sonra da Hall & Oates çıkardı. Hiçbir şeye ayrımcılık uygulamazdı. Siyahlar ne seviyorsa, sanatçı ne renk olursa olsun, Frankie Crocker onu çalardı. Bu da çok büyük bir hadiseydi -- bu yüzden, o dönemden birçok beyaz sanatçı, siyahlar tarafından takdir edilmiştir. 

Jeff Sledge (A&R, Jive Records): Program direktörüydü, bu yüzden ne hissediyorsa onu çalardı. Önceki gece bir kulübe gitmiştir, 'Holiday' isimli şarkıyı söyleyen kızı, Madonna'yı dinlemiştir. Ertesi gün onu çalar. "Bu şarkıyı dün kulüpte duydum. Acayip bir şey." Deneme baskılarını çalardı ve sadece büyük plak şirketlerine bağlı olmayan plakları çalardı. İyi olanı çalardı. 

Bill Stephney (Bomb Squad, Def Jam): Pek çok açıdan, New York'ta Frankie Crocker olmadan ve Frankie Crocker, siyahi bir program direktörü olarak herhangi bir radyo istasyonunun sunabileceği en çeşitli müzik formatını tasarlarken çaldığı müzik çeşitliliği olmadan hip-hop doğar mıydı, bilmiyorum. Instant Funk'tan 'I Got My Mind Made Up', Herbie Hancock'tan 'Stars in Your Eyes', ve Frank Sinatra'dan 'New York, New York' gibi parçaları çalan biri var ve Brooklyn'li 15 yaşındaki çocuklar bunları dinyleyebiliyordu. 

Ve 70'lerin sonunda, 80'lerin başında katıldığımız partilerde bu çeşitliliği görebiliyordunuz. Bam, Herc, Flash, Spectrum City, Pete DJ Jones, King Charles, the Disco Twins, Infinity -- DJ'lik yapan tüm bu insanlar, Frankie'nin yaptıklarının incelikli bir halini yansıtıyorlardı. Bunu başka hiçbir yerde duyamazdın.  


NEW YORK CITY, 1977 yazında uçurumun eşiğine geldi. Ekonomik durgunluk ve artan işsizlik, şehri felç etti. Sam'in Oğlu olarak bilinen seri katil, kurbanlarını takip ederken, bunaltıcı bir sıcak hava dalgası, beş ilçeyi kasıp kavurdu. 

13 Temmuz akşamı, art arda gelen yıldırımlar, bölgenin aşırı yüklü elektrik şebekesini zorladı ve şehrin büyük bölümünü zifiri karanlığa boğdu. Karışıklık hızla baş gösterdi. İnsanlar sokaklara döküldü ve bazı dükkanlar yağmalandı.

Bir günden uzun süre boyunca, ışıklar kapalı kaldı. 1500'den fazla işyeri tahrip edildi. Şehrin elektrik sağlayıcısı Consolidated Edison, kesintiyi "Tanrı'nın işi" olarak nitelendirdi. Bir kongre araştırması, hasar ve kayıpların toplamının 300 milyon dolardan fazla olduğunu tahmin ediyor. 







Çoğu insan yemek ve ev eşyası ararken, bazıları da dikkatlerini elektronik mağazalarının kapılarını kırmaya ve ekipmanları kapmaya yöneltti. Onlar için karanlık, sonunda kendi ses sistemlerini kurma ve ikinci el satışlardan kâr elde etme fırsatı sağladı. Bir gecede ve karanlıkta, bölgeyi yeni DJ'ler doldurmaya başladı. Uyumlu bir sistem oluşturmak için edinilen ekipmanı karıştırıp eşleştirdikten sonra ekipler kurulmaya başlandı.

Bazıları elektrik kesintisinin, hip-hop'ın ortaya çıkışı için bir tetikleyici olduğu, türün bileşenlerinin zaten dolaşımda olduğu ve kaynaştığı, türün kıvılcımlanmasına yardımcı olan bilgilenme sürecinin çok derli-toplu bir anlatı olduğu fikrini reddediyor. Kesinti sırasında New York'ta yaşayan diğerleri, bu olayın, hip-hop'ın erken döneminin hızlı bir başlangıç yapmasına yardımcı olduğunda ısrar ediyor.  


DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers): 77'deki [elektrik kesintisinden] bir gece önce bir grupla beraberdim ve Brooklyn'de konserimiz vardı. Ertesi gün o kadar yorgundum ki, hayatımda hiç yapmadığım bir şey yaptım ve eve erkenden gittim. Evde, yatakta uzanıyordum. Televizyon izlediğimi hatırlıyorum. Ve birdenbire: Puf.

Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): Büyüdüğüm sitenin arka bahçesinde basketbol oynuyordum ve sokak lambaları yeni yeni yanıyordu. Şut atmak için çıkmıştım ve tam sahaya girerken ışıklar birer birer sönmeye başladı. O anda hiçbir şey düşünmedik, sonra yukarıya baktık ve gördüğümüz hiçbir binada ışık olmadığını fark ettik.   

Easy A.D. (Cold Crush Brothers): Herkes bir an donakaldı ve sonra "Elektrik gitti," dediler. 

MC Debbie D (sanatçı, Güney Bronx): Sonra insanlar, hava çok sıcak olduğu için yangın musluklarını açmaya başladılar. Elektrik kesintisinin nedeni, 11 günlük sıcak hava dalgasıydı. Bu onbirinci güne geldiğimizde New York'ta elektrik o kadar çok kullanılıyor ki, kesinti yaşanıyor. 

DJ Mister Cee (prodüktör): [Brooklyn'deki] toplu konutlarda yer alan bizim binanın önündeki yangın musluğunu açtık. Bütün gün uğraştığımız tek şey, orada su savaşı yapmaktı. Gün boyu birbirine su atmak. Sonra konutların orada bir patlama oldu. 

Easy A.D. (Cold Crush Brothers): İnsanlar hemen kapıları zorlayıp mağazalara girmeye başladı. Dürüstçe söyleyebilirim ki, annemden çok korkuyordum; çünkü eve senin olmayan bir şey getirirsen, bu büyük bir sorun olurdu. Bu yüzden mağazaya girmedim. 

Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers): Elektrik kesintisi çok korkunçtu. Başka bir tayfayla parkta DJ'lik yapıyorduk ve aniden ışıklar söndü. Elektrik direğine bağlı olduğumuz için, bizim yüzümüzden gitmiş olabileceğini düşündük. Ama sadece bize gelen değil, tüm blokta elektrik gitmişti. Tüm Bronx'ta elektrik gitmişti. Bundan sonrası tam bir kargaşaydı. Sanki herkes aynı anda fark etmiş gibiydi: "Hasiktir. Elektrik gitti. Mağazalara koş." Ve herkes farklı yönlere doğru, mağazalara koşmaya başladı. 




Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): Mahalledeki süpermarkete gittik ve vitrinden içeriye baktık; herhangi bir çalışan görmedik, ışıklar kapalıydı. Bu yüzden oradan büyük bir çöp tenekesi aldık ve pencereden içeriye fırlattık, hepimiz girdik. Ve 30 kişi falan vardık. Bir balyoz aldık, kasayı yerden sökene dek vurduk. Bu kasayla bizim apartmana kadar yürüdük ve bodruma koyduk. Peacemakers isimli çeteyle birlikte olan birkaç serseri kasayı kırdı ve parayla yemek kuponlarını paylaştılar. 14 yaşındaydım ve hatırladığım kadarıyla bana 1600 dolarlık yemek kuponu ve 1200 dolar da nakit verdiler. Benim payım buydu. 

Parayı ve yemek kuponlarını eve götürdüm, birazını anneme verdim, kalanını klimanın oraya sakladım ve sonra Sneaker King isimli mağazaya gittim çünkü o mağazanın yağmalandığını duydum ama ancak acele edersem beleşe spor ayakkabı bulabilecektim. Sneaker King'e girdim, ayakkabı numarama göre ayakkabı kutularıyla dolu iki büyük boy çöp torbasıyla çıktım.

Muhammad Islam (A Tribe Called Quest'in güvenlik sorumlusu): Mahallede büyük bir fakirlik içindeydik. Bir pantolon ya da bir televizyon almak için fırsat elinize geçerse, durum ne olursa olsun, alırdınız.  

DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers): GLI, ses ekipmanı [satan] bir şirkettir. O zamanlar çok popüler bir şirketti. Evimin hemen aşağısında bir mağazaları vardı. Fena daldılar. Camları kırdılar ve her şeyi aldılar. Vitrinlerde acayip aletler vardı ve mağazayı tamamen boşaltmışlardı. Caz'ın o gece uğradığını söylediği yerlerden biri, orasıydı. 

Grandmaster Caz (Cold Crush Brothers): Pek fazla şey alamadım, çünkü sokaktaki kendi ekipmanımı korumaya çalışıyordum ama köşeyi dönüp ilk DJ setimi aldığım yere koştum. Hemen o dükkana gittim, kapıyı indirmeye yardım ettim, camı falan tekmeledim ve oradan bir mikser çıkardım. 

DJ Charlie Chase (Cold Crush Brothers): Şimdi bir sürü şerefsizin GLI hoparlörü var. 

DJ Clark Kent* (prodüktör): İşte o zaman ilk turntable setimi aldım. Ben DJ'lik yapmayı derinlemesine öğrenmeye çalışan bir çocuktum ve hiç kendi setim olmamıştı. Sadece ekipmanım olsun istiyordum. Kendi turntable'ım olsun istiyordum. O zamanlar yeterince akıllı olsaydım, "Evet, bir amplifikatöre ve birkaç hoparlöre de ihtiyacın olacak," diye düşünürdüm. Ama sadece ben ve kuzenim vardık, hepsini alamazdık.  

(*DJ Kool Herc and the Herculoids ile çıkan Clark Kent değil, bir başkası.) 

MC Shy D (sanatçı, prodüktör): Mağazaları dağıtıyorlardı. Bronx nehrinin oradaki Bambaataa'da ana ekipmanlar, büyük şeyler vardı ama siz daha 15-16 yaşındasınız ve küçük setlerle başlıyorsunuz. Bambaataa herkesi etkilemişti ama o elektrik kesintisinde herkes delirmişti. İnsanlar bir sürü şey aldılar. 

DJ Clark Kent (prodüktör): Kesinlikle bana yardımı dokundu. Olaylar sırasında bir pikap ve bir mikser aldım. Yoksul bir mahalleden geliyorum ve yapabileceğimiz, yapmak istediğimiz her şeyi yaptık. Mahallede hayat böyledir. 

MC Debbie D (sanatçı, Güney Bronx): Başka nasıl alabilecektiniz? 

Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): Eskiden güvenebileceğimiz, top oynayabileceğimiz, okul ödevleri için ekstra destek alabileceğimiz okul sonrası programlarımız vardı. Ancak bu programlar için federal fonun tamamı kesildi. Ve sonuç olarak, bu çocuklar sokağa bırakıldı. İşte bu yüzden çete şiddeti bu kadar yaygınlaştı. Ama sonrasında hip-hop, insanlara başka seçenekler sundu.

Paradise Gray (Latin Quarter'in menajeri, X-Clan): Elektrik kesintisinden önce, Bronx'takilerin korkunç ses sistemleri vardı. Queens ve Brooklyn'de başlangıçta iyi sistemler vardı yine. Ama Bronx'ta pek az insan, kesinti öncesinde büyük ses sistemleri alacak imkanlara sahipti. Sonra herkes kaliteli sese kavuşmuş oldu.

Rahiem (Grandmaster Flash and the Furious Five): 1977'deki elektrik kesintisi, çok sayıda hip-hop heveslisinin ortaya çıkmasına yardımcı olan şeydi, çünkü bundan önce, meraklı DJ'lerin çoğunun iki pikap ve bir mikser veya hoparlörü yoktu. Yani kesinti olduğunda, görünüşe bakılırsa herkes aynı anda aynı fikre sahipmiş. Ve New York'ta ışıklar tekrar yandığında, herkesin DJ ekipmanı vardı.  

MC Debbie D (sanatçı, Güney Bronx): Elektrik kesintisine geldiğinizde, oradan hip-hop'a varırsınız. Bu çok önemli bir an, çünkü bir hafta sonra falan, herkes DJ olmuştu. Herkes. 

Easy A.D. (Cold Crush Brothers): Hissettiklerimizi değiştirecek bir şeye ihtiyacımız vardı. O zamanlar buna hip-hop demiyorduk ama müzik, kafiye ve yaratıcı zihin ortaya çıktı. Böylece çekici olmayan bir şeyden zarif, olağanüstü ve çığır açıcı bir şey ortaya çıktı.

Hayal edebileceğiniz her seviyede, dünyayı alt-üst etti. Bronx, çürümekten kurtulup güzel bir yere dönüştü. Müziğin titreşimi ve tüm bu unsurları bir araya getirmenin birleşimi -- bunu hissetmek için orada olmanız gerekiyordu çünkü insanlar çoğu zaman müziği yalnızca deneyimliyor. Ancak tüm bu unsurları tek bir yerde bir araya getirdiğinizde hip-hop kültürünün özünü anlarsınız. 

Afrika Islam (DJ, Zulu Nation): Limonlardan limonata yaptık. Sanırım yürekten gelerek eğleniyorduk, gerçekten söyleyebileceğim tek şey bu. İçimizden gelerek eğleniyorduk ve müziğin keyfini çıkarıyorduk çünkü bedavaydı. 

Yorumlar